5. yüzyılın başlarında, Altın Ordu’nın dağılım sürecinin daha belirgin hale gelmesiyle birlikte, Batı Sibirya’nın-Çingi (veya Çimgi)-Tura-merkezindeki esas çoğunluğu, Mangıt klanından, Nogay hükümdarlık hanedanının kurucusu beylerbeyi Edige ve halkı oluşturuyordu. Edige, Cengiz Han’ın soyundan gelen, yönetimde yasal hakları olan, kukla-kağanları tahta geçirdi ve aslında kendi menfaatlerine göre onlara hükmettirdi. 1420’de Edige öldü, yerine oğlu Mansur geçti ve babasının politikasını devam ettirdi. Mansur, Cuci’nin oğlu Şiban’ın torunlarından biri olan Hacı’nın beylerbeyi oldu.
15. yüzyılın 20’li yıllarında Şiban’ın ulusu bağımsız topluluklara bölündü: Cumaduk -Han’ın sahip olduğu bölge, Mahmud-Hoca’nın bölgesi, Burkutların ve Mangıtların bölgesi. Sibirya “yurdu” henüz bağımsızlığını elde etmemişti. 1428’de Şiban’ın ulusundaki hanlardan birine (Cumaduk) itaat eden Şiban’ın diğer torunu Ebu’l-Hayr Ubeydullah, önemli sayıda yandaş topladı ve kendisini bütün devletin Han’ı ilan etti. Bu sırada 17 yaşında idi.
Ebu’l-Hayr Ubeydullah’ın soyu şu şekilde idi: Cuci Han oğlu Şiban oğlu Bahadır oğlu Cıci-Buka oğlu Badakul (Batavul) oğlu Ming-Timur (Melik-Timur) oğlu Pulad (Fulat) oğlu İbrahim (Ayba) oğlu Tuğlu-Şeyh (Devlet Şeyh) oğlu Ebu’l-Hayr.[1]
Mesut Kuhistani’nin tarihinde H. 833 senesi (M. 29.91429-18.9.1430), belki de hatalı bir biçimde “biçin (bijin) yılına uygun olarak” (yani maymun yılı), Ebu’l-Hayr Ubeydullah’ın tahtını sağlamlaştırma yılı olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, “maymun yılı” (17.01.1428-05.01.1429) yanlış olarak 833 hicri yılı ile eşleştirilmiş ve sonunda H. 831-832’ye tekabül eden bir sonuca varılmıştır.[2]
M. 1429-1432 yılları arasında Ebu’l Hayr Ubeydullah, hakimiyet konusundaki önemli rakiplerini devre dışı bıraktı; Tura’da (veya Tora) gerçekleştirdiği mücadeleden sonra şehri ele geçirdi ve başkent yaptı (Tura 1446’ya kadar başkent olarak kaldı). Burası, Ubeydullah’ın istilasından önce Burkut kabilesinin merkez şehri idi. Daha sonra, Tobol (Mesut Kuhistani tarihinin el yazmalarında bu isim Tubl veya Tunl şeklinde yazılmıştır) nehri kıyılarında Mahmud-Hoca’nın ordusunu dağıttı ve 1431/32’de Hârizm’i yağmaladı. Ebu’l-Hayr Ubeydullah, yeni devletin – Özbek Devleti’nin- kurucusu oldu. Daha sonra Hârizm’i bıraktı. Bırakmasının temel nedeni, (veba salgını ve Timur’un oğlu Şahruh tarafından gelebilecek bir tehlike gibi faktörlere ilaveten) Aral bozkırlarında Mahmud ve Ahmed’in (Küçük Muhammed’in oğulları) harekete geçişi idi.[3]
“Cuci’nin soyundan gelen padişahlar olan Mahmud-Han ve Ahmed-Han, itaate ve boyun eğmeye yanaşmadılar, isyan bayrağını açtılar, inatçılığa ve başkaldırıya yöneldiler…” Böylece, Ebu’l- Hayr Ubeydullah, kardeşler üzerinde “hakimiyetini kurmak konusunda ipleri eline aldı.”[4] M. G. Safargaliyev’e göre, Ebu’l-Hayr Ubeydullah’a karşı mücadele eden Mahmud ve Ahmed, Küçük Muhammed’in oğulları değildi, “çünkü onların babası Küçük Muhammed 1437’de 20 yaşlarında idi, dolayısıyla onun oğulları 1430’da han konumunda olamazdı. Mahmud ve Ahmed sadece Hacı Muhammed-Han’ın oğulları olabilirdi, babalarının Sibirya’daki hükümdarlığı süresince de han olarak adlandırılmış olabilirler.”[5] Maalesef, Mahmud b. Vali “Bahru’l Esrar” isimli eserinde gayet emin bir şekilde Hanların, Timur’un oğlu Muhammed’in (yani Küçük Muhammed) çocukları olduğunu belirtir.[6]
Ebu’l-Hayr, koalisyonu (Mahmud, Ahmed, babaları ve kardeşleri Cavak-sultan ve Başyak- sultan) bozma yolunda girişimlere başladı ve Aikri-Tub bölgesine yakın bir yerdeki savaşta bir zafer elde etti.[7] Mesut Kuhistani’ye göre, Ebu’l-Hayr Ubeydullah, kardeşlerinin bölgesi olan Ordu-Bazar’ı işgal etti, Batu’nun daha önceleri bulunduğu bu bölgeye yerleşti. Şimdi bu yerin tam olarak neresi olduğunu belirtmek zordur. A. A. Semenov’a göre, Ikri-Tub, Sir Derya nehrinin kıyılarındaki bozkır bölgelerindeydi.[8] Bu ismin ikinci kısmı “Türk” olarak da okunabilir. Tub/tup-taban, esas, temel, başlangıç. Savaş, büyük nehrin kıyısında gerçekleşti. Ahmed ve Mahmud’un sahip olduğu bölgede bulunan büyük nehir, Yayık (şimdiki adıyla Ural) idi. Dolayısıyla, Ordu-Bazar, büyük ihtimalle onun kıyılarında kurulmuş bir bölge idi. Ebu’l-Hayr Ubeydullah, savaştan sonra Ordu-Bazar’a geçti.[9] Ahmed ve Mahmud, sonuçta mağlup olmadı, fakat çeşitli kayıplara uğradılar ve muhtemelen Astrahan’a kaçtılar.[10] Ebu’l-Hayr Ubeydullah, 1431’de zaferin anısına para bastırdı. Daha önce (1429) Çingi- Tura fethinin anısına madeni para basmıştı. Bu emisyondan elimizde para bulunmamaktadır. Daha sonraları (muhtemelen, 1481’de Taht Eli’nde Ahmet-Han’a karşı kazanılan zaferden sonra) Seyyid İbrahim (Ibak) Han, Sibirya’daki konargöçer toplulukların meskun olduğu bölgede bir miktar madeni para basmıştır. Sibirya Şibanilerinin para basma adeti kendi başına, Cuci “yurtları” arasında bir egemenlik bahanesiydi.[11]
15. yüzyılın 40’lı yıllarında, Ebu’l-Hayr Ubeydullah, Sir Derya bölgesinin orta kısımlarını zorla ele geçirdi ve 1446’dan itibaren Sıgnak kasabasını başkent yaptı. 1468/1469’da Han’ın ölümüne kadar bu başkentte kaldı. Ölümünden sonra orada yakıldı.[12] Sibirya bölgesinde Özbek Hanlığı’nın merkezinin kayması ile birlikte yeni bir devlet -Sibirya Hanlığı- yükselişe geçti.[13] Çingi-Tura şehri, başkentleri idi. Devletin kurucusu ise Hacı-Muhammed idi. Muhtemelen, o, Ebu’l-Hayr Ubeydullah’ın yönetimden mahrum bıraktığı bağımsız Şibani hükümdarlarından biriydi. Ancak bu şekilde, Sibirya Şibanileri ile Özbek akrabalarının sürekli mücadeleleri açıklanabilir.[14] Fakat, maalesef, bu Han’ın yönetimi hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyoruz.
Hacı-Muhammed’in halefi konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz. Muhtemelen, oğlu Mahmud olabilir. Bununla birlikte, 1468’de Ebu’l-Hayr Ubeydullah’ın ölümünden sonra Mangıt’ın önde gelen kardeşleri, Vakkas b. Nureddin d. Edige’nin oğulları Musa ve Yağmurçi (Yağmurci), tercihlerini Hacı- Muhammed’in başka bir oğlundan Seyyid İbrahim’den (Ibak) yana kullandılar. 1469’da güç onun ellerindeydi. Aynı yıl, Seyyid İbrahim, Şeyh Haydar Han b. Ebu’l-Hayr Ubeydullah’ı mağlup etti ve öldürdü; Özbek Şibanilerin mirasçısı Muhammed Şeybani Sultan’a eziyet etti.
70’lerin başında, Ibak, Mangıt’ın önde gelenleri, Edige’nin torunları Musa ve Yağmurçi ile birlikte hareket etti. Böylece, Nogaylar ve onların yönetim klanı Mangıt, Ibak’ın gücünü diğerlerinin üzerinde bir güç olarak benimsedi. 1480’de Ibak, Büyük Rus Dükası III. İvan ile görüşmeler gerçekleştirdi ve önceki müttefiki Ahmed b. Küçük Muhammed’e karşı bir antlaşmaya vardı. Ahmed’e karşı gerçekleştirilen mücadelede III. İvan’ın desteği konusunda Seyyid İbrahim’in önemli bir fonksiyonu vardı. Seyyid İbrahim başarılı olması durumunda Cuci’nin torunları arasında yönetimde hak iddia edebilirdi. 1481’de Ahmed, Donets nehrinin ağzında Ibak ordusu ve onun Nogay müttefikleri Musa ve Yağmurçi tarafından bozguna uğratıldı ve öldürüldü. Bundan sonra Seyyid İbrahim, kendisini bütün Cuci Ulus’unun Han’ı olarak ilan etti (“Timur-Kutluk’un torununu öldürdü ve Sayin Han’ın tahtını ele geçirdiğini duyurdu”)[15] Ahmed’in katli ile ilgili Rus kronikleri, Seyyid İbrahim’in ismini “Şibanların çarı” veya “Nogay çarı” gibi ifadelerden sonra kullanmıştır. Bu da demektir ki Nogaylar ordunun esas kısmını teşkil ediyordu, asıl Sibirya ulusları yoğun bir nüfusa sahip değildi.[16] Cuci Ulusunun Seyyid İbrahim tarafından böyle birleştirilmesinin gerçekdışılığı çok açıktır: Gerçekte o, sadece Sibirya yurdunun kontrolüne sahiptir. Kuzey Ugrian ve Sibirya bölgelerinin yöneticileri, Mangıtlar ve Taht Eli Seyyid İbrahim’in sözde otoritesini tanıdılar. Şibani Devleti, parçalanmaya başladı. III. İvan’ın Cuci Devleti’ni birleştirmeye yönelik politikalara yanaşmaması bu süreci hızlandırdı.[17] 1483’te Yugra’ya (Ural dağlarının arkasındaki kuzey bölge) gerçekleştirilen askeri harekat ile Şibani hükümdarları Moskova’ya tabiiyeti kabul ettiler. Seyyid İbrahim, Kazan Hanlığı ile ittifak halindeydi, fakat 1484’te Kazan’da Moskof parti iktidara geldi ve şehirde bir Moskof onların yandaşlarına yardım etti. Ali Han (İbrahim ve Fatıma’nın oğlu)[18] tahttan indirildi ve onun kardeşi (İbrahim ve Nur-Sultan’ın oğlu) Muhammed-Emin yerine getirildi.[19] Sonra Ali, tekrar tahtına geçti. Fakat, 1487’de Kazan, Rus birlikleri tarafından ele geçirildi; Ali Han tekrar tahttan indirildi; eşleri, kardeşleri ve annesi Fatıma ile birlikte Moskova’ya götürüldü. Muhammed-Emin tekrar tahta getirildi. Kazan’da kendi başına tahtta hak iddia eden Seyyid İbrahim, bir protesto faaliyetine girişti. Sibirya kronikleri, Ibak (Upak) ismini Kazan Han’ı olarak zikrederler; doğrusu muhtemelen o, bu ünvanı 15. yüzyılda 70’lerin sonunda veya 80’lerin başında elde etmişti.[20] Rus saldırılarından rahatsız olan Ali Han’ın yandaşları Kazan’dan onun yanına kaçtılar. 1489’da Ibak, III. İvan’a bir mektubunda, barış şartlarının sağlanabilmesi için “Çar Alegam”ı (Ali Han) geri göndermeyi teklif etti. Ibak’ın bir adayı olarak Alegam’ın serbest bırakılması Moskof yönetimi açısından oldukça önemliydi. III. İvan, bu teklifi geri çevirdi; Ibak’tan ve Nogay mirzalarından kendilerine sığınan Kazan göçmenlerini infaz etmelerini istedi ve Muhammed- Emin’in topraklarını da yağmaladı.[21]
Seyyid İbrahim’in pozisyonu kendisini sonunda topraklarının parçalanma aşamasına getirdi: Volga havzası konusundaki mücadele Şibanilerin Batı Sibirya’daki durumlarını tehdit eder hale geldi.[22]
1495’te Seyyid İbrahim, Taybuga klanından Isker Muhammed bek (hükümdar) tarafından öldürüldü.[23] Rus kroniklerine göre, Ibak, kız kardeşinin kocası olan Taybugalıların başındaki Mar adlı şahsı idam ettirdi. Mar’ın büyük oğlu babasının öcünü alarak Ibak’ı öldürdü. Muhtemelen Ibak’ın çok yakınından olan (kardeşi veya yeğeni?) Mamuk b. Mahmud Han yerine geçti.[24] Mamuk, Kazan için mücadeleye girdi ve burayı 1496’da fethetti. Kazan soyluları onun politikalarından rahatsız oldular. Arsk’ın prenslerine Mamuk’un askeri harekatları sırasında Kazan’da bir askeri darbe tertip edildi.
Mamuk, Kazan’a dönemedi, Çimgi-Tura’ya gitmek zorunda bırakıldı. Şibanilerin yandaşlarının büyük bir kısmı onunla birlikte Kazan’dan göç etti (Prens Urak da onlar arasındaydı). Muhtemelen bu göçmenler 1499’daki Kazan harekatında Mamuk’un teşvikçileri ve katılımcıları idi. Bu dönemlerde Agalak (Mamuk’un kardeşi) Kazan tahtında hak iddia etti. Bu harekat başarısızlıkla sonuçlandı: Kazanlılar düşmanlarının bozguna uğratılmasında Rusların yardımını aldılar.[25] Bu sıralarda Şibaniler, sonunda Ural dağları arkasında vassallarını kaybettiler: Rusların askeri müdahalesi yüzünden Yugra prenslikleri. 1500 civarında Kutluk’tan (Seyyid İbrahim’in oğlu) Sibirya Şibanilerinin Han’ı diye bahsedilir oldu. 1505’te Ural civarındaki Rus bölgelerine bir akın gerçekleştirdi, ama başarısızlıkla sonuçlandı.
Yerel asıllı bir klan olan Taybugalılar, Sibirya Şibanilerinin halefi oldular. Başlangıçta sejiut klanına (Kırım’da da bilinen önceki Sibirya Şibani Hanlığı’nın bir klanı) bağlı ayrı bir kabilesel prenslik görünümünde idiler.[26] Topraklarının birinci merkezi önce, işim nehrinin yanındaki Kızıl-Tura bölgesi, daha sonra Isker kasabası idi. “isker” ismi (“an old place”~türk. eski yer) Taybugalıların başkenti için kullanılmakta ve sonra sadece Rus kaynaklarında Küçüm (Tobol ve irtiş havzasının yanında) ismi bulunabilmektedir.
Taybuga Devleti’nin kurucusu Seyyid İbrahim’i öldüren Isker Muhammed bek idi. Taybuga’nın gerçek bir şahıs olup olmadığı, özel bir ad mı yoksa bir unvan mı olduğu konusunda net bilgiye sahip değiliz.[27] Yılmaz Öztuna, Taybuga hanedanının soyunu şu şekilde belirlemiştir: 1. Mamık (Mamak) Han (1200?-1220), 2. oğlu Taybuga Han (1220-), 3. oğlu Hoca Han, 4. oğlu Mar Han, 5. zevcesi olan Opak Bey’in hemşîresi Hâtûn, 6. oğlu Muhammed Han, 7. Angış Muhammed Han, 8. oğlu Kaasım Han, 9. oğlu Yâdgâr.[28] Kuşkusuz onlar, Cezgizlilerden değildi, dolayısıyla Han unvanını kullanmamışlardı. Devlet bekler (veya biyler) tarafından yönetildi. İlk uygulama safhası (Nogay Hanlığı’nda (Nogay Ordası) gerçekleştirildi.
Maalesef, Taybugalıların 1495-1555 arası siyasi tarihi tam olarak bilinmemektedir. Bu dönemde Taybuga Devleti prensliği, çok güçsüz bir merkezi otoriteye sahip Yugra kabilesel başkanları ve Sibirya Tatarlarından oluşan bir tür federasyon görünümündeydi.[29] Sibirya Şibanileri’nin devrilmesi, belki de sonunda yüksek derebeyler tarafından yıkılan Nogay Hanlığı (Nogay Ordası) devletinin taşıdığı yapısal faktörlerden bir ksmını taşıması sonucuydu.[30]
Kasım bek, Muhammed bek’in halefi idi. Muhtemelen, onun döneminde 1535 yılında Taybugalılar, güçlü Nogay mirza Şeyh-Mamay’a karşı savaştılar. Kasım, kardeşleri Yadigar (Ediger) ve Bakhulat ile birlikte başarıya ulaştı. 1563’te Taybugi devleti, Sibirya Şibanilerinin haleflerinin saldırıları ile yıkıldı. Sibirya Şibanileri 16. yy.’ın 50’li yıllarında bile yakınları -Buhara hükümdarı Abdullah Han II- tarafından desteklendiler ve Sibirya yurt’undaki otoritelerini yeniden kazanmak konusunda mücadeleye başladılar. Savaş tehdidini gören ve 1555’in Ocak’ında askeri destek arama girşimlerine başlayan Yadigar, Nogay bek’i İsmail aracılığıyla Rus Çarı İvan IV’ten yardım istedi. Bu destek, Yadigar’ın Moskova’ya bağımlılığını ifade ediyor ve yıllık vergi vermeyi taaahhüt ediyorlardı.[31] B. İshboldin, bağımlılığa yol açan dini bir neden üzerinde de durur: Yeni Şibani Han’ı Küçüm kıskanç bir Müslüman idi, fakat Yadigar pagandı.[32] Yine de Yadigar, Rus desteğini almadı (1556-1557 yıllarındaki Rusya ile gerçekleştirilen birçok diplomatik faaliyete rağmen). Sonunda kaybeden taraf kendisi oldu ve Küçüm Sibirya Han’ı oldu.
Küçüm’ün soyu şu şekilde belirlenmiştir (Ötemiş Hacı ve Câmi’ü’t-tevârih’e göre): Cuci Han oğlu Şiban oğlu Bahadır oğlu Cıci-Buka oğlu Badakul (Batavul) oğlu Melik-Timur (Ming-Timur) oğlu Bek- Kondu oğlu Ali Oğlan (Gali Oğlan) oğlu Hacı Muhammed oğlu Mahmudek (Şeybak) oğlu Küçük Muhammed oğlu Aybak oğlu Murtaza oğlu Küçüm.[33] Sibirya Tatarları efsanelerine göre Küçüm, yeğeni Nogay mirza Şegey tarafından 12 yaşına kadar eğitildi.[34] V. V. Trepavlov’un faraziyesine göre Şegey, mirza Şeyh-Mamay idi.[35] Ebu’l Gazi’ye göre, Küçüm, “Turan”da kırk yıl boyunca hüküm sürdü, hayatının sonlarına doğru görme duyusunu kaybetti ve Hicri 1003’te (1594/1595) Ruslar tarafından hakimiyetine son verildi. Mangıtlara (yani Nogay) sığındı ve onların arasında öldü.[36]
Sadece Rus kaynaklarından devrinin önemli olayları hakkında düzenli kronolojik bilgiye ulaşılabilir. Küçüm, Sibirya ve Tümen Han’ı ünvanını benimsemişti ve Nogay Hanlığı (Nogay Ordası) ile iyi ilişkiler kurmuştu: En azından üst düzey Nogay mirzaları kızlarıyla, oğulları da Nogay prensesleriyle evlenmişti. Bu sıkı ilişkiler, uluslararası arenada müşterek istekler gelişmesine yol açtı: Küçüm, Abdullah Han II ve Nogay bekleri, Kazakların Han’ı Hakk-Nazar’a karşı bir koalisyon oluşturdu. Bu koalisyon, 1580’de Hakk-Nazar’ın ölümüne kadar oldukça sağlam bir şekilde devam etti.
Taybuga yurt’u, yani 1563’e kadar Taybugilerin merkez noktası, Küçüm Hanlığı’nın merkezinde kuruluydu.[37] Küçüm tarafından yeniden yapılandırılan devlet, Muhammed Şibani’nin soyundan Özbek’in vassali haline geldi ve bu devletin bir parçası gibi şekillendi. Tıpkı Balh Hanlığı gibi. Özbek Hanlığı’nın güçlü hükümdarları, Sibirya Hanlarını değiştirmek konusunda yasal hakka ve fırsatlara sahipti: Böylece, 60’lı yılların ortalarında Ahmet Giray Han (Küçüm’ün kardeşi), tahta çıkarıldı. Fakat, onun ölümüyle birlikte Küçüm Han tekrar tahta geçti.[38] Bu iki kardeş dönemi (Küçüm ve Ahmed), merkezi otoritenin zayıflığı, yerel elitlerin ayrışması ve devlet sisteminin etkinliğini kaybetmesi dönemidir. Hanlık, daha önce olduğu gibi yarı bağımlı kara parçaları haline gelmiş durumdadır artık. Küçüm, Buhara’da odaklanan yerel elitlere karşı mücadele etti. 980’de (1572-1573) Abdullah II tarafından Buhara’dan gönderilen birçok vaizle gerçekleştirilen aktif bir İslami propaganda ile Orta Asya ile ticari ve kültürel ilişkiler güçlendi.[39]
Öncelikle Küçüm ve Ahmet Giray Hanlar Yadigar’ın yıllık vergi vaadini teorik olarak sağlama aldıklarını sandılar fakat tahsilat konusunda başarı gösteremediler. 1569-1571 yıllarında; Ivan IV, Küçüm’ü vassallik kabulüne yönelik bir duruma (shert)[40] getirmeye çalıştı, fakat bu girişiminde başarısız oldu. 1573’te Küçüm’ün yeğeni Muhammed Kuli Sultan Moskova’ya bağlı Çusovskie volosti (Perm ve Ekaterinbourg bölgeleri civarında bir alan) bölgesine başarılı bir akın düzenledi. İvan IV, Şibanilerin düşmanı Kazak Hanı Hakk-Nazar ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı, fakat Hakk-Nazar 1580 yılında öldü ve Şigay (Abdullah Han II’nin vassali) Kazakların hükümdarı oldu. Küçüm, onun kızlarından biriyle evliydi.[41]
Yermak’ın gerçekleştirdiği şiddetli akın ile Sibirya’daki Şibanilerin sonu geldi.[42] Yermak yönetimindeki Cossacklar 25 Ekim 1582’de Isker’i fethettiler. Cossacklar, başarılarını o zamanların Sibirya’sında bilinmeyen ateşli silahları kullanmalarına borçluydular. Yıl bitimine kadar Yermak, Isker’de bağımsız bir hükümdar gibi hareket etti ve sadece Abalak yakınlarında Küçüm kuvvetlerine karşı gerçekleştirilen savaştan (5 Aralık 1582) sonra Moskova’dan destek alma ihtiyacı hissetti. Yermak, Isker’i ve Irtiş nehri kenarındaki birçok küçük kaleyi fethedince, Küçüm Güney steplerine doğru kaçtı, bağlıları ile Irtiş’in orta kesimlerinden Nogay Hanlığı (Nogay Ordası) bölgesine doğru geçti. Daha sonra Nogaylar, kendi ülkelerinde Taybuga diye bir ünvan belirlediler, muhtemelen bu ünvan, yurt’un kurucusunun adından geliyordu.[43] Fakat klanın bütün üyeleri Nogayların arasında yaşamıyordu. Aynı dönemde Taybuga Seyyid Ahmed b. Bikbulat da Küçüm’e karşı savaşıyordu. Sonunda 1586’da mücadeleyi kazandı, Şibanilerin yöneticisini Isker’den sürgüne gönderdi, Taybuga beklerinin devletini yeniden yapılandırdı, fakat 1598’de Moskof voyvodası (kumandan) D. Çulkov, Isker’e geldi ve Seyyid Ahmed bek’i hapsetti. Bu da devletin sona ermesi demekti.
Beklenmeyen saldırı (1584 veya 1585) sonucu düşüş Yermak dönemine kadar ilk kez gerçekleşmiş değildi, daha önce de Ruslar Isker’i boşaltmışlardı, fakat 1587 yılında bu şehrin yanında bir Rus şehri olan Tobolsk’un inşasına şahit oluyoruz.
Küçüm Han, 20 Ağustos 1598’de Ruslardan gelen son darbeyle uğradıkları yenilgiden fazla acı çekmedi. Ruslarla gerçekleşen mücadele boyunca kısa süre içerisinde Sibirya’nın doğu ve güney bölgelerinde otoritesini yeniden kurma yönünde başarı gösterebiliyordu. Sonunda Küçüm Han’ın, babasının onlara saldırılarının öcü olarak esir düştüğü Nogaylar tarafından öldürüldüğü söylenebilir.[44]
Osmanlı hükümdarları ile Şibani soyundan Özbekler arasında ilişkilerin varlığını biliyoruz. Muhtemelen, Osmanlı padişahları ile Sibirya Şibani Hanları arasında bir takım ilişkiler mevcuttur. 16. yy.’ın sonunda Osmanlı defterdarı Seyfi Çelebi, Osmanlı’ya ait olmayan Asya bölgelerini (Çin, Tibet, Hindistan, İran, Kaşgar ve Kalmuklar) konu alan küçük bir kozmografi yazdı. Bu kozmografinin Kaşgar ve Kazakları konu alan üçüncü bölümünde Seyfi Çelebi, Sibirya’nın Tatar Hanlığı’ndan bahseder (Tura terimini kullanır). Seyfi Çelebi’nin yazılarının tam tarihlerini bilmiyoruz ama kuvvetle muhtemeldir ki; bu eser derleme bir eserdir;[45] bu da demektir ki Osmanlı tarihçiliğine ait mevcut eserlerde Sibirya Hanlığı’na dair bilgi bulunabilir. Seyfi’ye göre, “Tura” ülkesi Kazak halkı ile komşu bir bölgede bulunuyordu. Genişlik ve uzunluk bakımından yirmi günlük bir seyahat mesafesinde bulunuyordu. Diğer taraftan da Kıpçak steplerine sınır idi. Hükümdarın adı Küçüm Han idi -Genghis’in soyundan, İmam-ı Azam (Ebu Hanife) mezhebine bağlı bir Müslüman idi.
Küçüm Han, bir müddet ülkesinden ayrıldığı esnada Rus kafirleri geldi ve gece boyunca Tura şehrine yerleşti. Küçüm Han, durumu öğrenir öğrenmez şehri kuşatır. Bir veya iki yıl kafirlerin şehirden ayrılmasına müsaade etmez. Onları zayıflatıp o şekilde istihdam etme amacındadır. Bu olaylar, Tura ülkesinin yeniden oluşum aşamasında olma süreci ile bağlantılı olarak Küçüm Han’ın politikası olarak anlaşılabilir.[46] W. Barthold’un verdiği bu bilgilerden anlaşıldığına göre; Seyfi’nin eseri, başında verilen tarihten daha geç bir tarihte kaleme alınmıştır.[47]
Hanlığın ekonomisinde temel taşları inek yetiştiriciliği ve hayvan kürklerinden elde edilen gelirler oluşturuyordu. Kürkler, Rusya’nın Sibirya’dan aldığı verginin esasını teşkil ediyordu. Nüfusun büyük bir çoğunluğunu göçebeler ve avcılar oluşturuyordu. Hanlıkta küçük kasabalar da mevcut idi.[48]
Moskof Çar’ının arşivinde (Tsarskiy Arkhiv) ve Posol’skiy prikaz (Rus Dışişleri Bakanlığı) arşivinde pek çok materyal, Ruslarla Sibirya Şibanileri ve Taybugleri de içeren Cengizlilerin (Djuchidler) “yurtları” (devletleri) arasında diplomatik ilişkilerden bahseder. Arşiv listelerinde bu dokümanlar belirtilmiştir. Sibirya’ya ait kitaplar (farklı yıllara ait çeşitli eski eserler), Posol’skiy prikaz arşivinde (Rus Devleti Dış ilişkiler Ofisi) Şemaha ve Kazak Ordası bölgelerine dair diplomatik “kitaplarla” [(Rus. Tetrad’, Türk-Arab defterinden bir calk (!?)] birlikte bir grup halinde mevcuttur. Bu belgeler aynı zamanda Nogay, Kazan ve Astrahan Hanlıklarının diplomatik dokümanlarıyla da muhafaza edilmiştir. Tsarskiy Arkhiv listesinde “Tümen bölgesinden gelen kitaplar”a da işaret edilmiştir.[49] Daha çok Tümen’den Kuzey Kafkasya (Dağıstan) anlaşılmaktadır, fakat Sibirya’daki Tümen bölgesi de kastediliyor olabilir. Bütün bu dokümanlar, 16. ve 17. yy.’larda Moskova yangınlarında yok oldu. Kaybolan “Sibirya kitapları”, muhtemelen, 1555-1563 yıllarına aitti, Yadgar’ın ve “bütün Sibirya bölgesi”nin elçilik raporlarını içeriyorlardı.[50]
1591’de İngiliz Jerom Horsey, Moskova’da “Chiglicke Alothe” adında bir “Sibirya kralı” görür; bu kral buraya annesi, en güvenilir danışmanları ve “mursey”leri ile birlikte getirilmiştir. “Chiglicke Alothe”, Horsey’e Sibirya’da yaşadığını, Ob nehrini geçerek Catay’a (yani Çin) gitmek üzere yol aradığını söyler.[51] Bu “çarın” adı Kazan adlarına ve Kasimov Han Şah Ali (Rusça ifadesiyle Schigaley)’ye benzese de, belki de, Jerom Horsey, 1585’te Moskova’ya esir olarak gönderilen Küçüm’ün yeğeni (veya oğlu) Mametkul’u (Muhammed-Kuli) kastetmektedir. Seyfi Çelebi’nin verdiği bilgilere göre; “Ruslar Tura’ya yerleştiğinde Küçüm Han’ın oğulları Moskova’ya gönderilmişti.”[52] Başka bir İngiliz J. Fletcher ise hatıralarında Muhammed-Kuli’yi kastetmiştir (Sibirya kralının kardeşi).[53] Küçüm Han’ın büyük oğlu Arslan (veya Alp-Arslan) ve onun oğlu Seyyid Burhan, Tatar kaynaklarındaki adıyla “Tubol-Tura vilayetini” inşa ederler. Bu vilayet, Rusya’daki Tatar aristokrasiyi de içerir ve Kasimov Hanlığı’nın son hükümdarları da bunlardır.[54]
Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü / Rusya
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 8 Sayfa: 472-479