Turancılık Romantik Bir Hayal Değildir
Türk milletinin ülküsü olan Turancılığı, herkesin dilediği şekilde anlattığı, bunu bir türlü romantizm diye gösterdiği göze çarpmaktadır. Millî ülkülerde onun şiir yönü olan bir romantizm bulunmakla beraber ülkü; aslında gerçeklere dayanan açık ve kesin amaçları olan bir duygular ve düşünceler sistemidir. Türkçü diye bilinen bazı yazarların Turancılıktan bahsederken, âdeta ürke ürke konuya değinmeleri Turancılığın ne olduğunu bilmeyenler üzerinde hiç de olumlu bir tesir bırakmıyor. Türk Edebiyatı Tarihi’nde mühim bir yeri olan “Fırtına ve Kar” gibi “Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi” gibi aruz ve heceyle yazdığı ölümsüz şiirlerle Türk Edebiyatının ölümsüzleri arasına giren Orhan Seyfi Orhon’un 2 Şubat 1968 tarihli son Havadis gazetesindeki “Turan Nedir” başlıklı yazısı Turancıların asla kabul edemeyecekleri yanlış düşünceler bakımından bu yazıma konu olacaktır.
Yazı şöyle başlıyor:
“Çok değerli arkadaşım Tekin Erer’in en güzel misâlini vererek anlattığı gibi milliyetçilik bir Türk emperyalizmi hâlinde “Turancılık” yoktur. Turan, Türk tarihinde büyük Türk ırkının kendisine vatan olarak seçtiği yerdir.”
Bir kere Turancılıkla emperyalizmi karıştırmak büyük bir yanlıştır. Emperyalizm bir milletin başka milletleri hükmü altına alması demektir. O halde, Türklerin birleşmesi demek olan Turancılık neden Türk emperyalizmi oluyor? Bugün Türk topluluklarından birinin silâh kuvvetiyle öteki Türkleri yabancılardan kurtararak tek devlet halinde birleştirmesi emperyalizm midir? Dünyadaki bütün milletler, yabancı devlet hakimiyetinde kalan soydaşlarını kendileriyle birleştirmek için silâhlı ve silâhsız savaşlar yaparlar. Bunun adı emperyalizm değildir, irredantizmdir ki makbul bir davranıştır.
Sevr Barışı’nı kabule mecbur kalsaydık da Trakya ve İzmir’i Yunanlılara bıraksaydık, elli yıl sonra oraları kurtarmak için yapacağımız mücadele bir emperyalist savaş mı olacaktı? 100.000 Türk’ün yaşadığı yerleri kurtarmak için de silâha sarılacaktır. “Milliyetçilikte bir Türk emperyalizmi hâlinde Turancılık yoktur” demek, Turancılığı istememek, Türk birliğini şiir ve hayal olarak düşünmek demektir.
Orhan Seyfi’nin yukarıya aldığım parçasında “Turan, Türk tarihinde büyük Türk ırkının kendisine vatan olarak seçtiği yerdir” cümlesi var. Peki, bu vatan şimdi nerede, ne durumda? Anadolu On Birinci Yüzyılda, kurtarmak için daha dün silâha sarıldığımız Kıbrıs On Altıncı Yüzyılda fetholundu; ya üzerinde doğup tarihe girdiğimiz topraklar ne oldu?
Turancılık ülküsünün, Ziya Gökalp’ın bir manzumesiyle Türk şuuruna girdiğini söylemek de yanlıştır. Turancılık, yani bütün Türkleri birleştirmek ülküsü, milâttan öncesi üçüncü yüzyıldan beri vardır. Türk büyüklerinin, iç huzuru sağladıktan sonra ardında koştukları tek düşünce her zaman Türk birliği olmuştur. Ancak İslâmiyet bu düşünceyi bir miktar değiştirmiş, İslâmlığı korumak kaygısı Türk birliği ülküsünün zaman zaman az veya çok ihmal ettirmiştir.
Orhan Seyfi Orhon, yazısının bir yerinde de şöyle diyor:
“Apaçık anlaşılır ki gençlere Türkçülüğün bayrağını getiren şair (yani Ziya Gökalp) eski tarih boyunca Türk ırkının yaşadığı ülkeleri zapt edelim demiyor, Türklerin Turanı, Yunanlıların Megalo İdeası değildir. Türk milletini eski Türk tarihi içinde hatırlamaktır.”
Bu satırlar da baştanbaşa yanlıştır. Ziya Gökalp, eski Türk ülkelerini zapt edelim demedi diye bizim de aynı yerde saymamız icab etmez. Ziya Gökalp’ın Türkçülüğü bugün için artık eksik bir Türkçülüktür. Zaman ilerledikçe o eksikleri tamamlayıp gedikleri kapatmaya mecburuz. Kaldı ki Gökalp eski Türk ülkelerinin zaptı taraftarıdır.
Moskof’un ülkesi viran olacak;
Türkiye büyüyüp Turan olacak!
diyen odur. Türklerin Turanı, Yunanlıların Megalo İdeası değildir demek, Yunanlılar büyümek istedikleri halde biz istemiyoruz demektir ki bir millet için büyümekten korkmak kadar ölümcül düşünce olamaz.
Bugün yoksul Asya ve çok geri Afrika milletleri bile büyüklük isteğinde, büyüklük ülküsünde iken bizim “Turancılığımız emperyalist düşünce değildir” dememiz tarihimizi kapatmaya karar vermekle birdir.
Emperyalist değiliz ne demek? Eski topraklarımızı kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz. Türkistan’ı, İdil-Ural’ı Azerbaycan’ı, Kafkasya’yı, Kırım’ı ve Türklerin yaşadığı başka yerleri istemek emperyalizmse kutlu bir düşüncedir.
Vietnam’ın, hangi fikirle olduğu henüz kesin olarak bilinmeyen savaşına alkış tutup Altaylardan bahsetmeyi yeren soysuz hainler yanında, Orhan Seyfi Orhon gibi Türkçü bir şairin Turan’ı romantizm olarak tavsifini hiç yakıştıramadım.
Bu konuyu ele almışken öteden beri söylenen bir tekerlemeye de cevap vermek isterim: Turancılık bir maceradır. Bizi mahvediyordu. Bundan sonra böyle maceralara atılmak çılgınlık olur.
Bunu iddia eden zavallılar hangi maceradan bahsediyorlar? Birinci Cihan Savaşı’ndan mı? Birinci Cihan Savaşı’nın Turancılık düşüncesiyle açıldığını iddia etmek hiçbir şey bilmemek, dünyadan habersiz olmak demektir. Yayınlanan tarih belgeleriyle artık iyice öğrenilmiştir ki, Türkiye savaşa girse de, girmese de Rusya, İngiltere ve Fransa, Türkiye’yi yok edip paylaşmaya karar vermişlerdi. Türkiye için Almanya ile birleşmekten başka çıkar yol kalmamıştı. O zamanki hükûmetin İngiliz ve Fransızlarla aradığı ittifak teşebbüslerine cevap bile verilmemişti. Şimdi, bu şartlar içinde girişilen savaş bir Turancılık savaşı mıdır, yoksa bir ölüm-dirim kavgası mıdır? Hiç şüphesiz, savaşı kazanmak için Turancılıktan da, İslâm birliği düşüncesinden de istifade edilmek istenmiş biri İngilizlere karşı silâh olarak kullanılmış, az çok da faydası görülmüştür. Fakat Turancılık fikri olmasaydı, Ziya Gökalp doğmamış bulunsaydı, bu kelime bilinmeseydi savaşın sonucu değişecek miydi?
Birinci Cihan Savaşı sırf Turancılık ülküsü uğruna açılmış olsaydı bile onun korkunç sonu Turancılığın yıkılışını değil, uygulamadaki beceriksizliğini ortaya koyardı. Yerinde kullanıldığı zaman bir hastayı diriltecek olan ilâç, yanlış kullanılırsa insanı öldürebilir. O zaman suç ilaçta değil, yanlış kullanandadır. Tarihimiz boyunca, Müslüman olduğumuz için başımıza bin türlü belâ geldiği gibi bugünkü demokratik rejim yüzünden de 1960’ta geçirdiğimiz tehlike malûmdur. Bu kafa ile düşününce suçu İslâmiyet’e ve demokrasiye yüklemek icap eder ki ne dereceye kadar doğru olduğu ortadadır.
Bütün bunlar ortada iken, Birinci Cihan Savaşı’nda Turancılık ülküsünden faydalanmak için yapılan bazı davranışların aksi sonuçla bitmesiyle Turancılığı ebediyen mahkûm etmek ne akıl, ne iz’an, ne iyi niyet, ne de insafla bağdaşamaz.
Turancılık bütün Türklerin birleşmesi ülküsüdür. İnsanları insan yapan, büyük bir düşüncenin ardında koşmalarıdır. Türk milleti için en insanca, en yüksek düşünce tutsak yaşayan soydaşlarını kurtarmak için yapacağı savaştır.
Yalnız kazancımızı, midemizi, maddemizi düşünmeyelim. Bunu hayvanlar da yapar. Daha çok mânâya, düşünceye, ülküye dönelim. İnsanlık budur. Bunu söylerken de kimseden çekinmeyelim: Hakkımızı, atalar mirasını istiyoruz. Alacağız da…
Ötüken, Mart 1968, Sayı: 3