Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

1550. Yıldönümünde “Anatolius Barışı” Hakkında Düşünceler

1 15.333

Doç. Dr. Ali AHMETBEYOĞLU

400’Iü yıllarda Hun Batı Kanadı Elig’i Uldız tarafından “güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her tarafı feth etmek” olarak belirlenen nihai Hun dış politikasının ağırlık noktasını, Attila döneminde Doğu ve Batı Roma İmparatorlukları ile olan münasebetler oluşturdu. Esas hedefi dünya hâkimiyetini tesis etmek olan Attila, buna giden yollardan birisinin Doğu Roma (Bizans) olduğunu biliyordu. Bu sebeple ilk önce Doğu Roma kat’i olarak hâkimiyet altına alınacak ve başkent İstanbul’daki politikalara kendisi yön verecekti. Büyük devlet adamı, asker olduğu kadar iyi bir diplomat da olan Attila, ülkülerini gerçekleştirmek için uygun olan her fırsatı değerlendirmek istiyordu.

Nitekim Doğu Roma’nın siyasi, iktisadi, askeri olarak içinde bulunduğu güç durumdan faydalanan Attila, Margus şehrinin ele geçirilmesiyle (434) başlayan harekâtına devam ederek Balkanlar’a doğru ilerlemeye başladı.

Tuna nehrinin güney tarafında, Batı istikametine doğru saldırılarına devam etti. Singidunum (Belgrat), Sırmium, Naissus (Niş)’u feth ederek Trakya’ya kadar harekâtını genişletti. Hun akınlarının İstanbul’u tehdit edecek kadar ilerlediği sırada, Hunlar’la çok iyi ilişkiler içerisinde bulunan Batı Romalı Aetius’un araya girmesiyle anlaşma sağlandı. Doğu Roma, Hunlara senelik vergi vermeyi ve kaçakları iade etme garantisi verdi. Böylece Doğu Roma siyasi olarak Hunlara bağımlı hale geldi ve bir çok stratejik kale de Hunlar’ın eline geçti (441-442).

Kısa süren sulhun sonunda 447 yıllarına doğru, Attila’nın Doğu Roma politikasının daha sertleştiği görülmekteydi. Çünkü. I. Balkan seferinden beri İmparator II. Theodosius (408-450), Balkanlar’da Hunlara karşı bir müdafaa hattı teşkil etme teşebbüsünde bulunmuş ve Magister Officorum olan Nomus’u görevlendirerek yeni bir limes tanzimine girişmişti. Ayrıca Doğu Roma’nın ağır malî kriz içerisinde bulunması, 446 yılında ortaya çıkan salgın hastalık ve 27 Ocak 447’deki büyük deprem İstanbul başta olmak üzere, imparatorluğun bir çok şehrinde hasarlar meydana getirmişti. Öyle ki sabahın ilk saatlerindeki sarsıntı sonucunda, İstanbul’u çevreleyen surlardan Theodisius duvarlarının büyük bölümü yıkıldı. 57 kule de parçalandı. Bunlar arasında tahıl deposu olarak kullanılanlar da vardı. Büyük bir zarara uğrayan başkent İstanbul açlık ve salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Doğu Roma’nın askeri ve mali bakımdan içine düştüğü zor şartların yanında, Attila’nın harekâtının altında yatan esas sebep ise, Doğu Roma’yı tamamen ele geçirip Batı Roma’ya yönelmekti.

Bu arada Attila, Romalılar’dan, daha önce ödenmeyen borçların karşılığı olarak zorla vergi topladı. Kendisine elçilerin gelmesi, kaçakların iade edilmesi ve vergiler hususunda mektup yazdı. Bu mektubu isteklerini bildirmek üzere Doğu Roma’ya gönderdiği elçiler ile yolladı. Kendi elçileri geri dönerken de, Romalı elçilerin onlarla birlikte gelmesini istedi. Eğer bunlar yerine getirilmez ise. Doğu Roma’yı savaşla tehdit etti. İmparator, Attila’nın mektubunu okuyunca kendilerinde bulunan kaçakları iade etmeyeceğini, fakat derhal bir elçilik heyeti göndereceğini söyledi. II. Theodosius Attila’nın isteklerini geri çevirince, Attila ordusuyla alt Tuna’yı geçti ve bir kaç küçük kalenin alınmasından sonra çok kalabalık bir şehir olan Ratiaria’ya başarılı bir saldırı yaptı. Burası Alt Tuna Bölgesi’nin anahtar yeri idi.

Ostrogot Kralı Valamir ile Gepidler’in Kralı Ardarik’in kuvvetlerinin de katıldığı Hun ordusu, bu günkü Bulgaristan’a girerek Oescus (Gigen) kasabası yakınında Utus Irmağını (Vidin Çayı) geçti. Burada. Moesia bölgesi Magister Militum’u olan ve Hunlar’dan Bizanslılara firar eden Got asıllı Arnegisclus komutasındaki Doğu Roma ordusunu ağır bir hezimete uğrattı Arnrgisclus da savaş meydanında hayatını kaybetti. Bu başarıdan sonra Attila, Hun ordusunun bir kolunu Nikopolis (Niğbolu) civarındaki Asemon (Osem) kalesinin muhasarasına memur etti. Tuna boyundaki yerleri almak üzere de Doğu istikametine başka kuvvetler sevk etti. Kendisi ise esas Hun ordusu ile güneye doğru ilerleyerek. Sardica (Sofya), Philippolis (FiIibe)’i zapt ederek Adrianopolis (Edime)’i kuşattı. Kuvvetlerinin bir kısmını Edirne muhasarasına bırakarak. Durostorum (Silistre), Marcianopolis (Preslav)’i ele geçirdikten sonra, İstanbul istikametine yöneldi. Arcadiopolis (Lüleburgaz), KallıpoIis (Gelibolu) ve Sestos (Akbas Limanı) şehirlerini feth etti. Bu sırada Attila, geride mukavemet edebilecek yerleri yok etmek gayesiyle ansızın geri döndü. Trakya’dan geçerek Teselya’ya girdi ve Tharmopilae (Termopil Geçidi) civarına geldi. Artık Hun tehlikesi başkent İstanbul’u tehdit ediyordu. Doğu Roma, Hunlar’ın başarıları karşısında tamamen ümitsizliğe düştü. Bu arada Vandallar’a karşı Sicilya’da bulunan Doğu Roma birlikleri ile Pers sınırındaki garnizonların geri dönmesi ve Prens Aspar komutasındaki bu kuvvetlerin 447 yılında Chersones’de Hunlar’a mağlup olması Roma için her şeyin sonu oldu imparator II. Theodosius. Attila’dan barışı adeta dilenmek mecburiyetinde kaldı.

İmparatorluğun Doğu Ordusu komutanı Senatör Anatolius vasıtasıyla, Athyra (Büyükçekmece)’da ordugâh kuran Hunlar ve Doğu Romalılar arasında barış görüşmeleri yapıldı. 447’de imzalanan ve tarihte Anatolius Barışı diye bilinen antlaşmanın maddeleri şöyle idi:

  1. Kaçaklar derhal Hunlara iade edilecek.
  2. Geçmiş vergiler karşılığında 6000 libre altın Hunlar’a ödenecek
  3. Hunlara ödenen senelik vergi 2100 altına çıkarılacak
  4. Parasını ödemeden Romalılar’ın ülkesine kaçmış olan her Romalı esir başına 12 altın ceza ödenecek ve bu ödenmediği takdirde esir sahibine iade edilecek
  5. Romalılar, Hun ülkesinden kendi tarafına kaçanları bir daha kabul etmeyecek.

Doğu Romalılar, kendilerine kabul ettirilen bu ağır şartlan zihinlerini sarmış bulunan Hun korkusundan dolayı kabul etmek zorunda kalmışlardı. Çünkü imparatorluğun hazineleri saçma gösterilere, boş, faydasız şan şöhret sefalarına ve ölçüsüz zevklere hasredilmişti. Bu sebeple iktisadi olarak büyük bir felaketin içerisinde bulunuyorlar ve Hunlara ödenmesi gereken paraları temin için tedbirler düşünüyorlardı. Bu sebeple halktan haksız yere zorla vergi toplandı. Toprak vergisinden muaf tutulanlardan bile hâkimlerin kararı ile toprak vergisi alındı. Herkes üzerine düşen altını getiriyor ve vergiler imparator tarafından vazifelendirilenlerce zorla toplanıyordu, öyle ki, atadan kalma zenginliklerin sahibi olanlar, eşlerinin süs eşyalarını ve kendi değerli şeylerini satıp ödenmesi mecburi paraları temine çalışıyorlardı. Bu savaş, Romalıların o derece büyük felaketlere düşmesine sebep oldu ki, açlıktan ve intihar ederek bir çok insan canından oldu. Hazine tamamen boşaltılarak Hunlara ödenecek para temin edildi. Bu sırada İstanbul’a bu iş için gelmiş olan Hun elçisi Scotta vasıtasıyla da Hunlar’a gönderildi. Aynı zamanda para ile birlikte kaçaklar da iade edildi.

Attila devrinde Doğu Roma’ya karşı gerçekleştirilen iki Balkan seferi neticesinde; Tuna boyundaki Doğu Roma savunma mekanizması çöktü. Artık Hunlara karşı koyabilecek hiç bir engel kalmamış oldu. Zaten Bizans İmparatoru Attila’nın isteklerini bir efendinin emirleri olarak görüyor ve yerine getiriyordu. Böylece Doğu Roma yüklü bir vergiye bağlanmış ve Hunların uygunu olmadan hiç bir dış politika üretemez olmuştu. Bu da Türk devlet geleneğine göre bir devletin kesin olarak hâkimiyet altına alınması için yeterli idi. Yine bunun sonucunda Doğu Roma’dan alınan altınlarla Hun hazinesi dolmuş ve Balkanlar’daki sınırları da oldukça genişlemişti.

Doç. Dr. Ali AHMETBEYOĞLU

İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

Kaynak:
İstanbul Üniversitesi, 
Edebiyat Fakultesi, Tarih Dergisi Sayı: 36 1995-2000

1 yorum
  1. Eğitim Aşkına diyor

    Oldukça güzel bir yazı olmuş. Eğer alıntıysa bazı cümlelerin sadeleştirilmesi iyi olacaktır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.