Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Seçmen Siyasal Tercihini En İyi Nasıl Yapabilir?

0 12.199

Prof. Dr. Cihan DURA

Türk Milleti; siyasal iradesini, doğrudan doğruya değil, temsil (vekâlet, vekillik) yoluyla belli eder ve kullanır. Temsilcisi (vekili); kendi seçtiği, egemenliğinin kullanımını emanet ettiği milletvekilleridir. Bunların tümü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oluşturur.

Ancak temsilin yetkinliği, yani mükemmelliği kendiliğinden sağlanamaz. Bunun için, her iki tarafın da –yani seçmenle seçilenin de- doğru karar alması, doğru iş yapması gerekir. Elimizde bunu sağlayacak, sadece iki araç vardır, bir üçüncüsü yoktur; bu araçlar, biri bilim, öbürü ahlaktır. Seçmen olarak halk, yani seçmenler, seçilmiş olan temsilci, yani milletvekili; bilimin ve ahlakın yol göstericiliğini tam olarak benimsemiş olmalı ve bunların gereklerini tam olarak yerine getirmelidir. Oylarını kullanırken, iş yaparken, bilim ve ahlak kurallarına göre hareket etmelidirler. Yoksa, ne millet tarafından Millî İrade’nin ifadesi, ne milletvekili tarafından Millî İrade’nin yerine getirilmesi mükemmel olur.

Ne var ki, bir ülkede genellikle milyonlarca seçmen vardır. Bu kişiler aynı nitelik, tabiat, karakter ve eğitim düzeyine sahip değillerdir. Dolayısıyla oy tercihleri farklı olur. Bu tercihlerin kimi iyidir, yerindedir, kimi değildir. Önemli olan; tercihlerin bileşkesinin, bireye ve topluma, olabildiğince yüksek ölçüde fayda sağlamasıdır.

Temsil veya vekillik (vekâlet) işi de, mahiyeti gereği daima bir belirsizlik ve risk içerir. Şöyle ki milletvekilleri emanet aldıkları Millî Egemenliği, yaptıkları tercihlerle, milletin arzu ettiği yönde, milletin iradesi yönünde kullanmayabilirler. Geçici olarak devraldıkları Millî Egemenliği kullanma yetkisini –bilerek veya bilmeyerek- başka amaçlarla, başka güçlerin hizmetinde kullanabilirler.

Böyle bir tehlike her zaman için vardır. Atatürk bu hususa dikkatimizi şöyle çekmiştir: Milletim! Bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağın adamların kanındaki, vicdanındaki esas cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçme. …  Egemenliğini geçici de olsa tevdi edeceğin meclislere bile gereğinden fazla güvenme. Çünkü meclisler de doğru yoldan sapabilir, despotluk yapabilir. Üstelik bu, şahsî despotluktan daha tehlikeli olabilir. Öyle kararları olabilir ki meclislerin, milletin hayatına giderilmesi imkânsız zararlar verebilir.

‘***’

Öyleyse, ne yapmalıdır? Milletin; temsilcilerini seçerken, iradesini en uygun şekilde ifade etmesi, bireylerin en uygun siyasal tercihleri yapabilmesi nasıl sağlanmalıdır? Konumuz budur. “Seçimlerde Millî İrade’nin en iyi, en çok fayda sağlayacak şekilde ifade edilmesi”dir.  Önce bu olguya, kavrama bir ad verelim, yani kavramın terimini belirleyelim. Söz konusu duruma, şimdilik “optimum siyasal tercih” adını verebiliriz (Optimum: “mümkün olan en iyi” anlamında). Sonraki adımımız, optimum siyasal tercihin nasıl gerçekleştirileceği hususu olacaktır. Bu sorun üzerinde düşününce, şu sorular akla geliyor: Optimum tercih için, millet, daha doğrusu seçime katılacak olan bireyler hangi niteliklere sahip olmalıdır, hangi biçimlerde hareket etmelidir? Bu konuda veya bu konuyla ilişkili olabilecek şekilde Atatürk neler söylemiştir, hangi uyarı ve tavsiyelerde bulunmuştur bize? Konumuz; daha somut olarak bu sorulardır, bu sorulara verebileceğimiz yanıtlardır.

Şimdilik kendimizi halkın, seçmenlerin tercihleri ile sınırlayalım, sadece bu konuyu ele alalım; temsilcilerin (seçilmişlerin) tercih ve kararları konusunu daha sonraya bırakalım.

Açıklamalarımızı –yukarda belirttim- Atatürk’ün konu hakkında söylediklerini esas alarak, onlardan hareket ederek yapacağız. Böyle olunca, ben iki çözüm yolu olduğunu görüyorum:

– Temsilcilerini seçecek bireyler iyi eğitilmiş, iyi yetişmiş, kültürlü, yüksek ahlaklı yurttaşlar olmalıdır.

– Ülkenin yurtsever aydınları halka, yapacakları tercihler konusunda kılavuzluk etmelidir.

Bu iki husus aynı zamanda yapacağım bundan sonraki açıklamaların da ana başlıkları olacak. Atatürk’ün uyarı ve tavsiyelerini adı geçen başlıklar altında sunacağım. Bu uyarı ve tavsiyelerin ışığında düşünerek, halkın, seçmenlerin, temsilcilerini belirlemelerinde yardımcı olabilecek yeni öneriler geliştireceğim.

‘***’

Önce Atatürk’ün “halkın iyi yetişmiş olmasıyla ilgili öğüt, tavsiye ve uyarıları”nı sunacağım. Ardından, bunlardan her biri için, muhakeme yoluyla ulaştığım çözüm yollarını kaydedeceğim.

Başlıyorum:

1) Atatürk Diyor ki: İnsan, Aklını Kullanarak İş Görmelidir. Önce Düşünce Harekete Geçirilmelidir. Bu, Her Şeyi Düzene Sokar. Birey Düşündüğünü Serbestçe Söyleyebilmelidir.

Konumuz açısından, bu sözden anladığım şudur: Birey, siyasal tercihini, düşünüp taşınarak, aklını kullanarak yapmalıdır. Yani, verdiği her bir oy’un, yaptığı her tercihin getiri ve sonuçlarını olabildiğince hesaba katarak, iyi ve kötü taraflarını görerek kararını vermelidir. Duygularıyla, peşin hükümlerle karar vermemelidir. Bu da doğal olarak, kişinin belli bir düşünme terbiyesi almış olmasını gerektirir.

Tercihin etki ve sonuçları bireysel alanda olur, kamusal alanda olur. Birey her iki açıdan da değerlendirme yapabilmelidir. Bu demektir ki, genel ve politik anlamda bilgisi, kültürü ne kadar geniş, çok yönlü ve sağlam ise, birey ne kadar yüksek ahlaklı ise, yaptığı tercihi de o kadar faydalı ve verimli olacaktır; tabii hem bireyin kendisi için, hem de diğer yurttaşlar için, toplum için… Bireyin bunu başarması, iyi bir bilim ve ahlak eğitimi görmüş olmasına bağlıdır.

Eğer birey bu hususta sorunlarla karşılaşıyorsa, bilenlere, bilgili ve namuslu kimselere danışmalıdır.

Genel olarak ülkede düşünce özgürlüğünün varlığı, yukarda sözünü ettiğim optimum tercihin, dolayısıyla bunun olumlu sonuçlarının gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır.

2) Atatürk Diyor ki: Sorunlarımızın Kaynağı Zihniyettir. Toplumlar Sağlam Zihniyetli Olmalıdır. Bir İnsan Daima Gerçeği Aramalı, Gerçeği Söylemelidir. Gerçekten Asla Ayrılmamalıdır.

Zihniyet “bir toplumun bireylerinin düşünme biçimi”dir. Daha açık bir ifadeyle “bireylerin sahip oldukları görüş ve inanışların etkisiyle ortaya çıkan, kalıplaşan düşünme yolu, düşünme biçimi”dir. Örneğin kimi insanlar tutucu bir zihniyete sahiptir, bazıları ise ilerici zihniyete… Bazıları bireyci, bazıları toplumcudur. Kimilerinin bâtıl inanışları vardır, kimileri bilimsel düşünür. “Sağlam zihniyet” inanılır temelleri olan, gerçeklerle uyumlu, doğru olan zihniyettir. Bunun zıttı –Atatürk’ün deyişiyle- “çürük zihniyet”tir ki,  “zayıf ve yanlış” olan, gerçeklerle, realite ile çelişen zihniyettir.

Bu önermeden hareketle ulaştığım sonuç şudur: Bireyler  kendilerini Meclis’de temsil edecek olan vekillerini belirlerken, iradelerini gerçeklerle uyumlu olarak, doğru bir şekilde ifade edebilmelidir. Bu da onların sağlam zihniyetli olmalarına bağlıdır. Yoksa tercihleri hayat gerçekleri ile uyumsuz olur, yanlış olur. O zaman yapılan tercih optimum olmaz, hem bireye hem topluma zarar verir.

Peki, bu zararlı tercih nasıl önlenecek?  Yanıt şudur: Bireyler, dolayısıyla toplum pozitif bilimlere ve sosyal ahlaka dayalı bir eğitim ve öğretim görmüş olmalıdır. Bireylerin “sağlam zihniyet”li yetişmeleri sağlanmalıdır.

3) Atatürk Diyor ki: Bir yolcu yalnız ufku değil, ufkun ötesini de görmeli, yaptığı işin sonunu hesap edebilmelidir.

Seçmen siyasal tercihini yaparken, yalnızca bulunduğu zaman ve ortamdaki faktörlerin etkisiyle karar vermemelidir. Varoluşun, yaşadığı zaman ve mekânın bütün boyutlarını olabildiğince hesaba katabilmelidir. Şu soruları sorabilmelidir kendisine: Benim bu tercihimin gelecekteki sonuçları ne olabilir? Kendi üzerimdeki etkileri, benim çevrem, bir üyesi bulunduğum toplum, ülkem, milletim üzerindeki etkileri ne olabilir? Tercih seçeneklerinden hangisi, bu sorulara daha olumlu yanıt veriyorsa, seçmen oyunu o yönde kullanmalıdır.

4) Atatürk Diyor ki: Yoksulluk Düşünmeyi Engeller; Yoksulluk azaltılmalı, Yoksulluktan Kurtulmalıdır

Bu hususta Maslow’un İhtiyaçlar Teorisi bize yardımcı olabilir. Şöyle ki, aç, çıplak olan, sefalet koşullarında yaşayan bir insan genellikle, kendi çıkarları yönünde hareket eder, diğer insanları, kamu çıkarlarını düşünemez. Üstelik kolayca yönlendirilebilir, oyu satın alınabilir. Bu durumların ortaya çıkmaması için, birey ekonomik bağımsızlığını olabildiğince elde etmiş olmalıdır. Aynı durum, bütün bir halk için de geçerlidir.

Çözümü, toplumsal önlemler gerektirir; esas itibariyle hükümetlerin, kurumların, toplumsal girişimlerin, birliklerin çözümleyebileceği bir sorundur. Ancak bilinçli bir birey, yoksulluktan ve bunun olumsuz sonuçlarından etkilenmeme yönünde gayretli olabilir.

Yeri gelmişken kaydedelim ki, halkımızın önemli bir kısmı yoksulluk koşullarında yaşamaktadır. AKP onun bu zayıflığını seçimlerde kendi çıkarı lehine kullanmaktadır.

5) Atatürk Diyor ki: Halk, Sahip Olduğu Gücü, Egemenliğini Hissetmelidir, Bu Sahipliğinin Bilincinde Olmalıdır

Beraber düşünelim: Bir söz vardır “el elin eşeğini türkü çağırarak arar” diye. Yani kişi kendine ait olmayan, kendine fayda sağlamadığına inandığı işe önem vermez, işi savsaklar. Siyasal tercih de böyledir. Oy kullanma Milli Egemenlikle, Milli İrade ile ilgilidir. Seçmen Millî Egemenlik ve Millî İrade kavramları ile kendi yaşamı arasında ne kadar bağlantı kurarsa, politik tercih işine o kadar önem verir, o kadar ciddiyetle sarılır. Birey, siyasal tercihine, onun değerini bildiği ölçüde sahip çıkar, değer verir. Ne kadar değer verirse, oyunu o kadar bilinçli kullanır. Bu da bireyin Millî İrade ve Millî Egemenlik konusunda eğitilmiş, gerekli bilgiyle donanmış olmasına bağlıdır.

‘***’

Sonuç olarak,  “Seçimlerde Millî İrade’nin en iyi, en çok fayda sağlayacak şekilde ifade edilmesi”ni sağlamak için:

– Halka düşünme sürecini etkinleştirici, bilim ve sosyal ahlak birikimini geliştirici hizmetler götürmelidir.

– Seçmene, dolayısıyla topluma pozitif bilimlere ve sosyal ahlaka dayalı eğitim ve öğretim imkânları sağlamalıdır. Yurttaşlar ne derecede “sağlam zihniyet” sahibi iseler, ülkede seçmen tercihleri o derecede olumlu sonuç verecektir. Ülke iyi yönetilecek, halk mutlu olacaktır.

– Seçmen; içinde bulunduğu ortam, zaman ve gelecekte olabilecekler hakkında doğru bilgi sahibi olmalıdır. Ona bunu başarabileceği yetenekler kazandırılmalıdır, imkân ve hizmetler sunulmalıdır.

– Ülkede öncelikli politikalardan biri yurttaşlara iş alanları açmak olmalıdır. Bireyler; en olumsuz koşullarda bile, bir iş sahibi olma, üretici olma yönünde teşvik edilmelidir. Bu alanda kendilerine gerekli bilgi ve malzeme sağlanmalıdır.

– Halk; seçimlerde kullandığı oyun anlamı, önemi hakkında bilgi sahibi olmalıdır, aydınlatılmalıdır. Özellikle politik tercihi ile Millî İrade ve Millî Egemenlik kavramları arasındaki ilişkinin, bunun kendi çıkarları, toplum çıkarları üzerindeki etkilerinin bilincinde olmalıdır. Ona bu bilinci sağlayacak önlemler alınmalıdır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.