Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi
Orhun Abideleri, “Türk” adının geçtiği ilk Türkçe metinlerdir. Orhun Abideleri’nde, Türk devlet adamları milletine hesap verir; bütün bir milleti ilgilendiren, milletin geleceğine ışık tutacak görüş ve fikirler, Türk milletinin hayatında huzur ve güven için girişilen mücadeleler anlatılır. Sadece o zamanki Türklerin devlet, politika ve gelenekleri açısından değil, bütün Orta Asya uygarlıklarının gelişim tarihi açısından da önemli bir yer tutar.
Göktürk Kitabeleri’nde, Bilge Kağan ile kardeşi Kül Tigin’in (Köl-tigin) Türk milletine ve Türk beylerine verdikleri uzun mesaj yazılıdır. Yer yer realist bir tarih dili, milli ve içtimai tenkit ve güven cümleleri; yer yer de kudretli bir hitabet dili vardır.
Bilge Kağan ve Köl Tigin, Türk tarihinin en kahraman, en bilge kişileri olarak tarihteki yerlerini aldılar. Yalnız savaşçılıkla devletin yönetilemeyeceğini, bilgeliğinde gerekli olduğunu savundular. Her iki hakan ile “bilge” devlet adamı Tonyukuk, icraatlarını, geçmişten alınan dersleri geleceğe aktarmak için “bengü taşlar” diktirdiler (Öztürk, 1996: 180).
Göktürkçe Abideleri’nin varlığından ilk söz eden 12. yy. tarihçilerinden Cüveynî olmuştur. Cüveynî’nin kitabelerle ilgili kaydı o dönemlerde pek dikkat çekmemiştir.
İsveçli Strahlenberg, bölgede yaptığı incelemeler sonucunda, 1722 yılında “Asya’nın Kuzey ve Güney Bölgeleri” adlı gezi notlarını yayınlamış, bu eserinde Türkistan’da rastladığı Göktürk Kitabeleri’ne de yer vermiştir.
1889 yılında Rus bilim adamı Yadrintsev, daha sonra Bilge Kağan ve Köl Tigin Abideleri olduğu anlaşılan Kitabeleri bulmuş ve yaptığı incelemeleri, kitabelerin kopyalarını bilim dünyasına sunmuştur.
Fin Arkeoloji Cemiyeti ve Fin-Ugor Cemiyeti’nin oluşturduğu bir heyet, Axel Olai Heikel başkanlığında 1890’da söz konusu kitabeler üzerinde araştırmalara başladı. Araştırma sonuçlarının ve raporlarının bir atlasını yayınladı: “Inscription de L’Orkhun recueilliespar l’expédition Finnoise 1890 et publiées par la Société Fino-Ougrienne, Helsingfors 1892”.
Rus Türkolog W. Radloff başkanlığındaki heyetse 1891 yılında bölgede incelemelere başladı. İnceleme sonuçlarını ve anıtların kopyalarını bir atlas halinde yayınlamıştır: “Radloff, W., 1892, Atlas Drevnostey Mongoli, Saint Petersburg”.
Kitabelerin Okunması
Kitabeleri okumaya yönelik çalışmalarda, Çince yüzü hareket noktası olarak ele alınmış ve ilk olarak George von der Gobelanti, Köl Tigin’in Çince yüzünü Almancaya tercüme etmiştir. Radloff, 1891’deki seyahatinden dönerken Pekin’e uğrayarak anıtların Çince yüzünü tercüme ettirmiştir.
Radloff’la eş zamanlı olarak Danimarka Kraliyet İlimler Akademisi üyesi olan W. Thomsen’de kitabelerin tercümesi üzerine çalışıyordu. Thomsen, bölüm başlarında sıkça geçen bir kelimeyi, tengri kelimesini, çözerek işe başladı. Bundan sonra sırasıyla Türk ve Köl Tigin kelimelerini çözmeyi başardı. Göktürk alfabesini 1895 yılının Kasım ayında çözdü ve aynı yılın Aralık ayında kitabelerin çözümünü bir bildiriyle bilim dünyasına sundu.
Kitabeleri ilk yayınlayan bilim adamı olarak tarihe geçen Radloff, 1894 ve 1895’de üç fasikül halinde yayımladı.
Orhun Kitabeleri hakkında, bugüne kadar elde edilen bilgiler, Rus, Fin ve Danimarkalı bilim adamlarının yaptıkları inceleme ve kazılara dayanmaktadır. Türk bilim adamları tarafından doğrudan doğruya bölgede, anıtlar üzerindeki kazı çalışmaları 1995 yılında başlamıştır.
Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi
TİKA’nın (Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı) özellikle kültürel ilişkilerin geliştirilmesini amaçlayan işbirliği projeleri içinde en önemlilerinden birisi Orhun Anıtları’nın restorasyonunu ve korunmasını esas alan ve 1995 yılında varılan mutabakat neticesinde hayata geçirilen “Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi (MOTAP)”dir.
TİKA’nın hazırladığı “Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi”nde Moğolistan’da, özellikle Orhun ve Nalayh çevresindeki Türk anıtlarının restorasyonu ve korunması yer almaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Moğolistan Halk Cumhuriyeti arasında 1996 yılının Aralık ayında imzalanan “Teknik İşbirliği Anlaşması” ve 1997 yılı Nisan ayında TİKA ile Moğolistan Aydınlanma Bakanlığı arasında imzalanan beş yıllık çalışma programını içeren protokol gereğince, Moğolistan’daki Türk anıtlarının onarımları, korunmaları ve sergilenmeleri hususundaki çalışmalar ile yüzey araştırmalarına başlanması kararlaştırılmıştır.
Bu çerçevede, 1997 yılında bölgeye giden ilk Türk bilim heyeti çeşitli incelemelerde bulunmuştur. Bu çalışmalarda anıtların bulunduğu yörelerin ayrıntılı topografik haritalarının yapılması, konum ve planlarının bu haritalara işlenmesi, anıt külliyelerin plan, rölöve, fotogrametrik belgeleme yollarıyla şimdiki durumlarının ortaya çıkarılması, bozulma dereceleri ile sebeplerinin belirlenmesi; koruma, sağlamlaştırma ve restorasyon yöntemlerinin belirlenmesi, kırık ve kayıpların tespiti ve tamamlama yollarının araştırılması yapılmıştır.
Bu çalışmalar esnasında epigrafik belgelemelerle birlikte yüzey araştırmaları da yapılmış, anıtlara ait bazı parçalar ile literatürde yer almayan birçok kurgan, mezar ve mezar külliyesi ortaya çıkarılmıştır.
1998 yılında, Nalayh’ta bulunan Tonyukuk Anıt Külliyesi ile Orhun Vadisi’nde bulunan Bilge Kağan ve Köl Tigin Anıt Külliyelerinin bulunduğu bölgelere, kazılar esnasında çıkarılan ve korumaya alınacak olan eserler için bir depo-müze-kazıevi yaptırılmıştır.
Çalışmalara 2000 yılında hız verilmiş, 23-30 Nisan 2000 tarihleri arasında TİKA ve İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün işbirliği ile “II. Uluslararası Göktürk Anıt ve Yazıtları Kolokyumu” düzenlenmiştir. Moğolistan’daki çalışmalar, 4 Temmuz-25 Ağustos 2000 tarihleri arasında 50 kişiden oluşan Türk ve Moğol bilim adamı heyeti tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda Orhun Abidelerinin bulunduğu bölgenin 1/1000 ve 1/5000 ölçekli haritaları tamamlanmıştır.
Orhun Bölgesi’nde Bilge Kağan ve Köl Tigin külliyelerindeki eserler, hava şartları ve insan tahribatından son derece etkilenmiştir. Bu eserlere gerekli koruma tedbirleri uygulanmış ve 1998 yılında TİKA tarafından yaptırılan binaya taşınmıştır.
Kazı ekibinin Anonim IV adı verilen külliyede yapmış oldukları çalışmalar sonucunda sunak masası, bir küçük altın tabak ve kaşık ortaya çıkarılmıştır (Fot. 1). Bilge Kağan Yazıtı’nın yanında, Radloff’un çalışmalarında görülen ve uzun süredir kayıp olan “Türk adının taşı” (veya “tölös şadın balbalı”) yazılı taş başlık da bulunmuştur.
Bölgede bulunan heykellerin kıyafetleri incelenmiş, Bilge Kağan ve eşine ait heykellerin üzerindeki giysilerin yakası, “Amerikan Yaka” olarak bilinen yakaların “Türk Yakası” olduğunu göstermiştir.
18 Haziran-20 Ağustos 2001 tarihleri arasındaki çalışmalarda ilk olarak; 1998 yılında her iki anıt bölgesinde (Bilge Kağan ve Köl Tigin Yazıtları’nın bulunduğu Orhun Vadisi ve Tonyukuk Yazıtları’nın bulunduğu Nalayh bölgesi) yapılmış olan depo-müze-kazıevinin müzeye dönüştürülmesi ile ilgili çalışmalar tamamlanmıştır.
MOTAP çerçevesinde sadece arkeolojik kazılar değil, aynı zamanda koruma ve restorasyon çalışmaları da yapılmaktadır. Tonyukuk Yazıtları ve külliyede bulunan eserlerin üzerlerindeki likenler (bitki kökleri, yosunlar), beton kalıntıları temizlenmiş, çatlaklar sağlamlaştırılmıştır. İki yazıt ile mezara ait taşlar dışında bulunan bütün eserler depoda koruma altına alınmıştır.
2001 yılı çalışmalarının en önemlilerinden birisi; üç parça halinde yerde yatık durumda bulunan Bilge Kağan Yazıtı’nın ayağa kaldırılması, kırık parçalarının birleştirilerek 1266 yıl sonra tekrar dikilmesidir (Fot. 2). Dağılmaya yüz tutmuş olan kaplumbağa kaidesi, iki parça halinde müzeye taşınarak koruma altına alınmıştır.
Kazı çalışmaları sırasında farklı boyutlarda ve özelliklerde ok uçları, at dizginlerine ait olduğu düşünülen halka, kemer tokası, çatı kiremitlerini süsleyen desenli kapaklar, ritüel amaçla gömüldüğü tahmin edilen at kafasına ait iskelet ve koyun iskeleti, Bilge Kağan’ın oğlu ya da çok yakın bir akrabasına ait olduğu tahmin edilen sembolik mezarın desenli köşe taşları bulunmuştur.
TİKA’nın altı senedir yürüttüğü projede 2001 yılında Orhun Bölgesi’ndeki eserlerin kopyalarının alınma işlemleri de başlamıştır. Bu amaçla Türkiye’den Orhun Vadisi’ne gönderilen özel bir tarama aletiyle anıtların ve heykellerin digital ortamda kopyalama işlemi tamamlanmıştır. Önümüzdeki yıllarda eserlerin orijinallerinin koruma altına alınarak yerlerine birebir kopyalarının konması planlanmaktadır.
Bilge Kağan Hazineleri
2001 yılı kazılarının en önemli buluntusu, şüphesiz, Bilge Kağan’a ait olduğu tahmin edilen ve gümüş bir sandık içinde bulunan hazine değerindeki eşyalardır. Bu hazine, sunak ile sunak taşının kuzeyindeki sembolik mezar arasında, alt zemine gömülmüş bir şekilde bulunmuştur. Yüzlerce parçadan meydana gelmektedir. Ayrıca sandık üzerinde de binlerce gümüş süs bulunmaktadır.
Buluntular, bir sanduka içerisindedir. Çoğunluğu altın ve gümüş eserlerden oluşmakta, bunun yanında demir, bronz ve kurşun parçalar da yer almaktadır (Fot. 3).
Altın Eserler: Ağzında kıymetli bir taş taşıdığı düşünülen mitolojik bir kuş tasvirinin bulunduğu, alınlığın etrafında kazıma ve kabartma tekniği uygulanarak işlenmiş süslemelerden oluşan tamamı altından bir taç, kemer tokaları, elbise kopçaları ve giyim kuşama ait çeşitli ebatta altın objeler, yine çeşitli ebatlarda maşrapa, sürahi, tabak gibi tören kapları olarak adlandırılan altından formlar.
Gümüş Eserler: Çoğunluğunu çiçek biçimli süslemeler oluşturmaktadır. Gümüş sandığa ait olduğu düşünülen bu parçalar 1850 adettir. İşlemeli iki geyik heykelcikten birinin bacağı ve boynuzu dışında tamamı sağlam olarak, diğeri ise kırık ve erimiş parçalar halinde bulunmuştur. Tabak, maşrapa, sürahi gibi tören amaçlı kullanıldığı düşünülen kaplar mevcut olup bazı kapların içinde değerli taşlar, değerli madeni objeler, tekstil, kömür gibi organik maddeler bulunmaktadır.
Demir Parçalar: Eserlerin muhafazasını sağlayan gümüş sandığın iskeletini oluşturmaktadır.
Bronz Parçalar: Gümüş parçaların birleştirilmesi amacıyla kullanılmıştır.
Erimiş Kurşun Parçaları: Ne olduğu tam olarak anlaşılamamakla birlikte, ritüel bir anlam taşıyan parçalar olduğu düşünülmektedir.
Kazı çalışmaları sırasında Bilge Kağan Yazıtı’na ait kırık yazı parçaları, yazıtın şimdiye kadar okunamayan eksik yerlerinden biri bulunmuştur.
Söz konusu eserler, Türk sanat ve kültür hayatına dair önemli veriler ortaya çıkaracaktır. Bu eserlerin sayım, koruma, restorasyon ve envanterleme çalışmaları Moğolistan’ın başkenti Ulaanbaatar’da bulunan Kültür Mirası Merkezi’nde Türk ve Moğol restoratörler tarafından halen devam etmektedir.
Proje çalışmalarının bir ayağı olan dil ve edebiyat uzmanlarının yaptıkları epigrafik belgeleme çalışmaları, Arhangay Aymag, Töv Aymag, Bayan Ölgey Aymag, Bulgan Aymag, Övürhangay Aymag ve Ulaanbaatar’da yapılmıştır. Saka, Hun, Avar, Uygur ve Göktürk dönemlerine ait anıt mezarlar ve kurganlar tespit edilmiştir. Türk kültüründen izler taşıyan dikili taşların, kayalığın, balbalın, süs ve kullanım eşyasının üzerindeki Türk yaşayış ve inanışını yansıtan damgalar da tespit edilmiştir.
Projenin nihai hedefleri, anıtları restore etmek ve kırılmış parçaları tekrar bir araya getirerek restore edilen eserleri teşhir amacıyla bölgede bulunan deponun müzeye çevrilmesi, anıt ve heykellerin orijinal kopyalarının hazırlanmasıdır.
Bu proje Türkiye ve Moğolistan işbirliği ile yapılan, dünyadaki en kapsamlı yüzey araştırmalarından biridir. Türk ve Moğol halkının ortak mirası durumundaki bu abideler, yapılan bu çalışmalarla, artık dünyanın ortak kültürel hazinesi durumuna gelmiştir.
Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) / Türkiye
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 2 Sayfa: 179-181