Şabansız Vatanın..
21 Aralık 2012
Yine bir şehit cenazesi içindi muhtemelen okulları boşalttığımız..
O sene Edebiyat ile Fen fakültesinin arası -“Hergele Meydanı” Edebiyat tarafında kalacak şekilde- demir kapılarla ayrılmıştı.
Edebiyat’ın girişi Ordu Caddesi’nden, Fen Fakültesinin girişi Şehzadebaşı’ndan, ünlü “Site Yurdu”na bakar durumda idi..
Gerçi Site Yurdu’nun tam karşısında bizimkilerin perde açmadan mevzi tuttuğu Tokat Yurdu da vardı ama 400 kişilik Site Yurdu’na karşı nöbetçi kulübesi gibi kalıyordu..
Neyse..
Artık Edebiyat’tan geçiş olmayınca Fen’de daha zayıf kalmıştık.. Dışarıdan gelenler içeridekilerle birlikte okulu boşaltıp korteje katmak üzere iken Site Yurdu’nda hazırlıklı bekleyen solcular çıkışı ateş altına alıyorlar boşaltmayı engellemeye çalışıyorlar ( Ben o sıra sosyoloji öğrencisiyim, Edebiyat tarafında.. Olayı kortejde nakleden Artvin Yurdu’ndan Adnan Çorbacı -kulakları çınlasın, Arhavi’deymiş, Levent Baydın selamımızı iletsin-)
Çatışma uzun sürüyor.. Biraz uzaktan karşılıklı ateş var, (herhalde kimse vurulmak istemediğinden yakın menzile girmiyor), yan taraftan hızlı koşu ile kaçılabilecek bir gedik de var, çok mermi yanınca muhtemelen cephanesi azalan Şaban isimli bir arkadaş bu gedikten topuklayıp kaçmaya başlıyor..
Ardından onu tanıyan biri sesleniyor;
“Şaban, dur, nereye gidiyorsun !”
Şaban bu ilk nidaya kulak vermeyince arkadaşı ikinciye sesleniyor ;
“Şaban dur, vatan elden gidiyor !..”
Şaban henüz ateş hattından çıkmadığı halde birden duruyor, arkadaşına dönüyor bir an, “ Şabansız vatanın …-bir küfür-…” diyor..
Edebiyat tarafını sorunsuz boşaltmıştık, mutad, alışılmış şekliyle.. Fen’deki çatışmayı kortejde öğrendik.. Şaban’ın öyküsüne yüzümüzü kapşonlarda gizleyip gülüşmekten kendimizi alıkoyamadık.. Cenazeler kanıksanmıştı, çatışmalar kanıksanmıştı, kurtarılmış bölgelerimizde dahi silahsız dolaşamazdık, anlık baskınların ne zaman yapılacağı hiç belli olmuyordu her iki taraf için..
Kovboy filimlerinde seyrettiklerimizden daha trajik ve daha komik bir hayatı yaşadık on yıl boyunca..
Hele çömezlik zamanımızda itfaiye eri gibiydik.. Çoğunluk postallarımızı çıkarmadan uzanırdık ranzalarda.. Ne zaman bir telefon gelir, Hasan abi (Hasan Albay) ne zaman “haydi” der, hiç belli olmazdı ; bazen gece, bazen gündüz, bazen uyurken, bazen uykusuz.. Çoğunluk bütün plandan habersiz, sadece şahsımıza –veya küçük gurubumuza- verilen görevi en iyi yapmak, sağ salim geri dönmek ile sınırlı olurdu bildiklerimiz..
Yurt baskınları, geceden okul işgalleri en kanıksanmış çatışma ortamlarıydı.. Bir de Kurtarılmış bölgelerin sınırlarında yaşananlar..
* * *
“Şabansız vatan’ın..” diyenler öyle çok ki şu sıralar, “İşime zarar verir, geçimime halel gelir, neme lazım” kaygıları o kadar belirgin ki tutuk tavırlarda..
Oysa toptan kaybedeceğiz vatanı gide gide..
Geçimi de..