Türklük bilimi göstermiştir ki, Türkler yeryüzünde zengin kültüre sahip milletlerden biridir. Türklerin geniş bir coğrafyaya yayılan geçmişleri vardır. Tarihi süreç içerisinde de bu birikim Türk kültürünü derinleştirmiştir ve Türkleri diğer milletler arasında ayrıcalıklı bir konuma yükseltmiştir. Kültür zenginliğimizi ortaya koymak, hem Türk milletine ışık tutacak hem de milli birlik ve beraberliğimizi canlandıracaktır. Unutulmamalı ki, kültür bağlarımızın, milletimizi güçlü kılan, vasıfları ile tüm olumsuzluklara ve ayrışmalara karşı koyacak güçte olup, milli kültürümüz milletimizin birlik ve beraberliğini perçinleyen unsurlardan biridir.
Kültürel bilincimizi canlı tutacak çalışmaların yoğunlaşması, şüphesiz milletimizi daha güçlü hale getirecektir. Bu amaçla her alanda, milli kültür ve tarihi değerlerimize sahip çıkarak milli ve manevi değerlerimize değer katmış, ilim ve bilim adamlarımızın bu birikimlerini değerlendirerek yeni nesillere hatırlatıp ve tanıtılmasıyla mümkün olacaktır
Türk milleti, dünya tarihine damgasını vurmuş büyük bir millettir. Bu şüphe götürmez bir gerçektir. Milletimiz, beş kıtada tarihte iz bırakan güçlü devletler ve medeniyetler kurmuş; uçsuz bucaksız topraklarda dinleri, dilleri, ırkları farklı millet ve toplulukları asırlarca adalet ve hoşgörüyle yönetmiş; bu yerlere medeniyet götürmüş, diğer milletlere pek çok yönden örnek olmuştur.
Türk tarihi incelendiğinde görülecektir ki, Türk kültürü kendi cevherinden yoğrulmuş kıymetli çalışmalar ve eserler oraya koymuş, çok kıymetli ilim ve bilim insanı yetiştirmiştir. Bu değerli insanlardan biri de Divanu Lugati’t-Türk’ün yazarı olan Kaşgarlı Mahmud’dur.
Hayatı
Kitabu Divanı Lügati’t-Türk’ün yazarı, büyük Türk bilgini Kaşgarlı Mahmud’un ne zaman, nerede doğduğu konusunda elimizde kesin bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda birçok eserde, sayısız ayrı tarih ortaya atılmıştır. Son zamanlarda Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı’nın ve Uygurlu bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar; 1008 yılında Kaşgar şehri yakınlarındaki Opal’da doğduğunu 1105 yılında, 97 yaşında Opal’da öldüğünü yazmaktadır.
Uygurlar, Kaşgarlı Mahmud’un Opal’da bulunan mezarı üzerine büyük bir türbe yaptırmışlardır.
Bugün Çin hâkimiyeti altında bulunan Doğu Türkistan’daki Kaşgar şehrinden babasının öldürülmesi üzerine ailesi Kaşgar’dan göçtü. Kaşgarlı’nın babası Karahanlı şehzadelerinden “Barsgan’lı Hüseyin bin Muhammed”’dir.
Kaşgarlı Mahmud’un kendisi hakkında verdiği malumattan ve ortaya koyduğu eserden onun çok iyi bir tahsil görmüş olduğunu, Türkçe’nin lehçe ve şiveleri yanında Arapça ve Farsçayı da mükemmel bir şekilde bildiğini anlıyoruz. Divan’da kendisinden söz ederken “Ben onların en uz dillisi, en açık anlatanı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğum halde onların şartlarını, çöllerini baştanbaşa dolaştım. Türk, Türkmen, Çiğil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini kafiyelerini belleyerek faydalandım; öyle ki, bende onlardan her boyun dili, en iyi yolda yerleşmiştir. Ben onları en iyi surette sıralamış, en iyi düzenle düzenlemişimdir.
Eserini hazırlarken Tarım, İli, Çuv ve Sir Derya havzalarındaki Türk coğrafyasını bizzat gördü; Argu, Çiğil, Kençek, Kıpçak, Oğuz, Türkmen, Uygur ve Yağmalar’ın konuştuğu dilleri öğrendi; Argu, Bulgar, Hakanlı, Kençek, Oğuz ve Uygur coğrafyasını, kültür ve medeniyetini, siyasi ve iktisadi çehresini, içtimaiyat, iktisat ve hukuk uygulamalarını inceledi; böylece, Türk dünyasının sözcük dağarcığı, dilbilgisi, kişi, boy ve yer adları, örf-adet ve yaşayışları, halk bilimi ve edebiyatı, akrabalık, evlenme, bağcılık ve bahçıvanlık uygulamaları, hayvan adları, yetiştiriciliği, beslenme, mutfak, yemekler, bitki, tabiat, dokuma ve bezeme, ev eşyası ve giyim kuşam kültürü üzerine zengin bilgi sahibi oldu.
25 Ocak 1072 yılında “Divanu Lugati’t-Türk”’ü yazmaya başladı. 10 Şubat 1074 yılında Bağdat’ta bitirdi. 1077 yılında eserini Abbasi Halifesi Muhammed oğlu Ebu’l-Kasım Abdullah Muktedi Kaim bi Emri’llah (1075-1094)’a sundu.
Bana sonsuz bir ün ve bitmez tükenmez bir azık olsun diye şu kitabıma-Tanrıya sığınarak – “Divanu Lugati’t – Türki (Türk Dilleri Kamusu) adını vererek yazdım”,[1] diyen Kaşgarlı’nın bu açıklamalarından, onun bütün Türk illerini, obalarını ve bozkırlarını birer birer dolaştığı, Türk diline ve kültürüne ait bulduğu her şeyi eserine kaydettiği anlaşılmaktadır.
“Kaşgarlı Mahmud” adı zikredildiğinde ilk akla gelen şey onun Türkçülüğü milliyetçiliğidir. Kaşgarlı’nın, Arapçanın bütün İslam dünyasında bilim ve kültür dili olarak hâkim olduğu bir çağda yazdığı ve 1074’te Bağdat’ta devrin halifesi Ebü’l-Kasım Abdullah’a sunduğu Türklüğün temel kitabı olan bu eserini niçin ve nasıl yazdığını anlamak için onun kendi açıklamalarına bakmak yeterli olacaktır.
Kaşgarlı eserine, Tanrı’nın, dünyayı yönetme görevini Türk milletine verdiğini, bu nedenle de Türk dilinin herkes tarafından öğrenilmesinin gerekli hatta zorunlu olduğunu vurgulayarak başlar; ”İmdi bundan sonra Muhammed oğlu Hüseyn, Hüseyn oğlu Mahmud der ki: Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu ve onların milkleri üzerinde göklerin bütün teğrelerini[2] döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verdi; onları yeryüzüne ilbay kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı; dünya nimetlerinin idare yularını onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendirdi. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin ayak takımının şerrinden korudu. Okları dokunmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, bu adamların tuttuğu yolu tutmak oldu. Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleri ile konuşmaktan başka yol yoktur”[3].
Türk kelimesini açıklarken “Türk, Tanrı yarlığayası Nuh’un oğlunun adıdır. Bu Tanrı’nın Nuh oğlu Türk’ün oğullarına verdiği[4] bir addır”[5], diyen Kaşgarlı, açıklamalarının devamında, Kaşgarlı halef oğlu İmam Şeyh Hüseyin’in kendisine söylediği şu hadise yer verir: “Yüce Tanrı, “Benim bir ordum vardır, ona Türk adını verdim, onları doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri, o ulusun üzerine musallat kılarım” diyor[6]. İşte bu, Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü Tanrı onlara ad vermeği kendi üzerine almıştır; onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerinde yerleştirmiş ve onlara “Kendi Ordum” demiştir. Bununla beraber Türklerde güzellik, sevimlilik, tatlılık, edep, büyükleri ağırlamak, sözünü yerine getirmek, sadelik, öğünmemek, yiğitlik, mertlik gibi öğülmeye değer sayısız iyilikler görülmektedir.[7]
Kaşgarlı, Türklerin XI. yüzyıldaki gücünü ortaya koyan bu açıklamalarla yetinmez ve Türk dilinin mutlaka öğrenilmesi gereken bir dil olduğu şeklindeki görüşünü İslami bir temele oturtarak şu hadisle destekler; “And içerek söylüyorum, ben Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki, yalvacımız (Peygamberimiz S.A.V) kıyamet belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada “Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır”, buyurmuştur. Bu söz (hadis) doğru ise sorgusu kendilerinin üzerine olsun, Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vacib) bir iş olur; yok bu söz doğru değilse akıl da bunu emreder”[8] .
Bu açıklamalardan eserin yazılış gayesinin diğer milletlere özelliklede Araplara Türkçeyi öğretmek olduğu rahatça anlaşılmakta, Kaşgarlı, “Türk dili ile Arap dilinin at başı beraber yürüdüklerinin” bilinmesini istemektedir.
Divanu Lugati’t Türk, Türk dilinin ilk ürünü değildir. Daha Orhun Yazıtları çağında, VI-VIII. yüzyıllarda Türk dili, tarih yazılıp okutulacak kadar işlenmiş, düzenli ve seviyeli bir dil niteliği taşıyordu. Kaşgarlı ile ülküdaşı Yusuf Has Hacip, ancak bu dil akımının yeni örneklerini tanıtmayı, İslam kültür çevrelerine sokmayı başarmış oluyorlardı. Üstelik “Divan” kendisinden önceki eski Türk dil ve kültür geleneklerine sımsıkı bağlı kalmıştır. Böyle olmasaydı, Türk dili çağın güçlü dilleri sayılan Arapça, Farsça ve Soğdak dilleri gibi devir açan diller yanında sönük ve ikinci planda bir dil durumuna düşürülmüş olurdu. Oysa Kaşgarlı buna karşı, Türk dilinin egemenliğine inanmış bilinçli bir aydın olarak Arap dünyası içinde mücadeleye atılmış, “Türklerin uzun süren bir saltanatları vardır” diyen Peygamber sözünden yararlanarak, Türk’ü dili ve kültürüyle Arap dünyasına sokmakta ve bu yeni ortamda tanıtmakta etkili olmuştur[9].
Türkçe’nin Gücü Divanu Lugati’t-Türk’ün Özellikleri
O, Türk dilinin gücünü, olgunluğunu topladığı türlü halk edebiyatı ürünlerinde ve tümüyle halk edebiyatında bulmuştur. Kaşgarlı’nın “Divan”ı bu yönden, günümüzden dokuz yüzyıl önce dialektoloji alanında eşine rastlanmayan dünyanın tek eseridir[10].
Kaşgarlı’nın bu eseri “Batı bilginlerinin de belirttikleri gibi, Türk dil ve kültürünün bir hazinesi olmuştur”. Buna göre de Divan tam anlamıyla, bütün Türk hayatını, ince noktalarına kadar ele almaya çalışmış sayılır. Eserin içine aldığı malzeme bolluğu ve çeşitliliği yazarın bilgi alanının genişliğini göstermektedir. Buna bakarak Kaşgarlı’ya, hiçbir övgüye yer vermeden dokuz yüzyıllık bir Türk filoloji ve leksikoloji okulunun kurucusu ve yaşatıcısı olarak bakabiliriz[11].
“Divan”, içine zengin dil malzemesi ve serpinti halindeki gramer kuralları yanı sıra o günkü Türk toplumunun bütün kültür malzemesini içermektedir. Halk arasında yaşayan asılsız inançlardan dinsel kanılara, Türk boylarının bozkır edebiyatı örneklerine, atasözlerine, deyimlerine, destanlarına, ağıtlarına, av töreni türkülerine, hikmet ve vecizelere değin her çeşit örneğe yer verilmiştir. Bunun dışında ayrıca o günün Türk dünyası hakkında fikir verebilmek amacıyla esere bir harita eklenmiştir. Türk boyları ve lehçeleri sınıflandırılarak her birinin yeri yurdu gösterilmiştir. Boylardan ve oturdukları yerlerden söz edilirken onların toponomistik durumları ve yayılımları da unutulmamıştır. En ince ayrıntıların bile üzerinde duran “Divan”, iç zenginliği ve dolgunluğu yönünden, dünya edebiyatında eşine rastlanmayan bir eserdir.
1 Ağustos 1266 tarihinde Divanu Lugait’t-Türk’ün eldeki tek yazma nüshasının istinsahı, yazılışından 192 yıl sonra, Ebubekir oğlu Muhammed tarafından Şam’da tamamlanmıştır.
Kaşgarlı’nın, Divanu Lugati’t Türk’te, Araplar için yazdığını bildirdiği ama henüz bulunamayan “Kitabu Cevahirü’n Nahv fi Lugati’t Türki” adlı bir eseri daha vardır.
Bütün bu açıklamalar gösteriyor ki, Kaşgarlı sadece bir dilci-sözlükçü değildir. Onun ilk ve en öne çıkan kimliği filologluğu olsa da, Kaşgarlı, aynı zamanda Türk etnografı, etnoloğu, onomastikçisi, halkbilimcisi kimlikleriyle de bir ilk olmuş ve bu alanlara da çok önemli katkıda bulunmuştur. Bu eserin en önemli özelliklerinden birisi de Kaşgarlı’nın bütün bu bilgileri bizzat Türk halkının kendisinden alması, Kur’an ve Hadis dışında hiçbir yazılı kaynaktan aktarmamış olmasıdır. Kaşgarlı, kitabın sonuna eklediği Türk dünyası haritası ile de yine bir ilki başarmış, önemli bir hizmette bulunmuştur.
Dilbilimcilerimiz Divan’ı değerlendirirken onun sıradan bir sözlük olmadığını vurgulamadan geçmezler; “Divanu Lugati’t Türk sıradan bir sözlük değildir. Çünkü o, yazarının üstün şahsiyeti ve birçok alandaki geniş bilgisi dolayısıyla, XI. yüzyıl Türk kültür tarihini pek çok yönleri ile aydınlatabilen bir kaynak eser vasfı kazanmıştır”.
Kaşgarlı Mahmud’un, XI. yüzyıl Türk dünyasına yayılmış bütün Türk boylarının yaşadıkları bölgelerden, oturdukları büyüklü küçüklü yerleşim merkezlerinden, buraları bizzat dolaşarak malzeme toplamış olması; Karahanlı yazı dilindeki sözleri verirken, onları öteki Türk lehçe ve ağızlarından topladığı örneklerle karşılaştırması, gerekli yerlerde bunlar için ses bilgisi ve gramer açıklamaları yapmış olması, onun eserini, modern dilcilik metodlarına göre hazırlanmış ansiklopedik bir sözlük; geniş çapta karşılaştırmalı bir gramer durumuna getirmiştir. Elimizde, Türkçe’nin eski devirlerini ele alan bu vasıfta, bu genişlik ve derinlikte başka bir eser bulunmadığından, Divanu Lugati’t-Türk, Türk lehçe ve ağızları için değer biçilmez bir kaynak durumuna girmiştir[12].
1313 yılında Ebu Hayyan (ö. 1344), Kitabu-İdrak li Lisani’l Etrak’te, 1363 Kaşgarlı Muhammed oğlu Âlim, Tacu’s-Sadat ve Unvanu’s Siyadat’ta 1446 Ayntablı Ahmed oğlu Bedreddin Mahmud el-‘Aynı (ö. 1451), el-İkdu ‘l-Cuman fi Tarihi Ehli’z-Zaman’ın ikinci cildinde 1650 Katib Çelebi (ö. 1657), Keşfu ‘z-Zunun’unda Divanu Lugati’t-Türk’ten bahsetmişlerdir.
Türkistan Yetiştiği Çevre
Türk kelimesinin Farsça “istan” ekiyle birleşmesinden hâsıl olan ve “Türklerin Ülkesi” manasını ifade eden bu kelimenin delalet ettiği coğrafi mefhum bakımından, hududunun ve şümulünün tayini meselesi bugün bilhassa Rus neşriyatında pek fazla suiistimallere uğramaktadır[13]. Türkistan’ın hududu bugün güneyde Kunlun, Hindikuş, Firuzkuh, Barabamis, Hezarmescid, Allahuekber, Küpet Dağı, Esterabad kuzeyindeki Kürgan nehri, Batıda Hazar Denizi, Bukey çölü ve Yayık nehri, Kuzeyde Ural Dağlarının Güneyinden, Aral-İrtiş su ayrımı çizgisinin kuzey yamaçları ve Altay Dağının güney yamaçları; doğuda Moğol Altay’ında “Burcun Göl” ’de 93 derece boylam, 46, 50 derce enlemden Doğu Tiyanşan’da 43-95 derce de “Karlık-tav“ dağlarından “Bulungur” a ve oradan da güney batıya yönelerek Kuruk Dağ ve Üstün Dağ üzerinden Küyenlun (Karangi Dağ)’ın Prjivalski’ye nispet edilen “Arka Dağ” hududuna, yani kırk-doksan yedi boylam ve enleminden 36-89 boylam ve enlem dereceleri arasındaki sahadır. Bu geniş ülkenin Afgan Türkistan’ı hariç olmak üzere takribi yüzölçümü 5.308.000 km’dir[14].
Türkistan, çok zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Asıl maden zenginlikleri, Urallar, Kazakistan, Tanrı dağları, Altaylar ve Yakutistan’da toplanmıştır. Bütün bu sahalar hemen her cins maden bakımından çok zengindir[15].
Türkistan, kapsadığı alan ve içinde bulunduğu stratejik konumu nedeniyle büyük güçlerin hâkimiyet kavgası ve büyük oyunların sahnelendiği merkez konumuna sahip olmuştur.
Karahanlılar Devleti
Kuruluş dönemi ile ilgili çok fazla bilgi bulunmayan Karahanlılar Devleti, Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından oluşmuştur. Devlet, 840 yılında Uygur Devleti’nin, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuştur. 893 yılında Kaşgar devletinin başkenti olmuştur.
Bilge Hüsamettin Han’dan sonra devleti oğulları, Bazır Arslan Han ve Oğulçak Kadir Han yönetmişlerdir. Devlet 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahanlı devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Balasagun ve Taraz merkezli iki ana idari bölgeye ayrılan devlette; Bazır Arslan Han, Balasagun’da Büyük Kağan olarak ve Oğulçak Kadir Han Taraz’da ortak Kağan olarak yönetimi paylaşmışlardır.
Yüzyılın sonuna doğru Oğulçak Kadir Han’ın yeğeni Satuk’un (Satuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları Samani sığınmacılarının etkisi ile İslam’ı kabulünden sonra Abdülkerim adını alan Satuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samaniler’den de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir.
İslamiyet’i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti’nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir. Karahanlı Devleti ilk Müslüman Türk Devleti olmuştur. Halife Nasr Bin Ali döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır. Samanoğulları ile çatışma halinde olan Karahanlılar, Gaznelileri destekleyerek Samanoğulları Devleti’ni yıkmıştır. Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir.
Batı Karahanlı Devleti; 1042-1212 yılları arasında hüküm sürmüş ve ilk başkenti Özkent olan devlet 1212 yılında Harzemşahlar tarafından yıkılmıştır[16].
Satuk Buğra Han
Bilge Hüsamettin Han’dan sonra, 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Balasagun ve Taraz merkezli iki ana idari bölgeye ayrılan Karahanlı devletinde; Bazır Arslan Han, Balasagun’da Büyük Kağan olarak ve Oğulçak Kadir Han Taraz’da Ortak Kağan olarak yönetimi paylaşmışlardı.
Yüzyılın sonlarına doğru, Oğulcak Kadir Han’ın yeğeni Satuk’un (Satuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları samani sığınmacıların etkisi ile İslami kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. İslam’ı kabulünden sonra Abdülkerim adını alan Satuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu samanilerden de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir.
İslamiyet’i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti’nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiş ve böylece İlk Müslüman Türk devleti olmuştur.
Karahanlılar, Kaşgarlı Mahmud “Bir Türkistan Efsanesi”
Karahanlı Hakanı Yağan Tekin, 18 aylık kısa Hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmud’un babası Hüseyin Emir Tekin’e devretmek istemişti. Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış davullar dövülmüştü. Ziyafet sırasında Yağan Tekin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemişti. Kaşgarlı Mahmud’un babası da zehirlenenler arasındaydı. Kaşgarlı Mahmud, bu tuzaktan kendini kurtararak Batı Karahanlı devleti topraklarından kaçmıştı. İbrahim Han’ın adamları her yerde onu aradıklarından o da kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kaldı. Kaşgarlı Mahmud’un bütün Türk boylarında ve obalarında kırk yıl süren bu kaçışı onun ölümsüz eseri Divanu Lugati’t-Türk’ü yazma sebebi oldu[17].
Yusuf Has Hacib
Yusuf has Hacib, Kaşgarlı Mahmud’un hem ülküdaşı hemde asırdaşı olarak 1017 yılında Karahanlı Devleti’nin Balasagun şehrinde dünyaya geldi. İyi bir eğitim gördü, temel eğitimini Balasagun’da aldı. Kendisine önceden Balasagunlu Yusuf deniliyordu, sonra Has Hacib adı verildi. Çağının geçerli bilimlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça’da öğrendi.
Karahanlı devlet hükümdarı Ulu Kara Bugra Han’a, Kutadgu Bilig adlı eseri 18 aylık bir çalışma sonunda 1070 yılında sundu. Bu kitabı okuyan Ulu Kara Buğra Han kendisine “Ulu Has Hacib” unvanı ve Kaşgar’da vezir yardımcısı olarak görev verdi. Bundan dolayı Yusuf Has Hacib denmiştir.
Bir siyasetname ve bir nasihatname olarak nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, 6645 beyitlik bir eserdir. Türk edebiyatındaki ilk siyasetname ve mesnevi nazım şeklinin ilk kullanıldığı eserdir de.
Kutadgu Bilig, Allaha hamd, Peygamber’e ve dört halifeye selat u selam ile başlar. Yusuf Has Hacib’in ve içinde yetiştiği çevrenin ilmi ve felsefi birikimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Bu eserde devlet ve toplum anlayışı çok iyi verilmekte ve bilimin ve bilginlerin değeri anlatılmakta, bilim, güvenilir bir rehber olarak düşünülmektedir.
Yusuf Has Hacib, 60 yaşında, 1077 yılında Kaşgar’da vefat etti. Türbesi Kaşgar kentinde bulunmaktadır.
Kitabu Divanı Lugati’t-Türk
Eser, Kaşgarlı Mahmud tarafından 25 Ocak 1072’de yazılmağa başlanmış, bir kez yazılıp bitirildikten sonra, eklemeler yapılarak dört defa düzeltilip yeniden yazılmış ve 10 Şubat 1074 pazartesi günü Bağdat’ta bitirilmiştir.
Divanu Lugati’t-Türk’ü dönemin halifesine, Alp Arslan’ın güveyisi Muhammed oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah Muktedi Kaim bi Emri ‘llah (1075-1094), 1077’de sunmuştur.
Türkçe madde başlı Arapça bir sözlüktür. Hakanlı Türkçesinin sözcüklerinden oluşmuş ve Araplara Türk dilini tanıtmak amacı ile yazılmıştır.
Divanu Lügati’t-Türk’te başlıca iki edebi ağız göze çarpar. Biri bugün hala Kaşgar ve dolaylarında kullanılan Doğu (Hakanlı) Türkçesi, öteki de geniş bir edebiyat vücuda getiren Batı (Oğuz) Türkçesidir.
Divanu Lugati’t-Türk’ün Kaynakları
Divanu Lugati’t-Türk yazılırken dönemin yazılı kaynaklarından geniş çapta bir yararlanma söz konusu olmasa da, Kur’an’dan, hadislerden, Arapça kimi şiir ve atasözlerinden alıntılar göze çarpmaktadır.
Yirmi dört yerde Kur’an’dan tanık getirmiş, üç yerde hadis kullanmıştır. On dört yerde Arap atasözü kullanmış, ayrıca Arap edebiyatı şairleri Tarafa (ö.564); İmru ‘l Kays (ö.565); Macnun (Mulavvah oğlu Kays) (ö.690-700); Erkam oğlu İbla ‘(ö.?); Zü ‘r-Rumma (ö.735)’dan dan on dört alıntı yapmıştır.
Ahmed oğlu Halil (718-791)’in Kitabu ‘l-‘Ayn’ını ve Ebu’d-Dünya oğlu (ö.894)’nun Kitabu Ahiri ‘z-Zaman’ını biliyordu. Eserini yazarken Sa’alibi (ö. 1039)’nin Simaru ‘l kulub fi ’l-Muzaf va ‘l-Mansub’unu da okumuş olmalıdır.
Divanu Lugati’t-Türk’te Yazım Özellikleri
Divanu Lugati’t-Türk’te 8000 dolayında madde başı bulunmaktadır. Eserin dili Arapça, madde başları Türkçedir. Filler Arap dilbilgisi kitaplarında olduğu gibi görülen geçmiş zaman teklik üçüncü kişi gösteren çekimli durumlarıyla verilmiştir.
Verilen anlamı kanıtlamak için atasözü ve şiirlerden tanıklar getirilir. Bunların üstü kırmızı mürekkeple çizilmiştir. Bu, bugün için eğik (talik-, italik) yâda koyu dizilmiş harfler anlamındadır. Tanık olarak kullandığı Türkçe metinlerin Arapça çevirilerini de vermiştir.
Kaşgarlı Mahmud, sözlüğünde Arap imla düzenini uygulamış, yani kısa yâda tabii uzunluktaki ünlüleri hareketlerle, uzun ünlüleri ise uzatma harfleri (hurüf-u meddi) denilen elif, vav ve ye ile göstermiştir. Söz başındaki uzun a ünlüsünü de, bilindiği gibi yanyana iki elif ile yazmıştır.
Kaşgarlı Arapçada bulunmayan p, ç, ve g (ince g, kaf-ı Farisi) harflerini de kullanmamıştır. Sat ve tı harflerini de kullanmayan Kaşgarlı Mahmud geniz n’sini, Uygur yazısında olduğu gibi iki harfle, nun ve kef ile yazmıştır.
Divanu Lugati’t-Türk’ün İçeriği
Divanu Lugati’t-Türk yalnızca bir sözlük değildir. Türkçenin XI. yüzyıldaki dil, özellikleriyle lehçe ve ağız farklarını belirtmesi bakımından ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir dil bilgisi kitabı; Türk dünyasının sözcük dağarcığını içeren sözlük; kişi, boy ve yer adları kaynağı; Halk bilimi ve halk edebiyatı; tarihe ışık tutan kitap; coğrafya ve kavimler bilgisi dallarında bir bilgi dağarcığı; çağın cemiyet yapısını, siyasi ve iktisadi çehresini tanıtması bakımından sosyoloji, iktisat ve hukuk tarihi; kâinat anlayışını yansıtan rehber, dönemin tıp ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren bir kaynak; kısacası yer verdiği bilgilerin çeşitliliği itibariyle Türk dili ile yazılmış en eski ansiklopedik kaynaktır.
Divanu Lugati’t-Türk’te Kültür ve Coğrafya
Divanu Lugati’t-Türk; Türk kültürü bakımından eşsiz bir değerdir. Eserde atasözlerine, şiirlere, coğrafi terimlere ve yer adlarına sıkça rastlanmaktadır.
Divanu Lugati’t-Türk’te Türkçe sözcüklerin Arapça karşılıkları verildikten sonra bunları kanıtlamak amacıyla ya bir atasözü yâda manzum bir parça, dörtlükle anılır.
Divan’da anılan atasözlerinin toplam sayısı 289’dur.
Coğrafya terimleri, yer adları, daha çok devrin belli başlı yerlerine münhasır olmak üzere Divanu Lugati’t-Türk’e alınmıştır.
Divanu Lugati’t-Türk’te dönemin belli başlı coğrafi birimlerini gösteren bir Dünya haritasına da yer vermiştir. Japonya’nın ilk kez bir haritada gösterildiği ve eserin en değerli yönünü teşkil eden bu ilk “Türk” ve “dünya” haritasında yer ve ülke adlarının büyük bir kısmı işaretlenmiş, çizilmiş ve gösterilmiştir[18].
Divanu Lugati’t-Türk’ün Değindiği Konu Başlıkları
Ansiklopedik bir sözlük olmasının yanında Divanu Lugati’t-Türk, yazıldığı dönemin Türk örf-adet ve yaşayışları bakımından da çok değerli bilgiler verir:
Adetler, akrabalık, evlenme, Atçılık ve binicilik, aygıtlar, bağcılık ve bahçıvanlık, beslenme, mutfak, yemekler, bitki, coğrafya, dilbilgisi, Oğuzca sözler; Dini inanışlar, Şamanizm; Milli oyunlar, Müzik, şiir ve raks; ev eşyası, giyim kuşam; gök bilimi, tabii bilimler; Savaş tekniği ve silahlar, spor ve oyunları; Tababet; Tarım, toplum hayatı, ulaşım ve taşıtlar, bu zenginlikler içerisinde ilk sayılabileceklerdir.
Divanu Lugati’t-Türk’ün Özellikleri ve Ana yayımları
Divanu Lugati’t-Türk, İstanbul Fatih Millet Kütüphanesi, Ali Emiri-Arabiat 4189. numarada kayıtlı bulunan, dünyada bilinen tek yazma, büyük boy Ciltli, 319 yapraktır. Kâğıdı vaktiyle Çin, Hint, Afgan gibi doğu ülkelerinde yapılmış olan sağlam ve kalın bir kâğıttır. Yazısı nesihtir.
Kitabın kimi yerleri rutubetten kararmış ise de bozulmamış ve çürümemiştir. Birkaç sözcük dışında her yanı iyice okunabilmekte, bundan kitabın iyi korunmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Arap harfleriyle ilk kez, Devlet-i Aliyye’nin son yıllarında dizilmiştir: Mahmud bin el-Hüseyn bin Muhammed el Kaşgari, Divanu Lugati’t-Turk; Yay. Ahmed Rifat (BİLGE) 3 c. İstanbul 1333-1335 (1917-1919).
Türkiye Cumhuriyeti döneminde üç kez tıpkıbasımı yapılmıştır:
- (KAŞGARLI MAHMUD): Divanu Lugati’t-Turk Tıpkıbasım Faksimile: TDK. Yay. 61, Ankara 1941 Alaeddin Kıral Basımevi. (2) s. + 638 tıpkıbasım + 5+ 10 s.
- KAŞKARLI MAHMUD: Divanu Lugati’t-Turk Tıpkıbasım/ Faksimile: Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990. 1+638 s.
- KAŞGARLI MAHMUD: Kitabu Divanu Lugati’t-Türk Tıpkıbasım, Türkçe Sözcükler, Özel adlar dizin. Hazırlayan: Şaban Kurt, Kuşe-kâğıt, sert-kapak, komple-deri cilt, 902 s. 17+24+5, 2,55 kg. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını 2008
Türkçede en yetkin çeviri Türk Dil Kurumu Yayınıdır: Ahmet Besim ATALAY’ın bu çevirilerden de yararlanarak ortaya koyduğu çevirisi iyi sayılmakla birlikte yanlışsız da değildir. (Ankara 1939-1941, TDK Yay. 43, 46, 60)
Şu ana kadar yapılmış en yetkin, İngilizce çeviri, Robert DANKOFF ile James M. KELLY tarafından yapılmıştır:
al-KAŞGARİ, Mahmud; Compendium of The Turkic Dialects (Diwan Luğat al-Turk) Edited and and Translated with Introduction and Indices Robert DANKOFF in colıaboration with James (M.) KELLY/Türk Şiveleri Lügatı (Divanü Lugat-it-Türk ) İnceleme o Tenkidli Metin o İngilizce Tercüme o Dizinler: Harvard I. Kısım 1982, II. Kısım1984, III. Kısım 1985 (İki cilt çeviri, üçüncü cilt ise sözlüktür.)[19].
Divanu Lugati’t-Türk’ün Türkçe Çevirileri
Divanu Lugati’t-Türk’ün Türkçe’ye ve Türk dilleri’ne çeşitli kez çevirileri de vardır.
- Kilisli Ahmet Rıfat BİLGE’nin çevirisi 22 defter olup Atatürk kitapları arasında ve bundan çekimlenmiş 5 defter de TDK kitaplığındadır. Hiç birisi yayınlanmamıştır.
- Konyalı Abdullah Atıf TÜZÜNER’nin çevirisi 7 defter olup TDK kitaplığındadır. Yayınlanmamıştır.
- İstanbullu Abdullah Sabri KARTER’nin çevirisi 22 defter olup Bursa İl Halk Kütüphanesi’ndedir. 1933 yılında bitirilen bu çeviri de yayınlanmamıştır.
Divanu Lugati’t-Türk’un öteki Türk dillerine yapılan çevirileri şunlardır:
- Özbekçe çevirisi, Mahmud Koşgariy: Turkiy Suzlar Devani: 3 cilt Taşkent 1960-1963
- Yeni Uygurca çevirisi, Mehmut Keşkeri: Turki Tiller Divanı: 3 cilt, Şincang Halk Neşriyatı, Ürümçi, 1981-1984
- Kazakça çevirisi, Mahmut Kaşkari: Türik Sözdigi: 3 cilt Almatı, 1997-1998[20].
Sonuç
Divanu Lugati’t-Türk, Türk kültürü ve Halk edebiyatı bakımından eşsiz bir değerdir; Divanu Lugati’t-Türk’ün dünyada bilinen tek yazma nüshası Maliye Bakanı Vanlı Nazif Paşa sülalesinden yaşlıca bir hanımdan kitapçı-sahaf, Burhan Bey’in aracılığıyla Diyarbakırlı Ali Emiri Efendi, İstanbul Sahaflar Çarşısında 30 altına satın alarak bu eserin değerini en iyi bilenlerden bir olan ve Türklük âlemine bu kıymetli eseri kazandıran Ali Emiri Efendi’nin de unutulmaması gerektiğini, Ali Emiri Efendi başta olmak üzere, eserin tercümesi ve basımı için çaba harcayanlarla bugüne kadar eser üzerinde çalışan bütün bilim adamlarını bu vesile ile rahmet ve şükranla anıyor; Ali Emiri Efendi’nin Divanu Lugati’t-Türk’ü değerlendirirken söylediği ve bu eserin değerini en iyi şekilde ortaya koyduğuna inandığım şu sözlerini burada tekrar etmek istiyorum;
“Bu kitap değil, Türkistan ülkesidir. Türkistan değil, bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka revnak (parlaklık) kazanacak”.
“Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bundan sonra da yazılamaz. Bu kitaba hakiki kıymeti verilmek lazım gelse, cihanın hazineleri kâfi gelmez”.
Büyük Türkolog Kaşgarlı Mahmud’un dilimize kazandırdığı Kitabu Divanı Lügati’t-Türk, Türkçenin ilk ansiklopedik sözlüğü olmasının yanında Türklerin tarihleri, coğrafi yayılımı ve yaşayışları hakkında verdiği bilgilerle de anıt niteliğinde bir eserdir.
Takdir edilir ki, Kaşgarlı Mahmud ve Divanu Lugati’t-Türk, bir makaleye sığmayacak kadar büyük ve kıymettedir. Bu çalışmamızda bir kere daha gördük ki, “Divanu Lugati’t-Türk, Ansiklopedik Türkçe Sözlük” yanında, Kaşgar’ında içinde bulunduğu Türkistan yöresinin sosyal ve kültürel tarihini yansıtması bakımından ve ayrıca XI. yüzyıldaki Türk dünyasını da bizlere tanıtmakta ve ayrıntılarıyla birlikte anlatmaktadır.
Doğumunun 1000. yıldönümü dolayısıyla UNESCO’nun “Kaşgarlı Mahmud Yılı” ilan ettiği 2008 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kaşgarlı Mahmud’un Türk kültürüne yaptığı katkılara bir teşekkür niteliğinde, iki eser yayınlamıştır. Yukarıda künyesini verdiğimiz Şaban Kurt tarafından Kitabu Divanu Lugati’t-Türk’ün tıpkıbasımını yapmıştır. İkincisi özellikle Kitabu Divanu Lugati’t-Türk hakkında geniş bilgi veren, Prof. Dr. E. Sema Barutçu Özönder, editörlüğünde “Kaşgarlı Mahmud Kitabı” adlı kıymetli bir eser yayınlamıştır. Kaşgarlı Mahmud ve Kitabu Divanu Lugati’t-Türk hakkında geniş bilgi edinmek isteyenler bu esere başvurabilirler.
TİKA-Araştırmacı