Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Serbest Cumhuriyet Fırkası

0 18.095

Yrd. Doç. Dr. Serap TABAK

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasından sonra, Türkiye’nin çok partili siyasi hayata geçiş denemelerinden İkincisini Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşu oluşturur. Mustafa Kemal Paşa’nın yeni bir fırka yolunu seçmesinin sebepleri çok çeşitlidir. Toplum tarafından oluşturulan baskının Halk Fırkası’nın içinde bir çözüme kavuşturulamayacağı düşünüldüğünden yeni bir muhalefet partisinin kurulması yoluna başvurulmuştur. Serbest Fırka’nın kurulmasında bir biri ile yakın ilişki içinde bulunan dış ve iç sebepler bulunmaktadır.

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşunda dış dünyanın hem doğrudan hem de dolaylı etkisi vardır. Serbest Fırka’nın lideri olan Fethi Bey’in Paris Büyükelçiliği’nden gelmesi, fırkanın kuruluşunda tesiri olan dış sebeplerin önemini daha da arttırmıştır. Dış dünyaya özellikle, Batı dünyasına Türkiye’yi beğendirmek isteğinin Serbest Fırka’nın kuruluşunda etkisi vardır.[1]

Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi Joseph Grew, bu konuda şunları söylemektedir:

“Gazi, yavaş yavaş şu görüşe varmıştır ki, tek parti sistemi Avrupa ve Batı ile karşılaştırılınca Türkiye için bir aşağılık işaretidir. Amerikalı ve Avrupalı yazarlar son günlerde çoğunlukla şekil bakımından Batılı fakat gerçekte Doğulu olarak tasvir ettikleri Türk diktatörlüğünden çok söz etmişlerdir. Türkiye’nin bu şekilde tasvir edilmesi Gazi’nin gözüne çarpmış ve hiç hoşuna gitmemişti. Fransız politik kurumlarına hayranlık duyan Fethi Bey’in Batı’da ve özellikle Fransa’da Türkiye hakkında beslenen düşüncelere yorumlara da bu hususta şüphesiz çok önemli bir rol oynamıştır.[2]

Fethi Bey de hatıralarında, Yalova’daki görüşmeler sırasında Gazi’nin dış dünyanın Türkiye’ye bakışı konusunda şunları söylediğini belirtmektedir:

Bugünkü manzaramız aşağı-yukarı bir ‘dictature’ manzarasıdır. Vakıa bir meclis vardır, fakat dahil ve hariçte bize ‘dictature’ nazariyle bakıyorlar.”[3]

Kesin olarak aydınlatılmamış olmakla birlikte, Serbest Fırka’nın kurulması ile ilgili olarak dış dünyanın doğrudan sayılabilecek bir tesiri de Duyun-u Umumiye’nin (devlet borçlarının) ödenmesi meselesidir.

Osmanlı borçlarının nasıl bölüştürüleceği hakkındaki anlaşmanın yapılması 1928 yılına kadar uzadı. Milletler Cemiyeti’nin aracılığıyla 13 Haziran 1928’de Paris’te Osmanlı Borçlar İdaresi yetkilileriyle varılan anlaşmayı, daha sonra Serbest Fırka’yı kuracak olan Fethi Bey, Paris Elçisi iken imzaladı. Fethi Bey de borçların altınla ödenmesini savunuyordu. Fakat, 1929’da Dünya Buhranı çıkınca, İsmet Paşa ve dönemin hükümeti borçların kağıt parayla ödenmesini istemiştir. Fethi Bey, Serbest Fırka programına borçların altın parayla ödenmesi maddesini koymuşken, 7 Ağustos 1930’da “Sizi zayıflatır” dedikleri için bunu çıkartmıştır.[4]

Fethi Bey de hatıralarında bu konudan birkaç yerde söz etmektedir. Bunlardan birinde Gazi’nin Duyun-u Umumiye’nin ödenmesi konusunda şunları söylediğini aktarmaktadır:

“Yalnız Duyun-u Umumiye ‘Devlet borçlarının’ ödenmesi hakkındaki anlaşmadan sonra hükümetin paramızın istikrarına teşebbüs etmediği hakkındaki fıkrayı kaldırırsanız daha iyi olur. Yine de siz bilirsiniz. Fakat, İsmet Paşa, alacaklılarla müzakerededir. Bu işte muhakkak suretle muvaffak olacaktır. Onun için bu fıkranın mektubunuzda çıkması alacaklılara ümit verebilir…”[5]

Serbest Fırka’nın kurulmasında dolaylı yönden tesir eden diğer bir dış sebep ise, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’nın yurdumuza da yansımasıdır. İlhan Tekeli ile Selim İlkin de eserlerinde, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile Serbest Fırka’nın kuruluşu arasında bir ilişki olduğunu söylemektedir.[6]

Serbest Fırka’nın kurulmasında ülkenin içinde bulunduğu vaziyet ve iç sebepler çok önemli bir yer tutmaktadır. İç sebepleri de ekonomik ve siyasi nedenler olarak iki başlık altında toplayabiliriz; Türkiye, 1929-1930 yıllarında çok ağır malî, iktisadî ve siyasî bir buhran geçirmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde patlak veren ekonomik buhran bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini göstermekte gecikmemiştir.[7]

Türkiye’nin başlıca ihracatı ve döviz kaynağı olan hammaddelerin fiyatlarında büyük oranda bir durgunluk gözlenmiştir. Lozan Antlaşması’nın gümrükler hususundaki tahditlerinden yeni kurulmuş olan Türkiye, sanayileşmenin henüz başında idi. Bu şartlar altında, Türk Lirası’nın değerini tamamen kaybetmesine engel olmak için Türkiye koruyucu bazı tedbirler almak zorunda idi. Davet edilen birkaç ecnebî uzman iktisadî kalkınma hızlandırılmadığı takdirde, malî durumun daha da bozulacağını ifade ediyorlardı.1928 yılında mahsul çok fena olmuştu ve 1929 yılı çok daha iyi olmasına rağmen sefalet ve sıkıntı çok yaygındı.[8] Diğer yandan hükümetin izlediği iktisadî politika, özellikle sıkı para politikası halkı bunaltıp onun teşebbüs gücünü engellerken, tek parti rejimin gereği olarak da şikayetler ve ızdıraplar yeterince dile getirilmiyordu.[9]

1930 yılına gelindiğinde ise, Dünya Buhranı’nın etkileri Türkiye’de daha çok etkisini göstermeye başladı. Dünya Buhranı’nın Türkiye’deki en önemli sonuçlarından birincisi dış ticaret hadlerindeki bozulma, ikincisi ithalat hacmindeki ani daralma, üçüncüsü ise, hükümetin bütçe gelirinin cari değerindeki önemli düşüştü.[10]

1930 yılında halkın ruhi durumu, hele nispeten uyanık olan Karadeniz, Ege, Akdeniz Bölgelerinde oldukça tedirgindi. Bu bölgelerde iktisadi buhran bütün şiddeti ile sürüyordu. Fiyatlar çok düşmüş gibiydi. Ona rağmen malın alıcısı yoktu. Hele ihraç mallarının aracılığıyla geçinen şehir ve kasaba orta sınıfları, buhrandan açıkça şikayetçi idi. Orta ve Doğu Anadolu’nun yalnız hububat ve hayvancılıkta geçinen uysal, sessiz köylü ve şehirli halkı da bu durumdan dolayı bitkindi. Birçok yerlerde buğdayın fiyatı 2 kuruşun altında, bir davarın fiyatı 4 lira civarında idi.

Gerçi bütçe gelirinin düşmesine rağmen hükümet demiryolu inşaatında başladığı faaliyetleri yürütmeye çalışıyordu. İktisadî devletçilik alanında da teşkilâtlanmaya yöneliyordu.[11]

Serbest Fırka’nın kuruluşu ile halk kitlelerindeki hoşnutsuzluğun su yüzüne çıkması sağlanmış, Halk Fırkası’nın siyasetinin başarısızlığı belirginleşmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa’da ülkenin içinde bulunduğu durumun farkındaydı. Gazi, 1930 yılının baharında yaptığı bir yurt gezisi sırasında yanında bulunan H.R.Soyak’a ülkenin durumu hakkında şunları söylemişti:

“Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddî, manevî bir perişanlık içinde. Ferahlatıcı az şeye rastlıyoruz; maatteessüf memleketin hakikî durumu bu işte. Bunda bizim günahımız yoktur; uzun yıllar hattâ asırlarca dünyanın gidişinden gafil, bir takım şuursuz idarecilerin elinde kalan bu cennet memleket; düşe düşe şu acı hale düşmüş. Memurlarımız henüz istenilen seviyede ve kalitede değil; çoğu görgüsüz, kifayetsiz ve şaşkın. Büyük istidatlara mâlik olan zavallı halkımız ise, kendisine mukaddes akideler şeklinde telkin edilen bir sürü batıl görüş ve inanışların tesiri altında uyuşmuş, kalmış.”[12]

Serbest Fırka’nın kuruluşunda büyük etkisi olan ülkenin içinde bulunduğu siyasî ortam ve bu ortamın yarattığı siyasî sorunlar şöyle sıralanabilir:

Ülkede Cumhuriyet yönetimini gerçek anlamda yerleştirmek için Gazi Mustafa Kemal, Serbest Fırka’yı kurmuştur. Gazi, Fethi Bey’in mektubundan bir gün sonra yazdığı cevabî mektubunda şöyle diyor: .Binaenaleyh Büyük Meclis de aynı temele istinat eden yeni bir fırkanın faaliyete geçerek millet işlerini serbest münakaşa etmesini cumhuriyet esaslarından sayarım. Bu itibarla, nokta-i nazarınızı takip için siyasî mücadeleye girmenizi bittabi hüsnü telakki ettim.”[13]

Amerikan Büyükelçisi J. Grew ise; bu konuya ilginç bir bakış açısı getirmektedir. Ona göre; devlet başkanı aynı zamanda parti başkanı bulunduğunda tek partili sistem, politika uygulaması bakımından çok ciddi sakıncalar taşımaktadır. Bu sistem sorumluluğu merkezileştirmede güçlük ve zorluklara yol açmaktadır. İşte ikinci partinin kurulmasının doğuracağı sonuçlardan biri, Gazi’nin üzerinden sorumluluğu kaldırmak ve Türkiye’deki politika oyunlarını İsmet ve Fethi arasındaki bir mücadele haline getirmek olacaktır. İki partili sistemin, halktaki hoşnutsuzluğa çare bakımından da inkâr edilmez faydaları vardır.[14]

Tevfik Çavdar’a göre ise; Serbest Fırka’nın kurulmasındaki temel sebep, potansiyel toplumsal muhalefetin rejimi hedef almayan bir yöne doğru itilmesi gereğidir. Kuşkusuz bu itiliş Gazi ve arkadaşlarının denetiminde oldu. Muhalefet Partisi; bu arada yurtta konuşulmayan, dile getirilmeyen şikayetlerinde bir merci olarak ve böylece iktidarca alınan kararların bir anlamda eleştirisi ve irdelemesi de yapılmış olacaktı. Bu sayede toplumun daha rahat bir biçimde zorlukları atlatacağı düşünülüyordu.[15]

Ahmet Ağaoğlu; Serbest Fırka hatıralarında bu konuda şöyle demektedir: “…Bütün bu olup geçenler, Serbest Fırka komedisi niçin oynandı? sualine cevap vermektedir. Şimdi tamamen anlaşılıyor ki bu komedi sırf fırka teşkili, muhalefet fikri taşımak gibi cüretleri tâ kökünden kesip atmak içinmiş”.[16]

Gazi Mustafa Kemal Paşa, hükümete karşı kimlerin neler düşündüğünü bilmektedir. Yaptığı, kendisine muhalif olanları, yine kendisinin istediği bir biçimde örgütleyip böylece bütün ülke çapında ortaya çıkan ya da gizli duran karşıt eğilimleri bir odakta toplayarak denetleyebilmekten ibarettir.[17]

F. Giritlioğlu da o devirde murakebeli bir rejim ihtiyacını en fazla devrim başkanı olan İsmet İnönü duymuştu. “Bu vazifeyi yerine getirecek bir muhalefet partisinin doğmasını arzulamıştı. Parti kurulduktan sonra da, kapatılmaması için elinden geleni yapmaya çalışmıştır” demektedir.[18]

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, hükümet eleştirisiz ve sorumsuz bir durumda olduğu için, bir muhalefet partisinin kurulmasında faydalar görmüştür. Gazi’ye göre; ülkenin yararları ile Cumhuriyet Halk Fırkası’nın yararları özdeştir. Dolayısıyla da Serbest Fırka’nın kurulması, rejim için olmaktan çok parti için faydalı olacaktır diye düşünülmüştür. Bu sayede partinin çürük yanları açığa vurulacak, temizlenecek, dolayısıyla parti güçlenecekti. Fakat, örgütün içindeki bir takım çıkar grupları, bu tasarının gerçekleşmesinden endişeye düşmüşler ve deneyimin sona erdirilmesinde etkili olmuşlardır.

1927 seçimlerine katılım asgari hadde düşmüştü. Zaten seçimler tek parti ve tek liste halinde yürüyordu. Daha ziyade Halk Fırkası’nın gösterdiği adaylar arasından yani Anakara’da görevli memurlar ile dar ve profesyonel bir siyasetçi çevresinden seçiliyordu. Gerçekte bu bir seçim bile sayılmazdı. Halk artık bu göstermelik seçimlerden bıkmış, seçime katılmamaya başlamıştı. Seçimlere katılanların sayısı yüzde 25’i bulmuyordu.

Bu sırada TBMM’de de derin bir sessizlik vardı, buna rağmen her oylamada da 100-150 mebusun eksik olduğu, oylamaya katılmadığı anlaşılıyor ve bu durum bir tür sessiz direnme niteliği gösteriyordu. Nitekim; diğer bütün istekleri oy birliği ile kabul eden mebuslar bile, gazeteci mebusların yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkındaki hükümet teskerelerinden hiç birini kabullenmemiş, hepsini dönem sonrasına bırakmıştır.[19]

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Serbest Fırka’yı İsmet Paşa’nın kuvvetini azaltmak için kurdurduğu da söylenmektedir.

A. Us; “Atatürk istese idi, İnönü bir gün mevkiinde durmaz derhal istifasını verip çekilirdi. Atatürk istediğini başkanlığa getirirdi. Fakat o zaman bazılarının kanaatine göre, Atatürk İnönü’nün böyle bir işaretle çekilmesini istemiyordu. Hatırımda kaldığına göre o günlerde Atatürk’ün İnönü’yü tenkit eder görünen bir sözünün gazetelerde çıkması bu kanaatte bulunanları teyit eden bir vesika diye telakki edilmişti.” diyor.[20]

Tek parti rejimi ülkede her türlü örgütlenmeyi de yasaklamıştı. Her hangi bir örgüt iktidara kafa tutabileceği için Halk Partisi’nin dışında siyasi parti kurmak yasaktı.[21]

Serbest Fırka’nın Gelişmesi ve Programı

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kafasında bir muhalefet fırkası kurma fikri, Fethi Bey’e Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurmayı teklif etmesinden 3-4 ay önceye dayanmaktadır. Gazi, 1930 yılının 11 Haziranı’nda trenle İstanbul’a giderken yolda yanında bulunan arkadaşlarına memleketin murakabesiz kaldığını mutlaka ikinci bir fırkanın kurulmasının lüzumlu olduğunu söylemiştir.

Tren, Bilecik’e geldiği zaman Bozüyük Mebusu İbrahim Bey, kendisini davet etmiş ve Gazi Mustafa Kemal Paşa bir müddet İbrahim Bey’in köşkünde kalmıştı. Burada da akşamları yine hükümeti murakebe edecek ikinci bir fırkanın kurulması için konuşmalar cereyan etmişti. Fakat ikinci fırkayı kim kuracaktı? İsimler üzerinde asla mutabakata varılamıyordu. Gazi, İstanbul’a yaptığı bu seyahati, adeta ikinci bir fırka kurulması meselesine hasretti.[22]

22 Temmuz 1930’da Paris Büyükelçiliği görevinden 2 aylığına izinli olarak İstanbul’a gelerek Boğaz’da Necmeddin Molla’nın yalısına yerleşen Fethi Bey, 23 temmuz’da Yalova’ya Gazi’yi ziyaret etmeye gittiğinde ortak arkadaşları Rize Mebusu Fuat (Bulca) Bey kendisini “Sana bir muhalif fırka teşkili teklif olunacaktır. Sakın bu teklife kapılma.Sana yazık olur” diye uyarmıştır. Fethi Bey Yalova’da bulunduğu sırada Gazi’ye ülkede gördüğü genel bunalım ile ilgili ayrıntılı bir rapor sunmuş ve aksaklıkları tek tek sergilemeye çalışmıştır. Gazi, o sırada Yalova’da Termal Oteli’nde istirahat ettiği için verilen raporun geniş bir biçimde tartışmasını burada bizzat Fethi Bey’le yapmış, sonra da bu eleştirileri daha geniş bir ölçüde ve kamuoyu önünde hükümeti uyaracak bir biçimde yapabilmesi için bir muhalif fırka kurmasını ondan istemiştir.[23]

Fethi Bey, Gazi’nin bu teklifini İsmet Paşa’nın samimiyetine güvenemediği bir vesile bulup Gazi ile arasını bozmaya çalışacağını düşünerek reddeder. Gazi’nin Fethi Bey’e teklifi yaptığı sırada orada bulunan İsmet Paşa ise, “. muhalif bir Fırka’nın dahil ve hariçte iyi tesir yapacağını, böyle bir Fırka’nın tenkidatından bizzat hükümetin de müstefit olacağını, muhalif fırka liderinin bir çok mühim işlerle mütalâasının almağa hazır bulunduğunu ve teşrifatta bir mevkii mahsus vermek mümkün olduğunu söyler.”25 Bu sırada orada bulunan TBMM Reisi Kazım Paşa ise, muhalefeti önce fırka dahilinde yaparak bir müddet böyle devam ettikten sonra ileride fırkalar teşekkül edebilir derse de Gazi ve İsmet Paşa bu görüşe katılmazlar. Bir muhalefet fırkasının kurulması hakkındaki görüşmeler daha sonra Necmettin Molla’nın Büyükdere’deki yalısında devam eder. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Fethi Bey’e kurmasını teklif ettiği muhalefet fırkasına “Serbest Cumhuriyet Fırkası” adını verir.[24]

Fethi Bey, Gazi’den her iki fırkaya karşı tamamen bitaraf kalarak eşit muamelede bulunmasını istediği gibi, ayrıca o kuracağı fırkaya hükümetin hoşgörü ile bakmasını ve mülkî teşkilatın fırkasına hiçbir baskı yapmamasını da ister. Gazi, Serbest Fırka kurulurken fırka teşkilatına para yardımında da bulunmuştur. Yeni fırkaya Halk Fırkası’ndan ne kadar mebus verileceğini de tartışırlar. Bütün bunlara karşılık olarak Gazi, Fethi Bey’den tek bir güvence ister o da rejimin temel ilkelerinin korunmasıdır. 7 Ağustos 1930’da ise, Fethi Bey’in de yardımıyla Yalova’da Serbest Fırka’nın kurulmasıyla ilgili olarak Gazi’ye sunacağı mektubun müsveddesini hazırlamıştır. Müsveddeyi okuyan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Duyun-u Umûmiye’nin ödemesi ile ilgili olan fırkanın kaldırılmasını ister. Daha sonra Gazi ile Başvekil İsmet Paşa bir araya gelerek Fethi Bey’in yazdığı mektuba karşılık olarak Gazi’nin vereceği cevabî mektubu yazarlar. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın isteğiyle kurulan Serbest Fırka, yine onun yardımlarıyla gelişir. Nitekim, Ahmet Ağaoğlu Seyri Sefain idaresinin Yalova kaplıcalarında verdiği bir balo sırasında Gazi’nin isteğiyle yeni kurulan fırkaya geçer. Yeni bir muhalefet fırkasının kurulacağı haberi ilk defa Vakit gazetesinde Mehmet Asım Bey’in yazdığı bir makale ile duyurur. Bu makaleyi Asım Bey’e bizzat Gazi dikte ettirmiştir.[25]

9 Ağustos’ta yeni Fırka’ya Gazi’nin emriyle Kütahya Mebusu Nuri Bey, Erzurum Mebusu Tahsin Bey ve Reşit Galip Bey geçmiştir. 10 Ağustos’ta ise Yalova’da Gazi’yi ziyarete gelen Ankara Mebuslarından Talat Bey ile Gazi’nin hemşiresi Makbule Hanım gene onun isteğiyle yeni fırkaya geçtiler.[26]

A. Us’a göre, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Serbest Fırka’nın üyelerine bizzat seçerken hükümete muhalefet etmiştir. Yâni, Halk Fırkası Meclis Kurulu içinde İnönü hükümetine karşı siyasetçi gördüklerini muhalefet tarafına geçmeye teşvik etmiştir.[27]

Yeni bir fırkanın kurulacağını kamuoyuna duyurmak için sırasıyla önce Fethi Bey’in mektubu 11 Ağustos, daha sonra da Gazi’nin mektubu 12 Ağustos 1930 tarihli gazetelerde yayınlandı. Böylece yeni muhalefet fırkasının kurulması için en üst makamdan izin çıkmış oluyordu.

Gazi iki noktada taviz vermiyordu. Bunlardan birincisi Cumhuriyet yönetimi, diğeri ise laiklik ilkesidir.

Serbest Fırka lideri Fethi Bey’e göre fırkası “Halk Fırkası’nın sol cenahında liberal, laik, cumhuriyetçi bir fırka olacaktır”.[28] Fethi Bey’in sözlerinden de anlaşılacağı üzere Serbest Cumhuriyet Fırkası solcu bir fırkadır. Ama onun solculuğu Cumhuriyet Halk Fırkası’nın sol cenahında yer alan bir solculuktur.

24 Ağustos 1930’da ise yeni fırkaya Emin, Naki, Rasim, İbrahim ve Asaf Beyler yine Gazi’nin ısrarıyla girdiler.

Serbest Cumhuriyet Fırkası Nizamnamesi’nin 16. maddesine göre, merkez ocağı bir umumî reis, bir umumî katip ve bir muhasiple dokuz azadan oluşur. Bu on iki kişi şunlardır:

1- Umumî reis; Gümüşhane Mebusu Fethi (Okyar) Bey, 2- Umumî Katip; Kütahya Mebusu Mehmet Nuri (Conker) Bey, 3- Erzurum Mebusu Tahzin (Uzer) Bey, 4-Şebinkarahisar Mebusu, 5-Mehmet Emin (Yurdakul) Bey, Elâziz mebusu Nakiyettin (Yücekök) Bey, 6- Niğde Mebusu Ali Galip Bey, 7- Kütahya Mebusu İbrahim (Dalkılıç) Bey, 8- Sinop Mebusu Refik İsmail (Kalkmacı) Bey, 9- İstanbul Mebusu Süreyya (İlmen) Paşa, 10-Bursa Mebusu Senih (Hızıroğlu) Bey, 11- İstanbul Mebusu Ali Haydar (Yuluğ) Bey, 12- Kars Mebusu Ahmet (Ağaoğlu) Bey.

Merkez Ocağı üyesi olmadığı halde, Serbest Fırkalı iki mebus ise, Ankara Mebusu Talât (Sönmez) Bey ile Bilecik Mebusu Rasim (Öztekin) Bey’dir.

Serbest Fırka’ya girmişken fırka kapanmadan Halk Fırkası’na dönen mebus ise, Aydın mebusu Reşit Galip Bey’dir.[29]

Serbest Fırka’nın meclis dışında örgütlenmesi, hakkında çok şey bilinmemektedir. Fırkanın İstanbul İl Başkanı Prof. Dr. İsmail Hakkı (Baltacıoğlu) Bey, İzmir İl Başkanı Dr. Ekrem Hayri (Üstündağ) Bey, Aydın İl Başkanı ise Adnan (Menderes) Bey’dir.[30]

Serbest Fırka’nın kendisine özgü bir yayın organı yoktu. Basında, İstanbul’da çıkan “Son Posta”, “Tan”, “Yarın” gazeteleri ile İzmir’de çıkan “Yeni Asır”, “Hizmet” ve “Serbest Cumhuriyet” gazeteleri fırkayı destekliyor ve düşüncelerini savunuyorlardı.

A. Serbest Fırka’nın Programı

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın programı iki aşamada tamamlanmıştır. Bu program daha sonra Ağaoğlu Ahmet Bey, Kütahya Mebusu Nuri Bey, Aydın Mebusu Reşit Galip ve Tahsin Beyler tarafından tekrar gözden geçirilip, yazılmış ve tamamlanmışıtr.[31] Fethi Bey’de fırkasının son programının onayını almak için Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya sunmuştu. Gazi, programı beğenmiş ancak özüne dokunmadan bir kaç düzeltme yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa, programın 5. maddesine “Cumhuriyetin menfaatleri için girişilmesi icap eden iktisadî işlerde fertlerin kuvveti gayr-ı kafî görüldükçe devlet doğrudan doğruya teşebbüs alır.” fıkrasını Fethi Bey’in de onayını alarak bizzat kendisi ilâve ettirmiş olduğu gibi; 11. madde de “Fırka bir dereceli intihap usulûnün tesisini müdafaa edecektir” şeklinde iken, buna da siyasi hukukun Türk kadınlığına da teşmilini müdafaa edeceğimize dair fıkrayı ilave etmiştir.[32] Sonradan 11 maddelik bu program çekirdek program olarak kabul edilmiş ve daha da genişletilmiştir.

Serbest Fırka’nın asıl programı ise, Ağaoğlu Ahmet Bey tarafından hazırlanmıştır. İlk maddelerinde program ilkelerine de yer veren ve “Fırka Yasası” denilen, ancak gerçekte bir parti tüzüğü olan, sekiz bölüm ve altmış maddeden oluşan bu metin Ağustos ayı sonlarına doğru bitirilmiştir. Yayınlanma tarihi ise, 27 Ağustos 1930’dur. Bu metin yalnızca ilk beş maddesi program ilkeleri ile ilgili bulunmaktadır.[33]

Serbest Fırka’nın programında anayasaya dayanan temel ilkelerin dışında özellikle ekonomik yaklaşımlarda önemli farklılıklar görülüyordu. Özel girişimciliğe verilen önem farklılıklarının başında gelmekteydi. Programa göre özel girişimciliğin kendi yasaları doğrultusunda işleyecek olan ekonomiye, devlet ancak özel girişimin yapamadığı işler açılışında müdahale edebilecekti. Böylece devlet askeri sınırlar içerisinde ekonomiye de müdahale edebilecekti. Diğer yandan sermayenin teşvik edilmesi de programın önemli bir ilkesini oluşturmaktaydı. Programın içinde yabancı girişimcilere güven sağlayacak davranışlarda bulunulması, dış finans çevreleri ile mümkün olduğu kadar iyi geçinilmesi doğrultusunda, yorumlanabilecek olan hükümlerde yer alıyordu.[34]

Serbest Fırka programının halk tarafından en fazla benimsenen yönünü, vergilerin ağırlığı, toplanmasındaki sert yöntemler ve bunların kamuoyunda bıraktığı olumsuz etkiler ile ilgili olan maddeler oluşturmaktadır. Ancak, Serbest Fırka’nın vergilerin ağırlığına ve tahsil yöntemine yönelttiği bu sert eleştirilerine karşılık fırka programında en azından ileri bir vergilemeye yönelik tek bir öneriye de rastlanmamaktadır. Öneri diye öne sürülenler ise sadece genelde birkaç kuramsal sözcükten ileride bir anlama sahip değildir. Fethi Bey’in fırka programını oluştururken İsmet Paşa’nın “Devletçilik” diye adlandırdığı programına karşı olmaktan başka bir düşüncesi olmadığı, gazeteci Zekeriya Sertel’in “İktisadi programınızı nasıl gerçekleştireceksiniz?” biçimindeki bir sorusuna verdiği “Partimize eski bir maliye müfettişi üye olmuş, onu maliye vekili yaparız” biçimindeki cevabıyla da açığa çıkmaktadır.[35]

B. Fethi Bey’in İzmir Seyahati ve Olaylar

Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulduktan sonra, fırka lideri Fethi Bey bazı fırka arkadaşlarıyla birlikte İzmir’den başlayarak Menemen, Manisa, Aydın, Balıkesir ve Akhisar’ı içine alan bir seyahate çıktı. Fethi Bey’in bu seyahate çıkmasının sebebi; hem Başvekil ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın genel başkanı olan İsmet Paşa’nın Sivas nutkuna cevap vermek hem de İzmir’de yeni fırkanın teşkilatını kurmak idi.

İzmir’e gitmek için İstanbul’dan 3 Eylül 1930 günü Konya vapuruyla yola çıkan Fethi Bey’in yanında fırka ileri gelenlerinden Kars Mebusu Ağaoğlu Ahmet Bey, Erzurum Mebusu Tahsin (Uzer) Bey ile Aydın Mebusu Reşit Galip Bey ve İstanbul Mebusu Haydar (Yuluğ) Bey bulunuyordu.[36] Serbest Fırka’nın umumî kâtibi Nuri (Conker) Bey de İzmir’de kendilerine katılacaktı. Fethi Bey ve arkadaşları 4 Eylül 1930 günü İzmir’e varmışlardır.[37]

Fethi Bey’in İzmir’den başlayan bu seyahati sırasında baş gösteren olaylar Serbest Fırka ile Türkiye’deki çok partili hayat için bir dönüm noktası olmuştur. Bunun yanında Türkiye’nin 1930 yılındaki siyasî yapısını da bu seyahati sırasındaki olaylar göz önüne sermektedir.[38]

Fethi Bey’in İzmir seyahatine hangi sebeple ve kimin kararı ile çıktığı sorusu akla geliyor. Serbest Fırka’nın kurulduğu sırada TBMM’nin başkanı olan ve aynı zamanda İzmir olaylarını Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın emri üzerine soruşturan Kâzım Paşa’ya göre; Fethi Bey’in İzmir seyahatine çıkmasını daha Yalova’da bulundukları sırada Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kendisi kararlaştırmıştır.[39] Buna karşılık Fethi Bey ile Ağaoğlu Ahmet Bey ise, bu seyahate çıkmaya kendilerinin karar verdiğini, çünkü İzmir’den şehirlerine gelip Serbest Fırka teşkilatını kurmak için sürekli olarak çağrılar aldıklarını belirtmiştir. Bu tasarı ve istekleri Fethi Bey, Gazi Paşa’ya açtığı zaman o da bu istekleri olumlu karşılamıştır.[40]

Fethi Bey, birlikte seyahate çıktığı fırka arkadaşları ve hatta Gazi, seyahat sırasında İzmir ve çevre yörelerdeki halkın Serbest Fırka liderine ters bir tepki gösterebileceğinden ve olumsuz davranışlarda bulunabileceğinden kaygı duymaktaydılar. Hatta Fethi Bey’in can güvenliğinin bile tehlikeye düşebileceği düşünülüyordu. TBMM Reisi Kâzım (Özalp) Paşa, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, “Fethi Bey İzmir’e gidecek, ilk defa hükümeti tenkit eden bir konuşma yapacak. Halk böyle şeylere alışkın değildir. Fethi Bey’e karşı infial gösterebilir, fena muameleye maruz bırakabilir. Fethi Bey’in emniyeti için lâzım olan tertibat alınsın” dediğini ve bu sebeple de İzmir Valisine, Fethi Bey ve arkadaşlarının güvenliğinin sağlanması için telgraf çekildiğini belirtmektedir.[41]

Bu sırada, Adliye Vekili Mahmut Esat Bey de Uşak üzerinden trenle İzmir’e giderek Fethi Bey’den önce İzmir’e vardı.[42] Mahmut Esat Bey, buradan Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf çekerek İzmir halkının Fethi Bey’e karşı bir hava içinde olduğunu, onun İzmir’e gelmemesinin daha iyi olacağını bildirdi.[43]

4 Eylül 1930 günü, Fethi Bey ve arkadaşlarını getiren Konya vapuru İzmir limanına yaklaşırken içinde bulundukları psikolojik durumu Ahmet Ağaoğlu şöyle anlatmaktadır:

“Vapur ilerliyordu. Uzaktan şehir gözükmeye başladı. Dürbünlerle baktık. Bütün sahil halkla dolmuştu. Acaba Mahmut Esat Bey’in haberi doğru olmasın?.

Doğrusu ikimizde söylemeksizin içimizden endişeye düştük. Vapur yaklaşıyor, şehir tarafından yüzlerce kayık ayrılarak vapura doğru geliyor. Hayır mı, şer mi? Biz kafalarımızda bu sualler ile meşgul iken bize doğru gelen kayık kâfilesinden muazzam bir ‘Yaşasın Gazi, Yaşasın Fethi Bey’ nîdaları yükseldi. Müsterih olduk. Şimdi şehri emniyetle seyrediyorduk.”[44]

Fethi Bey ve fırka arkadaşları daha İzmir’e gelmeden mahallî idarenin tutumu sebebiyle şehirde bazı olaylar çıkmıştı. 3 Eylül 1930 günü Vali Kâzım (Dirik) Paşa’nın başkanlığında, polis müdürlüğünde yüksek rütbeli polislerin katıldığı bir toplantı yapılarak bazı tedbirler alındı. Yine mahallî idarece bazı teşekküllere Fethi Bey’i karşılamaya gitmemeleri konusunda tebligat yapılmıştır. Fethi Bey’in İzmir’e geldiği 4 Eylül günü Birinci Kordon’da sıkı bir polis tertibatı vardı. Âdeta adam başına bir polis düşüyordu. Polisler, 3 Eylül akşamı aldıkları kararlar gereğince şehrin her tarafında faaliyete geçti. Halkı korkutmaya, asılan bayrakları indirmeye ve itiraz edenleri karakola sevk etmeye başladı. Kordon’daki polislerden bazıları ise, binaların dibine ve kahvehanelerin önüne sıralanmıştı. Polisler, Fethi Bey’in vapurunun gelip gelmediğini araştıran halka tazyikte bulundular. Yolu tıkayıp geçişe engel olduklarını söyleyerek, halktan dağılmalarını istiyorlardı. Fethi Bey’i karşılamaya gelen kâfilede bulunanların ellerinden bayrakları alındı. Bu kâfilede bulunan bazı vatandaşların yüzünde dayak izleri, yara ve kan görülmekteydi.[45] Gece Fethi Bey’i karşılamak için çevre kaza ve nahiyelerden İzmir’e gelmek isteyenlere de jandarmalar engel olmuştu.

Fethi Bey, İzmir’e geldiği gün, önce Serbest Fırka’nın İzmir teşkilatının kuruluşu ile ilgilendi. Yeni fırka lideri, bundan sonra Tahsin Bey’le birlikte Valiyi, Kumandanı ve Belediye Reisini ziyaret ettiyse de, kumandandan başka diğerlerini mevkîlerinde bulamadı. Bu ziyaretin ertesi günü İzmir Valisi Kâzım (Dirik) Paşa; Fethi Bey’e bir tezkere göndererek şehrin asayişinden emin olmadığı için bir gün sonra vereceğini söylediği nutku vermemesini tavsiye etti. Aksi takdirde meydana gelebilecek hadiseler dolayısıyla mesuliyet kabul etmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine Fethi Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekip durumu bildirmek istediyse de postane bahane göstererek telgrafın çekilmesine engel oldu. Fethi Bey, Valiye tekrar başvurarak telgrafın gönderilmesinde ısrar etti. Ancak, saatlerce süren mektuplaşmalardan sonra nihayet telgrafı çektirebildi. Gazi Mustafa Kemal Paşa, telgrafı hemen o gece yarısı cevaplamıştır.[46]

İzmir Valisi, Gazi’nin telgrafını alınca, Kumandan Paşayı Fethi Bey’e göndererek nutkunu yarın verebileceğini söylemiştir. Ancak, bu yazışmalar sırasında Fethi Bey de, halka ilân vererek nutkunu bir gün sonraya ertelemiştir.[47]

5 Eylül 1930 günü İzmir’de kanlı olaylar oldu. Başlarda Teyyare Cemiyeti Başkanı Mehmet Şevki Bey’in bulunduğu Cumhuriyet Halk Fırkası taraftarları; “Bizim fırkamız Gazi’nin fırkasıdır” sloganını atarak İkinci Beyler Sokağı’ndaki Halk Fırkası merkez binasına gelip, Fethi Bey’i karşılamaya gelenlerin yaptıkları toplantıya karşılık olarak bir karşı toplantı düzenlemesini istediler.

Bunun üzerine Halk Fırkası’nın il merkezi, Bahribaba Parkı’nda 5 Eylül 1930 günü bir miting yapılması kararını aldı. Halka da muhtarlar aracılığıyla mitinge katılmaları bildirildi.[48] Halk Fırkası’nın Bahribaba’daki mitinginde istenilen kalabalık sağlanamayınca, Cumhuriyet Halk Fırkası, “Fethi Bey konferans verecek işte geliyor” diye bir söylenti çıkarmıştır. Bunu duyan bir grup halk da Bahribaba Parkı’ndaki konferans mahalline gider. Konferans kürsüsüne Fethi Bey’in çıkmasını bekleyen halk Adliye Vekili Mahmut Esat Bey’i görünce, bu duruma çok öfkelenir. Adliye Vekili’nin söz söylemesine müsaade etmeyen halk kızgınlıkla miting meydanını terk eder. Bu sırada Adliye Vekili Mahmut Esat Bey’de arabasına binerek meydandan hızla uzaklaşıp Reşadiye Karakolu’na sığınır.[49]

Şehirde, bir yandan Fethi Bey’i karşılamaya gelen yeni fıkranın taraftarları İzmir Palas Oteli’nin önünde gösteriler yaparken diğer yandan da Halk Fırkası taraftarları İkinci Beyler Sokağı ile Bahribaba Parkı’nda sloganlar atmaktaydı. Halk Fırkası mutemedi Salih Bey’de Halk Fırkası merkez binasının balkonuna çıkarak “Yaşasın Halk Fırkası” diyerek sloganlara cevap vermiştir. Bu sırada küçük bir grup “Yaşasın Fethi Bey” sloganını atınca, ortalık karışmış ve Fethi Bey’in taraftarlarının hızla uzaklaşmasıyla çatışma önlenmiştir.[50]

Bahribaba Parkı’ndaki mitingden dönen aldatılmış ve kızgın halk topluluğu yollarının üzerinde bulunan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın merkez binasının önünden geçerken, aleyhte bazı tezahüratta bulunarak “Kahrolsun mutemetler” diye bağırmışlar. Bu sırada Halk Fırkası’nın binasında bulunan Sabri Bey, halka “namussuzlar” diye bağırınca, halk binanın camlarını taşlayıp kırmış ve binanın levhasını da sökmüştü. Olaylar sırasında binada bulunan Foça mutemedi de yaralanmıştır.[51]

Cumhuriyet Halk Fırkası merkez binasının taşlanıp, levhasının sökülmesinden sonra iyice heyecanlanan halk, Denizli Mebusu Haydar Rüştü Bey’in sahibi olduğu Anadolu gazetesinin matbaasına doğru ilerlemiştir. Anadolu gazetesi, bir gün önceki nüshasında, Fethi Bey’i karşılayanların yaptıkları taşkınlıklarla ilgili olarak “İzmir’de para ile tutulmuş bazı sarhoşlar tarafından yapılan taşkınlıklar” diye manşet atıp, İzmir halkını tahrik etmişti.[52] Fethi Bey’in lehine tezahürat yapan bu halk topluluğu Anadolu matbaasının camlarını taşlayıp, matbaanın içerisine de girmiştir. Bu sırada binada yalnız başına bulunan Anadolu gazetesi yazarlarından Nuri Bey’e göstericiler hücum etmişlerse de Nuri Bey, Fethi Bey aleyhinde bir şey yazmayacağına yemin ederek onların elinden kurtulabilmiştir. Daha ilk olayın üzerinden on dakika geçmeden Fethi Bey’i destekleyenlerin çoğunluğunu oluşturduğu diğer bir kalabalık grup da Kemeraltı’ndan Anadolu matbaası binasına doğru gitmişti. Bunlar, aynı zamanda “Kahrolsun Anadolu, muharrirleri öldüreceğiz! Yaşasın Fethi Bey. Kahrolsun Haydar Rüştü, İkinci Ali Kemal!” diye bağırıyorlardı. Grup binanın önüne geldiğinde yerlerden taş alarak binaya atmaya başlamıştı.[53] O sırada içeride yazı işleri müdürü Talat ve muharrir Reşat Beylerle birlikte iki komiser ve beş de mürettip bulunuyordu. Kalabalık grup tarafından atılan taşlar komiserlerden biri ile bir jandarma erine isabet ederek yaralanmalarına sebep olmuştur. Bunun üzerine olay yerinde bulunan jandarma eri “Yaklaşmayın yakarım!” diye bağırdıysa da onu kimse dinlememiştir. Polisler ile jandarma havaya ateş edince, gösteri yapanlardan bazıları da bu harekete karşılık vererek havaya ateş etmişlerdir. Atılan bu kurşunların isabet etmesi sonucunda 14-15 yaşlarında Necati Kemal isminde talebe bir genç vurularak ölmüş, yedi kişi de muhtelif yerlerinden yaralanmıştır.[54] Bu olaydan kısa bir süre sonra olay yerine gelen binbaşının komutanlığında bir müfreze asker halkı dağıtarak duruma hakim olmuştur. Bu olay üzerine Fethi Bey, İzmir Palas Oteli’nin balkonuna çıkıp halktan zabıtaya derhal itaat etmelerini isteyen bir konuşma yaptı.[55]

Meydana gelen olaylar üzerine Fethi Bey, halka ayrı bir açıklamada da bulundu. 6 Eylül Cumartesi günü vereceği nutkun ve yapılacak olan mitingin ertesi güne ertelendiğini bildirdi.[56]

Olaylar sırasında yaralanıp ölen 14-15 yaşlarındaki Necati Kemal ismindeki öğrencinin cenazesi İzmir Valisi Kâzım Paşa’nın emriyle askerler tarafından kaldırılıp, defnedilmiştir.[57]

Serbest Fırka lideri Fethi Bey, 7 Eylül 1930 günü İzmir Alsancak Stadı’nda Başvekil İsmet Paşa’nın Sivas nutkuna cevap olarak ve yeni fırkanın programını da açıkça ortaya koyan nutkunu verdi. Fethi Bey’in nutkunu rahatça söylemesi için gerek şehirde gerekse nutkun verileceği Alsancak Stadyumu’nda gerekli önlemler önceden Vali Kâzım Paşa’nın emriyle alınmıştı.[58]

Fethi Bey, oldukça kalabalık bir halk topluluğu önünde nutkunu vermiştir. Yeni Asır gazetesine göre, mitinge katılanların sayısı elli bin idi. Fethi Bey, saat tam on altıda kürsüye çıktı. Kürsüde Fethi Bey’in yanında Serbest Fırka’nın umûmî kâtibi Nuri Bey, fırka arkadaşlarından Ağaoğlu Ahmet, Tahsin ve Haydar Beyle, “Yeni Asır” gazetesinin baş yazarı İsmail Hakkı, Behzat Arif Beyler ve Rabia Arif Hanım, “Hizmet” gazetesi baş yazarı Zeynel Besim Bey ile Serbest Fırka’nın İzmir İl yöneticileri bulunuyordu.[59] Fethi Bey’in sesi kısıldığı ve zor konuştuğu için sesini ancak yanındakiler duyuyordu. Bu sebeple Fethi Bey nutkunu söyleyecek, fırka umûmî kâtibi Nuri Bey de onun söylediklerini tekrar edecekti.[60]

Fethi Bey’in iki saate yakın konuşması iki noktada toplanıyordu. Bunlardan ilki Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın programı, diğeri de hükümetin başı olan İsmet Paşa’nın Sivas söylevine cevaptı.

İzmir’de meydana gelen olaylar üzerine Gazi Mustafa Kemal Paşa, Serbest Fırka’ya eskiden olduğu gibi ılımlı bakmaya başlamıştır. Gazi, fırkalar karşısında tarafsız kalacağı sözünden vazgeçerek Halk Fırkası’nı yeniden destekledi. Gazi’nin tutumunu değiştirmesi diyebiliriz ki, Serbest Fırka’nın feshine giden yolun başlangıcı oldu.[61]

Fethi Bey ve fırka arkadaşları İzmir ve Karşıyaka’da Serbest Fırka teşkilâtını tamamladıktan sonra trenle Menemen, Manisa, Aydın ve Balıkesir’e yeni fırka teşkilatını yapmak amacıyla gitmişlerdir. Fethi Bey, 13 Eylül1930 günü Balıkesir’den Bandırma’ya geçerek İstanbul’a döndü. Böylece Serbest Fırka liderinin İzmir ve Ege seyahati tamamlanmış oldu.[62]

C. Serbest Fırka’nın Fesih Sebepleri

Serbest Cumhuriyet Fırkası liderinin başarılı ve olaylı geçen Ege seyahatinin fırkanın kapatılmasında büyük payı olduğu söylenebilir. İzmir olayları Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın da tepkisine sebep olmuştur. Gazi bu olayları incelemek ve tarafları uzlaştırmak için TBBMM Başkanı Kazım (Özalp) Paşa’yı İzmir’e göndererek görevlendirmiştir.[63] İzmir olaylarından kısa süre sonra, 9 Eylül 1930 günü Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi’nin Gazi’ye hitap eden bir açık mektubu yayınlandı. Ertesi günde Gazi’nin Cumhuriyet Halk Fırkası’na bağını vurgulayan mektubu aynı gazetede çıktı.

Gerek Yunus Nadi’nin, gerekse Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın mektupları, Serbest Fırka’nın geleceği hususunda büyük önem taşımaktadır. Çünkü, yazdığı cevabî mektupla Gazi, iki fırka karşısında bîtaraf kalmaktan ve hakem vazifesi yapmaktan vazgeçmiş. Halk Fırkası’nın genel başkanı olduğunu açıklayarak Serbest Fırka taraftarlarının yaptıklarını ağır bir dille eleştirmiştir.

Serbest Fırka’nın belediye seçimlerine girmesi, İzmir olaylarından sonra fırkanın kapatılmasına etki eden ikinci büyük sebeptir. Her ne kadar Serbest Fırka taraftarları “Gazi seçimlere girmemizi istedi” deseler de, Gazi, yeni kurulan ve henüz teşkilâtını tamamlamış olan Serbest Fırka’nın seçimlere girmesine taraftar değildi.[64]

Süreyya İlmen ise hatıralarında, Serbest Fırka’nın belediye seçimlerine gireceği konusunda bir haber duyunca hemen Fethi Bey’in yanına gittiğini ve ondan belediye seçimlerine girmemesini rica ettiyse de; Fethi Bey’in kendisine, “Ne yapayım? Serbest Fırka’yı teşkil eden O (Gazi Mustafa Kemal Paşa), parayı veren O. Belediye intihabına iştirak emrini veren de O’dur.” dediğini yazmaktadır.[65]

Belediye seçimleri ve bu sırada meydana gelen olaylar Gazi’nin üzerinde hiçte iyi etki bırakmamıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Fethi Bey’e yazdığı 12 Ağustos 1930 tarihli mektubunda, dediği gibi Reisicumhur olmakla birlikte Cumhuriyet Halk Fırkası’nın reisi idi. Reisicumhurluk görevinin bitiminde de fırkasının başına geçmeyi düşünüyordu. Bu sebeple Belediye seçimleri sırasında çıkan olaylar ve halkın kendi kurduğu Halk Fırkası’ndan koptuğunu görmek onunda hoşuna gitmiyordu. Belediye seçimleriyle ilgili olarak İsmet Paşa, Gazi’nin kendisine “Yahu hiç aldırmıyorsun. Yanıyoruz.” dediğini ve oldukça endişelendiğini anlatmaktadır.[66]

Serbest Fırka’nın kurulduğu zaman şartlar hükümete muhalif bir fırkanın süratle gelişmesini sağlayacak mahiyette idi. Dünyanın her tarafında etkili olan ve bilhassa ziraat memleketlerinde, kendini daha çok gösteren iktisadî buhran Türkiye’de de tesirli olmaya başlamış, iktisadî zorluk ve sıkıntılar hat safhaya ulaşmıştı. Geçim sıkıntısı artmış ve tahıl ürünlerinin fiyatları düşmüştü. Kurak bir mahsul yılı geçirilmesi buhranı büsbütün kamçılamıştı. Aslında bütün bunlar hükümetin kusurundan doğan şeyler değildi. Fakat, vatandaşlar bütün bunların sorumluluğunu iktidara yüklüyorlardı.[67]

Halk Fırkası mensupları ve mutemedlerinin içinde halk arasında hoşnutsuzluk yaratacak şekilde hareket edenlerin olduğu ve fırkayı şahsi menfaatleri için bir vasıta olarak kullananların gittikçe yayıldığı görülüyordu. Bu gibi kişiler işlerini yürütebilmek için her yaptıklarına peki diyen kişileri Halk Fırkası’nın çatısı altında toplamakta, kendilerini tenkit etmeye kalkışanları da bir kolayını bulup teşkilâttan uzaklaştırmaktaydı. Halk Fırkası’na girenlerin çoğu, fikri bağlılıklarından ziyade şahsî işlerini yürütmek gayesiyle fırkaya katılmaktaydı. Bu görüşe göre; merkezde veya taşrada Halk Fırkalı olmak demek gelecekten bir şey, bir menfaat veya kariyer bekleyen insan demek olmuştu.[68]

Şapka ve yazı inkılâplarının kaçınılmaz bir sonucu olarak gayr-ı memnunlar kitlesi yaratılmıştı. Ülkede çeşitli sebeplerle menfaatleri bozulduğu için Halk Fırkası’na ve hükümete karşı cephe alanlardan oluşan ayrı bir hoşnutsuzlar grubu mevcuttu.

Serbest Fırka, programının halkın şikayetlerini dikkate alınarak hazırlanması ve fırka liderlerinin her fırsatta vatandaşların dertlerini kendilerine mal ederek tenkidi partiye büyük bir teveccüh uyanmasını sağladı. Fethi Bey de kısa zamanda bir kurtarıcı hüviyeti kazandı. Gerçekten de Serbest Fırka’nın programında ağır vergilerin kaldırılacağını ve yapılmakta olan Sivas demiryolu hattını eleştirerek işin bir neslin omuzlarına yüklendiğini söylemesi Dünya İktisadî Krizi sebebiyle zaten bunalmış olan halkın Serbest Fırka’ya yönelmesinde oldukça etkili oldu.[69]

Reisicumhur ve Halk Fırkası’nın genel başkanı olan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yeni fırkanın kuruluşunu desteklemesi, İsmet Paşa ile aralarında ihtilâf bulunduğu ve Serbest Fırka’nın da bu ihtilâf sonucunda maksatlı olarak kurulduğu söylentilerinin çıkması yeni fırkanın kurulur kurulmaz kuvvetlenmesine yol açtı.[70]

Serbest Fırka’nın daha kurulur kurulmaz halk arasında neden Halk Fırkası’ndan daha fazla ilgi gördüğü konusunda 1931 yılında bir rapor hazırlanmıştır. Bu raporu hazırlayan Eminönü Cumhuriyet Halk Fırkası ilçe başkanı Tevfik Alanay; Serbest Fırka mensuplarının halk arasında askerliğin, vergilerin kaldırılacağı, eski yazı ve fesin iade edileceği hakkında propaganda yaparak büyük kitleleri yeni fırkaya kattıklarını belirtmektedir.[71]

İnkılâpların izinde olanlardan hükümetin şu veya bu icraatını beğenmedikleri için yeni fırkayı destekleyenler olduğu gibi, rejim aleyhtarları olup da Serbest Cumhuriyet Fırkası iktidara geldikten sonra, Fethi Bey ve arkadaşlarını bertaraf edip, idareyi ele almak gayesine kapılanlarında yeni fırkaya girdikleri söylenir.

Ayrıca Halk Fırkası’na gücenmiş veya mevki almak ümit ve hırsını tatmin edememiş bulunanlar da derhal yeni fırkanın saflarına geçmişlerdir.

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Eminönü ilçe başkanı Tevfik Alanay’a göre Serbest Fırka’nın fazla ilgi görmesinin diğer bir sebebi de İstanbul’da “Yarın” ve “Son Posta” gazeteleri ile taşranın hemen hemen her yerinde türeyen muhalif basının yeni fırkayı kuvvetle desteklemiş olmasıdır.[72]

Gazi’nin fırkalar karşısında bitaraf kalmaktan vazgeçmesi Serbest Fırka’nın feshine giden ilk yolun ilk aşaması sayılmaktadır. Gazi’nin fırkalar karşısında tarafsız kalacağı sözünden vazgeçmesinde Fethi Bey’in İzmir seyahati ve bu seyahat sırasında meydana gelen olaylar ile bu seyahatin akabinde daha merkez teşkilatını bile tamamlayamamış yeni muhalefet fırkasının belediye seçimlerine girmesinin büyük tesiri olmuştur. Ayrıca, Halk Fırkası’na mensup olan ve fırkayı destekleyen gazeteler ile yazarların Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı etkilemeye yönelik yazıları ile Arif Oruç’un “Yarın” gazetesindeki yazıları da bu konuda oldukça tesirli oldu. Halk Fırkası’nın mensupları arasında Gazi’nin yeni fırkanın kurulmasını sağlaması gerçek bir kaygı uyandırdı. Onun bu fırkaya destek olmaması için her türlü çaba gösterildi. Bu çabaların amacı Serbest Fırka’yı Gazi’den koparıp yalnız bırakmaktı.[73] Bunu gerçekleştirmek için Halk Fırkası tarafları yazarları Serbest Fırka’yı “İrtica” ile suçlamışlardır. Bu suçlamada Gazi’yi çok düşündürmüştür. Ancak yinede Serbest Fırka salt bu sebepten dolayı kapanmamıştır. Türkiye’nin o günkü siyasi şartlarında Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın uygun bulmayacağı bir siyasi fırkanın kurulamayacağı bir gerçektir. Ne var ki, tüm bu gelişmelere karşın Gazi, Serbest Fırka’nın kapatılmasını istemiş ve böyle bir isteği fırkanın yöneticilerine bildirmiş değildir. Öte yandan ne Fethi Bey ne de Ahmet Ağaoğlu’na dair bir açıklamada da bulunmamaktadır.[74]

İsmet İnönü de, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Serbest Fırka’yı neden kapattırdığını sorduğu zaman, onun “…Kendileri kapatıyorlar, ben karışmıyorum, görüyorsun.” dediğini belirtmektedir.[75]

Gazi Halk Fırkası’nın başına geçerek, Serbest Fırka’yla karşılıklı mücadele etmeye karar verdi. Böylece, Serbest Fırka artık sadece Halk Fırkası ve onun çevresinde örgütlenmiş siyasal ve yönetimsel güçler karşısında değil, fakat aynı zamanda İktidar Fırkası’nın arkasındaki toplumsal sınıf ve halk karşısında da yalnız kalmış oluyordu. Halk, Gazi Serbest Fırka’yı destekliyor diye, yeni fırkaya ilgi göstermiştir. Şimdi, artık Gazi’nin yeni fırkadan desteğini çekmesiyle halk da fırkadan uzaklaşacaktır. Artık Serbest Fırka’nın yaşamasına da lüzûm kalmayacaktı. Fethi Bey, bunu bildiği için fırkasını feshetti.[76]

TBMM’de 16 Kasım 1930 günü başlayan ve bütün gün devam eden müzakereler sırasında Halk Fırkası mebusları Fethi Bey ve arkadaşlarını Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya karşı mücadele açmakla itham etmişlerdir. Yine bu müzakereler sırasında Serbest Fırka Lideri Fethi Bey’in Dahiliye Vekili Şükrü (Kaya) Bey hakkında belediye seçimlerine fesat ve yolsuzluk karıştırılması nedeniyle soruşturma açılması için verdiği gensoru önergesi görüşüldü. Halk Fırkalı mebuslar. Dahiliye Vekili’ne güvenoyu vererek istihzah takrîrini reddettiler. Bu görüşmelerden sonra Serbest Fırka mebusları gece yarısı meclisteki odalarına çekilip on beş dakikalık bir müzakere sonucunda fırkaların feshettiklerine dair kararı hazırlamışlardır. Mebuslar bu kararı Çankaya’ya götürmek üzere de Ali Fethi Bey ve Nuri Bey’i görevlendirdiler.

Serbest Fırka’nın fesih kararı, bir taraftan Dahiliye Vekâleti’ne diğer taraftan da Cemiyetler Kanunu’na göre, fırkanın kuruluşunun bildirildiği İstanbul Valiliği’ne resmen bildirildi. Bundan sonra Fethi Bey, 17 Kasım 1930’da fırka teşkilatına fesih beyannâmesini gönderdi.[77]

Yrd. Doç. Dr. Serap TABAK

Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 16 Sayfa: 552-561


Dipnotlar:
[1] Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931), Ankara, 1981, s. 245.
[2] Joseph Grew, Atatürk ve İnönü (Bir Amerikan Elçisinin Hatıraları), Çev. Muzaffer Aşkın, İstanbul, 1966, ss. 109, 110.
[3] Fethi Okyar, Serbest Cumhuriyet Fırkası Nasıl Doğdu, Nasıl Feshedildi?, Hazırlayan: Nermin Kırdar, İstanbul, 1987, s. 14.
[4] Asım Us, Gördüklerim, Duyduklarım, Duygularım, İstanbul 1964, s. 133, 134, vd.; İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranı’nda, Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, c. II, ODTÜ, Ankara, 1983, ss. 43, 44 ve ss. 140, 145.
[5] Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, Hazırlayan: Cemal Kutay, İstanbul 1980, s. 421; Osman Okyar-Mehmet Seyitdanlıoğlu, Fethi Okyar’ın Anıları, Atatürk-Okyar ve Çok Partili Türkiye, 2. Baskı, Şubat 1999, ss. 108-109.
[6] İ. Tekeli-S. İlkin, 1929 Dünya., c. II, s. 154.
[7] Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe’nin Anıları, Giriş: İsmail Arar, Ankara, 1977, s. 154.
[8] Walter F. Weiker, “Serbest Fırka-Başarı veya Başarısızlık”, Forum Dergisi, c. VIII, s. 167, Ankara 1961, s. 9.
[9] Halil Menteşe, a.g.e., s. 83; Johannes Glasneck, Kemal Atatürk und die Moderne Türkei, (VEB, Deufscher Verlag, der Wissensehaften), Berlin, 1971, s. 396-397.
[10] Yahya S. Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), Ankara, 1986, s. 207.
[11] Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Mustafa Kemal (1922-1938), c. III, İstanbul, 1966, ss. 386-387.
[12] Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, c. II, Ankara, 1973, s. 405.
[13] F. Okyar-Kırdar, Serbest Cumhuriyet, s. 60; Prof. M. Duverger, “Yabancı Gözü ile Türkiye’de Siyasi Partiler”, Yeni İstanbul, 20 Mart 1950.
[14] J. Grew, a.g.e., s. 110.
[15] Tevfik Çavdar, “Serbest Fırka”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c. VIII, İstanbul, 1983, s. 2053.
[16] Ahmet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, İstanbul, 1969, s. 95.
[17] M. Tuncay, Türkiye Cumhuriyeti’nde…, s. 249; Peyami Safa, “Bakışlar; İkinci Parti ve Serbest Fırka”, Tasfir, 26 Haziran 1945.
[18] Fahir Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Mevkii, Ankara, 1965, s. 74.
[19] Mahmut Goloğlu, “Devrimler ve Tepkiler (1924-1930)”, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara, 1970, s. 274.
[20] Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, İstanbul, 1977, s. 191.
[21] Tekin Erer, Türkiye’de Parti Kavgaları, c. I, İstanbul, 1963, ss. 47-48.
[22] Tekin Erer, Türkiye’de Parti Kavgaları, c. I, İstanbul, 1963, ss. 47-48.
[23] F. Okyar-N. Kırdar, Serbest Cumhuriyet., s. 12.
[24] F. Okyar-N. Kırdar, Serbest Cumhuriyet., s. 13-17; Ahmet Ağaloğlu ise; hatıralarında Recep Bey’den, yeni kurulan muhalefet fırkasına ” Serbest” namını kendisinin verdiğini öğrendiğini belirtiyor. Gazi’nin huzurunda fırkadan ve fırkaya bir isim bulmaktan bahsolunuyormuş… Recep Bey, fırkaya Serbest ve Liberal ismini verelim demiş. Bu fikir Gazi’nin de hoşuna gitmiş. Böylece fırkanın ismi daha fırka kurulmadan evvel seçilmiş. A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 16; Osman Okyar-Mehmet Seyyitdanlıoğlu, Fethi Okyar’ın Anıları-Atatürk-Okyar ve Çok Partili Türkiye, Ankara, 1999, 2. baskı, s. 102.
[25] F. Okuyar-N. Kırdar, Serbest Cumhuriyet., ss. 26-27; Vakit, 9 Ağustos 1930.
[26] F. Okuyar-N. Kırdar, Serbest Cumhuriyet., s. 36-41.
[27] T. Çavdar, a.g.e., s. 2054.
[28] F. Okyar-N. Kırdar, Serbest Cumhuriyet., s. 45.
[29] M. Tuncay, Türkiye Cumhuriyeti’nde., ss. 258-261; Diğer eserlerde ise; Serbest Fırka’ya topu topu on üç mebusun Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan taraf değiştirerek geçtiği ve çoğunun buna Mustafa Kemal Paşa tarafından zorlandığı belirtiliyor. Bkz. Emre Kongar, İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, İstanbul, 1979, s. 175.
[30] M. Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde., s. 257.
[31] T. Çavdar, a.g.m., s. 2055.
[32] F. Okyar-N. Kırdar, Serbest Cumhuriyet., ss. 56-59 (?).
[33] Çetin Yetkin, Serbest Cumhuriyet Fırkası Olayı, B. Y. Y., 1982, ss. 92, 93.
[34] T. Çavdar, a.g.m., s. 2056.
[35] Z. Sertel, a.g.e., s. 195.
[36] Vakit, 3 Eylül 1930; Anadolu, 2, 4 Eylül 1930; Hizmet, 3 Eylül 1930; Yeni Asır, 4 Eylül 1930.
[37] Ahmet Ağaoğlu, Serbest Fırka’nın Hatıraları, 2. Baskı, İstanbul 1969, s. 31; Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, hazırlayan: Cemal Kutay, İstanbul 1980, ss. 496, 497.; Vakit, 6 Eylül 1930; Hakimîyet-i Milliye, 5, 6 Eylül 1930; Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 1918-1938, Ankara, 1983, s. 506.
[38] Çetin Yetkin, Serbest Cumhuriyet Fırkası Olayı, B. Y. Y., 1982, ss. 166-168.
[39] Kâzım Özalp, “Atatürk ve Yetkin Cumhuriyet”, Milliyet, 3 Kasım 1963.
[40] F. Okyar-N. Kutay, Üç Devirde.., s. 496; A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 30.
[41] Kâzım Özalp, “Atatürk ve Cumhuriyet”, Milliyet, 3 Kasım 1963; A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 31.
[42] Hakimîyet-i Milliye, 4 Eylül 1930.
[43] A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 31.
[44] A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 32.
[45] Hizmet, 4 Eylül 1930; Yeni Asır, 5 Eylül 1930.
[46] A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 35, 36.
[47] Yeni Asır, 6 Eylül 1930;  A. Ağaoğlu, Ay. Yer.
[48] Yeni Asır, 6 Eylül 1930; Anadolu, 6 Eylül 1930.
[49] Hizmet, 6 Eylül 1930; Yeni Asır, 6 Eylül 1930.
[50] Yeni Asır, 6 Eylül 1930.
[51] Hakimiyet-i Milliye, 6 Eylül 1930; Vakit, 6 Eylül 1930; Hizmet, 6 Eylül 1930; A. Ağaoğlu, a.g.e., ss. 36-37.
[52] Yeni Asır, 6 Eylül 1930; A. Ağaoğlu, Ay. yer.
[53] Vakit, 6 Eylül 1930; Hakimîyet-i Milliye, 6 Eylül 1930.
[54] Yeni Asır, 6 Eylül 1930; Hizmet 6 Eylül 1930; Vakit, 6 Eylül 1930; Feridun Kandemir, Serbest Fırka Nasıl Kuruldu? Nasıl Kapatıldı? Siyasî Dargınlıklar, c. IV, İstanbul 1955, s. 90.
[55] Yeni Asır, 6 Eylül 1930; Hizmet 6 Eylül 1930; Vakit, 6 Eylül 1930.
[56] Vakit, 6 Eylül 1930; C. Kutay, Üç Devirde…., s. 499.
[57] Anadolu, 11 Eylül 1930; Yeni Asır, 7 Eylül 1930.
[58] Hakimîyet-i Milliye, 7 Eylül 1930; U. Kocatürk, Atatürk ve., s. 506.
[59] Yeni Asır, 8 Eylül 1930.
[60] A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 39; Yeni Asır, 8 Eylül 1930.
[61] Hizmet, 8 Eylül 1930; Hakimiyet-i Milliye, 8 Eylül 1930; Yeni Asır, 8 Eylül 1930; Ayın Tarihi, c. 22-23, s. 75-78, Ankara 1930, ss. 6584-6590; Fethi Okyar, Serbest Cumhuriyet Fırkası Nasıl Doğdu? Nasıl Feshedildi?, Haz: Nermin Kırdar, İstanbul 1987, ss. 104-109; A. Ağaoğlu, a.g.e., ss. 48-49.
[62] Hizmet, 9, 10, 12, 14 Eylül 1930; Yeni Asır, 9, 10, 12 Eylül 1930; Anadolu, 10, 11, 12 Eylül 1930; Hakimiyet-i Milliye, 9, 10, 13, 14 Eylül 1930; U. Kocatürk, Atatürk ve…, ss. 506-507.
[63] Kazım Özalp Anlatıyor, “Atatürk ve Cumhuriyet-6”, Milliyet, 3 Kasım 1963, Mahmut Güloğlu, Devrimler ve Tepkileri (1924-1930), Ankara, 1972, ss. 285-286.
[64] Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması, Ankara, 1981, s. 271; Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, c. II, İstanbul 1973, s. 425.
[65] Süreyya İlmen, Dört Ay Yaşamış Olan Zavallı Serbest Fırka, 3. Kitap, İstanbul 1951, s. 74; Werner Kündig-Steiner, Die Türkei Raum Und Mensch, Kultur und Wirtschaft in Gegenwart und Vergangenheit, Instifut für Auslandsbezichurgen, Stutgart, 1974, ss. 395-396.
[66] İsmet İnönü, Hatıralar, c. II, İstanbul, 1987, s. 229.
[67] Abdi İpekçi, “Atatürk’ün Demokrasi Tecrübesi-II”, Milliyet, 28 Kasım 1961.
[68] Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Mustafa Kemal (1922-1938), c. III, İstanbul, 1966, s. 386.
[69] Serap Tabak, “Serbest CumhuriyetFıkrası”nın İzmir’deki Teşkilatı ve Faaliyetleri”, İzmir 1990, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 159.
[70] Süreyya İlmen. a.g.e., s. 37; A. Ağaloğlu, a.g.e., s. 32.
[71] Abdi İpekçi, “Atatürk’ün Demokrasi Tecrübesi-II”, Milliyet, 28 Kasım 1961; Yeni Asır, 7 Eylül 1930.
[72] Abdi İpekçi, “Atatürk’ün Demokrasi Tecrübesi-II”, Milliyet, 28 Kasım 1961.
[73] Çetin Yetkin, a.g.e., s. 210; F. Kandemir, a.g.e., ss. 93-100.
[74] Mahmut, ”Gazi’nin Aziz Şahsiyeti”, Hakimiyet-i Milliye, 20 Teşrin-i Evvel 1930; M. Goloğlu, a.g.e., s. 288; A. Ağaoğlu, a.g.e., s. 65.
[75] Abdi İpekçi, İnönü Atatürk’ü Anlatıyor, İstanbul, 1968, s. 28.
[76] Tekin Erer, Türkiye’de Parti Kavgaları, İstanbul, 1963, ss. 66, 67; A. Ağaoğlu, a.g.e., ss. 78-80; Ç. Yetkin, a.g.e., s. 217.
[77] A. R. Soyak, Atatürk’ten…, c. II, ss. 443, 444; Anadolu, 18 Teşrin-i Sani 1930; Vakit, 18 Teşrin-i Sani 1930; Hakimîyet-i Milliye, 18 Teşrin-i Sani 1930; A. Ağaoğlu, a.g.e., ss. 90-93.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.