Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti

0 15.479

Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’de 1 Mayıs 1889 tarihinde, İttihat-ı Osmani Cemiyeti adında bir gizli cemiyet kuruldu. Cemiyetin kuruluşu 1789 Fıransız İnkılabı’nın yüzüncü yılına tesadüf etmekteydi. İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nin kurucuları Ohrili İbrahim Temo, Arapkirli Abdullah Cevdet, Diyarbakırlı İshak Sukuti, Kafkasyalı Çerkes Mehmet Reşit idi. Daha sonra Şerafettin Mağmumi, Giritli Şefik, Bakülü Hüseyinzade Ali, Konyalı Hikmet Emin, Cevdet Osman, Kerim Sebati, Mekkeli Sabri ve Selanikli Dr. Nazım Beyler bu cemiyetin kurucuları arasında yer aldılar.

Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’nin hamam önündeki odun yığınları üzerinde öğrencilerin toplanarak İttihat-ı Osmani Cemiyeti’ni kurmaları fikri kendiliğinden ortaya çıkmadı. Batıda Fransızca tabirle kendilerine Jön Türk denilen Genç Türkler, Yeni Osmanlılar’ın devamıydı. Nitekim Genç Türkler, Yeni Osmanlılar çizgisinde çalışarak teşkilatlandılar. Osmanlı Devleti’nin nasıl kurtulacağı sorunuyla ilgilendiler. Onlara göre çözüm yolu meşruti bir hükümet kurarak Padişah’ın yetkilerini sınırlamak ve azınlıklara kanun önünde eşitlik tanımaktı.

Cemiyetin kuruluşunda mason teşkilatı ve İtalyan birliğini sağlamak amacıyla kurulan Carbonari teşkilatı da etkili oldu. Nitekim İbrahim Temo Birindis Napoli’ye giderek burada mason locasını ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında edinmiş olduğu bilgiler ışığında cemiyeti de buna benzer şekilde örgütledi. Cemiyet üyelerine verilen numaralar Carbonari teşkilatı üyelerine verilen numaraların bir örneğiydi. Bu modele göre İbrahim Temo’nun numarası 1/1 olarak kaydedildi. Yani birinci şubenin bir numaralı üyesi demekti.

Cemiyetin kurucuları gizlilik ve ciddiyet içinde faaliyetlerine devam ettiler. Namık Kemal gibi yazarların yazılarını gizli gizli okutarak öğrencilerde milli ve vatani duyguların gelişmesini sağladılar. Okulun yanındaki odunluğa girerek öğrencilerle dertleşip onları cemiyetin amaçlarına hizmet eder hale getirdiler. Dikkat çekmeyen ve gözden uzakta bir yer olan odunlukta yapılan bu irşat toplantılarına Hatap Kıraathanesi toplantısı denilmekteydi. Toplantılar sık sık yapılır ve öğrenciler burada yönlendirilirdi.

Okul dışında yapılan ilk toplantı Haziran 1899 tarihinde Edirnekapı dışında bulunan kahvehanede yapıldı. Kahvehanede yapılan bu toplantıya on iki üye katıldı. Üyeler kahvede bir araya geldikten sonra arka tarafta Mithat Paşa’nın bağında çukurca yerde bulunan incir ağacının altına gittiler. Etraftan görülmesi mümkün olmayan bir gizlilik içinde ağacın altına serilmiş bulunan hasır ve çuvallar üzerine oturdular. Bağ bekçisi Aluş Ağa da bunlara hizmet etti. Bir piknik görüntüsü verilen bu toplantıda gençlere Aluş Ağa yiyecek ve içecek hazırladı.

İnciraltı Toplantısı olarak bilinen bu ilk toplantıya İbrahim Temo, İshak Sukuti, Şerafettin Mağmumi, Abdullah Cevdet, Çerkez Mehmet Reşit, Asaf Derviş, Hersekli Ali Rüştü, Giritli Muharrem, Hikmet Emin, Ali Şefik ve ismi tespit edilemeyen bir kişi katıldı. Toplantıda yaşlı bulunmasından dolayı Ali Rüştü başkan, Şerafettin Mağmumi sekreter, Asaf Derviş ise veznedar seçildi. İbrahim Temo cemiyette bir göreve getirilmedi fakat üye kaydında cemiyetin bir numaralı üyesi oldu.

Piknik görüntüsü altında yapılan ilk İnciraltı Toplantısı’nda gizli olan bu milli cemiyete kimlerin üye olacağı tartışması yapıldı. Sonuçta güvenilir ve iş yapabilecek her Osmanlı vatandaşının dikkatli bir şekilde belli denemelerden geçirildikten sonra üye olabilmesi, her hafta düzenli bir şekilde çeşitli yerlerde toplanılması, yardımların titizlikle alınması, üyelerin ait oldukları şube ile sıra numarasının deftere kaydedilmesi ve her üyeye bir numara verilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca bu toplantıda idare heyeti kuruldu. Cemiyette alınan kararları yazma görevi Şerafettin Mağmumi ile İshak Sukuti’ye verildi.

İlk toplantı haberi öğrenciler arasında hızla yayıldı. Alınan kararlar başarılı bir şekilde yetkililerden gizlendi. Yapılan ikinci toplantıya dikkat çekmemek için İbrahim Temo ve İshak Sukuti katılmadı. Fakat bu toplantıya Abdülkerim Sebati de katıldı. Bundan sonra Cuma günleri çeşitli yerlerde muhtelif toplantılar yapıldı. Bu gizli cemiyetin çalışmaları üyeler aracılığıyla her yere iletildi ve aşırı derecede ilgi gördü.

Örgüt olarak şekillenen İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nde hiyerarşik bir yapı kuruldu. Daha sonraki faaliyetlerde bu ilk toplantının adı İnciraltı Toplantısı veya On İkiler Toplantısı olarak da anıldı. Hem okulda hem de okul dışında toplantılara devam edildi. Gençler Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa gibi milliyetçi yazarların eserlerini okuyorlardı.

Yapılan çalışmalar sonunda üyelerin sayısı artmaya başladı. Kosovalı Mebus İbrahim Efendi, Mülkiye mezunu Necip Dıraga, Görice Mebusu Şahin Kolonya ve posta memuru Talat Bey cemiyete katıldı. Kısa zamanda Harbiye, Baytar, Mülkiye, Bahriye, Topçu ve Mühendishane gibi okullardaki öğrencilerin çoğu cemiyetin etkisi altında kaldı.

Hücre şeklinde örgütlenerek çalışmalarını gizlilik içinde yürüten cemiyetin üye sayısı 1903’te 900 oldu. Mekteb-i Tıbbiye öğrencilerinin hemen tamamı bu cemiyete üye oldu.

1892’de II. Abdülhamit’in İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nin varlığından ve faaliyetlerinden haberi oldu. Mekteb-i Tıbbiye’de hürriyet, eşitlik ve adalet fikrini yayma suçundan dolayı üç öğrenci Saray’a ihbar edildi. Buna tepki gösteren Saray, esnek ve yapıcı hareket eden okul kumandanı Ali Saip Paşa’yı görevden alarak yerine Zeki Paşa’yı atadı. 9. sınıfta bulunan Muzaffer Hasan, Eşref Ruşen ve Muttefi Hasan adlı üç öğrenci okulda gizli bir cemiyet kurulduğunu sıkı disiplin tedbirleri alan Zeki Paşa’ya ihbar ettiler. Bu ihbar üzerine harekete geçen Zeki Paşa cemiyet üyelerini tutuklattı. Sanıklar mahkemede yargılandı. Mahkeme tarafından Şefik Ali, Ahmet Mehdi, Abdullah Cevdet, Mehmet Reşit, Şerafettin Mağmumi, Mikail Useb ve Tekirdağlı Mehmet gibi öğrencilerin okuldan atılmalarına karar verildi. Fakat tutuklanan bu öğrenciler birkaç ay sonra af edilerek serbest bırakıldı. Bu arada İbrahim Temo tutuklanmaktan kurtulup Romanya’ya kaçtı. Bu olayları protesto eden on dört öğrenci daha tutuklandı ise de fazla ciddiye alınmayarak serbest bırakıldı. Fakat bunlar Padişah aleyhine çalışmalarına devam ettiler.

Zeki Paşa’nın baskıları sonucu Mekteb-i Tıbbiye’de alınan tedbirler tahammül edilmeyecek kadar ağırlaştı. Öğrenciler daha serbest ve rahat bir okulda öğrenim görmek istiyorlardı. Hem öğrencilerin üzerindeki baskıyı ortadan kaldırmak ve hem de öğrenimlerini sağlamak amacıyla İttihat-ı Osmani Cemiyeti Avrupa’ya yetenekli öğrencileri gönderiyordu. Ayrıca baskıya maruz kalan öğrencilerin Avrupa’ya kaçmalarını sağlıyordu. Bu arada Arap Ahmet ve Ali Zühtü Paris’e, Mülkiye Mektebi Tarih Öğretmeni Murat Bey Mısır’a kaçtı. Murat Bey burada Mizan adlı bir gazete çıkardı.

Mekteb-i Tıbbiye’nin 3. sınıfında öğrenci olan Selanikli Nazım’ın Paris’e gönderilmesine cemiyet tarafından karar verildi. Yurt içinde yayılan İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nin yurt dışında da faaliyetlerine etkin bir şekilde devam etmesi gerekiyordu. Paris’te Ahmet Rıza Bey bulunuyordu. Annesi Alman, babası Ayan Meclisi üyesi olan Ahmet Rıza Bey Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransa’da ziraat öğrenimi görmüştü. Burada Agust Comte’nin kurduğu Pozitivist görüşün etkisinde kaldı. Meşruti bir yönetimde merkeziyetçiliği savunarak II. Abdülhamit’i tahttan indirmek için V. Murat’la ilişkisi olduğu ortaya çıkınca Konya’ya sürüldü. Daha sonra Bursa Maarif Müdürü iken 1899’da Fransa’ya kaçtı. Burada tanınmış bilim adamlarıyla irtibat kurarak faaliyetlerini yürüttü. Bu çalışmaları neticesinde Ahmet Rıza Bey Avrupa’da iyi bir şöhret kazanmıştı. İttihat-ı Osmani Cemiyeti ile çalışmasında fayda görüldü. Ahmet Rıza Bey’i cemiyete üye yapmak ve cemiyetin faaliyetlerine katılmasını sağlamak amacıyla Selanikli Nazım görevli olarak 1893’te Avrupa’ya gönderildi. Okulun 3. sınıfında olan Selanikli Nazım hem öğrenimini tamamlamak hem de Ahmet Rıza Bey’i cemiyete üye yapmak amacıyla Paris’e gitti.

Doç. Dr. Ahmet EYİCİL

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.