Türk Tarihinde Yabancı Kanlıların İhanet Serisi
BİRİNCİ İHANET
Türk tarihi, içimizdeki yabancıların ihaneti ile doludur. Tarihimizin biraz aydınlanmaya başladığı çağlardan beri aralıksız süregelen bu ihanetler, yabancı kan taşıyanlara güvenmenin, onlara devlette üstün değil, en aşağı bir yer bile vermenin ne büyük yanlış olduğunu anlatan ebedî bir derstir. Tarih bir “bilim” değildir. Fakat tarihin konusu olan hâdiselerin belli kanunları vardır. Türk tarihi için bugüne kadar öğrendiğimiz kanunların en başta geleni “yabancı kan taşıyanlara güvenme!” buyruğunu vermektedir. Bu buyruk büyük geçmişimizin, ırkımızın, atalarımızın buyruğudur. Bugün yaşayanlara bu büyük gerçeği iyice anlatabilmek için Orkunun her sayısında, içimizdeki yabancıların ihanetine dair tarihî bir vaka göstereceğiz. Bunlara birer numara vermemiz kolaylık olsun diyedir. Birbirinin ardından gelen iki numara arasında bizim bilmediğimiz, hattâ tarihin bilmediği bir çok ihanetlerin daha geçmiş olması muhtemeldir.
Milâttan önce 78 yılında, Orta Asya’da o zamanki Türk devletini yaşatmakta olan Kunlar, Çin sınırına bir akın yapacak oldular. Kun Elinde, nesillerden beri yurttaş olarak yaşayan Çinliler bunu Çin İmparatoruna bildirdiler. Böylelikle 4.000 kişilik Kun akıncı kolu pusuya düşürüldü. Ancak birkaç yüzü kurtulabildi.
Düşün ve unutma…
Orkun, 1950, Sayı: 2
İKİNCİ İHANET
Milâttan önce 68 yılında Kunlar Çine bir akın yapacaklardı. Kun ordusundan üç Çinli seyis kaçarak bunu Çinlilere bildirdi. Bu yüzden akın yapılamadı.
Düşün ve unutma!..
Orkun, 1950, Sayı: 3
ÜÇÜNCÜ İHANET
Kunlardan sonra Türkeli hakimiyetini alan Siyenpi-Tabgaçların zayıfladığı bir sırada hükümdar olup devleti kuvvetlendiren ve eski büyüklüğüne kavuşturacak gibi gözüken cesur yabgu “Ho-pe-men’ (maalesef asıl Türkçe adını bilmiyoruz) milâttan sonraki 235 yılında kendi ordusunda bulunan Çinli bir askerin suikastıyla öldü ve devletin kuvvetlenip yükselmesi işi bir anda durdu.
Düşün ve unutma!…
Orkun, 1950, Sayı: 5
DÖRDÜNCÜ İHANET
Gök Türklerin hâkimiyeti çağında ve 580 yılında Çang-sun-çing adında bir Çin kumandanı Türk kağanına zevce olarak bir Çin prensesi getirmiş ve bir daha memleketine dönmemişti. Ertesi yıl kağan öldü. Yeni hükümdar İşbara Kağan, ok atmadaki ustalığından dolayı bu Çin kumandanının beğenerek nedimleri arasına soktu. Türk beğleri de kağanın buyruğu ile onunla sıkı fıkı konuşuyorlar ve büyük avlara birlikte gidiyorlardı. Çang-sun-çing herkese sorular sorarak Türk boylarının ayrı ayrı kuvvetleri ve devletin durumu hakkında bilgi ediniyordu. Gök Türk devletinin iç durumunu iyice öğrendikten sonra Çin İmparatoruna bir rapor verdi. Bu raporda Türklerin hepsini birden yok etmek imkânsız olduğu için aralarına ayrılık sokarak yenmek gerektiği belirtiliyordu. Türklerden yılgın olan Çin imparatoru büyük bir sevinçle Çang-sun-çing’i çağırttı. Onu iltifatlara boğdu. Çinli casus Türklere karşı neler yapılması gerektiği hakkında birçok şeyler söylediği gibi imparatora Türkeli’nin bir haritasını da verdi.
Düşün ve unutma!…
Orkun, 1950, Sayı: 6
BEŞİNCİ İHANET
İşbara Kağan 582’de 400.000 kişilik bir orduyla Çine saldırdı. Çin seddini aştı. Çinlileri her yerde bozdu. Türkler yalnız bir noktada durdurulabildiler. Diğer yerlerde Türk orduları Çinin içine doğru ilerlediler. Bu sırada yine Türkelinde bulunan Çang-sun-çing, İşbara Kağanın oğluna haber göndererek Türk devletinin en yaman boylar topluluğu olan Tölüslerin isyan ettiğini, İşbara Kağanın karargâhının düşmek üzere bulunduğunu bildirdi. Bu korkunç haber, korkunç Türk akınını durdurdu. Hızla çekilerek Türkeli’ne döndüler.
Düşün ve unutma!..
Orkun, 1950, Sayı: 7
ALTINCI İHANET
603-609 yılları arasında Gök Türk kağanı olan Türe Kağan’ın İçing adında Çinli bir zevcesi vardı ve bu prenses Çin’in Sui Hanedanına mensuptu. Türe Kağan ölünce yerine geçen oğlu Türgiş Şipi Kağan (609-619), Türk âdeti gereğince üvey anası olan bu Çinli prensesle evlendi.
Türgiş Şipi Kağan muktedir bir adamdı. Türklerin arasında sokulmak istenen mutad bozgunculuklar bu sefer sökmeyince Çinliler, kendilerine en çok aleyhtar olan Türk beğlerinden birini “hediye vereceğiz” diye sınıra çağırıp öldürdüler. Kağana da: “Sana isyan için gelip bizden yardım istemişti; onun için öldürdük” diye haber yolladılar. Fakat Kağan hakikatı anlamakta gecikmedi ve öç almak için, o sırada Çinin kuzey sınırlarını teftişe çıkmış olan imparatoru yakalamaya karar verdi. 615 yılında 100.000 atlı ile imparatorun geçeceği yolları tuttu. Çin imparatoru mutlaka yakalanacaktı. Fakat İçing Katun bunu imparatora bildirdiğinden Çin imparatoru kaçarak teşebbüsü boşa çıkardı.
Düşün ve unutma!..
Orkun, 1950, Sayı: 10
YEDİNCİ İHANET
Gök Türk Kağanı Türgiş Şipi Kağan (609- 619)’ın Çinli zevcesi İçing Katunun ihaneti yüzünden 615 yılında esir olma tehlikesi atlatan Çin İmparatoru güneye kaçarak bugün “Tay-yuen” denilen “Yen-men” şehrine sığındı. Kağan da önüne gelen bütün koruganları birer birer düşürerek Yen-men’i kuşattı. Durum ümitsizdi. İmparator ağlıyor, son bir gayret daha göstermeleri için subayları kucaklıyordu.
Çinliler, Türk kuşatma hattını yarıp çıkmayı düşündülerse de kıyışamadılar. İmparator teslim olmaya hazırlanıyordu. Son çare olarak yine kağanın Çinli zevcesi İçing Katuna baş vurdu. Bu hain kadın, Gök Türk ülkesinin kuzey bölgesinde isyan çıkmış olduğuna dair bir söylenti çıkararak Çin İmparatorunu ve imparatorluğunu kurtardı. Türgiş Şipi Kağan mevhum ihtilâli bastırmak üzere bütün ordusunu alarak çekildi.
Düşün ve unutma!..
Orkun, 1950, Sayı: 11
SEKİZİNCİ İHANET
Gök Türk Kağanı Türgiş Şipi Kağan 619’da ölünce yerine kardeşi Çuluk Kağan (619-621) geçti. O da Türk göreneğince dul yengesi İçing Katunla evlendi. O sırada Çin’de, İçing Katun’un mensup olduğu Sui Hanedanı devrilmiş, yerine Tang Hanedanı gelmişti.
Çuluk Kağan ustalık ve cesaretle Çin’i yıpratıyordu. İçing Katun’un tesiriyle de Çin’de Tang Hanedanını devirip Sui Hanedanını tahta çıkarmak fikri ve bahanesiyle 612 yılında Çin’e bir sefer açtı.
Fakat hain Çinli zevcesi İçing Katun, bundan önce yaptığı iki ihanet yetmiyormuş gibi, bu sefer de Çinin ağır bir darbe yiyeceğini anlayınca Kağanı öldürdü. Sefer durdu. Çin kurtuldu.
Düşün ve unutma!..
Orkun, 1950, Sayı:12