Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Kırgız Kültürünün Bazı Özellikleri Ve Manas Destanı

0 19.373

Meral Gölgeci KALFA

Kırgızların tarihten günümüze kadar uzanan kültürel zenginlikleri hayatın her safhasında kendini göstermektedir. Bu unsurların büyük bir kısmı, diğer Türk halklarına da pek yabancı olmayan ortak kültürel özelliklerdir. Bu yazıda; Kırgızlarda şecerenin önemi, Kırgız kültüründe ‘birinin duasını almanın veya birisine duasını vermenin’ neyi ifade ettiği, ölen bir kişinin ardından verilen aşın önemi, Kırgızların, gençlerin yetiştirilmesinde nelere dikkat ettikleri ve Kırgız kültüründe Kalmg’ın ‘’başlık’’ yeri ve uygulanma şekli incelenmiştir. Gerçek hayatın bir aynası olduğu varsayılan Manas Destanı’nda geçen bu konularla ilgili bölümler de bu yazıya alınmış ve bir karşılaştırma yapılmıştır.

Kırgızlar önceleri göçebe hayatı sürdürürlerken ve bu hayatın kültür yapısına sahipken, günümüzde yerleşik hayata geçmişler ve kültürlerini de bu hayata göre şekillendirmeye çalışmışlardır. Tabii ki, göçebe hayatının kültürel özelliklerini çağdaş yaşamda uygulamak güçtür. Fakat, Kırgızların bu güçlüğü hiçe saymışlar, tarihte hayatlarının bir parçası olan gelenek ve göreneklerini günümüz şartlarına aksettirmekte zorlanmamışlardır.

Kırgızların göçebe ve kırsal hayatlarının kültür yapısını, şifahi olarak günümüze kadar gelen Manas Destanından öğrenmekteyiz. Kırgızlar, Manas Destanı’nda tarihlerinin, edebiyatlarının, gelenek ve göreneklerinin saklı olduğunu belirtmektedirler. Destan, Kırgız kültürünün etnografik, folklorik ve sosyolojik yapısını yansıtmaktadır. Kırgızları tanımak ve Kırgızlar hakkında her türlü bilgiyi toplu halde bulmak isteyenler, bu destana bakmalıdır. Burada, hayatın her anı, olduğu gibi gözler önüne serilmektedir. Destanda, selamlaşmadan, savaş hazırlıklarına kadar her türlü unsur bulunmaktadır.[1] Bugün yaşayan manasçılar, bu destana yeni şahıs ve olayları ekleyerek, söylemeyi ve canlı tutmayı becermektedirler. Pek çok araştırmacı Manas Destanı’yla tarihi olaylar arasında paralellik kurmaktadır ve bu konuda yazılmış onlarca yazı vardır.[2]

Kırgızların kültür hayatının bazı bölümleri ve bu bölümlerin Manas Destanı’na yansımaları şu şekildedir:

1. Şecerenin Önemi

Kırgızlar şecerelerine çok değer verirler. „’Kırgızların şeceresi çıkarılmış ve yazıya geçirilmiştir. Şifahi ve yazma şecereler vardır. Söz ustaları ve tarihçiler, milli tarihi, şeceredeki kahramanların yaptıklarına göre düzenlerler. Şecere hem nazım hem de nesir olabilir. Halkın şeceresi şifahi olarak söylemek 8-10 gün kadar sürebilir, boyların şeceresini söylemekse 3-4 gün sürer. Sovyetler zamanında Kırgız şeceresinin eksik bölümleri toplanmış, bazıları da yayımlanmıştır.’’[3]

Her boyun bir soy ağacı vardır. Şecereyi bilmek, geçmiş nesillerden bu yana unutulmamış bir gelenektir. Günümüzde soyunu dolayısıyla atalarını bilmeyenler, Kırgızlar tarafından ayıplanmaktadırlar. Kırgız geleneklerine göre, bir Kırgız’ın en az yedi ceddini bilmesi gerekir.

Gençlerin bu konuda titiz olmadıkları, bu geleneğin unutulmaya yüz tuttuğu günümüz araştırmacıları tarafından belirtilmektedir.

Manas Destanı’nda da, daha destana başlarken Manas’ın üç büyük atasının adı zikredilir:

Ceti-tördün başında                   Yedi-tör’ün başında
Cetkilen tuugan Böyön-kan,      Doğmuş idi Böyön Han,
Böyön-kandın balası                  Böyön Han’ın oğlu
Kayrattu tuugan Kara-kan,         Gayretli doğan Kara Han,
Kara-kandın balası                    Kara Han’ın oğlu

Kayrattu tuugan Cakıp-kan.       Gayretli doğan Cakıp Han.[4]

Ve Cakıp Han’ın oğlu Er Manas’tır. Aslında Manas’ın şeceresi daha uzundur ve Manas’ın soy ağacı şecereciler tarafından birbirinden farklı da olsa çıkarılmıştır. Destanda insanların isimleri baba adıyla beraber zikredilir, Cakıp Han Oğlu Er Manas gibi. Manas Destanı’yla gerçek hayattaki tarihi şahısların şecerelerde de birbiriyle örtüştürüldüğü görülmektedir.[5]

Şecere sadece insanlar için geçerli değildir. Soylu atların da soy ağacı bellidir.

Baba Saltı, Ene Adebi kitabında[6] ecdadını bilmenin en önemli sebeplerinden birinin, boylar arasında kız alış verişinin olduğu, dolayısıyla uzak veya yakın boylarla akraba olmak ve dostluk kurmak olduğu belirtilir. Diğer bir önemli unsur ise, bir boydan ünlü şahsın çıkmasıdır ki bu şahıs o boy için övünç kaynağıdır ve gelecek nesiller için örnek olacaktır.

2. Duasını Almak veya Duasını Vermek

Birinin duasını almak veya birine duasını vermek Kırgız kültürünün en eski geleneklerinden biridir. Kırgızlar, ‘’çocuk sahibi olmak (genelde erkek çocuk sahibi olmak), uzak yola veya savaşa çıktıklarında, uzak yoldan veya savaştan sağlıklı olarak geri döndüklerinde, herhangi bir arzuları olduğunda, halk arasıda sayılıp sevilen, hürmet ve saygı gören, sözüne güvenilen ihtiyar kadın veya erkeklere armağanlar götürerek onların dualarını alırlar. Ya da evlerine çağırdıkları bu kişilere yemek ve giyecek vererek rızalarını alırlar. Bu kişilerin „’duasını almak’’ için, verilen hediyelerden veya yemekten sonra, ihtiyar kişilerle beraber ayağa kalkılır, eller göğsün üzerinde birleştirilir ve genellikle: „’Amin, önünü evlat, arkanı mal doldursun, sahip olduklarınla beraber ihtiyarla…peygamberler, evliyalar korusun.’’ şeklinde dualara başlanır. Böylece ‘falan kişinin duasını almış o’, ‘dualar sayesinde olmuş çocuk’, ‘şunun duasını almamış’ gibi sözler dilden dile söylenegelmektedir.[7]

Dua almak veya duasını vermek motivi Manas Destanı’nında da çok geçer. Destanda sık sık savaşa çıkılır. Savaşa çıkmadan önce bahsettiğimiz niteliklere sahip ihiyarların ve yakınların duaları alınır. Manas’ın torunu Seytek ve askerleri de, Sarıbay’la savaşmadan önce halkın karşısına çıkarlar ve halkın duasını alırlar:

‘Eger alsa Sarıbay                                 Eger elegeçirse Sarıbay
Kalıng curt karıp bolboybu!                    Kalabalık halka yazık olmaz mı?
Kaarluudan kutulsa,                               Şu zalimden kurtulsa,
Kalıng curt çalkıp ongboybu!                 Kalabalık halk daha da büyümez mi?
Elkin catkan el elek,                               Özgür bir halk idik,
Kızırluu cakşı zaman cıl,                        Hızır, yardım et bize,
Can dep adam caratsang,                     Can verip yarattığın
Ayköl şerdin tukumun                            Başbuğu aslanın nesline
Kalıng el meder kıluuga                         Kalabalık halka umut olanlara
Şerlerdi kuday aman kıl!”                       Tanrım yardı et, aslanlara!
Dep, alakan cayıp, kol sunup                 Diye, avuç açıp ellerini uzatarak
Cazayılın salınıp,                                   Tüfeklerini kuşandı.
El tilegi darıya                                        Halk nehir gibi çağladı.
Caratkana calınıp,                                  Yaradana yalvararak

Curttan bata aldı emi.                            Halkın duasını aldı.[8]

Seytek, bütün isteklerine kavuştuktan sonra da dua alır:

Kız Kuyalı, Seytek er                               Kız Kuyalı, er Seytek
Tileği tiyip koluna,                                    İsteklerine kavuştular.
…                                                             …
Namazdu şerdin tukumu                         Aziz aslanın (Manasın) soyu

Baabedin’den bata alıp…                         Bahauaddin’in duasını aldı.[9]

Burada geçen Bahauaddin destan kahramanlarını koruduğuna inanılan bir zattır. Büyük bir ihtimalle eski tarikat şeyhlerinden biri olmalıdır.

Seytek de babası Semetey ve dedesi Manas gibi bir kahramandır. O ve askerlerine savaştan önce veya savaş esnasıda halk, meziyetli ihtiyarlar ve yakıları dua ederler. Seytek ve askerlerine yardıma giden Kız Kuyalı da, önce dua ister:

Bar karıya merlerdin                                Bütün yaşlı aslanlardan,
Kabılan Bakay, Kanıkey,                          Kaplan Bakay ve Kanıkey’den,
Cıyılgan kalıng elderdin                           Toplanan kalabalık halktan,
Batasını surap turdu emi:                        Dualarını istedi şimdi:
…                                                             …
‘’O, karıya atam kam Bakay,                    Ey, yaşlı atam han Bakay,
Kastaygam emem Kamıkey,                    Acılı anam Kanıkey,
Cıyılgam uşul kalımg el,                          Yığılan kalabalık halk,

Batamgardı alayım.                                 Duanızı alayım.

Bu isteğe karşılık onlar da şöyle derler:

Paygambar Bakay karıya,                       Peygamber yaşlı Bakay,
Baybiçe ememg Kamıkey,                      Sevgili annen Kanıkey,
Eçemdi körgöm oluya,                            Basiretli evliya
Uluk Bakay karıya,                                 Ulu ihtiyar Bakay,
Alakam cayıp burkurap:                         Ellerini açıp bağırarak (şöyle dediler):
Kaarduu duşmam ogumam,                  Zalim düşmanın okundan,
Kapırdım muzdak kolumam,                  Kafirin buz gibi elinden,
Kazılgam çumgkur orumam,                  Kazdığı derin çukurdan,
Azat kılgım caratkam,                            Kurtar yaradan,
Uşul Sarıbay ittim torumam!                  Şu Sarıbay itinin torundan!
Tulpar külük Celcetpes                          Yürük at Celcetpes’i (düşmanın)
Mamısıma baylatpa!                              Direğine bağlatma!
Argım Kırgız köp curtum,                       Argın’ı, Kırgız’ı kalabalık yurdumu
Duşmam közüm karatpa.                       Düşman eline bırakma!

Oomiyim, balam Kuyalı!                         Amin, yavrum Kuyalı!

Bunun yanısıra Bakay dua etmeye devam eder. Bu duasında kahramanların ruhlarına seslenir. Er Manas’ın ve yiğit Alake’nin ruhlarına Kuyalı’nın yanında olmaları için yalvarır:

Sarıbaydı astım kıl.                                 Sarıbayı mağlup kıl!
Balamdı kuday üstüm kıl!                        Tanrım yavrumu üstün kıl!
Kayıpçaldım kız balbam                          Kayıçal’ın kızı pehlivan
Kuyalımı amam kıl.                                  Kuyalı’yı sağ kıl!
Eçem birge kol bergem,                           Her zaman yardımını esirgemeyen,
Ceti oluya col bergen,                              Yedi evliyanın yol gösterdiği,
Peri türdüü zor Mamas,                           Peri olan güçlü Manas,

Özüng közüng sala kör!                           Sen de yardımını göster!

Kayıpçal kızı balbanga Kayıpçal’ın kızı pehlivana

Karmaşka çıkkan candarga,                     Savaşa çıkan canlara,
Arbagı zor çong Manas                            Ruhu ulu büyük Manas,
Coldoş bolup kala kör!                              Yoldaş oluver!

…                                                                   …

Kalıng ilek zor koldu Kalabalık, güçlü orduyu Cekege özü baştagan, Tek başına yöneten,

Maşıktıgı başkaça,                                   Vuruşması bir başka,
Baatılıgı bir kança,                                   Bahadırlığı ölçüsüz,
Aziz kandın artıgı,                                    Aziz hanın mirası,
Alakem közüng sala kör!                          Alakem yardımını göster!
Coboluu müşkül iş kılbay,                        Büyük bir zora düşmeden
Kayıpçal, coldoş bolup kala kör!              Kayıpçal, sen de yoldaş oluver!
Dep, oşentip zor Bakay,                           Diye konuşan güçlü Bakay,
Bata berip bakırdı.                                    Dua etti bağırarak.
A düynö ketken törönün                           Öbür dünyadaki başbuğunun
Arbaktarın çakırdı.                                    Ruhunu çağırdı.
Öngü agarıp soyuldu,                               Yüzü sararıp soldu,
Eki betten akkan caş                                İki yanağından akan yaş
Sakalı ıldıy kuyuldu.                                 Sakalından aşağı aktı.
Bababız Bakay karının                             Atamız yaşlı Bakay’ın

Batasın alıp Kuyalı.                                  Duasını aldı Kuyalı.[10]

3. Ölen Kişi İçin Aş Verme

Bilindiği gibi Türkiye Türkleri de ölen kişinin yedisini, kırkını yaparlar ve bu davetlerde genellikle belirli yiyecekler verilir.

Kırgızlar ise, ölünün ardından, daha teferruatlı ve biraz da Şamanizm ve Budizmin tesirlerinin görüldüğü merasimler yaparlar. Bu çok eskiye dayanan ve hala yaşamakta olan geleneğe ‘aş vermek’ denir. „’Bu aş ziyafeti ölünün vefatından sonra bir yıl içinde verilir. Ziyafetin büyüklüğünün ölünün içtimai mevkiiyle mütenasip olması şarttır. Meşhur beylerin ve bahadırların aşına bütün Kırgız ve Kazak halkı ve diğer komşu kavimler davet edilir. Davetliler kımız ve diğer azıklarını beraber getirirler. Ziyafet haftalarca devam eder. Milli oyunlar oynanır…

Ölü, küçük bir oymak beyi veya oba ak sakalı ise aş da küçük olur.”[11]

Kadınların aş verilinceye kadar, ki bu günlerce sürebilir, yüzlerini yırtmaları ve ağaçların dallarını koparmaları eski geleneklerden kalmış olmalıdır. Bu gelenek gerçek hayatta da, destanda da vardır. Mesela, eski devirlerden kalan ‘ruha aş dökmek’ tabiri Manas Destanı’nda geçmektedir. Cakıp Han karısına:

Ah hanım ne yapalım?
Kırk yiğidin hepsiyle görüştüm
Manas’ı unutmuşlar

Ruhuna aş dökmüyorlar.[12]

Manas Destanı’nın en önemli bölümlerinden olan Kökötöy’ün Aşı bölümünde aş verme merasimi ayrıtılı bir şekilde anlatılmaktadır. Babası Kökötöy ölünce, Bok-murun, babasının yerine tahta çıktıktan sonra, yavrularını yanına çağırır ve Kökötöy Han için aş hazırlanmasını ve dünyanın dört bir yanından misafirler çağrılmasını ister:

Aştı esen tartıngar                                   Bir yemek hazırlayın

Aşka çakırıp barıngar.                             Yemeğe misfir çağırın.[13]

Her ne kadar kadınlar aş verilene kadar yüzlerini yırtarak ağlasalar da, aş merasiminde bir matemden çok eğlence havası vardır. Nitekim oyunların düzenlenir ve yüzlerce hayvan yarışlarda kazananlara verilmek üzere hazırlanır:

Kök dönöndün baş ‘edi                            Mavi tayın baş olduğu,
Kökötöy-kandın eş’edi.                            Kökötöy Han’ın aşı var.
Başkı attın baygesi:                                 Yarışta ilk gelen ata
San sarıça töö sayam,                             Sayısız sarı deve keseceğim,
San sar’ala bee sayam,                           Sayısız sarı alaca kısrak keseceğim,
San sarı başlı koy sayam!                        Sayısız koyun keseceğim!
Tokoyluu cerge toptottum,                       Ormanlı yere toplattım
Mıng alabaş kunacın!                               Bin alaca tayı!

Beş cüs tokson beş atka bayge bar!        Beş yüz doksan beş ata ödül var![14]

Aşa gelmemek büyük ayıptır. Destanda bu durum daha da abartılarak tehditkar bir olay haline getirilir. Bok-Murun, çağrılan kişiler gelmediği taktirde, bunu bir hakaret saymış olacak ki; onların yurtlarını talan edeceğini belirtir:

Bu aşıma kelbese,                                   Bu aşıma gelmezse,
Körünbösün kösümö!                               Görünmesin gözüme!
…                                                             …
Tötögölü bos üyün                                   Boy kıldan evini
Töşkö süröy salbasam.                            Yerlere sermezsem!
Tör tolturgan suluun                                 Yurdundaki güzelleri
Aç bilekten albasam!                                İnce bileklerinden tutmazsam!

Artık olco kılbasam!                                  Onları esir etmezsem![15]

Önce Manas’ı, daha sonra da dört bir tarafta bulunan uzak yakın, kafir Müslüman herkesin aşa çağrılmasını ister:

Kölöködö kön öskön,                                 Gölgede mağrur büyüyen,
Köönü-minen örg öskön,                           Mağrur büyüyüp er olan,
Aşıktuu cilik cotosu,                                   Bacak kemikleri iri,
Cakıp-baydın botosu                                 Cakıp Bay’ın er oğlu,
Asıl tuugan Manaska                                 Asil doğan Manas’a

Cetip kabar beringer!                                Kadar gidip haber verin![16]

Kökötöy’ün aşına çağrılan hanlar, beyler ve bahadırlar tarihte yaşamış olan kişilerdir. İsim ve özellikleri değiştirilerek söylenmiş olabilir. Bunlar üzerine araştırmalar yapılmaktadır.[17]

Bu aş merasimi, hem aş verme şeklini anlattığı için hem de, kavimlerin yaşayış biçimlerine, kültürel ve sosyal yapılarına değindiği için tarihi bir kaynak niteliğindedir:

Karangı tokoy mal etken,                       Kara ormanda sürü yaşatan,
Boorı çıbar bala kuş                               Ala ciğerli yavru kuş,
Kötörö tuugan Er Agış                           Yüksek doğan Er Agış’a
Aga cetip kabar ber!                               Kadar gidip haber verin!
Eleman-baydın balası                            Elaman Bay’ın oğlu
Er Töştükkö cetip ayt!                            Er Töştük’e de haber verin!
Kökümdün uulu Ürbü bar                       Köküm’ün oğlu Ürbü var
Alpay-mamet inisi,                                 Alpay-mamet’in küçüğü,
Abışka kempirbalası                              İki ihtiyarın çocuğu
Altı caşar Kök-koyon                              Altı yaşında Kök-koyon var
Aga cetip kabar ber!                               Ona gidip haber verin!
Emçegey boyluu Ereş bar                      Arkası çarpık Ereş var
Aga cetip kabar ber!                               Ona gidip haber verin!
Akpay-mamet balası                              Akpay-mamet’in oğlu var
Esen-aman erender                               Bu çok ulu, güçlü ere de
Aga cetip kabar ber!                               Gidip haber verin!
Cedigerdim Er Bagış                              Cediger’in oğlu Bagış var
Kök-döbömüm başımda                         Gök tepenin başında
Temir-bala kaşımda                               Temir-bala’nın yanındaki kavme
Aga cetip kabar ber!                               Ona da gidip haber verin!
Küm-tuumuş eli boluçu                          Gün doğusunda bir yurt var
Kara-döö uulu Car Mamas                     Kara Döö oğlu Car Manas var
Kırımdardım Boz-uul                              Kırımlıların Boz-uulu var
Semerkanda Kan-kocong                      Semerkand’dan Kan-koco var
Erkeç eli, İt eli                                        Erkeç kavmi, İt kavmi var
Aydar-kamdım Kam Kökçö                    Aydar Han’ın Oğlu Kan Kökçö
Aga cetip kabar ber!                               Ona gidip haber verin!
Kapırdım curtu bar ekem                        Bir kafirin yurdu vardır,
Bulçum eti bukaday,                               Eti boğa eti gibi,
Egine sakal koybogon                            Çenede sakal bırakmaz,
Erdinen murut albagan                           Fakat bıyığını kesmez
Orustam kamı Çomg Coloy                    Rusların hanı Çon Coloy var
Kabırdım kamı Nez-kara                        Kafirin hanı Nez-kara var
Kaşkar, Carkan buragan,                       Kaşgar ile Yarkent’te hüküm süren,
Mımg Kıtaydı suragam,                          Bin Çinliye buyruk veren
Kır murumduu, kıza kös                         Basık burunlu, kısık gözlü
Kıtaylardım Komgur-bay                        Çinlilerin Kongur-bay yaşar
O Kongur-bay kaşka kul,                        Alnı parlak Kongur-bay var
Kılıgı curttam başka kul                          Adetleri halktan başkadır
Aga cetip kabar ber!                               Ona gidip haber verin!
Kapırdın kanı Cıl-basal                           Kafirlerin hanı Cıl-basal
Aga cetip kabar ber!                               Ona gidip haber verin!
Ögüz-kan eli boluçu                               Ögüz Han’ın kavmi vardır
Too-tengeşer eli boluçu,                        Bir Too-tengeşer kavmi vardır
Oogandın kanı Muz-burçak,                  Afganların hanı Muz-burçak var,
Turpandın curtu boluçu                          Turfan şehri halkı vardır
Oronggu eli boluçu                                 Orong kavmi vardır.

Aga cetip kabar ber!                               Ona gidip haber verin![18]

Kafir ve Müslümanların çağrıldığı bu aşta, oyunlar oynanır, yarışlar yapılır, arada tartışmalar çıkar, fakat aş, iyi bir şekilde sonlanır.

Bazan ocaklar söndürecek kadar masraflı olabilen aş merasimleri genellikle, günümüz şartlarında, eskisi kadar teferruatlı ve masraflı olmaz. „’Günümüzde, kişinin öldüğü gün, çıktığı evde koyun kesilir. Bu, ilk gün gelenlere ve ölü çıkan evde yardım edenlere verilmek içindir. Bazı bölgelerde ölü iki üç gün bekletilir. Bu arada da hazırlıklar yapılır. Ölünün „kara aşı’ için at, deve kesilir. Gelenlere verilmek üzere hediyeler hazırlanır. Bu hediyeleri alanlar evlerine gittiklerinde, ölen için Kuran okurlar, dua ederler. Büyük aşı verildikten sonra ölüyü taşıyanlara ölünün giysileri dağıtılır. Ölü için, üçü, yedisi, kırkı yapılır.’’[19]

4. Gençlerin Yetiştirilmesi

Kırgızlar, gençlerin terbiyesine büyük önem verirler. Onların iyi eğitilmeleri ve kötü davranış ve alışkanlıklar edinmemeleri için çaba sarfederler ve gençlere, büyüklerine, özellikle yaşlılara saygılı olmalarını öğütlerler. Nitekim ‘’tik karoobo-iymenüü ‘gözlerini dikmeme, utanma’ tabirlerini sıkça kullanılmaktadır. Bu şekilde davranmak saygı göstergisidir. Buna karşılık büyüklerin gençlere davranışı da önemlidir. Bu meziyetlere sahip gençler için: „O, çok saygılı davranıyor; terbiyesini takınarak oturuyor’ sözleri kullanılırken, bunun aksi için: „Kafirin gözünde oku var; handan, beyden utanmıyor’’ şeklinde kullanılışlar yaygındır. Bunun yanısıra terbiyeli yetiştirilmiş erkek çocuklarına: „Kız gibi genç; ipek gibi yumuşak huylu genç’ sıfatları yerleşmişken, bunun aksi için: „Erkekten utanmak, kızdan kılık gitti’ şeklinde tabirler kullanılmaktadır.[20]

Manas Destanında, Manas’ın evleneceği kızın yetiştirilmesi hakkında bilgi vardır. Manas’ın evleneceği kız Kanıkey diğer bir neşrde çok iyi yetiştirilmiş bir savaşçıdır. Aşağıdaki örnekte ise itina ile sakınarak yetiştirildiği anlatılmaktadır. Kanıkey’in Manas’a istendiğini duyunca, babası şöyle konuşur:

Menin cangıs kısım Kanıkey                  Biricik kızım Kanıkey
Bir tümdüktöm küm körgöm,                   Yalnız bacadan gün gördü,
Bir tütüktöm suu içkem,                          Suyu yalnız evde içti,
Corgodon taldap bos mingen,                Seçilmiş atlara bindi.
Araktam taldap bal içkem,                      Uzaktan gelme bal yedi.
Celbegey celge çıkpagam,                      İnce elbise ile rüzgara çıkmadı,
Cel salkımım körbögöm,                         Soğuk nedir bilmedi,
Tümde eşikke çıkpagam,                        Hiç gece kapıya çıkmadı,
Tümögöm aştı içpegem,                          Dünden kalma yemek yemedi,
Camgıs kısım Kamıkey                           Biricik kızım Kanıkey
Kara kiyip kalbaybı?                                Karalar giyip kalmaz mı?
Atışkamım koydursum!                            (Manas) ok atmaktan vazgeçsin,
Çabışkamım koydursum!                        Çarpışmaktan vazgeçsin,
Sayışkamım koydursum!                         Bıçaklamaktan vazgeçsin,

Anam kısımdı beremim!                          Kızımı ona vereyim.[21]

Bulardan vazgeçmezse Kanıkey’i asla Manas’a vermeyeceğini söylemektedir. Fakat Manas’tan korktuğu için daha sonra bu söylediklerinden vazgeçer ve Kanıkey’i vermeyi kabul eder. Manas, daha evlenmeden, altınlarla kandırdığı Kanıkey’in yeğenleri ve baldızlarının yardımıyla Kanıkey’in evine girer.

Kamıkeymim üyüme kelgemde,             Manas Kanıkey’in evine geldiğinde,
At baylabas akırga,                                Hiç at bağlanmamış ahıra
At-ta baylap koydu deyt.                         Atını da bağladı.
Kamçı ilbes talga                                    Hiç kamçı takılmamış bir kapıya
Kamçısım ilip öttü deyt.                          Kamçısını da taktı.
Kuş komdurbas tuurga                           Kuş konmamış tüneğe
Kuş komdurup öttü deyt.                        Kaş oturttu o.
Ot cakalay kazı                                      Ocaktaki kazıdan
Çimirip alıp cedi deyt.                            Bir parça koparıp yedi.
Ayağımda sarı bal                                 Çanaktaki tatlı balın
Tatıp ötüp ketti deyt                               Bir parça tadına baktı.
Baytal bemim bal kımıs                         Ballı kısrak kımızından
Su’salıp alıp cuttu deyt.                         İçti, hararetini kesti.
Otus tümö, on topçu                              Otuz kumaş kaplı düğmeyi, on kemik düğmeyi
Çıldıratpay çeşti deyt.                            Sessiz sedasız çözdü.
‘Carımçık-ka töşökkö                             Kabartılmış döşege

Canaşa catıp aldı deyt.                          Yanaşıp girdi yattı.

Kanıkey uyanır ve hiddete yanındaki yabancıya bağırır. Manas ise:

Kanıkey adam kantesing?                         Ne yapıyorsun Kanıkey?
Kan balası erkesing,                                  Nazlı büyümüş han kızısın,

Erkelikti aytasıng.                                     Nazlı şeyler söylemelisin.

Fakat Kanıkey, onu dinlemez ve çıkardığı hançerle Manas’ı bileğinden yaralar. Manas çok kızar ve öç almaya karar verir. Kanıkey’in yurduna saldırarak Kanıkey’i esir almak ister. Kanıkey’se yaptıklarından pişman olur ve Manas’a yalvarır:

Kögürçkön uşsa, cünün kes,                Güvercin kaçarsa tüyünü kes!
Kara bet köp süülösö, tilin kes,            Kahpe çok söylerse dilini kes!

Sagıskan uşsa, cünün kes!                  Saksağan uçarsa tüyünü kes![22]

Böylece herşey yoluna girer. Kız ve erkek çocukların nasıl yetiştirildikleri destanın diğer bölümlerinde de vardır. Fakat, yukarıdaki parça da, bu konuda bir fikir vermektedir.

5. Kalıng “başlık’’

Bugün Kırgızistan’ın modern şehirlerinde, gelenek ve göreneklerin bir kısmının ortadan kalktığı belirtilmektedir. Kalıng da bunların arasındadır. Fakat yine de, Kırgızların büyük çoğunluğunun yaşadığı köy ve kasabalarda bu geleneğin devam ettiği de bilinmektedir.

Kalıng erkek tarafının istediği kızla evlenebilmesi için, kız tarafına verdiği mal veya paradır. „’Kalıngın genellikle, bir deveden ve diğer büyükbaş hayvanlardan dokuzar tane hazırlanması yaygındır. Zaman geçtikçe bu kaidelerin ortadan kalktığı, bunların yerine ölçülü bir miktar parada anlaşma yapıldığı görülmektedir. Bazan başlık parası nadeniyle iki taraf arasında tartışmalar olmaktadır.’’[23]

Manas Destanı’nda da kalıng geleneği vardır. Destanın bir neşrinde, Manas, Kanıkey’le evlenebilmek için kız tarafına hediyeler verir:

Manas çoronu çakırdı:                             Manas yiğitlerini çağırdı:
Almambet, ayda cüs cılkı!                       Almambet, sen yüz at getir!
Acıbay, ayda cüs cılkı!                             Acıbay, sen yüz at getir!
Teng öskönüm kırk çoro,                         Denkbüyüdüğüm kırk yiğidim,
Kırkı birdey bir törö,                                 Kırkınız da birer efendi,

Kırktın Kırk cüs cılkı aydangar!               Kırkınız kırk yüz at getirin!

Bu hediyeleri Kanıkey’in yurduna getirdiklerinde;

Cılkını aydap alıngar!                              Sürünüzü toplayın!
Tört çungkurga salıngar!                         Dört vadiye doldurun!
Tört.çungkur tolso,                                  Dört vadiyi doldurursa,
Bitti sening kalımıng,                               Gelin borcunuz bitti demektir.
Tört çungkur tolboso                               Dört vadiyi doldurmazsa
Senin kalımıng bitpese                            Gelin borcun bitmemiştir

Dagı aydap kelinger!                               Daha hayvan getirirsiniz![24]

diyerek istekdiklerini söylerler.

Diğer neşirde ise, Kanıkey’in babası Temir Han, önce kızını Manas’a vermek istememiş, fakat sonra kalıngı fazla isteyerek vermeye razı olmuştur: ‘’Altı yüz kızıl tek hörgüçlü deve, üzerinde, torba torba altın olsun, yakındaki tepe dolusu hayvan sürüsü ile iki bin ak koyun olsun, elli gün devam eden düğün yapılsın. Sığırdan iki yüz vereceksin, bunların hepsinin alnında akı olacak, bunlara bakan da kız olsun, yük hayvanlarından iki yüz, av kuşu sungurdan doksan kuş, yedi pars, iki arslan vereceksin’’[25]

Destandaki bu abartılı istek gerçek hayatta görülmese de, varlıklı aileler için yüksek başlık vermek sorun değildir. Fakat, fakir insanlara bu geleneğin şartları çok ağır gelmektedir. Bu nedenle de, bu geleneği çağdaş Kırgızlardan bir kısmı ‘feodelizmden kalma bir görenek’ diye nitelendirmektedirler ve buna karşı çıkmaktadırlar.

Sonuç olarak, Kırgızların, kültürel zenginliklerini koruduklarını ve bunları modern hayata da uygulayarak geliştirdiklerini görmekteyiz. Manas Destanı da bu zenginliğin içinde yerini almış bulunmaktadır.

Meral Gölgeci KALFA

Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 19 Sayfa: 607-612


Kaynaklar:
♦ Akmataliev, Amantur, Baba Saltı, Ene Adebi, Bişkek, 1993, 224 s.
♦ Gölgeci, Meral, Seytek (Külçoronun Semeteyge Colukkanı), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1995, 212 s.
♦ İnan, Abdülkadir, Makaleler ve İncelemeler, 2 cilt, 2. Baskı, Ankara, 1987.
♦ İnan, Abdülkadir, Manas Destanı, Ankara, 1992, 183 s.
♦ Radloff, Wilhelm, Manas Destanı, Yay. haz., Emine Gürsoy-Naskali, Ankara, 1995, 278 s. Yudahin, K. K., Kırgız Sözlüğü, Çev. Abdullah Taymas, 2 cilt, 2. Baskı, Ankara, 1988.
Dipnotlar :
[1] Bu konuda yapılan araştırmalardan bazıları: K. Dikambaev, “Prazdnik kul’turı vozrojdennogo naroda, İzvestiya, 1958, 12 0kt.; “Manas, narodnaya entsiklopediya”, Ogonek, 1967, No: 38.; Şarşenbek Sıdık uulu, „’Baa cetkis eldik entsiklopediya’’, Kırgız Tuusu, 19 noyb 1992.; Kambarlay Botoiarov, „’Manas, l’enzyclopedie des kirghiz’’, Zettres Sovietigies, 1985, No: 314, s. 166-169.; İ. B. Moldobaev, Epos ‘Manas’ kak istoçnik izuçeniya duhovnoy kul’turı kirgizskogo naroda, Frunze, 1989, 152 s.
[2] Bu çalışmalardan bazıları: Töröbek Otorbayev, Manas Ata Tarıhı, Talas, 1992.; Mehmet Saray,  “Tarihi Kaynak Olarak Manas”, Manas 1000 Bişkek Bildirileri (26-31 Ağustos 1995), Haz. Ogün Atilla Budak, Ankara, 1997, s. 173-176.; K. Rahmatullin, “Manas” Kızıl Kırgızstan, 1945.; S. M. Abramzon, “Geroiçeskiy epos Manas”, pamyatnik kirgizskoy ku’lturı”, Sov. Kirgiziya, 1946, 28 Mart.; Z. Mamıtbekov, “Kırgızdın bayırkı tarıhı menen cazuuları cana Manas”, Ala-Too, 1967, No: 6.; T. Sıdıkbekov, ‘’Ulu söz cönündö oy’’, Kırgızstan Madaniyatı, 28 Mayıs 1969.; T. Abdırakunov, „’Tarıhçının tabılgısı’’, Leninçil Caş, 27 noyab 1979.; İ. B. Moldobaev, „’Manas eposu tarıhıy etnografiyalık estelik’’, Ala-Too, 1989, No: 11.; A. N. Beriştam, İstoriçeskoe proşloe kirgizskogo naroda, Frunze, 1942, 22 s.; S. Begaliev, „’Manas eposu körköm çıgarmabı ce tarıhbı? „’, Mugalimder Gazetası, 21 Aralık 1990.; M. Toktorbaev, „’Toobo, ekinçisin da colukturdum’’, Bişkek Şamı, 10 Ocak 1992.; O. Aytımbekov, „’Manas cana tarıh’’, Leninçil Caş, 2 Ağustos 1990.;.
[3] B. Urstanbekov, T. Çoroev, Kırgız Tarıhı (Kıskaça Entsiklopedik Sözdük), Frunze 1990, s. 155.
[4] Wilhelm Radloff, Manas Destanı, Yay. haz., Emine Gürsoy-Naskali, Ankara, 1995, s. 17.
[5] O. Aytımbekov, „’Manas cana bayırkı cazma sancıralar’’, Mugalimder Gazetası, 20 Temmuz 1990.
[6] Amantur Akmataliev, Baba Saltı, Ene Adebi, Bişkek, 1993, s. 44.
[7] A.g.e., s. 31.
[8] Meral Gölgeci, Seytek (Külçoronun Semeteyge Colukkanı), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1995, s. 47.
[9] A.g.e., s. 57.
[10] A.g.e., s. 45.
[11] Abdülkadir İnan, „’Manas Destanında Aş-Yog Mersimi’’, Makaleler ve İncelemeler, 2. Baskı, Ankara, 1987, s. 121-124.
[12] A.g.e., s. 123.
[13] Wilhelm Radloff, Manas Destanı, Yay. haz., Emine Gürsoy-Naskali, Ankara, 1995, s. 111.
[14] A.g.e., s. 111.
[15] A.g.e., s. 112.
[16] A.g.e., s. 112.
[17] Aş verme konusunda çalışmalardan bazıları şunlardır: V. V. Radlov, „’Bokmurun: Kökötaydın aşı’’, Yay. haz. K. Botoyarov, Kırgızstan Madaniyatı, 7 Ağustos 1989.; A. T. Hatto, „’The Kirgiz original of „Kukotay’ found’’, BSOAS, c. 34, 1971, s. 379-386.; Ş. Beyşenaliev, „’Manastın Aşı’’, Sov. Kırgızstan, 9-10 Şubat 1991.
[18] Wilhelm Radloff, Manas Destanı, Yay. haz., Emine Gürsoy-Naskali, Ankara, 1995, s. 113.
[19] Amantur Akmataliev, Baba Saltı, Ene Adebi, Bişkek, 1993, s. 74.
[20] A.g.e., s. 65.
[21] Wilhelm Radloff, Manas Destanı, Yay. haz., Emine Gürsoy-Naskali, Ankara, 1995, s. 75.
[22] A.g.e., s. 83-88.
[23] Amantur Akmataliev, Baba Saltı, Ene Adebi, Bişkek, 1993, s. 47.
[24] Wilhelm Radloff, Manas Destanı, Yay. haz., Emine Gürsoy-Naskali, Ankara, 1995, s. 81.
[25] Abdülkadir İnan, Manas Destanı, Ankara, 1992, s. 38.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.