Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Mutlu Olmak Ve Mutlu Etmek (Geleceğe Umutla Bakmak)

0 11.603

Turan CAN

Eşim Cennet Can’a ithaf edilmiştir.

Son yıllarda artan depresyon, kronik stres ve memnuniyetsizlik modern insanı mutluluk arayışına itiyor. Psikologlar da bu mutluluk arayışına yol göstermek ve cevap verebilmek için “pozitif psikoloji” başlığı altında çalışıyor; insanların zayıflıklarından çok kişisel gelişimini sağlayan güçlü yönleriyle ilgilenerek mutluluk düzeyini artırmayı ve bu halin sürekliliğini sağlamayı amaçlıyorlar.

Mutluluk isteklere ulaşma durumudur. Zihinsel ve duygusal bir yeterlik halidir. Anlamı üzerinde çok çeşitli düşünceler mevcuttur. Asgari tanım olarak “ulaşmış olmayı” kabul edebiliriz. Mutlu olmak çoğu zaman beklentiler ile ilgilidir. Her insan mutluluğu kendi ölçütleriyle belirler. “Mutlu oldum” demedikçe kimsenin mutlu olmaması bunun kanıtıdır. Yine, siz mutluyum dediğiniz sürece kimse mutluluğunuzu alamaz. Mutluluk kişiseldir ve çoğunlukla hayattan beklentiler ile ilgilidir.

Mutlu olmak için kendinizden başka bir şeye ihtiyacınız yok. Mutlu olmak için yetinmeyi bilmekten başka bir şey öğrenmeniz gerekmiyor. İnsanın sınırsız istekleri arasında kendi iç dünyanıza bakıp yetkin olduğunuzu anlamanız dışında bir felsefe de lazım değil. Mutlu olmak için başkalarına bakmayı bırakıp kendinizi fark etmeniz ve yetinmeniz gerekiyor. Başkalarına göre yaşama hastalığından kurtulabilirseniz, mutluluğun her zaman sizinle olduğunu göreceksiniz.

TDK mutluluğu “Bütün özlemlere eksizsiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut, olgunluk, kut, saadet, bahtiyarlık” olarak tanımlamıştır. Sevinç, ferahlık, hoşluk sözcükleriyle yakın anlamdadır. Kökeni “umutlu” sözcüğüdür. Söz başı ünlünün düşmesiyle “mutlu” olmuştur. Umut sözcüğü Eski Türkçe Um-eyleminden gelir. Umut beklenti ve dilek anlamındadır. Mutlu sözcüğü saadet ve memnuniyet kelimelerinin karşılığı olarak modern dönemde türetilmiştir.

Felsefe Tarihinde Mutluluk

Eflatun, Devlet adlı eserinde mutlu olanın ahlaki olduğunu söyler. En büyük erdem adalettir. Gyges’in Yüzüğü adlı düşünce deneyinde de görüldüğü gibi gücü istismar eden kendini iştahının kölesi yapar. Adil olmayan iştahını azdırdığından kendine yetemez ve mutlu olamaz.

Aristoteles Nikhomakos’a etik MÖ.350 adlı eserinde mutluluğu bir duygu olarak değil bir etkinlik olarak tanımlar. Eudaimonia (“eu-iyi” ve ”daimön-ruh”) terimi batı dillerine mutluluk olarak çevrilmiş ve Aristo’nun felsefesinde insan bayındırlığı veya serpilmesi dediğimiz bir etkinliği belirtmiştir. Eudamonia insanın en iyi halidir. Pratik felsefenin de en büyük amacıdır. İnsanın iyi oluşu da erdemli olmasına ve erdemi hayatına uygulamasına bağlıdır. Aristoteles sağlık, varlık ve güzelliği de dışarıdan gelen iyilikler olarak kabul etmiştir. Stoacılar sadece erdemin yeterli olduğunu düşünmüş, dış etkileri gereksiz bulmuşlardır.

İbn-i Sina’ya göre mutluluk dünyevi olandan bağımsızdır. Mutluluğa akıl ile erişilir. Gazali Kimya-yı Saadet adlı eserinde İslam’ın gereklerine uygun yaşamayı ve dolaysıyla günahtan kaçınmayı kurtuluşun ve mutluluğun çaresi olarak görür.

Farabi’ye göre insan mutlu olmak için yaratılmıştır. Sınırlı olsa da mutluluğu tek başına gerçekleştirebilir. İyi davranışlarının hedefi mutluluktur ve davranışlar sadece erdemle yönlendirilirse mutlu olunabilir.

Schopenhauer mutluluğun doyum sağlanan bir şey olduğunu söylemiştir. İnsan istedikçe ister ve her doyum yeni bir isteğe yol açar. Buda sürekli bir tatminsizlik getirdiğinden ıztırabın uzatılmasına yol açar. İştah ve bencillik engellenmedikçe mutlu olunamaz. İstekler acılar ile birlikte gelir.

Nietzche’ye göre mutluluk insan eylemlerinin en yüksek amacı olan durumdur. Ahlaklı olmak için yapılan davranışların daha çok mutsuzluğa yol açtığını ve içgüdüleri bastırmanın mutluluğu engellediğini söyler. Gerçek mutluluk üstün insanı yaratmakla mümkün olacaktır.

Mutlu: Yaşamında sürekli olarak mutluluk duyan; hoşnutluk içinde bulunan; mesut, bahtiyar olan, mutluluğu yansıtan, mutluluğu belli olan, yaşadıklarından veya karşılaştıklarından dolayı hoşnutluk içinde bulunan, sevinçli, memnun. Kişi için son derece şanslı olduğu sanılan veya inanılan, şanslı, talihli kişi olarak bilinirler.

Mutlu azınlık, hayat standardı mevcut ülke şartlarına göre yüksek olan, insanlar için kullanılan tabir. Aslında doğru kelimenin mutluluk değil de kolaylık olduğunu düşünüyorum. Bu azınlığa mensup kişilerin hayatı daha kolaydır. Beden olarak daha az yorulup, çok kazanırlar isteklerini daha kolay satın alabilirler. Ancak istediğini daha kolay satın alabilme gücü direk bir mutluluk kriteri olmadığı için, pek mutlu değildirler ama özenilirler genelde, parayla satın alınabilecek değerleri bir mutluluk kaynağı olarak tanımlarlar.

Mutluluğu tatmanın tek yolu onu paylaşmaktır. Byron.

Mutluluk: Bütün özlemlere, isteklere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşmış olmanın verdiği iç huzuru; bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu, mutlak iç huzuru ve hoşnutluk durumu. Anlık bir duruma bağlı olarak duyulan sevinç veya alınan zevk. Mutluluğuna ermek, bir şey veya durumun verdiği mutluluğu tatmak, hoşnut olmak. Mutluluğunu tatmak, bir şeyin verdiği hoşnutluğu veya zevki duymak, sevinmek, hoşnut olmak. Mutluluk vermek, mutlu olmasını sağlamak, mutlu etmek[1].

Mutluluk, insan hayatındaki nihai amaçtır ancak göreceli bir kavramdır ve tanımı kişiden kişiye değişir. Hepimiz nasıl farklı bir gen dizilimiyle dünyaya geldiysek ve aslında “biricik” isek bizi mutlu eden şeylerin bu denli farklılaşması; mutlu olduğumuz insanların, ortamların ve durumların birbirinden ayrı olması da bu bağlamda normal karşılanmalı. Mutlulukla ilgili geçmişten bugüne birçok düşünür ve bilim adamı atıflarda bulunmuş ve kendilerince mutluluğa ulaşmanın yollarını aramışlardır.

Mutlu insanlar, hiçbir zaman mutluluğa doymazlar. Heredotos

Yapılan çalışmalara göre, mutluluğun çeşitli belirleyicileri vardır. Bunlardan bir olan sabit nokta kuramına göre, genetik mutluluk düzeyimizi önemli ölçüde belirliyor. Tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan çalışmalar, kalıtsal özelliklerin mutluluk düzeyinin % 50’sini oluşturduğunu gösteriyor. Mutluluk dışsal etkilerle bir derece değiştirilebilse de bu değişim süreğen değildir. Yani kişi bir süre sonra genlerinin ona sunmuş olduğu “genel” mutluluk düzeyine geri dönüyor.

Bir dışsal faktör olarak değerlendirilen genetik faktörlerin, yani kişiliğimizin mutluluk üzerine etkisi çok büyük ancak bunun en belirleyicisi de değildir. Mutluluğun %40 kadarını bireyin amaçlı etkinlikleri, yani yapmaktan mutluluk duyduğu eylemler oluştururken geriye kalan %10’luk dilim ise kişinin cinsiyeti, sosyoekonomik durumu, evli olup olmaması, yaşı, eğitim düzeyi gibi ölçülebilen demografik özelliklere bağlıdır.

Mutluluk Peşinde Koşmak

Mutlu olmak peşinde koşmayın! Kendinizi keşfedin, kendinizi anlayın, kendi gözünüzde sevilecek, sayılacak bir insan olmak için emek verin. Kendinize güvendiğiniz biri olun. İnsanlar size güvenecektir. Kendinizi anlayıp severseniz, insanlar sizi anlayacak ve sevecektir. Bir insan olarak kendiniz hakkında iyi hissederseniz, yaşamınız size iyi şeylerle dönecektir. O nedenle lütfen önce kendiniz olmaya emek verin. Olumsuz şeyleri kafadan atmaya çalışın, olumsuzlukları daha fazla büyütmeyin, sizi rahatsız eden olaylardan ve ortamlardan uzaklaşın, sizi anlamayan insanlarla tartışmayın. Kendini beğenmiş, çokbilmiş, kıskanç ve içten pazarlıklı kişilerle mecbur kalmadıkça diyaloga girmeyin, kendinizi kötü hissettiğinizde, bir arkadaşınızın yerine koyun ve ona ne tavsiye edeceğinizi düşünün. Çözüm odaklı olun. İlgi alanlarınızı ve değerlerinizi yansıtan bir hayatınızın olması sizi mutlu eder. Bir amacın peşinden gidin. Bu, uygulaması kolay ve etkili bir yöntem. Bazen insan bir kelebek kanadının peşinde koşarak da mutlu olabiliyor.

Başkalarına mutluluk sağlayabilen adam, mutludur. Denis Diderot

Toplumsal Mutluluk

Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Ağı’nın Hazırladığı 2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre, dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya, ilk üç sırayı İskandinav ülkelerinin kapsadığı listede. Türkiye ise geçen yıla göre 5 sıra gerileyerek 74’üncü sırada yer almıştır.

Raporda 156 ülke, ortalama yaşam süresi, sosyal destek ve yolsuzluk gibi unsurlar temel alınarak, halklarının mutluluk düzeylerine göre sıralandırmaya tabi tutulmuştur.

Rapor 2012’den bu yana her yıl yayınlanırken, bu yıl ilk kez 117 ülke ayrıca, topraklarındaki göçmenlerin mutluluğu ve refahına göre derecelendirilmiştir.

Liste ilk yayınlandığı yıldan buyana ilk sıraları hep İskandinav ülkeleri almıştır. Bu yıl Finlandiya, geçen yılın birincisi Norveç’i ikinci sıraya itmiştir. Listenin ilk 10 sırasında Finlandiya ve Norveç’in ardından Danimarka, İzlanda, İsviçre, Hollanda, Kanada, Yeni Zelanda, İsveç ve Avustralya yer almıştır. ABD ise geçen yıl bulunduğu 14’üncü sıradan bu yıl 18’inci sıraya gerilemiştir.

Raporun eş editörlerinden, British Columbia Üniversitesi’nde ekonomi alanında Ordinaryüs Prof. John Helliwell, listenin en yukarısındaki 10 ülkenin hem genel mutluluk oranı hem de göçmenlerinin mutluluğu bakımından en yüksek notu alan ülkeler olduğuna dikkat çekmiştir.

Dünyanın En Mutlu Ülkesi Finlandiya   

Finlandiya 2018 mutlulukta dünya birincisi, Finlandiya, eğitimden sonra, mutlulukta da dünya birinciliğine yükselmiştir. Bu işin sırrını, Finlandiya’nın Ankara Büyükelçisi Paivi Kairamo, Hürriyet Gazetesine verdiği söyleşide şöyle açıklamıştır: Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Ağı’nın hazırladığı 2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya olunca, Büyükelçi Kairamo’ya göre, Finlerin mutluluğunun sırrı, kendi tercihlerini yaparak hayatlarını yönlendirme özgürlüğüne sahip bireyler yetiştirmelerinde gizlidir. Dünyaya örnek gösterilen Finlandiya eğitim sistemi de vatandaşlarına bu tür bir özgürlük sunuyor. Ve toplumdaki dayanışma ruhu; eşitlik ilkesi, adalet, kurumlara duyulan güven, emniyet hissi ve erişilebilir doğal güzelliklerle birleşince, bu özgürlükten “mutluluk” doğuyor. Bunu başarmak için biraz da “sisu” gerekiyor.

İşte Büyükelçi Kairamo ile yapılan söyleşi:

Finlandiya nasıl en mutlu ülke oldu?

Mutluluk raporu altıncı kez yayınlandı ve Finlandiya önceki yılların raporlarında da diğer kuzey ülkeleriyle birlikte hep listenin üst sıralarında yer almıştı. Bu yıl bu listenin birinci sırasına yükseldik. Norveç, Danimarka ve İsveç gibi kuzey ülkelerinin de önüne geçmemizin biraz sürpriz olduğunu söyleyebilirim.

Bu sıralama yapılırken kullanılan anahtar göstergelerden bir olan kişi başına düşen gayrisafi milli hâsıla konusunda (GSMH) Finlandiya’nın durumu iyi olsa da, bahsettiğim kuzey ülkeleri daha da iyi durumda, GSMH ile birlikte sosyal destek, ortalama sağlıklı yaşam süresi, hayat tercihleri yapma özgürlüğü, cömertlik ve yolsuzluk algısı şeklinde sıralanan altı kritere bakıldığında da Finlandiya’nın onlarca yıldır iyi durumda olduğunu görüyoruz.

“BM’nin mutluluk kriterleri içinde son bir yılda Finlandiya’nın en büyük gelişme kaydettiği alan, insanlara hayatlarını etkileyecek tercihleri yapma özgürlüğü vermesidir”.

Bu konuda son dönemde en çok öne çıkan alan ise eğitimdir. Finlandiya’nın eğitimleri konusunda istediği tercihi yapma özgürlüğünü vererek vatandaşlarına, geleceklerine etki etme gücüne sahip olduklarını hissettirebildiğini düşünüyorum. Bir insanın hayat seyrini değiştirme şansına sahip olması, ona kendisini özgür hissettirir ki bu mutluluğun da kaynağıdır. Finlandiya’nın bugünkü kuşakları, geçmiş kuşaklara göre bu şansa daha fazla sahip bulunuyorlar.

En büyük mutluluk, hür düşünceli olmaktır. Anatole France

Vurgulamak istediğim ikinci nokta ise insanların içinde bulunduğu sosyal ağlar ve gönüllü faaliyetler, bunlar da, hayat seyrinizi değiştirme imkânınız olan bir ortamda çevrenizle dayanışmaya imkân sağlar. Böylece stresli zamanlarda bir destek bulursunuz ki bu da mutluluğu artırır.

İnsanlar mutluluk deyince genelde eskileri hatırlar, nostalji yapar. Şimdi Finlandiya’da mutluluk artıyor, yeni ve eski kuşaklar bu süreçte mutluluk deyince aynı şeyi mi anlıyor?  “Eskiden her şey daha güzeldi “ inanışı tüm dünyada ileri yaşlardaki birçok insanda var. Finlandiya’da ise, mesela diğer kuzey ülkelerindeki yaşıtlarıyla kıyaslandığında, benim büyükannelerimin kuşağı çok zor zamanlarda yaşamıştı. Bağımsızlığımızın hemen ardından gelen iç savaş ve bunun ardından iki savaş daha yaşadılar. Annemlerin kuşağı da savaş yıllarından hemen sonra doğdu. Bu yüzden benim ülkemin tarihi diğer birçok Avrupa ülkesinden farklıdır. O günlere kıyasla bugünün Finlandiya’sında insanlar çok daha fazla tercih hakkına sahiptir. Toplumsal kökenlerinden bağımsız olarak geleceklerini şekillendirebilirler. Tabii Finlandiya zaten sınıflara ayrılmış bir toplum değil, fakat örneğin daha yoksul bir ailede doğmuş da olsanız bir fark yaratma, geleceğinize etki etme imkânınız her zaman vardır. Finlandiya’da en zengin ile en yoksul arasındaki farkında çok büyük olmadığını vurgulamak isterim.

Finlerin mutluluğunda bir başka önemli nokta, kurumlara duyulan güvendir. Örneğin siyasetçiler, polis ve yargı gibi kurumlara herkes güvenir.

Devletin en tepesinden şöhretler dünyasına tüm Finlandiya’ya yayılan bu rahat, sakin, alçakgönüllü kültürün mutluluğa bir etkisi var mı sizce?

Evet, ben de Cumhurbaşkanı Halonen ile yedi yıl çalışmış biri olarak bunu söyleyebilirim. Tanınmış kimselerin halkın arasında olması Finlandiya’da çok normal bir durumdur. Cumhurbaşkanlarını markette kendi alışverişini yaparken, Helsinki sokaklarında yürürken veya bir gölde yüzerken görebilirsiniz. İnsanlar elbette onları tanır ama herkes rahat davranır. Bu durumun bizim nasıl bir toplum olduğumuzu gösterdiğini düşünüyorum.

Peki, Fin kültürünü en iyi anlatan kelime nedir?

“Sisu” diyeceğim. Herhangi bir dile tercüme etmek çok zor.

“Büyükelçi Kairamo hiçbir dilde tam karşılığı olmasa da “sisu” sözcüğünü, “Zihinsel mukavemetle, moral kuvvetle, iyi ve kötü zamanlarda kararlı bir şekilde sonuç alma iradesiyle ilgisi olan bir kavram ’diye anlatıyor. Mesela başarısız bir ilişkinin ardından cesaretle yeni bir ilişkiye başlayabilen veya işten atılıp kararlılıkla yeni bir iş arayan yahut sabah koşusunda azmedip fazladan birkaç kilometre daha kat edenlerin “sisu” sergilediği söyleniyor”.

Türkiye, dâhil birçok ülkede bulundunuz. Bu ülkelerdeki insanların mutluluğuna dair algılarında Finlerden farkı nedir?

Ben bir Fin olarak kendi ülkemi bir başka ülkeyle doğrudan kıyaslamak konusunda dikkatliyim. Tabii yurtdışında çalışmış, dünyanın dört bir yanında birçok ülke ziyaret etme ve oralarda çalışma şansına sahip olmuş biri olarak yine Finlandiya’daki sosyal ağın, toplumsal istikrarın ve emniyetin önemini vurgulayabilirim.

Temiz doğa da çok önemli, Finlandiya büyük bir ülke ve yaban hayatı, ormanlar, göller tüm çevremizi kuşatıyor. Ben Helsinkliyim, yani başkentte yaşamama rağmen doğaya erişimim çok kolay. İstediğim zaman vahşi doğanın, temiz havanın, suyun keyfini çıkarabiliyorum. Ormanda hiçbir insan görmeden saatlerce yürüyebiliyorum.

Fin toplumun temel yapılarından olan, güven duygusunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu temel yapılar istikrar halinde, bunların her bir vatandaşla ilişkisi de eşitlik ilkesine dayanıyor ve tüm bunlar toplumsal huzuru sağlıyor. Bir Fin olarak başka ülkelere gidince bunların değerini bilmeyi de öğreniyorsunuz.

“Elbette Finlerin de başka ülkelerle kendilerini kıyaslayınca kızdıkları olumsuzluklar vardır. Sert iklim koşulları mesela…”

Sizin hayatınızdaki en mutlu an hangisiydi?

Sanırım bu çok küresel bir cevap olacak, yani dünyada birçok insan için aynıdır: Hayatımın en mutlu anı oğlumun doğumuydu. Hiçbir şey bununla kıyaslanamaz. Kesinlikle öyle.

Finlandiya deyince akla gelen saunanın mutlulukla ilgisi var mı sizce?

Evet, bahsettiğiniz hislerle saunanın da ilgisi olabilir. Bizim için sauna genelde bir aile faaliyetidir. Bahsettiğim sosyal ağın da bir parçası gibidir. Saunaya iyi tanıdığınız insanlarla, ailenizle veya yakın arkadaşlarınızla girersiniz. Sauna sizi fiziksel ve ruhsal olarak rahatlatır. Güvendiğiniz insanlarla böyle bir ortamda vakit geçirmiş olursunuz. Saunanın ardından hep beraber yemek yiyerek o iyilik hissini devam ettirebilirsiniz.

Dünyanın en mutlu ülkesinin büyükelçisi olarak Hürriyet okurlarına bir mesajınız veya tavsiyeniz var mı?

Tabii farklı ülkelerden, farklı kültürlerden bahsediyoruz ve mutluluk gibi konuları ele alan bu tür araştırmalarda, kültürün de rol oynadığını unutmamak gerekiyor. Yine de her şartta geçerli olabileceğini düşündüğüm şu mesaj verebilir: Mutluluk içinizdedir, olumlu düşünmenin ve olumlu şeyler yapmaya çalışmanın bir yolu ve sonucudur. Aynı zamanda topluma olumlu bir etkide bulunma, herkes için olumlu sonuçlar yaratma imkân ve hissinin sonucudur. “Kendine ve ötekilere saygı duy, herkese adil davranmaya ve eşitlik için çalışmaya gayret et” diye yola çıkan bireylerden oluşan toplumlar mutlu olur. [2]

Fin uzmanı Ojanen, Para, bir yere kadar mutlu eder.

1969’dan beri mutluluk konusunda çalışmalar yapan Finlandiyalı Prof. Markku Ojanen, BM’nin son raporunda ülkesinin zirvede yer almasını şöyle değerlendiriyor:

“Aslında 1970’lerin başından beri Finlandiya’nın mutluluk düzeyinde çok büyük bir değişim olmadı, yavaş yavaş bir artış söz konusuydu. Bu süreçte sanayileşmiş bir ülke haline geldik, yoksulluk azaldı ve zenginleşirken gelir dağılımında adaletsizliğe de izin vermedik. Gelir düzeyinin artmasıyla mutluluk bir noktaya kadar artıyor, heves ettiğim şeyi satın alabildiğimiz aşamaya geldikten sonra ise artık ek gelirler kişiye mutluluk getirmiyor. Mutluluk pozitif düşünceyle ilgili, ağır ağır elde edilebilen ve hatta bir ömür boyu yaşanan bir süreç. “Daha iyimser olacağım” diye yola çıkıp özür dilemeyi, teşekkür etmeyi ve şükretmeyi, kabullenmeyi içeriyor bu süreç. Ama insan kişisel mutluluğundan daha önemli şeyleri, başkalarını önemsemeyi ve ilişkiler kurmayı da düşünmeli.

İyi bir hayat sürmenin yolu, iyi insan olmaktan ve birbirimize saygı duymaktan geçer. Bu şekilde doğru yaşayan birini mutluluk zaten takip eder.

Mutluluk psikolojisine Göre Kimler Mutlu?

Mutlu insanların mutluluklarını neye borçlu olduklarını anlamak için psikologlar sayısız araştırma yaparak bu kişilerin bazı özellikleri ve yaptıkları eylemleri gözlemleyerek birçoğunda ortak olan, noktaları kaydediyorlar:

Mutluluk psikolojisi, araştırmalarına göre, hayatta amaç belirlemek ve bu amacı sürdürmek mutluluğu artırır. Bu amaçlar kişinin önem verdiği, ulaşmak için çaba gösterdiği şeylerdir. Ancak her birimizin bambaşka hedefleri vardır, mutluluğu ararken pusulalarınız farklı yönleri gösterir.

Ne kadar çok çalışırsan, o kadar mutlu olursun. Charles Dicken

Psikologlar, bu amaçları içsel ve dışsal amaçlar olarak ikiye ayırmıştır. İçsel amaçlarımız arasında kişisel gelişimimize önem vermek, topluma katkı sağlamak, sağlıklı yaşamak, kişilerarası ilişkilerimizi geliştirmek gibi daha çok bizi uzun süreli mutluluğa götüren ve sonucunda huzur veren eylemler yer alırken dışsal olarak aksettirilen amaçlar zenginlik, ünlü yâda çekici olmak gibi durumsal unsurları içerir. Dışsal amaçlar edinen bireylerin daha düşük yaşam doyumuna sahip olduğu gözlenmiş ancak içsel amaçlara yönelen bireylerin öz saygılarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bu kişilerin madde kullanım sıklığı ve TV izleme sürelerine bakıldığında, dışsal amaçlı bireylerin bunlara daha yatkın olduğu görülüyor.

Bireyin kendi hayatı hakkında bilinçli ve duygusal değerlendirmelerde bulunması sonucu olumlu hissetme ve yaşamdan aldığı doyum fazlaysa bu kişilere öznel iyi oluşu yüksek bireyler denir. Bu bireylerin mutluluk düzeyleri yüksektir, daha sosyaldirler, iş ve evliliklerinden doyum alırlar, yaratıcıdırlar, işlerinde üretkendirler, bağışıklık sistemleri güçlüdür ve daha uzun süre yaşarlar.

Mutluluk bilginin kendisinde değil, bilginin edinilmesi sürecindedir. Edgar Allan Poe

Dışadönük kişilik özelliği gösterenlerin öznel iyi oluşu yüksektir. Bu kişilerin insanlarla ilişkileri güzeldir, konuşkan olurlar ve daha sosyaldirler. Dışadönük kişiler, olumlu duygular hissetmeye eğilimlidir.

İnsan ilişkilerinde iyi olan mutlu bireylerin sosyal zekâsı daha yüksektir. Sorumluluk alabilme, yumuşak başlılık ve deneyimlere açıklık gibi özelliklere mutlu bireylerde daha çok rastlanır.

Nevrotik kişilik özelliği gösteren kişiler yüksek kaygı, stres, depresyon, öfke gibi negatif duygu durumlarını daha çok yaşarlar; kendilerine güvenleri düşüktür; kolay öfkelenirler ve alıngan olarak nitelendirilirler. Nevrotiklik mutlulukla negatif yönde yüksek ilişki gösterir.

Yapılan araştırmalar, evli çiftlerin hiç evlenmemiş ya da boşanmış kişilere göre daha mutlu olduğu yönündedir.

Mutluluk düzeyi arttıkça evlilik doyumu da artış gösterir, mutlu bireyler mutlu ilişkiye de sahip olur.

Evli çiftler üzerinde yapılan araştırmalarda ise erkeklerin evlilikten aldıkları doyumun kadınlardan daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.

Dua etmek ve meditasyon (derin düşünme) yapmak mutluluk düzeyini artırır.

Mutlu hissetmek, âşık olma şansınızı yükselteceği gibi, mutlu görünmek de daha çekici algılanmanızı sağlayacağından diğerlerinin de size âşık olma durumunu etkiler.

Aşk mı para mı sorusunun cevabı “Aşk” çünkü sosyal bağlar bizi mutlu eden şeylerin başında yer alıyor. Başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmak, mutluluğun ilk şartı denilebilir.

TÜİK 2012 verilerine göre, Türkiye’de kadınlar erkeklerden daha mutludur.

İnsanları en çok mutlu eden değerler, başta sağlık olmak üzere, sırayla sevgi, başarı, para ve iş takip etmektedir.

Öğrenim durumu düşük olanlarda az da olsa mutluluk düzeyini etkiliyor. Yapılan araştırmalar, yükseköğrenim düzeyine sahip bireylerin daha mutlu bir yaşam sürdüğünü destekliyor.

Egzersiz sonrasında endorfin, melatonin, serotonin ve dopamin hormonları salgılanır. Bu hormonlar kendinizi keyifli ve huzurlu hissetmeniz üzerinde başrolü oynar. Spor yaparak rahatça bu hormonların salgılanmasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca düzenli egzersizin genel mutluluk düzeyinizle ilişkili olduğu, kendine güven ve başarı duygusunu artırdığı bilinmektedir.

İnsanın kavuşabileceği en büyük mutluluk, kendi durumundan hoşnut olmasıdır. Thomas Mann

Mutluluk hususunda unutulmaması gereken bir nokta da mutluluğun bir denge hali olmasıdır. Sıkıntılı süreçlerden geçsek yâda mutluluktan uçsak da bir süre sonra orta noktaya, yani genel mutluluk düzeyimize geri döneriz. Mutluluk, ulaşmamız için sürekli çaba göstermemiz gereken bir olgudur.

Mutluluk bir amaçtır çünkü “iyi yaşam” kavramıyla etkileşim halindedir. İyi yaşam, mutlu olmamızı sağlıyor ve mutluysak daha iyi yaşıyoruz.[3]

Mutluluk aslında bir amaç olmasına karşın, yapılan araştırmalar, onu bir araç olarak kullanmamız yönündedir, çünkü bir şeyi yaparken mutlu olmak amacıyla yapıyorsak onun ifade ettiği anlam bizim için değişiyor. Mesela, yardım etmek veya topluma katkı sağlamak, mutlu insanların diğerlerine oranla daha çok yaptıkları bir davranıştır. Ancak mutlu olmak için bağışta bulunursak veya yardım davranışı sergilersek içsel olarak bu durumun değerini azaltıyoruz ve sonunda daha az mutlu oluyoruz. Psikoloji bilimine bu perspektiften baktığımızda aslında bize nasıl ve ne yaparak mutlu olacağımızı söylemesinden çok bize bunları kendi kendimize anlamamızı sağlayacak bir içgörü kazandırması yönüyle ele almamız gerektiğini anlıyoruz.

Bu konuyla ilgili aşağıdaki eseri okuduktan sonra, hayatta dair bazı şeylere bakış açımı değiştiren Psikolog ve Filozof isimli eserden bir alıntı yapmak istiyorum: “The Happiness Project’de Gretchen Rubin diyor ki, “Kocama en az 6 saniye sarıldım. Araştırmalarımdan bunun, duygusal bağı kuvvetlendiren mutluluk hormonları oksitosin ve serotonin salgılamak için gerekli olan en az süre olduğunu biliyordum. Bunları düşünerek sarılmak elbette samimi bir şey olması gereken eylemi yararlı bir tekniğe çevirecektir[4].”

Alçak gönüllü, gösterişsiz, iddiasız bir mutluluk; mutluluğun en iyi biçimidir. La Fontaine

Sonuç

İnsan kendini mutsuz eden nedenleri elbette unutmaz ama mutlu olmak için kendinize biraz fırsat verebilirsiniz. Mutlu olmak için kendinize şans verin. Mutlu olmanın aslında küçük detaylarda saklı olduğunu unutmayın.

Hayata karşı, yakınlarınıza, sevdiklerinize ve insanlığa karşı nazik olun, gülümseyin ve merhametle yaklaşın. İyilik yapın, güzel sözler söyleyin ama karşılığını beklemeyin.

Yaptığınız her şeyin karşılığını beklemek sizi vesveseli, huzursuz ve mutsuz yapar. Çünkü hayatta herkes her şeyi sizin gördüğünüz açıdan görmek. Sizin gibi düşünmeyenler sizi üzenler arasındadır zaten genelde.

Bu nedenle iyi bir şeyler yaparken karşılığını beklememek sizi her zaman için daha güçlü ve huzurlu kılar. Hem karşılığını aldığınızda da beklemediğiniz için daha büyük sevinç ve mutluluk yaşarsınız.

Cimriliği bir kenara bırakın. Hayata bir kere geliyorsunuz. Müsriflikle cömertliği karıştırmadığınız sürece cömert olmak sizi mutlu eder. Ne demişler mutluluk paylaştıkça artar. Bu nedenle yemeğinizi, sevincinizi, üzüntünüzü, işinizi, eşyalarınızı, sevginizi, ilginizi ve hayatınızı paylaşın. Paylaşın ki kocaman bir yüreğiniz olsun. Mutluluklarınız artsın.

Üretken olun, yakınlarınızı sevin, arayın, sorun. Hiçbir şey yapmadan oturmak kuruntu yapmanıza neden olur. Ve ne kadar asosyal olursanız o kadar içinize kapanır ve mutsuz olursunuz. Sosyallik size enerji verecektir.

Sakin, soğukkanlı ve huzurlu olmayı seçin. Sinir, heyecan stresi tetikler stres de mutsuzluğu. Olumsuzlukları görmezden gelmeye çalışın. Sizin için önemli olan kendiniz ve huzurunuz olmalı.

Yemek yapmanın ve yemek yemenin mutlulukla bir ilişkisi olduğunu artık tüm dünya kabul etti. Sevdiklerinize kendi ellerinizle yaptığınız yemeklerden oluşan özenli sofralar kurun. Sevdiklerinizi bu masaya toplayın ve görün nasıl mutlu oluyorsunuz.

Tüm bunlardan anlaşıldığı üzere mutluluk peşinde koşmak, ideal bir mutluluk hali aramak beklentimizin, normalin üstünde seyretmesine neden oluyor ve ulaşamadığımızda bizi mutsuz ediyor. Elbette bunlar mutluluk arayışının önüne set vuran birer mekanizmaya dönüşmemeli. Bilimsel çalışmalar dikkate alınmalı; bizi mutlu eden şeyleri mutlu olmak için değil, sevdiğimiz için yapmalıyız. Vaktimizi sevdiğimiz ve bize anlam katan şeyler üzerinde harcamak, mutluluğun birinci kaynağıdır. Hayat tahmin edebileceğimizden çok daha karmaşıktır, onu belirli kalıplarla yaşamak mümkün değildir. Bizi neyin, ne zaman, hangi koşullarda mutlu edeceğini bilemeyiz. Bence hayatı bu kadar güzel kılan; bizleri maceradan maceraya sürükleyen; heyecanlı bekleyişlerimize, gözlerimizin ışıldamasına ve gülüşlerimize neden olan onun bu kadar “beklemedik” şeyler üzerine kurulmasıdır. “Hayatta hiçbir şey planlarınız doğrultusunda gitmesin çünkü plan yapan doğrusal, akılcı zihnimizdir ve sadece onun dedikleri olsa genellikle sonuç hüsran olur”. Hayatımızın kaosu içinde kurduğumuz küçük düzende mutluluklar, sevinç kıvılcımları, gülücükler ve umutlar hep daim olsun.

Saadeti ihtiraslarda değil, kendi kalbinizde arayın, saadetin kaynağı dışımızda değil, içimizdedir. Lev Tolstoy

Mutluluk insanın tüm hücresini derinden etkiler. Sağlığına sağlık, ömrüne ömür katar. Hayata bakışınız eğer olumsuzsa hemen değiştirin, olumsuz şeyleri önce kafanızdan atın, sonra yüreğinizden çıkarın, içiniz ve dışınız temiz olsun. İnsanlara değer verin ki, sizinde değeriniz olsun. Hayata ne verirseniz onu alırsınız.

Turan CAN

TİKA -Araştırmacı


[1] Büyük Türkçe Sözlük, Yaşar Çağbayır, Ötüken, TİKA Yayını, Cilt 6. S. 4106- 4107 İstanbul 2016

[2] Emre Kızılkaya,  Dünyanın en mutlu ülkesinin büyükelçisi mutluluğun sırrını açıklıyor: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve SiSU, 21 Nisan 2018, Hürriyet Gazetesi,

[3] Tuğba Becer, Hedefimiz Mutluluk, Beyin Dergisi, S. 5 2016

[4] Baggini, Julian ve Macaro, Antonio, Psikolog ve Filozof. Çev. Özgü Çelik, İstanbul: Pegasus Yayınları, 2014

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.