Kurban Koday ve Hizmetleri
“Kurban Koday, Ankara’dan aldığı görevi her türlü güç şartlar altında yapmış ve bu uğurda şehit olmuş bir Türkistanlı olarak, millî tarihimizde hak ettiği şerefli yerini almıştır.”
Kurban Koday Türkiye ile Doğu Türkistan Türkleri arasındaki köprüyü sağlamlaştırmaya çalışan bir mücâhittir. Daha önce bu köprüyü Kaşgar’da Ahmet Kemâl İlkul ve Hoten’de İsmail Hakkı[1] Beyler kurmuşlardır. Tüm araştırmalarıma rağmen Kurban Koday’ın Türkiye’ye nasıl ve hangi tarihte geldiğine dair bilgi bulamadım. Kurban Koday 1918 yılında Doğu Türkistan’ın Hoten vilâyetine bağlı KERİYA kazasında doğmuştur. Türkiye’de öğretmen okulunda okumuştur. Bu bilgiler tanıdıklarının anlattıkları olup, resmî kayıtlarda rastlamak mümkün olmamıştır.
O zaman İstanbul’da okumakta olan arkadaşı İbrahim Mutlu’nun yazdığına göre[2] Doğu Türkistan’ın kurtulmasından bahsederken, “Bu uğurda şehit veya gâzî olacağını” söyler. 1944 yıllarında Çin’de Mehmet Emin Buğra, Mesut Sabri ve İsa Yusuf Alptekin Beylerin millî ve siyasî faaliyetleri biliniyordu. Ayrıca Doğu Türkistan’ın ili, Altay, Çövçek vilâyetlerinde Çinlilere karşı Millî mücadele başlamıştı. Bunu duyan bazı gençler, bu mücadeleye katılmak ister. Bunun için Doğu Türkistan meselesini bilen ve olayları takip eden Memduh Şevket Esendal’dan yardım talep ederler. Bilindiği gibi Esendal büyük insan, ileriyi görebilen bir devlet adamı ve Doğu Türkistan hâmisi idi. Bu yüzden bir çok Doğu Türkistanlı genci Mehmet Emin Buğra’nın mücadelesine yardımcı olur umuduyla evinde barındırmış, okutmuş ve yetiştirmiş.[3] Bu gençler arasında o ortamda çalışabilir diye güvendiği Kurban Koday’ı Doğu Türkistan’a göndermek için seçmiştir. Kurban Koday Esendal’ın sağladığı bu maddi ve diplomatik imkânlarla önce Bağdat’a gider. Bağdat’tan da hiç bir mülkî ve siyasî engelle karşılaşmadan Çin’e ordan Doğu Türkistan’a gelir.
Kurban Koday’ı 1948 senesinde Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de Mehmet Emin Buğranın evinde görmüştüm. Sohbetlerinde Uygur şivesiyle Türkiye Türkçesini karıştırarak tatlı bir dille konuşuyordu. Ortaokul hazırlık sınıfına gittiğim sıralarda öğretmenliğimi de yapmıştı. Derslerinde Türkiye’yi ve İstanbul’un güzelliğini anlatırdı. Bu şekilde Türkiye’yi her fırsatta dile getiren Kurban Koday o günlerde Yalkın adında dört sayfalık bir gazete çıkarıyordu. Çok zor şartlar altında çıkardığı bu gazete Doğu Türkistan’la Türkiye arasındaki bağlan kuvvetlendirmek, kültürel alanda birleştirme fikrini işlerken, özellikle Atatürk’ün fikirlerine yer vermek için gayret ediyordu. Bu gazetenin Atatürk’ün bir resminin de bulunduğu 29-10-1948 tarihli nüshası elimizde mevcuttur.[4] Aynı zamanda bize okutmak için “Ulusal Tarihimizin Ana Hatları” isimli bir ders kitabı hazırlayıp bastırmıştı. Kitabın ismi içindeki fikirler Kurban Koday’ın yapmak istediği iş ve varmak istediği gayeyi çok açık bir şekilde ortaya koymakta idi. Bu kitabın Çin’liler tarafından toplatılacağını sezen Koday, ön tedbir olarak kitabını bizlere ve çevresindekilere ücretsiz dağıtmıştı. Bu kitabı öğretmenimin bir hatırası olarak kitaplığımda muhafaza ediyorum. Kurban Koday’ın yazıhanesi okulun yolu üzerinde olup kapı, penceresi caddeye bakardı. Yoldan geçen tanıdıklarını ve bizleri çağırıp masanın üzerinde devamlı duran gramafondan Anadolu türkülerini dinletirdi. Benim en çok dinlediğim türkü “Ey sürmeli sürmeli” türküsü idi. Bu türkü İsa Yusuf Alptekin Bey’in kurduğu “Yaşlar Umığı” (Gençler Birliği) Cemiyetinin halk türküleri bölümü tarafından Uygur Türkçesine adapte edilip söylenmişti.
Kurban Koday’ın öğretmenlik yaptığı ve gazete çıkardığı yıllar yüksek öğrenimini Türkiye’de görmüş olan Mesut Sabri Bey’in Genel Vali olduğu senelere rastlar. 1.1.1949 senesinde Mesut Sabri Bey’in yerine Burhan’ı Genel Vali olarak atadılar. Burhan Genel vali olunca Yalkın Gazetesini kapatarak Kurban Koday’ın okuldaki görevine son verdi.
Mehmet Emin Buğra’nın yardımı ile Yurt isimli bir gazete çıkartmışsa da Çin’de ve Doğu Türkistan’da meydana gelen siyasi olaylar yüzünden uzun ömürlü olamamıştır. 1949 senesi yurdumuzun yönetimi Kızıl Çinlilere teslim edilince diğer arkadaşları gibi Kurban Koday da eşini ve çocuklarını bırakarak yurdu terketmek için yola çıktı. Hindistan’ı Doğu Türkistan’a bağlayan hudut kapısı “Kökat”a gelmiştik. Önümüzde Çin askerleriyle yurdu terketmek zorunda kalan silahsız kişiler birikmişti. Bunların içinde hanımlar ve benim gibi çocuklar da vardı. Ayrıca bazılarının ağır yükleri ve ticarî mallatı da bulunuyordu. Herhangi bir tehlike anında çabuk hareket etmek imkanları yoktu. Çinliler hile ve çeşitli vaatlerle liderlerimiz olan Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Beyleri silahsızlandırmak için “silahlarınızı verip geçin” diyorlardı.
Mehmet Emin Buğra ve arkadaşları için iki seçenek vardı. Birincisi çarpışarak hudutdan geçip canını kurtarıp silahsız kişileri Çinlilerin kurşunlarına terkedip ölümüne sebep olmak, ikinci seçenek ise kendilerini ve yakınlarını tehlikeye atarak halkını kurtarmaktı. Mehmet Emin Buğra, arkadaşlarına “silahları verin” anlamında mektup yazdı. (Bu mektub’un, bazı kişilerce bilmediğim sebeplerle fotokopileri bana gönderilmiştir.) Çinliler, silahsız kalan M. Emin Buğra ve İ Yusuf Alptekin Bey’leri ve yakınlarını yakalayıp götürdüler. Böylece silahsız, savunmasız yüzlerce kişi canını kurtardı. Kurban Koday, bu kargaşalıktan yararlanıp geriye dönmüştü. Konumuz dışı olduğu için liderlerimizi ve bizim kurtuluşumuzu burada anlatmaya lüzum görmüyorum.
Kurban Koday’ın Şahadeti: Aradan yıllar geçtikten sonra Ankara’da M. Emin Buğra’nın çıkardığı “Türkistan Sesi” dergisinin (1956, Sayı. I, Sayfa 30) sayısında Kurban Koday’ın Doğu Türkistan’daki faaliyetleri ve şehadeti ile ilgili bir haber ve yorum yayınlandı. Yani Kurban Koday, Ankara’dan aldığı görevi her türlü güç şartlar altında yapmış ve bu uğurda şehit olmuş bir Türkistan’lı olarak millî tarihimizde hak ettiği şerefli yerini almıştır.
Doğu Türkistan’daki hürriyet mücadelesinin o veya bu şekilde her çeşit imkânsızlıklara rağmen devam edip geldiği bir gerçektir. Bu gerçeği Avrupa ve Türk basınında yer alan haberler de doğrulamaktadır.
Bunlarla beraber, Çin’deki siyasî değişiklikler Doğu Türkistan meselesine yeni boyutlar kazandırmıştır. Bunun görünürdeki belirtisi kısmen de olsa din hürriyetidir. Bu hürriyetten yararlanmak için dinî eserlere ihtiyaç duyan Doğu Türkistanlılar ilk etapta Suudi Arabistan’da yerleşen yurttaşlarından yardım talep etmiştir.
Bu istek doğrultusunda Suudi Arabistan hükümeti Rabetel-islâm vasıtasıyla Doğu Türkistan’a 1980 den beri bir-İslam kardeşliği gözüyle bakıp oraya Kuran ve başka dinî yayınlar göndermektedir. Ayrıca Doğu Türkistan’daki durumunu yerinde görüp incelemek gayesiyle bir ekip göndermiştir. Bu ekipte Kurban Koday’ın hemşehrisi olan Rahmetullah Türkistanı da bulunmasının Doğu Türkistan bakımından taşıyacağı mana ilerisi için çok büyük olacaktır. Çünkü, Rahmetullah Türkistanı Suudi Arabistan’daki Doğu Türkistan’a yardım eden yurttaşlar içinde hizmetleri oldukça göze çarpanlardandır. Suudi Arabistan hükümetini ve oradaki hemşehrilerimizin bu ulvî faaliyetlerini diğer büyük kararların müjdecisi olarak kabul ediyoruz.
Kurban Koday ve öncülerinin Türkiye ile Doğu Türkistan arasında kurduğu bu sağlam köprü zaman zaman kapanmışsa da hiç yıkılmamıştır. Son zamanlarda bu köprüden Sayın eski Meclis Başkanımız Necmeddin Karaduman, Sağlık Bakanımız Sayın Halil Şıvgın, Sayın Prof. Dr. Bahaeddin Ögel ve arkadaşları ile Sayın İrfan Ünver Nasrattınoğlu geçmişlerdir. Yine yakınlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Başkanı sayın Kamil Toygar, Başkan Yardımcısı Sayın Hayreddin İvgin ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Başkanı Sayın Prof. Dr. Şükrü Elçin Beyler de bu köprüden geçtiler. Bunların çoğu Doğu Türkistan’ı tanıtıcı yayınlar ve konuşmalar yaparak köprüyü genişletmeye çalışıyorlar.
Bu durum karşısında Atatürk Türkiye’sine yerleşen, okuyan Türk-İslam sentezi görüşündeki Türkistanlılarla Suudi Arabistan ve diğer memleketlere yerleşen, okuyan, zengin olan hemşehrilerimize müşterek bazı kutsal görevler düşecektir. Bu görev geçmişte Kurban Koday’ın ele aldığı, şehadeti dolayısıyla yarıda kalan çetin görev de olabilir. Böyle kutsal görevler için şimdiden hazırlıklı olup, umut ışığı yandığı an nerede olursak olalım bu görevi ben veya biz yaparız diyecek durumda olmalıyız. Çünkü aziz yurdumuz Doğu Türkistan halkı bizden bunu beklemektedir.
Kültür Bakanlığı Müşaviri
Kaynak: Milli Folklor, Sayı: 4
Rahmetli nin oğlu ile bundan 10 sene önce tanıştık. O ve ailesi Türkiye ye gelerek T C. vatandaşlığı aldılar. Şimdi İzmir de ikamet ediyor