Klasik Dönem Osmanlı Külliyelerinde Personel Sistemi
Dâimi merkez olmak üzere, onun içinde veya etrafında ibadet, eğitim-öğretim, tedavi, barınma, ticaret gibi birçok fonksiyonu karşılamak üzere kurulan müesseselere külliye denilmektedir. Külliyeler câmi, medrese, mektep, kütüphâne, muvakkıthâne, türbe, dâruşşifâ, imâret, tabhâne (misafirhâne), çarşı, han, hamam, çeşme ve tuvalet gibi yapıların bir veya birkaçının bir araya gelmesinden oluşmuştur. Kısaca, külliyeyi çeşitli fonksiyonları olan birkaç eserden meydana gelen bir mimarî kompozisyon olarak da tanımlamak mümkündür. Hilmi Ziya Ülken, kurşun veya mum dökümhâneleri ile su bentlerini de külliye kavramı içinde değerlendirmiştir. Gerek hayır eserleri ve gerekse gelir getiren müesseseleriyle birlikte ele alındığında, külliyelerin ne sadece hizmet üretilen, ne de gelir getiren binalardan oluştuğu söylenebilir. Külliye; gelir kaynaklarını temsil ettiği kadar, hizmet üretilen ve bu hizmetin sunulduğu kişiler itibariyle, toplumun çeşitli kesimleriyle farklı derecelerde ilişkileri bulunan müessesedir.
Külliyelerin en gelişmiş şekilleri Osmanlıların Yükselme Devrinde yapılmış olanlarıdır. Planlanmış bir kompozisyon, kısmen Bursa Yıldırım Külliyesi ile ortaya çıkmıştır. Bursa’daki Yeşil Külliyesi serbest olarak yerleştirilmiş yapılardan meydana gelmiştir. Anıtsal ölçüdeki ilk külliye ise Fatih Külliyesidir. Ondan sonra II.Bayezid’in Amasya ve Edirne’deki külliyeleriyle devam etmiştir. Klasik Dönem Osmanlı külliyeleri arasında en gelişmişi ise câmi, dört büyük medrese, dârulhadîs, dârulkurrâ, dâruttıp, mülâzımlar medresesi, sıbyan mektebi, türbeler, bimarhâne, imârethâne, tabhâne, hamâm ve dükkânlardan oluşmuş olan Süleymaniye Külliyesi’dir. Bu sebeple, külliyelerin bir mimarî kompleks olarak, yani bir şehircilik manzûmesi olarak ele alınmasını, Osmanlı Devleti’nin Edirne’ye ve İstanbul’a yerleşmesiyle başlatmak mümkündür. Osmanlı Devleti’nin, siyasi ve sosyal gelişmesine paralel olarak, XV. yüzyılın sonlarından 18. yüzyılın ortasına kadar, İstanbul ve Edirne ile İmparatorluğun daha bir çok yerinde mükemmel mimarî kompleksler meydana getirilmiştir.
Külliyeler fizikî, mimarî, şehirleşme, sosyal, ekonomik, personel gibi çok farklı açılardan değerlendirilebilir. Ancak, bunların tamamının bir arada ele alınması bir makale çerçevesinde mümkün değildir. Dolayısıyla bu çalışmada külliyeler sadece bir açıdan incelenmiştir. O da külliyelerin personel sistemidir. Ancak, şu hususu da belirtmekte fayda vardır: Külliyeler ile ilgili vakfiye veya diğer belgelerde personel ifadesi yer almaz. Belgelerde personel kavramı yerine mürtezika veya ehl-i vezâyif tabiri kullanılmıştır. Mürtezika, vakıf bütçesinden maaş, yiyecek vb. gelir sağlayanlara verilen genel bir isimdir. Ehl-i vezâyif de aynı anlama gelir. Bu tabirlerin içinde, fakir ve ihtiyaç sahiplerine, mühtedîlere, vâkıfın kendi aile bireylerine, Haremeyn gibi bazı önemli yerlerde bulunan ve çeşitli hizmet gören vs. kişilere yapılan yardımlar da yer almaktadır. Ayrıca, külliyelerin denetim mekanizmasında yer alan ve külliye ile ilgili her türlü davaya bakan şehir kadı ve nâibleril ile Hz.Peygamber’in ailesi mensuplarının işleriyle meşgul olan nakîbu’l-eşrâflar da bu hizmetleri karşılığında ücret aldıkları için, külliyelere ait muhasebe defterlerinde mürtezika olarak değerlendirilmişlerdir. Bu çalışmanın amacı, külliyelerin giderlerini ortaya koymak değildir. Bu sebeple, külliyeye bir hizmet yapmadan para alan kişiler ile, bir hizmet karşılığında para alan şehir kadısı veya nâibleri külliye personeli içinde değerlendirilmeyecektir. Buna karşılık, maaşını görev yaptığı külliye dışındaki kaynaklardan sağlayan kişiler ise personel kapsamında ele alınacaktır. Ayrıca bir konuya daha açıklık getirmekte yarar vardır. Bu çalışmada, personel kavramı çerçevesinde onlarca farklı meslek ve hizmet sıralanmıştır. Nasıl ki külliyelerde bulunabilecek birimlerin tamamı bütün külliyelerde yer almıyorsa; burada tanıttığımız personelin tamamı da her külliyede olmayabilir.
Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi / Türkiye