Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Kıbrıs Bunalımı ve Barış Harekâtı (1963-1974)

0 17.094

Yrd. Doç. Dr. Galip ALÇITEPE

1960’dan 1963’e

Bin dokuz yüz elli dokuzun ilk günlerinde Yunan Dışişleri Bakanı “Türkiye Yunanistan Dostluk Antlaşması, çerçevesinde ilerlemeler kaydedildiğini, bu bağlamda, “ülkesinin Enosis talebini ileri sürmesinin söz konusu olmadığını” bildiren beyanda bulundu. Bu aslında 1829’dan beri Megali-İdea felsefesi doğrultusunda sürdürülen politikanın reddi anlamına geliyordu.

Şubat ayının ilk haftasında Zurich’de buluşan Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları Kıbrıs’da bağımsız bir Cumhuriyetin kurulması konusunda anlaşmaya vardılar. 11 Şubat günü hazırlanan metin Adnan Menderes ile Konstantin Karamanlis tarafından imzalandı.[1] Bu metin şu belgelerden oluşuyordu.

  1. Zurıch’de imzalanan belgelerin içerik ve anlamını açıklayan “Centilmenler Antlaşması”,
  2. Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal çerçevesini ortaya koyan yirmi yedi madde ve bir ekden oluşan “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Temel Yapısı Anlaşması”
  3. Bir yanda Kıbrıs Cumhuriyeti, öte yanda ise Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin yer aldığı dört maddelik “Garanti Antlaşması”
  4. Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan arasında “İttifak Antlaşması”.[2]

19 Şubat’da Kıbrıs Rum ve Türk taraflarının da, onayı alınarak Londra Antlaşması imzalandı.[3] Bu şekilde toplumsal temele dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu.[4]

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, 28 Şubat’da TBMM’de yaptığı konuşmada, antlaşmalarla Türkiye’nin dört temel isteğinin gerçekleştiğini belirtti. Zorlu’ya göre bu istekler şunlardır:

  1. Kıbrıs’ın ne surete olursa olsun, yabancı bir devlete ilhak edilmemesi,
  2. Kıbrıs’ta yaşayan Türk Cemaatinin gelişmesinin önlenmemesi ve onun Ada’da bir azınlık muamelesine tabi tutulmaması,
  3. Ada’nın, Türkiye’nin güvenliği için taşıdığı önem göz önüne alınarak savunmasının sağlanması ve Türkiye’nin de, bu oluşuma katılması,
  4. İngiltere’nin üsse sahip olmasının Türkiye için de, yararlı olduğu inancıyla mevcudiyetinin devamı.[5]

“Kıbrıs Türk’tür Partisi” ve “Kıbrıs Türk Kurumlan Federasyonu” bir bildiri yayınlayarak Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya teşekkür ettiler.[6]

Dr. Fazıl Küçük, 25 Kasım’da Cumhurbaşkanlığı Muavinliği’ne seçilirken.[7] 14 Aralık da Makarios Cumhurbaşkanı oldu.[8]

Antlaşmalar gereği altı yüz elli kişilik Türk ve dokuz yüz elli kişilik Yunan askeri birliği 16 Ağustos’da Ada’ya çıktı[9] ve Kıbrıs Cumhuriyeti, resmen bağımsız bir devlet olarak kuruldu.

Enosis yemini eden ve bu uğurda yıllarca mücadele veren Makarios ve Kıbrıs Rumları mevcut durumu kabul edemediler. Öyle ki Cikko Manastırı’nda 15 Ağustos 1962’de yaptığı konuşmada; “sekiz asırdan beridir, Kıbrıs’ın yönetimi ilk kez Yunanlılar’ın eline geçmiştir.

Kıbrıs Rumları EOKA Kahramanları tarafından başlatılan işi tamamlamak için çalışmalıdırlar. Mücadele şimdi yeni bir biçimde sürmektedir. Hedefimize ulaşıncaya kadar da, sürecektir”[10] diyen Makarıos, bu konudaki düşüncesini net bir şekilde ortaya koydu.

18 Ekim 1962 günü düzenlenen “Ohi Günü”nde EOKA militanı Dragos’un heykeli açıldı.[11] Durumu kabullenemeyen DR. Fazıl Küçük, Cumhurbaşkanı’nın Enosis yanlısı tavır ve konuşmalarının Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledi.[12]

Türk ve Rum toplumları arasında ortaya çıkan ihtilâf konularından biri de, Türk Belediyeleri meselesidir. Uzun yıllar devam ede gelen terör olayları yüzünden fiilen kurulmuş olan Türk belediyelerine hukuki nitelik kazandıran karar 2 Ocak 1963’de kabul edildi ise de, Bakanlar Kurulu kararı tanımadığını ilan etti [13] ve Yüksek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Bununla da yetinmeyen Rumlar, 25 Ocak’da Türk kesiminin elektriğini kesti.[14]

5 Ağustos günü, Zurıch ve Londra Antlaşmalarını emrivaki ile imzaladığını, Anayasa’nın tadilinin kaçınılmaz olduğunu söyleyen Makarıos,[15] 30 Kasım’da Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne on üç maddeden oluşan bir Anayasa değişikliği paketi sundu.[16] Bunlar arasında Cumhurbaşkanı ve Muavini’nin veto yetkisinin kaldırılması ile belediyelerin birleştirilmesi gibi T.C. Hükümetleri ile Ada Türkleri’nin hassasiyetle durduğu konular vardı.[17] 1974 Rum-Yunan Juntası’nın önemli ismi Nıkhos Sampson’a göre, daha o gün Ada, iki kesim arasında taksim edilmişti.[18] Neticede Türkiye, 16 Aralık’da teklifi protesto etti.[19] Makarıos ise Türkiye’nin verdiği notayı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin içişlerine müdahale sayarak iade etti.[20]

Kanlı Noel

İki toplum arasında gerginliğin giderek tırmandığı bu dönemde beklenen gelişme 21 Aralık gecesi gerçekleşti. Saat; 02.30’da Lefkoşa’nın Türk mahallelerinde görev yapan Rum polisi bir Türk kadınının üzerine aramaya kalkışınca, kızgın bir kalabalık toplandı. Bunun üzerine ateş açan Rum kolluk görevlileri, kadın ve yanındaki erkek arkadaşını vurdular.[21] Ertesi gün aynı zamanda EOKA militanı olduğu bilinen bazı Rum milisler, Lefkoşa Türk Lisesi ile Girne Kapı’daki Atatürk heykelini makineli silâhlarla taradılar.[22] Bu kritik dönemde Kıbrıs Radyosu’na konuşan Makarıos, Garanti Antlaşması’nın geçerliliğini yitirdiğini söyledi.[23] Lefkoşa’nın Tahtakale Semti’nde yaşayan sekiz yüz Türk Rum tazyikine dayanamayıp, Atatürk İlkokulu’na sağındı.[24] 15 Temmuz 1974 Darbesi’nden hemen sonra Cumhurbaşkanlığı’na getirilen Nıkhos Sampson,, emri altındaki çetecilerle Küçükkaymaklı’ya saldırdı. Bu esnada bir grup Kıbrıslı Türk mücahit, Rum aileleri toplayarak; “bu silahsız sivillere yapılmış iyi niyet gösterisidir” diyerek bunların zarar görmeden Rum hatlarına varmaları için eşlik etti.[25] Aynı gün saat; 15.00’de Başbakan İsmet İnönü liderliğinde Genelkurmay Başkanlığı binasında yapılan toplantıda Kıbrıs meselesi ele alındı. “Sükuneti sağlamak ve Ada’da asayişi iade etmek için ellerindeki tüm imkânları kullanacaklarını” söyleyen İnönü, ABD., Yunanistan ve İngiltere’nin harekete geçmesi gerektiğini belirtti.[26] Saat: 17.00’de geçici bir atekes sağlandıysa da, Nıkhos Sampson’un başlattığı saldırı sonunda Ada, yeniden karıştı. 24 Aralık günü Lefkoşa’nın Kumsal mahallesinde Türk Alayı’nda doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve üç çocuğu vahşice katledildi.[27]

İş, artık iyice çığırından çıkmıştı. Yaşanılan olayların iç savaş olduğu ve bunun bir plan çerçevesinde yapıldığından kuşku yoktu. Tarihe Akritas Planı diye geçen bu menfur program 21 Nisan 1966 günlü Patris Gazetesi’nde yayınlandı. Özetle şöyleydi:

  1. Zurıch ve Londra Antlaşmalarının Kıbrıs sorununu çözmediğini Dünya kamuoyuna yaymak,
  2. Anayasa’nın değiştirilmesinin şart olduğuna herkesi inandırmak,
  3. Buraya kadar olan dönemde başarı kazanılınca, Türkler’e anayasa değişiklik önerilerini bildirmek,
  4. Türkiye’nin Kıbrıs’la ilişkisini sağlayan Garantörlük Antlaşması’nı ortadan kaldıracak girişimlerde bulunmak,
  5. Türkler, bu önerileri kabul etmedikleri takdirde silâhlı bir olup-bitti ile antlaşmaları ortadan kaldırmak,
  6. Bütün bunları, 1965’de yapılması öngörülen genel seçimlerden önce gerçekleştirmek.[28] 25 Aralık gecesi Rum milisler ağır makineli ve havan topu gibi silâhlarla Lefkoşa’nın Türk kesimine saldırdılar. Sampson ve adamları ise Küçükkaymaklı’ya girip katliam yaptılar.

İnönü başkanlığında toplanan kriz masası, İngiltere ve Yunanistan’ı uyarma kararı aldı.[29] Saat; 14.00’de Türk Silâhlı Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar çatışmaların durdurulması için Ada üzerinde uyarı uçuşları yaptı.[30] Aynı anda Kıbrıs Türk Alayı Garnizon’dan çıkarak, Gönyeli’de üstlendi.[31] Makarıos ile Temsilciler Meclisi Başkanı Glofkos Klerides ve Savunma Bakanı Osman Örek, Lefkoşa’daki İngiliz Yüksek Komiseri’nin bürosunda buluşarak ateş-kes için antlaşmaya vardılar.

Makarıos bütün olup-bitene rağmen Yunanistan Dışişleri Bakanı Sofoklıs Venizelos’dan yardım talep etti ve hiç ummadığı bir cevap aldı; “Yunanistan’ı sizin hatalarınız için savaşa sokmayacağım”

Yunanistan tarafından da yalnız bırakılan Makarıos, 26 Aralık’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni olağanüstü toplantıya çağırdı. Ona göre; “Türkiye, Kıbrıs’ın toprak bütünlüğüne karşı kuvvet kullanma tehdidi ile saldırgan eylemlerde bulunmaktadır”.[32] Aynı gün Ayvasıl köyü’nde yaşayan Türkler topluca öldürüldü ve gizlice açılan çukurlara gömüldü.[33] Bu arada General Young, Türk ve İnlgiliz alaylarının başına getirildi ve bugün dahi hala aynı adlı anılan Yeşil Hat çizildi.[34]

Kıbrıs Radyosu’nun Rumlar tarafından ele geçirilmesi ile seslerini Dünya’ya duyuramayan Ada Türkleri, 28 Aralık’da Bayrak Radyosu’nu kurdular. Orta dalga 200 m. üzerinden yayına başlayan Radyo, 30 Aralık günü, mevcut Kıbrıs Hükümeti’nin meşruiyetini yitirdiğini ilân etti.[35] Bunun üzerine harekete geçen Başpiskopos Makarıos, 1 Ocak 1964 günü Kıbrıs Rum Radyosu’na yaptığı açıklamada Garanti Antlaşmalarını feshettiğini açıkladı. İngiliz Dışişleri Bakanlığı bu açıklamalarından dolayı Makarıos’u uyardı. Bunun üzerinde birkaç saat sonra yani demeç veren Başpiskopos; “Garanti Antlaşmaları’nı feshetmek için girişimlerde bulunacağını anlatmak istediğini” söyledi.[36]

İngiltere’nin talebi üzerine 15 Ocak’da Londra’da başlayan konferansı Kıbrıs Türk Heyeti adına Rauf Denktaş katıldı ve taksim tezini savundu.[37] Rum tarafı ise ısrarla Garanti ve İttifak Antlaşmalarının reddini, Türk ve Yunan Alaylarının Ada’yı terk etmesini istiyordu. Neticede görüşmeler hiçbir netice alınamadan kesildi.[38] İki gün sonra Lefkoşa’nın simgelerinden Bayraktar Camii bombalandı ve iç savaş yeniden başladı. Bunun üzerine Türkiye 13 Şubat’ta B.M. Güvenlik Konseyi’ne başvurdu. 26 Şubat günü başlayan görüşmeler 4 Mart’ta sona erdi. Konseyin kararları şu unsurları içeriyordu:

  1. Üye devletlerden Kıbrıs’a durumu kötüleştirecek veya Dünya sulhünü tehlikeye düşürecek her tür hareketten sakınmaları,
  2. Kıbrıs hükümetinden, şiddet ve kan dökülmesini önleyecek her tür tedbiri alması,
  3. Kıbrıs’taki toplulardan ve liderlerinden, barışı korumak için azami gayret göstermeleri gerekmektedir.[39]

Bu kararın Türk tarafını rencide eden bir yönü vardır ki, yıllar boyu sürecek olan Kıbrıs sorununun temelini oluşturacaktır. O da, Rum Yönetiminin Kıbrıs Hükümeti olarak kabulüdür. Bu gelişmeden cesaret alan Rumlar, Türk Cemaat Meclisi’ni bombaladılar.[40] Aynı gün Türk köyleri ablukaya alındı. 16 Mart’da toplanan TBMM hükümete gerektiğinden askerî müdahalede bulunma yetkisi verdi. Bir gün sonra B.M. Barışgücü resmen kuruldu. Bu arada Türk tarafının görüşlerini anlatmak için New York’a giden Denktaş’ın Ada’ya dönüşü Makarıos tarafından yasaklandı.

4 Nisan’da ise Türkiye ile olan İttifak Antlaşması’nın feshedildiği açıklandı. Türkiye, bu tek taraflı kararı tanımadığını bildirirken, Yunan Başbakanı, Makarıos’a destek verdi.[41]

Haziran ayı başında İsmet İnönü Hükümeti Kıbrıs’a müdahaleye karar verdi. Türk askeri Mersin ve çevresinde gemilere binmeye başladı. Türk çıkartması kesindi. Bir kısım gemilerin denize açılmaya başladığı sırada ABD Başkanı Johnson’un sert bir dille kaleme alınmış mesajı İnönü’ye ulaştı.

Türkiye’yi şok eden mektupta şu görüşlere yer verilmişti. “Askerî yardım alanında Türkiye ile ABD. arasında mevcut iki taraflı antlaşmaya dikkatinizi çekmek isterim. Türkiye’yle aramızda mevcut 1947 tarihli antlaşmanın 14. maddesi gereğince, askerî yardımın veriliş amaçlarından başka maksatlarla kullanılması için, Hükümetinizin, Birleşik Devletler’in onayını alması gerekmektedir. Bu koşullar altında ABD tarafından sağlanmış olan askerî malzemenin kullanılmasına razı olunamayacağını size bildirmek isterim”.[42]

Bu mektuptan bir hafta sonra, 13 Haziran günü İnönü cevap mesajını gönderdi. İnönü’nün tepkisi en az Johnson’unki kadar sertti.[43]

21 Haziran’da Yunan Başbakanı Papandreu İsmet İnönü ve Johnson arasında Washington’da yapılan görüşmelerden netice alınamadı. Ama Türk Başbakanı’nın gazetecilere verdiği demeçte kullandığı cümleler hayli sarsıcı idi. İnönü bu görüşmede; “Biz Türkler, bağlandığımız ülkeye inancımız yıkılıncaya kadar tam bir yakınlık içinde bulunuruz. Ama inancımız bir kere yıkıldı mı, güvenimizi kazanmak kolay değildir. Unutulmamalıdır ki, yeni bir Dünya kurulur, Türkiye de, oradaki yerini alır.[44]

Aecheson Planı

Albay Grivas, 9 Haziran’da Ada’ya geldi ve Yunan Genel Kurmayı tarafından Başkomutanlığa atandı. Savaş artık nerede ise kaçınılmaz hale geldi. Bu sırada ABD tarafından görevlendirilen eski Dışişleri Bakanlarından Dean Aecheson görüş alış-verişine başladı. 15 Temmuz’da hazırladığı plânı taraflara sundu.

Buna göre;

  1. Karpas’da Ada’nın %5’ini oluşturan bir bölge üs olarak Türkiye’ye verilecek, buna karşılık Türk tarafı Enosis’i kabul edecek,
  2. Kıbrıs, altı yerel bölgeye ayrılacak, bunlardan ikisi Türk denetiminde bırakılacak,
  3. Meıs Adası Türkiye’ye verilecek,
  4. Kıbrıslı Türklere azınlık hakları tanınacak.[45]

Bu planın taraflarca reddedilmesi üzerine ikinci bir öneride bulunuldu. Buna göre;

  1. 200 milkarelik bir bölge, 50 yıl için Türkiye’ye kiraya verilecek,
  2. Türkler’e azınlık hakları verilecek,
  3. Ada, Yunanistan’a bırakılıp, Türklerin hakları ABD. garantörlüğüne bırakılacak.

Türkiye yeni planı prensipde reddederken Makarıos’da, “Enosisi kayıtsız-şartsız sağlanmaması, nedeniyle kabul etmedi.[46]

Savaş Yeniden Başlıyor

Diplomatik ortamın kaosa girdiğini gören Albay Grivas 5 Ağustos’da Mansura ve Boğaz’a, ardından Selçuklu ve Alevkaya’ya saldırdı. Onbinin üzerinde bir kuvvetle, tank ve topçu desteğini alan Rumlar, bu köyleri ele geçirdi. Türk mücahitler ise Erenköy’e çekildi. Otuz kilometrelik cepheyi savunan beşyüz üniversiteli ile ikiyüz köylü mücahit, Erenköy’’e son savunmalarını yaparken, 7 Ağustos’da Türk jetleri hava taarruzunda bulundu.[47] Türk Hükümeti’nin gösterdiği kararlı tavra rağmen Makarıos; “Türk Hava Kuvvetleri yarım saat içinde Ada’yı terk etmezse tüm Kıbrıs Türkleri’nin öldürülmesini emredeceğim” diyerek tehditler savurdu.[48]

Tarihe Dillirga Savaşları olarak geçen bu olaylar 9-10 Ağustos gecesi B.M. Güvelik Konseyi’nin çağrısı ile sona erdi. Türk tarafı hava akını sırasında düşen ve şehit olan hava pilot Yüzbaşı Cengiz Topel dahil, mücahitlerden on üç şehit, dört kayıp, otuz iki yaralı verdi. Bu harekât Rumlar’a ise elli üç ölü ve yüz yirmi beş yaralıya mal oldu.

Askerî açıdan mağlubiyete uğrayan Makarıos, Türkleri iktisaî ablukaya aldı. Üretimden kopan otuz binden fazla Türk, çadırlarda, okullarda ve Kızılay çadırlarında yaşamaya mahkum edildi. Aralarında kereste, taş, kum, tel, telefon, akaryakıt, çizme, haki kumaş, eldiven, çorap, palto ve plastik borunun da, bulunduğu otuz sekiz kalem malın Türklere ulaşması engellendi.[49] Kıbrıslı araştırmacı- yazar Sabahattin İsmail, o günleri şu sözlerle anlatmaktadır; “Türkiye’den gelen tayınlı günler… Kızılay’ın işaretini taşıyan kamyonlar göründü mü, herkes koşardı. Her aileye bir torba un verilirdi; ekmek yapmaları için Biraz şeker, nohut, bakla.

1963 Aralığında başlayan saldırılardan sonra, içine düştüğümüz sefil yaşam böyleydi.[50]

Bu arada B.M. Güvenlik Konseyi tarafından arabulucu olarak atanan Ekvator Galo Plaza Ada ile ilgili bir plan hazırlayarak 26 Mart 1965’de B.M. gündemine getirdi. Ancak Türkiye tarafından derhal reddedildi. Çünkü rapor, Kıbrıs Türkleri’nin Rum hakimiyetini kabul etmesi, Türkler’in Ada’dan göçünün kolaylaştırılması, Rumca’nın resmi dil haline getirilmesi gibi teklifleri ihtiva ediyordu.[51]

Öte yandan Yunan Başbakanı Yorgo Papandreu’nun Yunanistan’daki komünistlerle işbirliğine gitmesi ve orduda geniş çaplı tasfiye hareketine girişmesi, iktidardan düşmesine sebep oldu. Albay Papadopoulos, hükümet darbesi ile yönetimi ele geçirdi (21 Nisan 1967).

Yunanistan ve Makarıos Enosis’de Diretiyor

Yunan juntasının desteğini alan Rum Temsilciler Meclisi 26 Haziran 1967’de enosis kararı aldı. Buna göre;

“1- Ne tür güçlüklerle karşılaşılırsa, karşılaşılsın, tüm Elen Dünyası’nın desteği ile yürümekte olan savaşım, nihaî başarıya kadar durmayacaktır.

2- Kıbrıs Rum halkı ile anavatan arasındaki gönül birliğinin ve ulusal uğraşının başarısı için kaçınılmaz bir koşul olan Yunan-Kıbrıs sıkı işbirliğinin güçlenmesi için eldeki tüm vasıtalar kullanılacaktır”.[52]

Bununla da yetinmeyen Makarıos, zaman içinde sayıları onbini bulan Yunan askeri’nin R.M.M.O. (Rum Millî Muhafız Ordusu)’na katılmasına ilişkin bir karar aldı.

21 Temmuz’da seçim yasasını değiştireceklerini ilân edildi. Bu duruma göre Türk milletvekilleri yeniden seçilemeyecekti. Direnişe geçen Türkler, 24 Temmuz’da kendi yasama meclislerini kurdular. 26 Temmuz’da alınan kararları onayıp, Resmî Gazete’de yayınlayan Dr. Fazıl Küçük, duruma hukukî zemin hazırladı.[53]

11 Temmuz 1967’de yasa geçiren Rum Temsilciler Meclisi, R.M.M.O.’ya illegal olarak komuta eden Yunan subaylarına yasal statü sağladı.[54] Bu yasa Bakanlar Kurulu’na, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayan birini Ordu Komutanlığı’na atama yetkisi veriyordu. Buna göre Yunanlı subay ya da erler R.M.M.O.’da çalışabilecek, ancak herhangi bir disiplin suçundan dolayı Kıbrıs askerî mahkemelerinde yargılanamayacaktı.

Alınan bu kardan kısa bir süre sonra Ankara’da sürgünde bulunan Denktaş, Ekim ayının son haftasında, Nejat Konuk ve İbrahim Erol’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. 30 Ekim günü Dışkarpas’da Ada’ya çıkan Denktaş ve arkadaşları R.M.M.O. tarafından yakalandı.[55]

1967 Olayları

Rum askerî birliklerinin başına geçen Grivas, 15 Kasım 1967’de Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırdı.

B.M. Barış Gücü askerlerinin gözlerin önünde yirmisekiz köylüyü öldürüp, ihtiyarları ateşe atan R.M.M.O. ve Makarıos bölgede alenen katliam yaptılar.

16 Kasım günü toplanan TBMM, 435 üyeden 432’sinin oyu ile Ada’ya müdahale ve hattâ gerekirse Yunanistan’la savaş kararı aldı.[56] Alınan kararın akabinde Türk Donanması İskenderun’da çıkarma hazırlıklarına başladı. T.C. Hükümeti 17 Kasım’da Yunan Hükümeti ile diğer müttefiklerine Türkiye’nin kararını bildirdi. Ayrıca çıkarmanın durdurulması için “yirmibin Yunan askerinin, der-hal Ada’yı terk etmesini, Grivas’ın Ada’dan çıkarılmasını, can ve mal kaybı için tazminat ödenmesini” istedi.[57] Türk jetleri Ada üzerinde ihtar uçuşlarına başladı. ABD Başkanı Johnson, Cyrus Vance’i arabulucu olarak gönderdi. Bu sırada Türk Hükümeti ikinci bir muhtıra verdi. Bu notada şu hükümler yer alıyordu:

  1. Türkiye ve Yunanistan 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşması gereğince, Kıbrıs’ın muhtariyet, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı kabul edecektir.
  2. Ada’daki iki cemaatle birlikte, Türkiye ve Yunanistan’ın rızası olmadan Ada’nın statüsünde ve 1960 Lefkoşa Antlaşması’nda hiçbir değişiklik yapılmayacaktır.
  3. Taraflar, Antlaşmalar dışı Kıbrıslı olmayan askerî kuvvetlerinin Kıbrıs’tan çekilmesini kabul ederler. Çekilme azami iki ay içinde tamamlanmış olacaktır.
  4. Tarafların bu hususlara uydukları, önce Yunanistan, daha sonra Türkiye tarafından ilân olunacaktır.
  5. Grıvas bir daha Ada’ya dönmemek üzere geri çekilmiş olacaktır.
  6. EOKA teşkilâtı tamamen dağıtılacaktır.
  7. Antlaşmalar dışı olarak Ada’ya sokulan bütün silâh, cephane ve mühimmat çekilecektir.
  8. BM Barış Gücü’ndeki asker sayısı arttırılacaktır.
  9. Boğaziçi ve Geçitkale köylerinde yapılan saldırılarda işlenen cinayetlerin hesabı sorulacak, ölenlerin yakınlarına tazminat verilecektir.
  10. Kıbrıslı Türkler’in Ada içinde veya dışında seyahat serbestliği olacak, ticaret serbestisi tanınacak, işleyecekleri suçlardan sadece Türk Cemaati’ne karşı sorumlu bulunacaklardır.
  11. Mevcut buhranın giderilmesi için Yunanistan, bugün kabul ettiği şartları yerine getirmez ve zaman zaman Ada’daki Makarıos idaresi Türkiye’ye ve Türklere baskıda bulunursa, T.C. Hükümeti hiç kimseye danışmadan Kıbrıs’a fiilî müdahalede bulunacak ve istediği şartlar tahakkuk edinceye kadar, Ada’yı askerî yönden kontrol altında bulunduracaktır”.[58]

Türkiye’nin ileri sürdüğü bu şartları kabul eden Yunanistan Dışişleri Bakanı Panaıotıs Pippinellis 2 Aralık’da yaptığı açıklamada Kıbrıs’taki kuvvetlerini çekeceklerini, buna mukabil Türkiye’nin de savaş hazırlıklarını durduracağını belirtti.[59]

Geçici Tür Yönetimi Dönemi

28 Aralık 1967’de T.C. Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Zeki Kuneralp, Suat Bilge ve Kıbrıs Türk ileri gelenleri bir araya gelerek Geçici Türk Yönetimi’ni kurdular.

Cumhurbaşkanı muavini ile üç Cumhuriyet Meclisi Milletvekilini, Cemaat Meclisi Başkanı ile icraa heyetinin belli miktardaki üyesini, T.M.T. (Türk Mukavemet Teşkilâtı)’nı ve bir tarafsız maliyeciyi ihtiva edecek şekilde organize edildi. Geçici Türk Yönetimi Başkanlığı’na Dr. Fazıl Küçük getirildi. Başbakan ve yardımcısı dışında on bir kişilik Yürütme Kurulu, Bakanlar Kurulu olarak görev aldı.

13 Nisan 1968’de Ada’ya dönen Denktaş 1973’de yapılan seçimler sonunda Cumhurbaşkanı Muavinliği ve Türk Yönetimi Başkanlığı’na getirildi.[60]

Kıbrıs’ta Rum-Yunan Darbesi

Grivas’ın ölümü üzerine alınan bir kararla EOKA-B karargâhı, Yunan Kontenjan Alayı Kışlası’na taşındı.[61] Bu durumdan rahatsız olan Makarıos ile Yunan ordusu arasıda sürtüşme başladı. 2 Temmuz 1974’de Yunan Cumhurbaşkanı General Ghizikis’e bir mektup yollayan Makarıos, kendisinin, “Vali değil, devlet başkanı olduğunu” hatırlattı[62] ve EOKA-B militanlarının önemli bir bölümünün yakalanması için harekete geçti. 15 Temmuz’da duruma el koyan R.M.M.O. milislerine bağlı tanklar Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na taarruz ettiler ve Nıkhos Sampson’u Cumhurbaşkanlığı’na getirdiler.[63] Yunan kaynakları tarafından Apollon Harekatı olarak adlandırılan darbe, Türkiye’de tepki ile karşılandı. Darbeyi Afyon’da öğrenen Başbakan Bülent Ecevit; “şu anda, Afyon’un şu meydanından bütün Dünya’ya yakın-uzak komşularımıza söylüyorum; kimse Kıbrıs’da Türkler’in haklarına el sürmeye kalkmasın!” diyerek ilk uyarıda bulundu.[64] 16 Temmuz gecesi saat: 02.30’da toplanan MGK., Başbakan’a İngiltere ile görüşmeler ve harbe hazırlık konusunda tam yetki verdi.[65] Rauf Denktaş ise; “Adolf Hitler, İsrael’e Cumhurbaşkanı olamazsa, Nıkhos Sampson’un da böyle bir göreve getirilmesi kabul edilemez” diyerek protestoda bulundu.[66]

17 Temmuz’da Londra’ya giden Ecevit, İngiliz Başbakanı Harold Wilson ve Dışişleri Bakanı James Callaghan ile durum değerlendirmesi yaptı. Ancak istenilen netice alınamadı. Aynı gün olağan-üstü toplanan TBMM; Kıbrıs sorununu görüştü.

19 Temmuz sabahının erken saatlerinde Genel Kurmay Başkanlığı’na ulaştırılan Bakanlar Kurulu kararında; “Türk Silâhlı Kuvvetleri, Kıbrıs’ta denize çıkışı olan bir bölgeyi elde etmek ve Ada’daki Türk toplumunun güvenliğini sağlamak üzere yarın Kıbrıs’a çıkacaktır” deniyordu.[67]

Aynı gün toplanan B.M. Güvenlik Konseyi’nde konuşan devrik Cumhurbaşkanı Makarıos; “darbe, Yunanistan’daki askerî rejim tarafından planlanmış ve R.M.M.O.’nda görev yapan Yunan subayları tarafından gerçekleştirilmiştir.

Yunanistan’daki askerî rejim, Kıbrıs’ın bağımsızlığını acımasızca katletmiş, kendi diktatörlük sistemini Kıbrıs’a yaymıştır” diyerek Yunanistan’ı suçladı.[68]

Birinci Barış Harekâtı

20 Temmuz saat: 04.00’de Türk Silâhlı Kuvvetleri genel alarm verdi. Adana, Antalya, Konya askerî havaalanlarından kalkan jetler saat: 05.25’de Lefkoşa’ya ulaştılar ve bir süre sonra ilk paraşütçüler Ada’ya inmeye başladı.[69] Denktaş, o anı şu cümlelerle anlatır; “gecikmeyle de olsa evvela derinden top sesleri gelmeye başladı, sonra arkasından uçakların paraşütçüleri indirmeye başladıkları görüldü. O an, etrafımda olanların kapanıp, toprağı öptüklerine ve şükürler olsun dediklerine tanık oldum!”.[70] Ecevit ise Ankara Radyosu’nda yaptığı açıklamasında; “biz savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil, Rumlar’a da barışı getirmek için Ada’ya geliyoruz” diyordu.[71] Saat: 08.50’de Girne’nin on kilometre batısındaki Pladini Plajı’na çıkarma gemileri kapak attı. Yunanitan’da toplanan Bakanlar Kurulu savaş kararı aldı. Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanlığı da, B.M. Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırdı.[72] Toplanan Konsey, 353 sayılı kararla tarafları ateşkese ve Ada’daki bütün yabancı kuvvetleri geri çekilmeye çağırdı.[73]

22 Temmuz günü saat: 13.00’de Girne, Türk Kuvvetlerinin eline geçti.[74] Saat: 16.00’da Türkiye, Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararına uymayı kabul etti.[75] Ertesi gün Nıkhos Sampson istifa etmek zorunda kaldı, yerine Meclis Başkanı Glafkos Klerides getirildi. Yunanistan’da iktidarı elinde tutan junta, bir tebliğ yayınlayarak, ülke idaresini sivillere bıraktığını ilân etti.[76]

Girne-Lefkoşa arasında dar bir şerit ele geçirilmiş, Rum-Yunan ikilisi askerî açıdan tam anlamı ile mağlup olmuştu.

Cenevre Konferansı 25 Temmuz’da Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş, James Callaghan ve Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Mavros’un katılımı ile başladı.[77] 30 Temmuz’da üzerinde anlaşmaya varılan metin Dünya kamuoyuna duyuruldu. Buna göre;

  1. Ada’da bir güvenlik bölgesinin kurulması,
  2. Rum-Yunan işgalindeki Türk bölgelerinin derhal boşaltılması,
  3. Tutsak durumundaki asker-sivil personelin derhal mübadele edilmesi,
  4. Ada’da barışın sağlanması ile Anayasa’ya uygun bir hükümetin yeniden kurulmasının sağlanması,
  5. Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Rum ve Türk olmak üzere iki otonom idarenin mevcudiyetinin kabulü gerekmektedir.[78]

İkinci Barış Harekâtı

8 Ağustos’da başlayan ikinci tur görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü Rum tarafı daha önce kabul ettiği antlaşma şartlarını uygulamaya sokmuyordu. ABD Dışişleri Bakanı Hery Kissinger ile yeni bir plan hazırlamıştı. Buna göre; “konferansa iki gün ara verilecek, işgal edilen Türk köyleri boşaltılacak, Federasyon önerisi kabul edilecek ve Türk birliklerinin ilerlemesi durdurulacaktı”.[79] Ancak bundan da netice alınamadı. Neticede 14 Ağustos günü saat: 04.30’da Türk kuvvetleri “parola: zafer” “hedef: Şahin Hattı, sloganı ile harekete geçti. İlk etapta Lefkoşa Havaalanı ele geçirildi.

İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri bu sırada yapıldı.

Bir gurup EOKA-B mensubu Rum militan Mağusa’nın kuzey-batısındaki Atlılar Köyü’ne giderek yetmiş beş kişiyi öldürerek, topluca bir çukura gömdüler.[80]

Türk birlikleri yeniden savaşa başlaması üzerine Yunanistan ve İngiltere tarafından toplantıya çağırılan B.M. Güvenlik Konseyi kabul ettiği 357 sayılı kararla; tarafları ateşkese davet etti.

Bu sırada Yunanistan’da kurulan Konstantin Karamanlis Hükümeti, açıklama yaparak, NATO’nun askerî kanadından çekildiğini bildirdi.

B.M. Güvenlik Konseyi, ardı-ardına 358, 359 ve 360 numaralı kararları duyurdu. Konu yine, ateşkesti.[81] Türk birlikleri ise Güzelyurt ve Mağusa’ya girmişti. Başbakan Ecevit, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin hedefine ulaştığını belirterek, ateşkes kararına uyulacağını ilân etti.[82] Ecevit’e göre, ikinci harekâtla, “coğrafi esasa dayalı iki muhtar devletten kurulu federal Kıbrıs Devleti’nin temelleri atılmıştı”

1963 Aralığında kanlı bir şekilde başlayan macera, Türkiye ve Kıbrıs Türkleri açısından artık bitmişti.

Yrd. Doç. Dr. Galip ALÇITEPE

C.B.Ü., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 17 Sayfa: 116-122


Dipnotlar :

[1] Bkz; Ş. Sina GÜREL, Kıbrıs Tarihi (1878-1960), Kolonyalizm, Ulusçuluk ve Uluslararası Politika, İstanbul, 1985, c. II. , s. 152-155; Erten KASIMOĞLU, Eski Günler-Eski Defterler, Lefkoşa, 1991, C. I. , s. 88; A. Galip ALÇITEPE, Kıbrıs Türk Kamuoyu ve Türkiye-Kıbrıs İlişkileri (1919-1960), Basılmamış Doktora Tezi, Konya, 1993, s. 180 v. d.
[2] Ş. Sina GÜREL, a.g.e. , C. II. , s. 154-155.
[3] Baha ÖZLER, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluşu Antlaşmaları, İstanbul, 1959, s. 72.
[4] A. G. ALÇITEPE, a.g.e. , s. 181.
[5] T.B.M.M. Z. C., Devre: XI. , C. VII., s. 1367.
[6] Bozkurt Gazetesi, 21 Şubat 1959; Kurucusu; Cemal TOGAN’dır. 1951-1988 yılları arasında yayınlanan gazete tam koleksiyon olarak K. K. T. C. Millî Arşiv ve Araştırma Dairesi’nde ciltli olarak muhafaza edilmektedir.
[7] Halkın Sesi Gazetesi, 26 Kasım 1959; Kurucusu; Dr. Fazıl Küçük’tür. 1942’den beri yayınlanmaktadır. 1942-1949 yıllarına ait nüshaları K. K. T. C. T. T. K. Arşivi’nde, 1950’den günümüze yayınlanan sayıları ise K. K. T. C. Millî Arşiv ve Araştırma Dairesi’nde bulunmaktadır.
[8] Halkın Sesi Gazetesi, 15 Aralık 1959.
[9] Bkz; A. Galip ALÇITEPE, a.g.e. , s. 183-186.
[10] A.g.e. , s. 41.
[11] Halkın Sesi Gazetesi, 29 Ekim 1962.
[12] Murat SARICA-Erdoğan TEZİÇ-Özer ESKİYURT, Kıbrıs Sorunu, İstanbul, 1975, s. 41-44.
[13] Milliyet Gazetesi, 3 Ocak 1963.
[14] Bozkurt Gazetesi, 16 Ocak 1963.
[15] Bozkurt Gazetesi, 6 Ağustos 1963.
[16] Halkın Sesi Gazetesi, 31 Kasım 1963.
[17] Halkın Sesi Gazetesi, 31 Kasım 1963.
[18] Glafkos KLERIDES, My Deposıtıon, Nıcosıa, Basım Yılı. Belli Değil.
[19] Halkın Sesi Gazetesi, 17 Aralık 1963. Belli Değil, s. 22 v. d.
[20] Sabahattin İSMAİL, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Doğuşu-Çöküşü ve Unutulan Yıllar, Lefkoşa, 1992, s. 123.
[21] Bozkurt Gazetesi, 22 Aralık 1963; Halkın Sesi Gazetesi, 22 Aralık 1963; Guardıan, 31 December 1963; The Daıly Express, 28 December 1963; Pıerre OBERLING, Bella Parse Giden Yol, Ankara, 1987, s. 36.
[22] Abdülhaluk ÇAY, Kıbrıs’ta Kanlı Noel, Ankara, 1989.
[23] Halkın Sesi Gazetesi, 23 Aralık 1963.
[24] Halkın Sesi Gazetesi,23 Aralık 1963.
[25] Pıerre OBERLING, a.g.e. , s. 77.
[26] Nihat ERİM, Bildiğim, Gördüğüm Ölçüler İçinde Kıbrıs, Ankara, 1975, s. 212.
[27] Bozkurt Gazetesi, 25 aralık 1963; Çiler EMİNER, Bir Daha Asla, Lefkoşa, Basım Yılı Belli Değil, s. 3.
[28] A. Galip ALÇITEPE, Kıbrıs Rumları’nın Ada Türklüğü’nü Yok Etme Planı ve Akritas Örgütü, Konya, 1983, s. 1 v. d.
[29] Nihat ERİM, a.g.e. , s. 212.
[30] Cumhuriyet Gazetesi, 26 Aralık 1963; Hürriyet Gazetesi, 26 Aralık 1963.
[31] Ahmet TOLGAY, Kanlı Noel, İstanbul, 1973, s. 65.
[32] Pıerre OBERLING, a.g.e. , s. 78.
[33] Human Rıghts In Cyprus, Human Rights Comıttee, Nıcosıa, 1979, s. 93-95.
[34] The Pıttsburg Press, 27 December 1963.
[35] Akın Gazetesi, 29 Aralık 1963.
[36] Halkın Sesi Gazetesi, 2 Ocak 1964.
[37] Hürriyet Gazetesi, 16 Ocak 1964.
[38] Nancy CRASHAW, The Cyprus Revolt, London, 1978, s. 384 v.d.
[39] Mehmet GÖNLÜBOL ve Diğerleri, Olaylarla Türk Dış Politikası, Ankara, 1974, s. 441
[40] Abdülhak ÇAY, a.g.e. , s. 77.
[41] Halkın Sesi Gazetesi, 5 Nisan 1964.
[42] Pıerre OBERLING, a.g.e. , s. 92-93.
[43] A.g.e. , s. 93 v. d.
[44] Milliyet Gazetesi, 22 Haziran 1964.
[45] Sabahattin İSMAİL, 150 Soruda Kıbrıs Sorunu, İstanbul, 1988, s. 105.
[46] A.g.e. , s. 105.
[47] Milliyet Gazetesi, 8 Ağustos 1964.
[48] Abdülhaluk ÇAY, a.g.e. , s. 81.
[49] Sabahattin İSMAİL, a.g.e. , s. 96-97.
[50] İbrahim ARTUÇ, Kıbrıs’ta Savaş ve Barış, İstanbul, 1989, s. 66.
[51] Sabahattin İSMAİL, a.g.e. , s. 106-107.
[52] A.g.e., s. 108-110.
[53] Halkın Sesi Gazetesi, 27 Temmuz 1967.
[54] Bozkurt Gazetesi, 12 Temmuz 1967.
[55] Aldülhaluk ÇAY, a.g.e. , s. 84.
[56] Fahir ARMAOĞLU, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Ankara, 1983, s. 799.
[57] F. KÜRŞAT-M. H. ALTAN-S. , EGELİ, Kıbrıs’ta Yunan Emperyalizmi, İstanbul, 1978, s. 236.
[58] Pıerre OBERLING, a.g.e. , s. 116-117.
[59] Cumhuriyet Gazetesi, 3 Aralık 1967.
[60] F. KÜRŞAT ve Diğerleri, a.g.e. , s. 240 v. d.
[61] Sabahattin İSMAİL, 20 Temmuz Barış Harekatı’nın Nedenleri-Gelişimi-Sonuçları, Lefkoşa, 1988, s. 45.
[62] Cumhuriyet Gazetesi, 6 Temmuz 1974.
[63] Pierre OBERLING, a.g.e. , s. 127, Milliyet Gazetesi 16 Temmuz 1974.
[64] İbrahim ARTUÇ, a.g.e. , s. 119; Hürriyet Gazetesi, 16 Temmuz 1974.
[65] M. Ali BİRAND, 30 Sıcak Gün, İstanbul, 1990, s. 43.
[66] Mesut GÜNSEV, 20 Temmuz 1974, Şafak Vakti Kıbrıs’ta, İstanbul, 1996, s. 13.
[67] İbriham ARTUÇ, a.g.e. , s. 146.
[68] U. N. Monthly Chronıcle, Vol. XI. , No. 8, s. 9; Milliyet Gazetesi, 20 Temmuz 1974.
[69] İbrahim ARTUÇ, a.g.e. , s. 160.
[70] S. Arif TERZİOĞLU, Kan, Gözyaşı ve Barış, İstanbul, Basım Yılı Belli değil, s. 55.
[71] Hürriyet Gazetesi, 20 Temmuz 1974.
[72] Halkın Sesi Gazetesi, 20 Temmuz 1974.
[73] Sevin TOLUNER, Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk, İstanbul, 1977, s. 278-279; U. N. Monthly Chronıcle, Vol. XI. No. 8, s. 23-24.
[74] Pıerre OBERLING, a.g.e. , s. 136.
[75] Lına SOLOMINIDIOU, Kıbrıs Günlüğü, Ankara, 1987, s. 109.
[76] Kamuran GÜRÜN, Bükreş-Paris-Atina Büyükelçilik Anıları, İstanbul, 1994, s. 328.
[77] S. Arif TERZİOĞLU, a.g.e. , s. 116.
[78] Pıerre OBERLİNG, a.g.e. , s. 145-147.
[79] Sabahattin İSMAİL, a.g.e. , s. 137.
[80] Murat SARICA-Erdoğan TEZİÇ-Özer ESKİYURT, Kıbrıs Sorunu, İstanbul, 1975, s. 206.
[81] Sevin TOLUNER, a.g.e. , s. 314-315.
[82] Milliyet Gazetesi, 17 Ağustos 1974.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.