Türklerin İslâmiyeti Kabulü
Türklerle Araplar arasındaki ilişkiler cahiliye dönemine kadar uzanır. Cahiliye devri Arap şiir ve darb-ı mesellerinde (atasözleri) Türklerden bahsedilmesi de bunu göstermektedir. Cahiliye devri Arap şairlerinden Nâbığatü’z-Zübyânî, Hasan b. Hanzala, Şemmah b. Dırar şiirlerinde Türklerin cesaret ve kahramanlıkları üzerinde durmuşlardır.
M.Ö. VII. yüzyıldan itibaren çeşitli Türk kavimlerinin Derbend yoluyla Kafkaslar’ı aşarak Azerbaycan topraklarına yerleştikleri bilinmektedir. Bundan dolayı Derbend (Bâbü’l-ebvâb) Türk kapısı adıyla da bilinir.
Hazar Türkleri zaman zaman Derbend’i geçip Hemedan ve Musul’a kadar ilerlemişlerdir. Sâsanî hükümdarı Enuşirvan da Bâbü’l-ebvâb seddini Hazarların bu akınlarına mani olmak amacıyla yaptırmıştır.
Enuşirvan ayrıca Kuzey İran’da yaşayan Ağaçeri, Sul ve Yazur Türklerini de Azerbaycan’a göçe zorlamıştır. Eftalitler (Akhunlar), Halaçlar ve Karlukların bir bölümü de Afganistan ve Sistan (Sicistan) topraklarına yerleşmişlerdi.
Sâsânî ordusu içinde Türklerin yanında Araplar da vardı. Dolayısıyla onların da bu vesileyle birbirlerini tanıma imkânı mevcuttu. Ayrıca VII. yüzyılda Sâsânî İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu arasında süren savaşlarda Göktürkler, Hazarlar ve Avar Türkleri önemli rol oynamışlardı.
Cahiliye devrinden başlayarak Arapça şiir ve eserlerde Türkler daima Türk kelimesiyle anılmışlardır. Halbuki daha önceleri Sakalar ve Hunlar diye anılan Türkler VI. yüzyılda Göktürklerle birlikte Türkler diye anılmaya başlanmıştır. Bu sebeple Türk kelimesinin Arapça sayesinde dünyaya yayıldığı söylenebilir. VI. yüzyıl Arap şairleri de şiirlerinde Türk kelimesini kullanılmışlardır.
Eski Arap şiirlerinden, uydurma hadislerden ve haberlerden anlaşıldığına göre Araplar Türkleri kahraman fakat acımasız ve İslâm dininin geleceği açısından tehlikeli görüyorlardı. Onlara göre Türkler birgün Arapların elinden iktidarı alacak ancak kâfir oldukları için Allah’ın gazabına uğrayıp mahvolacaklardı. Bu hadis ve sözler insanları Türklerden korkutmak ve uzaklaştırmak amacıyla söylenmiştir. Nitekim Cahiz daha sonra Türklerin İslâm’ın yardımcısı, kalabalık ordusu ve halifelerin en yakın adamları olduklarını söyleyerek Türklere haksızlık edildiğini itiraf etmiştir.
İslâmiyetin doğuşundan sonra da devam eden Sâsânî-Bizans savaşlarında Müslümanlar ehl-i kitap olan Bizans’tan, Müşrik Araplar ise Sâsânîlerden yana bir tavır takınmışlardı. Kur’ân-ı Kerim’de de buna temas edilerek “Rumlar (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar, halbuki onlar bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah’ındır. O gün mü’minler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir”, (Rum, 30/2-4) buyurulmaktadır.
İstanbul Ünviversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye