Siyasette Kaset Depremi
Biraz iddialı bir başlık oldu ama işin özüne inince gerçekten de öyle, bu kaset hikayesi siyasetteki fay hatlarını yerinden oynatacak sessiz sedasız. Hem de beklenilenin aksine AKP lehine değil, iki başka parti lehine…
Durumun Özeti
Son günlerde MHP’siz bir siyasi mekanizma arzulayan toplum mühendislerinin teşvikleriyle Türkiye bel altından yapılan siyasetin tozu dumanına gark olmuş durumda. İşin ilginci Türkiye’ye demokrasi getirmeyi vadeden AKP ve demokrasi sakızını bolca çiğneyen sonradan demokrat faşizan çevrelerin bu arzuyu yüksek perdeden dile getirerek MHP’siz bir TBMM çatısında anayasa yapmak istemediğini görmekteyiz.
Bu arka plandan beslenen ve nereye hizmet ettiği henüz açıkça bilinemeyen mahfillerce MHP’li kimi yöneticilerle ilgili olarak ardı ardına gayrı meşru ilişki kasetleri internet ortamına düşürüldü. Tabi arkasından da istifa üstüne istifa geldi. İşin ilginci uçak, helikopter yapıyoruz diye övünen devletin bu olayın faillerini bulmaya teknolojimiz yetersiz dediği bir zamanda oldu bütün bunlar.
Buna istinaden MHP Genel Başkanı Sn. Bahçeli de bu sözden ilham almış olacak ki; “Ortada devlet yok biz de milletimize gidiyoruz” diye bir açıklama ile bu olaya karşı olan bakışını ortaya koydu.
Önce Bir Hikâye
Malumdur, bizim koyunun kuyruğu kabadır, avret yeri hep kapalıdır. Sizin keçinin ise kuyruğu koyuna nispeten yok gibidir, olanı da diktir havaya doğru. Haliyle avret yeri olduğu gibi 7/24 açıktadır.
Bir gün bizim koyun ile sizin keçi, birlikte yürürken küçük bir dereden atlamak lüzumunda kalmışlar. Bizim koyun önde atlarken -fizik kuralları gereği- sıçrayınca kuyruğunun havaya kalkması bir olmuş. Bunu gören sizin keçi basmış kahkahayı:
– Ha ha haa… Bilmem neren göründü.
Bizim zavallı koyun mahcup, utangaç, açamamış ağzını ama içinden de “E arkadaşım seninki yıl on iki ay meydanda” diye geçirmeden edememiş.
Şimdi elinde dilinde kasetle gezen dini bütün kardeşlerimizin hali pür melalinin bundan farkı nicedir ki?
Tencere Dibin Kara…
Aslında yok birbirimizden farkımız. Hatta fazlamız var eksiğimiz yok.
Sn. Başbakanımızın ısrarla kendisi için “selef” olarak ilan ettiği Rahmetli Menderes’i hatırlamak bile tek başına yeterlidir. Rahmetli, hanımın birine o derece tutulmuş ki, tutkusuna yenik düşmüş, hanımın eşini sırf aralarına giremesin diye evinden uzak bir yere sürgün etmişti. Bu konuda oldukça pervasız olan Rahmetlinin birden çok metresi olduğu, bunlardan birisinden çocuk aldırdığı vs. toplum tarafından hep biliniyordu. Bütün bunlar ve devletin kasasında mahrem şeyler saklama gibi olayların hepsi Yassıada Mahkemeleri’nin Rahmetliyi itibarsızlaştırma gayreti ile mahkeme tutanaklarına girmiş halk aylarca “Bebek Davası” vs. şeyleri konuşmuştu.
O günlerden yakın zamanlara gelirsek;
- Özellikle internet kullanımı yaygınlaşmaya başladıktan sonra dini bütün dini yarım ayrımı olmaksızın yüzlerce aldatma cinayeti işlendi bu ülkede.
- Genel anlamıyla eş aldatma konusunda oldukça yüksek bir reytingimiz var. Son yılların boşanmalarının önemli kısmı aldatma sebeplidir.
- Google abinin başını “Sex, porn, teen, ensest” gibi kelimelerle en çok ağrıtan üç ülkeden biriyiz.
- Biti kanlanınca çirkin karıyı boşama geleneğinde üstümüze yoktur. Mesela 70’lik Halis Ağa, 11 çocuktan sonra iki kere girişti bu işe sonunda madara oldu çıktı. Türköne de listenin ünlülerindendir mesela. Bir çok milletvekili, iş adamı bu listeye pekala dahil edilebilir.
- Komşusunun karısına çimdik atma, güzel kızına kaş gözle işmar etme gibi hünerlerde üstümüze yoktur.
- Azıcık variyetlenince çoluk çocuğunun rızkıyla çıtır metresine ev, daire, garsoniyer tutma geleneği artık neredeyse bir örfe dönüşmüş durumda.
- 13-14 yaşındaki kızları töre rezaletiyle 70’lik moruklara başlık parasıyla satan da bu ülkenin dini bütün vatandaşıdır. Gidin sorun sizden daha Müslüman’dır emin olun. Hatta bu kepazeliği peygamberimiz üzerinden de meşrulaştırmaya kalkışırlar.
- 13-14’lük sübyanlara şarkı, türkü, şiir yazan da biziz hiç kimse kusura bakmasın.
- Tecavüze uğrayan mağdureyi tecavüzcüsü ile evlenmeyen zorlayan yasalar da bizdedir başka ülkede değil.
- Taşra üniversitelerinde kente gelen kızları “kapatma” yapma gayreti güden de bizim esnafımızdır maalesef ki…
Saymakla bitmez hünerimiz yani. Ondan sonra da kalkıp ben senden daha ahlaklıyım namusluyum edebiyatı yaparız.
Kılavuzun Kim?
Kaset üzerinden MHP’ye ve evveliyatında CHP’ye belden aşağı vuran değerli siyasilerimize birkaç şey söylemek isterim.
İnsana sormazlar mı?
– “Dini bütün bir mümin olarak arz-ı endam ediyorsun, iyi hoş ama elalemin kasetlerini diline dolarken kılavuzum demekten gurur duyduğun Menderes bu kaset vukuatlarının Türkiye’deki en önemli ismi değil mi” diye.
Bu kaset olayı, gözlemlerime göre gerek Sn. Başbakanımızın gerekse bazı çevrelerin MHP’ye olan kinlerine ve nefretlerine de işaret etmektedir. Şimdiye kadar AKP – MHP arasındaki çekişmeyi bir siyasi husumet olarak algılamıştım hep. Ancak bu kaset meselesinde gerek Sn. Başbakanın gerekse bazı çevrelerin tutumu, bu olaydan siyasi çıkar elde etmenin ötesinde anlamlar taşıyor hissi taşıyorum artık. Gördüğüm kadarıyla MHP’yi itibarsızlaştırmak için kasede sarılan kesimlerin ve isimlerin önemli bir kısmında bilinçaltı bir nitelik almış olan düşmanlık hissi var. Yoksa hiç kimse bu kadar uzatmaz bu işi.
“Ayıpları örtün, gıybet haramdır” mealinde kesin emirleri olan bir dinin önemli siyasi figürlerinden birisi olan Sn. Başbakanımızın her mitingde ısrarla “İşte bunlar böyledir, bakın görün” şeklinde toptancı bir yaklaşımla düşmana karşı kavgada savaşta dahi edilmeyecek sözler söylemesinin başka bir açıklaması olamaz. Ben kendi adıma bulamıyorum. Çünkü “bunlar” ifadesi toptancı ve bir partinin hem kendisini hem de tüm sempatizanlarını birkaç failin yaptığıyla sorumlu tutmaya, o faillerin işleriyle meşgul insanlar olarak göstermeye meyyal bir ifadedir. Eğer ki böyle bir bilinçaltı varsa pek de hayırlı değildir. Siyaset bu tarz bilinçaltı kan düşmanlığından arınmak zorundadır.
Oysa durum ortadadır, MHP’de yöneticilik yapan kimi isimler ahlaksız işlerde bulunmuşlar ve siyasi bedellerini ödemişlerdir. Daha fazla ne yapılabilir ki?
- İlgili kişiler istifa etti ve ödenebilecek en ağır bedeli ödediler. Başka ne yapılabilir ki?
- Hadım mı etmek lazım? Adamların zekerini kesmek mi lazım?
- Bundan daha ağır bir bedel ödenmesi isteniyorsa neden zina suç olmaktan çıkarıldı?
- Zinayı suç olmaktan çıkarıp sonra da insanların bu türden davranışlarını topluma şikayet etmek dinimizdeki çok açık ifadesiyle “riya ve gıybet” olmuyor mu?
Ben bir Müslüman olarak din alanına giren konulardaki hükmümü İslam dinine göre veririm ve İslam dininin hükmü çok açıktır. Dinimiz değişti de haberimiz yoksa orası başka.
Kasetlerin Siyasi Etkisi
Daha Baykal Kaseti’nin yayınlandığı gün Papazı Dövdürmeyin diyerek Siyasetteki Yorgan Kavgası’nın asıl hedefinin Sn. Başbakan olduğunu ileri sürmüştüm[1]. Gerçekten de öyledir. Yeni siyaset dizaynında AKP her ne yaparsa yapsın kaybedecektir. Hele ki MHP kasetlerinde kaybeden sadece AKP olacaktır.
Genel anlamıyla kaset siyaseti, başta söylediğimiz gibi iki partiye yarayacaktır;
CHP, üzerindeki baskıyı iyi kötü atlattı ve AKP ile ideolojik tartışmalardan kaçınarak sosyal politika esaslı bir söylemle sessiz ve derinden ilerliyor. Artık bu işlerin dışında.
MHP ise bu kaset olayının asıl kazananlarının başında gelmektedir. Çünkü MHP içindeki çekişmelerden dolayı yıllardır MHP’ye mesafeli pek çok kişinin bir “sahiplenme refleksi” gösterdiğine şahit olmaktayız. Her ne kadar Sn. Bahçeli’ye ve çevresindekilere kızgın olsalar da “Partimizi kurda kuşa yem etmeyiz” diyen çok sayıda insanla karşılaşabiliriz artık.
Has Parti ise bu kaset siyasetinin görünmeyen kazananıdır. Çünkü her ne kadar MHP’li yöneticilerinki ahlaksızlık olsa da AKP’nin de bunu diline dolamasını “Ne dine ne kitaba sığmaz” diye değerlendiren o kadar çok insan var ki… Gözlemlediğim kadarıyla AKP’nin kendine yönelen yolsuzluk ithamlarını bu tür magazinel şeylerle savuşturmaya çalışması pek çok kişide sağlam bir liman arayışı yaratmaktadır.
Has Parti, son dönemlerde iletişim araçlarını kullanmadaki ustalığıyla AKP tabanına göz kırpmakta, “Sizin asıl yuvanız burası” mesajları vermektedir. Kaset siyasetinin mütedeyyin ve vicdanlı dindarlarda Has Parti’ye yönelişi artıracağı kanaatini taşımaktayım. Çünkü artık pek çok kimse AKP’nin ikna edici olmayan tavırlarıyla yan yana konmak istememektedir.
Sonuç,
Sn. Baykal’a bu komplo kurulduğunda ne Sn. Bahçeli ne de Sn. Erdoğan hakkıyla Sn. Baykal’a sahip çıkmadılar. Ancak papazı dövdürmemeleri gerekiyordu,
Sn. Baykal tamam, Bahçeli de tamam sayılır. Sıra geldi Sn. Erdoğan’a. Bakalım kasetçaların bundan sonraki hüneri ne olacak, izleyip göreceğiz.
[1] http://www.birincikuvvet.com/makale/halil-dag/siyasette-yorgan-kavgasi/626.html adresindeki yazıya bakılabilir.