Kızılay Görevini Yapmadı
Son aylarda Taşkent’te ardı ardına büyük depremler oldu. Pek çok evler yıkıldı, insanlar öldü ve Taşkentlilerin binlercesi şehirlerini bırakıp başka yerlere göçtü.
Taşkent Sovyetlerin bugünkü kuruluşuna göre Özbekistan Cumhuriyeti’nin başkentidir. Demek ki Taşkent bir Türk şehridir. Bir Türk şehrinin ıstırabı bütün Türk şehirlerinin ıstırabı, Özbeklerin ıstırabı hepimizin ıstırabıdır.
Türkiye’de bir Kızılay Derneği vardır. İnsan ıstırabını dindirmek, felâkete uğrayanlara yardım etmek için kurulmuş olan bu dernek Türk milletinden topladığını yine millete harcayarak çalışmış, millet gözünde iyi not almış, sevilmiş bir dernektir, Kızılay, kara günlerin ışığıdır.
Türkiye’nin neresinde deprem, yangın, su baskını, açlık, hastalık olsa Kızılay oradadır.
Yavru vatan Kıbrıs’ın yardımına koşan odur. Bir iki yıl önce Üsküp’te büyük bir yer sarsıntısı olduğu zaman bir Türk şehridir diye Üsküp’e yetişen o idi.
Dost ve müttefik Pakistanlılar, Hintliler’le çarpışırken yardıma o gitmişti. Hattâ, İkinci Cihan Savaşının sonunda Yunanistan açlıktan kırılır, veremden dökülürken “yılan beslemek” kabilinden Yunanlılar’a yiyecek ve ilaç göndermişti.
Fakat neden Taşkent’in yardımına gidilmedi? Kızılay’ı yönetenler Taşkent’in Özbekistan başkenti, Özbeklerin de Türk olduğunu bilmiyorlar mı? Bu kelimeleri ömürlerinde ilk defa işitmiş olsalar bile “Taşkent” ve “Özbek” kelimeleri onlara bir şey söylemiyor mu? Bu dört hecelik iki kelimenin bütün hecelerinden Türklük fışkırdığını anlamıyorlar mı?
Taşkent’in yardımına neden gidilmedi? Yabancı bir hâkimiyet altında olduğu için mi? Üsküp de yabancı hâkimiyet altında idi. Yunanistan yabancı hâkimiyet altında değil, yabancı idi. Üstelik tarihi düşmandı.
Taşkent’in yardıma ihtiyacı mı yoktu? Üsküp’ün de yoktu. Yunanistan’a yardım edecek çok ağabeyler de vardı.
Onlara yardım edildi de Taşkent’e neden edilmedi?
Kaldı ki Kızılay’ın görevi yakına, uzağa değil, herkese yardıma koşmaktır. Bunu neden yapmadı?
Sembolik bile olsa bir Kızılay çadırının Taşkent’te kurulup bir kaç yüz Özbek’in yardımına el atmasının sonucu, yüz milyarlarla ölçülemeyecek manevî kazancı neden akla gelmedi? Yıllardır bizden bir yardım, yardım değil de bir dost bakış bekleyenlerin umutları neden boşa çıkarıldı?
Bu akıllar hiç işlemeyecek ve beklediklerimiz hep gerçekleşmeden mi kalacak?
***
Gönüller ve beyinler millî inanç ve ülkü ile doldurulmadıkça, hürriyet ve demokrasi diye millet düşmanlarına da eşit haklar verildikçe ve soyu sopu belli olmayanlara en yüksek makamlara kadar her yer açık kaldıkça, evet, böyle olacak… Türklerin acısına yanılmayacak, Türklük için didinenler baltalanacak ve Yunanlı’ya yardım edilirken Özbek’e kayıtsız kalınacak…
Ey Türk Elleri!.. Özbekler, Türkmenler, Karakalpaklar, Kırgızlar, Kazaklar, Oyratlar, Altaylılar!.. Ey Doğu Türkistanlılar, Uygurlar, Tarançılar! Ey Azerbaycanlılar, Kerküklüler, Bayır-Bucaklılar, Kıbrıslılar, Batı Trakyalılar, Balkanlılar; Gagavuzlar! Ey Balkarlar, Karaçaylar, Nogaylar. Kumuklar! Ey Kırımlılar, Başkurtlar, Mişerler, Tatarlar!..
Sizin acılarınız, bizim acılarımızdır…
Sizin yurdunuz, bizim yurdumuzdur.
Yurdumuz Adalar Denizinden Altayların ötesine kadar büyük ve müebbet bir ülkedir.
Ötüken, 25 Haziran 1966, Sayı: 30
harika