Zulüm ve Direniş
Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, acımasızlık, haksızlık, eziyet ve cefaya zulüm denir. Zulüm denince sizin aklınıza ilk ne gelir bilmiyorum, benim aklıma Ruslar ve Rus zulmü geliyor. Rusların Kazan Tatarları başta olmak üzere Türklere yaptığı zulüm “Rus zulmü” tabiri şeklinde literatürde yerini almıştır. Yazımın başlığı zulüm ve direniş. Aslına bakıldığında taban tabana zıt olan iki kelime. Ancak 1552 yılından beri uygulanan Rus zulmü ve bu zulme karşı mücadele eden Kazan Tatarları söz konusu olduğunda taban tabana zıt olan bu sözcükler yan yana yazılmakta ve birlikte telaffuz edilmektedir. Yüzyıllardır Rus zulmüne karşı koyan Kazan Tatarları günümüzde “direniş simgesi” olarak nitelendirilmektedir. Kazan Tatarı demek, cesaret, mücadele ve direniş demektir ki, bu kadar zulüm, baskı, sürgün ve soykırımlara rağmen bugünlere kadar gelmiştir.
1552 yılında Korkunç İvan’ın Kazan Hanlığı’nı işgali Ruslar için Türk Dünyası işgaline kapıları sonuna kadar açmıştır. Ruslar işgal ettikleri topraklardaki Türkleri zorla Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma siyaseti yürütmüşlerdir. Ruslar, Türkleri millet olarak topyekûn yok etmeyi kendilerine amaç edinmiştir. Bunun için her türlü girişimde bulunan Ruslar, bölgedeki Türklere fiziksel, biyolojik ve kültürel soykırım uygulamış ve bugün de bu uygulamalarını sürdürmektedirler. Ruslar, işgal ettikleri topraklardaki tüm erkekleri kılıçtan geçirmiş, kadın, çocuk ve yaşlıları köleleştirmiştir. İşgal sonrası kendi kanunlarını uygulayan Ruslar, Türkleri en zor işlerde çalıştırmış, 25 yıl askerlik yapmaya zorlamış, yüksek vergiler ödetmiştir. Devir değişince fiziksel soykırım yöntemleri de değişmiştir. Günümüz dünyasında kılıçtan geçirmek, silahla vurarak öldürmek gibi yöntemler geçersiz hale gelmiştir. Topla tüfekle yapamadıklarını Ruslar daha modern yöntemler uygulayarak hayata geçirmektedir. Ural, Kazakistan gibi Türkler yaşayan bölgelerde yapılan atom denemeleri bunun bir örneğidir. Yapılan atom denemelerinin sonuçları ve etkisi bugün de silinmiş değildir.
Rusların işgal ettiği topraklarda kültür soykırımı da yaşanmıştır. 1552 yılının Ekim ayında Kazan Hanlığı’nın işgali sonrası insanları kılıçtan geçiren, şehri talan eden gözü dönmüş açgözlü Rusların acımasızlığı bununla da sınırlı kalmamış mezar taşlarını da yerle bir etmişlerdir. Ünlü Tatar bilgini, gazeteci yazar Rizaetdin Fehretdin (1859–1936) Rus işgali sonrası yaşananları şöyle ifade etmiştir: “Ruslar Bulgar[1](Tatar) mezarlıklarındaki yazılı taşları bile sağ bırakmadılar. Başka şeylerden söz etmeye bile gerek yok… Mezar taşlarını dahi kendi halinde bırakacak vicdanı olmayan kavmin arasında tarihi kaynak nasıl korunsun!..”(Fehretdin 1995: 174).[2] Rusların Vandallığı bununla da sınırlı değildir. Vandallıkta sınır tanımayan Ruslar farklı tarihlerde çeşitli bahanelerle kültür ve sanat değeri olan anıtları yıkmaya devam etmişler. Son yıllara baktığımızda da bunun örneklerine rastlamak mümkündür. 2005 yılında Kazan’ın 1000 yıllığı bahanesiyle 40’tan fazla tarihi bina yıkılmıştır. 30.09.2008 tarihinde (Ramazan Bayramının ilk günü) ünlü Tatar şairi Gabdulla Tukay’ın (1886–1913) son yıllarını geçirdiği Kazan’daki “Bulgar” misafirhanesi yerle bir edilmiştir. Tukay’ın izlerini taşıyan misafirhane, Tataristan Hükümeti’nce önce Tarihi-Medeni Miras listesinden çıkarılmış, sonra yıkımına izin verilmiştir. Burada üzücü olan şey, Kazan Tatarlarının kültürel mirasının Rus hizmetinde olan Tataristan Hükümeti’nce yok edilmesidir. Kazan Tatarlarının değil dirilerine ölülere bile saygı duymayan Ruslar, Kurban Bayramına 4 gün kala 08.09.2016 tarihinde Kazan Tatar Mezarlığı’ndaki 100 mezar taşını kırıp geçirmiştir. 250 yıllık geçmişi olan bu Tatar Mezarlığı’nda Kazan Tatarlarının önemli şahsiyetleri de bulunmaktadır. Bu vahşeti duyan Kazan Tatarları ertesi gün mezarlığa koşmuş ve yapılanlar karşısında şaşkına dönmüştür. Sadece 100 mezar taşına zarar verilmemiş, vicdansızlar kıramadıkları mezar taşlarını kırmızı boya ile boyayarak kirletmiş ve kullanışsız hale getirmişlerdir. Olaydan sonra Tatar Mezarlığı’nın müdürü Robert Veliyev, mezarlıkta bekçi olmadığını, devletin buna para vermediğini açıklamış ve mezarlığa yapılan bu saldırıdan sonra Tataristan Hükümeti’nin mezarlık ile ilgili fikrini değiştirip bekçi koyulacağını umduğunu söylemiştir. Tatar Mezarlığı’na zarar verenler bugüne kadar bulunmuş değildir. Ancak malum, bulmak isteselerdi çoktan bulunurlardı. Belli ki mezarlığa yapılan saldırı birilerinin emri üzerine yapılmış, onun için bunu yapanların da ortaya çıkarılması bir hayal.
Rusların Tatarlara olan düşmanlığı sadece bunlarla sınırlı değildir. İster Çarlık Rusya’sı Dönemi olsun, ister SSCB Dönemi olsun, ister günümüz Rusya’sı Dönemi olsun iktidara gelen diktatörler kendinden önceki yöneticiyi övmekten kendilerini alamıyorlar. Zaten yaptıkları uygulamalarıyla biri diğerinin tıpatıp aynısıdır. Örneğin, milyonarlın katili Stalin Korkunç İvan’ı “ilerici Çar” diye tanımlamıştır. Günümüz diktatörü Putin ise Stalin’i “büyük siyaset adamı” diyerek yüceltmektedir. Söylenen bu sözlerin hayata da yansıdığını gözlemlemek mümkündür. SSCB’nin çöküşünden sonra Lenin, Stalin vs. heykelleri yıkılmıştı, ancak günümüzde tekrar onlara heykeller dikilmektedir. Daha önce Lepitsk şehrinde Stalin’in heykeli dikilmişti. Buna ek olarak yakın zamanda Surgut şehrinde Stalin Devri Kurbanlarının listesi bulunan anı tahtasının yakınına, halkla alay edermişçesine Stalin’in büstü dikilmiştir. 27.08.2009 tarihinde Moskova Metrosu’nun Kurskya Durağı restorasyon sonrası tekrar açılmış ve 1956 yılına kadar duvarı süsleyen Sergey Mihalkov tarafından yazılan ilk SSCB marşının mısraları yeniden yazılmıştır. “Bizi, halka doğruluk için Stalin yetiştirdi, bizi çalışmaya ve kahramanlığa teşvik etti” şeklideki bu dizeler 1956 yılında gerçekleşen Komünist Parti’nin XX. Kurultayı’nın kararıyla kaldırılmıştı. Günümüzde bunun yeniden yazılmasının nedenini Moskova Metrosu’nun basın-yayın müdürü Pavel Suharnikov, “tarihi adaleti tekrar diriltme” şeklinde açıklamıştır. Günümüzde Tataristan’ın başkenti Kazan’ın Zafer Parkı’na Stalin’in heykelinin dikilmesi konusu Tataristan Kültür Bakanlığı’nca gündeme alınacağı da belirtilmiştir.
Heykeli dikilen işgalcilerden diğeri ise 1552 yılında Kazan’ı işgal eden Korkunç İvan’dır. Bilindiği üzere, Kazan Tatarları her yıl çeşitli yerlerde 15 Ekim tarihinde Kazan Şehitlerini anma etkinlikleri düzenlemektedir. Kazan Tatarları için yas günü olan 15 Ekim’e birkaç gün kala Orel şehrinde Korkunç İvan’ın heykeli dikilmiştir. Söz konusu heykelin Kazan Tatarlarının yaralarını tazelemek istermişçesine 15 Ekim’e yakın tarihte dikilmesi affedilir bir şey değildir. Bundan sonra Moskova, Kolomna ve Kazan (!) şehirlerine Korkunç İvan’ın heykelinin dikilmesi konuşulmaya başlamış bile. Kazan’da 1552 Kazan Şehitlerine bir anıt bile yokken, Korkunç İvan’ın Kazan işgali sırasında “şehit düşen” askerlerine çoktan anıt dikilmiştir. Tüm bu yapılanlar Kazan Tatarları ile alay etmenin dışında Tatarların sabırlarını sınamaktır. Korkunç İvan’a Kazan’da heykel dikilmesi konusunda çeşitli fikirler bulunmaktadır; birileri “kesinlikle dikilmesin, dikilir ise Tatarlara saygısızlık olur”, diğerleri “dikilsin, her gün gidip yüzüne tükürürüz” diyorlar. “Tarihi adalet”, “tarihi tekrar diriltmek” sözlerinin arkasına sığınarak kendi işgal siyasetlerini saklamaya çalışan Ruslar, tarihi binaların yıkımını, diktatörlerine heykel dikme tarihlerini nedense Kurban, Ramazan Bayramı, Kazan Şehitlerini Anma Günü gibi Kazan Tatarları için önemli günlere denk getirmesi bir tesadüf değildir. Aklı sıra Kazan Tatarlarına gözdağı vermek, yok saymaktır.
Rusların amacı dün olduğu gibi bugün de aynı, değişmemiştir; kendi topraklarında yaşayan Kazan Tatarlarından dilini, tarihini bilmeyen, milli şuurdan yoksun mankurt yaparak, kendileri için çalışacak koşulsuz şartsız itaat eden sessiz köleler yaratmaktır. Tatar okullarının kapatılması, lise mezuniyet ve üniversite giriş sınavlarının Rus dilinde yapılması Kazan Tatarlarının dilinin yok edilmesi için yapılan bir uygulamadır. Tarihi eserlerin yok edilmesi, geçmişteki şanlı tarihimizin unutturulması için yapılan bir tuzaktır. Yüzyıllarca Rus zulmü altında ezilen Kazan Tatarları, günümüzde kendi öz vatanlarında vatansız, dilsiz ve devletsizdir. Sözde Rusya Federasyonu olarak adlandırılan ülke aslında yalnız Ruslar içindir. Diğer milletlerin Rusya’da ne hakkı, ne hukuku, ne tarihi, ne de dili vardır. SSCB Dönemi’nde “halklar zindanı” olarak adlandırılan bu ülke günümüzde ad değiştirmiş ve “halklar zindanı” olmaktan çıkmış, “halklar mezarlığı” olma yönünde hızla yol almaktadır…