Sümer Ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi Ve Türk Dili’nin Yaşı
Sümerce ile Türk Dili, pek çok kimse tarafından karşılaştırıldı. B. Munkacsi dışında, bunlardan hiçbiri Türk Dili bakımından hazırlığa sahip değildi. Yine şimdiye kadar hiçbir çalışmada linguıstic criteria, burada olduğu kadar özenle tatbik edilmedi. Gerçek odur ki, bu konuda regulär sound correspondences ilk defa 1947 yılında benim tarafımdan kullanıldı. Bu çalışmaya bir tesadüfle başladım; 1970 yılında bunlar hakkında ilk konferansımı verdim ve bana sorulabileceğini tasavvur edebildiğim sonuncu sorunun cevabını 1982 de bularak çalışmamı tamamladım. Malzememin hepsini vermiş değilim. Meseleyi ana hatları ile ortaya koydum. Çalışmam sırasında en çok dikkat ettiğim husus, kendi Türklüğümü konudan sıyırabilmek düşüncesi idi. Bunu başarabildiğime inanıyorum. Hiçbir ön yargıya sahip değildim ve hedefim sadece gerçeği tesbitti. Bunu başardığımdan da şüphe etmiyorum. Çünkü, böyle bir konuya bugüne kadar el atanların hepsinden daha iyi hazırlıklı olduğumu biliyorum. Bununla birlikte, ben bir Türkolog, Mongolist, Altayisist ve Lengüistim bir Sümerolog değilim. Bunu, yapma bir tevazuun arkasına saklanmadan bir gerçek olarak kaydediyorum. Bu bakımdan Sümerce kelimelerin doğruluk veya yanlışlığından mes’ul tutulamam. Bunların herbiri, Sümerologların kendilerinin tesbit ettiği şekilde aynen verilmiştir. Şimdi bir kısmının mana ve şekilleri, Sümerolojinin gelişmesi sonucu değişmiş olabilir. Bütün kontrollerime rağmen böyleleri varsa, herhalde 15 kelimeyi bulmaz. Bunu iki katına bile çıkarsak, hâlâ geriye 138 kelime kalır ki verdiğim ses denklik kanunlarını bozmaya yetmez. Çünkü, her kanun için ortalama 8 den fazla destek Örnek kalacak demektir. Bu ise, istenilen mikdârın iki katından fazladır.
Bununla birlikte, benim kendi milliyetimden kaynaklanabilecek bir ön yargıyı giderebilmek için gösterdiğim gayreti, muhtemel muarızlarımın, özellikle Sümerologların, kendininkiler için göstereceğinden emin olamam. Eğer itirazda bulunacaklarsa -gerçek başka şekilde ortaya konulamayacağından- verdiğim kelimelerin bütününü ele almaları gerekir. Yanlış varsa, bu şahsi otorite ile değil, benim Türk Dili asıllı kelimeler için bile yaptığım gibi, yazılı bir kaynakla, aynı dil ve şekille tevsik edilmelidir. Kalan bütün hususlarda, vardığım sonuçları müdâfaa edebilirim, soru kimden ve nereden gelirse gelsin.
***
Bu araştırmadan şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
- Sümerce ve Türkçe çok daha eski bir devirde birbiri ile akraba olmuş olabilir veya olmayabilir, bu konu bizi burada ilgilendirmiyor. Fakat, Sümerlerle Türkler arasında dil bakımından tarihi bir ilgi bulunduğu hususu bu 168 kelime ve gerekli açıklamalarla ispatlanmıştır.
- Türklerin en az M.Ö. 3500’lerde Türkiye’nin Doğu bölgesinde bulunduğu tesbit edilmiştir. Bunun Kuzey, Doğu ve Batı sınırlarının ne olduğunu başka bir araştırmamda açıklayacağım.
- Türk Dili’nin zamanımızdan 5500 yıl önce müstakil ve iki kollu bir dil olarak varlığı ispatlanmıştır. Eğer doğuştan, Sümerlerle temasa geldikleri zamana kadarki çözülme hızı sabit ise, ilk Türkçe veya Ana Türkçe’nin muazzam bir zaman önce yaşamış olması gerekir. Bu sonuç, benim 1978 yılı sonunda tamamlayıp 1983 Ağustosunda yayımladığım Altay Dilleri Teorisi adlı çalışmamda, Türk Dili’nin, archeology ve glottochronology araştırmalarından hareketle ileri sürdüğüm ‘yaşı, en pinti hesaplara göre 8500’dür’. (s. 52-55) ifademle karşılaştırılabilir. Şimdi, bu rakam doğrulanmaktadır. Çünkü Ana Türkçe’den Ana Doğu ve Batı Türkçe’sine kadar geçen zamanı da hesaba katarsak, bu devreden zamanımıza kadar geçen 5500 yılın ikiye katlanması mümkündür.
- Bugün, yaşayan Dünya dilleri arasında, en eski yazılı belgelere sahip olan dil, Türk Dili’dir. Bunlar, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı
- Altay Dili Teorisi’ndeki en önemli meselelerden biri olan l2/ş, r2/z’ye ait misallerdeki anachronism, bu konuda aksi istikamette bir düzeltme yapılmasını gerektirir.
