Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Kıpçaklar ve Kumanlar

0 13.078

Kıpçak/Kuman kabilelerinin etnik menşei sorunu, Türkolojinin en çapraşık problemlerinden birisidir. Bunların menşeine dair ilk geniş araştırmayı yapmış olan Marquart’ın Kumanların Uzak Doğu’da Amur Nehri dolaylarında yaşadığını ileri sürdüğü “Murqa” adlı bir Moğol kavminin “Kun” kabilesine bağlama iddiası, onun kaynaktaki bazı kelimeleri yanlış okuması (Örneğin “fırka” sözünü kavmin adı zannederek “Murqa”) dolayısıyla kabul görmemiştir. Marquart’ın verdiğimiz örneğe benzer birçok yanlışı Pelliot ve Eberhard tarafından düzeltilmiş ve tarihçiler nezdinde Kumanların Moğollara dayandığı fikri benimsenmemiştir.

Ayrıca “Kun” isminin, yine bir Moğol-Tibet karışımı olan T’u-yü-hun kavim adından kısaltma olabileceğine dair G. Haloun’un düşüncesi de ikna edici görülmemiştir. Nedeni de beyaz ırkın seçkin vasıflarını taşıyan Kumanların çehrelerinde ve bedeni yapılarında hiçbir Moğol çizgisi bulunmadığı gibi Kıpçak-Kuman dilinde de Moğolca unsurlara rastlanmaması olabilir.

Bütün bunlara rağmen, Kumanların ırkî özellikleri bazı araştırıcıları, onlarla Âriler (Hind- Avrupalılar) arasında ilgi kurmaya sevketmiştir. Gerek soy, gerek kültür bakımından Türkü Moğoldan pek ayıramadıkları bilinen Marquart, Pelliot, Barthold ile aralarında Rassovsky’nin de bulunduğu Batılı bilginler, tam Türk olarak saymadıkları Kuman-Kıpçak tipinin nihayet Moğol bölgesinde Türkleşmiş bir Hint-Avrupalı kavimden ileri gelebileceği üzerinde durmuşlardır. Buna karşılık M.Ö. II. yüzyılda Tanrı Dağları’nın kuzey yamaçları ile Isık Göl dolaylarında oturan ve başbuğları “Kun-mo” veya “Kun- mi” (Kun-beğ, Kun-bi) diye anılan Hun soyu ve kültürüne mensup ve Türklere mahsus bir kurt efsanesine sahip ve milattan sonraları da varlıklarını sürdüren Wu-sun (veya Vu-sun) kavminin Çin kayıtlarında kırmızı saçlı (kumral), mavi-yeşil gözlü olduğu ifade edilmiştir. Öte yandan İslâm kaynaklarından (Birûnî 1050 sıraları, Mervezi XII. asrın ilk çeyreği) anlaşıldığına göre Orta Asya’da Kun adlı bir Türk kavmi, X. yüzyıl başında Kuzey Çin’de kurulan Moğol K’i-tan Devleti’nin bilhassa 936’da Çin’de Liao sülalesi olarak bütün kıtayı ele geçirme teşebbüsü karşısında, yerlerini terkedip “sarılar ülkesi”ne (Şâriya) doğru çekilmiştir. Bu “sarı”larla, adları aynı manaya gelen Kunların, menşei bakımından ilgisi araştırılmıştır: Mervezî’ye göre kısmen Aral Gölü’ne kadar çekilmiş olan bu “sarı”ların ya “Sarı-Uygur”lardan olabileceği veya “sarı-su” ırmak isminde ve Tûrgiş hâkanının başkenti civarındaki (Çu’nun batısı) İbn Hurdâdbih’in bahsettiği “Sarigh” kasabasında hâtırası mevcut “Sarı Tûrgiş”lerle birleştirilebileceği düşünülmüştür. Ayrıca Kimek ülkesine uzandığı sanılan yol üzerinde Gerdizî’nin (Ulu Kuman) diye kaydettiği bir bozkır sahası bulunmaktadır.

Kıpçak-Kuman-Kun meselesine dâir son zamanlarda önemli araştırmalar yapan Czegledy’nin olaya şu şekilde baktığı nakledilmektedir: Kumanların batıya göçünden önce Orta Asya’da İdil- Seyhun-İrtiş arasında Oğuzlar; Tobol, İşim çevresinde Kıpçaklar bulunuyor, daha doğuda Nan-Şan bölgesinde (Mervezî’deki Şâriya) Sarı-Uygurlar yer alıyordu. Hoang-ho dirseği dolaylarında Nesturi (Hıristiyan) öngütler vardı. Kunlar da bu civarda bir yerde yaşamakta idiler.

Bahaeddin Ögel, Kıpçakları Kuzey Türklerinden kabul eder. Ona göre, Kuzeybatı Sibirya’da İrtiş Nehri ile Ural Nehri arasında yaşayan Türklere genel olarak Kıpçak adı kullanılmıştır. O, Bulgarlar ve Macarların başlangıçta Türk tesirlerini, en çok Kıpçaklardan aldığını ve VI. yüzyılda Bulgarlarla Macarları bu bölgelerden kovan Sabır Türklerinin de kök itibariyle Kıpçaklardan olabileceği düşüncesindedir.

Doç. Dr. Ahmet GÖKBEL

Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.