Şehir Mimarları
Mimarî faaliyetler denildiği zaman, genel olarak akla taş ve kârgir binaların yapım ve onarımı ile meşgul olan sanatkârlar gelmektedir. Zikredilen inşaat malzemesi ile yapılan binaların asırlarca yaşadığı, bu yüzden mimarîsi ve mimarı hakkında geniş bir bilgi kaynağı teşkil ettikleri mâlumdur. Bugüne kadar ulaşmış olan cami, medrese, dârü’ş-şifa, imâret gibi şehrin bir kısmında veya gelişmesi istenen kasabada inşa edilen külliyelerin mimari üslûpları ve mimarları daima araştırıcıların ilgisini çekmiştir. Devrine göre şehir ve kasabalarda yeni boyutlar ve imkânlar kazandıran bu tip taş ve kârgir binalar, yapılış gayelerine göre gruplândırılabilirler; dinî eserler (cami, mescit, tekke, türbe), eğitim gayesi ile yapılmış olanlar (medrese, mektep), hastahane (dârü’ş-şifa, bîmârhane), hamam, yemek pişirilen ve dağıtılan yerler ile bu müesseselerde çalışanların kalacakları ikametgâhlar için su-yolu, kanalizasyon gibi medenî tesisler ve nihayet bunlara gelir sağlamak için yapılmış olan han, çarşı, fırın, değirmen, boyahane, salhâne, başhâne, pazar yerleri gibi kuruluşlar. Bu yapılar, yeni kurulacak şehrin veya eski şehrin imâr ve iskân edilmesi istenen semtinin çekirdeğini teşkil eder. Bunların yanı sıra muhtelif şehir ve kasabalarda bu tip eserleri veya daha küçük örneklerini görmek mümkündür. Ayrıca askeri maksatlarla yapılan kale, istihkâm gibi devlete ait resmî inşaatlar da devrin mimarî faaliyetlerinin diğer bir kısmını teşkil eder; bunlara sarf edilen para hesaplarına ait muhasebe kayıtları, bu inşaatlarda çalışan bütün sanatkârların tespit edilmesine yarayacak ipuçlarını vermektedir. İşte bu suretle bugüne kadar gelmiş olan taş ve kârgir mimarî eserler ve onlara ait mevcut muhasebe kayıtlarından devrin mimarî üslubu ve mimarları hakkında bilgi edinmek mümkün olmaktadır. Bununla beraber bu inşaat, bir bakıma yüksek bir tabakanın yaptıra geldiği, devrine göre pahalı bir inşaat nev’i olduğu için halkın çoğunluğunun müracaat ettiği ahşap inşaatın hususiyetleri, mimarları ve inşaat teşkilatı hakkında fazla bir bilgi vermemektedir. Diğer bir deyimiyle, alt yapının inşa faaliyeti hakkında şimdiye kadar fazla bir bilgi veya fikir mevcut değildir. Büyük merkezlerin dışındaki şehir ve kasabalarda inşaatın ne şekilde yürütüldüğü, bir kontrol mekanizmasının olup olmadığı ortaya konabilir ise, bütünü ile Osmanlı İmparatorluğu’ndaki mimarî faaliyetleri takip etmek ve mimarların fonksiyonlarını takip edebilmek mümkün olabilecektir. Keza bu hususta mimarlar üzerinde de durmak icap ediyor. Mimarlık, muhtelif sahalarda görülen bir meşguliyettir. Meselâ gemi yapımı ile uğraşan kimseye gemi mimarı deniyordu. Suyun nakli, bir başka yere akıtılması, su getirmek gibi işlerle uğraşanlara su (?) mimarı deniyordu. Köprü yapımı ile uğraşan kimse de köprü (cisr) mimarı adını taşıyordu. Fakat bu hususta önce Osmanlı İmparatorluğu’nda şehir ve kasabaların gelişmesi şartlarından, şehir ve kasabalar arasındaki farktan ve nihayet XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyılın ilk yarısında kır bölgelerinden şehirlere vukû bulan akından bahsetmeliyiz. Çünkü şehir mimarlarının teşekkülü, bu şehirleşme ve bu olay sonucunda şehirlerdeki inşaat sektörünün hareketlenmesi ile bir paralellik göstermektedir.
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 10 Sayfa: 528-539