Son Gaziler
SON GAZİLER | |
Kaç neslin böyleydi alınyazısı Babasız tüterken baba ocakları Türkülerde duman duman Hasret kokusu. Bir biri ardınca bozuldukça cepheler, Uykuları kaçıran Gâvur geliyor korkusu. Nereye düşse ateş Orda bir ocak söner, Kızlar gelinler kara bağlardı. Yüreği Balkan sızılı anaların Ninnileri Yemen’e ağlardı.Zor yıllarda Dar günlere doğdular. Kaç çocuğun hikâyesinde baba, Ne dizdi ne de kucak; İki heceydi yalnızca Sımsıcak. Ara sıra geldikleri rüyalardan Çıkıp gitseler de çabucak Ne güzel şeydi çocuklar için, Baba kokan uykulardan uyanmak. Kaç nesli büyüttü hasret dolu yıllar. Ya kolsuz bacaksız döndü Ya dönmedi cephedeki babalar. Büyük Harp’in ayak sesleriyle Dönerken dünya, Onları da çağırdı kader. Savrulup seferberlik rüzgârında. Çocuk irisi gençler, Genç irisi yiğitler, Çanakkale’ye, Sarıkamış’a Kanal boyuna gittiler. Durmak yok, dinlenmek yok Ölümüne itaat. Yıllarca dövüştüler |
Ne beklenen memnun Dönüp geldiğine, Ne bekleyen mutlu kavuşmaktan Yıllardır yolunu gözlediğine. Yad ellerde kalanların yasını Beşiklerde bebekler tutsun. Mezarlarda kan terlerken kemikler Vatan mahzun, Sızım sızım sızlamakta yarası. Başları dimdik gidenler, Boyunları bükük döndüler Alınlarında Mondros karası…Feleğe sitem, kadere rıza “Buraya kadarmış.” diyen de vardı “Burada bitmez.” diyen de Samsun ilkbaharından |