Fetihnâme İslâm devletlerinde fethedilen beldeleri, kazanılan başarıları haber veren mektup ve fermanlar ile bu fetihleri anlatan eserlerin genel adıdır. Fetihnâme açmak, kazanmak, ele geçirmek mânâlarına gelen “fetih” kelimesi ile kitap, mecmua, mektup, ferman demek olan “nâme”den müteşekkil bir birleşik kelimedir. Yukarıdaki tariften de anlaşılacağı üzere fetihnâmeler ikiye ayrılmaktadır: Bunlardan biri hükümdarlar veya devlet ileri gelenleri tarafından komşu olsun olmasın dost ve düşman ülkelere gönderilen ferman veya mektuplar,[1] diğeri ise bir yerin fetih hadisesini anlatan müstakil eserlerdir. Bunlar bazan bir tarih kroniği içinde bir bölüm olarak da yer almaktadır. Ferman mahiyetindeki fetihnâmeler ilgili oldukları savaşı kısaca özetlediklerinden ve hemen zaferin arkasından kaleme alınmış olduklarından aynı zamanda önemli birer tarihî vesika niteliği taşırlar. Ancak objektif olmayan değerlendirmelerle yazıldıkları için burada verilen malumatın dikkatle ve diğer kaynaklarla karşılaştırılarak kullanılmaları gerekmektedir.[2] Başta Feridun Ahmed Bey’in eseri olmak üzere münşeat mecmualarında bu resmî fetih mektuplarının pek çok değişik sûreti yer almaktadır.
Fetihnâmeler edebî bir tür olarak ele alındığında ise bir yerin, şehrin veya kalenin ele geçirilmesini başlangıcından sonuna kadar anlatan eserler şeklinde tarif edilebilir. Düşmanın mağlubiyetiyle sonuçlanan bir seferin veya elde edilen bir zaferin konu edildiği eserlere fetihnâme yanında daha çok ‘zafernâme’, bir gazadan, bir akından, bir savaştan bahsedenlere ise ‘gazavatnâme’ denilmektedir. Bir sefer esnasında elde edilen yerlerle ilgili olarak kaleme alınan fetihnâmeler ise sefernâme adını almaktadır. Bir fethi, bir başarıyı mevzu edinen bu sefernâmeler de aslında birer fetihnâme olduğundan, bunlar doğrudan doğruya tarih kroniklerinin âdeta bir parçasıdır. Bunları, gazavatnâme, zafernâme, sefernâme, hattâ Selimnâme ve Süleymannâme adlarıyla fethi gerçekleştiren padişahın adıyla anılan eserlerden hem konu hem de üslup bakımından ayırt etmek mümkün değildir. Umumî tarihlerin dışında pek çok çeşidi görülen bu eserlerin başlıkları da böyle bir tasnif yapmayı zorlaştırmaktadır. Aslında fetihnâme doğrudan doğruya resmî bir hüviyeti olan nâme-i hümâyunlarla fermanların genişletilmesinden doğmuş birer edebî tür gibi düşünülmelidir. Türk Edebiyatı’nda manzum ve mensur her iki şekilde de yazılabilen bu fetihnâmeler edebî birer metin olmaları yanında, ekseriyetle tarihî önem de taşırlar. Bu eserler tarih kitaplarında (kronik) zaman zaman görülen eksiklikleri doldurdukları gibi hadiseleri ve bunlarda yer alan şahısları teferruatla verdikleri için de önemlidirler.
Fetihnâmelerde Yer Alan Konular
Türk Edebiyatı’nda bir tür olarak ele alındığında manzum veya mensur olsun fetihnâmelerde görülen çerçeve plan genellikle şu şekildedir: 1. Allah Teâlâ’nın varlığını ve birliğini ifade (Tevhid), 2. Allah’a yakarma, yalvarma (Münacat), 3. Hz. Peygamber’e medih ve övgü (Na‘t), 4. Ashab-ı Kirama Dua (bazılarında sadece Çehâryâr-ı güzîne dua vardır), 5. Tanınmış İslâm Kahramanlarına Dua, 6. Eseri yazış sebebi ve takdimi (Sebeb-i Te’lif), 7. Zamanın Padişahına ve Sefere Katılan önemli zevâta Dua (bu kısım bazan “Sebeb-i Te’lif’ten öncedir), 8. Savaşa Hazırlık, 9. Teçhizat, 10. Yolculuk (Sefer), 11. Düşmanla Karşılaşma, 12. Düşmanın Askerî Durumu, Silah ve Teçhizatı, 13. Savaşın Cereyanı (İslâm askerlerinin başarısı), 14. Dönüş Seferi ve İstanbul’da (veya yakın bir yerde) padişahın veya komutanın karşılanışı, 15. Genel Mahiyette bir Dua, 16. Hatime.
Bütün bu bölümler ele alınırken cihadla ilgili âyet ve hadislere de çok sıkça yer verilmektedir. Hatta bazı fetihnâmelerin başında bu konudaki âyet ve hadislerin hemen hemen tamamı zikredilmektedir.[3]
Daha çok manzum fetihnâmelerde bulunan bu bölümler, mensurlarda ya çok kısa bir şekilde yer almıştır veya bunlardan sadece bir kısmına yer verilmiştir. Nitekim Ta’likîzâde Mehmed Subhi Efendi’nin manzum Eğri Fetihnâmesi’nde yukarıda sayılan bölümlerden altısı atlanmış, zamanın padişahından isim verilmeden bahsedilerek doğrudan konuya geçilmiştir.[4] Aynı eserin sonu da sefer dönüşü ve kısa bir dua ile nihayete ermektedir. Bu eser de manzum fetihnâmelerin hemen çoğunda olduğu gibi mesnevî nazım şeklinde yazılmış bulunmaktadır.
Manzum fetihnâmelerin yukarda sayılan bölümlerini başarılı bir şekilde uygulayan ve yine mesnevî nazım şekli içinde yazılan bir eser de Sinoplu Safâyî’nin Fetihnâme-i İnebahtı ve Moton’udur.[5] Safâyî bu eserinde yukarda sayılan bölümlere yer verdiği gibi teferruata da girmiş ve meselâ hulefâ-i râşidînden tek tek bahsetmiş, aşere-i mübeşşerenin de herbirine ayrı ayrı yer vermiştir. Ayrıca zamanın padişahı ve İstanbul hakkında uzun uzun bilgiler aktarmış, eserin yazılma sebebini de yine uzunca sayılabilecek bir şekilde belirtmiştir. Şair eserin bundan sonraki bölümlerini daha da zenginleştirerek sefer esnasında gördüğü yerler ve cereyan eden savaş hakkında bilgiler verirken bunların her biriyle ilgili olarak aralara yedişer beyitlik gazeller ilâve etmiş ve böylece fetihnâmesini bir ölçüde de olsa monotonluktan kurtarmıştır. Safâyî’nin bu eseri sayılan bütün bölümleri havi tam bir fetihnâme türüdür.
Mehmed Arif Efendi’nin Fetihnâme-i Garrâ be-Târih-i Ra‘nâ adlı 240 beyitlik, kısa eserinde yukarda da belirtildiği gibi ilgili âyetlerden sonra doğrudan doğruya konuya girildiği ve seferin anlatıldığı görülmektedir.[6]
Mensur fetihnâmelerde ekseriyetle yukarıda zikredilen bölümlerin tamamına birden rastlanılmaz. Bunlarda cihadla ilgili bir iki âyet zikredildikten sonra doğrudan konuya geçilmektedir. Dili ekseriyetle çok ağdalı olan mensur fetihnâmelerin çoğunda manzum kısımlara da yer verilmekte, bu nisbet bazılarında eserin hemen hemen yarısına yaklaşırken[7] büyük bir kısmında ise çok az miktarlara ulaşmaktadır.
Cizyedarzâde Bahaddin’in mensur bir fetihnâme olan Fetihnâme-i Bahâaddîn’inde doğrudan doğruya hadiselere geçilmiş ve savaş hakkında bilgiler verilmiştir. Sonlara doğru ise toplu olarak cihadla ilgili kırk civarında âyet zikredilmiştir.[8]
Andelî’in Feth-i Bilâd-ı Engürüs adlı eseri de mensur olup içinde yer yer manzum kısımlar bulunmaktadır. Esere fetih ve cihad âyetleriyle başlanmış ve doğrudan konuya geçilmiştir. Eser “Der Hakk-ı Şühedâ” başlığı taşıyan bir bölümle sona ermektedir.[9]
Osmanlı döneminde önceleri münferit fetihleri anlatan ve bazan bir tarihin bir bölümünü teşkil eden eserler yazılmışken sonraları bir sultanın, bir vezirin, paşanın veya her hangi bir kumandanın yaptığı bütün savaşları, elde ettiği fetihleri konu edinen fetihnâmeler de kaleme alınmıştır. Bunlarda olaylar ekseriyetle cereyan ettiği andan hemen sonra kaleme alındıkları gibi, aralarında daha sonra hatta aradan uzun zaman geçtikten sonra yazılanları da vardır.
xv. asırdan itibaren görülmeye başlanan fetihnâmeler XVI. asırdan sonra sıkça yazılır ve sayıları da giderek artar. Daha çok tarihî bilgiler vermesi açısından kıymetli olan fetihnâmeler edebî birer eser olmaları yanında zamanın dil özelliklerini aksettirmesi bakımından da önem taşırlar. Bir seferin zaferle veya fetihle neticelendiğini haber veren belge niteliğindeki fetihnâmelerde olduğu gibi edebî tür özelliği gösteren fetihnâmelerde de yer alan bigilerin ekseriyetle subjektif değerlendirmeler taşıdığı belirtilerek verdikleri haberlerin dikkat ve titizlikle ele alınmaları gerektiği ileri sürülmektedir.[10] Ancak haklarında hiçbir malumat bulunamayan sefer ve fetihler için bu eserlerin her halükârda kaynaklık teşkil edeceği de açıktır.
Belli Başlı Fetihnâmeler
Türk edebiyatında XV. asırdan başlayarak zamanımıza kadar manzum ve mensur çok sayıda fetihnâme kaleme alınmıştır. Bunlardan önemli sayılabilecek olanları şunlardır:.
- Fetihnâme-i Sultan Mehmed. Kıvâmî tarafından 895 (1490) yılında nazmedilerek Sultan II. Bayezid’e takdim edilmiştir. 28 bölümlük eserin 25’i Fatih Sultan Mehmed’in 3’ü de Sultan II. Bayezid’in fetihlerine ayrılmıştır. Yer yer mensur kısımların da bulunduğu eser mesnevî tarzında ve aruzun “mefâîlün mefâîlün feûlün” kalıbında yazılmıştır.[11]
- Fetihnâme-i İnebahtı ve Moton. Sultan II. Bayezid devri (1481-1512) şairlerinden olup İnebahtı ve Moton seferlerine katılan Sinoplu Safâyî’’in (vf. 939/1533 [? ]) manzum ve mesnevî nazım şekliyle kaleme aldığı bir fetihnâmedir. 3500 civarında beyitten müteşekkil olan eser aruzun “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazılmıştır.[12]
- Fetihnâme-i Diyâr-ı Arab. Yavuz Sultan Selim devrinde (1512-1520) hayatta bulunan, ismini vermeyip kendisinden sadece Silahşor şeklinde bahseden müellif bizzat katıldığı Mısır seferi hakkında önemli bilgiler nakletmektedir. Hemen hemen yarı yarıya manzum-mensur olarak kaleme alınan fetihnâmenin manzum kısımları mesnevî tarzındadır.[13]
- Mohaçnâme. İbn Kemal’in Tevârîh-i Âl-i Osmân adlı eserinin müstakil bir bölümüdür. İbn Kemal burada Kanûnî Sultan Süleyman’ın Mohaç seferini etraflıca anlatmaktadır.[14]
- Târîh-i Feth-i Şikloş. Bu fetihnâme 952’de (1545) Matrakçı Nasuh tarafından telif edilmiş olup Kanunî Sultan Süleyman’ın 950’deki (1543) Estergon, Şekloviç ve Belgrad kalelerinin fethine dair bilgiler verilmektedir.[15]
- Fetihnâme-i Belgrad. Sonundaki bir beyitten Sa’yî mahlaslı bir şair tarafından telif edildiği anlaşılan eser Kanunî Sultan Süleyman’a ithaf edilmiştir. Ekserisi manzum ve mesnevî nazım şeklinde olan eserin bulunabilen iki nüshasından biri Adana İl Halk (nr. 791) diğeri ise Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 217/2) kütüphanelerindedir. Eserin ikinci nüshası toplam on varaktan ibarettir.
- Zafernâme-i Sultan Süleyman. Kanunî’nin münşî ve müverrihlik hizmetinde bulunan Hüsrev Efendi tarafından 935’te (1528-29) telif edilen eser Mohaç ve Budapeşte zaferlerini anlatır, hayli hacimli bir fetihnâmedir.[16]
- Heft Meclis. Gelibolulu Mustafa Âlî (vf. 1008/1600) tarafından telif edilen eserin yedinci meclisinde Kanunî’nin Zigetvar seferine gidişi, vefatı, II. Selim’in cülûsu vs. anlatılmaktadır. Meclisler halinde tanzim edilmiş bir eser olup yer yer manzum kısımlar da bulunmaktadır.[17] Âlî’nin edebî hünerini göstermek için kaleme aldığı bu risale yayımlanmıştır (İstanbul 1316).
- Mirkatü’l-cihâd. Gelibolulu Âlî Niksar’da bulunduğu sırada eline geçen Melik Gazi Ahmed Danişmend’in fetihlerini anlatan, İbn Alâ tarafından ağır bir üslupla kaleme alınan ve Tokat dizdarı Arif Ali tarafından ilavelerle nazmedilen bu fetihnâmeyi süslü bir üslupla yeniden yazmış ve neticede de bu eser meydana gelmiştir.[18]
- Nusretnâme. Gelibolulu Mustafa Âlî Sultan III. Murad’ın cülûsunun 3. yılında 985’te (1577) Lala Mustafa Paşa’nın Şirvan, Azerbaycan ve Gürcistan seferlerini bu seferdeki gidiş yollarını, konak yerlerini, bu esnada yapılan çarpışmaları vs. anlatmaktadır. Eserde Lala Mustafa Paşa’nın seferle ilgili olarak çeşitli yerlere gönderdiği mektuplar da yer almaktadır.[19] Eserin tezhipli ve minyatürlü bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (Hazine, nr. 1365) bulunmaktadır. Bunlara ilave olarak Âlî’nin Belgrad fethini anlatan bir fetihnâmesi daha bilinmektedir (Süleymaniye Ktp., Halet Efendi, nr. 245/1).[20]
- Zafernâme Tercümesi. Çağatayca bir Timurlenk tarihidir. İranlı şair ve âlim Şerefeddin Ali Yezdî’nin 828’de (1424-25) telif ettiği Farsça Zafernâme’si Mehmed Ali b. Derviş Ali tarafından 936’da (1529-30) vefat eden Özbek hükümdarlarından Köçküncü Han’ın emriyle tercüme edilmiştir. Eserde Timurlenk’in seferleri vs. anlatılmaktadır.[21]
- Fetihnâme-i Hayreddin Paşa. Murâdî tarafından yazılmış Barbaros Hayreddin Paşa’nın (vf. 953/1546) mücadelelerini, bilhassa Preveze zaferini anlatan mesnevî tarzında manzum bir eserdir. Bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (Revan, nr. 1292) bulunmaktadır. Murâdî’nin Barbaros Hayreddin Paşa’nın deniz seferlerini anlatan biri manzum (İÜ Ktp., TY, nr. 2475) ve ikisi de mensur üç adet fetihnâmesi daha vardır.[22]
- Ferah. Zekeriyyâzâde ismiyle anılan ve donanma kâtibi olarak donanma halkının aylıklarını vermek vazifesiyle Piyâle Paşa kumandasındaki Cerbe seferine bizzat iştirak etmiş bulunan müellif eserinde savaşın bütün teferruatını kaleme almıştır. Zekeriyyâzâde İstanbul’dan çıkıp dönünceye kadar gördüklerini, duyduklarını, olup biten her şeyi sade bir üslupla anlatmıştır. Ferah, eserini savaşa katılmadan Cerbe’nin fethini anlatan Nidâî’nin fetihnâmesine göre daha sıcak ve canlı bir üslupla 967’de (1560) telif edilmiştir. Bilinebilen tek nüshası Selimağa Kütüphanesi’nde (nr. 768) bulunan eser Orhan Şaik Gökyay tarafından kısmen sadeleştirilerek notlarla birlikte bir sözlük ilavesiyle yayımlanmıştır (İstanbul 1980). Eserde yer yer kıt’a, beyit ve mesnevî başlığı altında manzum parçalara da yer verilmiştir.
- Fetihnâme-i Kal‘a-i Cerbe. Nidâî’nin 967’de (1560) Cerbe fethini anlatan manzum bir eseridir (British Library, nr. Add. 23.984). Eser Nidâî’ye Piyale Paşa tarafından yazdırılmıştır.[23]
- Fetihnâme-i Rodos. Celalzâde Mustafa Çelebi’nin (ö. 975/1567) telif ettiği eser Kanûnî’nin 929’da (1522) Rodos Adası’nın fethini anlatmaktadır. Bu fetihnâme müellifin Tabakatü’l-memâlik adlı Kanûnî Devri’nin 1555’e kadar cereyan eden olaylarını anlatan eserinin bir bölümüdür. Mohaçnâme ve Fetihnâme-i Karaboğdan da aynı eserde yer alan ve konuları fetihnâme olan diğer bölümlerdir.[24]
- Mohaçnâme. Celâlzâde Sâlih Çelebi’nin (ö. 973/1565) Târîh-i Sultan Süleymân adlı eserinin bir bölümü olup müstakil çeşitli nüshaları vardır (Topkapı Sarayı müzesi Kütüphanesi, Revan, nr. 1280; İÜ Kütüphanesi, TY, nr. 1285). Aynı eserin Târîh-i Budin (Târîh-i Feth-i Budin) ve Târîh-i Üngürüs adlı müstakil nüshaları da bulunmaktadır. Bunlara ilaveten Celâzâde Sâlih Çelebi’nin Belgrad Fetihnâmesi’nin de sayılan eserler gibi Târîh-i Sultan Süleymân’ın bir bölümü olduğu ve müstakil nüshalarının bulunduğu belirtilmektedir.[25]
- Nüzhetü’l-esrâr fî fethi Kal’ai Sigetvar. Münşeât sahibi Ahmed Feridun Bey’in (ö. 991/1583) bir eseri olup Zigetvar muharebesi ve fethiyle ilgili bilgiler verilmektedir.[26] Eser içinde ayrıca Kandiye Fetihnâmesi de vardır.
- Fütûh-ı Yemen (Fetihnâme-i Yemen). Rumûzî tarafından 977’de (1569-70) yazılmış mesnevî tarzında 20.000 beyitlik manzum bir fetihnâme olup eserde sultan II. Selim zamanında (1566-1574) Yemen’e gönderilen Sinan Paşa’nın fetihleri anlatılmaktadır. Fetihnâmede Sinan Paşa’nın Yemen’deki fetihlerine dair söylenmiş tarihler, methiyeler ve manzumeler de bir araya toplanmıştır. Eserin bir nüshası Millet Kütüphanesi’ndedir (Ali Emîrî, nr. 1311).[27] Eserin İstanbul Üniversitesi’nde bulunan (TY, nr. 6045) minyatürlü nüshası otuz üç sayfalık bir özettir.
- Zafernâme-i Ali Paşa. Niyâzî adındaki müellif bu eserini 992’de (1584) telif etmiştir. Müellif eserinde 991’de (1583) İranlıların tecavüzü üzerine Bağdat’a vali olarak gönderilen Elvendzâde Ali Paşa’nın (ö. 1007/1599) İranlılara karşı elde ettiği başarıları anlatmakta ve methetmektedir. Eserin bir nüshası Millet Kütüphanesi’ndedir (Ali Emîrî, nr. 396).[28]
- Târîh-i Feth-i Engürüs. Andelîb mahlaslı bir şair tarafından yer yer manzum bir şekilde telif edilen bu eserde bu fetih neticesinde ‘Eğri Fatihi’ unvanını alan Sultan III. Mehmed’in 1005’deki (1596) Eğri Kalesi fethi anlatılmaktadır. Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Halet Efendi, nr. 623).[29]
- Fetihnâme-i Egri. Talikîzâde Mehmet Subhi Efendi’nin eseri olup baştan sona kadar arada bazı kısımlar hariç manzumdur. Mesnevî nazım şekli ile yazılan eserin tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir (Hazine, nr. 1609).[30]
- Yanıkkale Zafernâmesi. Aynı zamanda bir divan şairi olan ve divân-ı hümayun kâtipliği yapan şair Abdî (ö. 1014/1605) tarafından kaleme alınmış manzum bir fetihnâmedir. Yanıkkale, Tata, Sen Martin, Çeşnik vb. bazı kalelerin 1002’de (1593-94) Sinan Paşa tarafından fethedilişini anlatan mensur bir mukaddimeden sonra 317 beyitlik bir mesnevidir.[31]
- Cihadnâme. Sâfî Mustafa Efendi tarafından nazmedilerek III. Murad’a (1574-1595) takdim edilen eserde Hayreddin Paşa’nın (vf. 953/1546) Cezâyir’i fethi anlatılmaktadır. British Library’de (add. 24.958) bulunan tek nüshası 161 varaktır.
- Fetihnâme. Sipâhîzâde Ahmed tarafından telif edilen eserde Sultan I. İbrahim tarafından Venediklilere karşı 1054’te (1644) başlatılan ve yirmi iki yıl süren muharebenin neticeleri hakkında bilgi verilmektedir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshası (Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 783) Fetihnâme-i Girid ve Bosna başlığını taşımaktadır.[32]
- Târihçe-i Feth-i Revan ve Bağdad. Karaçelebizâde Abdülaziz tarafından (ö. 1068/1658) telif edilen, Zafernâme adıyla da anılan eserde Sultan IV. Murad’ın 1044’te (1635) başlayıp 1049’da (1640) tamamladığı Revan ve Bağdat seferi hakkında bilgiler verilmektedir. Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Esad Efendi, nr. 2086/3).[33]
- Zafernâme. Sultan II. Mustafa’nın (1695-1703) sır kâtibi olan Mustafa Nedim’in bu manzum eserinde sultanın Edirne’den Belgrad’a gidip Tamışvar ve bazı kaleleri alışı ve tekrar İstanbul’a dönüşü anlatılmaktadır. Bir nüshası Millet Kütüphanesi’ndedir (Ali Emîrî, nr. 1343).
- Cevâhirü’t-tevârîh. Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın seferleri ve özellikle Kandiye’nin fethi anlatılan eser Paşa’nın mühürdarı Hasan Ağa tarafından yazılmış edebî özellikler kazanması için de Osman Dede tarafından yeniden kaleme alınmıştır. Hasan Ağa eseri 1080’de (1669) tamamlamıştır.[34] Eserin Osman Dede’ye verilişi ise Köprülüzâde Fazıl Ahmed Paşa’nın ölüm yılında (1087/1676) gerçekleşebilmiştir.
- Fetihnâme-i Kamaniçe. Nâbî tarafından yer yer manzum ve ekseriyetle de mensur bir şekilde telif edilen bu fetihnâmede Sultan IV. Mehmed zamanındaki (1648-1687) Kamaniçe Kalesi’nin fethine dair geniş bir bilgi verilmektedir. Eserin çeşitli yazma nüshaları bulunmaktadır (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1466/2, Esad Efendi, nr. 2425/3, 3407/2; Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan, nr. 1309, Yeniler, nr. 730; Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 470; Nuruosmaniye Ktp., nr. 3307/3).[35]
- 1715 Osmanlı-Venedik Harbiyle İlgili Kısa Bir Manzume. Bestekâr, neyzen ve saz şairi Derviş Musa’ya (ö. 1140/1728) ait olan bu manzumede Sultan III. Ahmed devrinde (1703-1730) şehit Ali Paşa’nın Mora’da kazandığı zaferler dile getirilmektedir. Bu kısa manzume divan tarzında olup aruz vezniyle kaleme alınmıştır.[36]
- Fetihnâme-i Belgrad. Antakyalı Mustafa Münîf’in (ö. 1156/1743) yazdığı eserde Sultan I. Mahmud zamanında 1152’de (1739) sadrazam olan Hacı Mehmed Paşa tarafından elde edilen Belgrad zaferi ve muâhedesi anlatılmaktadır. Mensur-manzum karışık olan eserin iki nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Esad Efendi, nr. 3655/3; Reşid Efendi, nr. 992/6) bulunmaktadır.[37]
- Fetihnâme-i Belgrad. Osmanlı sadrazamlarından Koca Ragıb Paşa (ö. 1176/1762) tarafından yer yer manzum bir şekilde telif edilen ve I. Mahmud’a takdim edilen eserde bir önceki fetihnâmede işlenen konu ele alınmaktadır.
Eserin çeşitli nüshaları bulunmaktadır (meselâ bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, nr. 3442/2, 3655/2, Reşid Efendi, nr. 672, Hüsrev Paşa, nr. 385/4; İÜ Kütüphanesi, TY, nr. 2593).[38] Ayrıca eserde Sadrazam Hacı Mehmed Paşa’nın iktidar ve ehliyetine dair bilgi de bulunmaktadır.
- Hayrâbâd. Salih Hayri (ö. 1284/1867-68) tarafından yazılmış olan eser 1269’daki (1853) Kırım muharebesinin manzum bir tarihçesidir. Eserin baş kısmında Sebeb-i Telif’ten sonra bu muharebeye sebep olan olaylar hakkında bilgi de bulunmaktadır. Süleymaniye (Bağdatlı Vehbi, nr. 1118) ve Millet (Ali Emîrî, nr. 1330) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır.[39]
Bunlar dışında kütüphanelerde nüshaları bulunan ve müellifleri bilinen fetihnâmelerin bir kısmı da şunlardır: Cizyedarzâde Bahaddin Efendi’nin Fetihnâme-i Bahaddin’i (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Hazine, nr. 1428), Edirneli Ali Efendi’nin Fetihnâme-i Mekke-i Mükerreme’si (Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, nr. 3797), Dârüssaâde ağası Mehmed Ağa’nın Fetihnâme-i Gence’si (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan, nr. 1296), Abdurrahman Hıbrî’nin (ö. 1087/1676) Târîh-i Feth-i Bağdad’ı,[40] Hüseyin Behcetî’nin (ö. 1094/1683, yer yer manzum) Zafernâme’si (Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, nr. 2368), el-Hâc Mehmed Arif Efendi’nin manzum Fetihnâme-i Garrâ be-Târîh-i Ra’nâ’sı (Mısır’ın 1216’da [1801] Fransızlardan istirdadına dairdir [Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Hazine, nr. 1438]), Mehmed Esad Efendi’nin (ö. 1276/1859-60) Sultan II. Mahmud’un emriyle yazdığı Feth-i Kostantıniyye’si (Süleymaniye Ktp., Hüsrev Paşa, nr. 439).[41]
Cumhuriyet dönemi şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı’nın Eski Şirin Rüzgârıyle adlı kitabındaki “Selimnâme” adlı bölümü de yukarıda belirtildiği gibi bir “Selimnâme” olması yanında (s. 7-20) aslında Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran, Mercidâbık ve Ridâniye zaferlerini son derece edebî bir üslupla dile getiren bir fetihnâme sayılabilir.
Ayrıca son dönem şairlerinden Necati Yazgan da Fetihnâme (İstanbul 1970) adını verdiği kitabının bilhassa ilk bölümünde İstanbul’un fethi ve Fatih Sultan Mehmed’le ilgili şiirlere yer vermiş bulunmaktadır.
Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi / Türkiye
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 11 Sayfa: 800-805