Millî Birlik… Hemen Şimdi !…
“Şayet bir gün, çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun!”
İnsan sosyal bir varlıktır. Doğası itibariyle toplu yaşamaya, hayatı birlikte sürdürmeye eğilimlidir. Her ne kadar sözlüklerde “toplanma, bir araya gelme, birleşmiş olma durumu” şeklinde tanımlansa da, birlik bunun çok ötesindedir. Toplu olmaktan daha fazlasını ister. Toplum büyüdükçe, birlik olmanın önemi artar; ayrı bir ilgi ve özen gerektirir. Bu nitelik “millet” dediğimiz toplumlar için de geçerlidir.
MİLLÎ BİRLİK NEDİR?
Millet birbirine tarih, dil, kültür ve ülkü birliği ile bağlı olan yurttaşların oluşturduğu siyasal bir topluluktur. Öyle ki, üyeleri ortak bir mirasa, bir “hatıralar mirası”na sahip olup bir arada yaşama ve ortak mirasın korunması hususunda zımnen anlaşmışlardır. Millî Birlik nedir sorusunun yanıtı, bence, burada gizlidir: Millî birlik, işte bu “alt birlik” ve ortaklıkların bir bileşkesidir, bir ürünüdür. Daha açık olarak söylemem gerekirse, millî birlik; “alt birlikler” dediğim tarih, dil, kültür, ülkü birliklerinden doğan bir tür “üst birlik”tir. Millî birlik ne kadar kuvvetli olursa, o kadar iyidir. Ancak değişkendir: türlü etkiler altında zayıflayabilir, güçlenebilir: bu nedenle, sürekli bakım ister.
Nasıl her canlı devamlı bir hayat mücadelesi içindeyse, bir millet de öyledir: Varlığını sürdürmek için “dışa karşı korunma gereksinimi” duyar. Bunu da toplu yaşama yoluyla, onun güçlenmiş şekli olan milli birlik yoluyla sağlar.
Millî birlik Türk milletini bir bütün sayar; Atatürk’ün deyişiyle “millet ve biz yoktur, birlik halinde millet vardır. Biz ayrı, millet ayrı değildir.” Millet içinde hiçbir bölücü, ayırıcı unsura yer vermez. Örneğin, etnik adlandırmalar düşmanların işidir. Atatürk’ün önemle belirttiği gibi milletimizin bütün bireyleri, aynı tarihe, ahlâka, hukuka, aynı ortak kültüre sahiptir. Tüm yurttaşlar eşittir. Bu husus “geleceklerini ve yazgılarını Türk milliyetine vicdanî arzularıyla bağlamış” olan, Hıristiyan, Musevî ve benzeri bütün yurttaşlarımız için de geçerlidir. Müslim ve gayrimüslim, Türk vatandaşları arasında hiçbir ayrım yapılmaz.
Millî birlik bir yurdun en değerli varlığı, en büyük gücüdür. Yurttaşların millet bilinci etrafında birbirine bağlanması, birbiriyle kenetlenmesidir. Aynı milletin çocuklarının birbirlerini tanımaları, iyi geçinmeleri, birbirlerini sevmeleridir; bu yoldan en yüksek insani duygulara erişmeleridir. Gerektiğinde vatan için tek bir kişi gibi tek vücut olmaları, zekâlarını, bilgi ve kültürlerini, uzmanlıklarını bir araya getirerek, kendinden çok milletini düşünerek azimle, kararlılıkla çalışmalarıdır. Kararlılık bir ulusun en yenilmez silahı ve korunma aracıdır. Millî birlik; milletin varlığını ve vatanı korumak için, bütün yurttaşların canlarını ve her şeylerini gerektiği an ortaya koyma kararlılığıdır!
Millî birliğin var olabilmesi için önce millet olmak gerekir. Milleti meydana getiren unsurlar milli birliğe de hayat verir. Bu unsurlar ne kadar pekiştirilirse, milli birlik o kadar sıkı ve kuvvetli olur. Demek ki, önce bu ilk yapıcı unsurlardır Millî Birliğin etmenleri: ortak tarih, ortak dil, ortak yurt, ortak kültür, ortak ülkü (ortak millî fikir)… Sonra, bilinçli uygulamalar gelir. Örneğin, millet yapıcı unsurları sahiplenmek, sürekli takviye etmek bunlardan biridir. Diğerleri ise örgütlenme, Millî İrade’yi yerine getirme, sosyal adalet, toplumsal gönençtir.
BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR
Çocukluğumda ne kadar çok işitmiş, ne kadar çok okumuşumdur şu öykücüğü: “Bir babanın beş oğlu varmış. Birbiriyle geçinemez, hep kavga ederlermiş. Baba, “Birbirinizi sevin, birlik olun!” dermiş ama, hiç oralı olmazlarmış” diye başlar, şöyle devam ederdi: Ve sonunda o kaçınılmaz gün gelmiş, baba ölüm döşeğine düşmüş. Beş çocuğunu yanına çağırmış, kendisine beş çubuk getirmelerini söylemiş. Baba, çubukları bir araya getirip oğullarına vermiş. “Kırın, bakayım bu çubuk demetini” demiş. Hiçbiri başaramamış. Bunun üzerine baba demeti alıp, çubukları bu kez teker teker uzatmış oğullarına. Kardeşlerin hepsi de çubukları kolayca kırmış. Bunun üzerine baba şöyle konuşmuş: “Yavrularım, siz bu çubuklara benzersiniz. Eğer birlik olursanız, kimse size dokunamaz; güçlü olur, her tehlikeyi savuşturursunuz. Yok, ayrılık güder birbirinizle çekişirseniz, zayıf düşer, şunun bunun oyuncağı olur, yenilir, ezilirsiniz. Unutmayın, birlikten kuvvet doğar.”
Yaşım ilerledi, bugünlere ulaştım. Öğrenme bitmiyor. Şu küçük fakat anlamı büyük öykücüğü de bu ileri yaşlarımda öğrendim: Bir kervanın önünü üç eşkiya kesmiş. Kırk muhafıza rağmen kervanı soyup soğana çevirmişler. Muhafızları da çırılçıplak bırakmışlar. Kervan kasabaya döndüğünde “ne oldu size” diye soranlara muhafızlardan biri şu yanıtı vermiş: Onlar üç kişi beraberdi, biz kırk kişi yalnızdık.” Demek ki, çoklukla iş bitmiyor, kaynaşma gerek, kenetlenme gerek, örgütlenme, hedef birliği gerek.
Ya Atatürk…, Ölümsüz Mustafa Kemal ne diyor? Susalım, dinleyelim:
Bir yurdun en değerli varlığı ulusal birliktir, yurttaşlar arasındaki millî birliktir, Ülkenin ve Devrim’in içerden ve dışardan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetler aynı safta toplanmalıdır.
Vatanın bahtsız günleri, kara günleri olabilir. O zaman, kurtuluş çabalarında en önemli başarı; bütün millet bireylerinin, tüm güçlerini birleştirmesi olacaktır, varlıklarıyla, ruhlarıyla, her şeyleriyle… Bunun dışındaki her şey millî birliği bozar, ayrılık getirir, parçalanma getirir. Unutma, darmadağın bir milleti istila etmek, birleşik bir milleti istila etmekten çok daha kolaydır. Millet birlik ve emelinde azimli ve ısrarlı oldukça, mağrur ve saldırgan her düşmanı gururuna da, saldırganlığına da pişman eder. Gerektiğinde vatan için tek bir birey gibi yekpare olup azimle, kararlı olarak çalışan bir millet elbette büyük geleceğe layıktır, büyük geleceğe aday bir millettir.
Bir milletin başarısı, mutlaka bütün millî güçlerin aynı istikamette toplanmasıyla mümkündür. Nitekim benim ve arkadaşlarımın ulaştığı başarının kaynağı da milletin, kuvvetlerini birleştirmesiydi, ortak çalışmasıydı. Aynı başarı ve zaferleri sizin de tekrarlamanız, sizin de aynı esasa dayanmanıza, aynı şekilde yürümenize bağlıdır. Gerektiği zaman, vatan için tek bir adam gibi yekpare olmanıza bağlıdır.
BİRLİK ÖRGÜTLE OLUR
Atatürk dâhi bir örgütleyici, üstün bir yönetici ve önderdi. Her işinde, önce örgütlenme yoluna gitmiştir. “Örgüt” nedir? Örgüt “ortak bir amaç veya eylemi gerçekleştirmek için bir araya gelen kişilerin oluşturduğu birlik”tir. Buna göre örgütlenme; bir yandan bir “amaç veya eylem,” öbür yandan “birlik,” “çalışma ortaklığı” yani işbirliği gerektirir. Atatürk bu işbirliğini iki yoldan gerçekleştirdi: Halkla işbirliği yapmak, yakın çevreyle işbirliği yapmak.
Atatürk’e göre, başarı; ancak kitle ile, halkla birlikte sağlanabilir. Nitekim, Bağımsızlık Savaşımızı halkla birleşerek, halkla bütünleşerek yürütmüştür. Uygarlık savaşını da aynı teknik üzerine oturtmuştur: Kurduğu partinin programının, “ulusun kendi programı” olmasına özen göstermiştir. Halka danışmak, Atatürk’ün başlıca yöntemlerinden biri olmuştur. Atatürk işbirliğini, ikinci olarak, yakın çevre ile gerçekleştirir. Yakın çevrenin üyeleri; genellikle, çalışma arkadaşları, bilim ve sanat adamları, uzmanlardır. Çalışma arkadaşlarında kesin olarak iki özellik arar: Biri “aynı sorun üzerinde birlikte odaklanma,” öbürü “eleştiri yapma”. Ayrıca bir ekibin başarılı olması için, liderin ve astların sahip olmaları gereken kimi niteliklere değinmiştir. Önem verdiği davranışlardan biri de, işbirliği içinde çalışanların takdir edilmesidir.
BİRLİĞE ÇAĞRI
Gençler, Yetişkinler!
Dünyada tek başımıza yaşamıyoruz. Ortak bir vatanda bir toplum, bir millet olarak yaşıyoruz.
Milletimiz birbirine kültür birliği, dil birliği, din birliği, ülkü birliği, yurt birliği ve soy birliği ile bağlı olan yurttaşların oluşturduğu siyasal bir topluluktur. Bu ulu birlik Atatürk’ün önderliğinde, dünyaya örnek bir bağımsızlık savaşı verilerek, büyük fedakârlıklarla sağlanmıştır.
Milletimizin düşmanları, işte bu değerleri, kültür, dil, din, ülkü, yurt, soy birliklerini, siyasal birliği yok etmeye çalışıyor. Oysa bizi biz yapan, o birliklerdir. O birlikleri yok etmek, ulu birliği, milleti yok etmektir; seni, beni, hepimizi yok etmektir.
İnsan yalnız kendisi için mi yaşar? Elbette hayır! Vatanı için de, milleti için de yaşar. Ahlak da, din de bunu gerektirir.
Öyleyse ne duruyorsunuz, bir araya gelin, örgütlenin!
Kuvvet ve iş, birlikten doğar.
Atatürk ne diyor: Şayet bir gün, çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun!
Yakın çevrenizden başlayarak bir araya gelin.
Halka halka büyüyün.
Kurtulun bu ataletten,
Birlik olun,
Ses getirin!
Sayın Hocam,
Yazınızı ilgi ve heyecanla okudum. Her cümlesine katılıyorum. Õzünde çok güzel değerler barındıran milletimiz dış telkin ve tahriklerle zaman zaman hayal kırıklığı yaratsada ortak problemlerde aklıselimli ortak doğruda buluşabiliyor. Böyle yazılar çok gerekli diye düşünüyorum.