Roma Heykellerine Rağmen Güzeldi
İstanbul kocaman bir meyva bahçesi, bizim şehirlerimiz ise taş ocağına benziyor demiş bir zamanlar Mimar Le Courbusier, üstad şimdi ki Gökdelenler İstanbul’unu görse acaba ne derdi ? Roma merkez Le Courbusieri haklı çıkartacak görünümdedir, 16. Ve 17. Yüzyıllardan kalma palazzo’lar (İtalyan bizim apartman dediğimize palazzo der) Roma görünüşüne hakimdir. Bunların bir de iç avlusu vardır. Bugün bilinen bütün Avrupa şehirleri de bu Palazzo’ları örnek almıştır. Apartman bir eski Roma icadıdır, ilk örnekleri Roma‘nın plajı Ostia’da ortaya çıkmış, dar gelirli Roma vatandaşları için sosyal mesken, altı da bar imiş. Şimdiki Roma’da Orta Çağ İtalyası görünmüyor, onları görebilmek için Perugia ve Siena gibi dağ şehir ve kasabalarına gitmek gerek. Ama İlk Çağ Roma’sının bazı kalıntıları var, Termini tiren İstasyonunun çok yakınlarında ki devasa Karakalla (İmparator) hamamları gibi. Kolesseum zaten biliniyor, turistlerin ilk götürüldüğü yerlerden, bir de Hıristiyan katakombları varmış ki onları göremedik.
16. yy.da Roma’nın dünyanın en büyük taş ocağı olduğunu, Papa’nın sarayı için Roma harabelerinden bizzat taş aldırtığını bizim restorasyoncu mimarlarımızdan bir hanımın bildirisinden dinlemiştim. Vatikanı yaptıran Papa’lar bunlar, batı’nın sanat aşkı böyle.
Evet, Roma hantal Palazo’larına ve Heykellerine rağmen güzel. Bu heykellerin bazıları da damlarda, eski Yunan/Roma Mitolojisinden, neredeyse bütün Avrupa şehirleri de özentiyle damlarına bunları kondurmuştur. Heykellerine rağmen güzeldir sözü de Türkiye de vaktiyle hocalık etmiş bir Romalı papaza ait bana değil. . Aman iyi ki bizde niye heykel yok? diyen şıpsevdiler işi bu kadar ileriye götürüp binaların damlarına bu hayali kahramanları kondurmamış. Görmesini bilselerdi hepsi birer soyut sanat eseri olan bizim heykellerimizin tarihi mezarlıkta olduğunu fark ederlerdi. Bu Mitoloji kaynaklı özenti heykelleri görünce merhum prof. Necmettin Erbakan’ın eski Yunan safsatası ifadesi aklıma geliverdi. İyi de hocam eski Yunan safsatası dediğinizin bir bölümü İslam Rönesansı’nın temellerine girmişti, bugün Avrupaya kaçmak için denizde boğulanların trajedisini görünce insanın inanası gelmiyor ama…
Roma /Floransa arasında tek bir gökdelen görmeyince şaşırıyoruz ,Aaa! Bunlar geri kalmış, bizim inşaat şirketlerini bir an önce çağırsınlar da görsünler gökdelenler mantar gibi nasıl bitiverirmiş diyerek gülüşüyoruz.! İstanbuldan sonra İzmirde gökdelen yarışına girmiş bulunuyor.
İtalya sıcak, havası da nemli ve bungun olduğundan herhalde insanlar 15. Ve 16. YY. da elbiseleri hafifiletmek ihtiyacı duymuş olmalı, kilise baskısına rağmen, önce heykeller soyulmuş, anadan doğma ya da yarı çıplak, tanrı ve tanrıça, efsanevi kahraman heykelleri, resimleri Rönesansın en gözle görünür cephesi. Bir süre sonra Katolik Kilisesi rahatsız olmuş ve Medici ailesi Rönesansın doğum yeri sayılan Floransa’dan sürüldüğünde muhterem pederlerden Girolamo Savanorola ve arkadaşları bütün sanat eserlerini toplatıp yakarak çıplaklığı sansürlemişti. Dönüşte Medicilerin intikamı acı olmuş, Savanarola ve arkadaşları Beyler (senyörler) meydanında yakılmış. Yüz yıllar sonra Floransa halkının yakılanlardan özür dilediğini gösteren bir ifade beyler sarayının önünde, beyler meydanında yere işlenmiş. Heykeller de asılları değil kopyaları, Mikalanj’ın Musa’sı mesela. Beyler Sarayı ise bir mimari nisbetsizlik örneği, şimdi Belediye binası imiş. Biraz yakınlarda, Arno nehrine yakın Floransa şehir devletinin ofisleri, şimdi Galeri Uffizi Müzesidir, dış cephesini Floransa’nın yetiştirdiği ünlülerin heykelleri süsler, Mikelanj ve Amerikaya adını koyan Amerigo Vespuci gibi. Arno nehrinin üzerinde çarşılı bir tarihi köprü vardır, tıpkı bizim Bursada aynı dönemlerden kalma Irgındı çarşılı köprüsü gibi.
Merak etmedeyim: Acaba İtalyan aydınları da geçmişlerini kötülüyor mu? bizimkiler gibi ve üstelik bundan Mazohistçe bir tad alarak, hiç te sanmıyorum. İtalyan komünistlerin kiliseyi hedef alan ince alayları varsa da İtalyan Komünist Parti’sinin Stalin öldüğünde kiliselerde Ayini Ruhanı tertib ettiği bilinir. İtalyan usulü komünizm. Roma’dan Floransa’ya kadar Pronto Tur’un yol boyunca sıra dışı rehberimiz Barış Gedik’in güzel Türkçesiyle tane tane anlattığı (şimdi pek çok duyduğumuz itici ııığğğ, aaağğğ seslerini duymadan) Roma ve İtalya tarihini dinliyoruz. Sezardan başlayarak birbirinden zalim ve ahlakı bozuk Roma imparatorlarının marifetlerini. Suikast yapanların nasıl aileleriyle beraber yok edildiklerini, hani roma Hukukuydu, hani suçun şahsiliği idi? Hepsi palavra! Sonra Floransa ve Rönesans, şehrin manzarasının en belirgin yapısı Floransa Katedralinin (Duomo) kubbesinin Brunelleschi tarafından nasıl inşa edildiğini v.b. İnişte tarih mi Arkeoloji mi okudunuz diye soruyorum İtalya tarihini yutmuş bu gencimize, Felsefe ve Ekonomi tahsil ettiğini duyunca şaşırıyorum. İlgi ve merak meselesi bu işler. Anlattıklarını umarım bir gün kitaplaştırır. Bugüne kadar bilgisi ölçüsünde de saygılı böyle bir rehber görmemiştik.
Medici ailesi Floransa çevresinde çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan bir aile imiş, yün ve yapağı ticaretiyle zenginleşerek Floransanın hakimi olmuşlar. Ailenin en ünlü kişisi Lorenzo Medici. Zenginlikleri Vatikana konsül seçiminde de etkili olmuş, galiba da dört Papa çıkarmışlar. Bir ünlü Medici daha var, Fıransaya gelin giden katerina dei medici. Bu kıraliçe 1572 de San Bartelmi yortusunda binlerce protestanı öldürmekle tarihe geçimiştir. Halbuki Lorenzo Medici Floraransa’nın Engizisyona ihtiyacı yoktur sözüyle de bilinir. Avrupanın kanlı geçmişi ne diyelim?
Dağlık İtalya bir tarım ülkesidir de aynı zamanda, dağların tepelerinde küçük tarihi taş şehirlerde çiftçi İtalyanlar yaşar, bağcı, şarapçı, zeytinci, bunlardan birinin hikayesi, Holivut tarafından filimleştirilmişti vaktiyle, Kasabanın Sırrı adıyla, şaraplarını Alman işgalcilerine kaptırmak istemeyen bağcıların traji komik hikayesi tam da orta İtalya insanlarını anlatmaktaydı.
İtalyancanın en iyi konuşulduğu yerdir denen Küçük dağ şehri Siena Floransa yakınlarındadır, Avrupanın ilk bankacıları denir Siena’lılara, bu ilk bankayı Siena’lı çobanlar kurmuş 1472 de, Banco Monte Dei Paschi di Siena. Peki bizim çobanlar neyi kurmuş mu dediniz? Üzülmeyin canım, bizim çobanlar da imparatorlukları kurdu unuttunuz mu?.
30 Kasım 2015
Not: Görseller, www.gezecegiz.com ağ elinden alınmıştır