Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Türkiye’nin Yeniden Kurulması

0 14.045

Hüseyin Nihâl ATSIZ 

Bu memleket “A”dan “Z”ye kadar bozuktur. Bu korkunç hakikati diktatörlük rejiminin başbakanlarından Refik Saydam söylemişti. İtiraftan sonraki yıllarca süregelen keyfî, keyfî olduğu kadar zekâdan mahrum, zekâdan mahrumiyet nispetiyle hâince idare, Türkiye’yi inkıraz uçurumunun kıyısına kadar getirdi. Artık Türkiye bugünkü durumuyla top yekûn kalkındırılamayacak bir hale gelmiştir. Adnan Menderes’in iyi niyetinden ve enerjisinden emin olmakla beraber bu büyük işin üstesinden gelmenin çok zor olacağına kaniiz.

Sefaletin doğurduğu veremden her yıl 40.000 kişi ölürken, millî savunma parasından çalan askerî ve sivil şahıslar gazetelere geçerken, rüşvet alan polisler mahkemeye sevk edilirken, öz kızlarının iffetine taarruz eden babalar mevcutken, şehir sokaklarında evli kadınlara saldıran ahlâksızların sonu gelmezken, resmî dairelerde hâlâ tavsiye ile iş görülürken, bir yığın işe yaramaz memur devlet bütçesine yük olurken, medenî Türk milletinin hâlâ mazbut bir imlâsı yokken, Halk Partisinin yadigârı olan ve her yere sızmış bulunan komünistler bir türlü sökülüp atılamazken, kozmopolit-mason- yahudi-komünist yuvası haline gelen üniversitede tamamıyla keyfî bir profesörler diktatörlüğü hüküm sürerken, lüks ve fuhuş eşyası için dışarıya milyonlarca liralık döviz giderken, gayrı meşru kazançların hesabı bir türlü sorulmaz ve yabana bankalarda milletten çalınan paralar yatarken, yüz binlerce topraksız köylü, on binlerce sefil işçi ümitsiz bir halde yaşarken Adnan Menderes’in sırf şahsî gayretiyle bu derde deva bulmasını beklemek yersiz olur.

Türkiye’de devlet teşkilâtı bugün çatısı, duvarları, iskeleti çürümüş; kiremitleri kırık, sıvaları dökülmüş, cam ve çerçevesiz bir eve benzemektedir. Yalnız temelleri sağlamdır. Onu 1040 yılında Çağrı Beyle Tuğrul Bey çok sağlam atmışlardır. Bugün bu yapının bugünkü durumu ile onarılmasına imkân yoktur. Bunu yıkıp o sağlam temellerin üstüne yemden kurmak lâzımdır.

Nasıl mı? Gelecek sayılarımızda çok kısa ifâdelerle anlatmaya çalışacağız.

Orkun, 24 Kasım 1950, Sayı: 8

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.