Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Kırgız Türklerinde Evlilik Öncesi Kız Seçimi Gelenekleri

0 21.467

Dr. Shurubu KAYHAN

Kırgızlar’da görücü usulü ile kız isteme geleneği.

Önceleri konar göçer, daha sonra yerleşik hayat sürdüren Kırgız Türkleri tüm zamanlar içinde gelenek ve örf adetlerine bağlı yaşayan bir halk olarak bilinir. Bu geleneklerden en çok karşılaşanlardan biri de evlilikle ilgili olanlarıdır . Görücü usulü ile kız isteme geleneği de Kırgızlar’da daha önceden biri birini tanıyan iki ailenin konuşup anlaşarak gerçekleştirdikleri  bir gelenekleridir. Bu konu ile ilgili bir çok Kırgız ata sözleri vardır; “Kımızı içene ver kızı isteyene ver”, “Buğdayın varacağı yer değirmen kızın varacağı yer koca”, “Kızı var nazı var” (Akmataliyev, 2004. S.110-1119). Eski dönemlerde ise “ten teni menen, tezek kabı menen”, “davul dengi dengine vurur” diyerek soyuna, maddi durumuna göre akrabalık kurulurdu. Yani kız istemeye gidilirken denklik durumu dikkate alınırdı. Kimse kendinden daha fakir biri ile dünür olmak istemezdi. Köydeki zenginler maddi durumu ve soyu kendine denk olanlarla dünür olurlardı. (Talip Moldo 1991.s.542).

Günümüzde kız isteme önce kız ile erkeğin tanışması ile başlar. Çoğu zaman tanıştırma işini yengeler üstlenir. Eskiden bir kızı görmek isteyen erkek, kızın ablası veya yengesi ile görüştükten sonra kızı görme imkanını bulurdu. Kırgızlar’da düğün töreninin baş kahramanı yengelerdir. Tanışmadan düğün işlemlerinin gerçekleşmesine kadar her aşamada yengelere büyük görev düşmektedir. Tanışmanın akabinde erkek ailesine kızı beğendiğini ve evlenmek istediğini söyler. Bunun üzerine erkek tarafı kızın kendilerine denk olup olmadığını araştırırlar. Uygun bulunduğu taktirde görüşme için zaman ayarlanır. Kıza talip olan taraf köyün en saygınlarından birini kızın evine gönderir. Kız istemeye gelenleri samimi ve iyi bir şekilde ağırlamak da bir gelenektir. Bunlarla ilgili Kırgızlar’da şöyle ata sözleri  vardır; “elçilikke ölüm cok, cuuçulukka korduk cok,” “elçiliğe ölüm yok, kız isteyenleri horlamak yok”(Akmataliev,2004. S.112). Kızın babası gelen elçiyi ağırladıktan sonra kızını verip vermeyeceğini söyler. Erkek tarafı olumlu cevap aldıysa ”kudalaşmak”, dünür olmak için kız evine giderler.

Kız istemeye erkeğin annesi, yengesi ve ablası giderler. Kız evine giderken ekmek çeşitleri, hamur işleri ve tatlılardan oluşan bir yiyecek sepeti hazırlayıp götürürler. Kırgızlar buna “Sevet casoo” sepet hazırlama (Amatova Roza 2016) derler. Kırgız geleneklerine göre misafirler önceden hazırlanmış sofrada ağırlanırlar. Sohbet sırasında söz kız istemeye getirilir. Kız evi teklifi uygun görürlerse getirdikleri sepeti açar ve kendilerine ikram ederler. Buysa kızlarını vermek istedikleri anlamına gelir. Ancak, söz vermeden önce kalın “başlık parası” konuşulur. Bu meseleyi çözdükten sonra kız ile erkek yan yana getirilir ve hayırlı olsun dilekleri ile dua edilir. Kıza erkek tarafı getirdiği küpeyi takarlar. Kız ayağa kalkar ve erkek tarafına üç kere eğilip selam verir. Kırgız Türklerinde bu hareket saygı gösterisi anlamına gelir. Bu aşamalardan sonra kız nişanlı sayılır. Bütün merasimler gerçekleştirildikten sonra kız isteme safhası biter ve düğün tarihi konuşulur.

“Kız alagaçuu” kız kaçırma geleneği.

Kırgızlar’da “kız alagaçuu” yani “kız kaçırma” geleneği yüz yıllardır süre gelen en eski geleneklerden biridir. Ülkede kız kaçırma geleneği nedeniyle pek çok genç kız hiç tanımadığı erkekler ile evlenmek zorunda kalmışlardır. Ancak bu gelenek günümüzde de varlığını sürdürmekte. Özellikle kırsal kesimlerde erkek tarafının aileleri geleneğin devamında baskındır.

Bir adam hiç tanımasa da beğendiği bir kızı kaçırıp zorla evlenebilir. Kız kaçırma erkeğin aile bireyleri, özellikle de annesi, yengeleri ve kız kardeşleri kaçırılıp eve getirilen kızı ikna etmek için büyük çabalar harcarlar. Daha önceden erkek ailesi düğün ve geleneğin tüm merasimlerini gerçekleştirmek üzere hazır beklerler. Kendileri için en uygun zamanı belirledikleri gün kızı takip ederek kaçırırlar. Tanımadıkları bir genç kızı gelin olarak eve getirirler. Eğer bu uygulama güzellikle olmuyorsa zor da kullanırlar. Kırgızistan’ın her bölgesinde bu gelenek küçük farklılıklarla karşımıza çıkar. En yaygın yerlerden biri de Kırgızistan’ın Kuzeyindeki Issık – Göl bölgesidir. Genç kız gelir gelmez kızı teslim alan aile hemen düğün işlemlerine başlarlar. Bu süreç içinde kızın rızası gözetilmiyor. Kızın ailesine haber verilir ve onların gelmesini beklerler. Kızın ailesi geldikten sonra kızlarının isteyip istemediklerini sorarlar. Birçok zaman kızlarının fikri değil, süre gelen geleneğin şartları ağır basar. Kırgızlar’daki; “taş düştüğü yerde ağır” ata sözü bu geleneğin en belirgin temellerindendir. Geleneğe göre kızı geri evine götürmek pek hoş karşılanmaz, bu nedenle de kızın ailesi çoğu zaman kızlarını kalması için ikna ederler. Buna rağmen kız direnmeye ve gitmek için çabalamaya devam ederse ailenin büyükleri devreye girer. Örneğin kızın çıkıp gitmemesi için evin eşiğine ekmek koyarlar. Ekmeği atlamak Kırgızlar’da büyük günah ve ailenin rısk ve bereketini kaçırma anlamına gelmektedir. Değer bir uygulama ise ailenin en yaşlı bireyini eşiğe yatırtırlar ve onu atlayıp geçmesini isterler.

Bu Kırgızlar’ın örf ve adetlerine ters olduğu için cesaret edemezler ve ikna olmak zorunda kalırlar. Mecbur bırakmanın en ağır yolu ise kızı kaçırdıktan sonra zorla ona sahip olmaktır. Geleneğe göre bu durumda hiç bir sorgusuz kalmak zorundadır. Geri teslim edilen kızı bir odada oturtulur ve bir sure beklettikten sonra tekrar dönmesi için ikna edilir. Daha sonra kısa sürede nikah hazırlıkları yapılarak yakın akrabalar ve komşular toplanır ve merasim gerçekleştirilir.

Günümüzde kız kaçırma Kırgızistan’da en yaygın insan hakları ihaleleri arasında. Resmi olmayan verilere göre her yıl 17.000 kız ülkede kaçırılarak evlenmeye zorlanılıyor. Son dönemlerde kız kaçırmanın cezasının artmasına rağmen gelenek ve inanç öne sürülerek binlerce kızların hayatı karartılmaya devam edilmektedir.

Adayların kendi tercihlerine göre kız isteme geleneği.

Kırgızlar’da kız seçimi geleneğinin bu türünde kız ile erkek önceden tanışıp biri biriyle gönül ilişkileriyle bağlanmış oluyorlar. Bu seçim belki kız isteme geleneğin en adillerindendir. Kız ile oğlan evlenmeye kendi aralarında karar verdikten sonra bu durumu ailelerine belli ederler. Burada uygulanan örf ve adetler görücü usulü ile kız isteme geleneğine çok benzemektedir. Önceden kızın ailesine kız istemek için haber gönderilir.

Kız ailesi münasip buldukları zaman gelmelerini isterler. Erkek tarafı aile bireyleriyle birlikte bir koyun ve yiyecek bohçalarını hazırlayıp kız evine gelirler. “Sizde bir kız var, bizde de erkek, kızınıza oğlumuzun gönlü düşmüş. Allah nasip ederse dünür olalım” derler. Bu duruma karşı taraf da razıysa onayını verirler. Ardından oğlan tarafının getirdikleri bohçayı açarlar ve koyunu kesip etini pişirir tekrar kendilerine ikram ederler. Bundan sonra başlık parası konuşulur. Akabinde kıza küpe kakma merasimi yapılır. Yukarıda da belirtiğimiz gibi küpe takma Kırgızlar’da nişan anlamına gelmektedir. Küpe merasiminden sonra kızın anne ve babasına varsa büyüklerine ve kardeşlerine yeni kıyafetler giydirirler. Kırgızlar buna “ kiyit kıydirüü” derler. Gelin adayına da beyaz baş örtüsü takarlar. Buysa onun artık başı bağlı olduğunu belirtir. Oğlanın babası yerinden kalkar ve kız babasının önünde eğilerek “ Kulduğum bar kudam” “Kulluğum sana dünürüm” der. Karşı taraf da “Kulduğun Kudayga”  “Kulluğun Allaha” deyip sarılarak dünür olurlar. Kız kaynanasına üç kere eğilerek selam verir. Buna da “Cügünüü” derler. Daha sonra damat ve gelin adayları için dua edilir. Yakın akrabalar ve komşular davet edilir bu olay duyurulur ve damadın getirdikleri bohçadaki yiyecekler dağıtırlar. İki aile büyükleri arasında başlık parası, kız çeyizi, düğün masrafları ve düğün kıyafetleri konuşulur. Kız tarafı da erkek tarafına durumlarına göre kıyafet giydirir ve kız isteme merasimi biter.

“Beşik kuda” beşik kertme geleneği.

Kırgızlar’da eskiden beri süre gelen “bel kuda” ve “beşik kuda” ” beşik”  kertmesi geleneği de oldukça yaygındır. Bu bir henüz doğmamış yada beşikteki bebeklere nişan yapma geleneğidir. İki bebeğin anne ve babaları daha bebek annesinin belindeyken( karnında) yada isminin de belirtiği gibi beşikteyken ileride evlenmeleri için söz alıp verirler. Bu durumda kudalar dünürler beşik dünür oluyorlar. Dünürler daha o zamandan “kalın” başlık parasını konuşurlar ve kız büyüyüp oğlan evine taşınana kadar başlık parası ödenirdi. Beşik kertmesi genelde iyi anlaşan arkadaşların çocukları arasında dostluklarının pekişmesi için yapılırdı. Bazen de bu evlilik boylar ve halklar arasında anlaşmazlıklar ve kavgalar olduğu zaman ailelerin hoşgörü ve barış içinde yaşamaları için de yapılırdı. Kız ve erkek reşit yaşa geldiklerinde de evlendirilirdi. Bu gelenek  geçmişte sadece Kırgızlar arasında değil diğer Türk boylarında da yaygındı.

Meşhur “Manas” destanında bu gelenek çok açık bir şekilde anlatılmıştır. Destanda Manas eşi Kanıkey daha Semetey’e hamileyken Afgan Hakeminin hamile eşi ile “bel kuda “ olurlar. Belli bir zaman sonra Semetey ile Ayçürök evleniyorlar. Bu gelenek anne ve babaların tercihi üzerine gerçekleşen bir evlilik türüdür. Buradan yola çıkarak eskiden beri Kırgızlar sadece Kırgız boylarından değil diğer Türk boylarından da kız alıp verdiklerini görmekteyiz. Bu geleneğin temelinde akraba, boy ve ırk sayısını artırmak, yaşanabilecek iç savaşları önlemek, diş düşmanlara karşı güçlenmek ve sürekli barışı sağlamak amacı yatmaktadır. Eski Türklerin tarihine baktığımızda evlilikte iki tarafın da Türk kökenli olmalarına dikkat etmeleri gözlenmekte. Burada Kırgız Türklerinin kendi kültür ve milli değerlerinin karışıp yok olmaması için mücadele etikleri görülür.

“Kayçı kuda” berdel evliliği geleneği.

Kırgız Türlerinde evliliğin diğer bir özel türü de mübadele evliliğidir. Ailelerin karşılıklı olarak kız alıp vermeleridir. Bu evlilikte anne ve babalar karşılıklı “kayçı kuda”( kayçı kırgızcada makas anlamına gelmektedir) çapraz dünürler oluyorlar (Umetov Turatbay, 2016). İki aile bir birine kızlarını karşılıklı olarak verirler veya birisi kızını verdiyse, alan kimsede kendi kız kardeşini dünürün erkek kardeşine verirdi. Anadolu Türklerinde de berdel evliliği olarak bilinen bu gelenek diğer Türk boylarında da karşılaşılmaktadır. Bu evlilik genelde iki tarafın da başlık parasından kurtulmak amacıyla, iki tarafın da onayı ile evlenilecek yaşta olan kız kardeşlerini aynı zamanda karşılıklı olarak bir birlerine vermeleri yada evlendirmeleridir. Aynı atanın kızlarını alan damatlar bir birine bacanak olurlar( Kırgızlar II,1991:532). Bu durum bazen fakır ailelerin başlık parası ödeyemeyeceği durumlarda yapılırken, bazen de tam tersi zengin olan ailelerin mal ve mülk varlıklarının dışarıya gitmemesi için de yapılmıştır. Çok nadir olarak da hastalık sebepler nedeniyle bir birine destek ve yardımlaşma amacıyla da gerçekleşmiştir. “Kayçı kuda” günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Özellikle de Kırgızistan’ın Güney bölgesinde çok çocuklu ailelerde halen devam etmektedir.

“Amangerlik” lavirat evliliği geleneği.

Kırgız Türklerinde eskden beri çok yaygın olan, günümüzde de hala da devam eden  evlenme türünün biri de “amangerlik”  levirat evliliğidir. Levirat dul kadının ölen eşinin ağabeyi veya erkek kardeşi ile, eğer erkek kardeşi yoksa en yakın akrabaları ile evlenme mecburiyetidir. Bu gelenek konar göçer hayatı yaşayan bütün Türk halklarında yaygındır. Amangerlik usulü ile alınan eş yani ağabeyinin eşi bütün Türk boylarında olduğu gibi merhumun eşinin baba evine dönmemesi için sağlanan usuldür. Kırgızlar’da dul kadın eve dönünce kadının akrabaları “sizin sülalede erkek yok mu?” diyerek ayıplarlar. Bazen de amangerlik geleneği çok çirkin görünüşlere de sahne olabiliyor. Örneğin eşlerin arasında çok büyük yaş farkı olmasıdır. Çok çocuklu ailelerde dul kadından kiminle evlenmek istediğini sorarlardı. (Abramzon. 1973:61). Kırgız edebiyatına baktığımızda bunun farklı örneklerini de görmekteyiz. “Manas” destanında Manas öldükten sonra Semeteye hamile olan Kanıkeye kayınpederi Cakıp han “at ölünce postunun, ağabey ölünce de yengenin miras kaldığını” belirterek Manasın kardeşlerinden Abıke ile Köböşten hangisi ile evlenmek istediğini sorar. Ardından aynı teklifi Manasın diğer eşi Akılaya da sorulur (Yıldız Naciye 1995.123). Bu geleneğin temelinde aile ve malın parçalanmama fikri ile himaye ve destek anlayışı yatmaktadır. Amangerlik geleneğinde eşi ölen kadın filen bir menkul eşya gibi ölen eşinin kardeşlerine ya da akrabalarına miras olarak kalır. Kadın bu evliliği genelde çocuklarından ayrı kalmamak için kabul eder.

Kırgızların konar göçer hayat yaşadığını göz önüne aldığımızda bir kadının yalnız tek başına yaşaması, hele hele çocukları varsa dayanışma ve desteğe ihtiyaç olduğu görülür. Kırgızlar’da eğer kadın ölürse dul kalan kocası eşinin kız kardeşi, yani baldızı ile evlenebilir. Buna da Kırgızlar “baldız aluu”, baldızla evlenmek derler. Eğer kız nişanlı iken ölürse yerine boşta olan kız kardeşi verilir (Cumagulova A.1960:89).

Düğün öncesi söz kesme ve hediye verme gelenekleri

Kırgızlarda evlilik öncesi kız seçme; görücü usulüyle kız isteme, kız kaçırma, adayların kendi tercihleri, beşik kertme, berdel evliliklerinin öncesinde uygulanan adetlerin akabinde söz kesilir. Dünürler karşılıklı olarak erkek ile kızı evlendirmeye karar verdikten sonra kıza küpe takarak söz keserler. Küpe takılan kız artık sözlü veya nişanlı sayılır. Dünür olma, söz kesme, Kırgızların değişi ile ”kuda tüşüü” işlemleri bittikten sonra sıra dünürlerin birbirlerine hediye verme merasimine gelir. Erkek tarafı kız evine dünür olmak için geldiklerinde kız tarafı maddi durumuna göre hayvan keserek misafirlerini ağırlar. Yemekten sonra gelen herkese kız tarafı yeni kıyafetler giydirir. Damat tarafı da boş gelmez. Onlar da kızın annesine, babasına varsa büyüklerine ve kardeşlerine kıyafet giydirirler (İsaeva Erkinbü 2016).

Nişan yapıldıktan sonra erkek tarafı yavaş yavaş başlık parasını ödemeye, diğer taraftan da gelini görmek için uygun zaman beklemeye başlar. Nişandan sonra gelin adayını ilk olarak görmeye giderken damat durumuna göre bir besi alır gider. “kız başlıksız olur, ama örf ve adetsiz olmaz” diyerek kızın yengeleri damattan tay isterler. Damat da onlarla hediye tay mı paramı istersiniz diyerek pazarlığa tutuşur. Aralarında anlaştıktan sonra nişanlısını görme hakkına sahip olur. Damat tarafı başlık parasını tamamladıktan sonra bir besi alarak düğün tarihi almak için kızın evine giderler. Yine kız istemede olduğu gibi yiyecek bohçasıyla gidip kız evine ikramda bulunurlar. Bu adete ise Kırgızlar “ağaç düşürmek” derler. Ağaç düştü, düğün yemeğini yemeye gelin diye yakın akraba ve komşularını çağırıp, gelen besiyi kesip etini ikram ederler (Talip Moldo 1991;544). “Ağaç düşürme” gerçekleştikten sonra kız evi çeyizi hazırlar.

Çeyiz hazır olunca iki taraf bir araya gelir ve düğün masrafları ve düğünde giyilecek düğün kıyafetleri hakkında konuşurlar. Genelde erkek tarafı bu masrafların tümünü karşılar. Düğüne bir hafta kala erkek ailesi gelin adayına kışlık ve yazlık olmak üzere tüm kıyafet ihtiyacını ve düğünde takılacak takıları hediye olarak alırlar. Böylece kız daha gelin gitmeden tüm ihtiyaç ve isteklerini yerine getirtmiş olur. Daha sonra düğün hazırlıkları başlar ve düğün gerçekleşir (Kislyakov.1960;87).

Sonuç

Kırgız Türklerinin asırlardır süre gelen kız seçimi ve düğüne kadarki adetleri oldukça zengindir. Bu adetleri Kırgızların konar göçer ve daha sonraki yerleşik hayatlarına göre bazı değişiklikler yaparak devam ettirdikleri malum. Kırgızlar tarihi boyunca yaşamın her alanında ata babalarından kalan örf ve adetlere bağlı yaşamışlardır. Örf ve adetler ise dünü bugüne ve bugünü de yarınlara taşıyacak olan değerlerdir. Gelenekler yıllarca toplum tarafından yaşatılarak kökleştikleri için onlara büyük itibar edilir. Bu yüzden gelenekler, toplumda yer etmiş unsurlardır. Kırgızistan coğrafik konum olarak diğer Türk boyları ile komşu oldukları için ve yeterince diş dünyaya açılmadığı için kültürel değerlerini fazla kaybetmeden yaşamlarında örf ve adetlerine yer vererek devam etmişlerdir. Kırgız Türklerinde kişi her kim olursa olsun ve hangi sosyal sınıfta yer alırsa alsın doğumdan ölüme kadarki tüm eylemlerde koşulsuz örf ve adetlere uymak zorundadırlar. Aksi taktirde toplum tarafından ayıplanır ve itibarı zedelenir. Kırgızistan’da geleneklerin en yoğun yaşandığı kurumların başında düğünler yer alır. Burada yapılan her harekette geleneğin bir yansıması vardır.

Sovyetler Birliği Döneminde Rus kültürünün Kırgız Türklerinin geleneksel hayat şartlarına yansımış olmasına bakmaksızın devam eden gelenekleri, 1991 yılında ülkenin bağımsızlığını kazanmasıyla daha da güçlenmiştir. Ekonomik ve sosyal yaşamın etkisiyle günümüzde bazı gelenekler değişime uğramıştır. Ancak, bu değişimler her bölgede farklı olduğu gibi kimi bölgelerde de yeni geleneklerin oluşmasına yol açmıştır. Tüm bu değişikliklere rağmen Kırgız Türkleri kültürel değerlerini kaybetmeden geçmişi ile bugününü bağdaştırarak renkli geleneklerini sürdürmeye devam etmektedirler.

Dr. Shurubu KAYHAN

Araştırmacı Yazar, Akademisyen Türkolog.

Not: Bu Makale, Atayurt Dergisinin Aralık-2017 Sayısında yayınlanmıştır.


KAYNAKLAR
ABRAMZON S.M. (1999) Kırgız cana Kırgızıstan Tarıhı Boyunca Tandalma Emgekter, Bişkek: Kırgızistan Soros fondu.
AKMATALİEV A. (2004) Kırgız Adabiyatının Tarıhı, Cilt I,II Basma, Bişkek: Şam Basması 2004-684.
CUMAGULOVA A.(1960) Semya i Brak u Kırgızov Çuyskoy Dalinı, Frunze.
KIRGIZDAR I: (1991) Sancıra ,Tarıh, Muras ,Salt.Bişkek: Kırgızıstan Yay.
KİSLYAKOV N.A.(1969) Oçerki po İstorii Semyi i Braka u Narodov Azii i Kazakstana, Leningrad.
YILDIZ Naciye,(1995) Manas Destanı (W.Radloff) ve Kırgız Kultürü İle İlgili Tespit ve Tahliller, Ankara.
TALİP MOLDO, (1991) Kırgız Tarıhı, Uruuçuluk Kuruluşu, Türdüü Salttar, Kırgızdar.Cilt II,Bişkek.
KAYNAK KİŞİLER
AMATOVA Roza (2016), 1958 Kırgızistan, Talas doğumlu, üniversite mezunu, doktor. 25.08 2016 da telefon konuşması yapıldı. Ş.K.
İSAEVA  Erkinbü (2016),1964 Kırgızistan, Oş doğumlu, üniversite mezunu, öğretmen. 26.08 2016 da Skype görüşmesi yapıldı. Ş.K.
UMETOV Turatbay (2016).1967 Kırgızistan, Bişkek doğumlu, üniversite mezunu, İnşaat mühendisi. 26.08 2016 da Skype görüşmesi yapıldı. Ş.K.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.