Onsekizinci yüzyılın başlarında Azerbaycan’da bağımsızlık kazanmış feodal devletlerden (hanlık) biri de Azerbaycan’ın güneydoğusunda Talış Dağları, Hazar Denizi ve Muğan Çölü arasında yerleşen Talış (Lenkeran) Hanlığı’ydı.[1] Gilan, Erdebil, Karadağ, Cavad Hanlıkları ve Salyan Sultanlığı ile sınırları bulunmaktaydı. Hanlığın merkezi ilk başta Astara, daha sonralarsa Lenkeran şehri olmuştur.
İsgender Münsi, 1628 yılında emirlerin listesinde “Talış” halkının iki emirinin adını veriyor: Bunlardan birincisi Astara’nın Talış kadısı Sarıhan ve ikincisi birkaç Talış mahalının kadiîsî ’dır.[2] Bu sülalenin iki kolunun mevcut olan milkleri 1726-1727’li yıllarda kayd olunuyor.[3] Talış Hanlığı’nı iki han yönetiyordu. Lenkeran’da Omir Agis (muhtemelen Mir Aziz), Kızılağaç’ta Musa Han.[4] “Tezküretül Mülük”te[5] ise Talış Hanlığı’nda Astara ve Karadağ (muhtemelen Kızılağaç) olmak üzere iki hanlık ismi belirtilmiştir. Aynı zamanda Astara’da Mehemmet Hüseyn kendi bağımsızlığını ilan etmişti. Bu üç hakim arasında Talış Hanlığı’nda eğemenlik için mücadele başlar. Bu savaşı Musa Han kazanır ve Mir Aziz ile Mehemmet Hüseyin’in topraklarını kendi topraklarına ekler. Böylece, Musa Han, feodal mülklerinin tam sahibi olur. Musa Han’ın yönettiyi bağımsız hanlığın Merkezi Astara şehriydi. O, Astara Kürab’ında hakim olmuştur. Astara Kürab’ı (Kür bu bölgeden geçen nehirdir), Görganrude Asalim, Vilgic, Dırığ ve Zuvand mahallarından oluşuyordu.[6]
Bu devirde İran, Rusya ve Türkiye arasında Azerbaycan uğrunda savaşlar gidiyordu. Bakü’nün Ruslar tarafından işgalinden sonra, 26 Ağustos’ta Matyuşkin, Talışlı Mir Abas Beyden mektup alıyor. Bu mektupta o, kendisinin Rusya’ya hizmet etme isteğini sunuyordu. Herhalde o Rusya ordusunun desteğini arkasına alarak rakipleriyle, ilk sırada Astaralı Musa Han’la hesaplaşmak istiyordu. Aynı zamanda Mir Abas Bey de himaye için Rusya’ya başvurmuştu. Onun bu davranışında Gürcü asıllı Kızılağac Sultanı, Becan’ın etkisi olduğu muhtemeldir.[7]
1724 yılındakı İstanbul Antlaşması’na göre, Derbent’ten Astrabad’a kadar Hazaryanı vilayetler Rusya’nın denetimine geçti. Fakat Rus ordularının 1722-1735 yıllarında Hazaryanı vilayetleri birinci işgali zamanı Talış Hanları kendi topraklarını ellerinde tutmayı başarmışlardı.[8]
1725 yılında Türkler Erdebil’i tuttular. 23 Aralık’ta general Levaşov Türklerden iki devlet arasındakı antlaşmanın şartlarına uyma ve Erdebil’den çekilme talebinde bulundu. Fakat Osmanlı tarafı bu isteği geri çevirmekle birlikte 1726 yılında Astara ve Kergerud mahallarını da aldılar. Bu da Rusların itirazına neden oldu.[9]
Erdebilli Ali Paşa, Astara’nın ve Kergerud’un işgalini şöyle açıklıyordu: “Bu mahallar üç tarafın hiçbirine tabi olmuyorlardı ve Türkler tarafından işgal olunan arazilerden buraya çok sayıda insan toplanıyordu. Onlar bir yere toplanarak Türk ordularına saldırıyorlardı. Türkler de buna son vermek için adı çekilen yerleri aldılar”.
General Levaşov’un kansler Golorkin’e verdiyi bilgilerde Türklerin, Astara halkının bir kısmı tarafından davet edildiği gösteriliyordu. Buna sebep halkın, Astara’nın Rusya’ya geçeceğini duyması ve Hıristiyan Rusyası’na Osmanlı İmparatorluğu’nu tercih etmeleriydi. Fakat kısa zamanda Türklerin Astara halkına merhametsiz davranışını görerek pişman oldular. Bundan başka Türkler Astara bölgesinden yüksek vergi topluyor ve halka çeşitli yükülülükler getiriyorlardı. Türkler Astara halkından 140 bin manat (para birimi) vergi istemişlerdi.[10]
Rusya’ya eğilimiyle tanınan Kızılağaçlı Mir Abas Bey, Bakü’de olan Rus Komiserinden zaman kaybetmeden sandallarla Sarı Ada’ya ordu göndermesini rica ediyor ve Rus ordusunu Lenkeran’ı alıncaya kadar kendisinin Sarı Ada’da kalacağını bildiriyordu.
Rusya’yı, kendi sadakatına inandırmak için Mir Abas Bey, oğlunu ve kardeşini rehin vermeyi öneriyordu. Mir Abas Bey’in kardeşi Mir Aziz Han ise Rusya’ya karşıydı. O, Osmanlı himayesini kabul etti ve kardeşine Astaralı Musa Han’ın da Türk himayesine geçmesini örnek göstererek onun da böyle yapmasını önerdi. Az bir zamanda iki kardeş arasında Astaralı Musa Han’ın da etkisiyle, karşı durma yarandı. Böyle bir zamanda Türkler Mir Abas Bey’i hapsederek idam ettiler. Bundan korkan Mir Aziz Bey, Rus himayesine sığınma zorunluluğu hissetti. Levaşov’un yazdığına göre 1726 yılının Ekimi’nde Musa Han, Türklerin himayesindeydi ve onu korumak için yanında birkaç Türk vardı.[11]
1726 yılının sonbaharında Musa Han, Reşt’e, Dolgurukin’in yanına gelip Rusya’ya sadık kalacağını vad ederek Rus himayesine kabul edilmesini rica eder. Eğer Ruslar ona yardım ederlerse o, Çar hazinesine belli bir miktar para ödeyeceğini söyler. 1726 yılının 8 Aralığında Musa Han, oğlu Keble Hüseyn, elli beş kelenter (vergi toplayan memur) ve aksakal Rusya hükümdarına sadakat yemini ettiler.[12]
Astara’dan sonra komutan Şterşants, ordusuyla birlikte Lenkeran Hanı, Mir Aziz Han’ı da Rusların eliyle hakimiyetten indirmek istiyordu. Bu nedenle de Mehemmetgulu, Mir Aziz Han’ı Ruslara karşı kışkırtıyor. Mehemmetgulu, Mir Aziz Han’a karşı açık düşmanlık yaparak birkaç dafa onun mülklerine baskın düzenliyor. Bundan sonra Mir Aziz Han, düşünmeden Rus İmparatorluğu’nun himayesine geçmek istediğini bildiriyor. O, Lenkeran aksakallarıyla beraber her yıl 5 bin manattan az olmamak kaydıyla haraç vermeyi vadediyor.[13] Dolgoruki, Mir Aziz Han’la ilişkileri düzenlemeyi başarıyor. Astara, Kergerud ve Lenkeran vilayetlerinin yönetimini Dolgoruki, Şternşants’a veriyor.
1727 yılının 18 Martı’nda Kızılağaç Sultanı Becan, Dolgoruki’nin yanına gelerek Rusya Devleti’ne sadakat yemini ediyor. Dolgoruki Becan’ın Kızılağaç vilayetinin hakimi (kadısı) olarak kalmasını onaylıyor.[14]
Türkiye’nin gelecekte bu yerleri işgal etmemesi için Rusya hükümeti İstanbul Antlaşması’nın koşullarını yapma kararı alıyor ve sınır problemlerini çözmek için Osmanlı Devleti’ni görüşme yapmaya davet ediyor. 1727 yılının 12 Aralığı’nda Mabur köyünde (Şamahı yakınlarında) iki devlet arasında bir antlaşma imzalanıyor.[15] Her iki devletin temsilcilerinin kararına göre Rus orduları silah kullanmadan Müşkür, Niyazabad, Cavad, Salyan, Lenkeran, Astara, Kızılağaç bölgesinin ve Talış dağlarının bir hissesini tuttular.[16]
General Levaşov’un bilgisine göre 1730 yılının Eylül’ünde Lenkeran vilayeti ve Erkivan mahalında büyük bir isyancı grub toplanmıştı. Fakat onlar, Assubay Vulgun’un ordusu tarafından yenilgiye ugratılmışlardı.
Böylece Rus yönetimi Guney Hazaryanı bölgelerdeki ayaklanmaları yatırmayı başardı. 1730 yılının Eylülünde Musa Han, yeniden Astara’ya döner. Rus hakimiyeti Onun halk arasındaki itibarını göz önüne alarak Musa Han’ı yeniden Astara’nın hakimi tayin eder.[17]
1732 yılında İran ve Rusya arasında imzalanan Reşt Antlaşması’na göre Azerbaycan’ın Kür Nehri’nden güneyde yerleşen Hazaryanı vilayetleri yeniden İran yönetimine geçti.[18]
Nadir Şah’ın hakimiyeti devrinde Musa Han onun yönetimi altına girer. Nadir Şah, Bağdat yakınlarında Türk ordusunu geri püskürtür ve Hicri 1146 yılında (Miladi 1733) Bağdatlı Ahmet Paşa’yla barış anlaşması yapar. Nadir Şah, ona gönderdiyi mektupta işgal olunmuş İran eyaletlerinde olan tüm Paşalara bu toprakları acilen terketmelerini emrediyor. Nadir’in ordusu Erdebil’e kadar geliyor.[19]
Bu zaman Talış Hanlığı’nda Seyid Abbas güçlenmeye başlıyor. Erdebilli Seyid Abbas, Lenkeran Hanları sülalesinin kurucusu olmakla beraber, Safevi neslinden gelmekteydi. İran’da baş veren karışıklıklar zamanı Lenkeran’a gelen Seyid Abbas yerli feodallarla yakınlık etmiş 1736 yılında Nadir Şah’ın hakimiyetini tanımış ve sonralar oğlu Camal’ı (Kara Han) onun hizmetine göndermişti. O, Nadir Şah’ın Dağıstan’a seferi zamanı gösterdiyi şücaetten dolayı Cemaleddin Han adı veriliyor ve Uluf mahalındakı Bedelan köyünden Lekar köprüsüne kadar uzayan topraklar ona verilir.[20] Nadir Şah öldürüldükten sonra (1747) Seyid Abbas kendisini bağımsız han ilan ediyor. Böylece bölgede bağımsız hanlık oluşuyor.[21]
Mirze Ahmet Mirze Hudaverdi Oğlu “Ahbername”sinde “Seyid Abbas Bey’in, Ucarud, Deştend ve Uluf mahalından oluşan Talış vilayetinde yirmi yıl kadar hakimiyette kaldıktan sonra vefat ettiğini” belirtmektedir.[22] Seyid Abas Han’ın ölümünden sonra tarihte Kara Han gibi tanınan VI. Cemaleddin Mirze Bey (1747-1786) tahta çıkıyor.[23] Onun devrinde hanlığın siyasal ve ekonomik gelişimine yönlendirilmiş çizgi açıkca görülmektedir. Kara Han, Talış Hanlığı’nın ekonomik ve siyasal gelişimini sağlayabilmek için sürekli ordu bulundurmak vb. gibi çeşitli uygulamalara baş vurmuştur. Talış Hanlığı’nda toprak sahalarının çoğu han soyundan olmayan feodalların elindeydi. Kara Han bu feodalların ekonomik ve siyasal kudretini sarsmak amacıyla merkezi hakimiyetle hesaplaşmayanların toprağına elkoydu. İran tehlikesinden korunmak amacıyla merkezi Lenkeran’a göçürdü ve bayındırlık işleri yaptırdı. Şehir kale divarlarıyla çevrildi, Lenkeran’da, Han Sarayı, camiler, hamamlar, Pazar ve hanlar yaptırdı.[24] Bu yapılanlar şehrin ticari ve kültürel merkeze çevrilmisini sağladı.
Kara Han’ın arkasında yönetici sinfin genelini oluşturan küçük feodallar duruyordu. Lenkeran Hanı, onların yardımıyla yerel feodalların merkezden kaçma eğilimlerine karşı mücadele yapabilmişti.[25]
Hanlıklar devri feodal perişanlığının ve ara savaşların gelişme devriydi. Lenkeran Hanlığı da Azerbaycan’ın diğer hanlıkları gibi belli (yer yer sınırlarda ufak değişiklikler görülmüştür) sınırları olan feodal devlet idi. Hanlık eğemen feodal sınfının siyasal hakimiyetinin oluşumu ve onların üretim araçları üzerinde sahipliklerini koruyan kurumdur. Hanlığın fonksiyonu, mevcut sosyo-ekonomik yapının korunmasını sağlamak, yeni toprakların işgali, araziyi genişletmek ve hanlığın yabancı saldırılardan korunmasını sağlamaktı.
Feodallar kendi topraklarını genişlendiriyor, toprakları kendi ellerinde topluyor, feodal rentini çoğaltıyorlardı.[26] Hanın kendi arazisinde eğemenliği kaçınılmazdı.
Lenkeran Hanlığı’nda iki önemli sosyal sınıf, feodal ve köylüler vardı. Vergi ödeyen kısma esnaflar da giriyorlardı. Fakat doğal işletmeciliğin (üretilen ürünün parayla değil başka ürünle değiştirilmesi) egemenliğinden ve diğer çeşitli nedenlerden dolayı esnaflar, Lenkeran Hanlığı’nda çok da önemli yer tutmuyorlardı. Feodal sınfı merdiveninin en başında Han duruyordu. Yasaların düzenlenmesi, mahkeme hukuku, ölüm hükmünün verilmesi ve affetme yetkisi Han’a ait idi.
Han, hem icra hem de mahkeme hakimiyetini kendi elinde tutuyordu. Hatta Han, bazen şeriat davalarına bile müdahele ediyordu. Böylece her şey “Hanın defterhanesinden başlıyor ve en sonda Han tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe giriyordu. Parayla ilgili şikayetlere direkt olarak Han bakıyordu”.[27] Han, hem de ordunun Başkomutanıydı. Ordu (çerik), Han’ın özel birliğinden, feodal atlılarından, özel korumalarından ve paralı birliklerden oluşuyordu. Çerik genellikle uzun süreli savaşlar zamanı toplanıyordu. Naipler, kabile liderleri ve iri feodallar Han’ın isteği üzerine savaşçı vermek zorundaydılar.
Han’ın, devlet yönetim kurumu çok da büyük değildi. Yönetim genelikle Beylere ve dindar feodllara veriliyordu. Beyler, hanlıkta ve Han sarayında her zaman yüksek görevlerde çalışıyorlardı.[28] Hanın en yakın yardımcısı Başvezirdi. Bundan başka maliye işleriyle serker-i ali, işletmeçilik işleriyleyse eşik ağası ilgileniyordu. Vergileri naip, kendhuda (köy ağası) ve yüzbaşılar topluyorlardı. Onların işlerini Sandıktar Ağası denetliyordu.
Lenkeran Hanlığı, Asalim, Gürgenrud, Astara, Vilgic, Zuvand, Çayiçi, Lenkeran, Diriğ, Uluf, Destvend (Erkivan), Ucarud ve Muğam olmak üzere 11 mahaldan oluşuyordu.[29] Çayiçi Lenkeran mahalı 22, Uluf 12, Ucarud ise 5 köyden oluşuyordu. Ucarud mahalına Murenkuhe, Adınapazare, Alare, Süniddeşt ve Dilağardca aitti.[30]30 Mahalların başında naip ve mahal beyleri duruyorlardı. Onlar vergi ve yükümlülükleri bölüyor, mahalda maliye işlerini düzenliyor, küçük sorunları çözüyorlardı. Köy ağaları naibe bağımlılardı ve köyü yöneltiyorlardı. Onları köy toplumu seçiyor, Hansa onaylıyordu. Bu görevlerin hiç birisi soyla geçmiyordu, fakat Han onaylarsa, irsi olarak geçebilirdi.[31] Şehirler vergi memurları ve kalebeyler tarafından yönetiliyordu. Onlar şehri diş etkilerden korumalı, iç güvenliği ve pazarlarda düzeni sağlamalılardı. Şehirler, ayrı-ayrı mahallelere bölünüyordu. Sınırların ve stratejik yerlerin savunması, mülkleri sınır bölgesinde ve ticari yolların üzerinde olan feodallara önerilirdi.
Maaflar özel toplum sınıfını oluşturuyorlardı. Maafla küçük mülk sahibiydiler ve toplumdakı durumlarına göre “Beylerden daha aşağılardı. Onlar emek yükümlükleri taşımıyor ve onun bedelinde Han’a askeri hizmet yapıyorlardı.[32] Maaflar, Hanlığın genel askeri gücünü oluşturuyorlardı. Maaflar sayıca o kadar da çok değillerdi.
Lenkeran Hanlığı’nın feodal sınıfında, elbeyiler (göçebe veya yarımgöçebe kabile liderleri) de var idi. Yarımoturak göçebeler Delegardin, Şafideşt, Alar, Şahsever, Kürt ve İnulin köy toplumlarında daha fazlaydılar.
Din adamları da, birinci ve ikinci dereceli din adamları olmak üzere ikiye ayrılıyorlardı. Onlar nikâh kılıyor, duruşmaları araştırıyor, miras ve diğer sosyal hukuki sorunları çözüyorlardı. R. Zubov’a göre Lenkeran Hanlığı’nda 1500 din adamı yaşıyordu, bu da hanlığın nufuzunun %9’nu oluşturuyordu.[33]
Lenkeran Hanlığı’nda nufuzun çoğunu köylüler oluşturuyorlardı. Köylüler de, raiyet (bir hükmüdarın yönetimi altında bulunan ve vergi veren halk) ve eker olmak üzere ikiye ayrılıyorlardı.[34]
Raiyet köy toplumunun mülk sahibine verdiği toprağı ekiyor, toprak sahibine vergi veriyor ve bazı yükümlülüklerini yerine getiriyorlardı.[35] Ekerler ise feodalın yönetiminde çalışan topraksız köylülerdi. Ekerlerin durumu raiyetten daha ağırdı.
Feodal ekeri başka feodala verebilirdi. Onlar bütünlükle feodalın yönetimindeydiler.[36] Lenkeran Hanlığı’ndakı 15502 kişilik nufuzun 13.310 kişisi raiyet ve ekerlerlerdi. Bu da nufuzun % 80’ni oluşturuyordu.[37]
Raiyetin 1509-1799 yılları arasında vücuhat, icrahat, ulfae, elefee, gonalğe, ulak, ulame, bikar, şikare, tövcih adlı vergiler ödedikleri Babagil Ocağı’nın evraklarından belli oluyor.[38] Buna ilave olarak halk “diş kirası”da vermeliydi. Bu Han’ın ordusunun geçimini sağlamak için verilen vergiydi. Genellikle Lenkeran Hanlığı’nda 19 çeşit vergi ve yükümlülük vardı. Vergiler mahallar üzre konuluyordu.
Lenkeran Hanlığı’nda şu toprak yükümlülükleri vardı:
- Divan-i devlet toprakları: o devirde Han ailesinin toprakları birleşerek Han toprakları adlanıyordu. Bu topraklar Han, onun aile üyeleri ve akrabalarının zenginleşmesi için önemli kaynaktı. Han bazen divan topraklarını yakınlarına hediye edebiliyordu.
- Halise veya mülki halise: toprak emlakının bu kategorisinin sahipleri mahkeme ve vergi avantajına sahiplerdi. Bu da mülki halise topraklarında yaşayan köylülerden toplanan tüm vergiler direk toprak sahibine gitmesi anlamına geliyordu.[39]
- Mülk: bazı feodalların irsen geçen topraklarıydı.
- Tiyul: devlet adamlarına, subaylara ve ayrı kişilere belli bir süre için veya süresiz olarak verilen topraklardı.
- Vakıf toprakları: din ocaklarına ait topraklardı.[40]
- Cemaat toprağı: köy halkına ait topraklardı.
Cemaat topraklarından başka diğer toprakların hepsi feodalların elinde idi. XVIII. yüzyılda köylülerin toprakları beyler, şehirli tüccarlar, selemciler (faizci) ve diğer paralı kişiler tarafından alınıyordu.[41]
XIX. yüzyılın başlarında sonuncu Talış Hanı, Mir Hasan Han’ın kardeşi Mir Hüseyn Bey’in iki köyünde özel çiftliği vardı ve bu çiftliklerde 139 köylü aile çalışıyordu. 1825 yılında Mir Hasan Han, Lengerküran’da 13 aile, Kızılağaç köyünde 3 aile, Cil köyünde 3 aile, Germetuk köyündeyse bir aileyi İmanverdi Bey’in özel hizmetine vermişti.[42]
Lenkeran Hanlığı’nın ekonomisinin önemli kısmını ziraat, ilk sıradaysa tarım ve hayvandarlık oluşturuyordu. Lenkeran Hanlığı çeltiğiyle ünlüydü. Burada çok kaliteli prinç çeşitleri (sedri, akule, yetim, bilgicri, enberbu vs.) yetiştiriliyordu. Lenkeran Hanlığı’nda 323 bin put (1 put = 16 kg.) çeltik, 1135 bin put buğday üretiliyordu.[43] Balıkçılık ve arıcılık[44] ziraatta önemli yer tutuyordu. Lenkeran’ın 15 verstliğinde (uzunluk birimi) Gamişavan Irmağı’nda, ondan az uzakta Galyadan veya Çalyadan’da balık yetiştiriliyordu.[45] Balık avından gelen gelir hazineye gidiyordu. Böylece, Han’ın gelirinin önemli bir kısmı prinçten ve balıkçılıktandı.[46]
Lenkeran Hanlığı’nda tüm arı peteklerinin sayısı 11 bin civarındaydı ve yılda 2500 put bal, 450 put arısütü üretiliyordu. Lenkeran balı kokusuna ve tadına göre farklıydı.[47]
Ekincilik tekniğinin ilkelliği ve yapay suvarma sisteminin olmaması yüzünden Lenkeran Hanlığı’nda ziraat çok az gelişmişti. Üzümcülük, bostancılık ve özellikle bağcılıkla uğraşıyorlardı.
Bronevski’nin verdiği bilgilere göre, Lenkeran’da çok az, fakat kalitesine göre hiç de Gilan ipeyinden geri kalmayan ipek üretiliyordu.[48] Bronevski’nin bu bilgisini diğer kaynaklar da doğruluyor. Bu kaynaklarda Talış Hanlığı’nda 3 bin put ham ipek toplandığı gösteriliyor.[49] “Lenkeran’da daha çok ipek üretmek mümkündü. Rus konsolunun verdiği bilgilerde, Gilanlıların özellikle de Ağa Mehemmet Han’ın saldırıları yüzünden Lenkeran halkının bunu yapamadıkları” belirtiliyordu.[50] Fakat 1795 yılında Gilanlılar, Lenkeran’da ipek üretimini tamamen durdurmak için dut ağaçlarını kestiler. Butkov, Rus tüccarların Sarı adası’na gelişlerinden sonra, Talışların ipek üretiminde hızla gelişmelerini bunun başlıca nedeni olarak gösteriyordu.[51]
Lenkeran Hanlığı’nda ketan da üteriliyordu. Seyid H. Z. Şirvani, Lenkeran halkının ketançılıkla uğraştığını yazıyordu. Burada yılda 125-126 bin put ketan üretiliyordu.[52] Lenkeran Hanlığı’na ait Muğan Çölü’nde ise genellikle pamuk üretiliyordu. Burada yılda 600 puta kadar pamuk üretiliyordu.[53] Başlıca meslek dalları özellikle Lenkeran’da toplanmıştı. Şehirde demirciler, bakırcılar, marangozlar, dülgerler, ayakkabı tamircileri, kuyumcular vardı. Köylerde ise çeşitli iş aletleri, çömlek ve bakır kapkacak üretiliyordu. Esnaflar esnaf odalarında birleşiyorlardı.
Çok zengin doğası, Hazar kıyısında uygun coğrafi yerleşimi, köy işletmeciliyi ve esnaflığın gelişmesi, Lenkeran Hanlığı’nda ticaretin gelişmesine neden oldu. Dubrovin’e göre doğasının zenginliği ile Lenkeran, Güney Kafkasya’da Guba Hanlığı’ndan bile öndeydi.[54] Lenkeran, Astara ve Kızılağaç Hanlığın önemli ticaret merkezlerindendi.
Ticari ilişkilerde önemli yeri Lenkeran şehri tutuyordu. XVIII. yüzyılın 40’lı yıllarından itibaren, yani Hanlığın başkentine çevrildikten sonra Lenkeran şehri ülkenin ekonomik ve siyasal hayatında önemli yer tutmaya başladı. Kara Han, çeşitli yerlerden buraya esnaf ve ustalar getirmişti. Lenkeran’ın Hazar Denizi aracıyla yapılan tranzit ticaretindeki konumu, onun ekonomi merkezi gibi gelişmesine, neden olmuştur.[55] Lenkeran aynı zamanda ticari liman idi. Bu liman XVIII. yüzyılda Güney Kafkasya’nın iç pazarının Rusya ve Doğu ülkeleriyle ilişkilerini sağlıyordu. Hanlıktan, deniz yoluyla ipek, çeşitli ipek ve kağıt ürünleri, tahta, odun, kömür ve prınç götürülüyor, Bakü’de diğer ürünlerle değiştiriliyordu. Lenkeran’dan Bakü’ye odun, prinç, buğday unu, bal, tere yağı, peynir ve saire götürülüyor, Bakü’dense petrol ve tuz getiriliyordu.[56]
Lenkeran’dan Rusya’ya da prinç ve ipek gönderiliyordu. “Lenkeran Hanlığı’na ait Sarı Adası’nda yeterince ipek olsa da, onu gizli ve az miktarda satıyorlardı. Ona göre de ipek ürünleri az ve pahalıydı. Tüccarlar içinse gidiş-geliş tehlikeliydi”.[57] Berezin’e göre, burada ipeyin putu 75 ila 100 gümüş manata (para birimi) idi.[58] Arşivlerdeki XVIII. yüzyılın ikinci yarısına ait bilgilere dayanarak 1781 yılında, Lenkeran’da en kaliteli ham ipeğin bir putu 150 manata, orta kalitelisiyse 96 manat olduğunu söyleyebiliriz.[59] Lenkeran limanından Rusya’ya ipek ve yarım-ipek kumaşlar götürülüyordu. 1795 yılında, Haşterhan tüccarlarının Lenkeran’dan toplam 20 put ipek aldıkları yazılı kaynaklara yansımıştır.[60] Rus konsolosu Skibinevski, 1795 yılında Rus askeri ve ticaret gemileriyle Lenkeran’dan Haşterhan’a 4 bin put kadar prınç gönderildiğini yazıyor.[61] Genel olarak 1795 yılında Lenkeran’dan Rusya’ya 40 bin manatlık ürün gönderilmiştir.[62]
Lenkeran Hanlığı’ndan un ve prıncin yanı sıra kızılbalık, uzunburun ve ne’re balıkları ihraç ediliyordu.[63] Lenkeranlı tüccarlar Hazar aracılığıyla İran şehirlerine balık, Haşterhan’a ise pamuk bez, orman ürünleri vb. ürünler götürüyorlardı. İran’dan Astara aracılığıyla buraya kuru meyve, pamuk, demir ve bakır ürünleri getiriliyordu.[64]
Çar hükümeti, Rusya-İran ticaret merkezini Lenkeran şehrine geçirmek istiyordu. Bu amaçla Rus memuru Şubin’i buraya göndermişlerdi. O, 1785 yılında Lenkeran’ı anlatırken, onu Hazar Denizi’nde Rus-Azerbaycan ticaretinin önemli yerlerinden biri gibi karakterize ediyor ve ekliyor: “Gümrük yerlerinde İran’ın bütün şehirleriyle ticaret yapılıyordu.”[65] Fakat Ruslar, Rus ticaretinin merkezinin Lenkeran’a taşınması halinde, Gilan Hanı’nın tacirleri soyacaklarından korkuyorlardı.
Rusların Enzeli’deki konsolosu M. Skibinevski’nin resmi bilgisine göre, daha XVIII. yüzyılın 90’lı yıllarında Lenkeran, ticaret için o kadar da önemli değildi.[66] Bu Ağa Mehemmet Han Kacar’ın yürüyüşleri zamanı şehrin yıkılmasından dolayı söylenmiş olabilirdi.
Lenkeran’ın Tebriz, Erdebil, Enzeli, Tehran ve Astrabad’la ticari ilişkileri vardı.[67] Lenkeran şehrinde 3 bin kadar nufus yaşıyordu.[68] Şehir ticaretinin temel noktası pazardı. Tüccarların ve esnafların genellikle buraya toplandığını söyleye biliriz. Lenkeran pazarında 50 esnaf dükkanı vardı.[69] Lenkeran şehrinde 2 pazar vardı. Yukarı pazar kale duvarlarından kenarda, Aşağı Pazarın ise, şehir kalesinin dışında, kaleye giden yolun kenarında yerleştiği Lenkeran’ın şehir planından belli oluyor.[70] Pazarlarda alışveriş için belli tartı birimi, tartı taşları veya vahit para sistemi yoktu.
Rahtari (gümrük vergisi), Han’ın en büyük gelir kaynaklarındandı. Rahtari vergisinin miktarı, her şeyden önce götürülen veya getirilen ürünün kalitesine bağlıydı. Tüccar ve esnafların vermeleri gereken vergilerden biri de “darğalık” idi. Pazarda satılan tüm ürünlerden darğalık vergisi alınıyordu.[71] Resmi bilgiye göre Şamahı, Şeki, Bakü, Karabağ, Guba ve Lenkeran eyaletinde 8 bin kadar esnaf vardı.[72] Ayrıca A. V. Suvorov’un verdiği bilgilere göre Lenkeran’da 300 kadar arsa vardı.[73]
Dönemin Rus kaynakları, Lenkeran Hanlığı’nın tüm açık alanlarında “Tatarlar” adlandırılan Azerbaycan Türklerinin yaşadığını yazıyorlardı. Astara, Zuvand mahallarında ve Safideşt’in Güney doğusunda ise Talışlar yaşıyorlardı.[74]
Lenkeran Şehri’nde 9 han var idi. Bunlardan yedisi kamıştan, birisi ağaçtan, diğeriyse tuğladan yapılmıştı. Yine şehirde üç cami vardı.[75] Han sarayı ise şehre ayrı bir güzellik veriyordu.[76] Ayrıca şehrin yakınındaki dağlardan birisinin üstünde Şeyh Zahid’in (Şeyh Sefi Erdebilli’nin hocası) mezarı üzerinde cami, Lenkeran’ın 10 verstliyinde Div kalesi, Alev Dağı yakınlarında Kız kalesi, Dager ve Ramagaç kaleleri vardı.[77]
Astara Irmağı’nın karşı tarafında Gapuçı adlı mahellenin güney tarafında kale ve dikili yapıtlar çok idi. Gapuçı’nin kendisinde üretilen tuğla ve taştan yapılmış bir büyük cami ve 7 hamam vardı.[78] Erçivan köyünün batısında Şindan kalesi yerleşiyor. Hanaplı mahalıyla Buteser köyü arasında Dizde kalesi, Lenkeran’ın Vazrud Irmağı’nın kıyısında, dağ başında Belleber kalesi, Erkivan’da Div kalesi, Muğan çölünde Hemeşere kalesi, Banbaşı ve Elvade köyleri arasında Cümcüme kalesi, Hazar Denizi’nin kuzeybatısında, Muğan çölünün aşağısında Çendeg, Çakırlı ve Uluf mahalının Cil köyünde de birer kale vardır.[79] Astara Mahalı’nın Buteser köyü’nün mezarlığında 2 türbe vardır. Onlardan biri Şeyh Zahid’in hocası Şeyh Çemaleddin’in, diğeri Şah İsfehbod’un (Fars hükmüdarlarına takılan isim) makberesidir.
Kara Han’ın Asalim ve Gorgenrud mahallarını alması, Gilanlı Hidayet Han’ı öfkelendiriyordu. “Kara Han’ın bu yerleri aldığını duyan Restli Hidayet Han, ordu toplayarak hanlığa gelmek fikrine düştü”.[80] 1768 yılında Hidayet Han 12 bin kişilik orduyla Lenkeran Hanlığı’na sokuldu. Şindam kalesine çekilen Kara Han, bir süre kendini savunsa da, Hidayet Han’a teslim olmak zorunda kaldı. Hidayet Han, büyük miktarda haraç alarak Kara Han’ı serbest bıraktı.[81] Kara Han, Gilan’ın işgaline karşı yardım almak amacıyla kardeşi, Kerbelayi Sultan’ı silahlı bir grupla Gubalı Fetali Han’ın hizmetine gönderdi. Fetali Han’ın yardımı sonucunda İran yönetiminin planı suya düştü. Kendi eğemenliğini kuvvetlendirme ve düşmanlara karşı mücadele etmek için Kara Han, Gubalı Fetali Han’la birlik oldu.[82]
Kara Han, İran işgaline karşı mücadele etmek için Urmiyalı Aligulu Han, Şamahılı Mehemmet Saitle askeri-siyasal işbirliğine girmişti.[83] Erdebil Hanlığı’nın kurucusu Nazarali Han (1747-1783) da, Lenkeran Hanlığı’yla dostluk ilişkileri içinde idi.[84]
Kerim Han Zend’in özel bir fermanından sonra Gilan Hanı Hidayet Han’ın toprakları Astara Irmağı’na kadar uzuyordu. Gilan ve Talış Hanları arasında toprak iddiaları yüzünden mücadeleler gidiyordu. İran hükümdarı her zaman Gilan Hanı’nı savunuyordu.[85] Önceler Talış Hanı’na ait Astara İran hükümeti tarafından işgal edilip Gilan Hanı’na verilmişti.
1778 yılının Ocağı’nda Gilan’ın karma ordusu Kerim Han’ın rızasıyla Guba Hanlığı’nın himayesinde olan Lenkeran Hanlığı’na karşı geldi. Fakat, konsol Markin’in tanıklığına göre, Talışlar ormanlık dağlara ve derelere kaçmış, dağlık yerlerde kendilerini savunmaya başlamışlar. Onlardan bazıları Cavad’a geri göndüler. Hidayet Han, Cavad Kalesi’ni işgal ettiğinde orada çok sayıda Lenkeranlı olduğunu gördü.[86] 1785 yılının yazında Lenkeran Hanlığı da Gubalı Fetali Han Devleti’nin vassalına çevriliyor.[87] Fakat, 1789 yılında Fetali Han’ın ölümünden sonra Lenkeran Hanlığı vassal bağımlılıktan çıkıyor.
Kara Han’ın ölümünden sonra yerine Mir Mustafa Han (1786-1814) geçti. Mir Mustafa Han yönetimi yıllarında yabancı politikada çok sayıda zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu regionla üç devletin ilgilenmesi ve Osmanlı’nın bu regionda etkisinin azalması Rus Devleti’nin kendi işgalçı politikasını kuvvetlendirme çabaları İran’ın tepkisiyle karşılaşıyor. İran hükümüdarı Ağa Mehemmet Han Kacar (1782-1797) Lenkeran Hanlığı’nın iç işlerine karışmaya başlıyor. Bu zaman Talış Hanı, Murtazagulu Han’a yardım ediyordu. Murtuzagulu Han Ağa Mehemmet Han’ın kardeşiydi ve onun tarafından takıp ediliyordu. 1787 yılının Aralığı’nda Murtuzagulu Han, Derbentli Fetali Han’dan ve Lenkeran Hanlığı’ndan ordu alarak Gilan’ı işgal etti.[88] Ona yardım için Guba Hanlığı 230, Talış Hanlığı 660 kişi göndermişti.[89] Fakat Murtuzagulu Han orada çok kalamıyor.
1790 yılında Lenkeran Hanı Mir Mustafa Han’ın yardımıyla Murtuzagulu Han ikinci kez Reşt’i işgal etti.[90] 1791 yılında 12 binlik orduyla Ağa Mehemmet Han, Murtuzagulu Han’ı Lenkeran’a geri dönmeye zorladı. Fakat Murtuzagulu Han’ın ve Mir Mustafa Han’ın birleşik orduları Ağa Mehemmet’in ordularını yenerek Talış Hanlığı’ndan çıkardı.[91] Ağa Mehemmet Han’ın ordu komutanı yenilmenin nedenini ormanlarının büyüklüğü ve geçilmezliğine bağlıyordu.[92] Bu başarılarına bakmayarak, Mir Mustafa Han, kendi kuvvetleriyle Ağa Mehemmet Han’a karşı fazla dayanamayacağını anlıyordu. Bu nedenle de Ağa Mehemmet Han’a karşı durabilecek bir devlet aramalıydı. Bu devlet de Rusya olabilirdi.
1792 yılında Lenkeran Hanı Mir Mustafa Han, diğer hanlıklarla birlikte Georgiyevsk’e, General Gudoviç’in yanına elçi göndererek, ondan elçisini Peterburg’a göndermesini rica etti.[93] Burada amaç Kacar tehlikesine karşı Rusya’dan yardım almak ve Rusya’nın himayesine geçmek idi. Mir Mustafa Han, Ağa Mehemmet Han’ın açık ve barışmaz düşmanıydı. Ona göre de o, Murtazagulu Han’la birlikte Ağa Mehemmet Han’a karşı çıkıyordu. Lenkeran Hanı defalarca Murtuzagulu Han’a müracaat ederek, eğer o, Ağa Mehemmet Han’a karşı ne zaman savaşacak olursa, Gilan eyaletini almak için kendisinin ona orduyla yardım edeceğini bildirmişti.[94]
Mirze Camal Karabaği, “Tiflis valisi İrakli Han, İrevan Hanı Mehemmet Han ve Talış Kadısı Mir Mustafa Han, İbrahim Han’ın bir araya gelerek Ağa Mehemmet Han Kacar’a tabi olmayacaklarına, birlikte olacaklarına ve birbirlerine yardım edeceklerine yemin ettiklerini” belirtmektedir.[95]
Mir Mustafa Han’ın, praporşik (Rus ordusunda rütbe) S. Kastatov’la sıkı ilişkilerde olmasına bakmayarak Rusya hükumeti bu sorunu çözmeye acele etmiyordu. Böylece, hem Lenkeran Hanlığı’nın, hem de diğer hanlıkların Rusya himayesine kabul edilmeleri uzuyordu. Bunun nedeni Çar Hükümeti’nin Müslüman hakimlerin sadakatına güvensizliğiydi. Bu nedenle de Rusya Azerbaycan Hanlıklarını kendi himayesine kabul etmekte acele etmiyordu.
Ağa Mehemmet Han’ın Zakafkasya’ya (Önkafkasya) yeni saldırıya hazırlanması Rusya’yı olayları çözmeye zorladı. 1795 yılının 28 Mayısı’nda Devlet Şurası (Meclis) Gudoviç’e, Ağa Mehemmet Han’a karşı Mir Mustafa Han’ın yardımını ve onun Rusya himayesine geçmesini kabul etmesini tembih etti.[96]
Katerina hükumeti bu sırada Hazaryanı bölgelere yapılan herhangi işgalın Rusya Devletine karşı yönelmiş bir hareket olarak değerlendirileceğini bildirdi. Bu Rusya’nın Hazaryanı vilayetleri kendi işgali altına alma isteğini gösteriyordu. Mir Mustafa Han ve diğer Hanlar bunu anlıyor ve imperatşis’a II. Katerina’nın himayesine girmeye acele etmiyorlardı. Bunun nedeni onların kendi egemenliklerini kaybetmeyeceklerine emin olamamaları idi.[97] Bu yüzden de hem Rusya, hem de İran’a işgalci siyasetlerine rağmen kendi bağımsızlıklarını kaybetmemeye çalışıyorlardı.
Ağa Mehemmet Han Mir Mustafa Han’a kızgındı. O, Lenkeran Hanı Murtuzagulu Han’a sığınacak vermiş, kendisi ve babası onu tanımamış ve Rusya’yla yakınlık etmişti. General Gudoviç’e, Ağa Mustafa Han’a Rusya’nın onu şah olarak tanımasını istiyorsa, o zaman Hazaryanı vilayetlere karşı isteklerinden vazgeçmesini beyan etmesini söylemişti.[98]
1795 yılının Temmuzu’nda Ağa Mehemmet Han 85 binlik orduyla Azerbaycan’a saldırdı. Lenkeran Hanlığı civarındaki Sarı Adası’nda Rus ordusu ve bir Rus gemisi vardı. Onlar Hazaryanı bölgeleri Ağa Mehemmet’in saldırısından korumalılardı.[99] Fakat Ağa Mehemmet Han’la düşman olan Hanlar bile kendi kuvvetlerini birleştirmediler. Ağa Mehemmet Lenkeran Hanlığı’nın topraklarını yağmalamak için askeri grup gönderdi. Bu grup Lenkeran Hanlığı’nın topraklarını perişan ettiler. Gilalnlılar Lenkeran’da ipekçilik için değerli olan dut ağaçlarının çoğunu kestiler, hanın eşini, annesini, kızkardeşini ve oğlunu esir aldılar. Ağa Mehemmet’in Enzeli ve Mazandaran’dan gönderdiği 60 gemilik ordu Lenkeran kıyılarına çıkmak istedi. Fakat Sarı Adası’nda olan Rus filosu buna firsat vermedi ve onları geri çevirdi.[100] Bu sürede Lenkeran’da bir çok bey ve hatta Hanın kendi akrabaları ona ihanet ederek düşman tarafına geçtiler. Buna göre de Mir Mustafa Han, önce Salyan’a kaçmış, daha sonraysa Sarı adasında yerleşen Rus ordularına sığınmıştır.[101]
Fakat Mir Mustafa Han’a ihanet edenler Ağa Mehemmet’in merhametini kazanamadılar. Ağa Mehemmet Han, onların idamına hüküm verdi. Lenkeran Hanı kısa bir süre içinde kendi topraklarını geriye aldı, fakat hiçbir zaman Ağa Mehemmet’e tabi olmadı.[102]
Ağa Mehemmet Zakafkasya’ya yeni yürüyüşe hazırlanıyordu ve elçilerini Şirvan’a, Şeki’ye ve Talış’a göndererek onu şah olarak tanımaları isteğinde bulundu. Fakat onun rakıpleri Karabağ Hanı İbrahim, İrakli, Şirvan Hanı Mustafa ve Lenkeran Hanı Mir Mustafa ona tabi olmak için hiçbir çaba göstermediler. Bu da Ağa Mehemmet’i kudurtuyordu. 1795 yılının Eylülü’nde Lenkeran Hanı, temsilcisi Zaman Bey’i general Gudoviç’in yanına gönderir. 1795 yılının Ekimi’nde diğer elçisi Kerbelayi Esedulla’yı Rusya himayesine geçmek için Rusya’ya gönderir.[103] Kerbelayi Esedulla’ya, Hanın adından tüm sorunları çözme yetkisi verilmişti. Fakat Ağa Mehemmet’in yürüyüşüyle ilgili anlaşmalara araverilir.
1797 yılının ilkbaharında Ağa Mehemmet ikinci defa Zakafkasya’ya yürüyüş eder. O, Azerbaycan halkının ona karşı direneceğini biliyordu. Bu yüzden de tüm olanaklarını kullanmak istiyordu. Ağa Mehemmet, Şamahı, Şeki, Salyan ve Lenkeran halkını Astrabad ve Mazandaran’a nakletmeyi düşünüyordu.
Bu yürüyüşü zamanı Ağa Mehemmet’in ordusu Lenkeran Hanlığı’nı harabeye çevirdi ve Mir Mustafa Han’dan ona tabi olmadığı için intikam aldı.[104] Mir Mustafa Han, 200 aileyle Sarı Adası’na kaçtı. Lenkeran halkının bir kısmı ise dağlara çıktı.[105] Böylece 1797 yılındakı ikinci yürüyüşü zamanı Kuzey Azerbaycan hanlıklarında eğemenlik Ağa Mehemmet’e az da olsa nasip oldu.
1797 yılının 4 Temmuzu’nda Ağa Mehemmet Şah, Şuşa’da katledildi. İran’ın yeni hakimi onun yeğeni Feteli Şah oldu. O, Lenkeran Hanlığı’na karşı atılgan politika yürütüyordu. Lenkeran Hanlığı hem İran, hem de Rusya için stratejik önem taşıyordu. II. Katerina’nın ölümünden sonra onun yerine geçen I. Pavel’e de müracaat edildi ve bir daha himaye isteğinde bulunuldu. 1797 yılında Rus ordularının Azerbaycan’dan çıkarılmasından sonra İran saldırısından korkan Mir Mustafa Han, temsilcisi Mirze Mehemmet’i Rusya’ya gönderir. Mirze Mehemmet, Lenkeran Hanlığı’nın Rusya himayesine geçmesi için anlaşma yapmalıydı. Nihayet, 1800 yılında Mirze Mehemmet bunu başarıyor. Lenkeran Hanlığı’nın isteğini yapmamak için hiçbir neden görmeyen, hem de Hazaryanında emniyetini sağlamak için Rus hükumeti Lenkeran Hanlığı’nı kendi himayesine alma kararını veriyor. I. Pavel imzasi olan ferman Lenkeran’a gönderilir.[106]
Bu anlaşmaların sonuçları resmi anlaşma gibi kaydolundu. Rusya, Lenkeran Hanlığı’na yabancı saldırı olursa yardım etmeyi üstleniyordu. I. Pavel, 1800 yılının 28 Ağustosu’nda ona müracaat eden bütün Azerbaycan hanlarına, aynı zamanda da Lenkeran Hanına kendi aralarında anlaşmalarını ve birleşmelerini emr ediyor. Çünki o dönem Gubalı Şeyh Ali Han, Şirvanlı Mustafa Han ve Lenkeran Hanı Mir Mustafa Han arasında Salyan vilayetine uğruna mücadeleler ve tartışmalar bütün hızıyla devam ediyordu.[107]
1797 yılında Fetali Şah yönetime geldikten sonra I. Pavel’le ilişkileri düzenlemeye çalışıyordu. Fakat temsilçisinin Sankt-Peterburg’dan dönmesini beklemeden Fetali Şah, Güney Kafkasya’nın tüm yönetici feodallarına ferman göndererek onlardan itaat simgesi olarak rehin ve büyük miktarda para talebinde bulundu. 1797 yılının Eylülü’nde Mir Mustafa Han, Baba Han’a (Fetali Han) tabi olur ve töyücü (haraç) ödemeyi kabul eder. Sonra Baba Han, Lenkeran Hanı’na merhamet gösterir. O, MirMustafa Han’a Reşt’in gelirinden yılda bin manat vermesini emreder ve buna karşılık ailesini geri verir.[108]
Mir Mustafa Han, erkek ve kızkardeşini Fetali Şah’a rehin vermişti. Fakat bir süre sonra Tehran havasının onlara düşmediği ve öldükleri haberini alır. Fetali Şah, Mir Mustafa Han’ı ele almak amacıyla onun kızı Beyimağa’yı oğlu Mehemmetali Mirze için almak istiyor. Bunun için o, Sadrazam Mirze Büzürg’ü Lenkeran’a görücü gönderir. Mir Mustafa önce razılık verir.[109] Fakat Fetali Şah gelininin düğüne kadar Tahran’da yaşamasını istediğinde Mir Mustafa Han onun da orada öldürüleceğinden korkarak izin vermiyor. O, Şaha: “Gerçi Sizin adınız padişahtır, fakat gerçekte ben kendimi hiç de Sizden eksik bilmiyorum”[110] der. Mir Mustafa Han’ın yaptığına öfkelenen Fetali Han saldırı için hazırlanmaya başlıyor. Bu olaydan bahseden bir arşiv belgesinde Fetali Şah’la Mir Mustafa Han arasındakı anlaşmazlığın nedeni daha açık gösterilmektedir. Bu belgede Şahın, Mir Mustafa Han’la ilişkilerinin sertleşmesinin önemli nedenlerinden biri 1809 yılının baharında Lenkeran’a saldırı yapan şah birliklerinin Mir Mustafa Han tarafındın üç kez yenilgiye uğratılması, diğeri ise geçmiş Bakü Hanı Hüseyngulu Hanın kumandasında Rusya’ya karşı yürüyüş için hazırlanmış İran ordusuna Mir Mustafa Han’ın yardım etmemesidir.[111] Güneyden gelen İran tehlikesi karşısında Mir Mustafa Han, yine de Rusya himayesine baş vurmak zorunda kalır. Rus Çarı 1800 yılı 14 Şubat tarihli fermanında Sarı Adası cıvarında bir silahlı gemi,[112] 1801 yılındaki fermanında ise iki gemi bulundurmayı emr etmişti. Bunun amacı Talış Hanlığı’nın sınırlarını yabancı tehlikelerden korumak idi. Karşılığında Mir Mustafa Han, Rusya devletine sadık kalmayı vadediyordu.[113] Bu Lenkeran Hanlığı’nın Rusya’ya birleştirilmesinde ilk diplomatik adım idi.
Mir Mustafa Han, 1802 yılında Geyorgiyevsk Antlaşması’na göre Rusya himayesine girmeye karar verir ve İran feodallarına karşı mücadelede yardım istiyor. İran’da olan İngiliz ajani G. Cons, Mir Mustafa Han’a mektup yazarak onu Rusya himayesinden çıkmanın zaruri olduğu konusunda uyarır. O, eğer bunu yaparsa İran’la Lenkeran Hanlığı arasındakı ilişkilerin düzenlenmesine yardım edeceğini vaat eder.[114] Fakat Mir Mustafa Han, bu fikirle razılaşmaz.
Çar Rusya’sının sömürge politikasında Lenkeran Hanlığı, Kuzey İran’da Rusya ticaretinin emniyetini sağlamak,[115] İran’ın iç ve dış ticaretinde aktif etken olan İngiltere’nin Rusya’ya karşı yaptıkları politikaya karşı gelmek ve Gilan’da Rusya etkisini güçlendirmek için gereken bir basamaktı. Bu nedenle de, Çar Rusya’sı bu bölgeye özel ilgi gösteriyordu.
1802 yılı 26 Aralık tarihinde Mir Mustafa Han ve diğer hanlıklar Rusya’ya sadakat yemini ettiler.[116] 1803 yılının Şubatı’nda Şamahı Hanı Mustafa Han, Lenkeran Hanlığı’na saldırdı. Önceden haber alan Mir Mustafa Han zamanında savunmaya hazırlardı ve Mustafa Han’ın ordularını geri püskürtmeyi başardı.[117]
Mir Mustafa Han görünürde Rus himayesini kabullense de, onların subaylarının isteklerini geç yapıyor veya çeşitli nedenler göstererek yapmıyordu. “Mozdok” gemisinin kaptanı Moçakov Mir Mustafa Han’ı Sisyanov’a şikayet ederek, onun hiçbir tehlike olmadan sık sık Lenkeran Hanlığı’nın tehlikesizliğini korumasını istemesini ve Mogakov’un Mir Mustafa Han’ın düşmanı Enzelili Mirze Hanla dostluğunu beğenmediğini söylüyor.[118]
Mir Mustafa Han, Sisyanov’a 1803 yılı 5 Aralık tarihinde bir mektup yazarak Moçkov’un onun düşmanı, Reşt hakimi Mehemmet Rza Han’la mektuplaştığını ve birkaç defa onun evinde olduğunu, Moçkov’un Mir Mustafa Han’dan ettiği şikayetin asılsız olduğunu yazıyordu.[119] Buradan Rus memurlarının Mir Mustafa Han’la ilişkilerinin hiç de iyi olmadığı görülüyor. Yeri gelmişken, uzun bir süre Mir Mustafa Han’ın Rusya eğilimli olduğu ve onun himayesini aradığı fikri oluştuğunu kaydetmemiz gerekiyor. Sisyanov’un Mir Mustafa Han’a yazdığı mektuplardan da, Rusya himayesine sadık kalsa da yaptıklarının bunun tam tersi olduğu görülmektedir.[120] Aynı zamanda o İran’la da ilişki halinde olmuş ve bu iki devlet arasında politik manevralarla kendi bağısızlığını korumaya çalışmıştır.
Mir Mustafa Han Rus memurlarının yazışmalarından haber tutuyor ve amaçlarının Lenkeran Hanlığı’nı Rusya’ya birleştirmek olduğunu anlıyor. Mir Mustafa Han: “Eğer Rusya Devleti böyle bir istekte bulunursa, onu da Kacar gibi kovacağımı bilir” der.[121] Bu Mir Mustafa Han’ın hanlığın bağımsızlığı konusunda ne kadar istekli oılduğunu gösterir.
Mir Mustafa Han, Ruslardan onun eyaletinin emniyetinin sağlanmasını istiyordu ve bunun için Sarı Adası’nda kale yapmalarını istese de, onlar buna olumsuz yanıt verdiler.[122] Sisyanov Mir Mustafa Han’a yazdığı 1805 yılı 23 Nisan tarihli mektubunda “Siz yalnız sözde söylüyorsunuz, yaptıklrınızsa bunun tam tersidir. Eğer siz Rusya himayesine sadıksanız, neden geçen senenin yazında ben Baba Han’la savaşırken sen ona yardım için 150 kişi verdin ve onlar bana karşı savaştılar”[123] diye yazıyordu. Bu mektubunda Sisyanov Mir Mustafa Han’ı, hem de Cavad Han’ın (Gence Hanı) oğulları Uğurlu Ağa ve Aligulu Ağa’yı kendi eyaletinde sakladığını düşünerek, suçluyor ve onların hapsedilerek Rusya’ya verilmesini istiyor. Diğer mektubundaysa Sisyanov, Mir Mustafa Han’dan Rus yanlısı Şagagi Cihangir Han’ı himaye etmesini ve İranlıları korkutmak için kendi kıyılarında 300 kişilik Rus ordusuna yer vermesini istiyordu. Aksi halde Mir Mustafa Han kendi Hanlığını kaybedecek ve hiç bir yerde kimseden yardım alamayacaklardı.[124]
1805 yılındakı antlaşmadan sonra Ruslar, Salyan’ı Şirvanlı Mustafa Han’a verdiler. Böylece Mir Mustafa Han’la, Şirvan’lı Mustafa Han arasında Salyan uğrunda mücadele başlar. 1806 yılının Şubatı’nda Sisianov’un öldürülmesinden sonra bazı Hanlar isyan ettiler. Talışlı Mir Mustafa Han, veziri Mirze Büzürk’le görüştükten sonra rahatça Ruslara karşı koymaya başladı.[125] 1806 yılında İran ordusu Şirvan’a kadar geri çekilirken 6 bin esir götürdü. Bu zaman İranlılar 2 bin aileyi Mir Mustafa Hana verdiler. Bunun yanı sıra Mir Mustafa Han, Bakülü Hüseyngulu Han’a sığınak vermişti. Bu nedenle de 1806 yılında tayin olunan yeni Başkumandan general Gudoviç Mir Mustafa Han’a mektup yazarak[126] ondan Sisianov’un katili Hüseyngulu Han’ı Ruslara vermesi ve onun topraklarında olan 2 bin aileyi Şirvanlı Mustafa Han’a geri vermeleri isteğinde bulundu. Diğer mektubunda[127] ise Şeyh Ali Han, onun topraklarında görülürse, sığınak vermemesinin yanısıra, her türlü aracı kullanarak onu Rusya’ya vermesini istiyordu. Demek ki, Mir Mustafa Han, Rusların isteklerini yapmıyor, gerekirse Rusya’ya karşı çıkan Hanlara yardım ediyordu.
Mir Mustafa Han’ın İran’la ilişkileri devamlı olmayıp, değişkendi. Fereculla Han Nesekçibaşı (şahın Ordu kumandanı) Erdebil’e geldikten sonra Şahseven Nazarali Han’dan Mir Mustafa Han’a karşı ordu toplamasını istetdi. Fakat, o, Mir Mustafa Han’la akraba olduğundan acele etmiyordu.[128] 1809 yılının Eylülü’nde 11 binlik İran atlısı Lenkeran Hanlığı’na sokuldu ve Lenkeran şehrini yağmaladılar.[129] Mir Mustafa Han, ünlü kişilerden bir kısmını ve ordusunu alarak Gamışavan’a yerleşti. Burası her taraftan deniz ve bataklıkla çevrelenmişti, tek bir taraftan karayla Lengerkünan (Lenkeran) ile bitişikti. Bundan az önce Şirvan’ın saygın adamlarından biri sayılan Ömer Sultan Serdari, iki Mustafa Hanı barıştırmak ve Şirvan elini geri taşıtmak için Lenkeran’a gelmişti. Mir Mustafa Han’ın oğlu Mir Hasan Bey’le çarpışmada aniden öldürülmüştü. Buna rağmen Mir Mustafa Han, yine oğlu Mir Hidayet Bey’i yardım için Şirvanlı Mustafa Han’ın yanına gönderdi.[130] Mustafa Han Salyan’dan Gamışavan’a yardım için bir bölük yaya ordusu gönderdi.[131] Mir Mustafa Han yardım için Ruslardan da bir bölük getirdi. Bu olay hakkında “habername”de Kacar ordusu geldiğinde bu 150 Rus askeri hiç bir direniş göstermeden deniz tarafa kaçtıklarını yazıyordu. Bunu gören Mir Mustafa Han: “Bunlara bakınız, daha ordu onlara yetişmeden nasıl kaçıyorlar! Biz ne kadar ağılsızız ki, bunlara umut ederek İran padişahıyla savaşıyoruz”[132] dedi.
Mir Hasan Bey bir grup askerle Ucarud sınırında olan Bakülü Hüseyngulu Han’ın, Şirvanlı Mustafa Han’ın göçmen kardeşi Haşım Bey’in, Rüdbarlı Ali Bey’in, Bekdili Mehemmet Bey’in üzerine aniden saldırdı. Ali Bey ve Mehemmet Bey esir düştü, diğerleriyse kaçarak kurtuldular. Nesegcibaşı zamanın gidişine göre elindeki yetkiye dayanarak Şahseven Nazarali Hanı ve Fereculla Hanı esir aldı ve Lenkeran şehrini yaktırdı. Gamışavan’ı kuşatmaya başladı, fakat bir şey yapamadı.[133] Bu günlerde Esgeran, İran ve Rusya arasında görüşmeler başladı. General Tormasov İran temsilcisi Mirze Büzürg’den Talış Hanlığı’nın özgürlüğünü tanımalarını istetdi.[134] Mirze Büzürg, Şah tarafından gelerek Mir Mustafa Han’la görüştü. Böylece antlaşma ve dostluğu kuvvetlendirdi.[135]
Kotlyarevski’nin baskısıyla Talış hakimi Mir Mustafa Han, Rusya’nın egemenliğini kabul ederek onların yönetimi altına girdi. O, İran Devleti’ne karşı çıkmaya başladığı için, Abbas Mirze, Astara’ya yürüyüş etti.[136] 1812 yılının Ağustosu’nda İran ordusu Lenkeran’a girmekle Talış Hanlığı’nın topraklarını elegeçirdiler. Ruslar savaştan sonra Mir Mustafa Han’la beraber Gamişavan’a çekildiler. İki aya kadar denizden ve kıyıdan çatışma devam etti. Gamışavan işgal edilemedi.[137] Erkivan, Astara ve Lenkeran’da Abbas Mirze, 3 kale yaparak, bu kalelere bekçiler koydu.[138]
General Kotlyarevski, saldırarak Erkivan kalesini aldı ve sonra Lenkeran’a giderek, oradaki kaleyi kuşattı. Rus orduları 1813 yılı 1 Ocak tarihinde aşure akşamı kaleyi aldılar.[139] Kale bekçilerinin kumandanı olan Serheng Sadık Bey ve Mehemmet Bey Kacar öldürüldü, Kotlyarevski’nin kendisi de 3 ağır yara aldı.[140] Aslandüz ve Lenkeran zaferleri Rus İran savaşının talihini de belirlemiş oldu.[141] Sonuçta Lenkeran’ın çöküşünden sonra İran ile savaşa son verilerek, hicri 1228 (1813) yılının 12 Ekim tarihinde Gülüstan Antlaşması yapıldı ve bu antlaşmaya göre İran hükümeti Gürcüstan, Dağıstan, Karabağ, Gence, Şeki, Şirvan, Derbent, Guba, Bakü ve Lenkeran Hanlıklarının Rusya’ya verilmesini kabul etti ve onayladı.[142]
Lenkeran’ın alınmasından sonra Mir Mustafa Han, çok yaşamadı.[143] 1814 yılının Temmuzu’nda öldü.[144] Mir Mustafa Han’dan sonra yerine büyük oğlu Mir Hasan Han (1814-1826) geçiyor.[145] Mir Hasan Han, yabancı politikada Rusya’ya karşı çıkıyor ve 1826 yılında Rusya’dan kaçarak, İran himayesine geçiyor.[146] Bunun nedeni mayor İlyinski’nin Mir Hasan Han’a hakaret etmesi ve onun özel topraklarının üçte iki hissesini işgal etmesi oldu. 1826 yılında Abbas Mirze’nin yürüyüşü zamanı Mir Hasan Han Lenkeran’a geldi. O, Hazar askeri alayı ve Kazak bölmesini sıkıştırarak Salyan’ı, Kızılağac’ı elegeçirmeyi ve Lenkeran’ı kuşatmayı başardı. Kuzey’den yolu kesilen ve erzağı biten bölme reisi mayor İlyinski Haziran’ın 27’si gece şehri yaktı ve orduyu Hazar filosuna bindirerek Sarı Adası’na gitti.[147]
Abbas Mirze 30 binlik orduyla 1826 yılının Eylülü’nde Araz’ı geçerek Karabağ’ı işgal etti. Az sayıda İran bölükleri Lenkeran Hanlığı’na saldırdı.[148] M. N. Pokrovski sınırda yaşayan halkın İran ordusunu sevinçle karşıladığını “Talış Hanlığı’nda halkın ayaklandığını”[149] yazıyordu. Bunun nedeni Rusların bu hanlıklarla ilişkileri görünürde iyi olmasına karşın, gerçekte ise onlar tüm yönetimi kendi ellerinde tutmaya çalışıyorlardı. Hanlıkların adları, Hanlar yerlerinde kalsa da onların yönetilmesi Peterburg hükumetinin adamlarının, yani mahal reisleri, komendant ve diğerlerinin elinde toplanmıştı. Hanlık 1826 yılında Çar hükümeti tarafından kaldırıldı.[150] 1827 yılının başlarında İran askerleri tüm Kuzey Azerbaycan topralarını terk ettiler. Fakat Mir Hasan Han şimdilik Talış Hanlığı’nda kalıyordu. O, Lenkeran’ın İran tarafından sıkı savunulacağından emindi. Türkmençay Antlaşması (1828) imzalandığında, onun 4. Şıkkında belirtilen Rus İran sınırına göre Lenkeran yine de Rusya’da kalmıştı.[151] Bunu duyan Mir Hasan Han, Sadrazam Mirze Hudaverdi’yi Tebriz’e gönderiyor ve o, Abbas Mirze’yle görüşme yapıyor. Abbas Mirze ona şu cevabı verir: “Ben Lenkeran’ı Rusya’ya vermemek için çok çalıştım. Fakat başaramadığını, Rusya komutanının “belki yedi kuruş paradan vazgeçerim, fakat Talış Hanlığı’ndan vazgeçemem” dediğini söyler. Ben de çaresiz, Lenkeran’ı Rusya’ya teslim etmek zorunda kaldım”.[152] Bu konuşma zamanı Abbas Mirze, Mir Hasan Han’a Lenkeran Hanlığı’nı Rusya Devleti’ne teslim ederek İran tarafına geçmesini tavsiye etti.
Mir Hasan Han Hanlığın Rusya Devleti’ne verilmesine karşı çıkıyor. O, İran Devleti’nin bu olayla bağlı planlarına ve Lenkeran’ın teslimine itiraz ediyor. Mir Hasan Han, Lenkeran vilayetini Ruslara teslim etmediği için her iki devlet onu cezalandırmak için izliyorlar. Hem İran, hem de Rusya onun hemen hapsedilmesi için planlar yapıyor.[153]
İran ordularına olumlu direnç gösteremeyen Mir Hasan Han, Rusya tarafına geçse de kardeşleri onu aldatarak Lenkeran’a getirip Rusya devlet memurlarına teslim ediyorlar. İki devlet arasındakı anlaşmaya göre Rus hükumeti onu İran’a veriyor.[154]
Halhal mahalında hapsedilen Mir Hasan Han kısa bir süre sonra oradan kaçıyor.[155] 1831 yılının 5 Mart tarihinde otuz silahlı atlıyla sınır sayılan Astara ırmağını geçerek Lenkeran tarafa geçiyor. Hanın gelme haberi çok yaygın hal almış ve köylü isyanlarının başlanması için sinyal olur. Lenkeran Hanlığı’nın 8 mahalından 5’i kargaşa içindeydi. Şamahı komendantının Paskeviç adına gönderdiyi 1831 yılının 22 Mart tarihli tarihi raporunda: “Tüm Lenkeran hanlığı 2 binden fazla atlı ve yayaya sahip” olduğunu yazıyordu.[156] Lenkeran isyanı hanlığın yerinde kurulmuş olan askeri sömürgeye karşıydı.
27 Mart’ta Mir Hasan Han, Lenkeran’ı tuttu. 31 Mart’ta isyancılar şehri bırakmak zorunda kaldılar. İsyan iki ay sürdü ve yenilgiyle sonuçlandı. Mayıs ayının 7’de Han toplam 20 kişiden oluşan grupla sınır ırmağı Astara’dan Güney’e geçti. Birkaç hizmetçisiyle İran Devleti’ne teslim oldu.[157] Fetali Şah, ona güvenmediğinden onu Tahran’a götürüp orada zehirleyerek öldürttü.[158] Böylece XVIII. yüzyılda ortaya çıkmış olan Azerbaycan hanlıklarının tarihi önemi vardır. Bu devirde onlar kücük devletler halinde olsalar da yeniden bağımsızlık kazanıyorlar.
Azerbaycan Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü / Azerbaycan
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 7 Sayfa: 101-112