Azerbaycan’da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
KKTC’nin bağımsızlığını kazanmasından sonra KKTC’yi tanıyan ilk devlet Türkiye olmuştur.
Bengaldeş’de KKTC’yi tanımış ise gerek o dönemde ABD’nin sert tepkisi gerek ise Türkiye’nin üzerinde durmaması yüzünden Bengaldeş tanımasını geri almıştır. Keza Pakistan’ın da KKTC’yi tanımaması Ankara’nın yaklaşımının sonucudur. Ancak Türk dünyasının bağımsızlığını kazanmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinin KKTC’nin bağımsızlığını tanıması Ankara’nın hesaplarının farkında olmayan Türk kamuoyunda bir talep olarak oluşmuştur.
Türkiye’den sonra KKTC’yi tanıması beklenen ikinci devlet Türk kamuoyuna göre Azerbaycan’dır. İki devlet bir millet söylemi çerçevesinde Türkiye’ye en yakın Türk devleti olarak görülen Azerbaycan; KKTC’yi tanıma konusunda temkinli davranmaktadır. Bakü’nün temkinli davranmasının temel sebebi Karabağ Meselesi’dir. Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması karşısında Rumların ve birçok devletin Karabağ’ı tanıyacağı endişesi, Bakü’nün KKTC politikasının temel belirleyicisi olmuştur.
Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından KKTC meclisinde Azerbaycan’ın tanınmasına ilişkin bir karar alınmış ancak Bakü’den aynı doğrultuda bir karşılık görülemediği için, Azerbaycan’ı tanıma kararı askıya alınmıştır.[1] KKTC ve Azerbaycan arasında ikili ilişkilerin sosyal ve kültürel bağlamda gelişerek devam ettiği dönemlerde devletlerin resmi makamlarınca karşılıklı ilişkiler geliştirilmeye çalışılsa da Rumların Bakü’yü Karabağ’ı tanınmakla tehdit etmesi resmi tanınmayı engellemiştir ve engellemeye de devam etmektedir. Bu bağlamda devletler ve uluslararası ilişkiler açısından Azerbaycan’ın resmi tanıma girişimleri olmuşsa da sonuçlandırılamamıştır. Bakü’nün KKTC’yi tanımasında kilit rol Türkiye’nindir. Türkiye karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesinde köprü rolü oynamalıdır.
KKTC ve Azerbaycan arasında karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi ve derinleştirilmesi açısından halkların çabaları devletlerin resmi olarak karşılıklı tanıma yolunu açacaktır. Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Azerbaycan’da ve Türkistan’da tanıtmak amacıyla 15 Temmuz 2012’de ‘’Azerbaycan-Kıbrıs Türk Cemiyeti’’nin bir sivil insiyatif olarak Bakü’de kurulmuş olması önemlidir.
Azerbaycan-KKTC İlişkilerinin Arka Planı
Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması, Karabağ meselesiyle doğrudan ilişkilidir. Alında Azerbaycan’ın KKTC’yi tanımak istediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Azerbaycan Başbakan Yardımcısı Ali Hasanov’un bir röportajda KKTC’nin tanınması meselesi konusunda sorulan bir soruya verdiği cevap, Azerbaycan’ın KKTC politikasını ortaya koymaktadır.. Hasanov: ‘’Türkiye KKTC’yi tanımamızı istiyor. Sanmayın KKTC bizim için önemsiz. Biz KKTC’yi tanırız fakat bu durumda birçok devlet de Karabağ’ı tanıyacak. Türkiye bunu istemez’’ demiştir.[2] Görüldüğü üzere Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması meselesi tek başına değerlendirilecek bir konu değildir. Ayrıca Karabağ meselesi yalnızca Azerbaycan için değil Türkiye için de taviz verilmeyecek kadar önemlidir.[3]
Azerbaycan’ın KKTC’yi tanımasıyla birlikte işgal altındaki topraklarında oluşturulan sözde devlet Karabağ’ın tanınması endişesi, Azerbaycan’ı KKTC’yle ilişkilerini gayri resmi olarak sürdürmek zorunda bırakmıştır. Uluslararası baskılara rağmen Azerbaycan tarafı 1990’lı yıllarda sosyal ve kültürel alanlarda sınırlı kalan ilişkilerini 2000’lerden sonra ekonomik ve siyasal alanlara da taşımaya çalışmıştır. Bu bağlamda karşılık resmi ziyaretler gerçekleştirilmiş, vakıflar kurularak bağların kuvvetlendirilmesi kararlaştırılmış ve KKTC’den Bakü’ye direk uçuşlar gündeme gelmiştir. Türkiye ve Azerbaycan arasında ‘’iki devlet bir millet’’ söylemi yine bu dönemde ‘’üç devlet bir millet’’ olarak vurgulanmıştır.[4] Ancak bu gelişmeler Rumların ve Yunanistan’ın Azerbaycan’ı, Karabağ’ı tanımakla tehdit etmesi ve uluslararası örgütlerde Ermenilerle birlikte hareket ederek Azerbaycan ve KKTC karşıtı propagandalar yapmasıyla engellemiştir. Örneğin; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Tayyip Erdoğan’ın 30 Haziran 2005’te Bakü ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, ‘’KKTC pasaportlarının kabul edileceğini, KKTC’ye doğrudan uçuşların başlatılacağını ve Azerbaycan şirketlerinin KKTC’de ofisler açacağını’’ açıklamıştır.[5] Bunun üzerine AB Komisyonunun dış ilişkilerinden sorumlu üyesi Benita Ferrero Waldner Azerbaycan’a KKTC ile ilişkilerini kesmesi çağrısında bulunmuş, aksi takdirde AB’nin Azerbaycan’la ilişkilerini gözden geçireceğini duyurmuştur.[6] Neticede Azerbaycan KKTC konusunda, yumuşak karnı olarak yorumlanan Karabağ meselesi yüzünden ihtiyatlı davranmak zorunda kalmıştır.[7]
Tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin Bakü ve KKTC arasında ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilerek, karşılıklı bağımlılığı artırmaya çalışması gerekmektedir. Entegrasyonun temel önkoşulu; ekonomik ilişkilerin geliştirilerek siyasi birlikteliğe yol açmasıdır. Ayrıca Bakü’nün KKTC’yi tanıma noktasında çekincelerini gidermek de yine Türk Dış Politikası yapıcılarının temel görevleri arasındadır.
Türk Halklarının Entegrasyon Çabaları: “Azerbaycan-Kıbrıs Türk Cemiyeti”
15 Temmuz 2012 de Bakü’de kurulan Azerbaycan-Kıbrıs Türk Cemiyeti’nden yapılan açıklamaya göre, “Kardeşini tanı ve tanıt” felsefesiyle yola çıkan cemiyetin başkanlığını Mehmet Akçay, Seymur Hesenli ve Cefer Mensimi üstlendi.[8] Azerbaycan-Kıbrıs Türk Cemiyeti, kuruluş amacını ve hedeflerini ise şöyle açıklamıştır: “KKTC’nin ilanından bu güne kadar siyasi olarak tanınmamışlığı halen sürmekte olan, ekonomik, sosyal, kültürel ve sportif açıdan da ambargolar koyulduğu ve dünyanın çifte standartlı politikalar izlediği bugünlerde Türk milliyetçileri olarak kardeş ülke Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Azerbaycan devletinde ve elimizden geldiği kadarıyla Orta Asya’da tanıtmayı hedefliyoruz.”[9]
20 Temmuz 2012’de Bakü’de hem ‘’Azerbaycan Kıbrıs Türk Cemiyeti’’nin tanıtım toplantısı hem de Kıbrıs Barış Harekatı’nın 38.yıldönümü birlikte gerçekleştirilmiştir. Cemiyetin kurucu üyelerinden Seymur Hesenli konuşmasında cemiyetin temel hedefinin ‘’her iki ülkenin gelişmesine katkıda bulunmak ve iki ülke gençleri arasında Hazar’dan Akdeniz’e bir köprü kuruculuğunu üstlenmek’’ olduğunu vurgulamıştır.[10] Bunun yanı sıra toplantıda Kıbrıs Barış Harekatı hakkında da bilgiler verilmiştir. Toplantıya siyasiler, akademisyenler, çeşitli Türk topluluklarının yöneticileri, sanatçılar ve çok sayıda basın mensubu katılmıştır. Toplantı vatansever sanatçıların şarkılarıyla sona ermiştir.
Sonuç
Atılan bu adım; aynı soydan gelen aynı dine mensup ve aynı dili konuşan, aynı ortak kültür değerleriyle yaşayan iki halkın geciken bir adımıdır. Devletlerin politik kaygılarla gerçekleştiremediği ‘’tanıma’’nın devlet dışı aktörlerle aşılmaya çalışılması önemli bir gelişmedir.Bu gelişmenin ardından karşılıklı ilişkiler geliştirilerek KKTC’nin varlığı Azerbaycan’da da tescillenmelidir. Bu bağlamda Azerbaycan’ın resmi olarak KKTC’yi tanıması sağlanmalıdır. KKTC’nin Azerbaycan’da tanınmasının ardından diğer Türk Cumhuriyetlerinde de tanınması yolunun açılabileceğini söylemek mümkündür. Atılan bu adım Türk Dünyası’nın entegrasyonu açısından oldukça önemlidir.
- Turgut TURHAN, ‘’KKTC-Azerbaycan İlişkileri’’, http://www.law.ankara.edu.tr/dergi/AUHF-60-01/AUHF-2011-60-01-turhan, erişim:17.07.2012.
- ’’Azerbaycan KKTC’yi tanıyamaz çünkü…’’ http://www.haberturk.com/dunya/haber/650735-azerbaycan-kktcyi-taniyamaz-cunku, erişim:16.07.2012.
- Turgut ER, Azadlıktan Tiranlığa, Sarkaç Yayınları, Ankara, 2010, s.294.
- TURHAN, a.g.m.
- Sema SEZER, ‘’Kıbrıs Türkleri Tecridi Kırıyor’’, Stratejik Analiz, Sayı:64, Ağustos 2005, s.10.
- Okan YEŞİLOT, Ateş Çemberinde Azerbaycan, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010, s.215-216.
- TURHAN, a.g.m.
- ‘’Bakü’de Azerbaycan Kıbrıs Türk Cemiyeti Kuruldu’’, http://1news.com.tr/azerbaycan/kulturyasham/20120716111326269.html, erişim:16.07.2012.
- ‘’KKTC’nin tanıtımı için Bakü’den önemli adım’’, http://www.kibrissondakika.com/kktc/azerbaycan-kibris-turk-cemiyeti-kuruldu-h14786.html, erişim:16.07.2012.
- ‘’Azərbaycan-Kıbrıs Türk Cəmiyyətinin təqdimatı olub’’, http://gun.az/politics/45054, erişim:23.07.2012.