Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

‘Kırım Tatarları Göçe Zorlanıyor’

0 13.325

Gökhan YİVCİĞER 

Rusya’nın Kırım’ı ilhakının ardından geçen bir yılda artan siyasi baskılar ve ekonomik sorunlar nedeniyle binlerce Kırım Tatarı ana yurtlarını terk etti. Geçmişte de büyük bir sürgün yaşayan halkın lideri Mustafa Kırımoğlu, “Biz ne kadar nasihat etsek de insanlar mecbur kalıyor” dedi.

Kırımoğlu her türlü zorluğa rağmen Kırım Tatarları’nı yurtlarını terk etmemeye çağırıyor. [AA-Arşiv]

Geçen yıl Ukrayna’ya bağlı Özerk Kırım Cumhuriyeti’nde parlamento Rus milisler tarafından işgal edildiğinde ve yarımadayı Rusya’nın ilhakına götüren sürecin fitili ateşlendiğinde bölgede yaşayan yaklaşık 250 nüfuslu Müslüman halkın acılarla dolu hafızası yeniden canlandı. Kırım’ın Ukrayna’dan koparılıp, yasadışı bir şekilde Rusya’ya bağlanması sürecinden en fazla tedirginlikle izleyenler, yüz yıllardır yarımadayı yurt edinmiş olan Kırım Tatarları oldu.

Hepsinin ortak korkusu 1944’teki gibi yeniden sürgün edilmekti. Geri kalan bir yılda bu korkuyla yaşamak istemeyen, siyasi ve kültürel baskılara dayanamayan, işsizlik ve ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalan çok sayıda Kırım Tatarı yaşadıkları yerleri terk etti. Bir kısmı Kiev’e bir kısmı ise Kırım sınırlarını hemen dışındaki Ukrayna kenti Herson’a göç etti.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin raporlarına göre yeni dönemde Kırım’da Rusya vatandaşlığı almak istemeyenler ayrımcılık ve tehditle karşılaşıyor. Ukrayna’yı destekleyenlerin tehdit ediliyor, Kırım Tatarlarının liderleri ve aktivistleri soruşturma geçiriyor ve kültürel hakları kısıtlanıyor.

Kaçırılma ve faili meçhul cinayet iddiaları arttı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Kırım’ın işgalinden bu yana en az yedi Ukraynalı veya Kırım Tatarı aktvist kayboldu.

26 Şubat 2014’te Rusya yanlıları Kırım parlamentosunu basmış, Ukraynalı ve Kırım Tatarları’nın karşı gösterisini üzerine çatışma çıkmştı. [AP-Arşiv]

Ülkede basın özgürlüğü de baskı altında; Tataraca yayın yapan ATR televizyonu ile Kırım Haber Ajansı’nın lisanslarının yenilenmeyeceği duyuruldu. Bu yayın organları 1 Nisan itibariyle Kırım’daki faaliyetlerine son vermek zorunda kalacak. Bu süre zarfında çok sayıda Ukraynalı gazeteci gözaltına alındı, sınırdışı edildi.

Bütün bunları hayatını Kırım için mücadeleye adayan, ömrünün bir kısmını cezaevlerinde ve çalışma kamplarında geçirmiş ve bizzat sürgünü yaşamış olan Kırım Tatar halkının ulusal lideri Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile konuştuk. Bir süredir oğlu da Moskova’da bir cezaevinde tutuklu olan Kırımoğlu’na geride kalan bir yılın Kırım’a ve halkına neler getirdiğini, ülkesini nasıl bir gelecek beklediğini sorduk.

Kırım’ın ilhakının üzerinden bir yıl geçti. Bu bir yılda ne değişti? Kırım Tatarları yaşamlarına nasıl devam ediyor?

21’nci yüzyılda kimse böyle bir şeyi beklemiyordu. Büyük bir ülkenin askerleri göz göre göre başka bir ülkeyi işgal edecekti ve bir halkın vatanını oradan koparıp alacaktı bu hiç kimsenin aklına bile gelmiyordu. Bu işgalden iki ay önce Putin’e (Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin) sormuşlardı ‘Kırım hakkında böyle söylentiler var’ diye. O da ‘kesinlikle olacak şey değil, biz Ukrayna’nın bütünlüğüne saygımız var öyle bir şeyi provokatörler söyleyebilir’ diye cevap vermişti. Ama gerçekler bambaşka olup çıktı. Şubat ayı sonunda ilk Rus askerleri girdi Kırım’a. Bu konuda çok yayınlar oldu, dünyanın gündemi oldu. Putin kabul etmedi bunların Rus askeri olduğunu, yalanladı. Ama şimdi itiraf ediyor Kırım’ı işgal etmek için plan yaptıklarını.

İşgal altında birçok insanın tanımadığı bir referandum yaptılar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda neredeyse ülkelerin tamamı bu referandumu tanımadı ve Ukrayna’nın bütünlüğüne oy verdiler, Türkiye de bunlardan bir tanesiydi.  Yalnız Kuzey Kore ve Ermenistan gibi hiçbir etkisi, saygınlığı olmayan ülkeler referandumu tanıdı. Rusya hiç bunlara bakmaksızın işgale devam etmektedir.

Şimdi Kırım’ın içerisinde ne değişmeler oldu? Bu işgal sürecinde halkı Rusya’nın yanına çekmek için memur ve emekli aylıklarını yükselteceklerini söylediler, yükselttiler de. Ama şimdi eski vaziyete geri geldi. Çünkü fiyatlar çok yükseldi, enflasyon çok arttı. İşsizlik, ekonomik canlılık Ukrayna zamanından çok daha kötü. Ama bizim için en önemlisi, bütün insanlar için olduğu gibi demokratik düzen ve hürriyetin kalmaması. Toplantı özgürlüğü yok, bütün telefonlar dinleniyor. Her tarafta ispiyoncular dolaşıyor, insanlar birbirleriyle konuşmaya korkuyorlar.

Siz Sovyet döneminin büyük çoğunluğu yaşamış bir insansınız, kıyaslarsanız?

Ondan da beter durumda şuan Kırım. Sovyet döneminin kötü dönemlerinde bile kimseyi kaçırıp öldürmüyorlardı. Öyle yada böyle hukuki bir prosedür vardı. Ama şimdi insanlar prosedürsüz sokaktan kaçırılıp öldürülüyorlar. Çok yıllardan beri böyle şeyleri görmemiştik. Bir de ‘yasak kitaplar’ diye bir şey ortaya çıktı. Biz bunu Sovyet zamanından sonra unutmuştuk. Liste yapmışlar 3 binden fazla kitap ismi var, halk hiçbir şekilde bilmiyor. Bu listeye dayanarak evlerde aramalar yapıyorlar. Normal bir insanın evindeki kütüphanesinde 2-3 tane bu kitaplardan bulunabilir. Eve gelip yapılan aramalarda kitap bulamasalar bile bilgisayarlardaki bilgileri kopyalayıp gidiyorlar.

Parlamentonun işgalinden çok kısa süre sonra Kırım’ın dört bir yanını Rus milisler sardı. [Gökhan Yivciger/Al Jazeera-Arşiv]

Tatarca Ukrayna döneminde resmi dil olarak kabul edilmemişti. Rusya’nın ilhakı sonrası yıllardır istediğiniz bir talep yerine getirildi, Tatarca resmi dil oldu. Bu az şey mi?

Bunu hiçbir önemi yok çünkü kağıt üstünde kaldı. Bu teoride doğru ama pratikte, Tatar dilinin durumu işgalden önce Ukrayna döneminde daha iyiydi. Baskı ve şiddet olaylarından dolayı insanlar korku içinde kimliklerini doğru dürüst ifade edemiyorlar, konuşmaya bile korkuyorlar.

Çok sayıda Kırım Tatarının ülkesini terk ettiğine dair bilgiler var. 1944’te halk silah zoruyla vagonlara bindirilerek sürgün edilmişti. Bugünkü durum da dolaylı bir sürgün müdür?

Sürgün değil ama insanları bu vaziyete koyarsanız, çaresizlikten göç etmeleri normal. Şuanda Kırım’da geçim sıkıntısı var, iş yok, ekonomi zor durumda. Kırım yarımadasının eskiden beri geçim kaynağı turizmdir. Ancak bu çökmüş durumda çünkü uçuş yok. Kırım’a ulaşmanın tek yolu Rusya üzerinden. Eskiden turistlerin yüzde 60’ı Ukraynalılardı, ama artık gelemiyorlar. Fiyatlar uygundu, bu nedenle Kırım tercih ediliyordu. Ancak bu değişti.

Göçler yeni bir yurt arayışına mı işaret ediyor? Vatanınızın tamamen terk edilecek diye bir endişeniz var mı?

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği 20 bin civarında insanın Kırım’dan ayrıldığını, bunun yarısından fazlasının Kırım Tatarı olduğunu söylüyor. Benim kanaatime göre bu daha fazla. Ama biz halkımıza devamlı nasihat ediyoruz. ‘Ne kadar zor olsa bile siz vatanınızı terk etmeyin. Böyle tarihi olayları biz yaşamıştık, kendi toprağımızda azınlık olduk. Şimdi siz de gidecek olursanız tamamen terk etmiş olacağız’ diyoruz. İnsanlarımız ne kadar zor olsa bile Kırım’da kalmaya çalışıyor. Ama insanalarda korku var ve bazısı maalesef terk ediyor.

Bütün uluslararası girişimlere, Rusya’ya uygulanan yaptırımlara rağmen Kırım ilhak edildi. Sizce yarımadanın Ukrayna’ya dönme ihtimali var mı ve bu nasıl olacak?

Öyle olacağından aslında eminiz. Çünkü aksi takdirde hiçbir uluslararası anlaşmanın mânâsı kalmıyor. Biz 1994’te Budapeşte Anlaşmasını imzalamıştık. Buna göre biz Ukrayna olarak nükleer silahtan vazgeçecektik. Bunun karşılığında büyük devletler (ABD, İngiltere ve Rusya) bizim güvenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü koruyacaktı. Eğer şimdi bu anlaşmanın şartları yerine getirilmezse hiçbir uluslararası anlaşmanın değeri olmayacak. Bu bir, ikincisi nükleer silahın dağılmasına yol açılacak. Çünkü benzer bir anlaşmada güvenlik garantisi karşılığında nükleer silahtan vazgeçmesi istenen bir ülke bu devletlere “görüyoruz Ukrayna’yı nasıl koruduğunuzu” diyebilir.

Şimdi söz konusu Ukrayna ya da 300 bin civarında Kırım Tatarı değil, uluslararası toplumun kendisini koruması için mutlaka bu işgalcileri bizim topraklarımızdan çıkmaya mecbur etmesi gerek. Biz istedik ki bu silahsız ve savaşsız olsun, çükü savaş olduğunda önce Kırım Tatarları öldürülecek.

Batı’ya ne kadar güvenmeye, bel bağlamaya devam edebilirsiniz? Çünkü ya yaptırımları yetersiz kalıyor ya da Rusya’ya karşı çekingen davranıyorlar?

Şimdi Kırım için ambargolar var; uçaklar uçmuyor, trenler gitmiyor, banka sistemi çalışmıyor, bataklık gibi oldu. Rusya orayı askeri depoya çevirdi. Öğreniyoruz ki nükleer silah da götürmüşler. Bu Budapeşte Anlaşmasına aykırıdır, yarımadada nükleer silah olmayacaktı ama işgalden sonra değişti. Bütün dünyanın bu işgalin bitmesi için çaba göstermesi gerekir yoksa bu sorun bu şekilde donacak,. Tıpkı Karabağ gibi.. On yıllar sürecek bir sorun bizim halkımız için gerçekten büyük bir faciadır. Onun için hızlı hareket edilmeli ve Kırım Yarımadası bir an önce işgalcilerden kurtarılmalı. Çünkü şimdi bir bedel ödenmezse gelecek yıllarda bu bedeli daha ağır ödemek zorunda kalabilirler.

Siz bu halkın lideri olarak görülüyorsunuz. İnsanlarınız arasında bir bölünme gözlüyor musunuz? Mesela bir taraf Rus vatandaşlığını tercih ediyor, bir tarafsa bunu reddediyor. Bu bir bölünmeye neden olabilir mi?

Halkımızı bölmek için oldukça büyük bir çaba var işgalciler tarafından. Kimine şantaj yapıyorlar, kimini korkutmaya çalışıyorlar, kimini hapse atıyorlar. İşlerinden, memuriyetten atılanlar var. Böylelikle bir bölünme yaratmaya çalışıyorlar. Biz böyle şeyleri aşmıştık Sovyet zamanında.

18 Mart 2014, Kırım’da tarihi bir an. Parlamento binasından Kırım Özerk Cumhuriyeti yazısı sökülüyor. [Gökhan Yivciger/Al Jazeera-Arşiv]

Şimdi bütün Kırım Tatar halkını dikkate alırsak üç gruba ayırabiliriz. Birincisi, belki halkın yüzde 90’ı sabır gösteriyor, bu günlerin bitmesini ve bu işgalcilerin gitmesini bekliyorlar. İkinci bir grup var bu işgalin uzun süreceğini düşünüyor ve pragmatik davranıyor, geçinmek için işgalcilerle ilişkiye girmek zorunda kalıyor. Üçüncü bir ufak grup var bunları parmakla saymak mümkün, onlar açık şekilde işgalcilerle işbirliği yapıyor. Bu kişiler işgalden çok önce Rus istihbaratı tarafından ispiyoncu olarak göreve getirilmişler. İşgalin sürmesi için büyük çaba gösteriyorlar ve halkı kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Bütün amaçları Kırım’ın işgalini meşrulaştırmak.

Kırım Tatarları’ndan bir siyasetçiye, sizin meclisinizin (Kırım Tatar Milli Meclisi) üyesi Remzi İlyasov’a Kırım Parlamentosu başkan yardımcılığı verildi? Bunun bir önemi yok mu?

İşte maalesef bahsettiğim işbirlikçilerden biri kendisi. Remzi İlyasov bir haindir. 33 üyeli meclisimizdeki bir haindir. Rusların Kırım Tatar Milli Meclisi’ni ele geçirme amacı var, Remzi İlyasov da tamamen buna hizmet ediyor. Yüzde yüz onlar ne derse onu yapıyor. Ruslar meclisimizi tamamen yok edemiyorlar çünkü söz konusu sadece 33 üye değil. Beş yılda bir seçilen 248 kurultay üyemiz var, yerel ve bölge meclislerimiz var. Amaçları meclisimizi etki altına alıp işgali meşrulaştırmak.

Kırım’ın ilhak edilmesine Türkiye başından beri karşı çıktı, sizin yanınızda yer alan mesajlar verdi, bu süre zarfında siz birkaç kez Ankara’yı ziyaret ettiniz, aynı şekilde Dışişleri Bakanlığı görevindeyken Ahmet Davutoğlu Kiev’e gelmişti. Bu süreçte Ankara hükümetinin sizin için gereken her şeyi yaptı mı? Bundan sonra ne yapabilir?

Strateji Kırım’ı işgalden kurtarmak olmalı. Batı ülkeleri Rusya’ya karşı yaptırımlar uyguluyor. Ama maalesef Türkiye’de yaklaşım başka. Yaptırımlara katılmıyor. Bunu görüşmelerimizde hep söyledik, istedik ki yaptırımlarda Türkiye birinci sırada yer alsın, mutlaka katılması lazım. Çünkü onlar bizim akrabalarımız kardeşlerimiz. Şuanda Ukrayna’da gazeteciler yanımıza geldiğinde Türkiye ile ilgili bir şey soracaklar diye korkuyoruz, çünkü artık söyleyecek bir şeyimiz kalmadı.

Son zamanlarda daha da üzüldüğümüz şeyler görüyoruz Türkiye gazetelerinde; bakıyoruz Sabah gazetesinde tam Ruslara uygun makaleler yayınlanıyor, ‘mutluymuş’ oradaki Kırım Tatarları. Biliyoruz yol paralarını otellerini karşılıyorlar ceplerine de bir şeyler sokuyorlar böyle yazdırıyorlar. Gazeteci olduysan o kadar ucuz olmayacaksın. İnsanlar kan kusuyorlar, onlar Rus propagandasını yapıyorlar. Bu çok acı çok utanç verici bir şey.

Putin’le geçen yıl Kırım’ı ilhak edilmeye götüren süreçte telefonla görüşmüştünüz, yeniden görüşme ihtimaliniz var mı? Ona ne söylemek istersiniz?

Ne söyleyeyim? Defol git bizim toprağımızdan demek isterim. O kadar…

Görüşme ihtimaliniz var mı?

Bizim öyle bir niyetimiz isteğimiz yok. Geçen aylarda Londra’dayken aracılarla haber geldi ‘Putin sizinle görüşmek istiyor’ diye. Biliyorsunuz ailemde de bir facia var, oğlum Rusya’da hapiste.

Dedim ki ‘Nerede görüşeceğiz? Benim Rusya’ya girmem yasak. Ülkenize girmesini yasakladığınız birisiyle mi görüşmek istiyorsunuz? Kendisi Kiev’e mi gelecek, yoksa Herson’da (Ukrayna) mı görüşeceğiz sizin padişahınızla’ dedim. O da dedi ki ‘Eğer görüşmeyi kabul ederseniz hem Rusya’ya hem Kırım’a giriş yasağınız kaldırılacak. Oğlunuz da serbest bırakılacak’ dedi. ‘Sizin padişahınız benim oğlumu rehin olarak mı tutuyor’ dedim. ‘İsteklerini kabul ettirmek, işgali kabul ettirmek için rehin olarak mı tutuyor’ dedim. ‘Git söyle ona biz teröristlerle pazarlık yapmıyoruz’ dedim. Bu kadar başka bir görüşme olmadı.

Gökhan YİVCİĞER 

Alıntı Kaynağı: http://www.aljazeera.com.tr

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.