Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Osmanlı Hukukunda Para Cezaları

0 12.082

Özellikleri ve uygulama alanları farklı olsa bile, para cezaları tarihin eski devirlerinden beri var olagelmiştir. İlkel topluluklarda uyuşma bedeli olarak para cezaları tazminat niteliğindedir, uygulanması ihtiyaridir. Bu dönemlerde paranın önemi ortaya çıkmadığı için ziraat aleti, evcil hayvan, aile fertlerinden biri veya birkaçı para cezası yerine ödenebilirdi.

Devlet fikri geliştikçe uyuşma zorunlu hale getirilmiş, uyuşma bedelinin bir kısmını devlet talep etmeye başlamıştır. XII. yy.a doğru mağdura ödenen miktar azalmış, devletin hissesi artmış, kral ve senyörlere gelir kaynağı olmuş ve keyfilik baş göstermiştir. Batıda aydınlanma çağıyla birlikte özgürlüğün değeri daha fazla vurgulanmış, uslandırıcı yönüne de ümit bağlanarak hapis cezası, yaptırımlar sisteminin esası haline gelmiştir. Ancak XX. yy.ın başlarından itibaren hapsin sakıncalarının daha baskın olduğu görülünce bunun yerine alternatif yaptırımlar aranmaya başlanmış, eski ve köklü bir yaptırım türü olarak para cezaları özellikle ekonomik ve mali saikle işlenen diğer suçlarda tekrar revaç bulmuştur. Bu gelişmeler aşağı yukarı dünyanın diğer bölgelerinde de paralel bir şekilde gözlenmiştir. XVIII. yy. sonlarından itibaren para cezası önemini yitirmiş, özgürlük önemli bir değer olarak algılandığı için hürriyeti bağlayıcı ceza olarak hapis, para cezasının yerini almaya başlamıştır.171 Yani kısacası tarih içinde ceza siyaseti gereği hangi değer yükselmiş ve itibar görmüşse, bu değerden yoksun bırakmak şeklindeki ceza yaptırımları gündeme gelmiştir.

Osmanlı uygulamasında mağdur tarafın şer’i bir hakkı sayılan ve kanunnamelerle garanti altına alınan diyetin mali bir ceza mı, yoksa tazminat mı olduğu tartışmaları son dönemlerde ortaya çıkmışsa da, onu tazminat kabilinden para cezası saymak daha isabetli olur kanısındayız.

Osmanlının uyguladığı para cezalarının şer’i hukuktan mı, yoksa örfi hukuktan mı geldiği konusu günümüzde tartışmalıdır. Osmanlı uygulamasında para cezası gerektiren suçlar çeşitlenmiş, unsurları eksik olan kısas ve had suçları ile tazir cezası gerektiren suçlarda tazir nevinden bir yaptırım olarak yer almıştır. Failin ekonomik durumuna göre ayarlanmış olan para cezaları, fakir-zengin eşitsizliğini gidermeyi ve cezanın herkes üzerinde aynı derecede etki etmesini amaçlamıştır. Para cezası ya doğrudan hükmedilir, ya da tazir cezası olarak belirlenen dayak cezasındaki sopa sayısına endekslenirdi. Para cezasına hükmeden merci, kural olarak kadıdır. İstisnai hallerde ve küçük suçlarda idarecilere de bu cezaya hükmedip infaz etme yetkisi verilmiştir. Kadı tarafından hükmedilen para cezasının infazı yetkisi zaten idari mercilerdedir. Klasik dönemde tartışılmaksızın uygulanan para cezaları, Tanzimat Dönemi’nin ilk iki Ceza Kanununda (1840 ve 1851) yer almamış, 1858 CK ise para cezalarını yeniden düzenlemiştir. Zaman zaman suiistimal edilmiş olsa da, hukuki bir kurum ve yaptırım olarak sistem içinde yer alan Osmanlıdaki para cezalarını, yalnızca ekonomik gerekçelerle açıklamak mümkün değildir.

Para cezasının infazı mahkumun iradi ödemesi veya cebren tahsili şekillerinde olur. Mahkumun cezaya yetecek malvarlığı varsa, haczedilerek satılır ve ceza yerine getirilir, mallarını gizlemişse hapsen tazyik uygulamasıyla ödemeye veya mallarını ortaya çıkarmaya zorlanır.

Doç. Dr. Mustafa AVCI

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.