Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Memlûklerde Ticaret

0 12.215

Memlûkler döneminde iç ticaret oldukça hareketli ve canlıydı. Başta Kahire olmak üzere Mısır, büyük çarşılarıyla dünyaca ün yapmıştı. Memlûkler döneminde her çeşit malın ayrı ayrı satıldığı müstakil çarşılar vardı. Mesela Mısır’da sebze ve meyvelerin satıldığı özel pazarlar kurulurdu. Buraya “Darü’t-tüffah” veya “Daru’l-fâkihe” denirdi. 1339’dan sonra bazıları üzeri kapalı olarak inşa edilen, bu pazarlar da Şam’dan getirilen sebze ve meyveler satılırdı. Kahire ve civarına sebze ve meyve dağıtımı bu merkezi pazarlardan yapılıyordu.

Nüfusu kalabalık olan mahallelerde alışveriş gece ve gündüz devam ediyordu.

Memlûkler devrinde giyecek malzemelerinin satıldığı çarşılar da çok hareketliydi. Sultana, emîrlere, vezirlere, hâkimlere ve bunların dışındakilere hediye edilen giyecek malzemesinin satıldığı özel çarşılar olduğu gibi sadece feslerin satıldığı müstakil çarşılar da vardı. Giyim eşyalarının satıldığı “Havaisin” denen pazarlar vardı, bu pazarda sadece terzilere ait malzemeler satılırdı. Bu çarşıya “Sûku’l-ebarin” adı veriliyordu. Bu pazarlar arasında eski elbise satan yerler de vardı, bu çarşı eskiciler pazarı olarak biliniyordu.

Memlûkler döneminde insanlar bu çarşılara gelir her türlü günlük ihtiyaçlarını karşılarlardı. Bu pazarlarda doğudan ve batıdan gelen her çeşit mal bulunurdu.

Kaynaklarda isimleri geçen çarşılar arasında; demirciler çarşısı, boyacılar çarşısı, ekmekçiler çarşısı, av kuşları çarşısı, urgancılar çarşısı, hasırcılar çarşısı, taşçılar çarşısı, kürkçüler çarşısı, manifaturacılar çarşısı, halıcılar çarşısı, iplikçiler çarşısı, oduncular çarşısı, buğday pazarı, arpa pazarı, pirinç pazarı, meyve ve sebze pazarı, bakliyat çarşısı, mercimek pazarı, peynir pazarı, sarraflar çarşısı, kuş pazarı, ve silâh malzemesi satan çarşılar gibi çarşılar vardı.

Memlûkler döneminde her çeşit mal için ayrı ayrı çarşıların olmasından dolayı herhangi bir tüccar malını komşusundan daha fazla fiyata satamıyordu. Müşteri alacağı malın fiyatını ve kalitesini beğenmediği zaman aynı malı rahatlılıkla bitişikteki dükkânlarda bulabilirdi. Bu çarşıların tek sakıncası çok değişik çeşitte mal almak isteyen bir kişi şehrin hemen her pazarını ayrı ayrı dolaşmak zorunda kalırdı. Çünkü her çarşıda sadece bir çeşit mal satılıyordu.

Mısır’da pazarların yanında ayrıca işportacı ve seyyar satıcılar vardı. Bu seyyar satıcılar, mallarını pazar yerinde sergi açarak satıyorlardı. Memlûkler döneminde seyyar satıcılara “Erbabü’l- mekaid” deniyordu. Bunlar çok çeşitli eşyayı küçük bir sergi üzerinde satıyorlardı. Yiyecekten tutun da kadın süs eşyasına kadar her türlü eşya satıyorlardı. Bu seyyar satıcılar gece de satışlarına tezgahlarının yanında meşaleler yakarak devam ediyorlardı. İşportacılar günlük hayatta lazım olan her çeşit eşyayı satıyorlardı. O dönemde “Suku’l-küfeysat” denilen pazar tamamen işportacılara tahsis edilmişti.

Kahire’de Türk, Yemenli, Hintli, Acem ve Mağripli tüccarlar için ayrı ayrı “vekalet-i koson” denilen binalar vardı. Çok değişik ülkelerden gelen tüccarlar kendi ülkelerinin tüccarının kaldığı hanlara geliyorlardı. Memlûkler, bu hanlarda tüccarın her türlü can ve mal emniyetini sağlıyorlardı. Yabancı tüccarlar bu “vekalet-i koson” denilen hanlarda alışverişlerini de serbestçe yapabiliyorlardı.

Bu hanlara çeşitli İslâm ülkelerinden gelen tüccarların yanı sıra Venedik, Cenova, Kıbrıs, Girit, Marsilya vb. ülkelerden gelen pek çok tüccar da vardı. Bu hanlara çok sayıda yerli tüccar gelir, değişik ülkelerden gelen yabancı tüccarla alışveriş yaparlardı.

Memlûk ülkesine Şam’dan gelen tüccar daha çok zeytinyağı, fıstık, badem, sabun vb. ticarî eşya getiriyordu. O dönemde oteller sadece yabancı tüccar için yapılmamıştı. Mısırlı tüccar için de oteller vardı. Bu otellerde önemli bazı mallar sandıklara konarak muhafaza edilirdi. Memlûkler tüccarların rahat edebileceği çok büyük oteller yaptırmışlardı.

O dönemde 400 yatak kapasiteli yaklaşık 360 otel yaptırılmıştı.

Memlûkler döneminde üzerinde önemle durulması gereken bir tüccar grubu vardı. Bunlara Karimiyye ve Tekruriyye adı veriliyordu. Uzak Doğu’dan getirdikleri baharatın bir kısmını iç pazara kısmını da Avrupa ülkelerine ihraç eden bu tüccarlara el-Karimiyye ve et-Tekruriyye adı veriliyordu.

Dr. Bahattin KELEŞ

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.