Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Sömürge Döneminde Kırgızlar

0 15.410

Prof. Dr. Toktorbek OMURBEKOV

I. Bölüm: Kuzey Kırgızistan’ın Rusya Tarafından İşgal Edilmesi

1. Rusya’nın Bölgeyi İşgal Etmesi Sırasında Temel Çıkarları ve İleriye Yayılması İçin Hazırlık

Kırgızistan’ın Rusya tarafından işgal edilmesi, XIX. yüzyıl siyasî tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Kırgızistan’ın işgali 1855 yılında başlamış ve yaklaşık 21 yıl devam etmiştir. Bu yayılma süreci genel olarak 1876 yılının yazında, Alay Kırgızlarının boyun eğdirilmesi ile tamamlanmıştır.

Bu işgal, bilimsel açıdan tamamıyla ayrı görüşler ortaya çıkaran oldukça karışık bir konudur. Sovyet döneminde araştırmacıların bu konuya karşı tutumu, siyasî durum, ideolojik sansürün artırılmasına, parti yönetiminin görüşlerine göre dinamik bir şekilde değişmiştir. Araştırmacılar, Rusya’nın tüm Orta Asya’yı işgal etmesini ilk başta (1920-1930’lu yıllar) yayılma olarak nitelendirmiştir,[1] daha sonra (1950’li yıllar) bunun bir katılma olduğuna dair görüş ortaya koymuştur.[2] 1960’lı yılların başında ise bilim çevrelerine, Kırgızistan’ın Rusya’ya gönüllü olarak katıldığı görüşü zorla kabul ettirilmiştir[3]. Bakış açısının aniden değişmesinin nedeninin, o dönemdeki cumhuriyet yönetiminin doğrudan konuya müdahale etmesi ve “önderlerin” olabilecekleri iyi tahmin etmesinin gereği olduğu herkes tarafından biliniyor. Halkımız egemenliğini kazandıkça bu önemli konu tarafsız olarak araştırılmaya başlandı ve hak ettiği değeri aldı.[4]

Dürüst olmamız gerekirse, bazı kabile reislerinin tutumunda Rusya ile yakınlaşma eğilimi olduğunu belirtmeliyiz. Buna teşvik eden birçok sebep olmasına rağmen, bu sadece Kuzey Kırgızlarının kabile reislerinin bir kısmını kapsıyor.

Rus ve Kırgız halklarının ebedî dostluğuna “gölge düşürmekten” korkan tedbirli bilim adamları, zamanında kendi çalışmalarında topluma, Rus devletine katılmanın, Rusya’dan daha çok Kırgızların çıkarlarına olduğuna ilişkin, hiçbir kanıtı olmayan ve doğrulanmayan görüşü zorla benimsetmişlerdir. Fakat Rus İmparatorluğu’nun o dönemdeki dış politikasının ana istikametini ve esasını kavramak için derinlere inilirse, Kırgızistan’ı katmada Rusya’nın daha fazla çıkarları olduğuna ilişkin açık deliller bulunur. Bunu ayrıca Rus devletinin XIX. yüzyıldaki hem diplomatik hem askerî faaliyetleri kanıtlıyor. Zaten bu mesele Çar sarayında daha önceden çözülmüştür. Rus siyasetçileri sadece uygun anı beklemişlerdir. Avrasya’nın en büyük imparatorluğunun, Kırgızistan aralarında olmak üzere, Orta Asya’yı işgal etmesine ilişkin stratejik plânları ile çıkarlarının birbirini tamamladığı tartışılmazdır. Fakat bilim adamları bu konuda da henüz ortak bir görüşe varamamıştır. Bir grup, uzman bilim adamı Rusya’nın yayılma düşüncelerini, onun ekonomik çıkarlarına bağlıyorsa[5] da diğer bir grup İmparatorluğun, özellikle de siyasî çıkarlarının, önemli rol oynadığını ileri sürüyor. Bununla birlikte onlar yukarıda anlatanları da göz ardı etmiyorlar.[6]

Elbet, yeni sömürge bölgeleri işgal etme arzusu ile ekonomik ve politik amaçlar birbirini tamamlıyor. O zamanlar Orta Asya’nın işgalinden Rus burjuvazisinin de az çok çıkarı olmuştur. Çünkü onun için sanayi mallarının hızlı satılması için dış piyasa ve ek doğal kaynakları hiç de fazla olmamıştır. Avrupa’da düşük kaliteli Rus mallarının satılışı için imkanlar daralmıştır. Onun için de Rus tacirleri ve burjuvazisinin, Orta Asya’ya hızlı yayılmadan çıkarı olmuştur.

Rusya ile Orta Asya arasındaki ticaretin canlanmasına kervan yollarının çetrefilliği, İngiliz tacirlerinin rekabeti, yerli halkın fakir olması, yabancı tacirlerden alınan vergilerin yüksek olması engel olmuştur. Bunun sonucu olarak, 1852 yılında Rus tacirleri, Orta Asya’ya kendileri gitmemiş, Kazan’dan kendilerine bağlı Tatar memurlarını göndermişlerdir. Diğer dindeki insanlara göre bu bölgede Müslüman tacirler daha çok tercih edilmiştir, onlardan vergi de daha az alınmıştır. Rus burjuvazisi ise, tembel ve devletin ona sağladığı kolaylık ve meziyetlere alışıktı. Rahat hayata alışık Rus tacirleri, Çar Hükümetinden sık sık, Orta Asya ile ticaretin gelişmesini yavaşlatan engelleri kaldırmasını talep etmişlerdir. Fakat bu engelleri kaldırmak elbette kolay olmamıştır. Bu zengin bölgeyi işgal etmeyi çok isteyen farklı sosyal ve siyasî görüş temsilcileri, bu hedefe ulaşmak için askerî güç kullanmak gerektiğini düşünmüştür.

Rus sanayinin Orta Asya pamuğuna ihtiyacı ise günden güne artmıştır. Örneğin, Rusya bu bölgeden 1861 yılında 120 bin pud (eskiden Ruslarda 16.3 kiloluk bir birim) pamuk satın almışsa, bu miktar 1862 yılında 404.839 puda çıkmıştır.

Kırgızistan’a gelince, Rusya onun tabiat şartları ve jeopolitik konumuyla ilgilenmiştir. Rusya, Orta Asya’daki politikasını aktifleştirmeden önce, Doğu Türkistan ile devamlı ticarî ilişkilerini güçlendirmeye başlamıştır. Kaşgar ve Kuka’ya giden kervan yolunun bu bölgeden geçmesi Kuzey Kırgızistan’ı işgal etmek için elverişli şartlar doğurmuştur.

Çar hükümetinin, Kırgızistan aralarında olmak üzere Orta Asya’yı işgal etme sürecini hızlandırmasına İngiltere ile olan sıkı rekabet neden olmuştur. Rusya, Asya sınırlarını İngiltere’nin sömürgesi altında bulunan bölgelere ilerleterek, İngiltere’nin Yakın ve Orta Doğu’ya yayılmasını durdurmaya, Avrupa’daki uluslararası siyasetini daha da yumuşatmaya çalışmıştır. Çar ordusunun Generali M. G. Çernyayev bununla ilgili olarak: “Bizim ilerlememizin amacı, İngilizleri Hindistan’dan dışarı atmak değil, buradaki birliklerini daha da artırmaya mecbur etmektir, bu ise onun Avrupa’da zayıflamasına yol açacaktır” demiş.[7]

İngiltere’yi geride bırakmaya çalışan Çarlık Rusyası, Orta Asya’nın işgaline daha 1930’lu yıllarda hazırlanmaya başlamıştır. Cetisuu’nun (Yedisu) (Rusça-Semireçye) ele geçirilmesine ilişkin ilk plân da tam bu yıllarda hazırlanmıştır.[8]

Bu yıllarda Kazak toprakları ta Cetisuu’ya kadar, Rus hakimiyeti altında olmuştur. Rus birlikleri Batı Sibirya’dan Cetisuu’ya saldırılar düzenlemiş ve Ayaguz Vadisi’nde “Ayaguzskiy Prikaz” adında bir kale kurmuşlardır.[9] Ayaguz bölgesi Omsk vilayetine dahil edilmiş ve Sibirya birliklerinin Cetisuu’ya ilerlemesi için cephe gerisi haline gelmiştir. Bununla birlikte Orenburg’daki Rus birlikleri, Hokand topraklarını sıkıştırarak Sir Derya kıyılarına doğru ilerlemişler ve 1853 yılında Ak-Mescit Kalesi’ni ele geçirmişlerdir. Batı Sibirya birlikleri ise, Cetisuu topraklarının önemli kısmını ele geçirmiş ve 1847 yılında Kopal Kalesi’ni kurmuşlardır. 1854 yılında İle Vadisi’nde Vernıy (Alma-Ata) Kalesi’nin inşasına başlamıştır. Bu Cetisuu’da Rusya’nın hakimiyeti kurduğu anlamına geliyor. Çok iyi silâhlanmış olan Çar birlikleri, alarm durumuna geçirilmiş ve Kırgızistan topraklarına girmek için uygun zamanı beklemişlerdir.

2. Kuzey Kırgızistan’ın Rusya Tarafından İşgal Edilmesi

Issık Göl (Issık-Köl) Deresi’nin güneydoğusunda oturan Bugu kabilesi, Rusya’ya ilk katılan Kırgız kabilelerinden olmuştur. Bugu kabilesinin reisleri daha XIX. yüzyılın başında Batı Sibirya’daki Rus yetkilileri ile diplomatik ilişkiler kurmuşlardır.[10] Rus tacirler, rahat bir şekilde Kırgızistan topraklarında ticaret yapmışlar ve Ala-Too üzerinden Kaşgar’a giden kervan yolunu kullanmışlardır. Rus tacirlerin bu bölgedeki güvenliklerini sağlamak için, Kırgız biyleri Şeralı ve Niyyazbek eşlik etmiştir.[11] O zamanın karmaşık siyasî durumu, kabileler arasındaki kanlı iş savaşlar, Hokand hükümdarlarının zulmü, Kazak sultanlarının baskısı, Çin Bogdıhanı’nın hileleri, Bugu kabilesi reislerini uzaktaki güçlü bir devlet ile yeni ilişkiler arayışına zorlamıştır.

Komşu Kazak topraklarının Rus birlikleri tarafından işgal edilmesi ve bölgedeki Rus sayısının artmasının, bazı Kırgız kabile reislerini etkilememesi kaçınılmazdı. Kazakistan üzerinden Orta Asya’ya geçmeye can atan çok iyi silâhlanmış Rus birlikleri, Issık Göl’ün hemen yakınlarında konuşlanmışlardır. Özel olarak görevlendirilmiş Tatar tacirler, Kırgız köylerini (ail) gezerek, nüfuzlu kabile reislerini-manapları ve biyleri çar tarafına geçmeye ve Rusya’ya katılmaya çağırmışlardır.

Çar hükûmetinin sömürgeci politikasını başarılı şekilde hayata geçirmek için Batı Sibirya’daki Rus yetkilileri, Kırgız asilzadelerden değerli hediye ve armağanları esirgememişlerdir. Sonunda bu uğraşlar meyvelerini vermiştir. İki tarafın yavaş yavaş yakınlaşması, 17 Ocak 1855 tarihinde Omsk kentinde, kabilesinin Rus uyruğuna geçmesine kefil olan Bugu kabilesi elçisi Kamçıbek Şeralin’in yemin etmesiyle tamamlanmıştır. Rus yetkililer, Rusya ile yakınlaşmada öncülük yapan Borombay Bekmuratov’a, Bugu kabilesi Yüksek Manapı ve Yarbay unvanı vererek, onu, gösterd§iği faaliyetler için ödüllendirmişlerdir.

Borombay’ın taraftarı olan kabile asilzadelerine göre Rusya, diğer düşman kabileler, Hokandlılar ve Çin birliklerinin saldırgan tutumlarını durduracaktı. Öte yandan da Bugu kabilesinin ünlü mensupları Murataalı, Balbay-Baatır, Tilekmat, Çoh Karaç vs. bu kararı pek desteklememişlerdir. Daha sonra tüm Kuzey Kırgızistan’ı işgal etmeyi plânlayan Rusya’nın, Bugu kabilesini kendi saflarına katmasında büyük çıkarları olmuştur. 1855 yılında başkenti Vernıy olan Ala-Too bölgesi kurulmuştur. Çarlığın Türkistan politikasının esas çıkarlarından haberdar olmayan yerli halk, gelecek için plânlanmış zulüm ve sömürge hedeflerini tahmin etmemiştir. Çar hükümetinin Tatar tacirler ve Rus memurlar vasıtasıyla yürüttüğü gizli görevinin asıl amacı, kabileler arasındaki düşmanlık ve iç savaşı şiddetlendirmekti. Bazı yörelerde hakimiyetin, askerlerin ve Rus Kozaklarının tenkil birliklerinin eline geçeceği, rahat hayat arayan Rus köylülerinin karınca sürüleri gibi en iyi topraklarını istila edecekleri, sömürücü yönetimin halka ağır yük yaratacak çok sayıda vergi uygulayacağı, kimsenin aklına gelmemiştir.

Fakat Kuzey Kırgız kabilelerinin hepsi de Rusya ile dostâne ilişkiler kurmaya çalışmamıştır. Onların çoğu Rus Çarı’na itaat etmeyi reddetmiş ve hatta Rus birliklerine karşı silâhlı direniş göstermiştir. Ruslara karşı böyle itaatsizliklere, Bugulular arasında Balbay-Baatır, Sarbagışlarda Umetalı, Torogeldı-Baatır, Çargın; Sayarlarda Osmon-Datka; Soltinlilerde Cangaraç, Maymıl vs. öncülük etmiştir.

1960’lı yıllardan itibaren Rus birlikleri, Çu Vadisi’ne açık şekilde saldırı seferleri düzenlemeye başlamıştır. Burada, Kırgız kabilelerinden hiçbirisinin onlardan yardım istemediğini belirtmek gerekiyor. Zamanında bazı bilim adamlarının bu yayılmacılığı, yerli halkın işgalcilerin gelmesini sabırsızlıkla beklediği şeklinde yansıtması şaşırtıcıdır.[12]

50’li yılların sonunda Issık Göl boyundaki Kırgız kabileleri arasındaki kanlı iç savaş şiddetlenmiş, Bugulular arasında parçalanma meydana gelmiştir. Hokandlılar, Issık Göl’de hakimiyetini kurma girişimlerini yinelemişlerdir. Rus generalleri, siyasî durumun böyle gerginleşmesini, Çu’ya askerî sefer düzenlemek için bahane olarak kullanmışlardır. Bu plânın gerçekleştirilmesi, Genelkurmay Albayı Tsimmerman’a verilmiştir.[13]

5 Şubat 1860 yılında Ala-Too Valisi Albay G. A. Kolpakovskiy, Yüzbaşı Jerebyatnov komutasındaki Rus Kozak grubunu Vernıy’dan Issık Göl’e gönderiyor; onun peşinden Venyukov’un başında bulunduğu birliğin de Balıkçı’ya gelmesi gerekiyordu. Birliğin en önemli görevi-vadide Rus hakimiyetini güçlendirmekti. Ayrıca Rus ve Rus Kozaklarının, yerli halkı Hokand’ın etkisinden kurtarması, Sarbagışlıları korkutması ve onların feodallerinin üst tabakasını (biyler ve manaplar) Beyaz Çar’ın uyruğuna geçmeyi kabul etmeye zorlaması gerekiyordu.[14] Venyukov’a ise, Rusya’ya karşı düşmanca davranan manapları zararsız hale getirme ya da tutuklayarak esir alma talimatı verilmişti. Bunun yanı sıra Sibirya Kolordusu Komutanı G. H. Gasford, Kolpakovskiy’a, Murataalı ve Çoh Karaç’ın taraftarlarının Rus birliklerine karşı direniş göstermesi halinde, diğerlerine ders olması için, hepsini acımasızca imha etme emri vermiştir.[15]

Mayıs ayında kararlı hareketlere geçmek amacıyla, Albay Kolpakovskiy birliklerin başına kendi geçerek Issık Göl’e saldırıyor ve Hokandlıları hızlı bir şekilde püskürtüyor ve bu zamana kadar Rus Çarı’nın hakimiyetini kabul etmemiş Murataalı, Tilekmat ve Çoh Karaç başkanlığındaki tüm manapları işgal ediyor. Kolpakovskiy, manapları, “ileride yemini bozdukları halde… altındakilerin hiç affedilmeyeceğini, hainlik edenlerin başlarının kesileceğini, köylerinin ise soyulacağını” tehdit ediyor.[16] Rusya’ya, sadık olan manaplara ise, değerli hediyeler ve yüksek ödüller vermiştir.

Issık Göl boyunun kuzeybatısındaki Sargabış manaplarını, şimdi ise Rus birlikleri sıkıştırmaya başlamıştı. Onların birçoğu, Tanrı Dağlarına (Tyan-Şan) göçmek zorunda kalmıştır.

Rus sömürgecileri bu kararlı eylemlerden sonra, Çu Vadisi’ndeki Hokand kalelerini ele geçirmeye karar vermişlerdir. 1860 yılının Haziran ayında Tsimmerman, İle Vadisi’ndeki Rus birliklerinin komutanlığına atanmıştır. Öte yandan Hokand Hanı, kararlı savaşa hazırlanarak, elinin altındaki Sarbazları Çu Vadisi’ne göndermiştir. 5 bin Hokand Sarbazının,[17] Kastek Kalesi’ne ani hücum düzenleyerek onu tahrip etmesi gerekiyordu. Han Sarbazları ve Çu Kırgızlarından oluşan Bişkek’teki birlikler, onlara yardıma gelmek için hazırlanmışlardır. Soltinlilerin manapları Baytik Kanayev, Cangaraç’ın kardeşi Sultanbay, Abılda Biy, Sargabış ve Tınaylıların Manapı Cantay ilk başta kendi halkı ve topraklarını yeni Rus işgalcilerine karşı savunmayı kararlaştırmışlardır. Onun için kendi cigitleri (yiğit) ile birlikte, Rus birliklerin konuşlandırıldığı Kastek Kalesi’nin kuşatılmasına katılmışlardır.[18] Fakat Hokandlıları önlemek ve Çu Vadisi’ni ilk ele geçirmek isteyen kuşatmacılar, Kastek’in işgal edilmesine engel olamamışlar, 23 Ağustos’ta Tsimmerman komutasındaki Çar birlikleri Vernıy’dan Tokmok’a yola çıkmışlardır. 26 Ağustos’ta Tsimmerman’ın birlikleri Çu Nehri’ni geçerek onun sol kıyısındaki Tokmok Kalesi’ni ele geçirmiştir. 31 Ağustos’ta Rus birlikleri Bişkek Kalesi’ni işgal etmiştir.

Çok geçmeden, Eylül ayının ortalarında Rus birlikleri Vernıy’a dönüyor. Hokand Hanı, bu fırsattan faydalanarak Taşkent’teki Valisi Kanaat-Şaa’ı Çu’ya gönderiyor. Kanaat-Şaa’nın birlikleri 20 bin Sarbaz ve 10 toptan oluşuyordu.[19]

Birbirine karşı duran taraflar 29 Eylül 1860 tarihinde Uzun-Ağaç’ta yine çatışmışlardır. Rus birliklerinin galip gelmesiyle sonuçlanan bu çatışmaya, Alımbek-Datka komutasındaki Kırgızlar katılmıştır. Alımbek-Datka, emri altına Narın, Ketmen-Töbö ve Çu’dan 12 bin Kırgız askerini toplamıştır. Ayrıca bu savaşta Şabdan Cantayev’in cigitleri de Ruslara karşı savaşmıştır.[20] Şabdan, bu çatışmaya kadar Kanaat-Şaa ile sıkı ilişkiler kurmuştur.

Kanaat-Şaa ve Alımbek-Datka’nın 1862 yılında Uzun-Ağaç Savaşı’nda bozguna uğramasından sonra Yüksek Manap Cantay başkanlığındaki Kemin Kırgızları, Rusların hakimiyetini tanımıştır. Bu habere sevinen Çarlık hükümeti, 1867 yılında Cantay’ı Yarbay rütbesiyle ödüllendirmiştir, Kenensar’a karşı etkin mücadelesi için de Altın Nişan vermiştir.[21]

1862 yılın yazında Solto kabilesi Reisi Baytik-Baatır, Bişkek Beki Rahmatulla’ya karşı mücadeleye başlamıştır. Daha sonra o, Hokand Sarbazlarının kalesini kuşatma altına alırken, G. Kolpakovskiy’den askerî destek ve toplar istemiştir. Bunu sabırsızlıkla bekleyen A. G. Kolpakovskiy komutasındaki Çar birlikleri, hemen 3 Eylül 1862 tarihinde Vernıy’dan Çu’ya hareket ederek, 24 Ekim günü Bişkek Kalesi’ni ele geçirmişlerdir.

Manap Cangaraç, Maymıl ve Tınaalı’nın başında bulunduğu Solto kabilesinin bir kısmı, Ruslara itaat etmeyi reddetmiş ve Talas’a göç etmiştir. Rus birliklerine karşı askerî direniş göstermeyi amaçlayan Cangaraç, birkaç bin cigiti bile toplamıştır.[22] Cangaraç’ın plânlarını gerçekleştirmesini engellemek amacıyla, Rus Kozaklarından oluşan bir grup, Başçavuş Butakov komutasında 1863 yılında Tokmok’a gönderilmiştir. Butakov, Solto kabilesinin nüfuzlu reisleri Baytik, Korça, Makeş, Şaydulda, Özbek Boşkoyev’in yanı sıra Sarbagışlıların kabile reisleri Mende ile Mırza’yı Tokmok’a çağırmış ve onları, Rus Kazakların eşliğinde Vernıy’a götürmüş ve onları orada rehin olarak günlerce tutmuştur.[23]

Çarlık birlikleri, bu fırsattan faydalanarak ve tehdit kullanarak, nihayet Çu Vadisi’ne Rusya’nın hakimiyetini yerleştirdi. 1865 yılında ise Talas Kırgızlarının topraklarını işgal etme süreci neredeyse tamamlanmıştı. Kritik durumu ve düşmana karşı silâhlı direniş için kendi imkanlarının sınırlı olduğunu açıkça anlayan bazı Kırgız feodal hükümdarları, Rus çarına itaat etmek zorunda kalmıştır. Fakat onlar Bugu kabilesi gibi Rusya’ya sadakat yemini etmemişlerdir. Öte yandan, bu zamana kadar Kırgızistan’ın büyük bir kısmını ele geçiren Çarlık, kendisi de böyle bir yemine ihtiyaç duymamıştır.

Orta Tanrı Dağları Kırgızlarını işgal etme ise, uzun zaman almıştır. Çünkü Umetaalı Ormonov ve Osman Taylakov’un liderliğindeki Sarbagışlı ve Sayaklar, Rus askerlerine karşı silâhlı direniş göstermişlerdir. Ve ancak birkaç yıl süren kanlı çarpışmalardan sonra, 1867 yılında Albay Poltoratskiy, Umetaalı’yı yenmiştir.[24] Osman-Datka ise kendisinden güçlü olan düşmanına taviz vererek, Kaşgar tarafına çekilmiştir.

Kuzey Kırgızistan’da Rusya hakimliğinin yerleştirilmesi, Orta Tanrı Dağlarının ele geçirilmesiyle tamamlanmıştır. 1868 yılında Narın ve Karakol’da kaleler inşa edilmiştir. Kalelerde konuşlandırılan birlikler, sömürge hakimiyetinin direği olarak Rusya’nın hükümranlığını ve yeni sınırlarının güvenliğini korumuştur. Bundan böyle Güney Kırgızistan’ı işgal etmek için yol açılmış ve işgalcilerin bu plânını gerçekleştirmek için imkanlar genişlemiştir. Yerli halk, Rus İmparatorluğu’nun demir kıskaçları arasına sıkıştırılmış ve uzun yıllar boyunca şiddetli sömürge baskısı altında kalmıştır.

II. Bölüm: Güney Kırgızistan’ın Rusya Tarafından İşgal Edilmesi

1. XIX. Yüzyılda Kırgızistan’ın Güneyinde Siyasal ve Sosyal Durum Rus Birliklerinin Hokand Topraklarına Seferi

Hokand Hanlığı’nın siyasî durumunun kötüleşmesi, bu dönemin ayırt edici özelliği olmuştur. Saray darbeleri, sürekli ayaklanma ve isyanlar, hanların sık sık değişmesi, devletin tabanını sarsmıştır. Bu nedenle Rus birliklerinin iki yönden, Sır Derya ve Sibirya bölgesinden Türkistan’a doğru ilerlemesi, onların Kırgızistan’ın güneyine girmesini kolaylaştırmıştır.

Daha önce olduğu gibi bu yıllarda, Kırgız feodallerinin üst tabakası, Hokand’ın siyasî hayatına aktif bir şekilde katılmışlardır. Siyasî olaylarda en önemli rolü Alay Kırgızları ve Hokand Hanlığı ile sınırı olan bölgelerde oturan Kırgızlar oynamışlardır. Onlar çoğu zaman, tahta çıkmaları için bazı adaylara destek olmuşlardır. 1850’li yılların sonunda Alay Kırgızlarının ünlü Hükümdarı Alımbek- Datka Asan-biy oğlu, Hanzadelerden (Hanın torunları) biri olan Malabek’a büyük destek vermiştir.

Alımbek-Datka’nın başında bulunduğu Kırgızların yardımıyla Mala-Han (1858-1862) da kardeşi Hudoyar’dan hanlık tahtını almıştır. Mala-Han ise daha sonra, hamisi olan Alımbek-Datka’yı Andican’ın Genel Valiliğine atamıştır. Ayrıca, Kırgız feodalleri Seyitbek-Datka Hodjent’in Genel Valisi, Mulla Kasım da, Nau Kalesi’nin Beki olarak atanmışlardır.[25]

1862   yılı başlarında Hudoyar’ın Hanlık tahtına dönmesinden yana olanlar, iki kez darbe girişiminde bulunmuşlar ve nihayet Mala-Han’ı öldürerek, tahta Şeralı-Han’ın torunu Şah-Murat’ı geçirmişlerdir. Bu darbede, Kırgız feodalleri Alımbek-Datka, Kadırbek-Datka ile Kıpçak-Kırgız Alımkul vs. büyük rol oynamıştır. Sonuçta yeni Han, Alımbek’i kendi veziri olarak atamıştır. Alımbek-Datka, karargâhta yüksek rütbeye sahip olmasına rağmen, Vezirlik görevinde uzun süre kalmamıştır. İktidarı eline geçirmek isteyen Alımkul, çok geçmeden kendine rakip gören Alımbek-Datka, Kadırbek-Datka ve Han ordusunda yüksek nüfuz sahibi kazanan diğer kişileri yolundan alıkoymuştur.[26]

Bu gergin durumda, Taşkent Beki Kanaat-Şaa’nın desteğine dayanan Hudoyar-Han, taht için mücadeleye yeniden başlamıştır. 1862 yılın ilkbaharında Hudoyar-Han, Buhara Emiri Muzafferüddin’in yardımıyla Hokand’ı ele geçiriyor ve başkent yakınlarındaki savaşı kazanıyor. Fakat tahttan düşürülen Han’ın Kırgız ve Kıpçak taraftarları, açgözlü ve merhametsiz Hudoyar-Han’a karşı amansız mücadeleyi sürdürmüşlerdir.[27] Onlar, 1862 yılının yazında Fergana’nın büyük kentleri olan Andican, Namangan, Margelen’i ele geçirmişlerdir.

1863 yılının yazında, Buhara Emiri ülkesine döndüğünde, iktidarı elinde tutmayı başaramayacağı kanaatına varan Hudoyar-Han, kendi başkentini terk ediyor ve Muzafferüddin ile birlikte gidiyor. Bu olayların ardından Hokand Hanlığı’nda tüm hakimiyet Kırgız-Kıpçak feodal asilzadelerin eline geçiyor. 9 Temmuz 1863 tarihinde onlar Mala-han’ın 12 yaşındaki oğlu Sultan- Seyid’i (1863-1865) Han ilân ediyorlar. Çok sayıdaki siyasî olaya ve karargâhtaki kulis mücadelesine karışmış tecrübeli devlet adamı Alımkul ise, reşit olmayan Han-Atalığın yüksek danışmanlığına atanıyor. Bu yıllarda uzun süre karargâh hakimiyeti, Kırgız-Kıpçak asilzadelerin elinde olmuştur. Şüphesiz, uzun zaman süren iç savaşlar, hanlığı zayıf düşürmüş, Rus birliklerinin Hokand topraklarına girmesi ve onu yavaş yavaş işgal etmesi için elverişli şartlar doğurmuştur.

1860’lı yılların ortalarında Rus birliklerinin Orta Asya’nın içine hızla ilerlemesi için gereken şartlar oluşmuştur. Çar’ın askerî strateji uzmanları bundan önce işgal için gereken hazırlığı yapmış ve istihbarat birlikleri yöreyi titiz bir şekilde incelemişlerdir. Çar hükûmeti 1860’lı yılların başında, Orenburg (Sır-Derya) ve Sibirya sınır bölgelerinin birleşmesi için, Rus birliklerinin Orta Asya’daki hareketlerini sık sık gözden geçirmiştir. Sonunda, Rus Çarı II. Aleksandr, Aralık 1863 yılında adı geçen bölgelerin kendi topraklarına katılması için “gelecek 1964 yılının başından başlama” konusunda emir vermiştir.[28] Bunun ardından Rusya Askeriye Bakanı D. A. Milyutin, Orenburg ve Batı Sibirya valilerine özel bir talimat vererek, Batı Sibirya Genel Valisi A. O. Dyugamel’in Vernıy’da ordu toplayarak Oluya-Ata’yı (Taraza) ele geçirmeye hazırlanmalarını emrediyor. Orenburg’dan gelen Rus birliklerine ise, Suzak ve Çolok-Kurgan’ı tamamen ele geçirme görevi veriliyor.

1 Mayıs 1864 tarihinde Albay M. G. Çernyayev yönetiminde 2500 süngücüden oluşan Vernıy’daki Rus ordusu, Çu Vadisi’nden sefere çıkıyor. Bu sırada Albay N. A. Veryovkin’in Perovsk’taki (Kızılordu) birlikleri ilerlemeye hazırlanıyordu.

Rus makamları, Çu Vadisi’nin aşağılarında bulunan Hokand kalelerini ele geçirmek ve hâlâ ele geçirilemeyen toprakları tamamen işgal etmek için yerli Kırgız yöneticileri-manapları ve Kazakların sultanlarını kendi tarafına çekmesi gerekiyordu. Bu üslubu mükemmel şekilde benimseyen Rus bürokrat, Çu’nun Kırgız manapları arasında sıcak sözlerle “hoş ifadelerle” yazılmış olan çağrıyı yaydı. Hatta Cantay, Mende, Hudoyar ve birkaç manapla daha görüşerek onlara ticaret cüppesi ve saatler hediye etti.[29] Dik başlı Kırgız manaplar ve biyler, Rus bürokratları tarafından korkutuluyor, fahri rehin olarak tutuluyor, hatta bazıları açıkça kovuşturuluyordu. Çünkü belirlenen amaçları gerçekleştirmek için her türlü yöntemin uygun olduğunu çok iyi düşünebiliyorlardı. Ruslar eski Rum “böl ve hükmet” ilkesini ustalıkla kullanmışlardır.

Böylece, aynı yılın içinde Ketmen-Töbö ve Çatkal Kırgızları, Rus Çarı’na boyun eğmek ve Rusya uyruğunu kabul etmek zorunda kalmışlardır.[30]

Rus istilâcılar 24 Mayıs 1864 tarihinde Merke Kalesi’ni ele geçiriyor, Eylül’de de Çimkent’i işgal ediyorlar.

Haziran ayında Viryovkin’in birlikleri, Türkistan kentini ele geçiriyor. Mayıs 1864’te Taşkent’teki kanlı çatışma, sömürgecilerin zaferi ile sonuçlanıyor. Rusların Taşkent’i işgal etmesinin ardından, Hokand’da Buhara Emiri’nin katılımıyla bir darbe yapılıyor ve iktidar yeniden Hudoyar-Han’ın eline geçiyor. 1867 yılının yazında Türkistan bölgesi, Türkistan Valiliği’ne değiştiriliyor. Daha önceki bölge 1865 yılında kurulmuş olup, Issık-Göl’den Aral Denizi’ne kadar geniş topraklara uzanıyordu. Bölgenin askerî valiliğine ilk başta General M. G. Çernyayev atanıyor. Çar II. Aleksandr, Türkistan Genel Valiliği’ne ise, General Başyaveri K. P. Fon Kaufman’ı lâyık görmüştür. Çarlık hükümeti ona oldukça fazla yetki tanımıştır. Genel valinin, Orta Asya’daki ayrı ayrı hanlıklarla kendi başına diplomatik görüşmeler yapma yetkisi olmuştur. Hatta Genel Vali’ye, savaş ilân etme veya barış antlaşması imzalama yetkisi verilmişti. Topraklarının önemli bir bölümünü Rusya’ya kaptıran Hokand Hanlığı, bu ülke ile sürdürdüğü savaş sırasında çok büyük maddî zarar ve can kaybı vermiş ve çok geçmeden istilacılara teslim olmuştu. 29 Ocak 1868 yılında Kaufman ile Hudoyar-Han tarafından imzalanan antlaşmaya göre, Hokand Hanlığı Rusya’nın peyki haline gelmiştir.[31]

Hokand Hanlığı’nın peyk ülke haline gelmesi sonucu, hanlığın içinde yer alan Güney Kırgızlar, yeni fatihlerin iktidarını tanımak zorunda bırakılmıştır. Ancak onlar, Hokand Hanlığı’nın yok edilmesine kadar Rusya’nın egemenliğini tanımamışlardır. Bunun için daha çok çaba gerekmiştir.

2. Hokand Ayaklanması.

Güney Kırgızistan’ın Rusya Tarafından İşgal Edilmesi

Hokand Hanlığı’nın peyklik döneminde bağımlı kaldığı süre, yerel halk için en güç dönem olmuştur. Yarı bağımlı konumuna rağmen Hokand Hanı, halk aleyhtarı açık zulüm politikasını uygulamaya devam etmiştir. Vergiler ve haraç, her geçen yıl daha da artırılmıştır.[32] Örneğin XIX. yüzyılın 60’lı yıllarında, Hokand Hanlığı’nda halktan 20 çeşit vergi alınıyordu.[33] Hudoyar-Han tarafından yürütülen sert politika, Kırgızlara karşı özellikle yağmacı olmuştur. Bu da halkın han hakimiyetine karşı hoşnutsuzluk ve nefretini artırmış ve zulme karşı bir dizi tepki göstermesine yol açmıştır. Buna, o dönemde yaşamış olanlardan birinin verdiği bilgiler işaret ediyor: “Kötü yönetim, Hudoyar-Han’ın şahsî zenginliği için getirilen son derece ağır vergi ve haraç, Fergana halkının sabrını taşırdı ve başta hanlığın doğusunda yaşayan Kırgızlar arasında karışıklığa yol açtı.”[34]

1971 yılının baharında Soha Kırgızlarının ayaklanması patlak vermişti. Çok geçmeden karışıklık Alay Kırgızlarına da sıçramıştı. Ancak, Hokand birlikleri bu halk ayaklanmalarını bastırmayı başarmıştır.

Alay Kırgızlarının arasındaki çalkantılar, 1873 yılında Güney Kırgızistan’da başlayan toplu halk ayaklanmasının habercisi olmuştur. Hudoyar-Han’ın Hokand Hanlığı’nın çektirdiği zulme karşı olan bu ayaklanma, iki aşamada gelişmiştir. İlk aşama, 1873-1874 yıllarında saldırıların doğrudan Hokand makamlarına yönelik olduğu süreyi kapsıyor. İkinci aşamada (1875-1876 yıllar) Kırgızların ve Özbeklerin mücadelesi, sadece Hokand Hanlığı’na karşı değil, bunun yanı sıra Rusya’nın Derebeyi Hudoyar-Han’a askerî destek sağlayan Çarlığa karşı yönelik olmuştur.[35]

Zorla vergi (zekat) toplanması, ayaklanmalar için doğrudan gerekçe olmuştur. Ayaklanma, çok geçmeden Alay ve tüm Güney Kırgızistan’ı da sarmıştır. Ayaklanan halkın önderliğini Kırgız İshak Hasan oğlu (Pulathan) üstlenmiştir. İshak Hasan oğlu kendini Alim-Han’ın torunu ve yasal varisi ilân etmiştir. Bölgenin değişik yörelerindeki ayaklanmaların başka liderleri de bulunmuştur. Meselâ, Andican Kırgızlarının başında Mamır Mergen oğlu, Çatkal Kırgızlarının başında Momun Şamurzzak oğlu olmuştur. Ayaklanma genel olarak, ulusal kurtuluş ve ilerici karaktere sahip olmuştur.

Ayaklanmanın en önemli muharrik gücünü, Hokand Hanı’nın zulüm politikasının tüm ağırlığını ve han bürokratlarının zorbalığını sırtında hisseden küçük ve orta ölçekli hayvan yetiştiricileri ve çiftçiler (dehkan) teşkil etmişlerdir. Onlarla birlikte halk hareketinde Kırgızların ve Kıpçakların soylu aristokrat temsilcileri de yer almışlardır. Bunu, tarihî belirleyici noktalarda, değişik sosyal tabakaların çıkarlarının bazen denk düşmesiyle açıklamak mümkündür.

Haziran 1873 tarihinde binlerce Kırgız ve Kıpçak hayvan yetiştiricisi, Fergana’ya doğru harekete geçmiştir. Çok geçmeden onlar, Özgön ve Soha Kalelerini ele geçirmişlerdir. İsyancılar, bir süre sonra hiç çarpışmaya girmeden Oş, Suzak, Bulak-Başı, Üç-Korgon ve birçok yerleşim birimini ele geçirmişlerdir.[36]

Bu şehirlerde ve köylerde yaşayan Özbek nüfusu, genellikle ayaklanmayı tasvip etmiş, fakirler ise etkin bir şekilde destek olmuşlardır.

Ayaklanmanın büyüklüğü ve isyancıların başarısı, Hokand Hanı’nı korkutmuştur. Bundan dolayı da o, halk hareketini bastırmak için kararlı önlemler almıştır. 1874 yılının sonbahar günlerinde, Abdrahman Avtobaçi’nin başında bulunduğu Hokand birlikleri, Hamangan yakınlarında isyancıları bozguna uğratmıştır. Ancak, hanlıkta asayişin sağlanması başarılamamıştır. Halk arasında daha büyük yeni bir saldırı buhranı oluşmuştur. Bu şartlar altında Hudoyar-Han’dan memnun olmayan feodal çevreler, kent nüfusu temsilcileri ve din adamları görüşlerini daha açık dile getirmeye başlamışlardır. Bu da halk ayaklanmasının yeni aşamasının başlamasına sebep olmuştur. 1875 yılının başında Pulat-Han küçük bir isyancı grubu ile birlikte, geçici sığınak yeri bulduğu Çatkal Vadisi’nde taarruza geçmiştir.[37] Halkın Hudoyar-Han’a karşı geniş çaplı ayaklanmaları 1875 yılının Temmuz ayında Özgön’de başlamıştır. İsyancıların başına yine Pulat-Han geçmiştir.

Hokand Hanı, ayaklanan halka karşı birkaç büyük askerî birlik göndermiştir. Ancak aralarında Abdrahman Avtobaçi’nin de başında bulunduğu askerler, isyancıların tarafına geçmişlerdir. İsyancılar çok geçmeden Oş, Namangan, Andican ve Asake’yi ele geçirmişlerdir. Olayların bu kadar hızlı gelişmesinden korkan Hudoyar-Han, telgrafla Kaufman’a mesaj geçerek, derhal yardım göndermesi, “…isyancıların amaçlarının gerçekleşmemesi için, en kısa zamanda Hokand kentine toplarla birlikte Rus birliği göndermesi” için yalvarmıştır.[38]

Ancak, Hudoyar-Han, Çar’ın birliklerini beklemeden başkentini terk etme kararı almıştır. Hudoyar-Han, 22 Temmuz 1875 tarihinde Hokand’dan çıkmış ve Türkistan Genel Valisi’nin himayesi altına sığınmıştır. İsyancılar, hiç çatışmaya girmeden Hokand kentini ele geçirmiş ve bundan bir süre önce ayaklanan halkın tarafına geçen Hudoyar-Han’ın oğlu Nasreddin’i Han ilân etmişlerdir.

Hudoyar-Han’ın zor durumunu göz önünde bulunduran Türkistan Genel Valisi Kaufman, yeni hanı tanımak zorunda kalmıştır. Ancak, bu da halk hareketlerinin yatışmasına yardımcı olmamıştır. İsyancılar ile Rus birlikleri arasında çatışmalar giderek artmaya başlamıştır. Ağustos’un sonunda Çar’ın birlikleri Hokand’ı işgal etmişlerdir. İmzalanan yeni antlaşmaya göre, Hokand Hanlığı, Rusya’ya eski yöneticinin döneminde olduğundan daha çok bağımlı duruma düşmüştür. Bu anlaşmadan memnun olmayanlar çok geçmeden ayaklanma çıkarmışlar, Nasreddin’e boyun eğmeyi reddetmişler ve Pulat-Han’ın hakimiyetini tanımışlardır. “Kırgızların ve Kıpçakların nüfuzlu temsilcileri. Andican yakınlarındaki Buta-Kara köyüne (kışlak) toplanarak, Pulat-Han’ı Han ilân ettiler ve eski geleneğe göre onu beyaz keçede havaya kaldırdılar.”[39]

Kısa bir süre sonra Pulat-Han, genellikle Kırgız ve Kıpçakların yer aldığı ve 12 bin atlıdan oluşan büyük bir birlik toplamıştır.[40] Büyük bir köy olan Asake, Pulat-Han’ın konağı olmuştur. Pulat- Han, Nasreddin-Han’ın yandaşları ile amansız savaşlar vermiştir. Pulat-Han’ın birlikleri Feyzabad köyü yakınlarındaki çarpışmada Nasreddin’in ordusunu yenmiş, Andican’ın yakınlarında ise Çar’ın birliklerini bozguna uğratmıştır. Pulat Han, çok geçmeden Hokand kentini de ele geçirmiştir. Nasreddin ise, Hodjent’e Rus makamların yanına kaçmıştır.

Bu olayların ardından isyancılara karşı General Skobolev’in komutasında Rus birlikleri gönderilmiştir. 11 Kasım 1875 tarihinde Balıkçı köyü yakınlarındaki çarpışmada Skobolev, Pulat- Han’ın birliklerini yenilgiye uğratmıştır. 3 Aralık 1876 tarihinde Çar’ın birlikleri, Andican’ı, 12 Ocak’ta ise halk ayaklanmasının liderinin son tutunma noktası olan Üç-Korgon Kalesi’ni ele geçirmiştir. Bundan önce Abdrahman Avtobaçi ve birçok Hokandlı ünlü feodal, mücadeleye son vermiş ve Rusya’ya itaat etmiştir. Pulat-Han, çok geçmeden hainler tarafından ele geçirilerek, Rus makamlarına teslim edilmiş ve Margalan’da idam edilmiştir.

Bu muazzam ayaklanmanın bastırılmasının ardından Hokand Hanlığı ortadan kaldırılmıştır. Onun topraklarında 19 Şubat 1876 tarihinde Türkistan Genel Valiliği içinde Fergana bölgesi kurulmuştur.

Abdıldabek’in başında bulunduğu Alay Kırgızları, 1876 yılının ortalarına kadar çar makamlarına karşı şiddetli bir direniş göstermişlerdir. Canırık yöresinde önemli çarpışmalar yaşanmıştır. Temmuz 1876 tarihinde General Skobolev’in başında bulunduğu çar’ın birlikleri, Alay Vadisi’ne tenkil seferi düzenlemiştir. Bu sefer, Güney Kırgızistan’ın Rusya tarafından işgalini tamamlamıştır.

3. Bölgenin İdarî Yapısı

Rusya’nın Orta Asya’yı işgal etmesinin ardından, buraya yeni idarî düzen ve askerî-sömürge rejimi getirilmiştir. Üst yetki, Rusya İmparatorluğu Askeriye Bakanı’nın şahsiyetinde çar yönetimine ait olmuştur. Rusya Askeriye bakanının izni ile komşu ülkelere savaş açabilen veya onlarla barış imzalayabilen Türkistan Genel Valisi, tüm yetkileri elinde bulundurmuştur. Bölgelerin (oblast) ve ilçelerin (uyezd) başında, sivil yönetimlerde olduğu gibi askerî ve polis birimlerinde de tam yetkiye sahip olan çarın generalleri ile subaylar bulunmuşlardır. Onlar aynı zamanda, ordu komutanlığını da üstlenmişlerdir.[41] Askerî-sömürge idaresinin alt basamaklarında, yerel halkı gözetleyen bölge polis komiserleri yer almıştır. Bölge valileri, çarın onayı ile Askeriye Bakanı’nın atamasıyla, ilçe kaymakamları ise Türkistan Genel Valisi’nin onayı ile göreve getirilmişlerdir. Bölge polis komiserlerine gelince onlar, kaymakamların önerisiyle ve bölge askerî valilerinin atamasıyla göreve gelmişlerdir. Yerli halk, haklarından tamamen mahrum edilmiş ve sömürge yönetiminin en alt basamağı olan yerel bucak (volost) idaresinin dışında, hiçbir yönetim birimine girememiştir.

Rus Çarlığı bölgede, kendine bağımlı olan yerli halkın “huzuru” ve itaâtkarlığını koruma adına büyük bir ceza organları sistemi kurmuştur. Burada bulunan Çar’ın askerî garnizonları ve Rus Kozak müfrezeleri, valinin herhangi bir emri üzerine, silâhsız yerel halkın üstüne saldırmaya ve iktidara karşı her türlü direnişi bastırmaya hazır bulunmuşlardır. Çarlık hükümetinin çıkarları titizlikle korunmuştur.

Çarlığın sosyal dayanağını, bucak müdürleri, biyler ve köy reisleri teşkil etmiştir. Onlar seçimle göreve gelmişlerdir. Seçimlerde, başta ilçe kaymakamı olmak üzere “seçimlerin” gidişatını kontrol eden Çar’ın memurları, mecburen hazır bulunmuşlardır. Bunun yanı sıra, seçim sonuçları, adayları reddetme ve onların yerine başkalarını getirme hakkı olan ilçe kaymakamı ve bölgenin askeriye valisi tarafından onaylanmıştır.[42] Bucak kurultayları ve köy toplantılarının yapılacak yeri ve tarihi, ilçe kaymakamı tarafından belirlenmiştir.

Bucak müdürü, bucak kurultayında (top), köy reisi ise köy toplantısında seçilmiştir. İlçe 1000-2000 çadırdan (yurt) yani haneden, köy ise 100-200 çadırdan oluşmuştur. XX. yüzyılın başında çadır (hane) sayısı belirli ölçüde azalmış ve bucakta 600 ila 1500, köyde 100 çadır bulunmuştur. Her 50 çadırdan açık oylamayla önde gelen şahıslardan bir seçmen Elüü Başı seçilmiştir. Bucak kurultayında bir araya gelen seçmenler gizli oylamayla bucak müdürü seçmişler. Genelde seçim sandıklarında siyah ve beyaz renkli taşlar kullanılmıştır. En çok beyaz taş alan bucak müdürü, onun arkasında gelen iki kişi de bucak yöneticisi adayı olmuşlardır.[43] Biyler ve kazılar, bucak kurultayında üç yıllık süre için seçilmiştir.

Köy muhtarı seçimleri de, bucak kurultaylarını örnek alarak yapılmıştır: Her 10 çadırdan bir seçmen on başı seçilmiştir. Bucak yöneticileri, doğrudan ilçe kaymakamının emrinde olup onun tüm talimatlarını yerine getirmişlerdir. “Bucaklardaki huzuru ve düzeni sağlama” ve halk hakimleri, biylerin verdiği karar ve genelgeleri yerine getirme görevi onlara verilmiştir. Köy reisleri için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Yerel halktan haraç toplama işini onlar üstlenmiştir.

Orta Asya topraklarında, merkezi Taşkent olmak üzere Türkistan Genel Valiliği kurulmuştur. Genel Valilik, Fergana, Sır Derya, Cetisuu, Semarkant ve Hazar Ardı (Zakaspiyskaya) adında beş bölgeden oluşmuştur. Kırgızistan ise, Cetisuu, Fergana bölgelerine ve Sır Derya ile Semarkant bölgelerinin bir kısmına girmiştir. Bölgeler ilçelerden, ilçeler de bucaklardan oluşturulmuştur. Bucaklar da köylere ayrılmıştır.

1916 yılının ilk yarısında, Kırgızların sayısı yaklaşık 804.524 kişiden oluşuyordu.[44] Onlarla birlikte burada Rus, Ukraynalı, Beyaz Rusyalı, Özbek, Tatar, Uygur, Dungan, Sart-Kalmaklar da yaşıyordu.

III. Bölüm: 1916 Ayaklanması ve Millî Siyasî Bilincin Artması

Çarlık Rusyası, Kırgızların topraklarını, bu ayaklanmadan yarım asır önce işgal etmişti. Rus İmparatorluğu, Orta Asya’da açık bir ulusal-sömürge politikası gütmüştür. Kırgızlar, Rus Çarı’nın hakimiyetini tanıyınca, itiraz etmeden onun kararlarına uymak zorunda kalmışlardı. Çar hükûmeti, memleketin yönetimini yerel halkın çıkarlarını hesaba katmadan yürütmüştür. Ulusal sömürge politikasının kuvvetlendirilmesi, Çar memurlarının merhametsizliği, yerel halkta hoşnutsuzluk ve öfke yaratmıştır. Hoşnutsuzluğun artmasına, Çarlık tarafından yürütülen toprak politikası da neden olmuştur. Rus ve Ukraynalı köylüler daha iyi bir pay alma arayışı içinde Orta Rusya’dan Kuzey Kırgızistan’a göçmeye başlamıştır. Sömürgeci hakimiyet, onlar için elinden gelen desteği sağlayarak, Kırgızların sulak, verimli ve işlemesi kolay olan topraklarına el koyarak onlara vermiştir, çünkü bu Rus Kozak göçmenler Çarlığın bölgedeki dayanağını oluşturacaklardı. Yazlak ve kışlakların ellerinden alınması, şüphesiz ki, Kırgızların millî bilincinde derin izler bırakmıştır. Çarlık, öfke dolu bir tahriş yaparak, I. Dünya Savaşı sırasında Kırgız halkının özellikle şeref ve haysiyetiyle oynamıştır.

Savaş yıllarında, hububat üretimi iki kat düşmüştür. Büyük ve küçükbaş hayvan sayısı aniden azalmıştır. Sırf askerî ihtiyaçlar için Cetisuu’dan toplanan hayvansal ve tarımsal ürünlerin tutarı, 55 milyon rubleyi bulmuştur. Pazardaki fiyatlar ise aniden yükselmiştir. Vergi ve çeşitli masraflar haddinden fazla artmıştır. Örneğin, 4 ruble olan aile vergisi 8 rubleye çıkartılmıştır. Bunun dışında, 1 ruble 84 kopek olan savaş vergisi getirilmiştir.[45]

Çar memurları savaşı bahane ederek, yerel halktan haddinden fazla at, deve, giysi, keçe ve çadır toplamıştır. Askere çağırılan Rus köylülerin çiftliklerinde, zorla Kırgızlar çalıştırılmıştır. Bu, zaten zor durumda olan halkın durumunu daha da ağırlaştırmıştır.

Savaş yıllarında, yerel halkın topraklarına zorla el konulmaya devam edilmiştir. Örneğin, 1915 yılına doğru sadece Çu Vadisi’nde Kırgızlardan 700.000 hektardan fazla toprak alınmıştır. Güney Kırgızistan’da ise, Rus köylülere 82.000 hektar sürülüp ekilebilir arazi teslim edilmiştir.[46]

Öfkenin artmasına, Rus memurlarının ve bazı köylü göçmenlerin, yerel halkın kültür, töre, gelenek, din ve dilini aşağılaması da yol açmıştır. Haziran 1916’da, çarın yerel halkın cephe gerisinde çalışmasına ilişkin seferber kararı ilân edilmiştir.[47] Halk, sömürge boyunduruğunun gaddar kıskacı altında, artık bu kadar zorbalığı kaldıracak güce sahip değildi. Zaten kızgın olan halkı, artık çarın şiddetli öfkesi ve çok iyi silâhlanmış ordusu bile durduramıyor ve o, cesurca mücadele etmeye kalkıyordu.

1916 yılındaki ayaklanma, Orta Asya ve Kazakistan’da geniş topraklara yayılmıştır. Ayaklanmaya yerel halktan 10 milyon kişi katılmıştır. Temmuz’da dalgalanmalarla başlayan halk hareketi, Ağustos’ta silâhlı bir ayaklanmaya dönüşerek Ekim ayının sonuna kadar devam etmiştir. Ayaklanma, 4 Temmuz 1916 yılında Hodjent kentindeki çalkantılarla başlamıştır. Ayaklananlar, çarın kararına karşı duydukları memnuniyetsizliği açıkça göstermişlerdir. Çok geçmeden böyle çalkantılar diğer köy, kışlak ve kentlere de sıçramıştır. Temmuz ayının ortalarında bu çalkantılar artık tüm Fergana vadisinde harekete geçmeye başlamıştır. Bunlara Kırgızlar etkin bir şekilde katılmışlardır.

Daha ayaklanmanın başında Andican ilçesinin Altın-Köl ve Bazar-Kurgan bucaklarının halkları büyük bir kararlılık göstermiştir. Buradaki halk, çarın kararına itaat etmeyi reddetmiş ve seferberlik için çağrılanların listesini imha etmiştir. Buna benzer olaylar, Balıkçi, Cele-Kuduk, Massan, Maysarı gibi komşu bucaklarda da meydana gelmiştir. Kırgız nüfusunun çoğunlukta olduğu dağlık bölgelerdeki halk hareketleri en gergin noktasına ulaşmıştır. Ayaklanmalara Hokand ve Namangan ilçelerinde yaşayan Kırgızlar da faal bir şekilde katılmışlardır.

Oş ilçesinde ayaklanma daha Temmuz ayının başlarında başlamıştır. En kalabalık katılım Süleyman-Dağ’da olmuş ve burada yaklaşık 10.000 kişi ayaklanmaya katılmıştır. Kalabalık açıkça: “Savaşa gitmeyeceğiz! Çocuklarımızı vermeyeceğiz!” diye sloganlar atmıştır. Sömürge hakimiyeti, tenkil müfrezesinin yardımıyla, toplanan kalabalığı zorla dağıtmış, bazı organizatörleri ve toplanma için ilham verenleri tutuklatmıştır.[48]

Böyle çalkantılar Bulakbaş bucağındaki Koca-Abad ve Çakar köylerinde yaklaşık bir hafta boyunca devam etmiştir. Temmuz ayının sonunda artık Üç-Korgon köyü halkı da ayaklanmıştır. Ayaklanma, çar birlikleri tarafından bastırılmıştır: 3 kişi öldürülmüş, 15 kişi de tutuklanmıştır. Özgön’de birkaç gün boyunca süren ayaklanma da sert geçmiştir. Halk hareketine Alay, Gulçin, Nookat, Kurşab ve diğer bucakların nüfusu da katılmıştır. Ayaklanmalar, Ağustos’un başında Güney Kırgızistan’ın büyük bir kısmını kapsamıştır.[49]

Kuzey Kırgızistan’daki ilk çalkantılar Temmuz ayının ortalarında başlamıştır. Bu bölgedeki halk hareketlerinin bazı özellikleri bulunuyordu. Ayaklanmalara Kırgızlar, Kazaklar, Dunganlar, Uygurlar, Sart-Kalmaklar, Başkurtlar, Tatarlar ve Rus ile Ukraynalı köylülerin bazıları katılmıştır. Ayaklanma, Rus çarının birlikleri ile silâhlı çatışmaya dönüşmüştür.

Temmuz’un sonunda halk çalkantıları Cetisuu bölgesine de yayıldı. Ağustos’ta ise, silâhlı ayaklanmaların ateşi Doğu Çu’yu da sardı. Ağustos’un başında Kemin’deki Şabdan-Baatır Camii’nde bir toplantı yapıldı. Toplantıda, çarın kararı ve halkın güç durumu ele alınmıştır. Uzun görüşmelerin ardından, halk bu karara uymayı reddetmiştir. Toplantıya katılanlar kendi bağımsızlıkları için mücadele etme ihtiyacının doğduğu sonucuna varmışlardır. Eski halk geleneklerine göre, mücadele sırasında halkın başında durmak için halk arasında sayılan ve saygı gören Şabdan-Baatır’ın oğlu Mokuş’u, Han ilân etmişlerdir. Bu gelenek, Kırgız halkının göçebe hayatına dayanıyor. Han hakimiyeti, bağımsız egemen devleti kavramı ile bölünmez bir ilişki içinde olmuştur. Bundan dolayı, bazı bilim adamlarının iddialarına göre, “Hanın ilân edilmesi”, hiç de “geriye dönme ve geçmişteki feodal-ataerkil sistem arzusu“ değildi. Bu, geçen çağa uygun olarak, bağımsızlık arzusudur. Bunun ardından diğer bölgeler kendi yöneticilerini -hanlarını-ilân etmişlerdir. Meselâ, Issık Göl’de hanlığa Batırkan Nogoyev, Orta Tanrı Dağlarında ise Kanat Ibıkeyev yükseltilmiştir. Birbirleri arasında büyük farklılık olmasına rağmen basit halk ve feodal soyluları zor zamanlarda birleşmişlerdir. Ne zaman ki hepsinin başını belâ sarsa, hep birlikte halkı için, doğdukları toprak ve vatanları için mücadeleye gitmişlerdir.

Ayaklanma kısa süre sonra Kemin’den Sokuluk’a kadar yayılmıştır. Ayaklananlar, Vernıy-Bişpek yolunu ele geçirmiş, posta ve telgraf merkezlerini darmadağın etmişlerdir. Halk hareketinin kısa sürede bastırılması için çarın memurları Kuzey Kırgızistan’a kalabalık birlikler: 2 Rus Kozak alayı, 6 bölük, 30’dan fazla takım göndermiştir.[50]

8 Ağustos’ta Tokmok’a yakın köylerde ayaklanmalar başladı. 9 Ağustos’ta Boom Geçidi’nde İbraim Teleyev’in başında bulunduğu Kırgız birlikleri Issık Göl’e doğru hareket eden ordunun yolunu kesti ve yaklaşık 200 tüfek ile bunlara ait 30 binden fazla fişek ele geçirildi.[51]

Ağustos’un ortalarında Issık Göl Deresi, Talas ve Orta Tanrı Dağlarındaki çatışmalar şiddetlendi. Koçkor’da ayaklananlar, Stolıpino ve Belostarskoye köylerine saldırdı. Çu Vadisi’ndeki

Tokmok şehrinin kuşatması 10 gün devam etti (13-22 Ağustos). Aynı zamanda, Bişpek ilçesine bağlı 12 bucakta ayaklanmaların başladığı biliniyor.

Issık Göl boyundaki silâhlı ayaklanma özellikle daha şiddetli bir durum kazanmıştır. Ayaklanan Kırgız, Kazak, Uygur ve Dunganlar, Karkıra’daki fuarda 500’den fazla dükkânı ateşe vermişti.[52] Issık Göl boyundaki çar memurlarına ve köy ağalarına karşı saldırılar daha 9 Ağustos’ta başlamıştır.

İrdık köyündeki Dunganlar, 1 Ağustos’tan itibaren ayaklanmalara etkin bir şekilde katılmaya başladılar. Aynı gün onlar İrdık’a giden birliklerin yolunu keserek, ardından Karakol’a saldırıya geçtiler. Ertesi gün, Kırgızlar ve Dunganlar kenti ele geçirmek için kararlı bir girişimde bulundular. Aynı gün 400 Dungan, Çar birliklerine saldırmış ve şiddetli çatışmalar yaşanmıştır.[53]

12 Ağustos’ta Karakol cezaevinde bulunan 300’den fazla Kırgız, Uygur ve Dungan isyan başlattı. 13-14 Ağustos’ta ayaklanmaya Çelpek ve Borubaş’taki Sart-Kalmıklar katılmıştır. Borubaş köyü birkaç gün boyunca ayaklanmaların merkezi olmuştur. Ayaklanmalara, Başkurt ve Tatarlar ile bazı Ukraynalı ve Ruslar da katılmıştır.

Ayaklananlar ile ceza müfrezesi arasındaki son şiddetli çarpışmalar Ağustos’un sonunda yaşanmıştır. Meselâ, böyle büyük çarpışmalar, 23 Ağustos’ta Karakol kenti yakınlarında ve 28 Ağustos’ta da Tüp köyünde meydana gelmiştir. Çatışmalara 7 binden fazla kişi katılmıştır.

İsyancılar, çok iyi silâhlanmış olan Rus birlikleri ile girdikleri çatışmalarda verdikleri ağır kayıpların arkasından, sonbaharda dağ eteklerine doğru çekilmeye başlamışlardır. Eylül’de, savunma amaçlı küçük çaplı çatışmalar yaşanmıştır. Ayaklananlar, çar ordusunun şiddetli baskılarına karşı gelme gücüne sahip olamadıklarını anladıktan sonra, canlarını kurtarmak için vatanlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Meselâ, 1916 yılının sonbaharının sonlarında Ürkün faciası başlamıştır. 39 bucağın sakinleri vatanlarını terk etmiştir. 45 bin aile Çin’e kaçmıştır. Toplam 160 binden fazla kişi mülteci durumuna düşmüş, bunlardan yaklaşık 130 binini de Kırgızlar oluşturmuştur. Mültecilerin sahip olduğu sürülerden bir kısmı Ruslara ganimet olmuş, diğer bir kısmı ise yırtıcı hayvanlar ve kuşlar tarafından perişan edilmiştir. Örneğin, sadece Prjevalsk ilçesinde yaklaşık 2 bin 500 büyük ve küçükbaş hayvan ganimet olarak yağma edilmiştir.[54]

1917 yılının başına doğru Cetisuu bölgesindeki göçebe halk, 30 bin aile yani yaklaşık 150 bin kişi kayıp vermiştir.

Böylece, ayaklanma yenilgiyle sonuçlanmıştır. Bunun en önemli nedeni, kendiliğinden ve hazırlıksız yapılmasıdır. Ayaklananlar, dağınık şekilde hareket etmişlerdir, düzenli haberleşme ve merkezî yönetim olmamıştır. Ayrıca, askerî eğitim eksik kalmış ve herkes için silâh yetmemiştir.

Başarısız olmasına rağmen, ayaklanma büyük öneme sahiptir. Çünkü, yerli halk, bağımsızlık mücadelesi konusunda paha biçilmez bir tecrübe edinmiştir: Büyük halk hareketi, yöredeki sömürgeci iktidarı sarsmıştır. Sömürgeciler tarafından acımasızca ezilen çok uluslu halk arasındaki dostluk, gözle görülür bir şekilde güçlenmiştir. Onlar, Çarlığın ulusal sömürge zulmü ile mücadelede birleşmişlerdir. Kırgız halkı, vatanının kurtuluşu için savaşmıştır. Çok az silâha sahip olan halk, çaresizlik içinde, güçlü bir orduya karşı çıkmıştır. Böylece, 1916 yılında yaşanan acı olaylar, Kırgız halkının XIX. yüzyılın ikinci yarısı ile XX. yüzyılın başında yürüttüğü ulusal kurtuluş hareketi tarihinde en önemli yeri almıştır. Bu olaylar, halkın hafızasına “Ürkün” (Toplu kaçış) adıyla yerleşmiştir.

Prof. Dr. Toktorbek OMURBEKOV

Kırgızistan Devlet Üniversitesi Tarih ve Bölgesel Çalışmalar Fakültesi Dekanı / Kırgızistan

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 18 Sayfa: 616- 626


Dipnotlar :
[1] Pokrovskiy M. N. Diplomatiya voynı tsarskoy Rosii v XIX stoletii. -M., 1923-1924; Galuze P. G. Turkestan-koloniya. -M., 1929; Lavrentyev B. Kapitalizm v Turkestane. -M., 1030; Rıskulov T. Kırgızstan. -M., 1935.
[2] Prisoyedineniye Sredney Azii k Rossii. -M., 1954; Bekmahanov Ye. B. Prisoyedineniye Kazahstana k Rossii. -M., 1957; Djamgerçinov B. D. Prisoyedineniye Kirgizii k Rossii. -M., 1959; Usenbayev U. K. Prisoyedineniye Yujnoy Kirgizii k Rossii. -Frunze, 1960; Hasanov A. H. Vzaimootnoşeniya kirgizov s Hokandskim hanstvom i Rossiyey v 50-70-h godah XIX v. -F., 1961.
[3] Djamgerçinov B. D. Dobrovolnoye vhojdeniye Kirgizii v sostav Rossii. -F., 1963; “Naveki vmeste s russkim narodom” Sbornik materialov: Prazdnovaniye 100-letiya dobrovolnogo vhojdeniya Kirgizii v sostav Rossii. -F., 1964; İstoriya Kirgizskoy SSR. -T. 1. -F., 1968. -T. 2. -F., 1986.
[4] Usenbayev K. U. “Tarıhıy çındık taktıkka muktaj” Kırgızstan madaniyatı. -1989. -16- noyabr; Omurbekov T., Çorotegin T. T., Kırgızstandın Orusiyaga karatılışı. -B., 1992; Çoroyev T. “Kırgızstan-koloniya” Kırgızı i Kırgızstan: opıt novogo istoriçeskogo osmısleniya. -Bişkek., 1994; Kenensariyev T. Kırgızstandın Orusiyaga karatılışı. -B., 1994.
[5] Halfin N. A. Prisoyedineniye Sredney Azii k Rossii. -M., 1965; Djamgerçinov B. D. Oçerki politiçeskoy istorii Kirgizii XIX veka. -Frunze, 1966; Hasanov A. H. Ekonomiçeskiye i politiçeskiye svyazi s Rossiyey. -F., 1960.
[6] Rojkova M. N. Ekonomiçeskiye svyazi Rossii so Sredney Aziyey (40-60-gg. XIX v.)-M., 1963; Hidoyatov A. G. İz istorii anglo-russkih otnoşeniy Sredney Azii v kontse XIX v. (60-90-ye gg.)- Taşkent, 1969; Kinyapina N. S. Kavkaz i Srednyaya Aziya vo vneşney politike Rossii. -M., 1984.
[7] İztoriya SSSR s drevneyşih vremyon do naşih dney: V 12 tt. -T. 4. -M., 1968. -S. 275.
[8] Botayeva B. Kırgızı mejdu Hokandom, Kitayem i Rossiyey. -Bişkek, 1995. -S. 5.
[9] Bekmahanov Ye. Kazahstan v 20-40 gg. XIX v. -Alma-Ata, 1992. -S. 125.
[10] İstoriya Kirgizskoy SSR s drevneyşih vremyon do naşih dney: B 5 tt. -T. 1. -Frunze, 1984. -S. 573-580.
[11] Ploskih B. Pervıye kirgizsko-russkiye posolskiye svyazi. -F., 1070. -S. 44-45.
[12] Valihanov Ç. Ç. Sobraniye svedeniy v pyati tomah. -T. 2. -Alma-Ata, 1985. -SS. 81, 85; Djamgerçinov B. D. Prisoyedineniye Kirgizii…-C. 144.
[13] Galitskiy V. Ya., Ploskih V. N. “Vzaimosvyazi kirgizskogo naseleniya severnoy çasti Kirgizii s Rossiyey s kontsa XVII v. do 1863 g.” Vzaimosvyazi kirgizskogo naroda s narodami Rossii, Sredney Azii i Kazahstana (konets XVIII-XIX vv.)-F., 1985. -S. 87-88.
[14] Djamgerçinov B. Oçerki politiçeskoy istorii. -C. 185.
[15] TSGA Respubliki Kazahstan. -F. 3, op 1. -D. 167. -L. 139-141.
[16] TSGİA Respubliki Uzbekistan. -F. 715, op. 1 . -D. 23. -L. 95.
[17] TSGİA Respubliki Uzbekistan. -F. 715, op. 1 . -D. 23. -L. 109.
[18] TSGİA Respubliki Uzbekistan. -F. 715, op. 1 . -D. 23. -L. 148.
[19] Djamgerçinov B. D. Prisoyedineniye Kirgizii. ,-C. 194.
[20] “Russkiy Turkestan” Sbornik, izdannıy po povodu politiçeskoy vıstavki. -Vıp. 3. –SPb 1872. -Prilojeniye. -S. 35.
[21] Hasanov A. Vzaimootnoşeniya kirgizov…; Şabdan baatır. -B., 11994.
[22] TSGA Respubliki Kazahstan. -F. 374, op. 1, d. 2920. L. 40.
[23] TSGVİA. VUA No: 36, 047, 1864, L. 6; TSGA Respubliki Kazahstan, -F. 3, op. 1., d. 513, c. 22.
[24] TSGA Respubliki Kazahstan. -F. 3, op. 1, d. 513. -S. 47.
[25] Nalivkin V. Kratkaya istoriya Hokandskogo hanstva. -Kazan, 1886. -S. 189.
[26] Kenensariyev T. Kırgızstandın Orusiyaga karatılıp alınışı. -S.    112.
[27] TSGA Respubliki Kazahstan. -F. İ-Z. -Op. 1-D. 167. -L. 14.
[28] Popov A. L. “İz istorii zavoyevaniya Sredney Azii” İstoriçeskiye zapiski. -T. 9. -M., 1940. – S. 211.
[29] Djamgerçinov B. Prisoyedineniye Kirgizii k Rossii. -S. 283.
[30] TSGVİA RF. -F. VUA. -D. 36047. -L. 57.
[31] Hasanov A. H. Vzaimootnoşeniya kirgizov.-C. 70.
[32] Turkestanskiye vedomosti. -No: 17. -1876.
[33] Hasanov A. H. Narodnıye dvijeniya v Kirgizii v period Hokandskogo hanstva. -M.: Nauka, 1977. -S. 44.
[34] Korıtov N. “Samozvanets Pulat-han” Yejegodnik Ferganskoy dolinı. -T. 1. -Vıp. 1902. – Novıy Margelan, 1902. -S. 20.
[35] Hasanov A. H. Narodnıye dvijeniya v Kirgizii v period Hokandskogo hanstva. -S. 48.
[36] İstoriya Kirgizskoy SSR s drevneyşih vremyon do naşih dney. -T. 2. -F.: Kırgızstan, 1986. -S. 76.
[37] Djamgerçinov B. D. Prisoyedineniye Kirgizii k Rossii. -S. 338.
[38] TSGİA RU. -F. 715. -D. 63. -L. 139.
[39] Korıtov N. “Samozvanets Pulat-han” Yejegodnik Ferganskoy dolinı. -T. 1. -Vıp. 1902. – Novıy Margelan, 1902. -S. 26.
[40] Korıtov N. “Samozvanets Pulat-han” Yejegodnik Ferganskoy dolinı. -T. 1. -Vıp. 1902. – Novıy Margelan, 1902. -S. 27.
[41] Pallen K. Otçyot po razvitiyu Turkestanskogo kraya… Uyezdnoye upravleniye. -SPb., 1910. -S. 7.
[42] TSGA Respubliki Uzbekistan. -F. 1. -Op. 25. -D. 24. -L. 111.
[43] TSGA Respubliki Uzbekistan. -F. 1. -Op. 25. -D. 24. -L. 112.
[44] Tursunov H. Vosstaniye 1916 g. v Sredney Azii i Kazahstane. -Taşkent, 1962. -S. 49
[45] Vosstaniye 1916 g. v Kırgızstane: Dokumentı i materialı. -M., 1937. -S. 155.
[46] İstoriya Kirgizskoy SSR. -T. 2. -Frunze, 1986. -S. 473.
[47] Vosstaniye 1916 goda v Sredney Azii i Kazahstane: Sb. dokumentov. -M., 1960. -S. 25.
[48] Usenbayev K. U. Vosstaniye 1916 goda v Kirgizii. -F., 1966. -S. 215.
[49] Usenbayev K. U. Vosstaniye 1916 goda v Kirgizii. -F., 1966. -S. 5.
[50] TSGVİA RF. -F. 40. -Op. 1. -D. 4548. -L. 4.
[51] Usenbayev K. U. 1916: geroiçeskiye i tragiçeskiye stranitsı. -B., 1997. -S. 96.
[52] TSGA Respubliki Kazahstan. -F. İ-44. -Op. 1. -D. 20070. -L. 143.
[53] TSGA Kırgızskoy Respubliki. -F. İ-34. -Op. 2. -D. 5. -L. 16, 19. ; D. 18. -L 1.
[54] TSGVİA RF. -F. 400. -Op. 1. -D. 4645. -L. 31.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.