Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

TBMM Tutanaklarına Göre Cumhuriyet’in İlk On Yılında Sağlık Politikamız

0 12.166

Dr. Meliha ÖZPEKCAN

Konuyu sunarken, Yüce Atatürk’ün sağlık konusunda geleceğe yatırım olan çocuklarımızla ilgili güzel sözlerinden biriyle başlamak istiyorum.

“Her ulus çocuklarının sıhhatli ve gürbüz olmaları için, yaşadıkları bölgenin sıhhî şartlarını temin etmek, devlet halinde bulunan siyasî teşekküllerin en birinci ödevidir.”

Sağlık, insanın en doğal hakkıdır. Sağlıkla ilgili hizmetlerden yararlanma kavramı, zamanla bir politik, yasal ve sosyal düşünce olarak ortaya çıkmıştır. Çağımızda devletler geleneksel işlevleri yanında, halkın sağlık ve eğitimi ile ilgili gerekli harcamaları yaparak, sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlamak görevini de üstlenmişlerdir.

Giderek önem kazanan sağlığın korunması, hem birey, hem toplum, hem de hükümetler tarafından yürütülmesi gerekli bir konudur. Koruyucu sağlık hizmetlerinin iyi plânlanması halinde, devlet, daha çok harcama gerektiren tedavi hizmetlerinden yükümlü olacaktır.

Bulaşıcı ve diğer hastalıklarla savaşta kazanılan başarıda, bir ülkenin kültür düzeyi, özellikleri, örgütsel yapı, bütçeden ayrılan pay ile çalıştırılan personelin bilgi ve deneyimleri etkin rol oynamaktadır. Sağlık hizmetlerinden eşit yararlanma olanaklarının sunumunda ve kullanılabilirliğinde ise, izlenecek sağlık politikası, bu alandaki çalışmaların başlangıç noktası olmaktadır.

Yurdumuzda sağlık politikaları zamanın hükümetlerince belirlenmekte, uygulamalar bugünkü adıyla Sağlık Bakanlığı, bu çalışmada da Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekâleti-Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti’nce (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) yürütülmektedir. Ulusal sağlık örgütünün kuruluş aşamasını, sağlık politikasında ilkelerin belirlenip, bu doğrultuda yapılan uygulamaları belirtmek üzere Kurtuluş Savaşı döneminden başlayarak gelişmeler aktarılmış, Cumhuriyet’in ilk on yıllık döneminde yapılan çalışmalar açıklanırken de o yılların sosyo-ekonomik ve kültürel koşulları olabildiğince vurgulanmaya çalışılmıştır.

Kurtuluş Savaşı Dönemi – Savaş Öncesi Ülkenin Durumu

Kurtuluş Savaşı öncesi ülkenin durumuna bir göz atacak olursak; ekonomik ve siyasal yönden yarı bağımlı bir Osmanlı Devleti’nin işgale uğrayıp bölünmüş, yıllarca süren savaş ve çeşitli nedenlerle bakımsız kalmış bir ülke üzerinde azalmış bir nüfus, yoksul, perişan kalmış, psikolojik çöküntüye düşmüş insanlar, bu insanlarla başlatılan ulusal savaş, savaş içindeki göç hareketleri, bulaşıcı hastalıkların yayılma riski, göçlerden kaynaklanan ekonomik ve toplumsal sorunlar.

İşte 2 Mayıs 1920 tarihinde kurulan ulusal hükümetle, Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekâleti’nin[1] çözmek zorunda olduğu problemler.

Vekâlette İlk Çalışmalar

11 Mayıs 1920 tarihinde göreve başlayan Dr. Adnan Bey’in elinde hiçbir kayıt ve bilgi yoktur. İlk iş olarak görevli doktorların listesi ve önceki sağlık mevzuatı getirtilmiştir.

Bir taraftan sağlık politikasında izlenecek yolun prensipleri belirlenirken, diğer taraftan da hizmetlerin kesintiye uğratılmaması için, var olan sağlık sisteminin bazı kısımları korunmuş, bazı kanun ve tüzükler, yerlerine yenileri konuncaya kadar yürüklükte bırakılmıştır. 1921 yılı ortalarından 1923 Ekim’ine kadar göçmenleri yerleştirme ve onlara yardım işleri de Vekâletin omuzlarına yüklenmiştir. Bu yıllarda göçmen ve yetimlere yardım için Meclis’e âdeta önerge ve kanun teklifleri yağmıştır. Savaş döneminde Meclis’teki Mebusların çoğu yaralı askerlerin tedavilerine koşmuştur.

Sağlık Politikasında İlkeler

Bu yıllarda sağlık politikasında belirlenen temel prensipler şöyle sıralanabilir: Ulusal örgütünü kurmak ve geliştirmek, doktor ve diğer sağlık personel açığını kapatmak, bayan doktor yetiştirmek, yetim ve göçmenlere yardım etmek, salgın hastalıklarla savaşıp, gerekli yasaları çıkarmak, çocuk ölümlerini azaltıp nüfusu artırmak, yurt dışından gelebilecek hastalıklara karşı önlem almak, kurumlar arası iş birliği sağlamak ve israftan kaçınmaktır.

İçinde bulunan yıllar bir savaş dönemi olması nedeniyle eldeki kıt kaynaklar en ekonomik ve yararlı biçimde kullanılmış, gerek hükûmet programlarında ve Meclis açış konuşmalarında, gerek bütçe görüşmelerinde bu hep vurgulanmış, ancak halk sağlığında zorunlu işlerde kısıtlamaya gidilmiştir.

Hükûmet Programları

  1. İlk Hükümetin Programı

Maarif Vekil Dr. Rıza Nur tarafından okunan ilk hükûmet programında şöyle denilmektedir: “Umurı sıhhiye ve muaveneti içtimaiye hususunda hali hazırı malîmizin müsait olabildiği kadar ve mümkün mertebe iktisada riayet olunarak âzami fevaidi sıhhiye ve içtimaiye teminine çalışılacaktır.”[2] (sağlık ve sosyal yardım işleri, elimizdeki mali olanakların elverdiğince ve olabildiğince ekonomik davranarak sağlık ve sosyal yardımda en çok yarar sağlamaya çalışılacaktır.)

  1. Ali Fethi Bey Hükûmeti’nin Programı

Savaş başarı ile sona erip yeni hükûmet kurulduğunda, Hükûmet Başkanı Ali Fethi Bey, okuduğu hükumet programında; geçen günlerin bir muhasebesi yapılarak Vekâletin yapacağı işler şöyle belirtilmektedir: “O vakitki ahvali fevkalâdenin kaffei mesainin cepheye sarfını istilzam etmesi hasebiyle layıkı veçhiyle neşvünema bulmayıp sulha kadar memleket ihtiyacını mahdut bir bütçe ile ve nâkâfi mesai ile tatmin edebildi. Fakat bundan böyle kendisinden beklenilen mühim vazaifi ilmin ve ihtiyacın emrettiği dairede hüsnü ifa etmeye çalışacaktır. (dönemdeki olağanüstü durum gereğince çalışmaların tümünün cepheye harcanması gerektiğinden barışa kadar ülke gereksinimi sınırlı bir bütçe ve yetersiz bir çalışmayla yerine getirilebildi.

Fakat bundan böyle kendisinden beklenen önemli görevi bilim ve gereksinimler doğrultusunda, en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacaktır.) denilerek sosyal bir felâket haline gelen sıtmanın önünü almak üzere, bayındırlık işlerinin yürütülmesi ve bataklıkların kurutulmasında dış borçlanmaya gidileceğinden ve yabancı sermayeye kolaylık tanınacağından da söz edilmektedir.[3]

Bütçeler

Kurtuluş Savaşı içinde hazırlanan bütçeler, klâsik bütçelerden ayrı bir özellik taşımaktadır. Ulusal hükûmetin Anadolu için hazır bir bütçesi olmadığından, çoğu kez geçici bütçeler hazırlanıp, avans kanunları ile ödenekler verilerek kamu hizmetleri yürütülmüş, bütçeye gelir getirici kanunlar çıkarılmıştır.

  1. 1920 Yılı Bütçesi

Vekaletin bütçesi görüşülürken Vekil Dr. Adnan Bey’e Vekaletin halka iyi hizmet götüremediği, tıp gereçlerinde vurgunculuk yapıldığı söylenip, çalışmalar eleştirilmiş, kendisi bu eleştirilere cevaben yaptığı konuşmada; sağlıkla ilgili önemli kuruluşların İstanbul’da olduğunu, orası ile resmi bağları koparınca çok zorlandıklarını, Sivas’ta üretilen aşıların bir kısmının bozuk çıktığını, buraları düzeltmeye çalıştıklarını, işçiler için Zonguldak’ta bir hastane başlattıklarını, bunları yapabildiklerini açıklamıştır.[4]

Toplantı sonunda Vekaletin gider bütçesi 613.141 lira olarak kabul edilmiş, aynı yıl Maarif Vekâleti’ne 577.061 lira, Adliye Vekâletine 2.759.274 lira, Dahiliye Vekâletine 2.731.023 lira ayrılmıştır.[5]

  1. 1922 Yılı Bütçesi

Vekaletin 1922 yılı bütçesi Meclis’te Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye olmak üzere iki ayrı bölüm halinde görüşülmüştür. Vekâlete ayrılan payda hükûmetçe kısıtlayama gidilmiş,[6] ancak daha sonraki toplantılarda bunun yetersiz olduğu savunularak artırılmıştır.

Bütçe görüşmelerinde Aydın Mebusu Mazhar Bey, yurdumuzda Sıhhiye Vekâleti’nin en yetersiz bütçeye sahip olduğunu, Maarif ve yollar için vergiler alındığını, bunların sağlıktan daha mı önemli olduğunu söyleyip, hükümeti eleştirmiş, çocuk, sakat ve yaşlılar dışındakilerden “sağlık vergisi” alınarak tüm halkın parasız tedavi edilebileceğini önerisini getirmiştir.[7]

Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey de Vekâletin çocuk sağlığı konusunda broşür hazırlayıp, yeni doğan çocukların ailelerine bunların parasız verilmesini önermiştir.[8] Toplantıda kasaba ve köylerin pek çoğunda sağlığa aykırı bir yaşam sürdürüldüğünü, tuvalet bulunmadığı, halkın gübrelerle içiçe yaşadığı belirtilip önlem alınması istenmiştir.[9]

Meclis’in 24 Ekim 1922 günkü toplantısında Vekâletin gider bütçesi oylanarak kabul edilmiştir. Sıhhiyeye 869.719 lira,[10] Muaveneti İçtimaiye Genel Müdürlüğüne de 851.285 lira ayrılmıştır.[11]

Meclis Toplantı Yılı Açış Konuşmaları

  1. II. Toplantı Yılı

TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa Meclis’in 2. toplantı yılı açış konuşmasında maarif, sağlık, nüfus ve bayındırlık yönünden pek göze görünür sonuçlar alınmadığını, verimli sonuçlar alabilmenin zamana ve de çok paraya dayandığını, halk sağlığıyla doğrudan ilgili Men’i Müskirat, Frengi Kanunu gibi kanunların çıkarıldığını, çalışmaların aynı tempoyla sürdürüleceğini belirtmiştir.[12]

  1. III. Toplantı yılı

Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa, 3. toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada; Hükümetin başlıca görevinin, milletin huzurunu sağlamak, sağlığına özen göstermek ve sorunlarına çözüm bulmak olduğunu belirttikten sonra, doktor ihtiyacının şartlar elverdiğince giderilmeye çalışıldığını, aşıların tamamının yurdumuzda üretildiğini, salgınlar için daha etkin önlemler düşünüldüğünü söylemiştir.[13]

Kanunlar

Kurtuluş savaşı içinde ilgili pek çok kanun, kararname çıkarılıp, tüzük hazırlanmıştır. Ordudaki doktor açığını kapatmak üzere 1920 tarihli Zorunlu Hizmet Kanunu ile zorunlu hizmetle yükümlü sivil doktorların orduda görevlendirilmesi sağlanmış, orduda bulaşıcı hastalıklarla içiçe yaşayan doktorların, daha verimli çalışmasını sağlamak ve mesleğe özendirmek üzere askerî tıp okulu mezunlarına ikramiye için kanunla küçük sıhhiye memurlarına avans için kararname çıkarılmıştır.

Bulaşıcı hastalıklardan ve halk arasında çok yaygın olan frenginin önlenmesi için 1921 yılında Frengi Kanunu, alkollü içkilerin zararları göz önüne alınarak 1920 tarihli Men’i Müskirat Kanunu gibi sağlık korumaya yönelik kanunlardan başka, dinsel ve sağlık kurumları adına yurtdışından gelecek eşyadan gümrük vergisi alınması, Hudut sıhhiye ve Emekli Sandığı’na ait gümrüğün artırılmasına ilişkin kanunlarla, laboratuvar vs. yerlerdeki ücretlerin artırımına ait tüzükle hâzineye gelir sağlanması amaçlanmıştır.

Ayrıca sosyal yardım konusunda; göçmen sevkine, Darüleytam Genel Müdürlüğü’ne avans, Amasyada’ki Şefkati İslâmiye Yurduna, Gaziantep halkına, Konya Darüleytamına, Doğu İlleri göçmenlerine yardım için kanunlar çıkarılmış, askerî hastanelere alınacak yoksul hastalar için tüzük hazırlanarak kollayıcı ve kapsayıcı bir sağlık politikası izlenmiştir. Savaş sonrası imzalanan Lozan Barışı’nın 99. Maddesi ile de sağlıkta, uluslararası iş birliğinden yana olunduğu kanıtlanmıştır.[14]

Cumhuriyetin ilk yılları (1925 yılına kadar) TBMM ulusal savaş sonrası seçime giderek kendini yenilmiş, Ankarara’yı da başkent kabul etmiştir. Bu sırada ortaya çıkan hükûmet krizi, Mustafa Kemal paşaya, daha Erzurum kongresi öncesinde belirlediği[15] rejimin adını koyma fırsatını vermiş, 1921 Anayasası’nın yönetimle ilgili maddelerinde değişiklik yapılarak 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edilmiştir.

Yeni devlet, en kısa sürede kalkınmaya başlamak ve başarıya götürmek durumundadır. Bu çabadaki başarı, öncelikle sağlıklı insan temeline dayanmaktadır. Bu yıllarda çok yaygın olan sıtma, frengi, verem, trahom gibi hastalıklar için yeterli ilacı sağlamak, malî yönden zor olduğu kadar, henüz yeterince gelişmemiş bir örgütsel yapı içinde bu ilaçları halka ulaştırmak, uygulamak da başlı başına bir sorundur.

Sağlık politikasında İlkeler Bu yıllarda sağlık politikasındaki başlıca hedefler şunlardır:

Merkez ve taşra örgütünü genişletmek, doktor ve diğer sağlık personel sayılarını artırmak, meslekte uzmanlaşmışları devlet sağlık kuruluşlarında tutmak, bulaşıcı ve salgın hastalıklarla savaşmak, ilgili kanunları çıkarmak, Numune Hastaneleri, sanatoryum ve dispanserler açmak, yayın yoluyla halkı bilgilendirmek, sosyal yardım kurum ve dernekleriyle iş birliği sağlamaktır.

Hükûmet Programları

  1. Ali Fethi Bey Hükumeti’nin Programı

1924 yılında Ali Fethi Bey Başkanlığında kurulan hükûmetin Meclis’e sunduğu programında, sağlık ve sosyal yardım konusunda; halkımızın sosyal yapısını kemiren sıtma ile ciddî bir mücadeleye girişmenin, Sıhhiye Vekâleti’nin en esaslı ilkesi olduğu, bundan başka frengi ve vereme, çocuk hastalık ve ölümlerine karşı önlem almak üzere sağlık örgütünün genişletileceği, özel kuruluşlarla iş birliği yapılıp onlara yardım edileceği, sıtmanın yayılmasında etken olan sivrisineklerin üreme yeri bataklıkların kurutulmasında bütçeyi aşan durumlarda dış borçlanmaya gidilip, dış yatırıma kolaylık sağlanacağı, göçmen bölgeleri ile yurdun yanmış, yakılmış yerlerinde sağlık önlemlerinin artırılacağı açıklanmaktadır.[16]

Bütçeler

  1. 1924 Yılı Bütçesi

Meclis’teki bütçe görüşmelerinde Van Mebusu Hakkı Bey, düşman işgalinden bu yana bazı yerlerin ne bir doktor, ne de bir sağlık müdür yüzü görmediklerini, böyle yerlerde salgınların daha da yayıldığını, ilacın yetersiz, hastane ve dispanser de bulunmadığını söyleyerek bu konularda Sıhhiye Vekili’nden açıklama istenmiştir. Ardahan Mebusu Talat Bey de, Ardahan’da hiç doktor olmayıp, ilaç da bulunmadığını, halk arasında uyuzun çok yaygın olup, cüzzamlı pekçok hasta bulunduğunu, hükümetin ne yapıp yapıp bu duruma çare bulmasını istemiştir.

Vekil Dr. Refik Bey bunlara cevap olarak; şikâyetlerin doğru olduğunu belirttikten sonra, doktorların az bir maaşla uzak yerlere gitmek istemediklerini, çıkarılan Zorunlu Hizmet Kanunu ile buralara gönderilecek sivil doktorlara maaşları oranında %75, hatta %100’e varan zam için bütçeye ödenek konduğunu, Yatılı Tıp Talebe Yurdundan yetişenlerin de görevlendirileceğini, tüm bunların bugünün işi olmayıp, kendilerine devredilen sorunlar olduğunu söylemiştir.[17]

Aynı toplantıda asker emeklisi doktorların, Doğuda doktorsuz yerlere gönderilebileceği önerisi getirilmiş, bazı yerlere doktor gitmeyişinin nedenlerinden birinin de doktora rağbet edilmediği, geçersiz ve boş yöntemlerle hastalar tedavi edilmeye çalışıldığı, örneğin sıtmanın iple bağlanarak tedaviye çalışıldığı, kininlerin yerlerine ulaşamayıp, belediye başkanlarının çekmecelerinde kaldığı, frengide kullanılan neosalvarsanın her eczanede farklı fiyattan satıldığı şikayetleri yapılmıştır.

Toplantı sonunda Vekâletin gider bütçesi toplam 2.968.331 lira olarak kabul edilmiştir. Aynı yıl Maarif’e 6.877.626 lira, Adliye’ye 5.381.097 lira, Dahiliye’ye 4.156.763 lira ayrılmıştır.[18]

Meclis toplantı Yılı Açış Konuşmaları

  1. Seçim Sonrası II. Toplantı Yılı

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada; nüfusumuzun korunması ve artmasının üzerinde önemle durarak, halk sağlığı ile ilgili önlemlerin sürekli alınıp, geliştirildiğini, doğum sayısı yüksek olan yurdumuzda, modern sağlık koşullarının sağlanmasıyla nüfusumuzun süratle artacağını belirtmiştir.[19]

  1. II. Olağan Toplantı Yılı

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, toplantı yılı açış konuşmasında; geçen yıl tüm yurdu kapsayan bir sağlık teşkilâtına başlanıldığını, özellikle sıtmaya karşı başlı başına bir mücadeleye girmenin, Yüce Meclis’in en önde gelen görevi olduğunu, nüfusumuzun artırılması ve çalışanların sağlıklı olması için yapılacak işlerin başında, sıtma mücadelesinin geldiğini belirtmiştir.[20]

Kanunlar

  • Doktorsuz yerlere doktor gönderebilmek amacıyla 1923 yılında sivil doktorlara zorunlu hizmet getiren yasa çıkarılmıştır. Yasa tasarısı Meclis’te görüşülürken, kanunun, doktorların uzmanlaşmasına set çekeceği, sivil doktorların kendi parasıyla okuyup, askerî doktorlar gibi devletten maaş almadıkları konularında eleştirilmiş, zorunlu hizmetin tüm devlet memurlarını da kapsaması gerektiği, doktorsuz bölgelere doktor gönderilmemesinin, halkçılık ilkesinden ödün vermek anlamına geldiği tartışılmıştır.[21]
  • 1924 yılında çıkarılan Rüsumu Sıhhiye Kanunu ile, yabancı gemilerden alınacak sağlık vergileri belirlenirken[22] 7 yaşından küçük çocuklarla devlet memur ve aileleri, askerler, yoksullar karantina vergisi dışında tutularak sağlıkta koruyucu bir politika izlenmiştir.
  • Darülfünun öğrencilerine, bilimsel gelişmeleri izlemek üzere, mezuniyetten önce konan yabancı dil sınavı,[23] bilime verilen değerin bir örneğidir.
  • Frengi tedavisinde kullanılan neosalvarsan ve benzeri ilaçlardan fakir halkın da yararlanabilmesi için, bu maddeleri gümrük vergisi dışında tutan, yine tıpta büyük yararlar sağlayan röntgen cihazı ve radyumu gümrük vergisi dışında tutan sağlıkla doğrudan ilgili kanunlar[24] yanında, Cumhuriyet’in ilk yıllarında halk sağlığını korumak üzere 1924 yılında çıkarılan Köy Kanunu ile köylünün, muhtarın, köy ihtiyar meclislerinin yapması gereken işler belirlenip, ceza hükümleri konularak yaptırım gücü sağlanmış, iş birliği içinde halk sağlığının korunması hedeflenmiştir.[25]

1925-1928 Dönemi

Yurdumuzda bir sosyal sağlık sorunu haline gelen sıtma ile halk arasında “ince hastalık” olarak bilinen verem, frengi, trahom ve çiçek gibi hastalıklar, bu yıllarda da halk sağlığını kemirmekte, işgücünü olumsuz etkilemektedir. Tüm sorunlara çözüm getirmek üzere öncelikle bir sağlık plânı hazırlanması düşünülmüştür. Plân, Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. kez Sıhhiye Vekilliğine getirilen, orduda ve halk arasında sağlık hizmetleri yapmış, savaş günlerinin zorluklarını paylaşmış, değerli devlet adamı Dr. Refik Bey tarafından hazırlanmıştır. Görevde kaldığı 4 Mart 1925’ten 25 Ekim 1937’ye kadar olan dönemde alınan kararlar, çıkarılan yasalar, bugün bile güncelliğini koruyan önemiyle, ileri görüş, akılcılık ve kararlılığın, başarıya giden yolda en güzel örneğini sergilemektedir.

Sağlık Politikasında İlkeler

Bu dönemde Vekâletin hedefleri şunlardır: Sağlık örgütünü geliştirip, doktor ve sağlık personel sayısını artırmak, Numune Hastaneleri, doğum ve çocuk bakımevleri açmak, nüfusu artırmak, çocuk ölümlerini azaltmak, bulaşıcı ve salgın hastalıklarla savaşıp, ilgili kanunları çıkarmak, sağlık örgütünü köylere kadar yayıp, koruyucu sağlığa önem vermek, Merkez Hıfzıssıhha Kurum ve okulunu açmak, ulusal tıp kongrelerini sürdürmek.

Sağlık politikasındaki bu hedefler, büyük çaba, özveri, disiplin ve de özellikle büyük para gerektiren konulardır. Bu nedenle 1925 yılında Vekâlet’in gider bütçesi ilk kez yüksek tutulmuştur.

Hükûmet Programları

  1. İsmet Paşa Hükûmeti’nin Programı

İsmet Paşa başkanlığında kurulan ve 4 Mart 1925 tarihinde açıklanan hükûmet programında; hükümetin genel siyasetinin herkesçe bilinmekte olduğu belirtilerek, bayındırlık, ziraat ve sağlık önlemlerine özel önem verileceği ve geliştirileceği açıklanmaktadır.[26]

Bütçeler

  1. 1925 Yılı Bütçesi

Bütçe Meclis’te görüşülürken Zonguldak Mebusu Tunalı Hilmi Bey, halkın sağlık konusunda çok bilinçsizce hareket ettiğini, köy ve kasabalarda konferans ve film gösterileri düzenlenmesini önermiş, çocuk ölümlerinin önlenmesi için de kadın, erkek, genç, yaşlı herkesi çocuk bakımında bilgilendirmek üzere ücretsiz broşür dağıtılmasını istemiş, Avrupa’da bu tür uygulamalar yapıldığını, Vekâletin de böyle bir uygulama başlatmasını önermiştir.[27]

Toplantıda sivil ve askerî sağlık örgütünün birleştirilmesi, uyuşturucu maddelerden halkın korunması, sanatoryum sayılarının artırılması istenmiş, süt çocuklarının bulamaçla beslenip, uyusun diye afyon verildiği, Vekâletin en kısa zamanda çocuk ve göz doktoru yetiştirme yoluna gitmesi gerektiği vurgulanmıştır.[28] Vekil Dr. Refik Bey bunlara açıklık getirmek üzere yaptığı konuşmada; sağlık personel sayısını artırmak üzere İstanbul ve Sivas’ta okul açıldığını, ebelik için kurslar düzenlendiğini, İstanbul’daki sanatoryumun açılıp, hastaları kabule başladığını, hastaneler için röntgen cihazları, araştırmalar için 80 mikroskop getirttiklerini, sıtma için 5 ton kinin alınıp, komprimeye dönüştürülmekte olduğunu söylemiştir.[29]

Toplantıda Vekâlet’in gider bütçesi 4.860.205 lira olarak kabul edilmiş,[30] aynı yıl Maarif’e 7.742.508 lira, Adliye’ye 6.013.722 lira, Dahiliye’ye 4.949.616 lira ayrılmıştır.[31]

  1. 1926 Yılı Bütçesi

Bütçe görüşmelerinde söz alan Tunalı Hilmi Bey, Vekâlet’in hazırladığı broşürleri sevinçle karşıladığını, ancak bunların daha sade bir dille yazılmasını istemiş, Karesi Mebusu Mehmet Vehbi Bey de, doğum oranının yüksek olmasına karşın nüfusumuzun korunamadığını, halkın çocuğunu, ya parasızlık ya da utandığından doktora götürmediğini, bu alanda belirli bir bölgeden başlanarak çalışma yapılmasını önermiştir.[32] Toplantıda, Vekâletin 1926 yılı gider bütçesi toplam 3.649.005 lira olarak kabul edilmiş, aynı yıl Maarif’e 7.478.106 lira, Adliye’ye 5.651.609 lira, Dahiliye’ye 4.438.840 lira ayrılmıştır.[33]

  1. 1927 Yılı Bütçesi

Bütçe görüşmelerinde söz alan Vekil Dr. Refik Bey, 1926 yılında yapılan işleri açıklayıp, 1925 ve 1926 yıllarında kurumlarda yeterli aşının üretilip, dışardan aşı alınmadığını, Frengi Kanunu doğrultusunda hastaların

ücretsiz tedavi edildiğini, trahom savaşının Besni, Hasan Mansur’dan başlayarak doğuya doğru yaygınlaştırıldığını, halkın salgınlardan korunmayı bilmediğini, sıtma savaşının sürdürülmekte olduğunu, Ankara’da büyük bir Hıfzıssıhha Kurumu yapımı plânladıklarını anlatmıştır.[34] Toplantıda Vekâlet’in gider bütçesi 3.203.400 lira olarak kabul edilmiş, aynı yıl Maarif’e 6.158.930 lira, Adliye’ye 5.195.756 lira, Dahiliye’ye 5.872.774 lira ayrılmıştır.

  1. 1928 Yılı Bütçesi

1928 yılı bütçe görüşmelerinde yurdumuzda son bir yıl içinde felâket halini alan bulaşıcı hastalık görülmediği, bazı bölgelerdeki çocuklarda kızıl görülüp önlem alındığı Sıhhiye Vekili tarafından açıklanıp, bütçenin geçen yıldan farklı olmadığı belirtilmiştir.[35] Toplantı sonunda 1928 yılı gider bütçesi toplam 3.396.553 lira olarak kabul edilmiş,[36] aynı yıl Maarif’e 6.615.804 lira, Adliye’ye 5.643.672 lira, Dahiliye’ye 5.312.749 lira ayrılmıştır.[37]

Meclis Toplantı Yılı Açış Konuşmaları

  1. II. Dönem, VII. Toplantı Yılı

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Meclis toplantı yılını açış konuşmasında; sağlık örgütümüzün ülke gereksinimine cevap verecek biçimde çaba gösterdiğini belirttikten sonra, “Hükümeti Cumhuriyet’in başlı başına bir esas olarak muvaffakiyetle takip eylediği sıhhat mücadelesine, gittikçe vesaitini artıran bir vüsatle devam olunmak lâzımdır ve mühimdir” demektedir.[38] (Cumhuriyet Hükümetinin başlı başına bir ilke olarak başarıyla izlediği sağlık savaşına, araçlarını artıran bir genişlemeyle devam etmek gerekli ve önemlidir.)

  1. II. Dönem, VIII. Toplantı Yılı

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada; çeşitli yerlerdeki sıtma ve diğer hastalıklarla mücadele örgütünün genişletilip, alınan sonuçların kıvanç verici olduğunu, sağlıkla ilgili hazırlanan kanun tasarılarının onaylanması ile yeni gelişmeler sağlanacağını söyleyip, Hilâliahmer cemiyetinin yaptığı yararlı çalışmaları takdirle andığını belirtmiştir.[39]

  1. III. Dönem, II. Toplantı Yılı

Meclis’in III. Dönem, II. toplantı yılı açış konuşmasında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal; “Sıhhî mücadeleye gösterdiğiniz alâka ve memlekette bu yolda elde edilen neticeler (sonuçlar), bu mesainin (bu çalışmanın) genişletilmesini lüzumlu göstermektedir.” diyerek, bu yıl Umumî Hıfzıssıhha Kanun tasarısının Meclis’e sunulacağını, Hilâliahmer ve Himayei Etfal Cemiyetlerinin (Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumlarının) yararlı çalışmalar yaptığını, bu cemiyetlerin gelişmesi gerektiğini vurgulamıştır.[40]

Kanunlar

1925, 1926 ve 1927 Yılında Çıkarılanlar

  • Tıpta ve sanayide kullanılan bazı ecza ve maddelerin ithali serbest bırakılarak her türlü tüberkülüne dış alım serbestliği tanınmıştır.[41]
  • 1926 tarihli Türk Kodeksi Kanunu ile[42] ilâç ticaretini halk sağlığı açısından denetlemekle yükümlü Sıhhiye Vekâleti’ne, doktorlara kolaylık getirilmesi yanında, halkın tedavi için her zaman aynı nitelikte ilâç bulup alması sağlanmıştır.
  • İl özel idare ve belediyelerdeki sağlık işlerinde birlik ve devlet kontrolü sağlamak, sağlık çalışanlarının özlük haklarını düzenlemek üzere 1926 yılında kanun çıkarılmıştır.[43]
  • Sıtma savaşında ciddî bir çalışma ve kısa sürede verimli sonuç almak üzere 1926’daki Küçük Sıhhiye Memurları Kanunu ile, ordudan her yıl okur yazar ve mücadeleye uygun 500 kişi, eğitim sonrasında 18 ay süre ile zorunlu küçük sıhhiye memurluğunda görevlendirilmiş, aynı yıl çıkarılan kanunla devlet, özel idare ve belediyelerde çalışan asker ve sivil tüm doktorlara Sıtma Enstitülerinde staj zorunluluğu getirilerek[44] bilinçli bir savaş amaçlanmış, Kinin Sağlama ve Satışına İlişkin Kanunla, bütçeye yeni yük getirilmemesi düşünülmüştür.[45] Sıtma Mücadele Kanunu ile[46] de sıtma konusunda tüm örgüt ve kurumların Vekâlete bağlı çalışmaları sağlanıp, merkezî bir otorite kurulması amaçlanmış, sıtma tehlikesi oluşturacak koşulların ortadan kaldırılmasında halka, belediye ve ihtiyar meclislerine görevler verilirken 15 yaşından küçük ve 65 yaşından büyükler bu görev dışında tutulup, kollayıcı bir sağlık politikası izlenmiştir.
  • -1926 tarihli Su Kanunu ile de yaşamla yakından ilgili suların, şehir ve köylere sağlığa uygun koşul ve yöntemle ulaştırılması amaçlanmıştır.[47]
  • -1927 yılında eczacı ve eczanelere, laboratuvar vs. yerlerin denetimine ilişkin,[48] aşılanmayı zorunlu tutan kanunlarla[49] halk sağlığının korunmasına özen gösterilip, kurumlarda devlet kontrolü sağlanmıştır.
  1. 1928 Yılında Çıkarılanlar

1928 yılında çıkarılan Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına dair Kanun[50] ise bugün de güncelliğini koruyan bir öneme sahiptir. Tıp bilimi ile ilgili tüm meslek dallarının işleyiş ve çalışanlarının statülerini, uyması ve taşıması gereken koşulları belirten, deontoloji konusunda getirilecek uygulamaları içeren, meslek dalları ve çalışanları Vekâlet’in kontrolünde tutan kapsamlı bir yasadır.

– 1928 tarihli TC Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi Hakkında Kanun[51] ile geniş kapsamlı bir halk sağlığı koruması hedeflenmiştir.

Bu kanunlardan başka sıtma savaşında yararlık gösterenlere ikramiye verilmesi,[52] Türk kadın doktorlarının 10 yıl süreyle zorunlu hizmet dışında tutulması[53] gibi teşvik edici kanunlar yanında, halk sağlığı için zararlı afyon ve benzeri maddelerin üretim, dış alım ve dışsatımına kayıtlamalar getirmek üzere çıkarılan kanunda, yurdumuzda bu işin ziraatıyla uğraşanların mağdur olmaması düşünülmüştür.[54] Ayrıca Adlî Tıp Kurumu Kanunu ile haftanın tatil günü olan Cuma gününde de halkın sağlık hizmeti alabilmesi için kanun çıkarılmıştır.[55]

Ulusal Türk Tıp Kongreleri

Türk toplumunun sağlık sorunlarını tartışmak, yurdumuzda ve dünyadaki gelişmelerden bilgi almak üzere Cumhuriyet döneminde birçok ulusal tıp kongresi düzenlenmiştir.

1925 yılından başlamak üzere genelde Ankara’da yapılan bu kongreler, II. Dünya Savaşı yılları dışında her iki yılda bir toplanmıştır. Ulusal Türk Tıp Kongreleri, ülkemiz sağlık sorunlarının çözümlenmesinde büyük yarar sağlaması yanında, hükümetlerin sağlık politikasında ve Vekâlet’in çalışmalarında yönlendirici olması açısından da büyük önem taşımaktadır.

Ayrıca bu tür toplantılar, bilime verilen değerin de bir kanıtı durumundadır.

Cumhuriyet’in ilk on yılında beş kez ulusal tıp kongresi toplanmıştır. Bunun ilki 1925’te, ikincisi 1927’de, üçüncüsü 1929’da, dördüncüsü 1931’de, beşincisi de 1933 yılında yapılmıştır.[56]

1929-1933 Dönemi

Bu yıllar arasındaki dönem, tüm dünyayı saran ekonomik krizin Türkiye’yi de etkilediği yıllardır. Krizin en az zararla atlatılması görüşü, Meclis Toplantı Yılı Açış Konuşmalarına, Vekâlet’in bütçesine yansımış, salgın hastalıklarla ilgili ödeneklerde, önceki yıllara oranla kısıtlamalara gidilmiştir.

Bu dönemde yeni tedavi kurumları açılmakla beraber, daha çok varolan kurumlarda yatak sayıları artırılarak, gereksinim karşılanmaya çalışılmış, sağlıklı vatandaşların sağlığını koruma işi ön plâna alınmıştır.

Sağlık Politikasında İlkeler

1929-1933 döneminde izlenen sağlık politikasının hedefleri, önceki yıllarda olduğu gibi nüfusu artırıp, çocuk ölümlerini azaltmak, bulaşıcı ve salgın hastalıklarla savaşmak, sağlık korumaya öncelik verip, ilgili yasaları çıkarmak, sağlık personel sayısını artırmak, savurganlıktan kaçınmak, yayın çalışmalarını artırıp halkı bilgilendirmek, ulusal kongreleri sürdürüp, uluslararası iş birliği sağlamaktır.

1929 yılında Vekâletin adında değişiklik yapılarak bundan böyle “Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti” adıyla anılmıştır.

Bu yıllarda yaşanan malî sıkıntılara karşın, üniversitenin çağdaşlaştırılması aşamasında iyi bir eğitim vermek üzere yurt dışından değerli hocaların getirtilmesi için kanunlar çıkarılıp,[57] bütçeden ödenek ayrılmıştır.

Hükûmet Programları

  1. İsmet Paşa Başkanlığındaki IV. Hükûmet’in Programı

İsmet Paşa, hükûmet programını sunarken yaptığı konuşmasında; izleyecekleri politikanın, Cumhuriyet’in başından beri izlenenlerle aynı olacağını, tutumlu davranmak gerektiğini belirtmiş ve sağlık alanında şunları söylemiştir:

“İçtimaî hastalıklarla mücadele etmek başlıca farikası olan sıhhat ve içtimaî muavenet faaliyetimiz, idame ve tevsi olunacaktır (Başlıca amacı sosyal hastalıklarla savaşmak olan sağlık ve sosyal yardım çalışmalarımız, genişletilerek sürdürülecektir.)

  1. V. Hükûmetin Programı

İsmet Paşa, kendisinin başkanlığında kurulan hükûmetin programını Meclis’e sunarken, malî yönden ciddî sarsıntılar yaşamamak için tutumlu hareket etmek gerektiğini, böyle davranılarak yeni atılımlar gerçekleştirilebileceğini belirterek şöyle demektedir:

“Sıhhat mücadelelerimiz her müşkilat içinde başlıca işlerimizden olmakta devam edecektir. (Sağlık savaşımız her zorluk içinde, başlıca işlerimizden olmaya devam edecektir.) İçtimaî muavenet hizmetlerini her vasıta ile teşvik ve tevsi etmeye çalışacağız.”[58] (Sosyal yardım hizmetlerini her vasıtayla genişletmeye ve özendirilecek duruma getirmeye çalışacağız.)

Bütçeler

  1. 1929 Yılı Bütçesi

Vekâlet’in bütçesi Meclis’te görüşülürken bütçenin geneli konusunda söz isteyen olmadığından, bölümler okunarak kabul edilmiş,[59] gider bütçesi toplam 4.395.678 lira olarak kabul edilmiş, aynı yıl Maarif’e 8.100.009 lira, Adliye’ye 7.252.881 lira, Dahiliye’ye 4.081.368 lira ayrılmıştır.[60]

  1. 1930 Yılı Bütçesi

Vekâlet’in bütçesi görüşülürken Vekil Dr. Refik Bey’e, yurdumuzda veremin boyutları ve alınan önlemler ile çocuk ölümleri konusunda sorulan sorulup, uygulamalar eleştirilmiştir. Refik Bey bu sorulara verdiği cevapta; veremle savaşa büyük şehirlerden başlanılıp, dispanserler açıldığını, çocuk ölümlerinde sıtmanın büyük rol oynadığını, çocuk ölümlerini aşağı çekmeyi planladıklarını, ancak bunun örgütsel gelişim, halkın eğitim

ve refahı ile doğrudan ilgili olduğunu, doğumevi sayılarını artırmaya çalıştıklarını, çıkarılan Hıfzıssıhha Kanunu ile okul öncesi ve okul çağı çocuklarının sağlığını korumayı hedeflediklerini açıklamıştır.[61] Toplantıda Vekâletin gider bütçesi toplam 4.502.216 lira olarak kabul edilmiştir.[62] Aynı yıl Maarif’e 8.199.709 lira, Adliye’ye 7.056.214 lira, Dahiliye’ye 4.566.794 lira ayrılmıştır.[63]

  1. 1931 Yılı Bütçesi

Bütçe görüşmelerinde Vekil Refik Bey, soruları cevaplamış, sıtma savaşında görevli doktorların, neden diğer hastalara bakmadığı sorusuna da, o bölgedeki hükûmet ve belediye doktorlarının bu işle görevli olduğunu, aksi halde amaçtan uzaklaşılıp, başarıya ulaşılamayacağını söylemiştir.[64] Toplantıda Vekâletin gider bütçesi, 3.721.043 lira olarak belirlenmiş, aynı yıl Maarif’e 6.593.749 lira, Adliye’ye 7.377.833 lira, Dahiliye’ye 4.150.569 lira ayrılmıştır.[65]

  1. 1932 Yılı Bütçesi

Bütçe görüşmelerinde bütçenin geneli konusunda söz isteyen olmadığından, bölümler okunarak kabul edilmiştir. Vekâletin 1932 yılı gider bütçesi toplam 3.501.884 lira olarak belirlenmiştir.[66] Aynı yıl Maarif’e 6.064.875 lira, Adliye’ye 7.645.986 lira, Dahiliye’ye 3.785.925 lira ayrılmıştır.[67]

  1. 1933 Yılı Bütçesi

Bütçe görüşmelerinde Vekil Dr. Refik Bey çeşitli soruları cevapladıktan sonra, veremle savaşın, büyük paralar gerektirdiğini, bunun, bina ve sanayi kuruluşlarıyla ilgili çıkarılan kanunlarda da dikkate alındığını söylemiştir.[68] Toplantıda Vekâletin gider bütçesi toplam 4.196.884 lira olarak kabul edilmiştir.[69] Aynı yıl Maarif’e 6.528.327 lira, Adliye’ye 8.013.478 lira, Dahiliye’ye 4.149.861 lira ayrılmıştır.[70]

Meclis Toplantı Yılı Açış Konuşmaları

  1. IV. Dönem, II. Toplantı Yılı

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, IV. Dönem II. Toplantı Yılını açarken oldukça kısa bir konuşma yapıp, tüm ulusları etkileyen ekonomik ve siyasal krizin sürdüğünü belirttikten sonra “İçtimaî hastalıklar ile mücadele faaliyetini artıracağız”[71] demiştir. (Toplumsal hastalıklarla savaşı artıracağız.)

Kanunlar

  • Umumî Hıfzıssıhha Kanunu: Kanun tasarısı Meclis’te görüşülürken Vekil Refik Bey tasarı hakkında açıklama yaparak, tasarının bilimsel, pratik ve yeni esaslar getirdiğini, halk sağlığını korumada çıkarılan kanunların son aşaması olup, hiçbir ülke kanunundan alınmadığını, bazı konularda en son Alman kanunları örnek alınıp, ülkemiz koşullarına uyarlandığını belirtmiştir.[72]

Umumî Hıfzıssıhha Kanunu adıyla çıkarılan ve bugün de yürürlükte olan bu kanun,[73] sağlık örgütümüzün temellerini ve her alandaki sağlık hizmetlerini belirleyen, her yerde halk sağlığının korunmasını ön plana alan bütüncül bir yasadır. Ayrıca ulus sağlığını koruma işini, devletin temel hizmet ve yükümlülükleri arasına alarak, sosyal devlet anlayışını da ortaya koymaktadır.

  • Hususi Hastaneler Kanunu:

Özel ve tüzel kişilerce yönetilen hastanelerin açılış, işleyiş, donanım ve görevleri hükümlere bağlanıp, buralarda devlet kontrolü sağlanmıştır.[74]

  • Hapishanelerle ilgili kanun da çıkarılarak, bu gibi yerlerde sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi amaçlanmıştır.[75]
  • Ayrıca, Manisa’da Moris Şinasi adına yaptırılacak uluslararası hastanenin yapım ve donanımında kullanılacak malzemenin yurt dışından getirilişinde, gümrük vergisi alınmaması ve hastanenin devlet denetiminde olması için de kanun çıkarılarak, din, dil, ırk ayrımı gözetmeyen Cumhuriyet dönemi sağlık politikasının, halkçılık ve kapsayıcılık anlayışının örneği verilmiştir.[76]

1929-1933 yılları arasındaki dönemde, Vekâlet’le doğrudan ilgili kanunlar yanında, Vekâlet’in hizmetlerini destekleyici kanunlar da çıkarılmıştır. 1930 tarihli Belediye Kanunu[77] ile belediye sınırları içinde sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi amaçlanıp, elbirliğiyle kamuya sağlık hizmeti götürülmesi planlanmış, Avrupa’da toplanan uluslar arası sağlık toplantılarında alınan kararlara katılmak üzere de kanunlar çıkarılıp,[78] sağlıkta uluslararası iş birliği politikası izlenmiştir.

Kanun tasarılarının Meclis’te görüşülmesi sırasında doktorsuz yerlerde hastaların çok bilinçsizce tedaviye çalışıldığı, örneğin kangren olmuş organlara hayvan dışkıları sarılarak tedaviye çalışıldığı, diplomalı ebelere rağbet edilmediği, frengililerin kaplarının sağlıklılarca da kullanıldığı, pis ve lağım karışık suların, akan su pislik tutmaz düşüncesiyle kullanılıp içildiği belirtilmiştir.

Cumhuriyet’in onuncu yılında sağlık personeline düşen hasta sayısı şöyledir: Bir doktora 12.710, sağlık memuruna 11.786, hemşireye 59.891, ebeye 38.289’dur.[79] 1923 yılında bir doktora düşen hasta sayısı 19.860 olup resmî verilere göre 1990’da bu sayı 1.059’a inebilmiştir.[80]

Cumhuriyet’in ilk yıllarında yurdumuzda bayan doktor sıkıntısı hat safhadadır. Bugün bayan doktorlarımızın sayısı gün geçtikçe çoğalmaktadır. Hemşireliğin belirli bir öğretimle kazanılacağı bilinci ve uygulaması da Cumhuriyet dönemi eseridir.

Tüm bu çabalar ve gelişmeler, Cumhuriyet Türkiyesi’nde kısa sürede kalkınma ve çağdaşlaşmanın, ancak sağlıklı toplumla gerçekleşebileceği inancı ve hızla başlatılan hamlelerin ürünüdür. Dileğimiz, bu çalışmaların, bundan sonrakilere de örnek oluşturup, Türk insanına yaraşır bir sağlık hizmetinin sunumudur.

Sonuç

I. Dünya Savaşı sonrası işgallerin başladığı dönemde, Türk ulusu, M. Kemal Paşa ve arkadaşlarının önderliğinde bağımsızlık ve ulusal egemenlik savaşına girişmiştir. Tüm maddî ve siyasal zorluklara karşın, bir taraftan savaş başarıya götürülmeye çalışılırken, bir taraftan da ulusal örgütlenme süreci başlatılmıştır.

Sağlık politikasında öncelikle hedefler belirlenerek çalışmalar yürütülmüş, toplumsal felâket haline gelen salgın hastalıkları önlemek için kanunlar çıkarılıp, halka ücretsiz ilâç dağıtılmıştır. Sağlıkla doğrudan ilgili kanunlar yanında Vekâlet’in çalışmalarını desteklemek ve halka elbirliğiyle sağlık hizmeti sunmak üzere Köy Kanunu, Belediye Kanunu gibi kanunlar da çıkarılmıştır.

Halk sağlığının korunması konusunda alınan önlemlerle, Cumhuriyet’in ilk on yılında koruyucu, kapsayıcı, akılcı, ırk ve din ayrımı gözetmeyen, sağlıkta uluslar arası iş birliğinden yana bir sağlık politikası izlenmiştir.

Dr. Meliha ÖZPEKCAN

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 17 Sayfa: 436-445


Kaynaklar:
Resmî Yayınlar
TBMM Zabıt Ceridesi
♦ Dönem I
♦ Cilt 1, Ankara, 1959.
♦ Cilt 8, Ankara, 1945.
♦ Cilt 9, Ankara, 1954.
♦ Cilt 18, Ankara, 1959.
♦ Cilt 22, Ankara, 1959.
♦ Cilt 24, Ankara, 1960.
♦ Dönem II
♦ Cilt 1, Ankara, 1961.
♦ Cilt 3, Ankara, 1968.
♦ Cilt 7, Ankara, 1968.
♦ Cilt 7/1, Ankara, 1968.
♦ Cilt 8/1, Ankara, 1975. Cilt 10, Ankara, 1975. Cilt 15, Ankara, 1976. Cilt 19, Ankara, 1977. Cilt 23, Ankara, t. y. Cilt 24, Ankara, t. y. Cilt 25, Ankara, t. y. Cilt 27, Ankara, t. y. Cilt 28, Ankara, t. y. Cilt 29, Ankara, t. y. Dönem III Cilt 3, Ankara, t. y.
♦ Cilt 4, Ankara, t. y.
♦ Cilt 5, Ankara, t. y.
♦ Cilt 6, Ankara, t. y.
♦ Cilt 12, Ankara, t. y. Cilt 18, Ankara, t. y. Cilt 19, Ankara, t. y. Cilt 20, Ankara, t. y. Dönem IV
♦ Cilt 1, Ankara, 1931. Cilt 3, Ankara, 1931. Cilt 9, Ankara, 1932. Cilt 10, Ankara, 1932.
♦ Cilt 15, Ankara, 1933.
♦ Cilt 15/1, Ankara, t. y.
♦ Resmî Yayınlar Düstur 3. Tertip.
♦ Cilt 5, İstanbul, 1931.
♦ Cilt 6, Ankara, 1934.
♦ Cilt 7, Ankara, 1944.
♦ Cilt 9, İstanbul, 1931.
♦ Cilt 10, Ankara, 1934.
♦ Cilt 11, Ankara, 1930.
♦ Cilt 13, Ankara, 1932.
♦ Cilt 14, Ankara, 1933.
♦ Cilt 15, Ankara, 1934.
♦ İstatistik Göstergeler, 1923-1990, Ankara, Başbakanlık DİE Yayınları, 1992.
♦ TC Dış İşleri Bak. Yay., Lozan Barış Andlaşması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Ankara, Aralık 1984.
♦ Fikret Ünal-Muzaffer Tıraş-Zafer Kükrer, Bütçe Kanunları 1920-1929, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yay. No: 1978/190.
♦ Sıhhiye Mecmuası, Sayı 18, Yıl 4, Eylül 1928.
Diğer Yayınlar
♦ İsmail Arar, Hükûmet Programları (1920-1965), İstanbul, Tipo Neşriyet ve Basımevi, 1968.
♦ Feridun Frik, Türkiye Cumhuriyetinde Tıp ve Hıfzıssıhha Hareketleri 1923-1938, İstanbul, Bayer Universum Basımevi, 1948.
♦ Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt 1, 3. B., Ankara, TTK Yay. Dizi. Sa: 6/2, 1988.
♦ Arslan Terzioğlu “Atatürk’ün 1933’te Gerçekleştirdiği Üniversite Reformu ve Türk Tıbbına Katkıları” Atatürk Döneminde Üniversite Reformu ve Tababet Sempozyumu, 25 Ekim 1996, İstanbul Yay. A. Terzioğlu-Erwin Lucius, 1997.
♦ Türkiye Sağlık İstatistikleri, Ankara, 1997. TTB Yay., Haziran 1997.
Dipnotlar :
[1] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 9, Cilt 1 (1336), s. 184-185.
[2] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 13, Cilt 1 (1336), s. 241. (Der.) İsmail Arar, Hükümet Programları (1920-1965), İstanbul Tipo Neşriyat ve Basımevi, 1968 s. 10-11.
[3] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 14, Cilt 1 (1339) s. 427.
[4] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 158, Cilt 8 (1337), s. 500-501.
[5] (Der) Fikret Ünal-Muzaffer Tıraş-Zafer Kükrer, Bütçe Kanunları 1920-1929, Mal. Bak. Tet. Kur. Yay. No. 1978/190, s. 26.
[6] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 96, Cilt 22 (1338), s. 497-499.
[7] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 98, Cilt 22 (1338), s. 539-542.
[8] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 98, Cilt 22 (1338), s. 542-543.
[9] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 98, Cilt 22 (1338), s. 545.
[10] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 125, Cilt 24 (1338), s. 118.
[11] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı 127, Cilt 24 (1338), s. 191-209-210.
[12] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı I, Cilt 9 (1337), s. 6.
[13] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem I, Toplantı I, Cilt 18 (1338), s. 3.
[14] TC Dış İşleri Bakanlığı, Lozan Barış Antlaşması Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Ankara, Aralık 1984, s. 42-43.
[15] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt I, 3. b. Ankara, TTK Yayınları XVI. dizi, s. 6, 1988, s. 74.
[16] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 13, Cilt 10 (1340) s. 399.
[17] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 15, Cilt 7/1 (1340) s. 670-671.
[18] Ünal-Traş-Kükrer, a.g.y, s. 28.
[19] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, toplantı I, Cilt 7 (1340), s. 4.
[20] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 1, Cilt 10 (1340), s. 3.
[21] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 43, Cilt 3 (1339), s. 83-87.
[22] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 44, Cilt 8/1 (1340), s. 1023; Düstur 3. Tertip Cilt 5, s. 1094-1097.
[23] Düstur 3. Tertip Cilt 5, s. 1217-1218.
[24] Düstur 3. Tertip Cilt 6, s. 9.
[25] Düstur 3. Tertip Cilt 5, s. 696-709.
[26] Arar, a.g.y., s. 48.
[27] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 73, Cilt 15 (1925), s. 282-283.
[28] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 73, Cilt 15 (1925), s. 286-299.
[29] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 73, Cilt 15 (1925), s. 299-301.
[30] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 74, Cilt 15 (1925), s. 321-325.
[31] Ünal-Tıraş-Kükrer, a.g.y., s. 30.
[32] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 100, Cilt 3 (1928), s. 229, 230.
[33] Düstur 3. Tertip, Cilt 7, s. 940.
[34] Ünal-Tıraş-Kükrer, a.g.y., s. 34.
[35] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 64, Cilt 3 (1928), s. 229, 230.
[36] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 64, Cilt 3 (1928), s. 230-31.
[37] Ünal-Tıraş-Kükrer, a.g.y., s. 36.
[38] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı I, Cilt 19 (1341), s. 9.
[39] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı I, Cilt 27 (1926), s. 3, 4.
[40] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı I, Cilt 5 (1928), s. 2, 4.
[41] Düstur 3. Tertip, Cilt 7, s. 133.
[42] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 65, Cilt 23 (1926), s. 39-41.
[43] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 81, Cilt 24 (1926), s. 8, 9.
[44] Düstur 3. Tertip, Cilt 7, s. 885.
[45] Düstur 3. Tertip, Cilt 7, s. 885.
[46] Düstur 3. Tertip, Cilt 7, ss. 907-909.
[47] Düstur 3. Tertip, Cilt 7, s. 887, 888.
[48] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 29, Cilt 28 (1927), s. 453-455.
[49] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem II, Toplantı 58, Cilt 29 (1927), s. 139-143.
[50] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 57, Cilt 3 (1928), s. 70-88; Düstur 3. Tertip, Cilt 9, s. 253-266.
[51] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 73, Cilt 4 (1928), ilgili ek s. 1-3; Düstur 3. Tertip. Cilt 9, s. 870, 871.
[52] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 76, Cilt 4 (1928). s. 171, 172; Sıhhiye Mecmuası, Sayı 18, Yıl 4, Eylül 1928, s. 1, 2.
[53] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 79, Cilt 4 (1928), s. 266.
[54] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 14, Cilt 6 (1928), s. 58-60.
[55] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 87, Cilt 24 (1926), s. 134-135.
[56] Feridun Frik, Türkiye Cumhuriyetinde Tıp ve Hıfzıssıhha Hareketleri 1923-1938, İst., Bayer Universum Basımevi, 1948, s. 28.
[57] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 11, Cilt 19 (1930), s. 49; Düstur 3. Tertip, Cilt 15, s. 71; Arslan Terzioğlu, “Atatürk’ün 1933’te Gerçekleştirdiği Üniversite Reformu ve Türk Tıbbına Katkıları” Atatürk Döneminde Üniversite Reformu ve Tababet Sempozyumu, 25 Ekim 1996, İst. Yay. A. Terzioğlu-Erwin Lucius, 1997.
[58] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem IV, Toplantı 2, Cilt 1 (1931), s. 22.
[59] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 66, Cilt 12 (1929), s. 42, 43.
[60] Düstur 3. Tertip, Cilt 10, s. 1177; Ünal-Tıraş-Kükrer, a.g.y., s. 38.
[61] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 60, Cilt 19 (1930), s. 101-103.
[62] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 60, Cilt 19 (1930), s. 100, 101.
[63] Düstur 3. Tertip, Cilt 11, s. 724.
[64] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem IV, Toplantı 29, Cilt 3 (1931), s. 139, 140.
[65] Düstur 3. Tertip, Cilt 13, s. 746.
[66] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem IV, Toplantı 68, Cilt 9 (1932), s. 258, 259.
[67] Düstur 3. Tertip, Cilt 13, s. 746.
[68] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem IV, Toplantı 52, Cilt 15 (1933), s. 127-130.
[69] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem IV, Toplantı 52, Cilt 15 (1933), s. 127, 128, 133, 134
[70] Düstur 3. Tertip, Cilt 14, s. 688.
[71] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem IV, Toplantı 1, Cilt 10 (1932), s. 3.
[72] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 48, Cilt 18 (1930) ilgili ek s. 1-9.
[73] Düstur 3. Tertip, Cilt 11, s. 324-373.
[74] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem IV, Toplantı 58, Cilt 15/1 (1933), ilgili ek s. 1-4.
[75] TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem III, Toplantı 77, Cilt 20 (1930), s. 240-241.
[76] Düstur 3. Tertip, Cilt 13, s. 59.
[77] Düstur 3. Tertip, Cilt 11, s. 161-175.
[78] Düstur 3. Tertip, Cilt 14, s. 227.
[79] İstatistik Göstergeler 1923-1990, Ankara Başbakanlık DIE Yay., 1992, s. 67-69.
[80] Türkiye Sağlık İstatistikleri 1997, Ankara, TTB Yay., Haziran 1997, s. 67.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.