Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Atatürkçünün El Kitabı: Bilimcilik İlkesi-2 Gerçekçilik

0 14.692

Prof. Dr. Cihan DURA

– Atatürkçülüğün on ilkesi Bilimcilik, Sosyal Ahlâk, Millî Egemenlik, Tam Bağımsızlık, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik’tir.

– Bir Atatürkçü Bilimcilik İlkesi için, hayatında hangi ortam ve koşulda olursa olsun, burada verilen öğütleri uygular. Atatürkçüler bir araya geldikleri zaman birbirlerini bu öğütler bakımından bilgilendirir, aralarında bu öğütleri konuşur, tartışır, işler ve yayar.

– Bir Atatürkçü ancak bu öğütleri uyguladığı derecede Atatürkçüdür. Kim ki bu öğütlerin hepsini bilir, üzerinde düşünür, uygular, başkalarına anlatır, açıklar, ancak o “ben tam bir Atatürkçüyüm” diyebilir.

Okuduğunuz yazı Bilimcilik İlkesi’nin Gerçekçilikkonusu üzerine bir ders denemesidir.

 GERÇEKÇİLİK

2.1 – Akıl kısırdır, eğer gerçekçi değilse. Bundandır ki gerçekçi olmanızı isterim, millî siyasette, her işinizde… Kılavuzunuz yurt, dünya ve tarih gerçekleri olsun isterim. Ben gerçek aşığıyım, daima gerçeği aradım hayatta. Ben ve arkadaşlarım, ne getirirse getirsin; nasıl olursa olsun, asla ayrılmadık gerçekten. Ulusal politikamız gerçekçidir bizim. Biz ilhamlarımızı gökten almadık, gaipten almadık, doğrudan doğruya hayattan aldık. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurttur, ülkemizdir, bağrından çıktığımız Türk ulusudur. Uluslar tarihinin bin bir facia ve ıstırap yazılı yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır. Siz de böyle olun, böyle düşünün, böyle hareket edin.

2.2 – Dünyanın bugünkü genel koşulları karşısında, yüzyılların zihinlerde ve karakterlerde biriktirdiği gerçekler karşısında hayalperest olmak kadar büyük hata olamaz. Tarihin anlattığı budur, bilimin öğrettiği, aklın, mantığın kabul ettiği budur. Dünyada gerçekçi olmayan bir şey yaptığınız zaman hiçbir şey yapmıyorsunuz demektir. Ülkemizi belli bir yöne mi sevk ediyorsunuz, bir şey yaptığınızı, yalnızca gerçeklere dayandığınızı gösterebilmelisiniz.

2.3 – Benim yapılan bütün işlerde, bütün düzenlemelerde hareket kuralım bu oldu: Gerçeklere dayanmak!… Bir teşkilat, bir kuruluş örneğin: Bir teşkilat şahıslarla değil, gerçeklerle sürdürülebilir olmalı. Herhangi bir program, filan şahsın programı olduğu için değil, fakat millet ve ülke ihtiyacını karşılayan fikir ve önlemleri içerdiği için değerlidir, geçerlidir bence.

2.4 – Bir parti programını alalım. Bir partinin programı yalnızca tek bir şahsın kafasından çıkmamalı, ülkenin gerçeklerinden çıkmalı. Nasıl sağlanır bu? Uzmanların, bilim adamlarının yardım ve ortak katkısıyla elbette… Ülkemizi bölge bölge incelemiş, onun gereksinimlerini görmüş, Avrupa’daki ilerleme ve uygarlaşma derecesini incelemiş bilginlerle işbirliği yapılarak, onlardan istifade edilerek sağlanır. Öyleyse, parti programlarını yaparken boş hayallere yer vermeyin asla. Haddi aşmayın, girişiminizde atacağınız adımın derecesini düşünerek yapın programınızı.

2.5 – Tarihe bakın, işlerimizdeki bütün başarısızlıkların, gerçekleşmeyecek isteklerden, bitmez, tükenmez hırs ve arzulardan, hayaller peşinde koşmamızdan ileri geldiğini görürsünüz. Öyleyse, nesnel ve akla uygun bir çerçevede kalın. Kuruntulara iltifat etmeyin. Hedefe ulaşmak için takip edeceğiniz yolu hislerinizle değil, aklınızla çizin.  Her işinizde böyle davranın.

2.6 – Ey beni kendisine örnek alan! Yurduna hizmet mi etmek istiyorsun, Türkiye’nin yönetiminde rol mü almak istiyorsun? Öyleyse ülkenin içine gir, ülkeyi gez, milletini tanı. Eksiği nedir gör, göster. Halkınla aynı koşullar içinde yaşa ki asıl yapılması gerekeni göresin, hissedebilesin, anlayasın. Lafla değil, böyle olur halkını sevmek.

2.7 – Bütün dünya bilmelidir ki Türk ulusu artık geçmişin bin türlü kötü işinin eseri olarak kafasında yer eden pası tamamen silmiştir. Gözleri önünde her gün biraz daha fazla yoğunlaştırılmak istenen bulutları kesinlikle dağıtmıştır. Artık bütün anlamıyla ve bütün çıplaklığıyla gerçeği görüyor ve anlıyor. Bu milleti bütün varlığıyla temas ettiği gerçekten ayırmak, gerçeğe yürümekten men etmek imkân ve olasılığı kalmamıştır.

UYGULAMA

A.) Temel Kavramlar

Bilimcilik İlkesi’nin Gerçekçilik” bahsinde Atatürk’ün bize hitabını okuduk. Burada karşımıza çıkan temel kavramlar şunlardır: gerçekçi, hayalperest, teşkilat, kuruluş, parti programı, nesnel.

  Aşağıda tanımlamaya, açıklamaya çalıştığım bu kavramları ne kadar iyi öğrenirsek, öğrendiklerimizi unutmazsak, Atatürkçülüğü bir düşünce sistemi olarak o kadar kolay öğrenir, o kadar kolay anlatır, ondan o kadar fazla istifade eder, onu o kadar verimli işler ve geliştiririz.

1-) GERÇEKÇİ  

Gerçeği görüp ona uyarak düşünen ve davranan.

Gerçekçi bir insan gözlemcidir, edindiği gözlem verilerine göre karar verir ve hareket eder. Gerçekçi kendini ve kendi dışında olanları tarafsız bir gözle değerlendirir. Hayallerini, arzu ve tutkularına öncelik vererek hareket etmez. Bunlar kararlarında ancak gerçeklerin elverdiği ölçüde belirleyicidir.

2-) HAYALPEREST  

Sürekli hayal kuran, hep hayal peşinde koşan kimse.

Hayalperest, bir bakıma gerçekçinin tam tersi bir karaktere sahiptir. Hayal zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şeydir. Düş, imge sözcükleri de aynı anlama gelir. Hayal etme, gerçeklerin yerine konulmadıkça, faydalı, yaratıcı bir zihnî faaliyettir.

3-) TEŞKİLAT  

Ortak bir amaç veya eylemi gerçekleştirmek için bir araya getirilmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik. Örgüt. Bir kuruluşa bağlı alt bölümlerin tümü. Örnek: bakanlık teşkilatı, adalet teşkilatı…

4-) KURULUŞ  

Toplumsal bir görevi yerine getirmek üzere kurulan her şey. Kurum, tesis. Örnek: hastane, okul, banka, fabrika…

5-) PARTİ PROGRAMI  

Bir partinin açıkladığı ana ilkeler, amaçlar ve ereklerin tümü. Parti ortak düşünce ve görüşte olan kişilerin oluşturdukları siyasal topluluktur.

6-) NESNEL  

Gerçeklere varmak amacıyla, taraf tutmadan inceleme yapan, hüküm veren. Bireyin kişisel düşüncesinden bağımsız olan. Bırakılan bir taşın düşmesi, bu düşmenin sebebi nesneldir.Bir bilim adamı nesnel olmalıdır.

B.) Yardımcı Kavramlar

Atatürkçü düşünce sistemi insanın bireysel hayatıyla ilgili bazı esaslar koymakla birlikte, toplum hayatı ile çok daha fazla ilgilidir. Gerçekten, Atatürkçülüğün On İlkesi esas itibariyle toplum ve devlet hakkındadır. Bu sebepledir ki toplumsal yaşamla ilgili bazı kavramları, uzmanlık alanımız ne olursa olsun, genel anlamlarıyla öğrenmek zorundayız. Yoksa, Atatürkçü Düşünce’yi anlamakta zorlanırız, tam olarak anlayamayız; bu yüzden de gerçek bir Atatürkçü olamayız. Bilimcilik ilkesinin gerçekçilik” kesimi kapsamında bilmemiz gereken başlıca yardımcı kavramlar şunlardır: düzenleme, program, tarih, kuruntu.

Bu kavramların anlamlarını ilgili sözlüklere bakarak, halk için yazılmış kitaplara, ansiklopedilere başvurarak öğrenebiliriz, uzmanlara sorabiliriz. Birkaç arkadaş bir araya gelerek, “imece” yoluyla araştırır, birbirimizi bilgilendirebiliriz.

C.) Sorular

Atatürkçü sürekli sorar ve sorusuna yanıt arar. Öyleyse, siz de aşağıdaki 5 soru üzerinde kafa yorunuz. Siz kendiniz de başka sorular oluşturabilirsiniz.

Her soruyu yanıtlamaya çalışınız. Size yol gösterecek, bilgi sağlayacak kaynaklara başvurunuz. Arkadaşlarınıza sorunuz, ortaklaşa yanıt arayınız, tartışınız.  Bazı sorular için verdiğim ipuçlarını kullanınız. Çabalarınızı zamana yayınız, örneğin bugün, 2 soru üzerinde, yarın diğer 2 soru üzerinde durunuz, kalan sorular için de böyle yapınız.

Soruları, yanıtları çok iyi öğreniniz. Bunu sağlamak için geri dönüşler yapınız. Özet çıkarınız. Sorular ve yanıtların içerdiği bilgileri birbirinize anlatınız, başkalarına aktarınız.

1-) “Aklın kısır olması” ne demektir? Neden gerçekçi olmayınca, akıl kısır olur?

Aklın kısır olması, yeni doğrular ortaya koyamaması demektir. Hep aynı fikir ve hükümleri tekrarlayıp durmasıdır. Gerçekçi olmayınca akıl gözlem yapmıyor demektir. Bu yüzden doğanın yeni olgularına ulaşamaz, bunlar arasındaki ilişkileri fark edemez, yeni gerçeklere ulaşamaz.

2-) Atatürk “Dünyada gerçekçi olmayan bir şey yaptığınız zaman hiçbir şey yapmıyorsunuz demektir” diyor. Hangi sebeplere dayanarak böyle bir sonuca varmış olabilir?

3-) Neden dolayı hedefe ulaşmak için takip edeceğimiz yolu hislerimizle değil, aklımızla çizmeliyiz?

4-) Atatürk “ülkenin içine girmek, ülkeyi gezmek, milleti tanımak, eksiğini görmek” derken neyi kast ediyor, bu davranış öncelikle kimlerin görevidir? 

Atatürk bu sözüyle aydınlarımızı bilimsel düşünce ve eyleme davet ediyor. Bize şunu söylüyor: Halkımızın sorunları vardır. Çözümleri, gözlem gerektirir. Bu gözlemleri ancak halkın içine girerek yapabilirsiniz. O gözlemlere dayanarak muhakeme yaparsanız, sorunların gerçekçi çözümlerini keşfedersiniz. Halkımıza bu sayede hizmet etmiş, görevinizi yerine getirmiş olursunuz.

5-)  “Türk ulusu artık geçmişin bin türlü kötü işinin eseri olarak kafasında yer eden pası tamamen silmiştir” ifadesinde geçen şu sözlerin, yine bu ifade içindeki anlamlarını açıklayınız: Geçmişin kötü işleri, kafasındaki pası silmek.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.