Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Kore Harbi Öncesi Genel Durum: (Kasım–1950)

0 13.585

Dr. M. Galip BAYSAN

Kasım ayı son günleri Birleşmiş Milletler emrindeki Türk askerinin bilfiil savaşa katıldığı ve ünlü Kunuri Boğaz muharebelerinin yıldönümüdür. Türk Kamuoyunun şu veya bu nedenlerle pek bilinmeyen ancak Türk askerinin Dünya çapında bir üne kavuştuğu ve Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin kuşatılıp imhasını önleyen bu muharebeleri dikkatinize sunmak istiyoruz.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında geçen yıllar içinde bir türlü birleştirilememiş olan iki Kore Cumhuriyeti arasındaki anlaşmazlık, rejimlerindeki ayrılık nedeni ile Sovyet ve Amerikan birliklerinin çekilmelerinden sonra “ölümcül bir düşmanlık” halini almıştı. Komünist Çin ve Sovyetler Birliği tarafından desteklenen ve teşvik gören Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, bütün Kore’yi Komünist bir rejim altında birleştirme idealini silah zoruyla gerçekleştirme amacı ile büyük bir saldırı ordusu hazırladı. Buna karşılık yeni teşkil olunan Güney Kore Cumhuriyeti Ordusu, henüz kendi başına ülkesini böyle bir saldırıya karşı savunabilecek bir seviyede olmaktan çok uzaktı.

ABD ile Güney Kore Cumhuriyeti arasında ilki Aralık 1948, ikincisi de Ocak 1950’de olmak üzere iki yardım ve güvenlik anlaşması imzalanmış, diğer taraftan Sovyetler Birliği ile Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında Mart 1949’da 10 yıllık bir yardım anlaşması yapılmıştı.

1950 yılına girerken Dünya, Komünist Âlemde söz sahibi olacak büyük bir gücün yükselişine şahit oluyordu. Çinde II Dünya Savaşından sonra etkinliklerini arttıran Komünistler, Milliyetçi Çan-Kay-şek kuvvetlerini, 8.Aralık 1949’da kazandıkları zaferle bütün Çin kıtasından dışarı atmayı başarmış, Asya tarihinde yeni bir devrin başlamasına sebep olmuşlardır. Sovyetler Birliği, Komünist Çin ile olan anlaşmazlığa son vermek için, Mançurya üzerindeki haklarından Çin lehine vazgeçmiş ve iki devlet arasında 14 Şubat 1950’de 30 yıllık bir “dostluk ve karşılıklı savunma antlaşması” imzalanmıştı. Komünistler, kıta çininden başka adalara göz dikmişler; Nisan 1950’de Hainan ve Mayıs 1950’de de Chushan Adalarını ele geçirmişlerdir. Zafer sarhoşluğu içinde, Çan-Kay-Şek’in elinde kalan Formosa ve diğer adalara göz dikmişler, “yayılmacı bir politikayı” benimsemişlerdi. Bu duruma göre Kuzey ve Güney Kore arasındaki çıkacak bir çatışmada Kuzeyin Sovyetler Birliği ve Komünist Çin, güneyin de ABD tarafından desteklenmesi tabii idi.

SAVAŞIN BAŞLAMASI:

Savaş: 25 Haziran 1950 günü sabahı saat 04.00’de, Kuzeylilerin, Seul’un batısındaki Kumpo yarımadasına topçu ateşi ve çok iyi hazırlandıkları belli olan Kuzey Kore birliklerinin saat 08.00’den itibaren değişik mevkilerde sınırı geçişi ile başladı. Aynı gün saat 11.00’de de, Güney Kore’ye savaş ilan ettiler. Kuzeylilerin amacı yalnız ve hazırlıksız yakaladığı Güney Kore’nin zayıf Kuvvetlerini süratle imha ederek, Amerikalıların müdahalesinden önce yarımadayı süratle ele geçirmek ve durumu bir “oldubitti” şeklinde neticeye ulaştırmaktı.

Ayni gün saat 14.00 de toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi: “Kuzey Kore’nin taarruzu uluslar arası barışı bozmaktadır. Çarpışma derhal durdurulacak ve Kuzey Kore Kuvvetleri 38nci Paralelin kuzeyine çekileceklerdir.” Şeklinde bir karar aldı. Birleşmiş Milletlerin çağrısını hiçe sayan Kuzey Koreliler seri bir şekilde hareketlerine devam ettiler. O andan itibaren Kuzey Kore ile Birleşmiş Milletler Topluluğunun zamana karşı amansız yarışı başladı.

Harekâtın ilk safhasını, Kuzeylilerin süratle ilerleyişi, Güney Korelilerin devamlı çekilmesi, Birleşmiş Milletlerin (B.M.) Pusan bölgesinde bir “Köprübaşı” tesis edip savunmaya çalışması ve muhtelif ülkelerden gelecek kuvvetlerin Kore’ye gelebilmesi için gerekli zamanın kazanılması şeklinde özetleyebiliriz.

Temmuz ayı sonlarında elde kalan Güney Kore kuvvetleri ve o güne kadar parça parça yardıma gelen 3 ABD Tümeninin direnç göstermesi ile “Pusan Köprübaşı Mevzii” tesis edilmiş oldu. Kuzey Kore’nin bu mevzilere Eylül ortasına kadar 1,5 ay süresince yaptığı saldırılar başarılı olamadı. Bu saldırılar sırasında Kuzey Kore’nin “Taarruz Gücü” tükenirken, Birleşmiş Milletlerin davetini kabul eden ülkelerin birlikleri arka arkaya gelmeğe başladılar. Kara, Deniz ve Hava üstünlüğünü eline geçiren B.M. Komutanlığı; 24 Temmuzdan beri Komutan bulunan Orgeneral Douglas Mc Arthur’un emri ile 15 Eylülde, yine Seul batısındaki İnchon’a baskın şeklinde yapılan bir “Çıkarma Harekâtı” ile birlikte, savaşın ikinci safhası diyebileceğimiz genel taarruzu başlattılar.

Taarruz süratle gelişti, ilk anlarda Kuzey Kore Kuvvetlerinin büyük bir kısmı (6 Ad. Tümeni) kuşatılarak imha edildi. Seul dâhil 38nci paralele kadar ilerlendi. B.M.de yapılan görüşmelerden sonra Gen. Mc. Arthur’a gerektiğinde 38nci Paraleli geçme yetkisi verilince B.M. Kuvvetleri 9 Ekimde 38. Paraleli geçtiler.24 Ekimde Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’ı işgal ederek Ekim sonunda genel olarak Sinanju-Hongnam Hattına vardılar.

Kasım ayı içinde B.M. Kuvvetleri Kuzey Kore’ye son darbeyi indirme hazırlığı ile meşgulken, Komünist Çinde büyük faaliyetler görünüyordu. Ekim başlarında Başbakan Chou-En-Lai; Pekin radyosundan: “ Komşusu istilaya uğrarken Çin Ulusu kayıtsız kalamaz. Çin Ulusu her vakit Korelilerle beraber olmuştur. Çin Ulusu, Kore’yi kurtarmak için Kore Ulusunu destekleyecektir” şeklinde beyanat vermeğe başlamıştı. Yapılan propagandalarda “ eskiden Japonya’nın yaptığı gibi, bu kez de Amerikanın Kore yolu ile Çin’i ve Asya’yı istila etmeğe niyetli olduğu” teması işleniyordu. İlk olarak Mançurya’daki kuvvetler arttırılmıştı. Kasım başlarında bu kuvvetlerin 850.000’e çıkarıldığı tahmin edilmektedir. B.M. Kuvvetlerinin 38nci Paraleli geçişini takiben, 14–15 Ekim 1950’de 38, 39 ve 40’ıncı Komünist Çin Ordularına mensup kuvvetler, Yalu Nehrini geçerek Kuzey Kore Topraklarına girmişlerdi.

Komünist Çin’in bütün bu faaliyetlerine rağmen B.M. Başkomutanlığının genel kanaati: “Kuzeyde abartıldığı kadar fazla Çin Kuvvetinin mevcut olmadığı, Çinin kendi topraklarına ve Mançurya’ya bir tecavüz olmadığı takdirde savaşa katılmayacağı, savaşa katılsa bile B.M. Kuvvetlerinin çok üstün Hava Gücü karşısında hiçbir şey yapamayacağı” şeklindeydi. Bu yanlış yorumlamanın savaşın en büyük hatalarından biri olduğu kabul edilir. Beklenen taarruz; Başkomutan Gen Mc Arthur’un direktifi ile ve bu defa Türk Tugayının da ilk defa savaşa katılmasıyla 24 Kasım günü başlamıştır.

Dr. M. Galip BAYSAN

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.