Bir Kibrit Alevi Olmak..
10 Mart 2013
Hep söylerim..
Bir kibrit alevi biraz dayanıklı bir insanın iki parmağı arasında söndürebileceği zayıf bir enerjidir..
Hatta bir “püf” ile sönecek kadar..
Ama bir kibrit alevi ile güneşli bir günde rüzgârı arkanıza alıp ormanın kuru çalılarını tutuşturduğunuz zaman bir “orman yangını” olur da menzildeki bütün ağaçlar yanıp bitmeden kimse söndüremez..
Muazzam bir enerji çıkar ortaya.. Devasa, yenilmez bir güç..
Hepimizin bir kibrit alevi kadar enerjimiz vardır..
Lakin bunun idrakinde olmak lazımdır önce..
Önce bir şeyler yapabileceğinin, bir şeylerin yönünü akışını değiştirebileceğinin farkında olmak, idrakinde olmak lazımdır..
Olağanüstü güçleri, birikimleri, tecrübeleri, donanımları olmadan da bir şeyler yapabileceğini bilmek ve bunun tetiklediği bir his ile bir şeyleri değiştirmeyi, düzeltmeyi, doğrultmayı arzulamak..
Bu istektir bizi harekete geçiren..
Ne beni rahatsız ediyor?
Hangi yanlış yapılan ?
Yada yapılması gerektiği halde yapılmayan ?..
Sonrasında bunun nasıl yapılacağını planlamaya gelir sıra.. Adam mı lazım, para mı lazım, zaman mı lazım..
KONJONKTÜR SİZDE BU DEĞİŞTİRME İHTİYACINI OLUŞTURMUŞSA, BİLİNİZ Kİ YALNIZ DEĞİLSİNİZ..
AYNI VAKALARDAN AYNI ŞEKİLDE ETKİLENEN VE SİZİN GİBİ “BİRİ DEĞİŞTİRSİN” DİYE BEKLEYEN SAYISINI BİLEMEYECEĞİNİZ BİR KALABALIK VARDIR HER ZAMAN..
Size düşen, bu ormana bir kibrit çakmaktır..
Böyle baktığım için ve idealist olduğum için, toplumsal faydaları bireysel faydaların önünde tutan bir idrakin sahibi olduğum için, bir çok projenin mimarı oldum, bir çoğunun sürükleyeni, bir çoğuna dahil olup katkılar sundum..
Zengin bir hatıratın sahibi oldum bu hususta..
Şimdilerde sosyal paylaşım zeminlerinde sıklıkla hayatımdan örnekler verdiğim, verebildiğim bu zenginliktendir..
Var ki sunuyorum..
BUNLARI SUNMAKTAKİ MAKSAT, KENDİLERİNDEN BİRİNİN YAPABİLDİĞİ BU HER ŞEYİ VE BENZERLERİNİ, ASLINDA KENDİLERİNİN DE YAPABİLECEĞİNİ FARK ETTİRMEKTİR..
Böylece, yükü omuzlayan çok omuz oldukça, bana düşen ağırlık azalacak, belki de sadece yürüyenlere yol haritası çizmekle, tecrübelerimi ve birikimlerimi sunmakla kifayet edecek hale gelebileceğimdir..
Ta ki, bu sunumları, ufku dar insanların faydaya dönük, yükselme ve daha çok kazanımlar elde etmeye dönük olarak algılaması tabii bir sonuç olmaktadır..
Ve bu da bir izah, arınma, korunma ihtiyacı doğurmaktadır..
Çoğu zaman ne anlatsanız anlamayacağını bildiğiniz insanların üzerinden, söylediklerinizi anlayabileceklere ulaşmak hedefiniz olur ortak zeminlerde.. Bununla yetinmek zorundasınız..
Ara ara “Vallahi de bir yere aday değilim!” diyesiniz gelir, dersiniz de..
Ama “Kişi herkesi kendi gibi bilir” olduğundan bu da nafile bir gayrettir.. Damganızla yaşarsınız o zihinlerde.. Çaresiz..
“Kibirli” derler size..
“Ulan, ben kibirli olsam senin zekâ seviyenle zamanımı israf eder miyim?!” demek istersiniz..
Demezsiniz.. Yada bunu anlatacak daha düzgün cümleler kurmakla yetinirsiniz..
İnternet gazetelerinde köşe yazan ama köşesinin altı yoruma tenkide kapalı olan çok yazar arkadaşımız vardır.. Yada o yorumları , hiç değilse önemsediklerini dahi cevaplama ihtiyacı duymayan arkadaşlarımız.. Onlar kibirlidir bana göre.. “Ben yazdım, anlayan anlasın, anlamayan zaten benim için değersizdir, görüşünün de bir kıymeti yoktur” manasında tavırlarıyla..
Hülasa,
“Söylemiş olayım, vallahi de bir yere aday değilim!”
Ki buna dair bir sözüm vardır, yeri geldikçe hep söylediğim..
İki dudak arası bir irade bana İstanbul İl Başkanlığı’nı teslim etse, sadece 3 ay için bu görevi kabul ederim;
İlk 45 gün sınırsız üyelik için kampanya ve sonraki 45 günde ADALETLİ BİR KONGRE yaşatmak için, aday olmadan..
Çok olsa, ihtiyaç vardır diye düşünürsem yine Propaganda Başkanlığı’na talip olurum beğendiğim bir listede, yada bu konuda danışman hizmeti veririm seçilene mesela.. O kadar..
Eh, buna da yetkin olduğumu, bu sayfaları izleyenler, mazimi bilmeseler dahi kanaat getirmişlerdir umuyorum..
Biraz kibrim varsa o da bu konudadır..
Derim ki ; “Bana bir mum ışığı verin, ben ona 40 tane ayna tutarım ortalığı gündüz gibi yaparım..”
Dedik ya “Kişi herkesi kendi gibi bilirmiş” diye..
Şimdi çocuğu olmayana “evlat sevgisi”ni ne anlatsan tam anlatamazsın, anlayamaz.. Keza aşık olmayana aşkı.. İdealist olmayana da bunun ne menem bir vazgeçmişlik olduğunu kitap olsan anlatamazsın.. Öyle işte..
Kalın sağlıcakla..