Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Türk Kütüphane Mimarisi

0 8.176

M. Sami BAYRAKTAR

Tarihimizde kütüphanelerin ilk örnekleri Uygurlar Devri’yle (745-970) başlatılır.[1] Tun-Huang (Dun-Huang) şehri yakınlarında bulunan Bin Buda Mağara Tapınağı’nda dörtgen plânlı bir hücre kimi araştırmacılarca ilk Türk kütüphanesi olarak kabul edilir.[2] Uygurca, Çince, Göktürkçe ve bölgedeki diğer bazı dillerde yazılmış binlerce kitap barındıran emsalsiz değerdeki odanın kapısı 9. yüzyılda kitap hazinesini düşmanlardan korumak maksadıyla örülmüştü.[3] Turfan ve Kara Hoço şehirlerinde kazılarla ele geçen binlerce Uygur yazması, Uygur devrinde kitap koleksiyonlarının ne denli büyümüş olduğunu göstermektedir.[4] Çinli bir seyyahtan Uygur ülkesinde halka açık kütüphanelerin bulunduğu anlaşılır.[5] Tun-Huang’daki yapının kütüphane olarak tasarlanıp tasarlanmadığı konusunda elimizde bir kanıt olmamasına karşılık, sayıları on binleri bulan kitapların, Çinli seyyahın sözünü ettiği türden kütüphanelerde muhafaza edildiklerini düşünmekteyiz. Tarih boyunca sayısız savaşa vb. türden yıkımlara sahne olan bölgede günümüze kadar gelebilmiş bir başka kütüphane yapısı henüz tesbit edilmiş değildir.

İslâmiyet’in kabulünü takiben Horasan ve Maveraünnehir’de Gazne ve Büyük Selçuklu Devirlerinde inşâ edilen bir çok medrese ve sarayda kütüphaneler kurulduğu bilinir.[6] Gazneli Mahmud’un, Gazne’deki meşhur sarayında kurduğu büyük kütüphane devrin en meşhur kütüphanesi olarak kabul edilmektedir.[7]

Büyük Selçuklu İmparatorluğu devrinde kurulan kütüphaneler hakkında bilgi veren tarihi kaynaklara göre sultanlar, vezirler ve çeşitli devlet adamları tarafından saray, cami, hankâh gibi yapıların içlerinde sayıları onbinlerle ifade edilen kitap koleksiyonlarına sahip kütüphaneler kurulmuştur.[8] Sultan Sencer’in özel kütüphanesi ile meşhur vezir Nizamülmülk’ün Nizamiye Medreseleri içlerinde kurduğu kütüphaneler bunlara örnek verilebilir.[9]

Türklerin Anadolu’ya girişi ile birlikte Asya’dan bildikleri kütüphaneleri kısa zamanda tesis ettikleri görülmektedir. Artuklular ve Anadolu Selçuklularının saraylarında kütüphaneler kurdukları bilinmektedir.[10] Konya’da Vezir Altunapa tarafından 1201 tarihinde İplikçi Medresesi’nde kurulan kütüphane, ilk Selçuklu kütüphanesi olarak kabul edilir.[11]

Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla ortaya çıkan beyliklerde kütüphane geleneği devam etmiştir.[12] Candaroğulları, Akkoyunlular, Eratnalılar ve diğer bazı beyliklerin saray ve medreselerde kurdukları kütüphaneler bulundukları yapı içerisinde ayrı bir hücre, bölüm konumunda idiler.

Başlangıcından ilk müstakil kütüphanelerinin inşâ edildiği 17. yy. Osmanlı dönemine kadar geçen uzun yüzyıllar içerisinde, Asya’da ve Anadolu’da kurulan ve büyük bir çoğunluğunun müstakil binası olmayıp, bir bina dahilinde tasarlandığı kütüphanelerimizin mimarisi konusunda doğal olarak fazla bir şey söylemek mümkün görülmemektedir. Dönemin kaynakları bu kütüphanelerin mimari düzenine neredeyse hiç değinmeden, kütüphanelerin personeli, kitap sayısı, kitapların muhteviyatı, buralarda çalışan meşhur alimler, kitaplardan okuyucuyu faydalandırma gibi hususlarda bilgi vermişlerdir.[13]

Kütüphaneciliğimizin altın çağı OsmanlIlarla başlar. Ancak bu biraz zaman almıştır. Erken devirden başlayarak 17. yy.’ın 2. yarısına kadar Anadolu Selçuklu ve Beylikler Devri’nde olduğu gibi, cami, medrese, saray, tekke, türbe vb. yapıların içerisinde bir bölümün kütüphane olarak düzenlendiği anlayış sayıca bir hayli artarak devam etmiştir.[14]

1661 yılında İstanbul-Çemberlitaş’ta inşâ edilen Köprülü Kütüphanesi ilk müstakil Osmanlı kütüphanesi olarak kabul edilir.[15] Mimarimizde yeni bir yapı tipi olarak 17. yüzyılda karşımıza çıkan kütüphaneler başta İstanbul olmak üzere zamanla, imparatorluğun hemen her yerine yayılmıştır. Özellikle Sultan II. Mahmud Dönemi kütüphane mimarimiz için en verimli dönem olmuştur.[16]

Günümüze gelebilmiş müstakil Osmanlı kütüphanelerinin yaklaşık yarısı İstanbul’da bulunmaktadır. Bunlardan özellikle bazıları üslup belirleyen önemli örneklerdir. Anadolu’da ve yurtdışında[17] bulunan örneklerin çoğu başkentteki örneklerle kıyaslandığında geri plânda kalır.

Konum

Herhangi bir yapı içerisinde bir bölüm, bir bölme veya dolap vb. konumlarda bulunanlar hariç tutularak konumlarına göre kütüphaneler üç ana grupta sınıflandırılmıştır.[18] Buna göre külliye avlusunun bir köşesinde inşâ edilen külliye kütüphaneleri birinci grubu oluşturur. İkinci grup bir yapıya bağlı veya bitişik yapılmış (ancak müstakil yapı karakterde) kütüphaneler, üçüncüsü ise genellikle bir avlu içerisinde yapılan tek bir yapıdan oluşan müstakil kütüphanelerdir.[19]

Kütüphaneler ister tek başlarına, isterse bir külliye içerisinde tasarlanmış olsunlar, daima sokaktan ve yakınlarında bulunan diğer yapılardan bir avlu, bahçe içerisine alınarak veya duvarlarla ayrılmak suretiyle uzaklaştırılmışlar, böylece okuma için gerekli sessiz ortam sağlanmıştır.[20] Kimi örneklerde meşruta binaları gibi diğer yapılar sokak kenarlarına, kütüphane ise geri plânda avlu kenarı veya ortasına alınarak aynı maksat gözetilmiştir.[21]

İstanbul-Fatih’te Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi (1732) içinde bulunduğu külliyenin beşik tonozlu geçit şeklindeki kapısı üzerinde inşâ edilmiş ilginç bir örnektir (Resim 1). İstanbul-Vefa’da Şehit Ali Paşa Kütüphanesi (1715) ikinci kata çıkan merdivenin altında bulunan mihrap nişi bulunan kesimiyle ilgi çeker. Bu kesim açık havada namaz kılmaya ayrılmış bir namazgâhtır. Benzer bir namazgâh düzenlemesi aynı semtte bulunan Atıf Efendi Kütüphanesi’nde de (1741) mevcuttur.[22] İstanbul’da külliye dahilinde inşâ edilen Fatih’te Feyzullah Efendi (1728) ve Saraçhanebaşı’nda Damat İbrahim Paşa (1719-20) Kütüphanelerinde olduğu gibi birçok kütüphane konumlandırılırken başka yapılarla gayet güzel ve ilgi çekici bir şekilde ilişkiye girebilmektedir[23] (Plân 1, Resim 2).[24] Bir tekke kütüphanesi olan Galata Mevlevihanesi’nde bulunan Halet Efendi Kütüphanesi (1819) zemin katta sebil-çeşme, muvvakithane üçlüsünün üstünde mektep ile birlikte tasarlanan ilginç bir başka örnektir (Resim 3).[25]

Plân

Kütüphanelerimiz plân açısından incelendiğinde birkaç tip ile karşılaşılır. Kronolojik olarak ilk sırada tek mekanlı, çoğunlukla kare şeklinde ve bazen de dikdörtgen şeklinde kubbe veya tonozla örtülü tip ile karşılaşırız. İkinci olarak iki veya daha fazla bölümden meydana gelen okuma salonu ve kitap deposu olmak üzere iki ana unsur etrafında şekillenen örneklerle karşılaşırız.[26] Diğer bir grup merkezi plânlıdır. Kütüphanelerimizin en abidevi ve güzel örnekleri bu plân şeması ile ortaya konulmuştur. Kimi araştırmacılar İstanbul Atıf Efendi Kütüphanesi’ni saydığımız grupların dışında kendine özgü plâna sahip bir eser olarak değerlendirmiştir.[27]

Tek mekânlı kütüphanelerin büyük çoğunluğunda mekân kare şeklindedir (Plan 2). Ancak Manisa’da 1806 tarihinde inşâ edilen Hacı Hüseyin Ağa (Muradiye) Kütüphanesi’nin tek kubbesi sekizgen duvarlara oturtularak sekizgen şema denenmiştir.[28] İstanbul’da Köprülü Mehmed Paşa, Hekimoğlu Ali Paşa, Kayseri’de Raşid Efendi (1797),[29] Tire’de Necip Paşa (1827-28),[30] Birgi’deki Kütüphane (17. yy. 2. yarısından sonra)[31] bu grubun örnekleridir. Bu yapılarda kitaplar duvar kenarlarında nişler içerisinde ya raf ya dolap düzeninde veya ortada metal şebekelerle sınırlandırılmış alanlar içerisinde yer alırlar. Tek bir hücreden oluşan bu kesim, hem kitap deposu hem okuma salonu olarak düzenlenmiştir. Bunun önünde yapıya giriş sundurma biçiminde açık bir revak veya kapalı bir bölüm şeklinde tasarlanmıştır (Resim 4).

18. yüzyılda bu tipten sonra çok bölümlü plân tipleri denenmiştir. Okuma salonu ile kitap deposu (hazine-i kütüp) ayrı mekanlara kavuşmuş, aralarında koridorvari mekanlarla bölümler bağlanmıştır. İstanbul’da Vefa’da Şehit Ali Paşa, Ayasofya (1740), Aşir Efendi (1741) Hamidiye (1780), Hacı Selim Ağa (1782) Halet Efendi ve Hüsrev Paşa (1839) Kütüphaneleri bu gruba girer (Plân 3). Bu grupta okuma salonu ile kitap deposu ayrı mekanlar olarak tasarlanmış, kimilerindeki koridor ve tuvalet gibi unsurlar asimetrik bir görünüm vermiştir. Birinci grupta görmeye alışık olduğumuz giriş revakı bu grubun bir çok örneğinde yer almamıştır (Plân 3).

Üçüncü grup az sayıda yapı ile temsil edilen merkezi plânlı gruptur. Topkapı Sarayı’nda bulunan Sultan III. Ahmed Kütüphanesi (1718), Fatih’te Fatih Kütüphanesi (1742) ve Lâleli’de Koca Ragıp Paşa (1762), Fatih’te Murad Molla (1775) Kütüphaneleri bu grubun temsilcileridir (Plân 4-5). Ortada geniş ve yüksek tutulan dört zarif sütunun taşıdığı merkez kesimin etrafında, aralarda tonoz köşelerde küçük kubbeler yer alır. Merkezi plânlı camilerimizde yarım kubbelerle uygulanan şema, burada yarım kubbelerin yerinde tonozlara yer verilerek uygulanmıştır. Murad Molla Kütüphanesi’nde giriş revakına yer verilmemiş, Fatih Kütüphanesi’nde bu kesim cami ile bağlantılı kapalı bir hol biçiminde düzenlenmiştir. III. Ahmed (Enderun) Kütüphanesi’nde merkezi plânın köşeleri alınarak üç kollu uygulanmıştır (Plân 4). Yapının önünde yer alan aynalı tonozlarla örtülü zarif mermer sütunların taşıdığı revak mimari ifadesinde olduğu kadar plânda da çok yerinde bir unsur olmuştur (Resim 5).

Atıf Efendi ve Nuruosmaniye (1755) Kütüphaneleri merkezi plânlı olarak kabul edilebilir. Ancak üsttekilerden hayli farklı daha parçalı ve hareketli örneklerdir[32] (Plân 6-7, Resim 6). Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde aynalı tonozla örtülü köşeleri pahlı, pencerelerle kapalı bir kitap deposu, gerideki geniş, bol pencereli oval okuma salonuna açılır (Plân 6). Bu tasarım ortada bir kubbe ile bunu saran dört yarım kubbe, on iki kenarlı duvarlara göre biçimlenen zarif sütunların taşıdığı tonozlarla örtülü galeriden oluşur. Bu durum, mimarlığımızda plân olarak Barok tesiri çok güçlü yansıtan, nadir eserlerden biri olarak değerlendirilmiştir.[33]

Merkezi plân diğerlerine nispetle daha fonksiyonel olması yanı sıra ölçü ve mimari ifade bakımından daha iddialı eserler meydana getirilebilme imkanı tanımıştır.

Atıf Efendi Kütüphanesi Nuruosmaniye’deki kadar durulmuş ve yumuşak hatlı olmasa da benzer biçimde Barok bir karakter yansıtır. Aynalı tonozla örtülü merkezi kesimin önünde merkeze açılan, tonozlarla örtülü okuma salonları düzenlenmiştir. Beş köşeli merkezin gerisindeki dikdörtgen mekan kitap deposu veya personele ait bir nevi büro olarak düşünülmüş olmalıdır.

Son iki örnekte okuma salonlarının duvara yakın tutulan, bol pencereli, çokgen cepheleri bol ışık sağlamış, fonksiyonel açıdan mükemmel bir ortam sağlanmıştır. Ancak bu örneklere rağmen 18. ve 19. yüzyılda birçok yapı tipinde görülen batı tesirleri kütüphanelerimizin büyük çoğunluğunda -bazı mimari unsurlar ve süsleme haricinde-görülmez.[34] Devrin Batılılaşma modasının aksine kütüphane mimarimizde hakim olan tasarım klasik anlayıştır. Eyüp’te 1839 yılında inşâ edilen Hüsrev Paşa Kütüphanesi diğer kütüphanelerden ayrılarak cephe düzenlemesiyle ampir üslubu yansıtır.[35]

Mimari

Kütüphane mimarimizin en karakteristik yönlerinden birisi bodrum kat uygulamasıdır.[36] Kütüphane genellikle pencerelerle havalandırılan, dört yanda duvarlara oturan tonozlarla örtülü bodrum kat üzerinde yükselir (Resim 1,5). Zeminden gelen rutubetin kitapların bulunduğu asıl kata ulaşmadan, hava sirkülasyonuyla yok edilmesine yönelik bu uygulamanın detaylarında bazı ufak tefek farklılıklar -bodrum katın pencereli veya penceresiz oluşu, tam kat veya hafif yüksek bir plâtform şeklinde düzenlenmesi vb.- görülebilir. Ses ve nemi izole etmek açısından duvarlar bazı örneklerde çift cidarlı yapılmıştır.[37] Beden duvarlarında nispeten bol sayıda (büyük yapılarda iki kat düzeninde) pencereler açılmıştır. Okuma salonları Çorlulu Ali Paşa (1709), Hekimoğlu Ali Paşa ve Şehit Ali Paşa Kütüphanelerinde olduğu gibi duvar yüzeyinden dışa taşırılan konsol dizisi üzerinde vurgulanmıştır.

Malzeme genellikle taş-tuğla almaşığı[38] ve kesme taştır[39] (Resim 7). Topkapı Sarayı için Sultan III. Ahmed tarafından yaptırılan Enderun Kütüphanesi ve Eyüp Hüsrev Paşa Kütüphanelerinin tüm cepheleri mermer kaplıdır (Resim 5).

Üst örtülerde kubbe ve tonoz ağırlıktadır. Merkezi plânlılarda orta kesimde kubbe, diğer kesimlerde tonoz önceliklidir. Diğer gruptaki eserlerde kubbe ve tonoz-özellikle aynalı tonoz, nispeten tonozun lehine tercih edilmiştir.

Kitap deposu ile okuma salonunun bir arada olduğu bazı örneklerde, kitaplar odanın ortasında bulunan süslü tunç şebekelerle muhafaza altına alınmıştır[40] (Resim 8). Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi’nde salonun ortasında yer alan ahşap dolap zeminden merdivenle çıkılan yüksek ahşap direklere oturtularak ilginç ve tek kalan bir uygulamaya gidilmiştir. Nemin kitaplara zararını önlemek için bir tedbir olmalıdır.

Kütüphane mimarimiz gayet zengin ve çeşitli mimari ifade ve uygulamalar sergiler. Atıf Efendi Kütüphanesi’nde yapının yanı başında görülen “teneffüs avlusu”, Hekimoğlu Ali Paşa ve Halet Efendi Kütüphanelerinde asıl katta yer alan harikulade teraslar (Resim 3), Nuruosmaniye Kütüphanesi’nin kapılarının yapının iki yanında olmak üzere iki tane oluşu, Hekimoğlu Ali Paşa kütüphanesinde olduğu gibi bazı kütüphanelerimizde yer alan zarif kuş köşkleri, III. Ahmed Kütüphanesi’nin giriş revakına çıkışı sağlayan merdivenin iki kolu arasına yerleştirilen muazzam çeşme bunlardan bazılarıdır (Resim 5).

Yangına karşı kitap deposu kapıları demirden yapılır, hırsızlığa tedbir olarak pencere açıklıkları demir şebekelerle muhafaza altına alınırdı. Şehit Ali Paşa Kütüphanesi’nde olduğu gibi kimi örneklerde zeminde altıgen tuğlalar kullanılmıştır. Bunun üzerinde hasır, halı, minder, şilte gibi eşya döşenir, rahleler üzerinde kitap okunurdu[41] (Resim 8). İstanbul’da Hekimoğlu Ali Paşa ve Şehit Ali Paşa Kütüphanelerinde duvarları çepeçevre bir sergen dolanır.

Süsleme

Süsleme bakımından kütüphanelerimizin büyük çoğunluğu mütevazidir. Yapı dışında nadiren yer verilen süsleme, içte çini ve kalem işi başta olmak üzere, taş, alçı, malakâri ve vitray şeklinde görülür.

Mimari elemanlarda tunç, mermer ve ahşap bezemeye rastlanır. İstanbul’da Köprülü, Amcazade Hüseyin Paşa (1700), Hekimoğlu Ali Paşa, Murad Molla, Hamidiye, Aşır Efendi, Ragıp Paşa, Tire’de Necip Paşa, Manisa’da Hacı Eyüp (Çeşnigir, 1831-32)[42] Kütüphaneleri geç devir modasına uygun kalem işi bezemelere sahip eserlerdir.

Topkapı Sarayı için Sultan III. Ahmed tarafından yaptırılan Enderun Kütüphanesi son derece zengin çini, malakâri, vitray, taş ve ahşap bezemeleriyle harikulade bir yapıtıdır. Bezeme açısından hiçbir kütüphane bu yapı ile boy ölçüşemez. Ayasofya Kütüphanesi de zengin bezemeleri ile dikkat çeken bir başka kütüphanedir.

Ayasofya, III. Ahmed, Hekimoğlu Ali Paşa ve Ragıp Paşa Kütüphanelerinde çini bezemeye yer verilmiştir. Ayasofya ve III. Ahmed Kütüphanelerinin çini panoları yapıların inşâsından önce 16. ve 17. yüzyılda imal edilmiş değerli örneklerdir.[43]

Alçı, malakâri, vitray sınırlı oranda ve az sayıda eserde görülen diğer bezeme türleridir. İstanbul’da Esad Efendi (1845) ve Hacı Selim Ağa, Manisa’da Hacı Hüseyin Ağa ve Birgi’deki Kütüphanede hiçbir süsleme unsuruna rastlanmaz.

Birkaçı dışında kütüphanelerimizin mimarları bilinmez. Esasen bu olgu sahip olduğumuz hemen her yapı tipi için geçerlidir. Osmanlı döneminde şahsa özel (şahıs kütüphaneleri)[44] müstakil binaya sahip kütüphanelerde inşâ edilmiştir.

Türk kütüphaneleri nispeten sade, mütevazi ölçülü olmakla birlikte dengeli, son derece fonksiyonel, şehircilik ve mimari açıdan yakın çevresiyle geniş yelpazede ilişkiye girebilmiş, ilgi çekici hareketlere yönelebilmiş yapılardır.

M. Sami BAYRAKTAR

Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Erzurum

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 15 Sayfa: 388-394


Kaynaklar:
♦ ACUN, H: Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999.
♦ BALDUCCI, H: Rodos’ta Türk Mimarisi, Ankara 1987.
♦ CEYHAN, A: “İslâm Tarihinde Kitap ve Kütüphaneler”, Türk Kültürü, Yıl, XXVIII, S. 329, 1990.
♦ CUNBUR, M: “Türk Kütüphaneciliğinin Tarihi Kökleri”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, S. XII, S. 3/4, 1963.
♦ ÇELİKKOL, Z: Rodos’taki Türk Eserleri ve Tarihçe, Ankara 1992.
♦ EMSEM, Ş: “Osmanlı İmparatorluğu Devrinde Türkiye Kütüphanelerinin Tarihçesi”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, C. IX, S. 1-2, 1960.
♦ ERÜNSAL, İ: “Osmanlılarda Kütüphane ve Kütüphaneci Geleneği”, Osmanlı Ansiklopedisi, C. 11, Ankara 1999.
♦ ERÜNSAL, İ: Türk Kütüphaneleri Tarihi II, Ankara 1991.
♦ EYİCE, S: “Ahmed III Kütüphanesi” mad., Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 1, İstanbul 1993.
♦ EYİCE, S: “Atıf Efendi Kütüphanesi”, mad., “Mimari” bölümü, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul 1991.
♦ EYİCE, S: “Ayasofya” mad. “Ayasofya Kütüphanesi (Mimari)” bölümü, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul 1991.
♦ EYİCE, S: “Eski Kütüphane Binaları Hakkında”, Türk Yurdu, S. 267, 1957.
♦ EYÜPGİLLER, K. K: Bir Kent Tarihi Kastamonu, İstanbul 1999.
♦ GÜNDÜZ, M: “İslâm’da Kitap Sevgisi ve İlk Kütüphane”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, C. XXIV, S. 1, 1975.
♦ KRENKOW, A. F: “Kütüphane” mad., İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1977.
♦ KUBAN, D: “Nuruosmaniye Külliyesi” mad., Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1994.
♦ KUBAN, D: Batıya Göçün Sanatsal Evreleri (Anadolu’dan Önce Türklerin Sanat Ortaklıkları), İstanbul 1993.
♦ KUBİLAY, A. Y: “18. ve 19. yüzyıl İstanbul Vakıf Kütüphaneleri Üzerine Tipolojik Bir Değerlendirme”, Osmanlı Mimarlığının 7 yüzyılı, İstanbul (Basım yılı belirtilmemiş).
♦ KUBİLAY, A. Y: “Kütüphaneler” mad., “Mimari” bölümü, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 5, İstanbul 1994.
♦ KUYULU, İ: “Kütüphane” başlığı, Birgi Tarihi, Tarihi Coğrafyası ve Türk Dönemi Anıtları (Yayına Hazırlayan: R. N. Ünsal), Ankara 2001.
♦ KUYULU, İ: Kara Osman-Oğlu Ailesine Ait Mimari Eserler, Ankara 1992.
♦ LIGETI, L: Bilinmeyen İç Asya, Ankara 1986.
♦ ROUX, J. P: Orta Asya Tarih ve Uygarlık, İstanbul 2001.
♦ SERTKAYA, O. F: “Tun-Huang (Dun-Huang) Metinleri ve Yapılan Yayınları”, Türk Kültürü, Yıl XXI, S. 239, 1983.
♦ SERTKAYA, O. F: “Turfan’da Bulunan Uygur Metinleri Türkiye Kütüphanelerine Nasıl Geldi?”, Türk Kültürü, Yıl XXI, S. 247, 1983.
♦ SOYSAL, Ö: Türk Kütüphaneciliği, C. II, Ankara 1998.
♦ SÜMERKAN, M. R.-OKMAN, İ: Kültür Varlıklarıyla Trabzon, C. 1, Trabzon (basım yılı belirtilmemiş).
♦ ŞEHSUVAROĞLU, B. N: “Tarihte ve Bizde Kütüphane”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, C. XXVII, S. 1, 1978.
♦ TANMAN, M. B: “Galata Mevlevihanesi” mad., “Mimari” bölümü, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 3, İstanbul 1994.
♦ TANMAN, M. B: “Hüsrev Paşa Külliyesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul 1994.
♦ TANMAN, M. B: “Murad Molla Tekkesi ve Kütüphanesi” mad., Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 5, İstanbul 1994.
♦ TURAN, O: “Selçuklu Devri Vakfiyeleri”, Türk Tarih Kurumu Belleteni, C. II, S. 12, Ankara 1948.
♦ ÜLKER, N: “Tire’de Osmanlı Dönemi Kitâbeleri”, Türk Kültüründe Tire, Ankara 1994.
♦ ÜLKÜTAŞIR, M. Ş: “Türklerde Kitap Kütüphane ve Sahaflık Üzerine Küçük Bir Araştırma”, Türk Kültürü, Yıl XII, S. 135, 1974.
♦ ÜNSAL, B: “Türk Vakfı İstanbul Kütüphanelerinin Mimari Yöntemi” Vakıflar Dergisi, S. 18, Ankara 1984.
♦ ÜNVER, A. S: “Anadolu Selçukluları Zamanında Umumi ve Hususi Kütüphaneler”, Atatürk Konferansları II, 1964-68, Ankara 1991.
♦ ÜNVER, A. S: “Artıklılar Kütüphaneleri Hakkında Yeni Tetkikler”, III. Türk Tarih Kongresi, Ankara 1948.
Dipnotlar :
[1] M. Ş. Ülkütaşır, “Türklerde Kitap Kütüphane ve Sahaflık Üzerine Küçük Bir Araştırma”, Türk Kültürü, Yıl XII, S. 135, 1974, s. 162.
[2] O. F. Sertkaya, “Tun-Huang (Dun-Huang) Metinleri ve Yapılan Yayınları”, Türk Kültürü, Yıl XXI, S. 239, 1983, s. 139.
[3] M. Cunbur, “Türk Kütüphaneciliğinin Tarihi Kökleri”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni S. XII, S. 3/4, 1963, s. 106; O. F. Sertkaya, “Tun-Huang (Dun-Huang) Metinleri ve Yapılan Yayınları”, s. 139; L. Ligeti, Bilinmeyen İç Asya, Ankara 1986, s. 262-64.
[4] O. F. Sertkaya, “Tun-Huang (Dun-Huang) Metinleri ve Yapılan Yayınları”, s. 139-140; O. F. Sertkaya, “Turfan’da Bulunan Uygur Metinleri Türkiye Kütüphanelerine Nasıl Geldi?”, Türk Kültürü, Yıl XXI, S. 247, 1983, s. 740-42; J. P. Roux, Orta Asya Tarih ve Uygarlık, İstanbul 2001, s. 220-24; L. Ligeti, a.g.e., s. 319-22.
[5] M. Cunbur, a.g.m., s. 105.
[6] M. Cunbur, a.g.m., s. 106-07; M. Gündüz, “İslâmda Kitap Sevgisi ve İlk Kütüphane”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, C. XXIV, S. 1, 1975, s. 117-18; D. Kuban, Batıya Göçün Sanatsal Evreleri (Anadolu’dan Önce Türklerin Sanat Ortaklıkları), İstanbul 1993, s. 145.
[7] M. Cunbur, a.g.m., s. 166.
[8] M. Cunbur, a.g.m., s. 167.
[9] Büyük Selçuklu kütüphaneleri hakkında en geniş bilgiyi veren Yakut-ı Hamevî’nin bildirdiğine göre sadece Merv’de on tane kütüphane bulunmaktaydı. M. Cunbur, a.g.m., s. 167-68.
[10] B. N. Şehsuvaroğlu, “Tarihte ve Bizde Kütüphane” Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, C. XXVII, S. 1, 1978, s. 4; A. S. Ünver, “Artıklılar Kütüphaneleri Hakkında Yeni Tetkikler”, III. Türk Tarih Kongresi, Ankara 1948, s. 221-24; M. Gündüz, a.g.m., s. 118-19. A. S. Ünver, “Anadolu Selçukluları Zamanında Umumi ve Hususi Kütüphaneler”, Atatürk Konferansları II, 1964-68, Ankara 1991, s. 8-21.
[11] M. Gündüz, a.g.m., s. 118, M. Cunbur, a.g.m., s. 108; O. Turan, “Selçuklu Devri Vakfiyeleri”, Türk Tarih Kurumu Belleteni, C. II, S. 12, Ankara 1948, s. 202; M. Ş. Ülkütaşır, a.g.m., s. 162-63; B. N. Şehsuvaroğlu, a.g.m., s. 4.
[12] B. N. Şehsuvaroğlu, a.g.m., s. 4; M. Gündüz, a.g.m., s. 118-120; M. Cunbur a.g.m., s. 109-10; M. Ş. Ülkütaşır, a.g.m., s. 163; Ö. SOYSAL, Türk Kütüphaneciliği, C. II, Ankara 1998, s. 12-15; A. S. Ünver, “Anadolu Selçukluları Zamanında Umumi ve Hususi Kütüphaneler”, s. 13-21.
[13] M. Cunbur, a.g.m., s. 107-11; A. Ceyhan, “İslâm Tarihinde Kitap ve Kütüphaneler”, Türk Kültürü, Yıl, XXVIII, S. 329, 1990, s. 556-59; F. Krenkow, “Kütüphane” mad., İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1977, s. 1126-28.
[14] İ. Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi II, Ankara, 1991, s. 1-59; M. Gündüz, a.g.m., s. 120-21; M. Cumbur, a.g.m., s. 111-15; B. N. Şehsuvaroğlu, a.g.m., s. 4-5; M, Ş. Ülkütaşır, a.g.m., s. 163.
[15] Ş. Emsem, “Osmanlı İmparatorluğu Devrinde Türkiye Kütüphanelerinin Tarihçesi”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, C. IX, S. 1-2, 1960, s. 18; İ. Erünsal, a.g.e., s. 61; S. Eyice, “Eski Kütüphane Binaları Hakkında”, Türk Yurdu, S. 267, 1957, s. 729; İ. Erünsal, Osmanlılarda Kütüphane ve Kütüphaneci Geleneği”, Osmanlı Ansiklopedisi, C. 11, Ankara 1999, s. 705; A. Y. Kubilay, 18 ve 19. Yüzyıl İstanbul Vakıf kütüphaneleri Üzerine Tipolojik Bir Değerlendirme”, Osmanlı Mimarlığının 7 Yüzyılı, İstanbul (Basım yılı belirtilmemiş), s. 149.
[16] Vakıf olarak inşâ edilen kütüphanelerin ve kütüphaneciliğimizin ilerleyen yıllardaki tarihi seyri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İ. Erünsal, a.g.e., s. 61-134.
[17] Bugün yurtdışında çeşitli ülke sınırları içerisinde halen ayakta kalmayı başarabilmiş on küsür kütüphaneden bahsedilebilir. Maalesef bunları mimarimiz açısından gerektiği ölçüde tanımak henüz mümkün olmamıştır.
[18] A. Y. Kubilay, a.g.m., s. 151. Herhangi bir yapı içerisinde yapılan kütüphaneleri de dahil ederek Ünsal, kütüphaneleri mimari açıdan beş gruba ayırmaktadır. Bkz. B: Ünsal, “Türk Vakfı İstanbul Kütüphanelerinin Mimari Yöntemi”, Vakıflar Dergisi, S. 18, Ankara 1984, s. 97.
[19] İstanbul’da Köprülü Mehmet Paşa, Amcazade Hüseyin Paşa, Çorlulu Ali Paşa, Damat İbrahim Paşa, Ahmediye, Hekimoğlu Ali Paşa, Hacı Beşir Ağa (Soğukçeşme’de), Nuruosmaniye, Hamidiye, Halet Efendi, Küçük Efendi ve Aziz Mahmud Hüdai Efendi, Anadolu’da Kastamonu’da Şaban-ı Veli, Manisa’da Hacı Hüseyin Ağa (Muradiye) Kütüphaneleri birinci gruba dahildir. İstanbul’da Ayasofya, Fatih, Veliyyüddin Efendi, Hüsrev Paşa, Hacı Beşir Ağa (Cağaloğlu’nda), Kayseri’de Raşid Efendi, Kastamonu’da Numaniye, Halidiye, Manisa’da Hacı Eyüb, Konya’da Yusuf Ağa Kütüphaneleri ikinci gruba giren eserlerdir. Üçüncü grupta İstanbul’da Şehit Ali Paşa, III. Ahmed, Aşir Efendi, Atıf Efendi, Koca Ragıp Paşa, Murad Molla, Hacı Selim Ağa, Hüsrev Paşa, Esad Efendi, Hasan Hüsnü Paşa (Koca Ragıp Paşa ile Hacı Selim Ağa Kütüphaneleri sıbyan mektebi ve hazireleriyle birlikte, merkezini kütüphanenin oluşturduğu bir tasarımın ürünüdür), Tire’de Necip Paşa, Of’un Uğurlu Beldesi’nde Eski, Birgi’de isimsiz kütüphane, Rodos ve Hafız Ahmed Ağa Kütüphanelerini sayabiliriz.
[20] B. Ünsal, a.g.m., s. 97; A. Y. Kubilay, “Kütüphaneler”, mad., “Mimari” bölümü, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 5, İstanbul 1994, s. 176.
[21] Murad Molla ve Atıf Efendi Kütüphaneleri buna güzel bir örnektir. Bkz. S. Eyice, “Atıf Efendi Kütüphanesi” mad., “Mimari” bölümü, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul, 1991, s. 61; M. B. Tanman, “Murad Molla Tekkesi ve Kütüphanesi” mad., Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 5, İstanbul 1994, s. 517.
[22] S. Eyice, “Atıf Efendi Kütüphanesi” mad., “Mimari” bölümü, s. 61.
[23] Yazımızda geçen çoğu yapıların tarihleri için Kubilay ve Ünsal’dan faydalanılmıştır. Bkz. A. Y. Kubilay, a.g.m., s. 150; B. Ünsal, a.g.m., s. 102-04. Ayasofya Kütüphanesi Ayasofya Camii’nin güneyinde iki büyük duvar payandası arasında beden duvarlarına bitişik olarak yapılmıştır. Duvar ve payandalar arasına sıkıştırılan yapı konumu itibariyle tek kalan ilginç bir örnektir.
[24] 2, 5, 6 numaralı resimler İstanbul Ansiklopedisi’nden, 3, TDV İslâm Ansiklopedisinden, 8, Gravürlerle İstanbul adlı eserden alınmıştır.
[25] M. B. Tanman, “Galata Mevlevihanesi” mad., “Mimari” bölümü, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 3, İstanbul 1994, s. 364.
[26] Rodos’ta Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi (1793) bu tipin güzel bir temsilcisidir (Z. Çelikkol, Rodosta’ki      Türk Eserleri ve Tarihçe, Ankara, 1992, s. 88; H. Balducci, Rodos’ta Türk Mimarisi, Ankara, 1987, s. 58-59). İstanbul’da Aşır Efendi, Şehit Ali Paşa gibi bazı kütüphanelerde tuvalet ve koridor benzeri mekanlarla bu tipin daha karmaşık örnekleri verilmiştir.
[27] B. Ünsal, a.g.e., s. 98.
[28] İ. Kuyulu, Kara Osman-Oğlu Ailesine Ait Mimari Eserler, Ankara 1992, s. 100-04; H. Acun, Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999, s. 566.
[29] İ. Erünsal, a.g.e., s. 116.
[30] N. Ülker, “Tire’de Osmanlı Dönemi Kitâbeleri”, Türk Kültüründe Tire, Ankara 1994, s. 104.
[31] İ. Kuyulu, “Kütüphane” başlığı, Birgi Tarihi, Tarihi Coğrafyası ve Türk Dönemi Anıtları (Yayına Hazırlayan: R. N. Ünsal), Ankara 2001, s. 161.
[32] Kubilay bu iki örneği ayrı bir grup olarak değerlendirmektedir. A. Y. Kubilay, a.g.m., s. 153.
[33] A. Y. Kubilay, a.g.m., s. 153; B. Ünsal, a.g.m., s. 103. Kuban yapıyı Türkiye’de barok tasarımın en özgün örneği olarak değerlendirmektedir. Bkz. D. Kuban, “Nuruosmaniye Külliyesi” mad., Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1994, s. 103.
[34] B. Ünsal, a.g.m., s. 105.
[35] B. Ünsal, a.g.m., s. 101; M. B. Tanman, “Hüsrev Paşa Külliyesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul 1994, s. 109-10; S. Eyice, “Eski Kütüphane Binaları Hakkında”, s. 731.
[36] B. Ünsal, a.g.m., s. 98, 100-05; A. Y. Kubilay, “Kütüphaneler” mad., “Mimari” bölümü, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 5, İstanbul, 1994, s. 176.
[37] B. Ünsal, a.g.m., s. 105; İ. Erünsal, a.g.e., s. 277.
[38] Çoğu kütüphanemizin inşâ malzemesi kesme taş veya moloz taş-tuğla almaşığıdır. İstanbul’da Şehit Ali Paşa Hamidiye, Murad Molla, Mirzazade Mehmed Efendi Kütüphaneleri ile, Anadolu’da Tire’de Necip Paşa, Manisa’da Hacı Hüseyin Ağa Kütüphanelerinde bu düzen görülür. İstanbul’da Hekimoğlu Ali Paşa ve Amcazade Hüseyin Paşa gibi bazı örneklerde kesme taş ve taş- tuğla almaşığı cephelerin farklı yerlerinde ayrı ayrı uygulanmıştır.
[39] İstanbul’da Ayasofya, Çorlulu Ali Paşa, Halet Efendi ve Nuruosmaniye Kütüphaneleri, Anadolu’da Kastamonu’da Halidiye, (XIX. yüzyılın sonları) ve Numaniye (17-18. yüzyıl), Trabzon-Of’ta Uğurlu beldesinde Eski (1867) Kıbrıs-Lefkoşa’da Sultan II. Mahmud Kütüphanelerinin yapı malzemeleri kesme taş kaplamadır. Yapıların tarihleri için bkz. K. K. Eyüpgiller, Bir Kent Tarihi Kastamonu, İstanbul 1999, s. 138, 144, 161; M. R. Sümerkan-i Okman, Kültür Varlıklarıyla Trabzon, C. 1, Trabzon (basım yılı belirtilmemiş), s. 211.
[40] İstanbul’da Hekimoğlu Ali Paşa, Ragıp Paşa, Ayasofya Kütüphaneleri ile Süleymaniye Camii içerisinde 1751 yılında tesis edilen kütüphanenin tunç şebekeleri son derece kıymetli örneklerdir.
[41] Kütüphane müştemilâtı için bkz. İ. Erünsal, a.g.e., s. 275-76; B. Ünsal, a.g.m., s. 105.
[42] İ. Kuyulu, a.g.e., s. 105; H. Acun, a.g.e., s. 569.
[43] Bu kütüphanelerdeki çini plâkalar başka yapılardan sökülüp bu yapılarda tekrar kullanılmıştır. Detaylı bilgi için bkz. S. Eyice, “Ayasofya” mad., “Ayasofya Kütüphanesi (Mimari) ” bölümü, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul, 1991, s. 213; S. Eyice, “Ahmed III Kütüphanesi” mad., Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 1, İstanbul, 1993, s. 115-16.
[44] İstisnai durumdaki bu tür kütüphaneler hakkında bkz. Ö. Soysal, a.g.e., s. 337-42, 398-408.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.