Diyarbakır Ne Zaman Amed Oldu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2 Haziran 2012’de Diyarbakır AKP il teşkilatı kongresinde yaptığı konuşmada “Birileri çıkmış ’Diyarbakır’dan Başbakan’ın beklentisi yok’diyor. Çıkmış, ’Başbakan Amed’e gelemez’ diyor. Çıkmış, ’Kürtler sokağa çıkmasın’diyor. Bu ne demek, sen kimsin kim oluyorsun? Kusura bakmasınlar ben buraya kardeşlerimle kucaklaşmaya geldim. Buraya milletimle aracısız kucaklaşmaya geldim. Simsarlarla değil aracısız kardeşlerimle konuşmaya geldim” şeklinde bir konuşma yaptı. Konuşmayı okuduğum zaman Diyarbakır’ın PKK tarafından verilmiş sahte adı “Amed” lafının sadece bir kez geçtiğini gördüm.
Dolaylı bir anlatım için bile olsa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Türkiye’nin bir kenti için PKK’nın verdiği uyduruk bir ismi kullanması kabul edilemez. Diyarbakır tarihinde hiçbir zaman “Amed” olmamıştır ve olmayacaktır. Nasıl Şanlıurfa tarihi boyunca “Şanlı Edesa” olmamış ise. Bu isimlemeler masum folklorik isimlendirmeler değil, açık PKK siyasal saldırılarıdır. PKK’nın Kürtçü şovenist politikalarının uygulamasından ibarettir.
Türk milletinin yer isimleri konusunda hiçbir zaman şoven yaklaşımları olmamıştır. Bir yerleşim yerinin tarihsel anlamda ismi ne ise o ismi benimsemiş sadece söylenişini zaman içinde Türkçeye uydurmuştur. Örneğin Amasya Türkçedir ancak tarihsel kökenleri bu kelimenin çok gerilere Türklerden önceki döneme gider. Kıbrıs’ta Türk mücahitlerin kalesinin adı St Hilerion’dur. Bu Rum muhafızlarının karargahının örneğin, Hacı Ahmet Efendi kalesi olmasına benzer. Rumlar böyle bir adı asla kabul etmez ve değiştirirler. Oysa Türkler bir kompleks göstermeden bu adı kullanmışlardır.
Ote yandan Türkler yeni kurdukları yerleşim yerlerine ise ya Orta Asya ve İç Asya’da yaşadıkları yerlerin isimlerini vermişlerdir ya da boylarının isimlerini bölgeye/yerleşim yerine vermişlerdir. Türk tarihini, coğrafyasını ve boyların adlarını iyi bilmeyen birisi için bir şey ifade etmeyen bir yer ismi, bunları bilen birisi için arkeolojik kalıntılardan daha çok şey ifade edebilir.
İsimler ile derdi olan sadece PKK değildir. PKK’nın kardeş örgütleri Barzani’nin KDP’si ve Talabani’nin KYB’si de yüzyıllardan buyana Türk kenti olan Erbil’in adını “Hewler” diye değiştirmişlerdir. Şimdi bölgede başka Türk isimleri de değiştirilmektedir. Türkiye, resmi belgelerinde hâlâ Erbil demeye devam etmektedir. Başkonsolosluğumuzun adı Hewler değil, Erbil Başkonsolosluğudur.
Bir süre önce “Güneydoğu Anadolu’da eski yer isimlerini tekrar verelim” diye bir öneri ortaya atıldı. Doğrusu bu öneriye hiç karşı çıkmadım. Çünkü yapılan isim değişiklikleri bu konuda bilgisi olmayan kişiler tarafından yapıldı ve yapanlar memleketlerinde hangi isimleri biliyorlar ise bu isimleri görevli bulundukları yerlere verdiler. Oysa değiştirilen isimlerin çok büyük bir bölümü Türkçe isimlerdi. Türk milletinin Güneydoğu Anadolu’daki yerleşimi ve egemenliği İzmir’deki egemenliğinden en az 400 sene önce başlamıştır.
Türkler Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurdukları yeni yerleşim yerlerine Orta Asya’dan getirdikleri isimleri veya boylarının isimlerini vermişlerdir. Büyük Selçuklu, Suriye Selçukluları, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Osmanlı Türklerinden önce bölgeye damgalarını vurmuşlardır. Ahlat’taki taşlar Göktürk Abidelerinin tarih ve coğrafyadaki devamıdır.
Doğrudan konu ile ilgisi yok gibi görünecek, ancak sadece yer isimleri değil aşiretlerin de tarihini araştıralım. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Anadolu aşiretlerinin bir bölümünün tarihini, belgelerden hareket ederek yazdı. AKP’nin önde gelen siyasetçilerinin de içinde olduğu ve kendilerini Kürt siyasetine yakın gören politikacıların mensup oldukları aşiretlerin Türkmen aşiretleri olduğu ortaya çıkınca, büyük şaşkınlık ve gizli bir sevinç yaşadıklarını duyuyoruz. Özetle; Türk milletinin tarihten, yer isimlerinden, aşiretlerin kimliğinden korkması için hiçbir neden yok. Ancak tarihten korkanların ürettiği sahte isimlerin tuzağına da düşmeyiz.