Davul, günümüzde dahi Türk topluluklarında önemli bir yeri olan müzik aletidir. Onun çağdaş dünyamızda yerini koruması, eski Türk kültüründeki öneminden ileri gelir. Davulun bu seçkin konumu, sadece Şamanizm’e de bağlı değildir. Türk kozmolojisiyle ve inanılan çeşitli ilâh veya ruhlarla ilişkisi sebebiyle çok önem kazanmış olan bu alet, bundan dolayı İslâmiyet’ten önce olsun, İslâmiyet’ten sonra olsun bir bağımsızlık sembolü olarak kullanılmıştır.[1] Bir topluluğa davul, sancak veya tuğ vermek, ona Tanrı’dan gelen ‘kut’u vermek demektir. Bu da onun bağımsızlığı anlamına gelir. Nitekim Göktürk hükümdarları, Orhun yazıtlarında da belirtildiği üzere: “Tanrı kut verdiği için…” başarılı olmuşlardır. Hükümdar tanrıdan aldığı kut ile ülkeyi en iyi şekilde yönetir. Kültigin yazıtının doğu cephesinde 25-26. satırlarda “…devlet veren Tanrı, Türk halkının adı sanı yok olmasın diye, beni o Tanrı hakan (olarak tahta) oturttu, hiç şüphesiz…” şeklindeki ifade bunu çok güzel bir şekilde gösterir.[2]
Son zamanlara kadar Şamanist özelliklerini büyük oranda korumuş çeşitli Türk topluluklarından yapılan derlemelerde davulun büyük bir rolü olduğunu görmekteyiz. Yakutlarda daha adaylığı sırasında şaman bir davula sahip olur. Kendi alanında üstad olan bir yaşlı şaman, genç şaman adayını, yüksek bir dağın bulunduğu yere veya bir bozkır olanına götürerek ona şaman elbisesi giydirdikten sonra bir davul verir.[3] Bazı durumlarda şaman giysisi ve davulun yapımı için gerekli malzemeyi şamanın akrabaları ve arkadaşları hediye eder.[4] Adaya verilen bu davul genelde ata ruhlarından alınan ilham üzerine[5] veya şamanın hizmetinde bulunduğu ruhun isteğine göre yapılmıştır.[6]
Öncelikle şaman/kamın yaptığı yer altına iniş veya gökyüzüne yükselme törenlerinde, davulun çoğunlukla kullanılması gereken bir nesne, araç olduğunu görüyoruz. Bundan başka çeşitli işler için, örneğin Tanrı’ya veya ruhlara kurban sunma, bir evi kötü ruhlardan temizleme veya ölünün ruhunu yer altına, ölüler dünyasına götürme gibi amaçlarla yapılan şamanlık seanslarında, davulun ruhlarla ilişkiye girmek, onları yakalamak ya da içinde ruhları toplamak (Altaylı Türkler ve Yakut Türklerinde), sesiyle kötü ruhları korkutmak gibi amaçlarla kullanıldığını tespit edebiliyoruz. Ayrıca davul sesinin ritmi, bu sesin alçalıp yükselmesiyle ayinin gidişatını seyredenlere aktarmak, vecd durumuna geçmeyi kolaylaştırmak gibi amaçlarla da kullanılmıştır. Araştırmacılarca derlenen çeşitli törenlerde buna ilişkin pek çok örnek görebiliyoruz.
Bir vasıta olarak davul, şamana yardımcı olan hayvan ruhlar gibidir. Bazen o şamanın bineği olarak algılanmıştır. Şaman onunla göğe yükselip, yer altına inebilir. Bu yüzden birtakım Türk topluluklarında şamanın atı sayılmıştır.[7] Tören esnasında şamanın ruhu seyahate çıkmışken davul at, tokmağı kamçı, sulardan geçerken davul kayık, tokmak kürek, göğe çıkarken de bir çeşit kuş[8] veya kanatlı at olur. Derisi için geyik ve benzeri türden post kullanıldığında, davul bu hayvanların adını alır. Mesela Karagas ve Soyot şamanları İlâhi söylerken davulu kast ederek “yabani bir karacayla gezdiklerini” söylerler.[9]
Davulun yapıldığı malzeme de çoğu kere simgesel anlamlar taşır. Onun ana maddesi, genellikle kutsal sayılan ağaçtan alınır. Örneğin davulun kasnağı, Türklerde genel olarak kayın ve sedir ağacındandır. Aynı şekilde davulun içteki tutmaya mahsus sapı da bu ağaçlardan yapılır. Bu ağaç, kutsal olan ‘Dünya ağacı’na işaret ettiğinden dolayı bu iş için kullanılacak ağacın, insan eli değmemiş veya herhangi bir hayvanın kirletmediği bir ağaç olması istenir.[10] Eliade’nin tespitlerine göre şaman, kasnağın yapılacağı dalın bulunduğu ağacın yerini doğrudan doğruya ruhlardan öğrenir. Tespitten sonra bu dalı kesmek için dostlarını gönderir. Yakutlarda ise üstüne yıldırım düşmüş (bu ifade yıldırım tanrısına bir gönderme yapıyor) bir ağacın seçilmesi daha doğru bulunur.[11]
Ayrıca davulun muhtelif yerlerinde kullanılan ve mahiyetlerine göre anlam kazanan demir veya bakır nesneler ya da bu türden malzeme de madenin, daha çok demirin kutsallığından dolayı seçilmiştir.
Davulun yüzeyini teşkil eden derinin alınacağı hayvan da gelişigüzel seçilemez. Bu seçimin av kültleriyle ilişkisi olduğuna inanan araştırmacılar, bu yüzden en çok geyik veya dağ keçisinin derisinin kullanıldığını söylerler. Az da olsa tay (veya at) derisinin kullanıldığı da görülmüştür.[12] Bizim düşüncemize göre şamanın davulunun derisinin seçiminde, şamanın koruyucu ruhu olan hayvanlar da (töz) rol oynamış olmalıdır.
Böylece yeni davul yapıldıktan sonra dualar okunarak tütsülenir. Bu şekilde kötü ruhların etkisinden arındırılmış olur. Üstüne kımız-rakı gibi içki saçısı yapılır.[13] Potatov-Menges’in Şorlar ile ilgili olarak yaptıkları tespitlerde, şaman adayı mesleğe davet edildiğinde, içinde yaşadığı toplulukla birlikte ormana gider. Burada şaman bir dinî ayin düzenler. Üç gün içinde davul yapıldıktan sonra üzerine, simgesel anlamı olan resimler yapılır. Şaman adayı bu şekilde hazırlanan davulu toplumun koruyucu ruhu sayılan (kutsal/tanrı dağ mefhumu yer kültleriyle alakalı bir unsurdur) Muz Tağ’a (Buz Dağ) sunar. Muz Tağ davulu küçük birer dağ olan oğullarına gösterir ve sonra da kendisi inceleyerek ömrünü tespit eder. Ondan sonra sırasıyla Ülgen’in annesi veya karısı kabul edilen Tazı Kan’a davulu sunar. Üç gün sonra da aynı davul merasimle Erlik’e gösterilir. Erlik de davulu inceleyerek; adayın bununla kaç yıl şamanlık yapacağını (yani aynı zamanda şamanın ne kadar yaşayacağını) ve kaç kez kurban sunacağını bildirir.[14]
A. İnan’ın aktardığına göre, şamana ömür biçen Muz Tağ’dır ve onun ömrü boyunca kaç tane davul kullanabileceğini belirler. Aynı araştırmacının Potatov’dan naklettiği bir bilgi bu durumu güzel bir şekilde açıklamaktadır: Sandra isimli bir şaman L. P. Potatov’a, tayin edilen davullarının sayısının tamam olduğunu, yakında öleceğini söylemiş ve bilgiyi veren araştırmacı birkaç gün sonra şamanın öldüğüne şahit olmuştur.[15] Bu açıklamalara benzer şekilde, Anohin de bir kısım Altaylı şamanın davullarını, temiz ruhlardan veya dağ ruhlarından aldıklarını belirtir.[16]
Eliade’nin tespitlerine göre bazı topluluklarda, örneğin Altaylı Tuvalarda şaman davulu törenle canlandırılır. Davulun canlanacağı düşüncesi yukarıda söylediğimiz gibi onun yardımcı ruhlarla ilgisinden kaynaklanır. Bu nedenle söz konusu tören sırasında şaman hayvan atasının hayatını anlatır.[17]
Görüldüğü gibi şaman adayının davulunun hazırlanması mitolojiyle ilişkili sembolik davranışlara neden olmaktadır. Burada eski Türk dinini ifade eden ‘Gök’ ve ‘Yer’ unsurları veya ilkeleri ön plâna çıkmaktadır. Nitekim yukarıda sözü edilen Şorlarda davul göğe mensup ilâhlara -ağaçla birlikte- bir Dünya ekseni olarak algılanan Kutsal dağ vasıtasıyla sunuluyordu. Daha sonra ise yer altı aleminin korkulan ilâhı Erlik’e takdim ediliyordu.
Davul derisi yıprandığında gelişigüzel atılmaz, bir ormanda (orman ve ağaç kültleri etkisiyle) ağacın dalına asılarak terk edilirdi. Ayrıca şaman öldüğü zaman davulu tahrip edilerek mezarının yanı başındaki ağaca asılırdı.[18] Bizim düşüncemize göre bunun sebebi, söz konusu davulun, aynı zamanda şamanın kendisini temsil ediyor olmasıdır.
Nitekim A. İnan’ın tespitlerine göre, davulun ağaç ve demir aksamı hariç, yıpranan derisi değiştirilebilir. Ayrıca birisinin öldüğü bir evde bulunan şamana ait eşyalar ve davul, Erlik’in elçisi olan Aldaçı’nın konuta gelmesiyle kirlenmiş ve gücünü kaybetmiş sayıldığı zamanlarda da eski deri yerine yenisi davulun yüzeyine gerilirdi.[19] Orta ve İç Asyalı Türklerde davul kasnağı yuvarlak veya beyzî şekildedir. Bazen, bugün bizim tef dediğimiz müzik aletinin büyük şekli gibidir (Resim: 1-2).[20] Yapımında yukarıda da belirttiğimiz gibi, ağaç, teller, madenî parçalar ve deri kullanılır. Deri davulun bir yüzünü gergin bir biçimde kaplar. Boyalarla yapılan ve sembolik anlamı olan resimler daha çok bu yüzdedir. Ancak bazen başka yerlerde de olabilir.
Boş olan arka yüzde, şamanın/kamın bir eliyle davulu tutabileceği bir sap vardır. Genellikle davulu iki eşit parçaya ayıran sap, Altaylılar ve diğer bazı Türk topluluklarında olduğu gibi bazen kabaca insan şeklinde yapılır. Bu sap genellikle eski ölmüş bir şamanı yani ‘davul sahibi ruhu’ ifade eder. Altaylılar ölmüş usta şamanın ruhunu ifade eden bu parçaya ‘eezi’ ismini verirler. Anohin’e göre, eezi’nin başı beyzî şeklinde olup yüz üzerinde oyma suretiyle kaş, burun, ağız, sakal yapılmış olup bazı yerlerde bu kısımlar bakır levha ile kaplanmıştır. Bazı Altay şaman davullarında ‘eezi’ iki başlı da olabilir. Bu durumda ayak tarafındaki baş şamanın başıdır. Bu şeklin göğsü üzerinden geçirilen ve kiriş denilen demir çubuk ise onun kollarını oluşturur. Bir kısım davullarda ‘eezi’nin aşağı tarafı ikiye ayrılarak çatal şeklinde görünen ayakları oluşturur. Bu çatal kısmının üzerinde yer alan küçük bir resim bazen şamanın koruyucu ruhunun simgesidir.[21]
Czaplıcka ise daha erken dönemlerde kaleme aldığı araştırmasında, bu içteki insan şeklinde veya sade olan sap kısmına Altaylı kabilelerin “bar” dediğini ifade ediyor. Aynı araştırmacı Altaylılarda kiriş denilen yatay demire asılan ses çıkaran demir nesnelere ise “kungru” dendiğine ve bunların sayısının şamanın rütbesini gösterdiğine değiniyor (Resim: 3).[22]
Şorlar ile Kumandı Türklerinde töz kültlerine işaretle “altı gözlü ala kaplan” olarak bahsedilen sapın üzerinde başka çeşitli süslemeler ve kirişin iki yanına kötü ruhları kovan madeni parçalar (maden ve demirin kutsallığıyla ilgili) asılır. Bazen de burada şamanın emrinde bulunan ruhları temsil etmek üzere çıngıraklar yer alır.[23] Anohin’e göre (Altaylılarda) kirişe asılan ve çıngırak denen demir parçalar ok şeklinde olup kötü ruhları kovmaya yararlar. Bunların sayısı şamanın koruyucu ruhlarının sayısına göre belirlenir.[24] Davulun iç tarafında bazen yay ve bıçak gibi silahlar da temsili olarak bulunur.[25]
Tuva bölgesindeki Türk şamanlarının davulunda da benzeri aksam görülebilir (Resim: 4). Bu tip örneklerden biri Dioszegi tarafından, Khowsgöl’ün batısında yaşayan ve Tuva Türkleriyle de ilişkileri tespit edilen Darkhat olarak anılan topluluğa ait bir kısım şaman malzemesi içerisinde incelenmiştir. Davul yaklaşık daire biçimindedir, iki, beş ya da yedi ağaç baş, bir kemik davul çemberinin arka kısmına ağaç çivilerle tutturulmuştur. Bunların başları at kılı, geyik kirişi veya pamuklu şeritle bağlanmıştır. Erkek ya da dişi geyik derisi davulun yüzünü kaplar. Açık kısmın diğer tarafına monte edilmiş ağaçtan tutma yerinin yukarısında ve aşağısında ikişer oyuk bulunmaktadır. Bunların üzeri bitkisel veya geometrik süslemeyle kaplıdır (omurga kemiği). Üç demir parçayla sapın üst tarafına tutturulmuş bir demir çembere şerit parçalar (kurban kurdelesi, kurbanı ifade eder) asılmıştır. Ayrıca ağaçtan mamul bir sopa karşıdan karşıya geçecek şekilde yerleştirilmiş ve at nalı biçiminde demir bir şerit onun aşağısında yer almıştır (gem demiri). Bundan başka davul çemberine tutturulmuş dörtgen demir halkalara bir veya iki tutam şerit asılmıştır (Resim: 5).[26] Bunlar gibi Türklere ve Türkler dışındaki bazı topluluklara ait çeşitli örnekler vardır (Resim: 6).
Sieroszewski’ye göre tüngür, Troshchanski’ye göre tünür/dünür/düngür olarak adlandırılan Yakut davulu daha çok beyzi biçimdedir. Bu isim yukarıda sözünü ettiğimiz Altaylı Türklerde, Soyot ve Karagaslarda da tünür/tüngur şeklindeydi. Bahsettiğimiz bu kelime Yakutlar arasında davula ilaveten kullanılan bir telli çalgı olan dünüre de işaret eder. Ayrııca tünür kelimesinin ‘evlilikten doğan akrabalığı’ (dünür) ifade ettiği tespit edilmiştir. Bu da şamanın esasen ailenin başı olduğunu, davulun şaman ve ruhlar arasında olduğu kadar şamanla toplum arasındaki birliğin (ilişkinin) işareti sayıldığını gösterir. En geniş çapı 53 cm. olan ve 11 cm. genişliğinde bir kasnağa sahip bulunan davulların içlerindeki aksam yukarıda anlatılan diğer örneklerdeki gibidir. Jochelson’a göre davul üzerinde yer alan çıkıntılar 7, 9 veya 11 adettir. Görüldüğü gibi tek (asal) sayılar kullanılmıştır. Davulun iç tarafında yine sapta oluşturulan ‘Dört ana yön’ şekli, küçük çanlar, tören esnasında tıngırdayan biblolar, çeşitli demir ve kemik nesneler bulunur. Bunlar şeritlerle kasnağın iç tarafına bağlanır. Bu arada Czaplıcka, Kara ve Beyaz Şamanların davulları arasında da bazı farklar olduğunu söylemektedir. Onun Troshchanski’den aktardığına göre yaşlı bir şaman olan bir Yakut kadını beyaz şaman davulunun iç tarafında kasnağa bağlanmış at kılı (muhtemelen beyaz at kılı) bulunduğunu ifade etmiştir.[27]
Davulun yüzeyindeki resimlerde ezilip toz haline getirilmiş, yumuşak taşlardan elde edilen boyalar kullanılır. Daha çok simgesel bakımdan da çok önemi bulunan kırmızı ve beyaz renkler kullanılmıştır. Buradaki resimler çeşitli Türk topluluklarında az çok birbirine benzer. Türkler dışındaki bazı Şamanist topluluklarda ise hem paralel hem de değişik örnekler vardır.
Bilhassa Altay Türklerinde davul yüzeyi kozmik alemi yansıtır. Davul çoğu kere yatay ve dikey bir hatla bölünmüştür. Bu yatay ve dikey hat ‘Dört ana yön’e işaret edebileceği gibi, Dünya’yı ‘Gök’ ve ‘Yer’ olmak üzere iki parçaya da böler. Yatay hat kiriştir ve üzerinde şerit veya çıngırak olduğu düşünülen resimler vardır. Bilindiği gibi ‘Gök’ ve ‘Yer’ (Su-Atalar) formülü evrensel bir karaktere sahip olan eski Türk dinine bağlı olan ‘iki umdeli’ yani dikotomik bir anlayışa işaret etmektedir. Orhun yazıtlarında da bu anlayışı gösteren çeşitli ifadeler vardır. Bu husus Çin kültüründeki ‘Ying ve Yang’ (Yer ve Gök) ilkesinin Türk kültürüne özgü bir ifadesidir. Türk sanatında bunun en güzel yorumunu hayvan mücadele sahnelerinde bulmaktayız.
Davul üzerinde dikey unsur olarak görülen çizginin belki ‘dünyanın ekseni’ni de ifade ettiği düşünülebilir. Bu bazen bir sırık şeklinde tahayyül edilen ‘Dünya ağacı’nı çağrıştırır. Davulun aşağısında da resmi bulunan ‘Dünya ağacı’ (Bay Kayın); bilindiği gibi kökleri yer altı âleminde, gövdesi yeryüzünde, dalları ve yaprakları ise göğün üst tabakalarında olan kozmik bir eksen gibi düşünülmüştür. Hatta bazen kutup yıldızına kadar uzanır. Temelde onun Türk mitolojisindeki yeri ‘Kutsal dağlar’ ve ‘ağaç’ daha doğrusu eski Türklerdeki ‘Orman kültü’ne dayanır. Türklerdeki orman ve buna bağlı olarak ağaç kültünün önemini ifade eden bir çok kaynak ve derleme vardır. Biz burada sadece büyük Türk devletlerinin yöneticilerinin kutsal kabul ederek muhakkak devletlerinin başkenti yaptıkları Ötüken bölgesinin, dağlık ve ormanlık bir alan olduğunu buna delil olarak ifade edelim.
Bununla birlikte, bizim bir eksen teşkil edebileceğini düşündüğümüz bu dikey çizgi ve hat bir kısım araştırmacılara göre, ‘eezi’yi teşkil ediyor. Üst taraftaki insan yüzünün onun başını, alt taraftaki kaideyi ifade ettiğini düşünebileceğimiz şeklin ise ayaklarını gösterdiği kabul ediliyor.[28]
Davulun yukarı tarafı Gök Tanrı’yı (veya sonra bunun yerine geçen Ülgen’i) ifade eden gökyüzüne tahsis edilmiştir. Burası yatay bir çizgiyle alt kısımdan ayrılmıştır. Söz konusu yerde, ay (eksenin veya ‘eezi’nin sağında) ve güneş (solda), ayrıca kozmolojik-astrolojik bakımdan önemli sayılan yıldızlar bulunur. Bunlar belki çok daha eski güneş ve yıldızlarla ilgili kültlere de işaret ederler.
Ay ve güneşin iki yanında bazı davullarda bulunan iki daireden biri tan vaktini, bir diğeri ise güneşin batışını (veya gündüz ve geceyi) temsil eder (yani Çoban Yıldızı ve Akşam Yıldızı). Ay ve Güneş kültü bilindiği gibi Türk topluluklarında Proto-Türk devirlerinden beri etkilerini sürdürmüş, hatta İslamiyet’ten sonraki devrelere de ulaşmıştır. “Ay Atam Güneş anam” deyimi bunu ifade eder. Eski Türklerde çoğu kere kadın güneşle ilişkilendirilmiştir. Aslında daha çok yer kültleri içinde ele alınan tanrıça Umay’ın da güneşle ilişkilendirildiği araştırmalar vardır. ‘Güneş’, ‘Yıldırım’, ‘Ateş’ hepsi de bir ruh veya tanrı olarak kabul edilen tabiat unsurları olup bu konuyla alâkalıdırlar. Sanat tarihimizde bunlara işaret eden pek çok tasvir vardır.[29]
Davulun aşağı kısmında “ebem kuşağı”nı ifade eden şekiller vardır. Bunlar eksenin veya ‘eezi’nin iki tarafından çıkan iç içe yaylar biçimindedir. Eliade’ye göre gök kuşağı ‘Dünya Ağacı’ gibi şamanın üzerine tırmanarak yukarı tabakalara yükselmesini temsil eder.[30]
Esasında bu yay parçası gibi olan şekilleri, dağ olarak da nitelemek mümkündür ve bilindiği gibi bir kısım Türk toplulukları dağları kutsal olarak ya da tanrı veya ruh olarak görürlerdi. Aşağı kesimde: bazen törenlerde Dünya ağacını temsil etmesi için kullanılan bir ağaç, şamanın kendisi, şamanın tözünü veya kurbanı ifade eden hayvan tasvirleri (Örneğin Geyik) ya da Baydara olarak anılan yere çakılmış bir kazığın çatalına yerleştirilen bir ucu yerde bir ucu ise gökyüzüne doğru uzanan sırığa (bu sırığa bazen Pakan da denir) geçirilmiş, kurban edilmiş hayvanın kafatası, derisini ve aynı zamanda onun bulunduğu yeri (tayılga) gösteren resim bulunur. Bir kısım davullarda Ülgen’in kızlarını temsil eden resimler de vardır (Resim: 7-10).
Altay davullarında bazen üzerinde şeritlerin bağlandığı ve töz ifadesi olmak üzere bir erkek tavşan derisi asılan, iki ağaç arasına gerilmiş ip tasviri, Türklerde Bey veya önemli kişilerin koruyucu ruh sembolü olan sungur şekli, üzerine yatay ağaçlar yerleştirilmiş dört sırık ve şamanın yanında durduğu varsayılan bir kazık da gösterilmiştir.[31] Ayrıca bazen davullarda bir köprü şekli de vardır ki bu da şamanın bir kozmik bölgeden başka bir kozmik bölgeye geçişini ifade eder.[32]
Bazı durumlarda, Altay davullarının iç taraflarında da ve kasnak üzerinde de bir kısım resimler yapılır, içteki resimler: ‘eezi’ yani davulun sahibinin resmi, kavis şeklinde gökkuşağı, onun altında kutsal kayın ağacı ve davulun derisinin yapıldığı hayvanın (Örneğin Sığın) resmi ve en altta Erlik’in oğullarından biri tarafından yönetilen cehennemdeki göllerin sahillerinde yaşayan bir kirpi tasvirinden oluşur. Daha çok dekoratif amaçlı birbirini kesen çizgiler ve yıldız resimleri ise kasnak üzerinde yer alır.[33]
Katanov’a göre, Beltir ve Sagay şamanlarının davullarında ‘yedi sarı kız’, maral, kurbağa, yılan, kutsal kayın ağacı, ay, güneş ve yıldızlar gibi gök cisimleri ile hastalık yapan kötü ruhların tasvirleri bulunur.[34] Benzeri şekilde Czaplıcka, Chern Tatarlarının davulunun dış yüzünde, Güneş ve Ay, Dünya ağacı gibi çok görülen tasvirler yanında kurbağa, kertenkele ve yılan tasvirleri de bulunduğunu belirtir.[35]
S. Buluç ise davulun iç yüzündeki resimleri: davulun sahibi, kasnağın yapıldığı ilahi kaynaklı ağaç, derinin alındığı kutsal hayvan, yer altı denizinde yaşadığı varsayılan (bize göre muhtemelen Mezopotamya mitlerinden etkilenmiş) bir yılan veya canavar, kirişin üst tarafında güneş, ay ve yıldızlar olarak aktarır.[36]
Yüzeyindeki resimler itibarıyla değişik bir davulu Radloff ünlü Sibirya’dan isimli eserinde anlatır. Söz konusu davulun açık olan arka kısmı diğerleri gibidir. Burada Anohin’in ‘eezi’ dediği davulun sahibini ifade eden şekil (Radloff buna tüngür asi demektedir) bulunmaktadır. Kitabında bir çizimini verdiği davulun deri gerilmiş kısmının dış yüzeyine kırmızı boya ile resimler yapılmıştır. Yine genel şema olarak yukarıda ‘Gök’ ve aşağıda ‘Yer’ ele alınmıştır. Ancak burada ortada Güneş ve Ay’ın yukarılarında da yıldızların bulunduğu göğe ait şekiller az yer kaplıyor. Yere ait olan aşağıdaki kısımda iki tarafta bulunan ağaçlar tanrısal kökenli kayın ağacını ifade etmektedir. Kollarını açarak yuvarlanmakta olan bir adamın ne anlama geldiğini belirtmeyen Radloff, resimde binicili atların kurban atı, kuşların kaz ve kartal, at üzerindeki figürün (veya figürlerden birinin) şaman olduğunun kendisine söylendiğini belirtiyor. Davul tokmağını, yaptığımız diğer açıklamalara benzer şekilde anlatan araştırmacı, davulun tokmağını farklı bir isimle (Ordu?) anıyor.[37]
Kuzey Altay Türklerinde görülen bu davul şekli bazı küçük farklılıklarla Abakan, Baraba Türkleri, Sagay, Beltir, Kaçlar ve Şorların davullarına benzer.
Burada açıklananlardan da anlaşılacağı gibi, Türk topluluklarında davul yüzeyindeki resimler en yaygın şemada bir kozmolojik tasarımı vermektedir. Nitekim yukarıda da kısmen belirtildiği gibi, eski Türklerin ‘Evren/Dünya’yı, ‘Gök’ ve ‘Yer’ olarak (Yer’e bağlı yer altı da vardır) ikiye böldüklerini, yeryüzünü insanlara ayırdıklarını biliyoruz. Daire biçiminde düşünülen gökyüzü, bir dörtgen olarak algılanan yeryüzü üzerine oturur. Gökyüzünün çeşitli katları vardır. Bunlar gök çarkları şeklinde ifade edilir. Benzeri şekilde yer altında çeşitli sayılarda tabakalar vardır. Yukarıda ele alınan şemada ‘Dört ana yön’ün birleştiği düşünülen merkezde dağ ve üzerinde ‘Dünya ağacı’ bulunur. Bunlar dünyanın eksenini temsil ederler. Daha evvel de değinildiği gibi, bazen sadece ‘Dünya ağacı’ ekseni teşkil eder (Resim: 11, Soyot davulunda dünya ağacı). Kozmolojik sistemde yönlere bağlı olarak renkler, zoomorfik timsaller, yıldız veya yıldız kümesi sembolleri yer alır. Her bir yön ve unsurlarıyla alâkalı belirlenmiş zaman da vardır.
Değişik Türk topluluklarına ait bir kısım davullarda bazı farklı anlatımlar da vardır. Bu konuda bir Teleüt şaman davulunu örnek olarak ele alabiliriz (Resim: 12). Davul esasında yine ‘Gök’ ve ‘Yer’ olarak iki bölüme ayrılmıştır. ‘Gök’ burada daha çok yer tutar. Alt kısımda evin içinde bulunan yaşlı adam tasviri evin koruyucusu ve efendisi olan ruhtur. Onun altında ise tanrılara veya ruhlara sunu ya da saçı yapılan kadehler bulunmaktadır. Davulun üst tarafındaki Gök bölgesi alttan üçgenlerden oluşan şeritle ayrılır. Dağlara ve gökteki güçlere işaret eden bu şerit, yarım daire oluşturacak şekilde davulun üst tarafını çevreler. Burada görülen atlar ve kuşlar Şamanın elçileridir. Üst kısımda yer alan kafesler, gök varlıklarının muhafızı olan kuş şeklindeki ruhları yakalamak için Şamanlar tarafından kullanılır. Davul yüzeyinin sağ yanı boyunca ‘Dünya ağacı’nı simgeleyen tasvirler bulunur. Üst kısımda ayrıca güneş ve ay ile beraber sabah ve akşam yıldızı bulunur.[38]
Hangi topluluğa ait olduğu bilinmeyen bir Kuzey Sibirya şaman davulunda ve Türklere ait olmayan çeşitli şaman davullarında bunun gibi değişik özellikler gösteren örnekler olduğu gibi, Türk şaman davulları ile paralellik gösterenleri de vardır.[39] Bunlardan birinde ortada şaman tasviri görülüyor. Onun başındaki ışınlar ve kuşlar ‘şamanın düşünce gücünü’ ifade ettiği ileri sürülmekle birlikte bize hâleyi de hatırlatıyor. Üst soldaki şekil güneştir. Güneş’in içindeki çizgiler yönleri ve üzerinde kuş olan çizgi ‘Dünya ağacını’ anlatıyor olmalıdır. Sağdaki şekil ise ay tasviridir. Bunun dışında bu kesimde şamana yardımcı bir hayvan tasviri olup davulun çeperlerine bağlı dairelerdeki balıklar balığı bol olan yerleri, içi boş olan daire de balık olmayan denizleri ifade eder (Resim: 13).[40]
Czaplıcka’nın Klementz’den naklettiği bir davul üzerindeki resimlerde daha detaylı yorumlar görebiliyoruz. Burada Minusinsk bölgesinden olan davulun aşağı bölümünde ‘Bay kayın’ tasviri kayın ağacı etrafında yapılan kurban törenlerini anlatır. Beyaz renkte iki ağaç ‘Ulugbay-Kazun’ yani Ulu Han’ın ülkesinde büyüyen iki ağaçtır. Burada görülen beyaz ve kara kurbağa ise Ulu Han’ın hizmetçisi olarak anılır. Ayrıca davul üzerinde yedi yuva (ağaç dallarındaki şaman yuvaları?), yedi kuş tüyü (telek) ile ilgili ruhlar, insana hastalık getirdiği belirtilen yedi kız tasviri, diş ve kulak ağrısını iyileştirdiği varsayılan bir ruh şekli ile ‘zamanın anası’ denilen bir ruh yer alır. Yukarı bölümde yani gök kısmında, bir şamanın ‘hâle’ diye yorumladığı sabah yıldızı ya da şafak söküşünü anlatan bir şekil, şamandan şeytanlara mesaj götüren iki kara kuş, ayının dişlerinden oluşan ‘aba-Tös’, Ulu Han’ın atları, arzu edilen şeye ulaşmak için dua edilen bir ruh tasviri bulunur. Diğer hayvan biçimindeki figürler ise Kızıl Kikh Han’ın avlandığını anlatıyor.[41]
Günümüzde yeni dinlere girmiş bazı Türk topluluklarında Şamanist uygulamalar devam etmektedir. Bunun en tipik örneği Yakutlardır. Onların dışında Lamaizm’in etkili olduğu Tuva ve Hakaslarda da durum böyledir. Bu nedenle bir Tuva şamanının davulu üzerinde neredeyse bütün merkezi kısmı kaplayan değişik bir Güneş tasviri veya yine Tuvali bir kadın şamanın davulu üzerinde Mandala etkili bir evren tasvirini görebiliyoruz (Resim: 14). Bazen de modern eğilimler davullar üzerinde etkili olmaktadır. Çağdaş bir ressam şamanın yaptığı davul buna örnektir. Davul yüzeyindeki eezi resmi ve şaman tasvirleri çağdaş bir anlayışla yansıtılmıştır.[42]
Bununla birlikte gerek Türk gerekse diğer topluluklarda, tamamen eski tarza uygun tasvirli davullar da vardır.
Öte yandan başka bazı aletler de davulla bir bütünlük arz ederler. Bunların en önemlilerinden biri zaten davulun tokmağıdır. O da kutsal ağaçtan ve önemli sayılan hayvanın derisinden muhtelif şekilde yapılır. Radloff, Potanin, Anohin, Potatov-Menges gibi çeşitli Şamanist derlemeler yapan araştırmacılar; davulun tokmağının kakım, samur veya tavşan ayağı derisi ile kaplanmasının sesin boğuk çıkmasını sağlamak için olduğunu söylüyorlar. Bazen tavşan ayağı doğrudan doğruya tokmak olarak kullanılmıştır. Tokmağa ‘Kamçı’ da denir. Bize göre bu çoğu kere davulun şamanın göğe ve yeraltına seyahat ettiği atı sayılmasından ileri geliyor olmalıdır.[43] Bir diğer önemli unsur şamanın asasıdır. Şamanın kullandığı çeşitli müzik aletleri ve şamanın elbisesi de bir tören için önemli olduğundan, davulun tek başına da üstlendiği sembolizmi daha geniş anlamda ve bir bütün halinde verir. Burada konumuz ‘Davul’ olduğu için onu bütünleyen nesneleri ayrıntılı olarak ele almıyoruz.
Mimar Sinan Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, İstanbul.
Alıntı Kaynak: MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ, Türk Sanat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2009
Davul deyip geçmemek lazım,,Samanizmin sembolü davul için ne çok şeyler okudum .Meğersem hic bir şey bilmiyor muyum da haberim yokmuş.Emeğinize sağlık, derin bir araştırmayı bizimle paylaştığınız için.Ümran Dağaşan Özlük. CORUH’un kizi.