Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Yunanistan’da Osmanlı Hâkimiyetinin Kurulması (1361-1461)

0 30.130

Dr. Levent KAYAPINAR

Kronolojik olarak bugünkü Yunanistan topraklarında Osmanlı egemenliğinin kurulması, Dimetoka’nın 1361 yılında alınmasıyla başlar ve 1461 senesinde Mora’nın fethi ile büyük ölçüde tamamlanır.[1] Bu dönem tarihçiler tarafından “Proti Turkokratia” (Yunanistan’da ilk Osmanlı egemenliğinin kurulması) olarak adlandırılır.

Osmanlı Devleti’nden önce, Yunanistan’da ücretli asker olarak Bizans İmparatorluğu’na hizmet veren Türklere rastlanır. 1263 yılında İmparator VIII. Mihail Paleologos, Anadolu’dan toplanan 3500 ücretli Türk askerinin de bulunduğu bir orduyu Ceneviz gemileri ile Mora’ya gönderdi. Melik ve Salik komutasındaki bu askerler, Bizans ordusu ile birlikte Monemvasiya’da karaya çıktılar. Bizans, bu Türk askerleri sayesinde Mora’daki Frank devletlerine karşı üstünlük sağladı. Daha sonra bu askerler, Franklar için de çalıştılar. 1295 yılına kadar Mora’da mevcutiyeti bilinen bu askerlerin bir kısmı Anadolu’ya dönmüş, bir kısmı ise orada kalmıştır. Bu Türklerle ilgili olaylar, Mora kroniğininin Yunanca versiyonunda şu şekilde açıklanırken; “O (Bizans İmparatoru Palaiologos) Türkiye’ye gitti (geldi) ve ücretli askerler olarak 1500 seçkin Türk ve en az 2000 Anadolulu ile birlikte (Mora’ya) geldiler.” “Türkler, adetleri gereği, komutanları olan Melik ve Salik dışında, büyük küçük Prensi selamlamak için atlarından indiler…” şeklinde zikredilir.[2]

Ayrıca Menteşe, Aydın ve Karasi gibi Batı Anadolu Türk Beyliklerine bağlı denizcilerin ve akıncılarının Yunanistan’daki faaliyetleri bilinmektedir.[3] Özellikle Aydınoğlu Beyliği’ne bağlı Türkmenler, Rodos, Eğriboz, Mora ve Girit’e kadar seferler düzenlemişlerdir. Bu seferler sırasında Umur Bey büyük bir güce erişmiştir.[4] Umur Bey, Bizans imparatoru Ioannes Kantakuzenos ile ittifak kurmuş, İstanbul’daki rakiplerine ve Sırplara karşı onu destekleyerek 1342 ile 1344 yılları arasında Trakya’da askeri seferlere katılmıştır. İzmir kalesinin Haçlılar tarafından zapt edilip Umur Bey’in 1348 yılında ölümünden sonra Orhan, yeni müttefik olarak Kantakuzenos ile iş birliği yapmış ve Osmanlılar, Trakya’da Sırp çarı Stefan Duşan’a karşı Bizanslıların yanında savaşmışlardır.[5] 1345/46 yılında Karesi Beyliği’ni topraklarına katan Osmanlılar, küçük de olsa bir deniz kuvetine sahiptiler. Nitekim bu sayede 1352 yılında Çimpi[6] ve 1354 yılında da Gelibolu’yu[7] alarak Avrupa kıtasına yerleştiler. 1354 yılından sonra Bizans’daki iç gelişmelerle Osmanlı Devleti, Bizans’ın müteffiki olmaktan çıkıp rakibi durumuna geldi. Bu da beraberinde Yunanistan’ın fethinin 1361 yılında başlamasına yol açtı.

Yunanistan ana karasında Osmanlı egemenliğinin kurulması iki coğrafi bölgede gerçekleşmiştir. İlk önce Trakya, Makedonya, Tesalya ve Epir, Etolia, Biotia, Atiki bölgelerinin yer aldığı kıta Yunanistanı’nda, daha sonra da Mora yarımadasında Osmanlı egemenliğinin kurulması gerçekleşmiştir.

A. Kara (Kıta) Yunanistanı’nda Osmanlı Egemenliğinin Kurulması (1361-1456)

Yunanistan topraklarının fethinin başlangıcında OsmanlIlar, IV. Haçlı Seferi (1204) ile imparatorluk niteliğini yitirmiş, bölgesel güce indirgenmiş bir Bizans’la karşılaştılar.[8] Bizans bu tarihlerde bir iç savaşın içindeydi. Bu mücadelenin taraflardan biri olan Ioannes Kantakuzenos Türklerle müttefikti.

Balkanlar’da 1330’daki Velbujd (Köstendil) Savaşı ile Bulgar ve Bizans ordularını yenmiş olan Sırbistan’ın başına 1331 yılında VI. Stefan Duşan (1331-1355) geçti. Onun döneminde Sırbistan giderek güçlenmiş ve Yunanistan yönünde genişlemek suretiyle Arnavutluk, Epir, Makedonya ve Tesalya bölgeleri Sırp sınırları içerisine dahil edilmiştir. Türklerin Gelibolu’yu aldıkları 1354 yılında Sırp Devleti Balkanlar’da en güçlü devlet haline gelmişti. Hatta 1345 yılında Serez’i ele geçiren Stefan Duşan, “Sırpların ve Romalıların İmparatoru” unvanını kullanıyor[9] ve İstanbul’u almayı kendine hedef olarak belirliyordu. Kantakuzenos, Duşan’ı önce Aydınoğlu Umur Bey’den ve daha sonra da Osmanlı Sultanı Orhan’dan aldığı kuvetlerle durdurdu.

1354 yılında Kantakuzenos tahttan çekilmek zorunda kalınca V. Ioannes Paleologos iktidara geldi. 1354-1379 yılları arasında V. Ioannes Türk karşıtı bir politika izledi.[10] Kantakuzenos’un oğlu Matheos ise Edirne’den Nestos (Mesta-Karasu) ırmağına kadar olan bölgeleri elinde tutmaya devam etmiş ve Orhan’dan aldığı yardımcı kuvvetlerle 1354 yılından sonra da Türklerle iş birliğini sürdürmüştür. 1356 yılında Nestos ırmağını geçen Matheos Sırp topraklarına girmiştir.[11] Fakat Drama yakınlarındaki Fhilippi’de Sırplara yenilmiş ve esir düşmüştür.[12] Bu sırada Tenedos adası yakınlarında donanmanın başında bulunan Bizans İmparatoru V. Ioannes Paleologos, Matheos’un esir alındığını öğrenince onun egemen olduğu Trakya’daki topraklarının merkezi Gratianou’yu (bugün Gritzen Asar), Peritheorion’u, ve Gümülcüne’yi (Koumoutzina) herhangi bir direnişle karşılaşmadan ele geçirdi. Ayrıca Drama’nın Sırp idarecisi Sezar Vojihna’dan Matheos’un kendisine teslim edilmesini istedi. V. Ioannes, Matheos’u teslim alarak Tenedos adasında bulunan Akropolis’de hapsetti.[13] Matheos, Aralık 1357’de Bizans tahtı üzerindeki iddiasından feragat etmeye zorlandı ve 1361 yılında Mora’ya kardeşi Manuel Kantakuzneos’un yanına gönderildi. Orada 1383 yılında öldü.[14] Matheos esir düşünce Türklerin müttefik olduğu Bizans kuvveti kalmamıştır.

1361 yılında Dimetoka’yı[15] alarak bugünkü Yunanistan topraklarına giren Osmanlıların eskiden Matheos’a ait olan Meriç ırmağından Nestos (Mesta-Karasu) ırmağına kadar olan Trakya bölgesini Evrenos Bey komutasındaki akıncılarla 1371 yılına kadar Bizans İmparatorluğu’ndan aldıkları anlaşılıyor. XIII. yüzyılın sonundan itibaren yaşanan veba salgınları[16] ve sürekli savaşlar bu münbit bölgeyi viran ve metruk bir hale getirmişti. Fetihten sonra Trakya’ya Anadolu’dan Türk nüfus getirilerek iskan edildi. Ayrıca Evrenos Bey uç merkezini Dimetoka’dan Gümülcine’ye taşıdı.[17] Bu bölgenin nüfusu 16. yüzyılda %82’i Müslümanlardan, %18 de Hıristiyanlardan oluşuyordu. Evrenos Bey’in akıncılarla fethettiği bu bölge, 1912 yılına kadar hiç elden çıkmadan bir Türk yurdu olarak kaldı. Bölgenin bu demografik yapısını, fazla değişiklikler göstermeden 1923 yılındaki Lozan Konferansı kayıtlarında da koruduğu görülüyor.[18] Ayrıca Osmanlılar bölgeyi mimari yapıları ile donattılar. Dimetoka’da Timurtaşzade Oruç Paşa Hamamı (1398), Çelebi Mehmed Paşa Camii (1420),[19] ve Ahmed Bey hamamı (1571) hâlâ mevcut olan Osmanlı yapılarıdır.[20] Dimetoka, Osmanlı eğitim sisteminde Oruç Paşa, Karagöz Paşa ve Abdülvasi medreseleri ile önemli bir yere sahip oldu. 1371 Çirmen Savaşı’nda kısa bir süre önce fethedilen Gümülcine’de 1375-1385 yılları arasında Evrenos Bey’in imaretleri, hamamları ve camisi ile başlayan Osmanlı imar faaliyetleri Gümülcine’yi, XVII. yüzyılın ortasına gelindiğinde aralarında Eskicami, Yenicami, Hacı Bitlisi, Culha ve Teke camilerinin de bulunduğu 16 camiii, 17 kervansaray ve 400 dükkânlı bir mamur şehre çevirmişti.[21]

1371 Çirmen (bugün Yunanistan’da bulunan Ormenion beldesi) Savaşı’ndan sonra Osmanlılar hızla güneye doğru ilerlediler. Serez’den itibaren Sırplarla karşılaştılar. Çünkü 1355 tarihine kadar Stefan Duşan, Edessa (Vodena), Florina, Melnik ve Kastoria şehirlerini içine alan yukarı Makedonya’yı (1342); Serez, Kavala, Filippi ve Drama şehirlerini içine alan Aşağı Makedonya’yı (1347); Berrhoia (Kara Ferye)’yi (1347, 1351); Tırhala, Fener, Halmyros, Farsala şehirlerini içine alan Tesalya’yı (1348); Yanya ve Arta şehirlerini kapsayan Epir bölgesi ile Etolia bölgelerini ihtiva eden tüm kıta Yunanistanı’nı (1348) (Atiki ve Mora bölgesi hariç) Sırp İmparatorluğu’nun sınırları içine dahil etmişti.[22] Bu bölgede sadece dar bir sahil şeridiyle sınırlı olmak üzere Ege Denizi’nde Selanik, Adriyatik Denizi’nde Lefka adasının karşısında Vonitsa ve Korfu adasının karşısındaki Butrinto, Sırp hakimiyeti altına girmemiştir. Dolayısıyla Osmanlılar bu topraklara geldiklerinde Stefan Duşan’ın halefleriyle mücadele etmişlerdir.

Stefan Duşan, ölmeden önce kendi başkanlığı altında devleti, Bizans İmparatorluğu’nun devlet yapısına göre teşkilatlandırmıştı. Buna göre kendisinin altındaki yönetim birimleri despotlar, sebastokratorlar, sezarlar ve büyük logothethetten oluşuyordu. Stefan Duşan’ın 1355 tarihinde ölmesiyle Sırp Çarlığı bu yöneticiler arasında paylaştırıldı. Stefan Duşan’ın üvey kardeşi Symeon Uroş Tırhala’ya gelerek Epir ve Tesalya’da kendi bağımsızlığını ilan etti. Ölüm tarihi olan 1369 yılına kadar burada hüküm sürdü.[23] Yerine oğlu loannes Uroş Dukas Paleologos geçti. Ancak o, 1381 yılında Meteora’da rahip oldu. 1394 yılında Athos’ta bulunan Vatopedi manastırına gitti ve 1401’de tekrar Meteora’ya geri döndü. 1422/23 tarihindeki ölümüne kadar ömrünü burada tamamladı. Resmi olarak Ioannes Uroş’un rahip olduğu 1381 yılında Uroş’un Thesalya’daki Sırp idaresi bitmiştir. Bununla birlikte yerini akrabası Aleksius Angelus Philanthropenus’a bırakmıştır. Onun yerine de 1394 yılındaki Türk fethine kadar Tesalya’da Manuel Philanthropenus hüküm sürmüştür. Osmanlıların gelmesi ile Tesalya’da Sırp hakimiyeti 1394 yılında son bulmuştur.[24] Gregoras Preljub’un oğlu Thomas 1366’dan 1384’e kadar Yanya’nın yöneticiliğini yaptı. Thomas, Yanya’yı kuşatan Bua, Muzak, Zenebi, Loşa ve Malaka gibi Arnavut kabilelerine karşı mücadele vermek zorunda kaldı. Sürekli Arnavut akınları karşısında Thomas önce Latinlerden, sonra da Türklerden yardım istedi. 1380 ve 1382 yılları arasında Şahin Paşa komutasındaki Türkler Thomas’a yardım etmişlerdir.[25] 1384 yılında da Timurtaş Paşa Arda’ya kadar geldi.

Duşan’ın ölümünden sonra Vojihna’nın yönettiği toprakların başına 1366 yılından itibaren Ugleşa ve Vukaşin kardeşlere geçtiğini görüyoruz. Bu topraklar batıda Strymon ırmağı, doğuda Nestos (Mesta) nehri, kuzeyde Bozdağ, ve güneyde de Kavala, Filippi, Drama, Zihna ve Serez şehirlerini kapsayan Ege sahillerini içeriyordu. 26 Eylül 1371 tarihindeki Çirmen Savaşı’nda maktul düşen Ugleşa ve Vukaşin kardeşlerin sahip olduğu bu topraklar, Osmanlı Türklerinin Yunanistan’da fethedecekleri yeni topraklar olacaklardı. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, Bizans 1357 yılından itibaren Aleksios ve John Asen kardeşlerin idaresinde Ege sahillerinde yer alan Hrisopolis, Anaktoropolis, Kavala, Strymon ırmağının ağzını ve Tasos adasını Sırplardan ele geçirmişti ve Türklerin buraları fethine kadar Bizans’ın elinde kaldı. Bunun dışındaki Atiki bölgesine kadarki Yunanistan bölgesini Osmanlılar, halkları Sırp, Vlah, Yunan ve Arnavutlardan oluşan ancak idarecileri Sırp olan yerel yöneticilerden aldılar.

1354 yılından 1373 yılına kadar V. Ioannes Paleologos, Türk karşıtı politika izledi. Sadece 1358 senesi bu durumun dışında kalır. Latin devletleriyle 20 yıl boyunca dostluk kurmaya çalıştı. Kız kardeşi Maria’yı Türk düşmanı olarak bilinen Francesco Gattilusio’ya eş olarak verdi ve Lesbos adasını ona bıraktı. Sakız adasını Cenovalı Mahona’ya verdi. 1363 ve 1370 yıllarında Venedik ile ticari Antlaşmaları yeniledi. Buna karşın 1358 yılında Orhan’la bir ateşkes imzalamış olmasına rağmen 1359 yılında papaya ait donanmaya gemiler vererek Osmanlı toprağı olan Lapseki’ye saldırdı. 1366 yılında da kuzeni Savoy kontu IV. Amedeo Gelibolu’yu Türklerden geri aldı. 1371’de Çirmen Savaşı’nda ölen Güneydoğu Makedonya Sırp despotu John Ugleşa’nın topraklarını tekrar Bizans’a geçmesi için oğlu Manuel’i 1371 sonbaharında Selanik’in idarecisi olarak atadı. Kasım 1371’de Manuel, Serez’i işgal etti. Ancak 10 Nisan 1372’de Türk birliklerinin Selanik’e akınlarından önce deniz yolu ile şehirden ayrıldı.

V. Ionnes Paleologos’un Türk karşıtı politikası, oğlu IV. Andronikos’un 1373 yılında Murat’ın oğlu Savcı ile birlikte isyan etmesi ile zorunlu olarak sona erdi. İsyan, Murat’la iş birliği yapılarak bastırıldı ve Andronikos hapsedildi. 25 Eylül 1373’te Manuel 23 yaşında ortak imparator ilan edildi.[26] Ancak Ioannes’in Türk karşıtı politkaları sürdürmesi üzerine Andronikos, Cenevizlilerin ve Murat’ın yardımı ile Temmuz 1376’da esaretten kurtuldu ve 3 Eylül 1376’da İstanbul’u ele geçirdi. Bunun karşılığı olarak Osmanlı’ya haraç vermeyi ve Gelibolu’yu Türklere iade etmek oldu. Üç yıl iktidarda kalan Andronikos, Cenevizlilerle birlikte Venedik ve Osmanlı karşıtı bir politika takip etmesi üzerine 1379’da tahttan indirildi. Bursa’ya gelerek Murat’tan yardım talep eden V. Ioannes ve oğlu II. Manuel 1 Temmuz 1379’da tekrar iktidara geldiler.[27]

Ancak IV. Andronikos mücadelesini bırakmadı. Cenova’nın desteğini alarak V. Ioannes’i Mayıs 1381’de bir Antlaşma yapmaya zorladı. Venedik ve Ceneviz’in de katıldığı bu Antlaşmaya göre V. Ioannes, oğlu II. Manuel’in tahttaki hakkından men ediyor, IV. Andronikos ve onun oğlu VII. Ioannes’i tahtın yasal varisi olarak kabul ediyordu. Ayrıca Andronikos’a Silivri, Ereğli (Marmara) ve Tekirdağ civarının idareciliğini veriyordu.[28] Manuel 1373 yılında taht üzerinde elde ettiği hakları elinden alan bu Antlaşmayı kabul etmedi. Antlaşmanın imzalandığı sırada Murat’ın yanında bulunan Manuel 1382 sonbaharında önce İstanbul’a oradan da gizlice Selanik’e gitti.[29]

Manuel’in Selanik’e bu gelişi ilk değildi. Selanik, ona 1369’dan 1373 yılına kadar dirlik olarak verilmişti. 1371 Çirmen Savaşı’ndan sonra Manuel, hızlı davranarak Selanik’in yaklaşık 110 km kuzeydoğusunda Strymon ovasında bulunan Serez’i Kasım 1371’de alarak dirliğine bağladı.[30] Osmanlıların Serez’i ele geçirdiği 19 Eylül 1383 tarihine kadar şehir Bizans’ın elinde kaldı. Ancak Serez yakınlarındaki Menese Dağı’nda bulunan Prodromos Manastırı’na evail-i Receb 774 (27 Aralık 1372-5 Ocak 1373) tarihinde I. Murat tarafından verilmiş bir ferman mevcuttur.[31] Şehrin çevresinin Osmanlıların kontrolünde olmasına rağmen şehir merkezi Bizans’ın hakimiyeti altında kalmıştır. Evrenos Bey komutasındaki Osmanlı akıncıları 1372 yılında Selanik şehrinin surları önünde görülmüştür.[32] 1366 senesinden 1371 yılına kadar Serez’e hakim olan Sırp despotu John Ugleşa’nın 1371 tarihinde Çirmen Savaşı’nda ölümünden sonra Duşan’ın yeğenleri olan Ioannes Dragaş ve Kostantin Dragaş kardeşler bölgenin yönetimine geçtiler ve Osmanlı vassalı oldular. Ioannes Dragaş’ın 1378’deki ölümünden sonra bu topraklar kardeşi Konstantin Dragaş’ın elinde kaldı. O, da 17 Mayıs 1395 tarihinde Vukaşin’in oğlu Marko Kralyeviç ile Rovina’da öldü. Ona ait Ohri, manastır ve Florina şehirleri Osmanlı’nın eline geçti.

1366’dan 1384 yılına kadar Tesalya’yı idare eden Sırp Thomas Preljub, Arnavutlara karşı Osmanlı’dan yardım istedi. 1381 yılında Lala Şahin komutasındaki Türk birlikleri Epir bölgesine girdi. 5 Mayıs 1382’de Epir’de bulunan Reunekon ve Eylül ayında da Dryniapolis Şahin Paşa tarafından alındı. Eylül 1384’te de Timurtaş Paşa komutasındaki birlikler Arta’ya kadar akınlarda bulundu.[33]

Serez şehir merkezi 19 Eylül 1383’te Hayrettin Paşa’nın komutasındaki Türkler tarafından alındıktan sonra şehir yağmalandı ve aralarında metropolit Matheos Phacrases’in de bulunduğu pek çok kişi esir alındı. Osmanlı birlikleri ilerleyişini sürdürdü ve Selanik’in yaklaşık 11 km uzağında bulunan Chortiatou’yu aldılar. Hayrettin Paşa, Ekim ayının başında Selanik’in teslim olmasını istedi, Manuel bunu ret etti ve Kasım 1383’ten itibaren Selanik kuşatma altına alındı.[34]

1383’ten 1387 yılına kadar Selanik dört yıl boyunca kuşatma altında kaldı. Makedonya’nın birçok şehri bu kuşatma yıllarında Osmanlı egemenliği altına geçti. Bu yıllarda Kavala da Türklerin eline geçti. 1385’te İştip, Manastır, Prilep ve Kastoria’da Osmanlı egemenliği kuruldu.[35] Ferye (Berrhoia) Mayıs 1387 yılında alındı.[36] 1386’da Selanik’in 55 km güneybatısında sahilde bulunan Kitros[37] Hayrettin Paşa tarafından fethedildi. Hatta aynı yıl Tesalya’da bulunan Yenişehir de (Larissa) Hayrettin Paşa tarafından Osmanlı egemenliği altına alındı.[38] Böylece Selanik’in çevresindeki tüm şehirler Osmanlı egemenliğinin altına girmiş oldu. Nisan 1387’de Manuel gemi ile Midilli’ye kaçtı ve Selanik Hayrettin Paşa’ya dört gün sonra teslim oldu. Böylece I. Murat döneminde Trakya, Makedonya ve Tesalya’nın bir kısmı Osmanlı topraklarına bağlanmış oldu. Selanik 1404 yılına kadar Osmanlı idaresinde kaldı. 1403 yazında I. Bayezid’in oğullarından Süleyman ile Bizans arasında yapılan 1403 tarihli Gelibolu Antlaşması’ndan sonra Selanik’te tekrar Bizans hakimiyeti kuruldu.

19 Eylül 1383 yılında Osmanlı egemenliğine geçen Serez 1912 yılında I. Balkan Savaşı’nda Bulgarlar tarafından alınana kadar kesintisiz olarak Türklerin elinde kaldı. Serez’in fethinden çok kısa bir süre sonra 12 Şubat 1385 yılında burada vezir Candarlı Kara Halil tarafından cami inşa edildi.[39] Orta Anadolu’dan Tokat, Amasya, Kırşehir, Kayseri, Niksar ve Ankara’dan Türkler getirilerek Serez’e yerleştirildi.[40] Ancak Makedonya bölgesinin demografik yapısının Trakya’daki gibi ağırlıklı olarak Türklerden oluşmadığını görüyoruz.[41]

Epir bölgesinin idarecisi Esau da 1386 yılında I. Murat’ın yanına giderek yardım talebinde bulunmuştu. Bu talebini 1389’daki Kosova Savaşı’ndan sonra I. Bayazıt’ın sarayına giderek tekrarladı. 14 ay Osmanlı sarayında kaldıktan sonra 4 Aralık 1390’da Evrenos Bey komutasındaki Türk birlikleri ile birlikte Aheloos ırmağını geçerek Arta şehrine kadar geldi. Osmanlı’ya tabi olarak 1394 yılına kadar Yanya’da istikrarı sağladı ve 1408 yılında öldü.[42]

I. Bayazıt (1389-1402) döneminde ise tüm Tesalya bölgesi Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. 1393/94 kışında Serez (Kara Ferye) olayından sonra II. Manuel ve kardeşi Mora despotu Osmanlı Devleti’ne tabi olma politikasını bırakmışlardır.[43] Bunun üzerine H. 796’da (6 Kasım 1393-26 Ekim 1394) Sultan Yıldırım Bayazıt Platomona kalesini alarak Yenişehir ovasına girdi ve Çarsuyu olarak adlandırılan Köstem-Salabriya nehri boyunca burada Sırp idaresinden kalan unsurları ortadan kaldırdı. Daha sonra bu bölgeyi Evrenos Bey’e ısmarlayıp geri döndü. Evrenos Bey’in oğlu Barak Bey Fenar şehrini fethetti. Bunu Evrenos Bey’in emir-i ahuru olan Turhan Bey’in 1395 yılında Tırhala’yı alışı takip etti.[44] Turhan Bey, şehri kendisine merkez yaparak bölgeyi yurt edindi. Evrenos Bey, daha sonra Yenişehir’den Vardar Yenicesi’ne çekildi ve burada ikamet etti.[45] Yenişehir’i Turhan Bey’e bıraktı.[46] Bu yörede Turhan Bey’in oğlu Ömer Bey sancak beyi olarak Osmanlı’ya hizmete devam etti.[47] Yenişehir’i merkez yaparak Mora üzerine akınlarda bulundu. Osmanlılar, ilerleyişlerini sürdürerek Farsala, Zituni ve Yeni Patra’yı alarak Atiki bölgesine kadar ulaştılar.[48] Osmanlıların bu ilerleyişini 1403 yılında Emir Süleyman’ın Bizans ve Latin dünyası ile imzaladığı Gelibolu Antlaşması da teyit eder.[49]

Timur’un yendiği Osmanlı Devleti fetret dönemine girmiş ve iktidar mücadelesine girişen Emir Süleyman, Selanik, Kalamarya, Halkidiki ve Selanik körfezinin sahil kısımlarını Bizans İmparatoru Manuel’e bıraktığı gibi Eğriboz adasının karşısındaki denizden karaya beş mil olan toprakları, tuzlalar ve limanlar kendisinde kalmak şartıyla, Venedik’e ve Salona’yı da Rodos şövalyelerine vermiştir.[50]

Bu toprakların geri alınması II. Murat döneminde olmuştur. 7 yıllık bir kuşatmanın sonucunda Selanik 29 Mart 1430’da tekrar Osmanlı egemenliğinin altına girdi.[51] Aynı yılın haziran ayında Türkler, Adriyatik sahillerinde Lefka adasına kadar akınlar düzenlediler ve pek çok esir aldılar.[52] Menuno ve kardeşi Ercole sultanı görmeye gittiler ve miraslarını alabilmek için ondan yardım istediler. Sultan II. Murat, onlarla birlikte Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu Epir’e gönderdi. Osmanlı birlikleri Despot Karlos’a ait olan yerlerle birlikte Yanya’ya da 1430 yılının Mayıs ve Haziran aylarında akınlarda bulundu.[53] Sinan Paşa Yanyalılara teslim olmaları konusunda mektup yazdı.[54] Yanyalılar 9 Ekim 1430’da Sinan Bey’e şehri teslim ettiler. Türkler Yanya’yı aldıktan sonra kale duvarlarının dışındaki bir bölgede daha sonra Turkopalukon denilen mahalleyi kurdular ve oraya yerleştiler.

1443 yılında Mora’ya despot olarak dönen Konstantin Paleologos, II. Murat’ın Macar Kralı Hunyadi ile mücadelesinden istifade ederek Atina, Thebe ve Orta Yunanistan’da bazı şehirleri kontrol altına aldı. II. Karlo, 30 Eylül 1448’de öldü. 1448 II. Kosova Savaşı’ndan galip ayrılan II. Murat ve Turhan Bey, 29 Mart 1449’da Arta’yı herhangi bir direnişle karşılaşmadan Osmanlı Devleti’ne bağladılar. Osmanlılar II. Karlo’nun çocuklarına Vonitza, Angelokastron ve Barnako’yu ellerinde tutmalarına müsaade ettiler. 29 Mayıs 1460 yılında Mora despotluğunun merkezi Mistra’yı fetheden Osmanlı ordusu, dönüş yolunda Angelokastron ve Barnako’yu da Osmanlı topraklarına bağladı. Epir despotluğundan kalan son kara toprağı olan Vonitza, 1479 yılında Avlonya Beylerbeyi olan Gedik Ahmet Paşa tarafından alındı. Türk gemileri, 17 Ağustos 1479’da Lefka’yı, 26 Ağustos’ta Kefalonya’yı ve 8 Eylül 1479’da Zakynthos adasını zapt ettiler. Osmanlılar Karlo’nun hükmettiği Etolia ve Akarnania bölgesine Karlo’nun ili manasında Karlıili adı ile sancağa dönüştürdüler ve merkezi Angelokastron olan bu sancağa Preveze, Ayo Mavra, Vonitza ve Kheromera’yı bağladılar.[55] Böylece Kıta Yunanistan’da Osmanlı egemenliğinin kurulması tamamlanmış oldu.

B. Mora’da Osmanlı Egemenliğinin Kurulması (1387-1461)

1204 yılındaki IV. Haçlı Seferi’yle Mora’daki Bizans varlığına son verilmiş ve Mora ve Atiki’de Latin prenslikleri kurulmuştu.[56] Tarihçiler tarafından Akhaya Prensliği olarak adlandırılan Mora’daki Latin varlığı 1430 yılına kadar sürecektir. Bizans, bu topraklara 1259 yılında yapılan Pelagonya (Manastır ya da Bitolya) Savaşı’ndan sonra Mistra ve civarı ile sınırlı olarak dönebilecektir. 1261’de İstanbul’un tekrar Bizans’ın eline geçmesinden sonra ise, Mora’daki gücü artacaktır. 1348 yılında da İmparator İoannes Kantakuzenos, oğlu Manuel Kantakuzenos’u Mora’ya göndererek burada Mora despotluğunu oluşturdu. Despotluğu 1384 yılına kadar Kantakuzenos ailesi yönetti. Ancak İstanbul’daki iç mücadeleyi kaybeden Kantakuzenos hanedanının başına Mora’da da aynı şey geldi. 1382 yılından itibaren Mora despotluğuna Paleologos hanedanına mensup kişiler atanmaya başladı.

Osmanlı Türklerinin Mora’ya davet eden I. Theodoros Paleologos’dur (1383-1407). Tıpkı Bizans’ın Orhan dönemindeki Osmanlı Türklerinden Bizans iç savaşında ve dış tehlikelere karşı yardım istemesi gibi Theodoros da iç rakiplerine ve Latin devletlerine karşı üstünlük sağlamak amacıyla Evrenos Bey’den yardım istemiştir.[57] Osmanlılardan aldığı bu yardım sayesinde Theodoros rakiplerine karşı üstünlük sağlamıştır.

1387 yılında gerçekleşen bu sefer, Osmanlı Türklerinin Mora’da görüldüğü ilk tarihtir. Kaynaklar bu seferle ilgili olarak herhangi bir yağma ya da fetih olayından bahsetmezler. Bununla birlikte ilk sefer Türklerin Mora’ya müdahale devrini açmıştır.[58]

Ancak daha sonra Mora’ya gerçekleştirilen Osmanlı seferleri amaç bakımından ilk seferden farklıdır. Çünkü 1393-94 kışında gerçekleştirilen Serez ya da Ferye toplantısından sonra Bizans İmparatoru Manuel ve Mora Despotu Theodoros Paleologos Osmanlı vassallığına son verip Türk karşıtı bir politika izlemeye başladı. Türklere karşı olarak Venedik’le 27 Mayıs 1394’te antlaşma imzaladı. Bununla da yetinmeyerek hem Osmanlılara hem de iç muhaliflerine karşı 10.000 Arnavudu aileleri ile birlikte Korintos Berzahına yerleştirdi. 25 Eylül 1394’te ölen kayınpederi Atina dukası Nerio Acciaiouli’nin mirasından da hak talep ederek Atina dukalığını işgal etti. Bunun üzerine Epir despotu Karlo Tocco bu durumu kabul etmeyerek Türklerden yardım talep etti. Evrenos Bey 1395 yılının başında Mora’ya girdi. Akhaya piskoposunun iş birliği ile 28 Şubat 1395 tarihinde Akova kalesini ele geçirdi.[59] Büyük ölçüde ganimet ele geçiren Evrenos Bey 17 Mayıs 1395 tarihinde meydana gelen Rovina Savaşı’na katılmak üzere Mora’dan hızlı bir şekilde ayrılır. Rovina’yı takip eden 25 Eylül 1396’daki Niğbolu Savaşı ile meşgul olan Osmanlı’nın Mora’da bıraktığı otorite boşluğundan yararlanan Theodoros iç rakiplerine karşı üstünlük sağlamaya çalışmıştır. Evrenos Bey ve Yakup Paşa 60000 asker ile birlikte Niğbolu Savaşı’ndan sonra 1397 ilkbaharında Mora’ya geldi, Germe surlarını yıktı, Argos’u ele geçirdi, şehir halkından tutsak edilen 3000 esir Anadolu’ya nakledildi.[60] Modon ve Koron’a kadar tüm Mora yağmalandı. 21 Haziran 1397’de tarihinde Leontarion yakınında yapılan savaşta Theodoros kuvvetleri yenilgiye uğratıldı.[61] Mora yağmalandıktan sonra Evrenos Bey daha önce olduğu gibi Tesalya’ya geri döndü.

Theodoros, kendi sahip olduğu güçlerle Osmanlıların Mora’ya akınlarını önleyemeyeceğini anladığından Korintos’u 1397 yılındaki Evrenos’un seferinden sonra Rodos şövalyelerine sattı. Ancak Theodoros’a yardım Rodos şövalyelerinden değil, 20 Temmuz 1402’de Ankara Savaşı’nda Bayazıt’ı, yenilgiye uğratan Timur’dan geldi. II. Murat’a kadar fetret ve I. Mehmet dönemlerinde Mora’ya Osmanlı akınları yapılmamıştır. I. Murat ve I. Bayazıt döneminde Mora’ya yapılan akınlardan Evrenos Bey sorumlu olmuştur. Yıldırım Bayazıt, Sperhios ırmağına kadar gelmiş olmasına rağmen Mora’ya geçmemiştir. Bu da Osmanlıların Mora’ya yönelik akınlarının fetih öncesi bölgenin beşeri ve ekonomik kaynaklarını tüketmeye yönelik olduğunu göstermektedir.

1423’ten sonra Mora’ya tekrar başlayan Osmanlı akınlarının başında Tesalya Uçbeyi Turhan Bey’i görüyoruz.[62] Mora’da ise 1407 yılında ölen I. Theodoros’un yerine Bizans İmparatoru Manuel’in on yaşındaki oğlu II. Theodoros despot olmuştur. Ancak yaşının küçüklüğünden dolayı Manuel Mart 1415’ten Mart 1416’ya kadar[63] Mora’da kalarak Germe Berzahını onarmıştır. Bu inşaat sırasında yerel idarecilere aşırı ölçülerde vergi ve angarya yüklenmiştir. Bu da Mora’da 1394 yılından beri varlığı bilinen Türk taraftarlarının güçlenmesine neden olmuştur.[64] Mayıs 1423 tarihinde Turhan Bey, Germe surlarının inşaatına harcanan bütün masraflara rağmen çok kolaylıkla geçti. Çünkü Türk askerlerini gören Rumlar, surları savunmayarak terk etmişlerdi. Bunun yanı sıra Karlo Tocco da Turhan Bey’e yardımcı olmuştu.[65]

1423-1430 yılları arasında Osmanlılar, Selanik’i kuşatmışlar ve Venedik’le çetin bir savaşa girişmişlerdir. Buna rağmen 1425 yılının Şubat ayının sonunda Mart ayının başlarında 25000 kişilik bir Türk birliği Mora’da görülmüştür.[66] 1428 yılından iktidardan çekilen II. Theodoros’un yerine Konstantinos Paleologos ve kardeşi Thomas geçti. Evlilik yoluyla ve Osmanlıların dikkatini Selanik’in kuşatmasına vermelerinden istifade ederek Mora’daki Akhaya prensliğini 1430’da ilhak ettiler.[67] Fakat Selanik’in 29 Mart 1430’da alınmasından sonra 1431 ilkbaharında Turhan Bey, o yıl vebanın görüldüğü Mora’ya akında bulundu.[68] Bundan sonra Konstantinos 1443 yılına kadar barışçıl bir politika izlemiştir. Ancak 1443 yılından sonra II. Murat’ın Macar Hunyadi ile mücadelesinden istifade ederek tekrar Türk karşıtı bir politika izlemeye başladı. 1423 yılında Turhan Bey tarafından yıkılan Germe surlarını 1444 ilkbaharından itibaren tekrar inşaya başladı. Bununla da yetinmeyerek Osmanlı Devleti’ne tabi olan Atina dukalığına saldırdı.[69] 1444 Varna Savaşı’ndan önce yeterince başarılı olmadığı için tutuklanan Turhan Bey[70] zaferden sonra serbest bırakıldı ve Mora’nın fethi olan eski vazifesine geri döndü.

1446 yılının başında II. Murat, yanına Turhan Bey’i alarak Mora’ya seferde bulundu. Kasım 1446’da Korintos önlerine geldi. 10 Aralık 1446 Germe surunu ele geçirdi. Kendisi Akhaya, Turhan Bey de Mistra’ya yöneldi.[71] Bu seferden o güne kadar hiçbir yerden alınılmadığı kadar esir[72] ve ganimet elde edildi. Konstantinos ve Thomas Osmanlı Devleti’ne yıllık haraç ödeyerek tekrar Osmanlı tabiyetini tanıdılar.

1443 yılında haklarını kardeşi Konstantinos’a bırakarak Mora’dan ayrılan II. Theodoros Temmuz 1448’de Silivri’de öldü.[73] 31 Ekim 1448 yılında da Bizans İmparatoru VII. Ioannes Paleologos öldü. Bunun üzerine Bizans imparatorunun halefi olarak Konstantinos 6 Ocak 1449’da Bizans imparatoru sıfatıyle Mistra’da taç giydi. 12 Mart 1449 yılında son Bizans imparatoru olarak İstanbul’a geldi. Mora Despotluğu kardeşleri Thomas ve Dimitrios arasında paylaştırıldı. Dimitrios ve Thomas 1449-1460 yılları arasında son Mora despotları oldular. Ancak iki kardeş arasındaki Antlaşmazlık çıktı ve Thomas, Dimitrios’a ait topraklara saldırdı. Bunun üzerine Sultan Murat’tan yardım talebinde bulunan Dimitrios’un yardımına Turhan Bey komutasındaki bir Osmanlı ordusu geldi ve Thomas kardeşi Dimitrios’la Antlaşmak zorunda kaldı.[74] 1449 seferi II. Murat döneminde Mora’ya yapılan son sefer oldu. 8 Şubat 1451 tarihinde ölen II. Murat’ın yerine II. Mehmet tahta geçti.

Turhan Bey oğulları Ömer ve Ahmet’le birlikte Ekim 1452’de İstanbul kuşatmasına gelebilecek yardımı önlemek amacı ile Mora’ya bir sefer daha düzenlediler. 24 Mayıs 1453’te İstanbul’un alınmasından sonra İstanbul’dan kaçan pek çok kişi kendilerine vatan olarak Paleologos hanedanının elinde kalan son toprak olan Mora yarımadasına gittiler. Ancak Mora’ya gelen İstanbullular Thomas ve Dimitrios Paleologos kardeşleri İtalya’ya kaçma planları yaparken buldular.[75] II. Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra kendisine haraç vermeyi kabul eden despotların hakimiyetlerini devam etme imkan tanıdı. Hatta 1453 yılında Mora’daki Arnavutlar tarafından despotlar aleyhinde çıkan isyanda Fatih Sultan Mehmet, Turhan Bey’in oğlu Ömer Bey komutasındaki Türk kuvvetlerini desptoların yardımına gönderdi. Ancak isyan bastırılamadı ve Turhan Bey 1454’te Mora’ya geldi, 10.000 tutsak alarak isyanı bastırdı. Arnavutlar, despotların hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar. Despotlar ise aldıkları yardım karşılığı Osmanlılara yıllık 12.000 altın ödemeye razı oldular. Bu seferin sonucunda II. Mehmed, kendisine başvurarak Mora’nın despotlarına değil de, sultana tabi olmak istediklerini beyan eden Sfanzis, Manuil Raoul, Sofianos, Dimitrios Laskaris, Diplovatatzis, Kavakis, Pagomenos, Frankopoulos, Sgouromales, Mavrapapas, Filantropineos gibi Mora yarımadasının yerel idareci ailelerinin isteklerini 24 Aralık 1454 tarihli bir fermanla kabul etti.[76]

Ancak sultan üç yıl beklemesine rağmen Mora’dan söz verilen haraç gelmemiştir. Bunun sonucunun ne olacağını Chalcocondyles, “Barışın geçerli olması için üç yıllık vergiyi istediler, amaç onların (despotlar) akılsızlıkları ve duyarsızlıkları[77] sonucunda Mora’ya saldırmaktı” cümlesi ile açıklar.[78]

Böyle de oldu ve 1458 yılında Fatih Sultan Mehmet, Mora’ya ilk seferini düzenledi. 1458 yılının ilkbaharında Edirne’den ayrıldı ve 15 Mayıs 1458 tarihinde Korintos önünde karargah kurdu. Bu seferde Fatih Sultan Mehmet’in aldığı yerlerde ilhaktan önce İslam’ın fıkıhını[79] uyguladığına şahit oluyoruz. Uygulamanın esası fethedilecek yerin halkının teslim olmaya (amana) davet edilmesi oluşturuyordu. Eğer şehri savunanlar teslim olmayı kabul ederse, can, mal ve dinleri ile yaşama hakları sultanın ve İslam hukukunun teminatı altına giriyordu. Ancak teslim olmaması durumunda direnenler katlediliyor, şehir halkı esir ediliyor ya da başka bölgelere sürgün gönderiliyordu. Fakat bu uygulamanın Mora’da çok kesin olmadığı anlaşılıyor. Gerçekten de hem Osmanlı kaynakları hem de Bizans kaynakları teslim olmayı kabul eden halkın canına dokunulmadığını, ancak İstanbul’a nakledildiklerini söylüyorlar.[80] Fıkhın teslim olan halkın sürgün edilmeyeceğine dair hükmüne aykırı olan bu uygulamanın Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldıktan sonra burayı megapol yapma politikasında aramak gerekir. Bu politikaya ters düşerek Sandomiri’de halkın teslim olmasına rağmen şehri talan etmesi ve birçok kişiyi öldürmesi üzerine Zaganos[81]’u “diğer şehirlerin teslim olmasını zorlaştırması nedeni ile II. Mehmet 1460’daki Mora’ya nihai seferinde görevden almıştır. Chalcocondyles’in eserinde geçen “Şehrin küçüklerini talan etmekte idiler. Büyüklerini ise seçerek teslim almakta idiler”[82] cümlesinden Osmanlıların fıkıhın bazı katı kurallarına göre değil, daha rasyonel hareket ettiklerini söyleyebiliriz. 1460 seferinde[83] bu yöntemi takip eden II. Mehmet 20 Mayıs’tan sonbahara kadar Venediklilerin elinde olan Modon, Koron, Navarin ve Salmenikon dışında Mora’nın tümünü fethetmeyi başarmıştır.[84] 1461 yılında yapılan tahrirle Osmanlı tımar sistemi Mora’da uygulanmış ve böyle Osmanlı egemenliği Mora’da ve Kıta Yunanistan’ında kurulmuş oldu.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, Trakya, Makedonya ve Yukarı Tesalya bölgeleri Evrenos Bey, Tesalya, Atiki ve Mora ise, Turhan Bey’in akınları ile beşeri ve ekonomik kaynakları tüketilmeye çalışılmış, bölge tanınmış ve Osmanlı taraftarı bir grup oluşturulmuştur. Sultanların komutasını yaptığı seferlerle bölge haraca bağlanmış ve daha sonra da fethedilmiştir. Tımar sistemi ile de Osmanlı egemenliği bu topraklarda kurulmuştur.

Dr. Levent KAYAPINAR

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 9 Sayfa: 187-195


Dipnotlar :

[1] Mora’da Venedike ait bazı toprakların ve Ege ile Akdeniz’deki Latin hakimiyeti altındaki bazı adaların alınması 1715 yılına kadar sürer. Ancak bu çalışma zaman olarak XIV. ve XV. yüzyıllarla, mekan olarak da bugünkü Yunanistan ana karası ile sınırlı olacaktır.
[2] P. P. Kalonaros, To Chonikon tou Moreos (Mora Kroniği) (yer ve yıl verilmemiş), s. 190-191/4553, 4554, 4555: Entanta hlqen sthn k0 errogeye touV TourkouV / sunhqeian liouVerrogeye eklectouV ki allouV pentekosiouV, / kai hlqau ki anatolikoi kan alleV duo ciliadeV s. 219/5253, 5254, 5255: Ot Tourkoi gar epezeyan, wV to ecousin sunhqeian / tou prigkipa eproskunhsau mikroi te kai megaloi,/aneu o Melik ki o Salik…
[3] Batı Anadolu Türk Beyliklerinin Yunanistan’daki faaliyetleri için bk.: M. H. Yinanç, Düsturname-i Enveri, İstanbul 1928; I. Melikoff-Sayar, Le Destan d’Umur Pacha, Paris 1954; E. A. Zachariadou, Romania and the Turks (c. 1300-1500), London 1985; H. İnalcık, “The Rise of the Turcoman Maritime Principalities in Anatolia, Byzantium and the Crusades” Byzantinische Forschungen, LX (1985) Amsterdam, s. 197-217; E. A. Zachariadou, “The Emirate of Karasi and that of the Ottomans: Two Rival States” The Ottoman Emirate (1300-1600), Rethymnon 1993, s. 225-236; K. Fleet, “Early Turkish Naval Activities” The Ottomans and the Sea. ed. by Kate Fleet, Oriente Moderno, XX (LXXXI) Roma 2001, s. 129-138.
[4] I. Melikoff-Sayar, Le Destan d’Umur Pacha, Paris 1954, s. 40-41.
[5] H. İnalcık, “The Ottoman Turks and the Crusades, 1329-1361” A History of the Crusades, c. VI, Wisconsin 1989 s. 228-230.
[6] M. Aktepe, “Osmanlıların Rumeli’de Fethettikleri Çimbi Kal’esi”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, c. 1/1-2 (1950), s. 283-306.
[7] I. Cantacuzeni, Historiarum, C. III, Bonn 1832, s. 278-279.
[8] K. Fledelius, “Byzantium and the West 1204-1296 a European Perspective”, Byzantium, İdentity, İmage, İnfluence, Major Papers, XIX İnternational Congress of Byzantine Studies University of Copenhagen, Copenhagen 1996, s. 373-389.
[9] G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 29.
[10] G. T. Dennis, The Reign of Manuel II Palaeologos in Thessalonica, 1382-1387, Roma 1960, s. 30-40.
[11] I. Cantacuzeni, Historiarum, c. III, Bon 1832, s. 328.
[12] N. Gregoras, Scriptorum Historiae Byzantinae, III, s. 564.
[13] G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 89-90.
[14] D. Nicol, A Bibliographical Dictionary of the Byzantine Empire, Londra 1991, s. 81.
[15] H. İnalcık, Edirne. Edirne’nin 600. Fethi Yıldönümü Armağan Kitabı, Ankara 1993, s. 159; P. Schreiner, Die Byzantinischen Kleinchroniken, Wien 1975, s. 560/72a-2.
[16] A. Laiou-Thomadakis, Peasant Society in the Late Byzantine Empire. A Social and Demographic Study, Princeton 1977.
[17] Mehmet Neşri, Kitab-ı Cihan-nüma yay. F. R. Unat ve M. A. Köymen, c. 1, Ankara 1995, s. 214-215.
[18] Lozan Konferansı’nda 1922/23 yıllarında Batı Trakya’nın nüfusu 161. 199 olarak veriliyor. Bunun 129. 120 Müslümanlardan, 33.910 Yunanlılardan ve kalanlarda Yahudi, Ermeni ve Bulgarlardan oluşuyordu. Bk. M. Kiel, “Observation on the History of Northern Greece During the Turkish Rule” Balkan Studies, C. 12 (1971), s. 418.
[19] E. H. Ayverdi, “Dimetoka’da Çelebi Sultan Mehmed Cami’i” Vakıflar Dergisi, c. III (1956) Ankara, s. 13-16.
[20] M. Kiel, “Two Little Known Monuments of Early and Classical Ottoman Architecture in Greek Thrace” Balkan Studies, C. 22 (1981) Selanik, s. 127-147.
[21] M. Kiel, “Observation on the History of Nothern Greece During the Turkish Rule”, Balkan Studies, c. 12 (1971), s. 415-429.
[22] G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 19-37.
[23] D. M. Nicol, The Last Centuries of Byzantium, 1261-1453, New York 1993, s. 254.
[24] G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 118-119.
[25] D. M. Nicol, The Despotate of Epiros 1267-1479, Cambridge 1984, s. 150-151.
[26] J. W. Barker, Manuel II Palaeologus (1391-1425), New Brunswick-Jersey 1969, s. 23.
[27] G. T. Dennis, The Reign of Manuel II Palaeologos in Thessalonica, 1382-1387, Roma 1960, s. 5-42.
[28] IV. Andronikos Silivri’yi bu bölgenin merkezi yaparak ölüm tarihi olan 1385’e kadar hüküm sürdü. Daha sonra oğlu VII. Ioannes 1399 yılına Silivri’de bölgeyi idare etti.
[29] G. T. Dennis, The Reign of Manuel II Palaeologos in Thessalonica, 1382-1387, Roma 1960, s. 44-50.
[30] G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 65; D. M. Nicol, The Despotate of Epiros 1267-1479, Cambridge 1984, s. 153.
[31] E. Zachariadou, “Early Ottoman Documents of the Prodromos Monastery (Serrez)”, Südost-Froschungen, XXVIII (1969), s. 1.
[32] V. Dimitriades, “Byzantine and Ottoman Tessaloniki”, Byzantinische Forschungen, XVI (1991), s. 266.
[33] G. T. Dennis, The Reign of Manuel II Palaeologos in Thessalonica, 1382-1387, Roma 1960, s. 106-108; G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 127.
[34] G. T. Dennis, The Reign of Manuel II Palaeologos in Thessalonica, 1382-1387, Roma 1960, s. 74-76.
[35] G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 156-157.
[36] P. Schreiner, Die Byzantinischen Kleinchroniken, c. 1, Wien 1975, s. 58/4, 63/3, 64/3, 72/4.
[37] D. M. Nicol, The Despotate of Epiros 1267-1479, Cambridge 1984, s. 160.
[38] G. T. Dennis, The Reign of Manuel II Palaeologos in Thessalonica, 1382-1387, Roma 1960, s. 105, 124.
[39] Bu cami Serez’de eski cami olarak bilindi. 1719 ve 1836 yıllarında çıkan iki yangında büyük zarar gördü. II. Mahmut tarafından restore edildi. Ancak I. Dünya Savaşı sırasında yıkıldı. Bk. M. Kiel, “Observation on the History of Northern Greece During the Turkish Rule”. Balkan Studies, c. 12 (1971), s. 430-432.
[40] Konu ile ilgili olarak bk. T. Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livası, Vakıflar-Mülkler-Mukataalar, İstanbul 1952, s. 221-225’de Vakfiyeler kısmına.
[41] P. Ş. Nasturel-N. Beldiceanu, “Les églises byzantines et la situation économique de Drama, Serrés et Zichna aux XlVe et XVe siècles”, Jahrbuch der Österreichischen Byzantinistik, 27 (1978), s. 270-274.
[42] G. C. Soulis, The Serbs and Byzantium During the Reign of Tsar Stephen Dusan (1331-1355) and his Successors, Washington 1984, s. 109-133.
[43] 1383-1387 yılları arasında I. Murat döneminde Tesaly bölgesinde alınan bazı bölgelere 1393 yılının sonundan itibaren Osmanlı akınlarının başlaması bu toprakların kısa süreli de olsa Osmanlıların elinden çıktığını düşündürmektedir.
[44] D. M. Nicol, Bizans’ın Son Yüzyılları (1261-1453), çev. Bilge Umar, İstanbul 1999, s. 324.
[45] V. Demetriades, “Problem of Lang-owning and Population in the Area of Gazi Evrenos Bey’s Wakf”, Balkan Studies, c. 22 (1981), s. 43.
[46] Yenişehir’in Osmanlı dönemindeki gelişmesi ve mimari eserleri için bk. Y. Halaçoğlu, “Teselya Yenişehir’i Ve Türk Eserleri Hakkında bir Araştırma,”, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, sayı 2-3 (1973-74), s. 89-100.
[47] İbn Kemal, Tevârih-i âl-i Osman, haz. Koji İmazawa, Ankara 2000, s. 218-231; Ömer Bey’in Tırhala’daki sancakbeyliği ve tasarruf ettiği dirlik için bk. Hicrî 859 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-ı Tırhala, neşr. M. Delilbaşı ve M. Arıkan, c. 1, Ankara 2001, s. 1-35 ve c. 2, vk. 1b-61b.
[48] 16. Asırda Yazılmış Grekçe Anonim Osmanlı Tarihi, haz. Ş. Baştav, Ankara 1973, s. 98.
[49] Bizans’ın XV. yüzyıldaki sınırları için bk. A. Vacalopoulos, “Les limites de l’Empire byzantin depuis la fin du XIVe siècle jusqu’à sa chute (1453)”, Byzantinische Zeitschrift, 1962, s. 56-65.
[50] G. T. Dennis, “1403 Tarihli Bizans-Türk Antlaşması”, çev. M. Delilbaşı, A. Ü. Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Dergisi, c. XXIX/1-4 (1979), s. 160-161.
[51] Selanik şehrinin kuşatılması ve alınması için bk. M. Delilbaşı, “Selanik’in Venedik İdaresine Geçmesi ve Osmanlı-Venedik Savaşı (1423-1430)”, Belleten XL/160 (1976), s. 573-588; “Selanik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliğinin Kurulması”, Belleten, LI/199 (1987), s. 75-106; Johannis Anagnostis, “Selanik (Thessaloniki)’in Son Zaptı Hakkında Bir Tarih”, Ankara 1989; Selanik’in Bizans ve Osmanlıdaki durumu hakkında bk. V. Dimitriades, “Byzantine and Ottoman Thessaloniki”, Byzantinische Forschungen, c. XVI (1991), s. 265-273.
[52] D. M. Nicol, The Despotate of Epiros 1267-1479, Cambridge 1984, s. 199.
[53] F. Thiriet, Régestes des délibérations du sénat de Venise concernant la Romanie, Paris-la Haye, c. II, s. 275/2201; D. M. Nicol, The Despotate of Epiros 1267-1479, Cambridge 1984, s. 201.
[54] Bu namelerin Yunanca metin ile Türkçe çevirileri ve uygulanan fetih metodu için bk. M. Delilbaşı, “Selanik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliğinin Kurulması”, Belleten, LI/199 (1987), s. 75-106.
[55] D. M. Nicol, The Despotate of Epiros 1267-1479, Cambridge 1984, s. 203-214.
[56] Mora’daki Latin presnlikler hakkında ayrıntılı bilgi için bk. J. Longnon, “The Frankish States in Greece, 1204-1311”, A History of the Crusades, ed. K. M. Setton, c. II, Philadelphia 1962, s. 235-276.
[57] P. Schreiner, Die Byzantischen Kleinchroniken, c. I, Viyana 1975, s. 244, 33/14: “6896 yılında (1387) Vranezis (Evrenos) despotun isteği ile Mora’ya geldi ve gitti.” Osmanlı birliklerinin Mora’ya neden davet edildiğini açıklayan bir kitabe bulunmaktaydı. Bu kitabe şu anda mevcut değildir. Ancak Fourmont adlı bir rahip tarafından 1730 yılında bir örneği çıkartılan bu kitabenin Fransa’daki Notre Dame müzesinde bir sureti muhafaza edilmektedir. Bu kitabe için bk. G. Millet, “inscriptions byzantines de Mistra”, Bulletin de Correspondance hellénique, c. 23 (Paris 1899), s. 97-156.
[58] Max Silberschmidt, Venedik Menbalarına Nazaran Türk imparatorluğu’nun Zuhuru Zamanında Şark Meselesi, çev. Köprülüzade Ahmet Cemal, İstanbul. A. Zakythinos, Le Despotat grec de Morée, c. 1, Paris 1932, s. 139-141.
[59] R. J. Lonertz, “Pour l’histoire du Péloponnèse au XIV siècle (1382-1404)”, Etudes byzantines, c. 1 (1944), s. 186; P. Schreiner, Die Byzantischen Kleinchroniken, c. I, Viyana 1975, s. 244, 292, 321.
[60] N. Nicoloudis, Laonikos Chalkokondyles. A Translation and Commentary of the “Demonstraions of Histories”, Books I-III, King College, London 1992 basılmamış doktora tezi, s. 228-230; L. Chalcocondyle, Historiarum Demonstrationes, neş. E. Darko, c. I, Budapestini 1922, s. 90-93.
[61] P. Schreiner, Die Byzantischen Kleinchroniken, c. I, Viyana 1975, s. 32/30, 33/19, 35/15, 36/10, 42/2, 33/20.
[62] Turhan Bey’in Mora’nın fethi için görevlendilmesi için bk. Hoca Saadettin, Tacü’t-tevarih, c. I, İstanbul 1279, s. 389: “Nice müddet-i hudud-ı mezburede sahib-i ilm ve serhad ümerasına piş-i kadem olub Germe hisarının tarik-i teshirine vakıf ve müdahil ve mesalikine kema-yenbagi arif idi. Tafsil-i ahvali mumaileyhden istilam buyurduktan sonra hilat-ı fahire …”
[63] J. W. Barker, “On the Chronology of the Activities of Manuel II Palaelogus in the Peloponnesus in 1415”, Byzantinische Zeitscrift, c. 55 (1962), s. 39-55.
[64] N. Necipoğlu, Byzantium Between the Ottomans and the Latins: A Study of Political Attitudes in the Late Palaiologan Period, 1370-1460, Harvard Üniversitesi basılmamış doktora tezi, 1990, s. 450-451.
[65] D. A. Zakythinos, Le Despotat grec de Moree, c. 1, Paris 1932, s. 196-198.
[66] K. M. Setton, The Papacy and the Levant (1204-1571), c. II, Philadelphia 1978, s. 17.
[67] P. Topping, “The Morea, 1364-1460”, A History of the Crusades, ed. K. M. Setton, c. III, Wisconsin 1975, s. 165.
[68] G. Sphrantzes, Memorii 1401-1477, neş. V. Grecu, Bükreş 1966, s. 300.
[69] L. Chalcocondyle, Historiarum Demonstrationes, neş. E. Darko, c. I, Budapestini 1922, s. 91-92.
[70] H. İnalcık, “II. Murad”, İslam Ansiklopedisi, s. 611.
[71] L. Chalcocondyle, Historiarum A. N. Kurat, “Bizans’ın Son ve Osmanlıların İlk Tarihçileri, Türklerin 1446’da Mora’yı haraca bağlamalarına ait Bizans ve Osmanlı-Türk Kaynaklarında Verilen Malumatın Mukayesesi”, Türkiyat Mecmuası, 3 (1935), s. 185-206.
[72] Dukas, Bizans Tarihi, çev. V. Mirmiroğlu, İstanbul 1956, s. 136; Alî, Kühnü’l-ahbâr, C. V, İstanbul 1277, s. 216-17.
[73] G. Sphrantzes, Memorii 1401-1477, neş. V. Grecu, Bükreş 1966, s. 344.
[74] L. Chalcocondyle, Historiarum Demonstrationes, neş. E. Darko, c. I, Budapestini 1922, s. 140-145.
[75] N. Necipoğlu, Byzantium Between the Ottomans and the Latins: A Study of Political Attitudes in the Late Palaiologan Period, 1370-1460, Harvard Üniversitesi basılmamış doktora tezi, 1990, s. 392.
[76] F. Miklosich-J. Müller, Acta et Diplomata graece medii aevi sacra et profana, c. III, s. 90; D. A. Zakythinos, Le despotat grec de Moree, c. I, Paris 1932, s. 250; Vl. Mirmiroğlu, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin Devrine Ait Tarihi Vesikalar, İstanbul 1945, s. 43-44.
[77] Kritovulos, Mora despotlarının haracı toplamış oldukları halde kendileri için harcayıp israf ettiklerini ve sözlerini yerine getirmediklerini söyler. Bk. Critobul, Din Domnia Lui Mahomed al II-Lea anii 1451-1467, ed. V. Grecu, Bukreş 1963, s. 215.
[78] L. Chalcocandyle, Historiarum Demonstrationes, neş. E. Darko, c. II, Budapestini 1922, s. 202.
[79] İslam hukuku hakkında daha fazla bilgi için bk. M. Khadduri-H. J. Liebesny, Law in the Middle East, Washington 1955. Fıkhın bu kuralının II. Murat döneminde Yunanistan’daki uygulamaları için bk. M. Delilbaşı, “Selanik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliğinin Kurulması”, Belleten, C. LI/199 (1987), s. 75-106.
[80] İbn Kemal, Tevarih-i Al-i Osman, VII. Defter, haz. Ş. Turan, Ankara 1957, s. 159-161; L. Chalcocandyle, Historiarum Demonstrationes, neş. E. Darko, c. II, Budapestini 1922, s. 230.
[81] Zagonos hakkında bk. A. Savvides, “Notes on Zaghanos Pasha’s Career”, Journal of Oriental and African Studies, c. X, (1999) s. 144-147.
[82] L. Chalcocandyle, Historiarum Demonstrationes, neş. E. Darko, c. II, Budapestini 1922, s. 234.
[83] Tursun Bey, Tarih-i Ebü’l-Feth, haz. M. Tulum, İstanbul 1977, s. 103-104; Tursun Beg, The History of Mehmed the Conqueror, yay. H. İncalcık-R. Murphey, Chicago 1978, s. 44/85b-86b.
[84] Fatih Sultan Mehmet’in Mora’ya yaptığı iki sefer hakkında Batı kaynakları esas alınarak yapılan bir çalışma için bk. K. M. Setton, The Papacy and the Levant (1204-1571), C. II, Philadelphia 1978, s. 196, 230.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.