Türk İstiklâl Harbi
Almanya, Avusturya ve İstanbul’a en yakın müttefikleri olan Bulgaristan’ın silâhları bırakmasıyla Dünya Savaşı Avrupa’da sona erdi, Osmanlı İmparatorluğu’nun da bunların teşkil ettiği örneği takip etmekten başka bir seçeneği yoktu. Aslında, daha Batı Cephesi’ne barış gelmesinden önce bile, Osmanlıların önemli bir kısmı savaşa girilmesine daha başlangıçta karşıydılar. Özellikle, 1917’nin sonlarında, Padişah Mehmet Reşat’ın Avrupa’yı henüz kasıp kavurmaya başlayan grip yüzünden ani ölümü üzerine tahta çıkan yeni Padişah Sultan VI. Mehmet Vahdettin, Amerika Birleşik Devletleri henüz savaşa girmeden ve Batı Cephesi’nde dengeler hâlâ bozulmamışken, yani İmparatorluğun hâlâ kendisini kurtarma ihtimali varken ve özellikle de Batı Avrupa’dan gelecek olan bütün intikam ve yıkım uyarılarına rağmen Vahdettin’in Saltanatı’nın ve Halifeliği’nin devamını sağlamak üzere, Osmanlı’nın aniden savaştan çekilebilme şartlarını hazırlamayı umut ederek, İttifak Devletlerine gizliden elçiler/ajanlar gönderdi. Bu gayretler başarısızlıkla sonuçlandı, İtilaf (Antant) güçlerinin “onurlu bir barış”ı bile düşünmeyi reddetmeleri, nefretin ve intikam duygusunun hangi boyutlarda olduğunu Sultana ilk kez göstermiş oldu. Bu nefret ve intikam duygusu, İtilaf Devletlerinin propagandası ile sadece bu propagandanın hedef kitlesini teşkil eden sıradan halk arasında değil, İtilaf Devletlerinin liderleri arasında bile yerleşmişti. İtilaf liderleri bu dönemde kendi yaptıkları propagandaya inanma hatasına düşmüşlerdi.
California Üniversitesi, Los Angeles / A.B.D.
Bilkent Üniversitesi / Türkiye