Bilindiği gibi atasözleri, bir konu hakkında birçok cümle ile ifade edilecek duygu ve düşünceleri birkaç kelime ile ortaya koyan özel ifadelerdir. Asırların süzgecinden süzülüp gelen ve günümüzde en güzel şeklini alan bu sözler bazen kitaplar dolusu açıklamaların yerini alıverir. Bu davranış biçimi bütün toplumlarda kendilerine has bir tarzda ortaya çıkar ve millet diyebileceğimiz toplumlarda zamanın da etkisiyle bazıları kaybolur, bazıları da değişikliklere uğrar. Bazıları ise hiç değişmeden yüzyıllar boyu yeni nesillere aktarılmak suretiyle yaşar.
Bu atasözlerinde o topluma ait pek çok ip ucu vardır. Dikkatli bir inceleme ile atasözleri sayesinde o toplum ile ilgili pek çok bilgiye ulaşmamız mümkündür. Genel bir ifade ile “bir milletin yaşama biçimi, hayat tarzı”nı bulabiliriz.
Karaçay Türkleri atasözlerindeki ifadelerin Türkiye Türklerindeki benzerliğini incelediğimizde her iki Türk boyunda da “bir milletin yaşama biçimi, hayat tarzı”nı bulduk. Sayın Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun yönlendirmesi ile diğer Türk boylarındaki ifade biçimlerine göz attığımızda pek çok atasözünün aynı biçimde kullanıldığını gördük.
Sakaoğlu, Anadolu’daki atasözlerini
- Bütünüyle benzer olanlar
- Bazı yönleriyle benzer olanlar
- Bütünüyle farklı olanlar
olmak üzere üç grupta değerlendirmektedir.[1] Biz de aynı dağılımı Türk dünyasında gözledik. Bu da tabii bir durumdur. Geniş bir coğrafyaya dağılan Türk milletini oluşturan boyların atasözleri arasında dikkati çeken farkların bir çoğunun hayat şartları, bölge, zaman, ayrı iklim ve başka milletlerle olan münasebetten doğduğu muhakkaktır.[2] Ama bu ayırıcı faktörlere rağmen gördük ki, ta Adriyatik’den Çin Seddi’ne kadar olan geniş bir coğrafyada aynı kelimelerle, aynı manâlarla aynı atasözleri söylenmektedir.
Sınırlı imkanlarla ulaşabildiğimiz kaynaklardaki Türk atasözlerini diğer Türk boylarındaki şekliyle karşılaştırmaya çalıştık ve yine gördük ki Türklük dünyasının damarlarında tertemiz bir kan dolaşmaktadır. Aynı olaylar karşısında hemen hemen aynı kelimelerle aynı duygu ve düşünceler ifade edilmektedir. Türk Milleti’nin Kuzey Kafkasya’daki küçük bir topluluğu olan Nogay Türklerindeki hayat tarzı ile en kalabalık nüfusa sahip olan Türkiye’deki hayat tarzı arasında çok büyük bir fark bulunmamaktadır. Küçük farklar ise; bir Karslı ile bir Kütahyalı arasındaki fark kadardır.
Atalarımız, ana yurtlarından ayrılıp yeryüzünün değişik bölgelerine dağılırken, kültür ürünlerini de beraberlerinde taşımışlardır. Böylece, aynı kökten beslenen bir ağacın bütün dallarında aynı meyvenin yetişmesi gibi, yeni vatanlarında hep benzer duyguları dile getirmişlerdir. Bir ağacın bir veya birkaç dalının kabul edebileceği diğer bazı benzer meyvelerin aşılanması gerçeğinde olduğu gibi, atalarımız da yadırgamıyacakları kültürlerden tesirler almış, ancak onları milli benliklerinin içinde eritmesini bilmişlerdir. Aynı kültürün küçük farklılıklarla karşımıza çıkmasını tabii karşılıyoruz. Büyük bir meyve ağacı düşünün. Daha çiçek açarken bile bütün dallarda tam bir birlik göremeyiz. Çiçekler hızla gelişerek meyveye dönüşür, toplanıp yenecek hale gelir. Bu meyvelerin büyüklükleri, tatları, renkleri hasılı birçok özellikleri küçük farklılıklar gösterir. Ama hiç kimse o meyvelerin aynı ağaca ait olmadığını söyleyemez.
Yukarıda göstermeye çalıştığımız gibi, kültür ağacımızın meyvelerinin de kökünden uzaklaştıkça bazı değişikliklere uğraması normaldir. Elbette bizim kadar geniş bir coğrafyaya yayılan bir soyun kültürü bu tür değişmelere uğrayacaktır. Ancak, başka ülkelerin topraklarında yaşasa bile onlar, aynı kökten geldiklerini unutmamışlar, o ağacın tadını, kokusunu, rengini aynı güneşin ısıttığı dünyamızda başka bir topraktan beslenerek yaşatmaya devam etmişlerdir. Nasıl ki bitkiler, yetiştikleri coğrafi bölgelere göre kendilerine has birer yayılma sahasına sahiplerse, kültürler de ilk çıktıkları yerden başlayarak yeni yeni sahalara sahip olmuşlardır. Bizim kültürümüz de yayıldığı her yere aslından pek az bir kayıpla ulaşmış ve özünü daima korumuştur. İşte bu kültür akışı, bizim milli beraberliğimizin en büyük teminatıdır. Bugün aynı atasözünü söyleyebiliyorsak, çocuklarımız aynı tekerlemeleri söyleyebiliyorsa, türküler, ninniler, ağıtlar hep aynı kalıplara dökülebiliyorsa aynı ağacın dalları olduğumuz içindir.
Atalarımızın bize bıraktığı kültür ürünlerinden atasözleri dünyasına girip bir bakalım. Biz rastladığımız eserlerdeki benzer atasözlerimizi bir araya getirdik ve Türk Dünyası haritasını okuyucunun gözü önüne serdik. Bu denemenin bir ekip çalışması ile daha da geliştirilerek Türk dünyasındaki birlik ve beraberliğin dosta düşmana ilan edilmesi en büyük temennimizdir.
Araştırmacı /Türkiye
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 19 Sayfa: 96-104
Çok güzel
Nefis bir çalışma. Fakîrin de TÜRKÇE üzerine amatörce ve emeklinin vakit değerlendirmesi kabilinden bir çalışması var. Işık tutacak bana. Teşekkürler, saygılar