Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Kazak Hanlığı

2 9.582

Yrd. Doç. Dr. Ferhat TAMİR

Kazak Türk Boyunun ve Kazak Hanlığı’nın Teşekkülü

Kazaklar, 15. yüzyılın ikinci yarısında (1456’dan sonra) Altınordu ve Timur devletlerinin parçalanmasından sonra teşekkül etmiş olan bir Türk boyudur. Ancak Kazakları meydana getiren Türk uruklar (kabileleri) “Kazak adı altında toplanmadan önce de vardı ve Çin Seddi’nden Tuna nehrine kadar uzanan sahada kurulan çeşitli Türk devletlerinin bünyesinde yer almışlardı.

Altınordu devletinin parçalanmasıyla (1430’a doğru) yerine bazı hanlıklar kuruldu. Bu hanlıklar Kırım Hanlığı, Kazan Hanlığı, Astrahan Hanlığı ve Özbek Hanlığı idi. Kazakları meydana getiren Türk urukları önceleri bu hanlıklardan Özbek Hanlığı’nın idaresinde bulunuyorlar ve “Özbek” adını taşıyorlardı. Özbek Hanlığı, Ural dağlarının doğusunda Yayık nehri ile İrtiş nehirleri arasındaki topraklarda kurulmuştu.

1428-1462 yılları arasında bu hanlığın başında Ebulhayr Han bulunuyordu. Ebulhayr Han, Aral Gölü’nün kuzeyinden güneye doğru bir genişleme hareketi başlattı. Sır Derya (Seyhun) boyundaki yerleri Timur’un oğullarından aldı. Sır Derya’nın kuzeyindeki bütün toprakları ele geçirdi. Bu başarılar üzerine Cengiz Han gibi bütün Asya’ya hakim olma sevdasına kapıldı. Ancak 1456 yılında Ebulhayr Han’ın ordusu Oyrat (Kalmuk/Kalmak) adı verilen Doğu Moğollarına yenildi. Ebulhayr Han Sır Derya boyundaki şehirlerin yağmalanmasına göz yummak zorunda kaldı. Bu yenilgi Ebulhayr Han’ın kendisine bağlı uruklar üzerindeki otoritesini büyük ölçüde sarstı. Onun idaresinde bulunan ve yine onun gibi Cuci soyundan gelen iki sultan (şehzade) Canıbek ve Kerey, bu durumu fırsat bilerek kendilerine bağlı uruklarla beraber onun idaresinden ayrıldılar ve Doğu Çağatay Devleti hanı 2. Esen Buga’nın himayesine girdiler. 2. Esen Buga onlara Balkaş gölünün güneybatısındaki Çu ırmağı çevresinde yer verdi. Onlar da bu bölgede yaşamaya başladılar. Bu iki sultana ve onlara bağlı olan uruklara “hür ve serbest yaşamayı seven, mâcerâperest, âsi anlamlarına gelen “Kazak” adı verildi. Böylece Kazak adıyla anılan bir Türk boyu meydana gelmiş oldu. Canıbek ve Kerey isimli sultanlar “han” unvanını alıp 1465’ten itibaren Kazak Hanlığı’nı kurdular. Kazak Hanlığı kurulunca Özbek hanı Ebulhayr Han idaresinde yaşayan başka birtakım Türk urukları da onu terk edip Kazaklara katıldılar.

Kazakların ayrı bir Türk boyu olarak ortaya çıkmaları ve ayrı bir hanlık (devlet) kurmaları tarih bakımından çok önemli bir olaydır. Kazakların daha sonra elde ettikleri ve bugün de ellerinde tutmaya devam ettikleri geniş topraklar göz önüne anırsa, bu olayın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.

Kerey ve Canıbek Hanlar devri (1465-1480)

Kazakların ilk hanları Kerey ve Canıbek hanlardır. Kerey ve Canıbek hanların idaresinde başlangıçta 200 bin kişilik bir Türk topluluğu vardı. Kazak Hanlığı kurulduktan sonra, Çu ırmağı havzasına komşu olan bölgelerde yaşayan başka Türk urukları da Kazaklara karıştı ve onlarla kaynaşıp kazak oldu. Böylece Kazakların nüfusu artmış oldu.

1462’de Doğu Çağatay Devleti hanı 2. Esen Buga öldü ve bu devletin içinde karışıklıklar başladı. Bu durum Yedisu bölgesinde yaşayan Türk uruklarının Kazaklara katılmasını hızlandırdı. Bu katılımlar Kazakları iyice güçlendirdi. Kazaklar artık Sır Derya nehri boyundaki yerleşik hayat ve ticaret merkezleri olan Sıganak, Otrar, Sozak ve Yesi (Türkistan) şehirleri ile ticarî münasebetler kurmaya başladılar.

Kendi idaresinden ayrılmış olan Kazakların gittikçe kuvvetlenmesi, Özbek hanı Ebulhayr Han’ın Kazaklara düşman olmasına sebep oldu.

Ebulhayr Han, Kazak Hanlığı’nı ortadan kaldırmayı düşünmeye başladı. Kazaklar bu durum karşısında Moğolistan’daki Çağatay Hanlığı bir ittifak yaptılar. 1468’de Ebulhayr Han Kazaklar üzerine bir sefer tertip etti. Ancak bu sefer esnasında öldü (1468). Ebulhayr Han’ın ölümü ile Özbek Hanlığı’nda iç mücadeleler ve karışıklıklar başladı. Bu karışıklıklar ve mücadeleler yüzünden Özbek Hanlığı’na bağlı urukların bir kısmı daha Özbek ülkesinden göç ederek Kazaklara katıldı. Böylece daha da güçlenen Kerey ve Canıbek Hanlar, Sır Derya’nın boyu ile onun kuzeyindeki bir kısım toprakları Özbek Hanlığı’nın elinden aldılar. Bunun sonucu olarak Kazak Hanlığı’nın toprakları daha geniş hale geldi ve Kazaklara çeşitli uruk ve oymakların katılması devam etti. Ayrıca güçlenen Kazak Hanlığı ile Özbek Hanlığı arasında Sır Derya boyundaki yerleşik hayat ve ticaret merkezi olan şehirleri elde etme mücadelesi başladı. Çünkü bozkır bölgesinde tutunabilmek için bu şehirlere hâkim olmak gerekiyordu.

Burunduk Han Devri (1480-1511)

Burunduk Han, Kerey Han’ın oğludur. Onun zamanında Sır Derya boyundaki şehirler konusunda Özbek hanı Muhammed Şeybânî ile Kazakların mücadelesi devam etti. Bu mücadeleler sonunda Sıganak, Savran ve Sozak şehirleri ile Türkistan vilayetinin kuzey bölümü Kazaklarda kaldı.

Burunduk Han zamanında Kazak Hanlığı idaresindeki bozkırlarda düzen yeniden sağlandı. Yani hangi uruk ve oymağın hangi kışlak ve yaylaları kullanacağı yeniden belli oldu.

Bu arada 1500 yılında Muhammed Şeybânî Han kendisine bağlı olan Özbek urukları ile Maveraünnehir’e indi. Orada hüküm sürmekte olan Timur neslinden emirleri yenerek bu bölgenin idaresini ele geçirdi. Bu olay da Kazak Hanlığı’nın kendi bölgesinde kuvvetlenmesine ve Kazakları meydana getiren uruklar arasında birliğin güçlenmesine yardım etti. Çünkü Özbek Hanlığı artık Sır Derya’nın kuzeyindeki bozkırlar bölgesinden çekilmiş oluyordu.

Kasım Han Devri (1511-1523)

Kasım Han, Kazak hanlarının en kudretlilerindendir. Bugünkü Kazakistan topraklarının tamamına yakını onun zamanında Kazak Hanlığı idaresine girmiştir.

Kasım Han zamanında Sır Derya boyundaki bütün şehirler, Yedisu bölgesinin çoğu, Balkaş gölünün ve Ulıtaw’ın kuzeyindeki Karkaralı dağlarının uzantılarına kadar olan topraklar ile batıda Yayık (Ural nehri vadisi Kazak Hanlığı idaresi altına alındı. Böylece Kazak Hanlığı bölgesinde güçlü bir devlet haline geldi. Çevredeki diğer devletlerle-güneydeki Özbek hanlıkları, batıda Idil (Volga) nehri boyundaki hanlıklar, kuzeydeki Sibir Hanlığı ve Rus Çarlığı ile ticarî ve diplomatik münasebetler gelişti. Bütün bunların sonucu olarak da kazak halkı zenginleşti.

Kasım Han’a kadar Kazak Hanlığı’nın başşehri Sıganak şehri idi. Kasım Han zamanında Yesi (Türkistan) şehrinin alınmasından sonra hanlığın başşehri Türkistan şehri oldu. Kazak hanları bu şehirdeki Ak Saray’da (Ahmet Yesevî Külliyesi’nde) oturarak hanlığı idare etmeye başladılar.

Kasım Han, Kazak örfî hukukunu (col’u) ilk sistemleştiren handır. Onun düzenlediği kanunlar “Qasım qannın qasqa colı” (Kasım Han’ın aydınlık kanunları) diye adlandırılmıştır.

Tahir Han Devri (1523-1533)

Kasım Han’ın ölmesinden sonra yerine oğlu Mamaş, han oldu. Ancak hanlık sülâsinin diğer üyeleri onun hanlığını kabul etmedi ve hanlık için sultanlar arasında mücadele başladı. Bu mücadeleler sırasında Mamaş Han öldü, onun yerine Tahir Han geçti (1523).

Tahir Han askerlik ve siyaset işlerini bilmeyen, idaresindeki kimselere sert ve haşin davranan bir kimse idi. Bu yüzden hanlık içindeki bölünme ve mücadeleleri durduramadı, karışıklıklar devam etti.

Ülke bu durumda olduğu halde, kendisi Kazak Hanlığı’nın çevresindeki bütün devletlere düşman oldu. Batıdaki Nogay Ordası’na yaptığı seferde başarılı olamadı ve yenildi. Nogaylar, Kazak Hanlığı’nın batısındaki bir kısım toprakları aldılar (1524). Tahir Han güneye çekilmeye mecbur oldu. Bu yenilgi Tahir Han’ın Kazak halkı üzerindeki otoritesini zayıflattı. Bunun üzerine Tahir Han, halk üzerindeki otoritesini kuvvetlendirmek için Taşkent bölgesinin hakimi Keldi Muhammet’ten yardım istedi. Ondan aldığı destekle otoritesini bir miktar güçlendirdi. Fakat daha sonra Kazakların doğusunda yaşamakta olan Kırgızların beyi ile ittifak yapıp Keldi Muhammet’in idaresindeki Taşkent şehrine saldırmayı düşündü. Ancak Keldi Muhammet bu ittifaktan haberdar olup Kazak kuvvetleri ile Kırgız kuvvetlerinin birleşmesinden daha önce harekete geçerek Kazak ülkesine girdi. Türkistan şehri yakınlarında yapılan savaşta Tahir Han’ın ordusunu yendi. Tahir Han geri çekilmek zorunda kaldı ve Sır Derya boyundaki toprakların bir kısmı-Türkistan şehri de dahil-Keldi Muhammet’in idaresine geçti.

Tahir Han, hanlık müddeti boyunca Kazak ülkesinin tamamına hâkim olamadı. Onun idaresinden hoşnut olmayan uruklar ona itaat etmedi. O, 1527’den sonra çoğunlukla Kırgızları idare etti, Oyratlar’ın Yedisu bölgesine yaptıkları saldırıları önledi. Tahir Han 1533’te öldü. Yerine Buydaş Han geçti (1533-1534). Ancak ülke içindeki anlaşmazlıklar ve mücadeleler onun zamanında da devam etti. Kazak Hanlığı iyice zayıfladı ve üç parçaya bölündü.

Ak Nazar Han Devri (1538-1580)

1538’de Kasım Han’ın oğlu Ak Nazar, han oldu. Ak Nazar Han siyasî ve askerî kabiliyet sahibi kudretli bir şahsiyet idi. Hanlığı 42 yıl sürdü. Kazak hanları içinde en uzun hanlık yapan odur.

Ak Nazar Han, Tahir Han ve Buydaş Han zamanında parçalanmış olan Kazakları tekrar bir idare altında topladı. Tahir Han zamanında kurulmuş olan Kazak-Kırgız ittifakını güçlendirdi. Bu ittifak sâyesinde Moğolistan hanlarının Yedisu ve Işık Göl bölgelerine yaptıkları saldırıları durdurdu.

Ak Nazar Han zamanında Kazak Hanlığı’nın batı ve kuzey sınırlarında büyük değişmeler oldu. Batıda Rus Çarlığı 1552’de Kazan Hanlığı’nı, 1556’da Astrahan Hanlığı’nı yıkarak her iki hanlığın topraklarını kendi idaresine aldı. Bu arada Idil (Volga) ile yayık nehirleri arasında hüküm süren Nogay Ordası’nda hanlık sülâlesi mensupları arasında hükümdarlık mücadelesi başladı. Bu iç mücadele sonunda Nogay Ordusu yıkıldı (1569). Nogayları meydana getiren urukların bir kısmı Kazaklara katıldı, bunlara ait topraklar da Kazak Hanlığı’na dahil oldu. Bu Nogay urukları ile birlikte Nogay ülkesinde meydana getirilmiş olan çok sayıda sözlü edebiyat eseri ve “Kırk Batır Destanı” gibi büyük bir destan da Kazak kültür hazinesine katıldı. Nogayların diğer kısmı ise Idil ile Yayık nehirleri arasındaki bölgeden ayrılıp Don nehri havzalarına göç etti ve Rus çarının Himayesine girdi. Böylece Kazaklar batıda Rus Çarlığı ile komşu oldu.

Kazak Hanlığı’nın kuzeyinde Sibir Hanlığı bulunuyordu. Bu hanlığın başına Küçüm Han geçti (1563). Küçüm Han Kazak Hanlığı’na karşı düşmanca bir siyaset gütmeye başladı. Bu arada Moğolistan Hanlığı ile de Kazaklar arasında anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Bu durum karşısında Ak Nazar Han, Kazak Hanlığı’nın dış politikasında değişiklik yaptı. O zamana kadar Kazak Hanlığı’nın devamlı mücâdele halinde bulunduğu güneydeki Özbek hanları ile iyi geçinmeye başladı. Buhâra hanı 2. Abdullah ile ittifak yaptı.

Bu ittifakın sonucu olarak Kazaklar bir barış devresi yaşadılar. Bu barış devresinde Kazak halkı ile Maveraünnehir arasında kurulan iktisadî ve ticarî münasebetler daha da güçlendi. Ticarî münasebetlerin güçlenmesiyle Kazak halkı zenginleşti. Kazak Hanlığı da kuvvetlendi.

Durum bu şekilde devam ederken Buhâra hanı 2. Abdullah ile Taşkent hanı Baba Sultan arasında mücadele başladı. Bu mücadele sırasında Ak Nazar Han bazen Abdullah Han’ın bazen de Baba Sultan’ın tarafını tutarak her ikisini de zayıflatma siyaseti takip etti. 1579’da Abdullah Han’ın Baba Sultan’a yaptığı bir sefer esnasında Abdullah Han idaresindeki şehirlerden birkaç tanesini geri aldı ve Baba Sultan ile iş birliği yaptı. Bu iş birliğinin sonucu olarak da Baba Sultan kendi idaresindeki Türkistan ve Savran şehirlerini Kazaklara geri verdi. Ancak aynı yıl içinde Ak Nazar Han gizliden gizliye Abdullah Han’ı desteklemeye başladı. Onun gizlice düşmanını desteklediğini öğrenen Baba Sultan, gönderdiği bir adamıyla Ak Nazar Han’ı öldürttü (1580). Böylece Baba Sultan ve Kazak Hanlığı birbirine düşman oldu.

Şıgay Han Devri (1580-1582)

Ak Nazar Han’ın yerine Şıgay Sultan han oldu. Şıgay Han’ın ilk işi Baba Sultan’dan Ak Nazar Han’ın öcünü almak oldu. Bu gaye ile Buhâra hanı 2. Abdullah ile anlaştı. 1582’de Şıgay Han ile 2. Abdullah Han kuvvetlerini birleştirip Baba Sultan’ın üzerine yürüdüler. Baba Sultan yenilip kaçtı. Bu sefer esnasında Şıgay Han öldü (1582). Yerine oğlu Tevekel, han oldu.

Tevekel Han Devri (1582-1598)

Tevekel Han da Baba Sultan ile Mücadeleye devam etti. (1582) yılının Mayıs ayında Tevekel Han idaresindeki Kazak ordusu ile Baba Sultan’ın ordusu arasında Türkistan şehri önlerinde meydan savaşı oldu. Bu savaşta Baba Sultan’ın ordusu yenildi, kendisi öldürüldü, oğulları ve kumandanları esir düştü. Tevekel Han, Baba Sultan’ın kesik başını 2. Abdullah Han’a gönderdi. Abdullah Han güçlü düşmanının yok edilmesine çok sevindi. Semerkant bölgesindeki bir şehri Tevekel Han’a hediye ettiği gibi Sır Derya boyundaki Türkistan, Otrar, Sayram gibi daha önce Kazaklara ait olan şehirlerin de Kazak Hanlığı’na ait olduğunu kabul etti.

Ancak Tevekel Han 1583’te 2. Abdullah Han ile Ak Nazar Han arasında yapılıp o güne kadar gelen ittifak anlaşmasını bozup 2. Abdullah Han’ın idaresine geçen Taşkent şehrine hücum etti. Böylece Kazak Hanlığı ile Özbek Hanlığı arasındaki mücadele tekrar başladı. Bu arada Tevekel Han zamanında Rus Çarlığı ile Kazak Hanlığı arasında daha önce başlamış olan diplomatik münasebetler güçlendi.

Rus Çarlığı Tevekel Han’a elçi gönderdi. Rus Çarlığı’nın bu yakınlaşmadan maksadı Kazak Hanlığı ile ittifak yaparak Sibir hanı Küçüm Han’a karşı mücadele etmek, Tevekel Han ile İran şahı I. Abbas arasında Buhâra Hanlığı’na karşı ittifak kurmak idi. Çünkü Küçüm Han da Özbek Han neslinden olup Buhâra Hanlığı ile ittifak halinde idi. Nitekim Tevekel Han Taşkent’e saldırınca Kazak Hanlığı ile Buhara Hanlığı arasındaki ittifak bozulduğu gibi, Sibir hanı Küçüm Han ile Kazak Hanlığı’nın da arası açılmıştır. 1597-1598 kışında Tevekel Han, Buhâra hanı 2. Abdullah ile oğlu arasındaki mücâdeleden faydalanarak Taşkent yakınlarında 2. Abdullah Han’ın ordusunu yendi. Aynı yılın Mart ayında 2. Abdullah Han öldü, yerine oğlu Abdulhumin, han oldu. Bu değişiklik üzerine İran şahı I. Abbas Buhâra Hanlığı’na saldırdı. Tevekel Han da bu durumdan faydalanmak istedi. 100 bin kişiyi aşan ordusu ile Mâveraünnehir’e girdi. Andican, Taşkent ve Semerkant şehirlerini aldı. Akrabası Esim Sultan’ı 20 bine yakın askerle Semerkant’ta bırakıp kendisi 70-80 bin askerle Buhâra’yı kuşattı. Bu kuşatma 20 gün sürdü. Kuşatma esnasında şehrin kalesi önünde yapılan bir çarpışmada Tevekel Han ağır yaralandı. Bunun üzerine kuşatmayı kaldırdı ve Taşkent’e geri döndü. Kısa bir zaman sonra da Taşkent’te öldü (1598). Yerine Esim Sultan Han oldu.

Esim Han Devri (1598-1645)

Esim Han, ilk iş olarak Buhâra ve Semerkant’ı alma düşüncesinden vazgeçip Buhâra hanı ile anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre Taşkent, çevresi ile birlikte Kazak Hanlığı’nın oldu (1598).

Aynı tarihte (1598) Kazakları çok yakından ilgilendiren başka önemli bir olay oldu. Bu, Kazakların kuzeyinde bulunan Sibir Hanlığı’nın Ruslar tarafından ortadan kaldırılması idi. Bu devletin hanı olan Küçüm Han, 1582’den beri Ruslarla yaptığı mücadelede yenilip ülkesini terk etmek zorunda kaldı (1598). Bu hanlığın idaresinde bulunan Türk uruklarının büyük bir kısmı, Kazak Hanlığı idaresine girerek Kazaklara dahil oldular. Sibir Hanlığı’nın yıkılması sonucunda Kazak Hanlığı Rus Çarlığı’na kuzeyden de sınır oldu.

Esim Han, Buhâra hanı ile anlaştıktan sonra iç Türkistan’daki şehirler ile olan ekonomik ve ticarî münasebetleri kuvvetlendirdi. Kazak Hanlığı’nı tek merkezden idare edilen bir devlet haline getirme siyasetini takip etti. Bu gaye ile Taşkent’te ayrı bir hanlık kurmak isteyen hanlık sülâlesinden Tursun Muhammed Sultan’ı yenerek öldürdü ve Kazak Hanlığı’nı parçalanmaktan kurtardı (1627). Onun bu mücadelesi Kazaklar arasında destan haline getirildi. Bu destan “Ensegey Boylı Er Esim” adıyla anılır.

Esim Han örfî Kazak hukukunu tekrar düzenlemiştir. Kazaklar arasında onun düzenlediği kanunlara “Esim qannın eski colı” (Esim Han’ın eski kanunları) adı verilmiştir.

Esim han zamanındaki diğer önemli bir gelişme Oyratlar’ın Bagatur Konteyci isimli liderlerinin öncülüğünde kuvvetli bir hale gelip Kazak Hanlığı’na saldırmaya başlamalarıdır. Kazaklar ve Oyratlar arasında yapılan ilk savaş 1635’te olmuş, ancak bu savaşta yenen ve yenilen pek belli olmamıştır. Bu savaşta Esim Han’ın oğlu Cengir Sultan, Oyratlar’a esir düşmüş, fakat kısa bir zaman içinde kaçıp kurtulmuştur. Esim Han 1945’te öldü, yerine oğlu Cengir Sultan han oldu.

Cengir (Cihangir) Han Devri (1645-1652)

Cengir Han zamanındaki önemli olaylar, Oyratlarla yapılan savaşlar ve Kazak Hanlığı’nın kendi içinde ortaya çıkan bölünmelerdir. Cengir Han başı büyük, omuzları geniş ve kısa boylu bir kimse olduğu için Kazaklar onu “Salqam Cengir” (Köhne Cengir) diye adlandırmıştır.

Oyratlar Cengir Han zamanında da Kazaklara saldırmaya devam ettiler. Oyratların bu saldırılarına karşı Cengir Han güneydeki Buhâra Hanlığı, Yarkent Hanlığı ve Talas nehri vadisindeki Kırgızlar ile ittifak yaptı. Onun zamanında Oyratlar’ın Kazak ülkesine iki büyük saldırısı oldu. Bunların birincisi 1643’te yapıldı. Bu saltırıda Cengir Han’ın ordusu Bagatur Konteyci’nin idaresindeki Oyrat ordusunu yendi. Ancak Bagatur Konteyci, Sibirya’daki Rus kalelerinden temin ettiği silahlarla 1652’de tekrar Kazak ülkesine saldırdı. Bu defa yapılan savaşta Kazak ordusu yenilerek geri çekilmek zorunda kaldı. Bu savaş sırasında Cengir Han da öldü.

Bahadur Han Devri (1652-1680)

Bahadur Han devri Kazak tarihinin az bilinen bir devridir. Bu devre ait bilgiler azdır. Bunun sebebi, Kazakların komşularıyla münasebetlerinin az olduğu bir sükûnet ve barış devresi olmasıdır. Bu devirde Kazakların Buhâra Hanlığı’ndaki taht mücadelelerine karıştıkları bilinmektedir. Bahadur Han zamanında Oyratlar’ın da Kazak ülkesine saldırısı olmamıştır. Çünkü bu yıllarda Oyrat kabileleri arasında büyük bir iç mücadele olmuştu.

Bahadur Han zamanında Kazaklar arasında tekrar bölünmelerin başladığı, merkezî otoritenin zayıfladığı tahmin edilmektedir.

Tevke Han Devri (1680-1715)

Tevke Han, han olunca Kazaklar arasında kendisinden önce başlayan bölünmeyi durdurmaya çalıştı. Bu gaye ile Hanlık Meclisi’nin ve Biyler Meclisi’nin devlet idaresindeki rolünü arttırdı; her yıl başşehir Taşkent yakınlarındaki Kültöbe’de Kazakların üç cüzünü bir araya getiren kurultaylar topladı. Han sülalesine mensup sultanların gücünü azaltmak için halkın büyük saygı gösterdiği Töle Biy, Kazıbek Biy, Ayteke Biy gibi biylerin yetkilerini arttırdı. Bütün bunların sonucu olarak da hanlığın merkezî otoritesini bir hayli güçlendirdi. Bu arada Karakalpaklar ile Kırgız uruklarının bir kısmı da Tevbe Han’ın hakimiyetine girdi.

Tevbe Han komşu devletlerle iyi münasebetler kurma siyasetini takip etti. Buhâra Hanlığı ile barış halinde olmaya, iç Türkistan’daki şehirler ile ticarî münasebetler kurmaya gayret etti. Oyratlar ile de barış yapmak istedi. Ancak Oyratlar buna yanaşmadılar. Çünkü Galdan Boşuktu Han idaresinde tekrar güçlü bir hale gelmişlerdi.

Tevbe Han, Rus Çarlığı ile de diplomatik ve ticarî münasebetler kurdu. Oyrat saldırılarına karşı koymak için Rus Çarlığı’ndan silah aldı.

Ancak bütün bu gayretleri Kazak Hanlığı’nı güçlü bir devlet haline getirmeye yetmedi. Onun zamanında Oyrat saldırıları tekrar başladı. 1681-1685 yılları arasında Oyratlar, Güney Kazakistan’a saldırıp buraları yağma ettiler. Bu saldırıların sonuncusunda Sayram şehrini kuşatıp aldılar, bu şehrin civarında yerleşik hayata geçmiş ve çiftçilikle uğraşmakta olan ahaliyi dağıttılar. Kazaklar 1710’da Karakalpaklar ve Kırgızlarla birleşerek Oyratlar’ı yendiler ve Güney Kazakistan’dan çıkardılar. Ancak bu yeniş kesin neticeli olmadı. Oyratlar Kazak ülkesine yaptıkları saldırılara yine devam ettiler.

Tevbe Han, önde gelen biylere danışıp kendisinden önce Kasım Han ve Esim Han zamanlarında düzenlenmiş olan Kazak colunu yeni durumlara uygun hale getirip geliştirdi. Ceti Carğı (Yedi Kanun) adı verilen kanunları ilâve etti.

Kayıp Han Devri (1715-1718)

1715’te Tevke Han öldü, yerine Kayıp Han geçti. Ancak Kayıp Han zamanında hanlığın merkezî otoritesi tekrar zayıfladı ve Oyrat saldırıları devam etti. Kazak ordusu, Oyratlar karşısında başarı elde edemedi. 1718’de Kayıp Han savaşta öldü.

Bolat Han Devri (1718-1730)

Kayıp Han’ın yerine Tevke Han’ın oğlu Bolat, han seçildi. Ancak onun hanlığı sözde kaldı. Çünkü güçlü Kazak sultanları onun hanlığını kabul etmediler ve ona tâbi olmadılar. Bunun sonucu olarak Kazak Hanlığı küçük hanlıklara bölündü. Orta Cüz’ü Semeke Han ve Küşik Han, Ulu Cüz’ü Colbarıs Han, Küçük Cüz’ü Ebilkayır Han idare etmeye başladı. Bu hanlar arasında iş birliği de yoktu.

Aktaban Şubırındı (1723-1725)

İşte Kazakların böyle içten parçalandığı bir sırada, 1723 yılı baharında Oyratlar Güney Kazakistan’a âni bir saldırı yaptılar. Kazaklar Oyratların bu âni saldırısına karşı koyamadılar. 1723 yılında başlayan bu saldırı 1724-1725 yılları boyunca da devam etti.

Oyratlar bütün Güney Kazakistan’ı istilâ edip, her tarafı yağmaladılar. Kazak Hanlığı’nın eski başşehri Türkistan başta olmak üzere Sır Derya boyundaki Sayram, Savran, Otrar, Sıganak ve Taşkent gibi şehirleri zapt edip yağma ettiler. Böylece Güney Kazakistan Oyratların eline geçti. Oyrat ordusunun önünden kaçan Kazaklar büyük göç kafileleri halinde kuzeye ve kuzeybatıya, Sarı Arka adı verilen asıl Kazakistan bozkırlarına çekildiler. Bu göç esnasında açlık, susuzluk, soğuk ve düşman saldırıları sebebiyle çok sayıda Kazak öldü. Kazakların geçim kaynağı olan hayvan sürüleri yok oldu. Kazakların bilhassa Güney ve Orta Kazakistan’da yaşayan bölümü büyük bir felâket yaşadı. Kazak tarihinde bu felâkete “Aktaban Şubırındı” (Ayak tabanları bembeyaz oluncaya kadar kafileler halinde göç) denir. Bu felâketin bir başka adı da “Alkaköl sulama” (Alkaköl’ün etrafında serilip kalma) dır.

Ancak Kazaklar Oyratlar karşısında tamamen ezilmediler, kuzeye doğru çekilseler de ellerinde kalan toprakları korumaya devam ettiler. Oyratlarla Kazaklar arasında çarpışmalar devam ediyordu. Bu mücadeleler sırasında 1728’de Bulantı ırmağı kıyısında Oyrat ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı. Bu galibiyet Kazaklara büyük cesaret kazandırdı, Kazaklar arasındaki birlik güçlendi. Ertesi yıl 1729’da bu sefer Balkaş gölünün güneyinde Kazak ordusu ile Oyrat ordusu arasında büyük bir savaş daha oldu. Bu iki savaş sonucunda Oyratların eline geçen Kazak topraklarının büyük bir kısmı kurtarıldı. Oyratlarla yapılan bu mücadele ve savaşlar sırasında Kazaklar arasından büyük batırlar (kahramanlar) çıktı. Karanbay Batır, Bögenbay Batır, Canıbek Batır, Sabalak Batır bunların başlıcalarıdır. Kazak halkı bu batırlarını unutmamış, onlar için destanlar söylemiştir.

Kazak Hanlığı’nın Parçalanması

1730 yılında Bolat Han öldü, yerine oğlu Ebülmenbet, han oldu. Ancak Küçük Cüz’ün büyük bir kısmını idare eden Ebilkayır Han, Ebülmenbet Han’ın hanlığını kabul etmedi. Han sülâlesinin ileri gelenlerinin toplandığı kurultayda da anlaşma olmadı. Bunun sonucu olarak Kazak Hanlığı tam

1136 mânâsı ile küçük küçük hanlıklara bölündü. Bundan sonra (1730’dan sonra) Kazak tarihi Kazak Hanlığı’nın tarihi olmaktan çıkmış üç Kazak cüzünün tarihi haline gelmiştir.

Küçük Cüz

1730 yılında bütün Kazakların hanı olamayan Küçük Cüz hanı Ebilkayır Han, 1731’de kendi isteği ile kendisine bağlı uruklarla birlikte Rus Çarlığı’nın himayesine girdi. O, Rus himayesine girmekle Rusya’dan destek alarak kendi durumunu diğer hanlar karşısında kuvvetlendireceğini ve Oyrat saldırılarına karşı Rusya’dan destek alacağını düşünmüştü. Rusya’nın ise hesapları başka idi. Rusya, Kazak ülkesini kendi idaresi altına almayı düşünüyordu. Çünkü 1. Petro’dan (Piyotr) itibaren Rusya “Asya’ya hakim olabilmek için Kazak bozkırlarına hakim olmak gerektiği” prensibini kabul etmişti. Ebilkayır Han’ın kendi arzusu ile Rus idaresine girmek istemesi, Rusların bu arzularına ulaşmalarını kolaylaştırdı.

Ruslar Ebilkayır Han’ın Rus himayesine girme isteğini hemen kabul ettiler ve onun Rus himayesini kabul etmesine dayanarak Batı Kazakistan’da her biri birer askerî üs olan kaleler ve müstahkem mevkiler inşâ etmeye başladılar. Bu kaleler ve mevkiler ileride Kazakların hakimiyet altına alınmasında büyük vazife görecekler ve bütün bozkır bölgesinde kurulacaklardır. Bu kalelerin en büyüklerinden birisi Orenburg (Orınbor) kalesidir.

1748’de Ebilkayır Han, Rus himayesine karşı çıkan Orta Cüz sultanlarından Barak Sultan tarafından öldürüldü. Rusya, Ebilkayır Han’ın yerine oğlu Nurali’yi han tayin etti. Böylece Ruslar Küçük Cüz’ün iç işlerine de doğrudan doğruya karışmaya başladılar. Küçük Cüz uruklarının bir kısmı Nurali’nin han tayin edilmesine karşı çıktılarsa da sonuç değişmedi. Böylece Küçük Cüz’ün Ruslara tâbi olması devam ettiği gibi Rusya’nın Küçük Cüz üzerindeki hakimiyeti de gittikçe kuvvetlendi. Nihayet 1824 yılında Küçük Cüz’de hanlık idaresi Rusya tarafından tamamen kaldırılarak Küçük Cüz’ün toprakları doğrudan doğruya Rusya idaresine girdi.

Bu arada 1801 yılında Nurali Han’ın oğlu Bökey Sultan Rusya ile anlaşarak, o sırada ıssız hale gelmiş olan Yayık nehri ile Idil nehri arasındaki bölgeye, kendisine bağlı uruk ve oymaklarla beraber göç etti. Küçük Cüz’den ayrılan bu gruba “Bökey Ordası” veya Iç Orda” adı verildi. Bu orda da aynen Küçük Cüz gibi Rusya’ya tâbi idi. 1824’te Küçük Cüz ile birlikte Bökey Ordası’nda da hanlık kaldırıldı ve burası da tamamıyle Rusya’ya bağlandı.

Orta Cüz ve Abılay Han

Orta Cüz’ün hanları olan Semeke Han ve Küşik Han 1730’daki han seçiminden sonra 1733 yılında vukû bulan yeni bir Oyrat saldırısı karşısında kendilerine bağlı oymaklarla birlikte Kuzeybatı Kazakistan’a, Rusya sınırına çekildiler. Semeke Han, Ebilkayır Han gibi Rusya’ya tâbi oldu. Ancak asıl Orta Cüz bölgesinde Barak Han hakimiyet kurdu.

1730’da bütün Kazakların hanı seçilen Ebülmenbet Han, 1735’te hanlık görevini kendi isteği ile Oyratlarla yapılan savaşlarda büyük kahramanlıklar gösteren ve han sülâlesinden olan Sabalak Batır’a bıraktı. Sabalak Batır, “Abılay” adını alarak han oldu. Abılay Han hem bütün Kazakların hem de Oyratlar’ın saldırılarıyla karşı karşıya kalan Orta Cüz’ün hanı seçildi.

Abılay Han, hanlığı müddetince Kazakları tekrar bir idare altında toplamak ve Aktaban Şubırındı yıllarında Kazakların ellerinden çıkan toprakları geri almak için uğraştı. Bu gayelerine ulaşmada büyük ölçüde başarılı da oldu. Nitekim Orta Cüz ve Ulu Cüz’ün tamamı ile Küçük Cüz’ün bazı urukları onun idaresine girdi. Böylece Kazakların büyük bir kısmı tek bir idare altında toplanmış oldu. Abılay Han Aktaban Şubırındı yıllarında Kazakların ellerinden çıkan Sır Derya boyundaki Türkistan, Sayram ve Şımkent şehirlerini geri aldı. Taşkent’i geri alamadıysa da vergiye bağladı. Liderleri Galdan Çereng’in 1746’da ölmesinden sonra Oyratlar arasında çıkan iç mücadelelerden faydalanarak Oyratlar’ın elinde bulunan Kazak topraklarını geri aldı. Oyratlar’ın Kazak ülkesine yaptığı saldırıları durdurdu.

Bu arada 1757’de Çinlilerin yaptıkları büyük bir saldırıda Oyratlar Çinliler karşısında büyük bir yenilgiye uğrayarak tamamen ezildiler ve Türkistan’ı (Orta Asya’yı) tehdit eden bir güç olmaktan çıktılar. Ancak Oyratlar’ı yenen Çinliler büyük bir güç haline gelerek Türkistan bölgesinde etkili olmaya başladılar. Bu durum karşısında Abılay Han, Rus baskılarını da göz önüne alarak Çin’in yüksek hakimiyetine (himâyesine) girdi. Onun Çin himâyesine girmesi sadece Rus baskılarını dengelemek içindi. Yoksa Çinliler, Kazakları idareleri altına almış değillerdi. Kazakları yine Abılay Han idare ediyordu.

Abılay Han zamanında Kazaklar nisbî bir barış devresi yaşadılar. Kazak halkı bu barış devresinde Aktaban Şubırındı yıllarında yaşadığı perişanlıktan kurtuldu. Yurtlarını terk eden ahâli tekrar eski yurtlarına döndü. Halkın ekonomik durumu bir hayli düzeldi. O bakımdan Abılay Han, bütün Kazaklar tarafından sevilen bir han oldu, ölümünden sonra hakkında destanlar söylendi. Abılay Han, aynı zamanda bütün kazaklar tarafından han kabul edilen son Kazak hanıdır.

Abılay Han 1781’de öldü. Oğlu Uvalı (Veli), Orta Cüz’e han oldu. O da babası Abılay Han gibi Çin himayesinde olmaya devam etti. Ancak Orta Asya’da Rus baskısı artınca, 1788’de Rusya’nın hakimiyetini de kabul etmek zorunda kaldı. Bundan sonra Ruslar Orta Cüz’ün de iç işlerine karışmaya başladılar. Nitekim 1815’te Uvali Han’ın yerine Barak Sultan’ın oğlu Bökey’i Orta Cüz’ün hanı ilân ettiler. Bu olaydan sonra Rusya’nın Orta Cüz üzerindeki hakimiyeti iyice kuvvetlendi. Nihayet 1822’de Orta Cüz’deki hanlık idaresini ortadan kaldırıp, bu cüzün üzerinde yaşadığı toprakları doğrudan doğruya Rusya’ya bağladıklarını ilân ettiler.

Ulu Cüz

1730’daki han seçiminden sonra Ulu Cüz’ün hanı Colbarıs Han zayıf duruma düştüğü için Oyratlar’a tâbi olmayı kabul etti ve onlara vergi vermeye başladı. Abılay Han zamanında Ulu Cüz, Oyrak hakimiyetinden kurtuldu ve Abılay Han’ın idaresine girdi.

Abılay Han’ın ölümünden sonra Ulu Cüz, Orta Cüz’den ayrılarak ayrı bir hanlık oldu. Ancak başındaki hanlar Çin’in yüksek hakimiyetini tanımaya devam ettiler. Bu arada 1798’de Taşkent Ulu Cüz’ün hakimiyetinden çıktı.

19. yüzyılın başlarında Hokant hanı Alim Han zamanında (1801-1809) Ulu Cüz topraklarının büyük bir kısmı (Sayram, Şımkent şehirleri ve çevresi ile Talas ırmağı vâdisi) Hokant Hanlığı idaresine geçti. Alim Han’ın yerine geçen Ömer Han zamanında (1809-1822) ise Kazak Hanlığı’nın eski başşehri olan Türkistan şehri de Hokant Hanlığı idaresine girdi. Bunun sonucu olarak Orta Cüz’de hanlık idaresi ortadan kalktı. Ulu Cüz’ün Hokant Hanlığı idaresine girmeyen bölgeleri ayrı ayrı sultanlar tarafından idare edilmeye başlandı.

Kısa bir zaman sonra 1854’te bu bölgeler Rus idaresine girdi. Aynı yıl (1854) Ruslar bugünkü Almatı şehrinin yerinde, Kazak bozkırlarını itaat altına almak için inşâ ettikleri son kale olan verniy kalesini kurdular. Böylece Ulu Cüz tamamen ortadan kalktı.

Kazak Hanlığı’nı Yeniden Kurma Mücadelesi: Kenan Sarı Han İsyanı (1836-1847)

Ruslar Orta Cüz’de hanlık idaresini ortadan kaldırdıktan sonra verimli topraklara askerî kaleler ve müstahkem mevkiler kurarak Orta Cüz’ün topraklarını da kontrolları altına almaya başladılar. Bu durum karşısında Orta Cüz’de Ruslara karşı isyanlar başladı. Bunların en önemlisi Kene Sarı Han isyanıdır.

Kene Sarı Sultan, son büyük Kazak hanı Abılay Han’ın torunudur. Kene Karı Sultan, Önce kendisine tâbi olan uruklara dayanarak güçlü bir ordu kurdu ve kendisini Orta Cüz Kazaklarının hanı ilân etti. Gayesi Kazak Hanlığı’nı tekrar kurmak idi. Bunun için önce Rusya’ya müracaat ederek dedesi Abılay Han zamanında olduğu gibi dış siyasette Rusya himâyesinde olan bir Kazak Hanlığı kurulmasını talep etti. Ancak Rusya onun bu isteğini reddetti. Bunun üzerine Kene Sarı Han Rusya’ya karşı isyan edip silâhlı istiklâl mücadelesini başlattı (1836).

Kene Sarı Han 1838’de üzerine gönderilen Rus kuvvetlerini yendi Rusların kontrolüne daha önce girmiş olan Torgay ve Irgız bölgelerini geri aldı. Onun bu başarısı bütün Kazaklar arasında büyük bir heyecan ve sevinç yarattı, kendisine olan destek arttı.

Kene Sarı Han kendisine tâbi olan Kazak topraklarında yeniden devlet teşkilâtı kurdu. Güneydeki Hiyve ve Buhâra Hanlıkları da onun hanlığını tanıdılar. Bu gelişmeler sonucunda Ruslar Kazak bozkırlarındaki hakimiyetlerini büyük ölçüde kaybettiler. Ancak 1840 yılı kışında büyük bir hayvan kırgını (cut) oldu. Hayvanlarının ölümü Kene Sarı’nın kuvvetlerini zayıflattı. Bunun üzerine Kene Sarı Han kuvvetleriyle güneye, Sır Derya boyuna çekildi. Burada iken Ruslar kendisine elçiler gönderip Orenburg civarında şahsına verilecek geniş mâlikâneler ve çiftlikler karşılığında onu istiklâl dâvâsından (Kazak Hanlığı’nı tekrar kurmaktan) vazgeçirmeye çalıştılar. Kene Sarı Han bu teklifleri şiddetle reddetti. Hivye Hanlığı’ndan aldığı destekle tekrar Rus kuvvetleri ve kalelerine saldırdı. Yine bazı başarılar elde ettiyse de Rusların getirdikleri topçu takviyeli yeni kuvvetlere yenilerek tekrar güneye, Sır Derya havzasına çekildi. Rus kuvvetlerinin takibi karşısında burada da duramayarak 1846’da Doğu Kazakistan’a Çu ırmağı havzasına gitti. Gayesi burada tekrar kuvvet toplayıp Ruslarla mücadeleye devam etmekti. Nitekim Doğu Kazakistan’daki Ulu Cüz urukları da kendisine tâbi olup onu han kabul ettiler. Kene Sarı, burada bir taraftan da Çin’le temas kurdu. Bundaki gayesi, Rusya’ya karşı olan mücadelesinde Çin’den destek almaktı.

Bu arada Kene Sarı Han, Çu havzasına komşu olan Kırgız uruklarını da kendisi ile birlikte Ruslara karşı mücadeleye davet etti. Fakat bu Kırgız urukları, bir taraftan Rusların bir taraftan da Hokant Hanlığı’nın teşvikiyle Kene Sarı Han’a karşı çıktı. Kene Sarı Han ve kardeşi Navrızbay, Kırgızlardan saldırı beklemedikleri bir sırada iki Kırgız uruk beyi tarafından pusuya düşürülerek öldürüldü (1847 yazı). Kene Sarı Han ve Navrızbay’ın ölümüyle onlara bağlı olan kuvvetler de dağıldı ve Kazak Hanlığı’nı tekrar kurma mücadelesi sona ermiş oldu.

Kene Sarı Han isyanının sona ermesinden sonra Rus çarı I. Nikola 1854’te bir ferman yayımlayarak bütün Kazak topraklarının Rusya hakimiyetine girdiğini ve Kazakların artık Rusya kanunlarına tâbi olduğunu ilân etti.

Kazak Sosyal Hayatına Ait Birkaç Terim

Kazaklar tarih içinde üç cüze (bölüm, parça) ayrılmışlardır. Bunlar Kişi Cüz, Orta Cüz ve Ulu Cüz’dür. Her üç cüz de kendi içinde uruklara ayrılır.

1- Kişi (Küçük) Cüz: Batıda Hazar Denizi’nin kuzeyinde ve Ural dağlarına yakın bölgelerde yaşarlar. Bu cüzün üç önemli uruğu vardır. Bunlar Alimulı (Alimoğlu), Beyulı (Beyoğlu) ve Cetruv (Yedi uruk) uruklarıdır.

2- Orta Cüz: Orta, Kuzey ve Doğu Kazakistan’da yaşarlar. Beş tane büyük uruğu vardır. Bunlar Kerey, Nayman, Argın, Konrat ve Kıpşak (Kıpçak) uruklarıdır.

3- Ulı (Ulu) Cüz: Balkaş Gölü’nün güneyinde ve buradan Türkistan şehrine kadar uzanan Güney Kazakistan bölgesinde yaşarlar. Belli başlı urukları Davlat, Üysin, Calayır ve Kanglı uruklarıdır.

Bu urukların her biri de kendi içlerinde alt bölümlere ayrılırlar.

Col (Yol, töre): Kazakların nesilden nesile aktarılan sözlü haldeki örfî hukukuna col denirdi. Kazaklar arasındaki anlaşmazlıklar ve dâvâlar colun kâidelerine göre biyler tarafından çözülür ve halledilirdi.

Biy: Kazaklarda Kazak örfî hukuku olan Colun kaidelerini çok iyi bilen ve çevresinde itibarlı olan kimselere biy denirdi. Biyler Kazaklar arasındaki anlaşmazlıkları ve dâvâları colun kâidelerine göre çözer ve hallederlerdi.

Sultan ve Töre: Kazaklarda han sülâlesinden gelen erkeklere önceleri sultan adı veriliyordu. Daha sonraları bu kelime yerine töre kullanılmaya başlanmıştır.

Yrd. Doç. Dr. Ferhat TAMİR

Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 8 Sayfa: 649-656


Kaynaklar:
♦ ARAT, Reşid Rahmeti: Kazakistan maddesi, İslâm Ansiklopedisi, Cilt: VI, İstanbul 1952.
♦ İNAN, Abdülkadir: Makaleler ve İncelemeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları (2. Baskı), Ankara 1987.
♦ MAĞAWİN, Muhtar: Qazaq Tariyhinin Alippesi, Juldız, Sayı: 12 (Jeltoqsan 1993), Almatı, sayfa: 81-15.
♦ MİNJAN, Nığmet: Qazaqtin Qısqaşa Tarıyhı, Calın Baspası, Almatı 1994.
♦ GROUSSET Rene (Çev. Dr. M. Reşat Uzmen): Bozkır İmparatorluğu, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1980.
♦ TOGAN, A. Zeki Velidî: Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın Tarihi, Cilt: I, İstanbul 1981.
2 Yorumlar
  1. İskender diyor

    Yalnız,şu YESİ şehrine “TÜRKİSTAN “şehri demekten vaz geçin.Çünkü birilerinin “Uluslararası kültürel tezgah” doğrultusunda (parayla satın alınan bir isim) bunu yaptığı bilinmektedir.Şahsım, insan olarak bu kadar rahat yalan atmaktan utanmayan bazı insanların çağımızda halen yaşıyor olmalarına şaşırıyorum.

  2. et-Türkmani diyor

    Yesi’nin iki ismi vardır biri Türkistan diğeri Yesidir.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.