Bir Reform Hareketi Olarak Tanzimat: Hazırlanması, İlânı, Tepkiler Ve Uygulanması
“Galata’daki Voyvoda Karakolunda bir tabur ağası varmış. Hıristiyan halk arada sırada bir Müslüman yakalayarak karakola götürür, bana gavur dedi diye yakınır ve cezalandırılmasını isterlermiş. Tabur ağası ‘Ay oğul! Anlatamadık mı? Tanzimat var, gavura gavur denmeyecek, söyleye söyleye dilimizde tüy bitti’ diye suçluyu azarlar, paylarmış”
Abdurrahman Şeref; Tarih Musahabeleri
Osmanlı tarihinde çoğu kimse tarafından kabul edilen Tanzimat hareketinin ilk batılılaşma fikri olduğu görüşü eksik bir yaklaşımdır. Tanzimat’ı hazırlayan bir dizi ıslahat hareketine Abdülmecid’den önceki padişahların zamanında girişilmiş, bunların bir kısmı başarıyla sonuçlanırken çoğu da akim kalmıştır. Tanzimat konulu çalışmaların bir numaralı kaynağı ‘Türkiye ve Tanzimat’ adlı klasik eserin yazarı olan Engelhardt ve Ubicini de Tanzimat hareketinin II. Mahmut Dönemi’nde başladığı kanaatindedirler. Abdurrahman Şeref’e göre Tanzimat III. Selim ve II. Mahmut’un başlattıkları reformların devamıdır. Bu ıslahatları, Ahmet Refik gibi, III. Mustafa ve hatta III. Ahmet’le başlatanların yanında, II. Osman’a (Genç Osman) kadar götürenler de mevcuttur.
Aslında Osmanlı Devleti’nde Lale Devri’nden önce ıslahat yapılmadığı iddia edilemez. Genç Osman olsun, IV. Murat olsun bazı ıslahatlar yapmışlar ve başarılı da olmuşlardır. Yine Köprülü sülâlesine mensup vezirlerin girişimlerini de buna eklemek gerekir. Ancak, Lale Devri öncesinde gerçekleştirilen bütün bu ıslahatlar içe dönük ve Avrupa etkisinden uzak olmuştur. Bu ıslahatların temel amacı bozulan düzenin ıslah edilmesi, yeniden eski şanlı devirlere ulaşılması olmuştur.
Osmanlı Devleti’nde yapılan ıslahatları iki grupta toplamak ya da mütalaa etmek mümkündür. Bunlardan birinci grubu, devletin kendi tarih ve kültürü baz alınarak yapılan ıslahatlar, ikinci grubu ise Avrupa kültür ve medeniyetinden etkilenerek yapılan ıslahatlar oluşturmaktadır. Tanzimat, ikinci grupta yer alan türden ıslahatların bir neticesi olarak gerçekleşmiş geniş bir ıslahat programı olarak karşımıza çıkmaktadır.
… … …
1839 da ilan edilen ve genel kabul görmüş yaklaşımlara göre 1876 yılına kadar devam eden Tanzimat Dönemi 3 Kasım 1839 tarihli Ferman’ın Gülhane’de okunmasıyla başlamıştır. Bu fermanda, eski reform raporlarında olduğu gibi devletin içinde bulunduğu problemler, bunların nedenleri sıralanmış ve nelerin yapılması gerektiği belirtilmiştir. Diğer reform tekliflerinden farkı, Tanzimat’ın kıblesinin batıya dönük oluşudur. Temel prensipler olarak din ve mezhep ayrımı yapılmaması, can ve mal emniyetinin sağlanması ve bütün vatandaşların güvenliğinin temini, devletin gelişmesi ve kuvvetlenmesi için herkesin askerlik görevini yapması, askere alınmada hakkaniyet ilkesine uyulması, suç işleyenlerin durumlarının kanunlar gereğince incelenip karara bağlanması ve kanun önünde herkesin eşit sayılması ferman metninde yer alan hususlardandır. Ayrıca iltizam usulünün kaldırılması ve vergide adaletin sağlanması Tanzimat Fermanı’nın malî cephesini oluşturmuştur.
Tanzimat’ın ilanına olumlu tepki gösterenlerin yanında olumsuz tavır alanlar da olmuştur. Öncelikle Avrupa’da ikamet eden gayrimüslimler, Ermeni ve Katolikler, Yahudiler, voyvodalar, ecnebi gazeteler ve muhassıllar gibi yeni dönemin yeni görevlileri Tanzimat’ın ilan edilmesinden memnun olmuş ve çoğu bu memnuniyetlerini somut olarak ifade etmişlerdir. Müslüman halk ve ulema, Rumlar, mültezimler, sarraflar, ayanlar ve yeni yönetimin karşısında olan yöneticilerin tavrı menfi olmuş ve bu yüzden Tanzimat’ı eleştirmişlerdir. Ayrıca İngiltere ve Fransa gibi devletler açık destek verirken, Rusya nispeten sessiz kalmayı, Avusturya ise açıktan karşı çıkmayı tercih etmiştir.
Tanzimat’ın uygulanması da kolay olmamıştır. Öncelikle bu hususun hayata geçirilmesi için gerekli kurumlar tesis edilmiş, ardından uygulanacak bölgeler ve uygulayıcılar tespit edilmiştir. Yeni görevlilerle eskileri arasında yetki ve görev anlaşmazlıkları çıkmış, halk da yeni kararları işine geldiği gibi yorumlamıştır. Babıali yeni düzenlemeler hazırlayarak bu yanlış anlamaları telafi etmek istemiş, ancak bunlar yeterli olamamıştır. Sonunda sorunu kaynağında teşhis etmek ve problemin çözümü için neler yapılması gerektiğini belirlemek amacıyla teftiş heyetleri vasıtasıyla denetim başlatmıştır.
Bugün hala Tanzimat meselesi Türk aydın ve entelektüeli için, yanında veya karşısında olmak noktasında ideolojik bir konum belirleme enstrümanı olarak ele alınmaktadır. Yapılacak ilk iş bu meseleyi bu çerçevenin dışına çıkarmak ve bu dönemle ilgili bilimsel araştırmaları zenginleştirmek suretiyle meselenin daha iyi ve daha doru anlaşılmasına katkı sağlamak olmalıdır.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi / Türkiye