loannis THEOCHARİDES – Theoharis STAVRİDES
Yunanistan’da son zamanlara kadar, “Türkoloji” terimi esas olarak Osmanlı egemenliği (1453-1829) döneminde Yunanların hayatıyla ilgili tarihsel çalışmaları belirtmek amacıyla, “Osmanlı Çalışmaları” terimi yerine kullanılmıştır.[1] Bu dönem, Yunan tarih yazıcılığında “Tourkokratia” (Türk hakimiyeti) olarak bilinmekte ve Modern Yunan Tarihi’nin bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu sebeple, bu terimin tam içeriğiyle ilgili olarak, henüz üstesinden gelinmemiş olan epeyce büyük bir karışıklık bulunmaktadır. “Osmanlı Çalışmaları” nedir? Kısaca, Osmanlı ürününün malzemelerinin bir çalışması mıdır? Çalışma alanındaki Osmanlı unsuru olmayan, fakat örneğin Yunan unsuru olan kaynaklara önem vermeden, Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili konuların araştırılması mıdır? İlgili konuların üniversitelerde öğretilmesi midir? Ya da tüm bunları kapsayan bir çalışma mıdır? Osmanlıcı (Ottomanist) nedir? Dil konusundaki bilgisizliğinden dolayı Osmanlı üretimiyle ilgisi dolaylı olsa bile, Osmanlı konularıyla çalışan herhangi biri midir? Eğer öyleyse, Osmanlıcı ile Yunan topraklarındaki Osmanlı egemenliği dönemiyle ilgili Modern Yunan Tarihi uzmanı arasındaki ayırıcı çizgiyi nerede ve nasıl çizebiliriz? Kendilerine model olarak benzer Osmanlı kaynaklarını alan kayıtları ve diğer belgeleri yayınlayan bütün hepsine Osmanlıcı demeli miyiz? Son olarak, Osmanlıcılar, Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıkışını, gelişmesini, yayılmasını ve nihai zaferini, Bizans tarihi çerçevesinde araştıran tarihçiler midir?
Yukarıdaki sorulara verilecek cevaplar, ilk bakışta görüldüğü kadar basit değildir. Ayrıca, düzenimizdeki sınırlı yer sebebiyle, bu makaledeki görüşlerimizin dolaylı bir sunumuna girmek de gerekli değildir. Bu sebeple, “Osmanlı Çalışmaları” ile ilgili görüşlerimizi, dikkatimizi temel olarak başlıca Osmanlı kaynakları araştırmaları ve bilgilerinden kaynaklanan çalışmalara vererek kesin bir şekilde sınırlayacağız.[2]
“Osmanlı Çalışmaları” nispeten yeni olmasına rağmen, şimdiden başarılı bir alandır. Ancak Yunanistan’daki gelişimi çok fazla gecikmiştir. Yunanistan üniversitelerinde her okutulan Türkokrasi döneminin, araştırmacılara ilkel materyalleri sağlayan Osmanlı kaynakları/belgeleri olmadan aydınlatılamaması sebebiyle, “Osmanlı Çalışmaları”nın yetersiz gelişimi haklı çıkarılamaz. Başka hiçbir tarihsel dönem böyle zengin arşivlere ve paha biçilmez hazinelere sahip değildir. Yunanistan’daki “Osmanlı Çalışmalarının” yetersiz ilerlemesi temel olarak önyargılara ve duygusal sebeplere bağlanmıştır. Bizce sebep, Yunanistan Devleti’nin ekonomik ve politik seçimlerinin batı yönünde, ek olarak bunların kültürel hayattaki etkilerinde aranmalıdır.
Yunanistan’ın tarihi geçmişini, antikite ve uygarlığını tasarladığı ve kendisini bütün Balkan devletleri ile karşı karşıya getiren ve çatışma yaratan dönemin ideolojisi Megale Idea’yı da (Büyük Fikir) unutmamalıyız. Megale Idea’nın çöküşünden sonra -ve 1930 Dostluk Paktı ile Yunanistan ve Türkiye arasındaki sert düşmanlığın geçici olarak yatışmasına rağmen- Yunanistan’daki durum, Metaxas’ın 1936’da diktatörlüğünü zorla kabul ettirmesiyle sona eren politik hırslar ve fanatikliklerle doymuş hale gelmişti. Bundan sonra, Yunanistan dış politikası, aynı zamanda tarihte “Makedonya Sorunu” olarak bilinen bir şekliyle “kuzey komşularına” yönelmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra diğer Balkan Devletleri karşı tarafın bir parçasını oluştururken, Yunanistan ve Türkiye aynı ittifakın üyeleri haline gelmiştir.
Bu dönemde, Fallmerayer’inkiler gibi bazı teoriler, uzmanların dikkatlerini, görüşlerinin aksini kanıtlamak amacıyla Orta Çağ Yunanistanı’na yoğunlaştırmalarına yönlendirmiştir. Ancak, Osmanlı dilinin zorluğunu, Küçük Asya’dan birçok Yunan entelektüelinin onu çok iyi bilmesi ve son çözümlemede ilk Yunan Osmanlıcıları olmaları sebebiyle, Yunanistan’daki Osmanlı Çalışmaları’nın memnun edici olmayan gelişiminin sebepleri arasında sayamayız.
Yine de politik durum, geçmişi tarafsız şekilde anlamaya yardım etmemiş ve iki savaş arası dönemde, ciddi ve ayrıntılı incelemelerle ilgili birçok topluluk ve kurumun oluşturulması olduğu kadar, Genel Devlet Arşivleri, Atina Akademisi ve Selanik Üniversitesi’nin kurulmasına rağmen uzun dönemli ciddi programların izlenmesine de izin vermemiştir. Politik durum, sonuçlarını olduğu kadar, tarihsel çalışmaların başlıklarını da hızla etkilemeye devam etmiştir. Aynı zamanda, M. Sakellarios tarafından, 1943’te belirtildiği gibi, “uzmanlaşmış bilgi eksikliği, ‘Türkokrasi’nin tarihsel sentezi üzerinde büyük bir yük olmuştur ve olmaktadır.”[3] II. Dünya Savaşı’ndan sonra uzman tarihçilerin, Osmanlı döneminde Yunan dünyası tarihi üzerine inceleme yazılarının ve çok ciltli çalışmaların derlenmesine gerçekten olanak sağlayan kaynak materyallerinin ve araştırılan belirli kurumsal konuları yayınlamalarıyla, Yunan tarih yazıcılığı niteliksel sıçramalar yapmıştır. Osmanlı Çalışmaları, özellikle daha yeni kurulan üniversitelerde varlığını sonunda hissettirmeye başlamıştır.
Örneğin Sultan II. Mehmet’i çalışmalarının merkezine koyan Kritoboulos gibi ilk Osmanlıcıların, özellikle son dönem Bizans tarihçileri olduğu iddia edilebilir. Aynı şey, olayları ve Osmanlı kurumlarını[4] kaydeden veya Osmanlı kaynaklarından bilgi çıkaran, Osmanlı döneminde yaşamış Yunanlar için de söylenebilir.[5] Bu gerçekten de ilginç bir konudur, fakat konunun kendisinin başlı başına ayrı bir çalışma konusu oluşturması, Osmanlı çalışmaları teriminin dar kapsamına girmemesi nedeniyle, çözümlememize dahil edilmemelidir.
Yukarıdaki sebepler dolayısıyla bu alanda özellikle dil konusunda faaliyetleri söz edilmeye değer Yunanlar’ın yaşadığı 19. yüzyıla gideceğiz. Türkçeden Yunancaya sözlükler, dilbilgisi ve Türkçe öğrenimi metotları konusunda birçok yayın 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış,[6] yüzyılın ortaları boyunca yayılmış[7] ve sonunda 20. yüzyılın başlarında ortadan kalkmıştır. Bu alanda en önemli kişi, uluslararası kaynakçada türünün en önemlilerinden biri olarak hayranlık uyandıran sözlüğünü 19. yüzyılın sonunda yayınlayan I. Chloros’tur.[8] Chloros, daha önceden de bir dilbilgisi kitabı ve Osmanlı dilinin öğrenilmesinde bir metot kitabı yazmıştır.[9]
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki batılılaşma ve yasal sistemin ve usullerin karşılaştırmalı olarak yeniden düzenlenmesi de, konuyla ilgili el kitaplarında olduğu kadar dönemin çoğu Yunan çevirilerinde de yansıtılmıştır.[10]
1881’de Teselya ve Arta Yunanistan Devleti’ne katılmıştır. Bu bölgelerin geniş ve verimli arazileri sahiplik durumlarına göre sorunlar yaratmıştır. Bu sebeple, böyle bir konu Yunan tarih yazıcılığında bilinmemesine rağmen, birçok araştırmacı dikkatlerini toprak sahipliği ve miras intikali[11] sorunlarını çözümlemek amacıyla, Osmanlı hukukuna yöneltmişlerdir.[12] Bu çalışmalar, pratikle ilgili bazılarının çözümü gibi araştırma sorunlarını belirtmeyi o kadar da amaçlamamasına rağmen dikkate değer derlemelere fırsat tanımıştır. Örneğin, 1974’ten sonra Yunan tarih yazıcılığının ekonomik ve sosyal kurumlara yönelmesi, Tsopotos’un kitabının tekrar yayınlanmasını sağlamıştır.[13]
I. Dünya Savaşı’na kadar Yunanistan’daki Osmanlı Çalışmaları’nın gelişiminde iki eğilim görebiliriz:
- Osmanlı İmparatorluğu’nun Genel Tarihinin Yayınlanması: Bir yanda derleme girişimleri[14] ve diğer yanda Hammer’in çalışmalarının çevirisi.[15] İkinci durumda, yanlışlara rağmen Yunanlar Osmanlı Tarihi üzerine klasik ve esaslı bir çalışmayı tanıma imkanı bulmuşken, birincisinde hiçbir özgünlük yoktur.
- Osmanlı Kaynakları ya da Onları Belgeleyen Çalışmaların Yayınlanması: 1910 yılında Yunan tarih yazıcılığında ilk kez, M. Gedeon’un Episema Othomanika Eggrapha adlı kitabında sadece Osmanlı belgelerinden oluşan bir çalışma bulunmasıyla beraber, bazı araştırmacılar konularıyla ilgili olarak[16] Osmanlı materyallerini (fermanlar, hüccetler) kullanmışlardır.[17]
20. yüzyılın başında Bizantinist Sp. Lampros tarafından iki öncü çalışma yapılmıştır. Bunlarda Sp.Lampros Osmanlı Sultanı’nın Yunanca yayınladığı belgeleri yayınlamıştır.[18]
İki savaş arası dönem, bir öncekiyle karşılaştırıldığında, filolojik çabaların yokluğu tarafından nitelenmiştir: Sözlüklerin yayını asgari seviyeye indirilmiştir[19] ve dilbilgisi ve Türkçe öğrenimi için yöntem kitapları gittikçe azalmaktadır.[20] Burada, bu olgunun sebeplerinin çözümlemesine giremiyoruz.
Bu dönem boyunca, Osmanlı İmparatorluğu üzerine iki tane genel tarih[21] bulunmaktadır ve Osmanlı kaynaklarını tarihsel ve araştırmayla ilgili bir yönde kullanmak için bir girişim olmasına rağmen, Osmanlı Çalışmaları’nda uzmanlaşma eksikliği kolayca görülmektedir. Ancak orijinal Osmanlı belge[22] ve yazıtlarının[23] yayınlanması sözü edilmeye değerdir. Dönemin en çok belirtmeye değer iki çalışması; Chr. Mavropoulos tarafından temel olarak fermanlar, buyurdular ve hüccetler olmak üzere 231 Osmanlı belgesinin örnek teşkil edecek şekilde Yunanca çeviri halinde yayınlanması[24] ve G. M. Arabatzoglou tarafından yapılan bir çalışmadır. Bu ikincisinde, Ahmet Refik’in çalışmalarından aldığı çok çeşitli Osmanlı belgesi çevrilmiştir.[25] Profesyonel tarihçiler tarafından yazılmamasına rağmen, çeşitli konularda daha genel bir tarihsel yaklaşıma yönelik çabaların, Osmanlı Çalışmaları alanını ilerlettiğini de göz ardı etmemeliyiz.[26]
Aynı zamanda, iki savaş arası dönemde, Yunan tarih yazıcılığında, bu çalışmaların çoğu Türklere ve onların kültürel mirasına yönelik önyargı ve küçümseme ile doldurulmuş olsalar bile, özellikle Evliya Çelebi’nin rağbet gördüğü, Osmanlı öykü kaynaklarına yönelik bir dönüş görmekteyiz.[27]
Dönemin konuları arasında, Karamanlidhika adı verilen, Yunan elyazmalarında Türkçe kitaplara yapılan atıflara da değinmeliyiz.[28]
II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı Çalışmaları uzmanları, E. Zachariadou, P. Hidiroglou ve V. Demetriades ilk çalışmalarını yayınladıklarında, Yunanistan’daki Osmanlı Çalışmaları, özellikle 1960’lardan sonra nicelik ve nitelik olarak yeni boyutlar sunmaktadır. Ayrıca, aşağıda göreceğimiz gibi, filolojik araştırmalar halen seyrek olmasına rağmen, Osmanlı kaynaklarının yayınlanması tercih edilmiştir.
Filoloji alanında, bir ilerleme var olmasına rağmen, 19. yüzyılın başarıları ulaşılması imkansız hale gelmiştir. Yunanca ve Türkçe arasındaki dilbilimsel etkilenmeler konusunda birkaç makale,[29] birkaç sözlük[30] ve bir de bilimsel bir Türkçe dilbilgisi yayını bulunmaktadır.[31]
Özellikle E. Balta’nın ünlendiği kusursuz bir çalışma alanı başarıya ulaşmaya başlamıştır.[32] Derviş düzeni ve Yunanistan’daki faaliyetleri de araştırma alanının bir bölümünü oluşturmaktaydı[33] ve Osmanlı toprak sahipliği sorunu konusunun yasal olarak ele alınış biçimi de çok yüksek nitelikteydi.[34]
Gerçekten de, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunanistan’daki Osmanlı Çalışmaları’nın en belirgin eğilimi, dikkatin hem öykü kaynakları hem de arşiv materyalleri gibi Osmanlı kaynaklarının yayınlanmasına yoğunlaştırılmasıdır.
Özel bir ilgi toplayan Evliya Çelebi’nin çalışmasının Yunanistan’ın çeşitli bölgeleri hakkındaki bölümlerinin Yunanca’ya çevrilmesiyle beraber, Osmanlı öykü kaynaklarının çevirileri yayılmaktadır.[35] Dahası, uzmanların ilgi alanlarına Aşık Paşazade[36] ve Piri Reis’i de ekleyebiliriz.[37]
Ancak tüm bunların en etkileyicisi, çeşitli arşivlerden Osmanlı belgelerinin yayınlanmasıdır. Böyle birçok ciltli çalışma ilk kez Selanik’te yayınlanmıştır. I. Vasdravellis, zamanının Adalet Bakanlığı çevirmenlerini kullanmış ve Makedonya’nın Tarihi Arşivleri (Historika Archeia Makedonias) adlı üç ciltlik bir çalışma yayınlamıştır. Birinci ciltte Selanik’in kadı mahkemeleri kayıtlarından çeviriler, ikincisinde Naoussa ve Verroia mahkeme kayıtlarından çeviriler, üçüncüsünde ise Vlatadhon Manastırı’ndan belgeler bulunmaktadır.[38] Çevirmenlerin ve editörün Osmanlı yazıbilimini ve diplomasisini ya da Osmanlı İmparatorluğu tarihini, kurumlarını, vb. bilmemelerinden dolayı çağdaş uzmanların bu çalışmada birçok hata bulabilmelerine rağmen, bu çalışma Yunanistan’da Osmanlı Çalışmaları’nın gelişim seyrinde seçkin bir yer kaplamaktadır. Dahası, çalışma, Osmanlı dili hakkında hiçbir bilgisi olmayan tarihçiler tarafından da çokça kullanılmıştır.
İlk Osmanlı materyalleri hakkında çok ciltli çalışmalar daha sonraları Girit[39] ve Kıbrıs’ta[40] da görülmüştür. Bu ara, daha önce de belirttiğimiz gibi, 1960’larda uzman tarihçiler tarafından yapılan araştırmalar da ortaya çıkmıştır. Bazı araştırma enstitüleri bu alanı programlarına dahil ederken, çoğu üniversitenin Osmanlı Çalışmaları’nı geliştirme ihtiyacını anlamaları sebebiyle, inanıyoruz ki, daha genç uzmanlar da ortaya çıkarılan altyapıyı takip edeceklerdir. Yukarıda adı geçen uzmanlar genellikle üç şekilde çalışmaktadır. Birincisinde; içinde, yayınlanan materyalle ilgili gerekli açıklamaların yanında ilgili konulara ışık tutacak yeni bilgilerin de bulunduğu uzun tanıtım yazıları yazarak ilk Osmanlı materyallerini yayınlamaktadırlar. İkincisinde, ilgili materyali de yayınlayarak, özel olarak bir konuyu ele almakta, üçüncüsünde ise esas olarak Osmanlı kaynakları temelinde, konularını derinlemesine incelemektedirler.
Burada gayet açık olan sebeplerden dolayı, E. Zachariadou,[41] V. Demetriades[42] ve P. Hidiroglou[43] ile başlayarak, bazı yazar ve çalışmalarından kronolojik olarak kısaca söz etmekle yetineceğiz. Yukarıdaki nesilden itibaren, E. Balta,[44] J. Alexander,[45] P. Konortas[46] ve I. Theocharides’ten[47] de bahsetmeliyiz, bunlar diğer birçok tarihçi arasında olanlardır.[48] Ayrıca, şimdiye kadar yayınlanmamış birçok Osmanlı belgesi, bunları arşivlerde ve özel koleksiyonlarda çevrilmiş olarak bulan özellikle tarihçiler gibi diğer araştırmacılar tarafından yayınlanmıştır.[49]
II. Dünya Savaşı sonrası dönem için, önemli inceleme yazılarının olduğu kadar Osmanlı İmparatorluğu genel tarihlerinin de Yunancaya çevrildiğini belirtmek önemlidir. Burada özellikle P. Wittek,[50] D. Kitsikes,[51] H. İnalcık,[52] Sp. Vryonis,[53] N. Todorov[54] ve V. Mutafcieva’nın[55] çalışmalarına başvurmaktayız. Aynı zamanda, Balkan tarihçilerinin çalışmaları özel ciltlerde çevrilmiş ve yayınlanmıştır;[56] örneğin N. Sarris’in iki ciltlik Osmanlı tarihinin sosyolojik çözümlemesi gibi.[57] Toplantı tutanaklarının, hemen daha sonrasında yayınlandığı uzmanlık konferansları ilk kez (1991 ve 1997) Girit’te düzenlenmiştir.[58]
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Yunanistan’daki Osmanlı Çalışmaları’nın yönü ve gelişimi konusu, çeşitli şekilde ve birçok yöne doğru genişletilebilir. Bu konunun yeterli bir şekilde ele alınması, gerçekten de, ayrı bir cilt düzenlenmesini gerektirmektedir. Yine de, bu özet bakışın, uzmanlara, Yunanlı Osmanlıcıların bu önemli çalışma alanını geliştirme çabalarını olduğu kadar makalelerini de tanıma fırsatı vereceğini ümit ederiz.
loannis TTHEOCHARİDES – Theoharis STAVRİDES
Kıbrıs Üniversitesi Türk Çalışmaları Bölümü, Kykkos Manastırı Araştırma Merkezi / Güney Kıbrıs
loannis Theocharides Kıbrıs Üniversitesi Türk Çalışmaları Bölümü / Güney Kıbrıs
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 15 Sayfa: 99-104