Düğünlerdeki eğlence anlayışına geçmeden önce Türk sosyal hayatının en önemli unsurlarından biri olan aile yapısından söz etmek gerekmektedir. Çünkü adına düğün dediğimiz merasimler, aile denilen Türk toplumunun en önemli sosyal biriminin oluşumunda ilk adım niteliğinde değerlendirilebilir.
Eski Türk toplumunda aile kavramını “oguş” kelimesi karşılamaktadır ve kan akrabalığına dayandırılmaktadır. Aynı zamanda toplumun çekirdeği olarak görülmektedir. Bu sebeple Türk toplumunda aile yapısına çok önem verilmiştir. Ailenin bu kadar önemli sayılması, coğrafi olarak çok geniş alanlara yayıldığını gördüğümüz Türklerin varlıklarını devam ettirebilmelerini sağlamıştır. Türklerin aileye verdiği önem akrabalık isimlerinin çok fazla olmasından da anlaşılabilmektedir.[1] Aile yapısı bozulmuş, sosyal yapının gerektirdiği özellikleri bırakmış olan Türk boyları ise, çeşitli kültürler içerisinde zamanla erimiş, tarihten beri var olan özelliklerini kaybetmişlerdir.
Düğün denildiğinde genel olarak evlilik için gerçekleştirilen törenler düşünülmektedir. Ancak evlilik dışında bir de sünnet için gerçekleştirilen törenler vardır. Sünnet kavramı, Türk sosyal hayatına İslamiyet’le birlikte girdiğine göre, Türk devletleri için sünnet düğünlerini de İslamiyet’in kabulünden sonraki dönem için düşünmek gerekmektedir.[2] Sünnet törenleri için edinebildiğimiz bilgiler ise, evlilik için gerçekleştirilen törenler gibi, yine hükümdar ya da devlet görevlilerinin çocukları için gerçekleştirilenlerden ibarettir. Çünkü Türk tarihinin en eski dönemlerinden yakın zamana kadar bakıldığında kaynakların neredeyse tamamı hükümdar ya da hükümdarın yakınları için yapılan düğünlerden bahsetmektedirler. Devlet yönetimi içerisinde yer almayan sıradan halkın gerçekleştirdiği düğün ya da benzeri eğlence faaliyetleri hakkında ne yazık ki fazla bir bilgiye sahip değiliz.[3] Ancak yine kaynaklardan derlenen bilgilere göre, hükümdar ya da devlet görevlilerinin gerçekleştirdiği düğünlere halk da davet edilmektedir. Bu nedenle düğünler ülkede yaşayan herkesin bir araya gelebileceği ortak bir eğlence alanı olarak da düşünülebilir.
Elde edilen kaynaklar ışığında düğünler hakkında önemli bir noktaya da rastlamaktayız. O da düğün kavramının kaynaklarda yer alış biçimidir. Türk tarihinin en eski dönemi de dahil olmak üzere büyük bir kısmında kaynaklarda düğün sözcüğü kullanılmamıştır. Bu kelimenin karşılığı olarak “toy” sözü geçmektedir. Yine düğün ve orada gerçekleştirilen merasim anlamında Orhun Yazıtlarında “törün” kelimesi kullanılmıştır. Buna göre Bilge Han Yazıtı’nda şu ifade geçmektedir:
“…Türgiş Kaganka kızımın ertenü ulug törün alı birtim. Türgiş Kagan kızın ertenü ulug törün oglıma alı birtim…”[4] Burada törün kelimesi düğün merasimi anlamında kullanılmış ve yapılan törenin oldukça büyük olduğu söylenmiştir. Bilge Han Yazıtı’ndan anladığımız kadarıyla hakanın başka bir hükümdardan kızını alması ve kendi kızını onlara gelin vermesi oldukça büyük bir hadisedir. Gerçekleştirilen merasimin büyük olması kağanın idaresinin de büyüklüğünü vurgulamak için kullanılmıştır. Çünkü yazıtta devam eden ifadede “başlılara baş eğdirmek, dizlilere diz çöktürmek” ifadelerine ve oldukça geniş bir alana hakimiyetin yayıldığına dikkat çekilmiştir.[5]
Türklerde düğün, yeni bir ev açma, aynı zamanda soyun devamı anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla aile önemli bir görevi de yerine getirmiş olur. Ailenin oluşumundaki ilk adım olarak görülen düğün olgusu ise, eğlence kültürünün bir öğesi olmasının yanı sıra, aileye giden bir yolun başlangıcı olduğu için önemli görülmüş, bu yüzden bazı düğünlerde dini uygulamalar da görülmüştür. Dini uygulamaların yapıldığı bu tarz etkinlikler mevlidli düğün olarak karşımıza çıkmaktadır.[6] Bu sebeple düğünlere yalnız bir eğlence gözüyle bakılmamıştır.[7]
Düğünlerde gerçekleştirilen faaliyetler eğlence unsuru olmasının yanı sıra askeri becerilerinin de ortaya koyulduğu oyunlara dönüşebilmektedir. Kuşkusuz bu durum ordu-millet[8] olan Türklerin bu özelliğinden ileri gelmektedir. Bu bakımdan Türk askerinin ok atmadaki yeteneğine değinmek gereklidir. Çünkü at üzerinde hareket halindeyken ok atabilen Türkler, bu özellikleri sayesinde pek çok savaşta üstün hale gelebilmişlerdir. Bu sebeple ata binmenin önemli bir vasıf olarak kabul edildiği Türk kültüründe, düğünler söz konusu olunca da ata binilmek suretiyle geniş bir alanda gerçekleştirilen yarışlar, yine düğün alanında gerçekleştirilen güreşler geline de izlettirilerek eğlence haline dönüştürülmektedir.[9] Ata binmek dışında diğer yeteneklerini de düğünlere yansıtan Türkler, bu vasıflarını bir seyirlik oyuna dönüştürmüşlerdir. Örneğin Memlükler hakkında bilgi veren Buğyetül-Meram Gâyetül Garam adlı eserde, Türk beylerinin düğünlerde bir direk dikip, başına bir kabak geçirmek suretiyle oluşturulan hedefe ok atıldığından söz edilmektedir.[10]
Görüleceği üzere bu şekilde icra edilen eğlenceler bir yarışma hüviyetinde gerçekleşmekteydi. Esasında yarışma Eski Türk toplumunun gündelik hayatı içerisindeki yaşam tarzında görülmektedir. Sosyal ve siyasal hayatta mevcut koşullarla mücadelenin doğal bir sonucu olan bu tarz gösteriler, temelde mücadele ve üstünlük duygusunun sosyal hayata yansımasına dayalı olarak daha sonraki Türk toplumlarında da görülmektedir.[11]
Kaynaklarda evlilik amacı ile yapılan düğün törenlerinin oldukça renkli geçtiği kaydedilmektedir. Bu törenlerde yemekler verilmekte, halk da bu yemeklere katılmaktaydı. Bu durum ise, hem halkın gözünde yönetimin itibarını artırmakta, hem de devlet yönetimindeki herkesi bir araya getirerek aralarında kaynaşma sağlanmaktaydı. Ayrıca Türk töresinde hükümdar yönettiği halkın karnını doyurmakla mükellef olduğundan düğünlerde bu görevini de ifa etmekteydi. Örneğin İbn Bibi’den öğrendiğimize göre, I. Keykavüs, Erzincan Meliki olan Fahreddin Behramşah’ın kızıyla evlenmiş, bu düğün törenine ülkede yaşayan herkes davet edilmişti. Düğünde yemekler verilmiş, gelinin geldiği şehir baştan başa süslenmişti. Sultan’ın emri ile gerçekleşen tüm bu etkinliklerde düğüne katılan herkesin eğlenmesi sağlanmaktaydı.[12]
Timur devrine ait bir seyahatnameden öğrendiğimiz kadarıyla da Timur’un torunları için tertiplediği törene tüm halk davet edilmişti. Bu tören için ziyafet tertiplenmiş, düğün günü Semerkant’ın bütün tacirleri, esnafı, kuyumcusu, aşçısı, kasabı, terzisi ve bütün sanatkârlarının davet edildiği duyurulmuş, düğünde bolca eğlenilmesi, yenilip, içilmesi emredilmişti. Düğün alanına gelecek esnafın ise kendi çadırlarını kurarak orada satış yapabilmeleri sağlanacaktı. Gerçekleştirilecek eğlencede çeşitli oyunlar da sergilenecekti. Esnaf kendi mesleğine ait malları sergilemekte, sanatkârlar da marifetlerini göstermek amacıyla tezgahlarda çalışmaktaydılar. Düğüne ait bir diğer husus ise, orada bulunanların Timur’un izninden önce alanı terk edememesi idi. Herhangi biri Timur’un izni dışında düğün alanını terk edecek olursa, o zaman büyük bir suç işlemiş sayılmaktaydı.[13]
Timurlu Devleti’nde bu şekilde eğlence hayatından bahseden figürlere rastlamak mümkündür. Çünkü bu dönemde Timurlu ülkesinde edebiyatta, bilimde, sanatta, mimaride olduğu gibi, musikide de devrin ileri gelen kişileri bulunmaktaydı. Timurlu devletinin bu özelliği, Timur tarafından başlatılan ve daha sonra Timurlu Rönesansı olarak adlandırılacak olan dönemin bir özelliğidir. Bu döneme ait olarak döneminin en büyük üstadları olarak kabul edilen, okuyuculuk ve çalgıcılıkta adları geçen Endicanlı Yusuf, musiki alanında üst düzey bilgiye sahip olan Meragalı Abdülkadir, Timurlu ülkesinde bulunmaktadırlar.[14]
Padişahların erkek çocuklarının sünnet düğünlerini, kızlarının veya kız kardeşlerinin evlenme düğünleri vesilesiyle yapılan Sûr-ı Hümâyûnları anlatan Sûrnâmelerden anladığımız kadarıyla sünnet törenleri, İslamiyet’in kabulü yılları hariç olmak üzere, Türk tarihinin sonraki dönemlerinde tam bir şenlik ve eğlence havası içerisinde gerçekleşmekteydi. Düğün gibi pek çok etkinliğin aktarıldığı bu sûrnâmelerin hepsinde az veya çok olmak üzere mutlaka ziyafetlerden söz edilmektedir. Bu ziyafete davet edilenler, hangi gün kimlere ziyafet verileceği, yenilen ve içilen şeyler, yapılan ilmi sohbetler, dualar yer almakla birlikte, düzenlenen eğlencenin de ziyafetsiz olamayacağı vurgulanmaktaydı:[15]
Ziyâfet hod mukarrer anda söz yok
Ziyâfetsiz düğün gördüğümüz yok
Ziyâfettür garaz çün kim düğünden
Yayılsın sahn başlandığı günden
Osmanlı’da sünnet düğünleri herkesin katılacağı şekilde düzenlenmekteydi. Bu törenler ise, çoğu zaman birden fazla şehzade için gerçekleştirilmekteydi. Padişah, düğünün ilk günlerinde çocuklarını kentin dışında hazırlanan şenlik süslerini görmeye götürürdü. Düğün için çeşitli süsler de hazırlanmaktaydı. Nahıl adı verilen bu süsler, ağaç ya da büyük bir koni biçiminde olup, üzeri bol miktarda yapma çiçek ve meyvelerle süslenir, altın ve gümüş yaldızlarla kaplanırdı. Düğün alayından geçmek üzere, büyük arabaların üzerine şekerden yapılmış ağaçlar, köşkler ve şeker bahçesi denilen pek çok süs hazırlanmaktaydı.[16]
Sûrnâmelerde düğünlerde oynanan oyunlara da değinilmektedir. Bu oyunlar genel olarak çeşitli yeteneklerin gösterildiği oyunlar, sportif oyun ve gösteriler, musikiye bağlı oyun ve gösteriler olmak üzere birkaç çeşittir. Canbaz oyunları, canlarını tehlikeye atmayı göze alanlar tarafından oynanmakta ve ip canbazlığı hayli ilgi çekmekteydi ve iplerle gösteri yapan canbazlara resenbaz-rîsmânbâz adı verilmekteydi. Parmaklarının ucunda tabak döndürmek suretiyle gösteri yapanlar kâsebâz, giydikleri cübbeler altından el çabukluğu ile bir nesne çıkaranlar tâsbâz adıyla sûrnâmelerde yer almaktadır. Ateşle ilgili gösteri yapan âteşbâz, bir çenber içerisinden kendisini yahut bir hayvanı geçirenler çenberbâz, insan dayanıklılığı aşan gösterileri yapanlara da zorbâz denilmekteydi. Ayrıca gürzbâz[17], şemşirbâz[18], şişebâz[19], paçlebâz[20], yılanbâz, hokkabâz[21], beyzabâz[22], taklabâz, kûzebâz[23], sûretbâz[24], curcunabâz[25], matrakbâz[26] gibi isimlerle gösteriler yapanlar eğlencelerde bulunmaktaydı.[27]
Düğünlerde söylenen şarkılar da oldukça önemli sayılmaktadır. Çünkü bu şarkılar yalnızca eğlence amacı taşımamaktadırlar. Örneğin Kırgız kültüründe yer alan ve bir düğün şarkısı olan “ağlama kız ağlama” adlı eser gelin olan kişiye görevlerini sıralamakta ve ileride bir anne olarak yetiştireceği çocuklara nasıl terbiye vereceğini anlatmaktadır. Bu tarz şarkılar gelin uğurlama ve gelin geçirme şarkıları olarak bilinmektedir. Gelinle ilgili şarkılar arasında sayılan “car car” ya da başka bir ifade ile “yar yar” adını taşıyan şarkı türleri de bulunmaktadır.[28] Yine Kırgız kültürü içerisinde koşuklar da farklı bir kullanım alanı bulmakta, buna göre “koşuk” gelin ağıtları için söylenen şiirli bir müzik türüne dönüşmektedir.[29]
Hem erkek, hem de kız evinde gerçekleştirilen Kırgız düğünlerinde, damadın gelin evine gönderdiği büyük baş hayvanın kesilmesi ile başlayan tören, misafirlerin bu kesilen kurbanın etiyle yapılan yemeği yemeleri ardından eğlence ile devam ettirilmektedir. Eğlencede müzik ve şarkılar söylenmektedir. Kız evinde düzenlenen eğlenceler arasında tokmok, selkincek, ak çölmok, kız kuumay adlı oyunlar yer almaktadır. Tokmok oyununda başörtüsü ıslatılıp, düğüm yapılmasının ardından damadın ve kızın arkadaşları arasında oyun başlatılırdı. Oyuna katılanlar daire şeklinde yere oturur, oyunu başlatan kişi şarkı söyleyerek oturan grubun arkasında dolanır ve başörtüsünden yapılan tokmağı birinin arkasına bırakmaktadır. Eğer kişi tokmağı fark etmezse o zaman tokmağı bırakan kişi onu tekrar alıp, arkasına bıraktığı kişiye vurması ile bu oyun gerçekleştirilmekteydi. Selkincek oyunu ise gelin ve damadın salıncağa çıkarak şarkı söylemesi ile oynanmaktadır. Ak çölmok da beyaz değnek veya kemik bulma; kız kuumay ise kız kovalamaca anlamına gelen oyunları ihtiva etmektedir. Ancak Kırgız kültüründe milli oyun olarak kabul gören bu eğlencelerin pek çoğu günümüz düğünlerinde görülmemektedir.[30]
Düğün törenlerinde katılanlara yemek verilmesi de düzenlenen etkinliklerin en önemlilerinden biri olarak şenliklerin ana unsurları arasında yer almaktadır. Çünkü verilen yemek, özellikle aç insanların doyurulması açısından, birlik ve beraberlik için bir mesaj niteliğindedir. Türk tarihinin çeşitli dönemlerine bakıldığında, düğünlerin olmazsa olmazı niteliğinde görünen yemek verme adeti, hem devlet yöneticilerinin, hem de halkın gerçekleştirdiği kutlamalarda görülmektedir. Özellikle Osmanlı dönemine ait arşiv belgelerinde düğün yemekleri hakkında kayıtların yer aldığı bilgiler bulunmaktadır. Bu kayıtlarda Sultan’a ait evlilik ve sünnet törenlerindeki masraflar yer almakta ve bu harcamalar arasında yemek giderleri de bulunmaktaydı.[31]
Osmanlı Devleti’nde bu tarz organizasyonlar için oldukça fazla harcama yapıldığı da görülmektedir. Düğün ve şenliklerde dağıtılanlar arasında kitaplar, kumaşlar, giyecekler, mefruşat ürünleri, kürkler, saatler, silahlar, gündelik hayatta kullanılabilecek kap-kacak gibi eşyalar, kokular, at ve at takımları gibi çok çeşitli, kimi zaman da kıymetli hediyeler bulunmaktaydı.[32]
Osmanlı döneminde padişahın isteğiyle düzenlenen ve yalnızca sarayın sınırları içerisinde kalmayıp, bütün başkentte, hatta büyük taşra kentlerinde kutlanan büyük şenlikler yapılmaktaydı. XVIII. Yüzyılın ortalarına kadar bu şenliklerin en büyükleri şehzadelerin sünnet törenlerinden oluşmaktaydı. Hanım sultanların düğünleri de yine önemli organizasyonlar arasında yer almaktaydı. Eski kayıtlara göre, komşu ya da rakip beyliklerden kız almak suretiyle gerçekleşen padişah düğünleri de en önemli törenlerden biri olarak gerçekleşmekteydi. Örneğin Fatih Sultan Mehmed’in Dulkadiroğullarından Sitti Hatun’la evlenmesi üzerine yapılan 1449 yılındaki düğün, üç aydan fazla sürdüğü kaydedilmektedir.[33]
Clavijo’nun seyahatnamesinden öğrendiğimiz kadarıyla Timur, düğün ve benzeri için düzenlenen şölenlerde herkes eğlenirken, diğer yandan kendisine karşı gelenleri de cezalandırma yoluna gitmiş, bunun için darağaçları kurulmuştu.[34] Herkesin bulunduğu bir organizasyonda böyle bir olayın gerçekleştirilmesi, şüphesiz hükümdarın gücünün ve halk üzerindeki otoritesinin pekiştirilmesi amacını taşımaktaydı.
Timur ülkesindeki bu olaydan farklı olarak Osmanlı döneminde bazı düğün şenliklerinin askeri ve siyasi başarısızlıklar ya da doğal afetlerden hemen sonra gerçekleştirilmesi önemli bir vakadır. Osmanlı ülkesinde bu amaçlarla yapılan şenliklere benzer olarak eski Türk devletlerinde de toylar düzenlenmektedir.[35] Çünkü bu yolla devlet yönetiminin başarısızlığı veya doğal afetlerin verdiği acılar unutturulmaya çalışılmakta, halk arasında birlik ve beraberlik duygusu artırılmaya çalışılmaktaydı. Halkın ve yönetimin her kesiminden insanların katılımıyla gerçekleştirilen eğlenceler sayesinde tekrar halka ve saraya güven sağlanmış oluyordu. Ayrıca gündelik hayatın getirdiği yükten yorulan ya da sosyal hayatın verdiği bezginlikle her an patlayabilecek bir harekete sebep olacak halk, düzenlenen eğlenceler vesilesiyle rahatlatılmaktaydı. Şenliklerde düzenlenen oyun ve eğlenceler ise, halkı gündelik hayatın yükünden uzaklaştırması ve bir nevi dinamizm kazandırması açısından oldukça önemlidir. Oyun ve eğlenceler sayesinde rahatlayan insanlar, gündelik yaşamlarına daha sıkı sarılabilmekte ve bu da toplumsal bir rahatlamaya vesile olmaktaydı.[36]
Türk sosyal hayatı içerisinde önemli yer edinmiş görünen düğünler, günümüzde de şenlik havası biçiminde gerçekleştirilmektedir. Örneğin düğün törenlerinde yemek verme geleneği bugün Anadolu’nun hemen her yerinde görülen bir uygulamadır. Benzer biçimde, Türklerde devlet erkânı tarafından çeşitli vesilelerle düzenlenen etkinliklerin benzerleri, tarihte yaşanan önemli olayların yıldönümlerine istinaden düzenlenen resmi bayramlarla gerçekleştirilmektedir. Tarihte görülen eğlence ya da şenlik anlayışına bakıldığında da günümüzdeki anlayış ve uygulamalarla aralarında fazlaca bir farklılık bulunmadığı görülmektedir. Bununla birlikte eğlence kavramı, değişen yaşam koşulları ve çevrenin etkisiyle, çok daha farklı etkinlikleri ya da vesileleri bünyesinde barındırır hale gelmiştir.[37] Ayrıca yine zaman içerisinde değişen yaşam tarzına paralel olarak, düğünlerin yapıldığı mekanlar da değişmiştir. Eski dönemlerde açık alanlarda yapılan düğünler, günümüze yaklaştıkça kapalı mekanlarda yapılmaya başlanmıştır. Bugün Anadolu’nun çeşitli yerlerinde görülen kır düğünleri ve şehirlerde merkezden uzak bölgelerde sokaklarda yapılan düğünler geleneğin devam ettirilmeye çalışıldığı etkinlikler olarak görülebilir. Buna karşılık salon diye tabir edilen kapalı mekanlarda gerçekleştirilen düğün törenleri, geleneği devam ettirmekle birlikte, yerleşik yaşama geçmenin veya şehirleşmenin getirdiği değişen yaşam koşullarının bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Ancak düğün törenlerinin geçmişten günümüze değin değişmeyen ya da çok fazla işlevini yitirmeyen en önemli yanı, insanları bir araya getirmesi ve dolayısıyla paylaşımın yaşandığı bir mekan olmasıdır.
Sonuç
Türk kültüründe bir arada yaşama ve paylaşma isteğinin en önemli göstergelerinden birisi olarak düğünler görülmektedir. Şenlik havası içerisinde gerçekleşen düğünlere katılım da yine bu isteğin bir belirtisi olarak toplumda her sınıf insanın bir araya geldiği organizasyonlara dönüşmekteydi. Düzenlenen eğlenceler, gündelik hayatın gerektirdiği yaşam tarzının yansıtıldığı çeşitli oyunlarla süslenmekteydi. Bahar mevsiminin başlangıcının kutlanması gibi pek çok önemli olaylarda yılın önemli zamanları bir araya gelen Türkler, tıpkı bu toplantılarda olduğu gibi, düğünlerde de kendi aralarındaki ilişkileri kuvvetlendirme imkanına sahip olabilmekteydiler. Bu tarz etkinliklerin büyük katkısıyla Türkler, birlik ve beraberlik duygularını pekiştirme olanağı bulmaktaydılar. Sosyal yapısı bozulan Türk topluluklarının zamanla başka kavim veya milletler içerisinde benliklerini kaybederek asimile oldukları düşünüldüğünde, düğünler gibi etkinliklerin Türk toplumunda ne anlam ifade ettiği daha rahat anlaşılmaktadır.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı
Not: Bu makale, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nin 10. sayısında (2009/2) yayımlanmıştır.