Tarihte Türklük
“Bütün kavimler arasında şecaat, cesaret bakımından Türklerden üstün, büyük hedeflere ulaşmak için onlardan daha dirayetli hiçbiri yoktur. Cenab-ı Hak onları arslan sıfatından yarattı.
Onlar bozkırlara, otsuz ve ocaksız çöllere de alışıktırlar. Zaruret halinde, pek aza kanaat getirerek gün geçirecek derecede dayanıklıdırlar. Göbeği kesildiği andan itibaren Türk, askerin başbuğu, bölgenin emiri olmaktan ve kendini zahmetli duruma sokmaktan başka birşey düşünmez”.
Bir Fars yazarından da iktibas etmeden geçemeyeceğiz: 1206’da yazılan Tarih-i Mubarekşah’a göre, yabancı bir ülkeye giden garibi fena akibet bekler. Bunun aksine Türkler “Müslüman bir ülkeye ulaştıkları zaman, orada saygı ve takdir görürler. Emir ve orduya kumandan olurlar.
Hazreti Adem’den beri bugüne kadar, para ile satın alınan esirlerin sultan olduğu hiçbir yerde görülmemiştir. Türkler müstesna.
Türkler denizin derinliğinde midye kabuğu içinde saklı inciye benzerler. Değerinin takdir edilmesi için denizi bırakarak kralların tacını, gelinlerin kulağını süslemesi gerekir”.