Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan
Geçtiğimiz yıl yakın dönem Türk siyasi tarihine ‘1944 Türk Milliyetçilik Olayı’ olarak geçen hadisenin acı çeken, işkence gören 23 mensubundan hayatta kalan üç ferdinden biri daha aramızdan ayrılmıştır. 23 mağdurdan hayatta bulunan M. Zeki Sofuoğlu ile Fehiman Altan(Tokluoğlu)’na sağlık ve afiyet diliyoruz. Ölüm ilanında psikolog, fütürolog, hukukçu, tarihçi,yazar,bilim adama ,gazeteci olduğu belirtilen Dr. Reha Oğuz Türkan, Türk fikir hayatının renkli simalarından idi. 12 Ekim 1920 tarihinde İstanbul’da doğan Türkkan’ın aile kökleri, babası Halit Ziya Bey Kastamonu Taşköprü’lü Hacı Kadıoğulları’na, annesi Saibe Hanım’ın ailesi uçbeyi olarak Rumeli’nde vazifeli olduğu için Sırbistan’a dayanmaktadır. Ailenin sahip olduğu üç erkek çocuktan ortancasıdır. Gençlik döneminde kökleriyle ilgili geniş tartışmalar yaşandığı için otobiyografisini yazmayı tasarladığı dizinin ilk kitabında geniş açıklamalar yapmıştır.[1] Babası Halit Ziya Bey, mühendislik tahsili yapmış, milli mücadeleye katılmış, İzmir’de İmdat ismiyle bir gazete çıkarmış, önce özel çalışmış daha sonra kamu hizmetine girerek uzun yıllar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yapmıştır. Fotometriyle kadastro teknik ve yöntemlerini İsviçre’de eğitiminden sonra Türkiye’ye getirmiş, bu alanda uzman olarak yıllarca söz sahibi olmuş, üniversitede ders vermiş, ders kitapları yazmıştır.
Ağabeyi ile birlikte Kadıköy’de bulunan Fransız okulunda ekalliyet mensuplarının çocuklarıyla beraber kozmopolit bir ortamda öğrenime başlamıştır. Sınıf arkadaşları arasında daha sonra hariciye ve siyaset adamı olarak ünlenen Hasan Esat Işık’ta vardır. Ailenin 11 yaşında Büyakada’ya taşınması üzerine yatılı olarak Kabataş Lisesi’ne verilmiştir. Eserinde Kabataş’a geçtikleri tarihte Türk okullarında Arap harflerinin kalktığını belirtmesinden naklin daha önceki bir tarihte olması gerekir.[2] Buradaki öğretmenler arasında bulunan ve 1933 Üniversite Reformu ile Edebiyat Fakültesi’ne öğretim üyeliğinde görevlendirilen Orta Çağ Türk Tarihi’nin büyük otoritesi Mükrimin Halil Yinanç’ın derslerini gizlice girdiği lise sınıflarında dinlemiştir.[3]
Türkkan ve arkadaşları aralarında topladıkları para ile Ergenekon isimli dergilerini merkezi Ankara’da olmak üzere Fevziye Abdullah Tansel yazı işleri müdürlüğü altında, 10.11.1938 tarihinde çıkarmışlardır.
Liseyi bitirince yüksek öğretim için 1938 yılı sonbaharında Fransa’ya gitmiş ve Sorbonne Üniversitesi’nde Fiziki Antropoloji bölümüne kaydolmuştur. 1940 yılında Almanlar’ın batıya dönüp Fransa’ya saldırıya geçmelerinden sonra okulu bırakarak, Türkiye’ye dönmek zorunda kalmış ve yazıldığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Mezuniyetine kadar geçen dönem içinde Adliye Vekaleti Umumi Katip Muavinliği, Büyük Millet Meclisi İnşaat Komisyonu üyeliği gibi görevlerde bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisans, tarih, Türkoloji ve tecrübi psikoloji sahalarında Sorbonne ve Columbia üniversitelerinde ihtisas yapmıştır. 1947 yılında Amerika’ya gitmiş, burada ihtisas yaptıktan sonra çeşitli kurumlarda ders vermiştir. Amerika’da eğitim teknolojisi üzerinde yoğunlaşmış, açık öğretim sahasında uzmanlaşmıştır. Amerika’da bulunduğu yıllarda Türkiye ile ilgisini kesmemiş, her hafta Cumhuriyet gazetesinde yayınladığı makalelerle yeni gelişmelerden Türk kamuoyunu bilgilendirmiştir. Bu birikimini Milli Eğitim Bakanlığı’nca davet edildiğinde eğitim tarihimizde alanında ilk uygulamalardan biri olan açık öğretim kurumu Yay-Kur’u tesis etmiş ve bir süre başında bulunmuştur. Bu uygulama sonraki yıllarda yüksek öğretimde kurumlaşmıştır. Amerika’dan kesin olarak Türkiye’ye döndükten sonra eğitim alanındaki birikimini özel kesimde, iş dünyasında değerlendirmiş ve danışmanlık yapmıştır.
Türkkan’ın Türk düşünce hayatındaki önemli yerini lise öğrenciliği sırasında başladığı milli meselelere alakasıyla pekişmiştir. Yayımladığı Ergenekon, Bozkurt[4] ve Gök Börü[5] dergilerinde açık imzası yanında; Reha Kurtuluş, Mete Turanlı, Avni Motun müstearlarıyla çok sayıda makale neşretmiştir. Bilhassa bu dergilerdeki yazıları genç yaşına rağmen, vakıf olduğu yabancı dillerin desteğiyle zengin kaynaklarla beslendiği için dikkat çekici olmuştur. Döneminde fazla tepki çekmeyen ırk konusundaki yazıları ve eserleri, sonraki yıllarda bu zaman diliminin siyaset, düşünce ve tarih açısından tahlil ve değerlendirilmesinde Türk milliyetçilerini sıkıntıya sokacak malzemeleri ihtiva etmesi bakımından tartışma konusu olmuştur. Oldukça genç olmasına rağmen fikirlerini yayın yoluyla açıklaması hususunda elverişli zeminin hazırlanmasında babasının manevi desteği inkar edilemez. Dönemin etkili gazetesi Cumhuriyet’te, çıkardığı Ergenekon dergisinin ‘Ergenekon okunmasını tavsiye ederiz’ anonsuyla ücretsiz olarak tanıtılması bu desteğin somut bir örneğidir.[6] Bu cerbezesi sayesinde etrafında önemli bir gençlik kesimini toplamış, 15 yaş küçük olduğu Nihal Atsız ile aralarında bazı konularda fikri farklılıklar hasıl olmuş, Türkçülüğün liderliği tartışmasını ön plana çıkarmış olmalıdır. Bu farklılıklar sözden yazılı hale getirilmiş ve grupların birbirini karşılıklı olarak suçladıkları risaleler neşredilmiştir.
3.5.1944 tarihinde Türk siyasi tarihine ‘1944 Milliyetçilik Olayı’ olarak geçen meşum hareket çerçevesinde planlı biçimde Türk milliyetçileri Türkiye’nin dört bir yanında süratle toplanarak, İstanbul’da emniyet müdürlüğü birasında gözaltına alınmışlardır. II.Dünya Savaşı’nın gidişatının Almanya’nın aleyhine tezahür etmesinden sonra siyasi iktidar savaşın başından itibaren özenle uyguladığı denge oyunu gereği iç politikada bu defa kazanan taraf arasında bulunan Sovyetlere şirin gözükmek için Türkçüleri toplayıp yargılamaya başlamıştır. Önceden tespit edilen ve Türk fikir hayatının krema tabakası denebilecek isimlerin bulunduğu geniş bir kadroyu yargılamanın güçlüğü ve tehlikesi fark edilerek, daha az sayıda ve kamuoyu desteği olmayacağı tahmin edilen küçük bir grubu toplum önünde peşinen suçlu ilan edip işkenceden geçirerek sonuç alınması düşünülmüştür. Ekseriyetini Türkkan gibi gençlerin oluşturduğu grubun arasına 1932 yılındaki I.Türk Tarih Kongresi’nde resmi görüşe muhalefeti sebebiyle kamuoyunda bilinen Zeki Velidi Togan gibi Sovyetlerin çok hazzetmediği bir iki ismin ilavesiyle 23 zanlı, tabutluklardaki sınamalardan büyük ölçüde başarıyla çıkıp yargılama sürecindeki belirli hukuki merhaleleri geçerek, sonuçta beraat ettiler.10 Mayıs 1944 tarihinde gözaltına alınan, en fazla fiziki şiddet uygulamasıyla karşı karşıya kalanların başında gelen Türkkan, Askeri Yargıtay’ın hakkında verilen cezayı bozması üzerine 25 Mart 1947 tarihinde tahliye edildiğinde bir gözünü kaybetmek üzere idi. Mahkemesinin devam ettiği dönemde memleket meseleleriyle ilgisini kesmemiş, çektiği büyük acı ve sıkıntılara rağmen hissiyatın dışında kalarak mensup olduğu fikrin geleceği için sağlıklı değerlendirmelerde bulunmuş,’Türkçülük bir milli ideoloji olduğundan siyasi particiliğe kurban gitmemeli, hiç bir siyasi partinin aleti olmaması’ gerektiğini belirtmiştir.[9]
Türkkan, gençlik döneminden itibaren kitap neşretmeye başlamıştır. Yazı içinde isimlerini zikrettiklerimiz yanında, Türkçülüğe Giriş (1940), 4 İçtimai Mesele, Ahlak-Müsavat-Hak-Milli Menfaat (1941), Milliyetçilik Yolunda (1944-Eser 1940’lı yılların sonunda Kızıl Elma adıyla Türkçü bir dergi, Yalan Söyleyen Tarih Utansın adıyla bir seri kitap yayınlayan Mustafa Tatlısu’nun sahibi olduğu Müftüoğlu Yayınevi tarafından neşredilmiştir), Irk Muhite Tabi midir? (1939), Solcular ve Kızıllar (1943), Kızıl Faaliyet (1943), Kuyruk Acısı (1943), İleri Türkçülük ve Partiler(1946), Yılmayan Millet (1956), Yenilenmiş Türk Destanları ve Hikayeler (1977), Biz Kimiz (1987), Türk Milliyetçiliğinin Kısa Tarihi (1992), Yükselen Milliyetçilik, 21.Yüzyıl Milliyetçiliği (1995), Kızılderililer ve Türkler (1998) belli başlı eserleridir.
İki evliliğinden 4 çocuk sahibi olan Türkkan, 17.1.2010 tarihinde vefat etmiş, 19.1.2010’da Altunizade’deki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde, öğlen namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda defnedilmiştir.
Prof. Dr. Reha Oğuz TÜRKKAN
( 1920 – 17 Ocak 2010 )
Kaynakça: Türk Yurdu Dergisi Mart 2010 Sayı: 271
- Reha Oğuz Türkkan, Arayan Adam ,Hani Ben Çocukken …. Delikanlıyken De !,cilt 1,İstanbul ,(t),294 s.
- Arayan Adam,s.13
- Türkkan, hiç evlenmeyen Yinanç’ın ölümünden sonra dul hanımının Selçuklu Tarihi hazırlık notlarını sokaktan geçen eskiciye yok pahasına verdiğini belirtirken hafıza yanılgısına düşmüştür.
- İsmet Rasin’in(Tümtürk) sahip ve Sami Karayel’in sorumluğu müdürlüğü altında neşredilmiştir. Dergide İş Bankası’nın reklamları görülmektedir. Dönemin Yurt ve Dünya gibi Marksist dergilerinde de özel ve resmi kesimin ilanları bulunmaktadır.
- Dergiyi kendi sahip ve sorumluluğu altında çıkarmıştır.
- Cumhuriyet,14.12.1938,s.8
- İsmail Çağrı Özcan, Kitap Sevenler Kurumu, Türk Yurdu,sayı 144,Ağustos 1999,s.26
- Kurumun faaliyetleri hk.bk.Hakkı Süha Gezgin,Kitap Sevenler Kurumu,Vakıt,27.4.1940
- R.T.,Bugünkü Türkçülük Cereyanının Tahlili ,Tasvir ,27.2.1947,s.2
- R.O.Türkkan, Tabutluktan Gurbete, İstanbul 1975,Boğaziçi Yayınevi,504 s.
- Reha Oğuz Türkan, Tabutluktan Gurbete, İstanbul 1988
- Selahattin Özmen,80 Yıla Tanıklık, İstanbul 2005,s.103-108
- Ömer Özcan, Türkçülük Tarihimizden İsimler, Abdul Cabbar Şenel, Türk Yurdu, sayı 230,Ekim 2006,s.73 dp.12
Bir düzeltme iyi olur diye düşünüyorum. Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz TÜRKKAN olarak düzeltilmeli. Ayrıca vaktiyle HaberTürk’te Fatih Altaylı ile yaptığı programların linkleride buraya eklenmeli.